Emsal Mahkeme Kararı Bursa 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/400 E. 2022/721 K. 08.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BURSA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/400 Esas – 2022/721
T.C.
BURSA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2020/400
KARAR NO : 2022/721

BAŞKAN :….
ÜYE : …
ÜYE : …..
KATİP : ….

DAVACI : … -TC Kimlik no-….
VEKİLİ : Av…..
DAVALI :… ANONİM ŞİRKETİ – UETS
VEKİLİ : Av.UETS
FERİ MÜDAHİL :…
VEKİLİ : Av. UETS
MÜTEVEFFA : …
TEREKE İDARE
MEMURU :HASAN ÜNAL
DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ : 20/03/2020
KARAR TARİHİ : 08/06/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 22/06/2022
Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dilekçesi ile, müvekkili mirasçı …’ın muris …’ın vefatı ile birlikte davalı şirkette hissedar haline gelmiş olup TTK.nun 494/2 maddesi uyarınca murise ait payların mülkiyeti ve paya bağlı malvarlığı hakları derhal müvekkili mirasçıya geçtiği, müvekkillerinin murisi …’ın 14.10.2017 tarihinde vefat etmiş olup geriye mirasçısı olarak murisin çocukları müvekkili …, ve dava dışı kardeşi…kaldığını, müvekkilinin babası …’ın davalı şirkette 1/3 hissedarlığı bulunmakta olup buna karşılık şirkette 206.333.333 adet nama yazılı payı bulunmakta olduğu, müvekkili mirasçı ve kardeşi tarafından davalı şirkete Bakırköy 41. Noterliği’nin 25.12.2017 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi keşide edilerek “..açık ünvanı belirtilen şirketler başta olmak üzere yurt içinde ve yurt dışında… AŞ ve/veya diğer bağlı Holding şirketler ile her türlü gurup ortaklıklarındaki payların/hisselerin miras yolu ile müvekkilleri adına tescil ve intikallerinin gerçekleştirilmesi, söz konusu intikallerin pay ve karar defterine yazılması ve derhal hak sahibi olan şirket mali hakların kullandırılarak kar paylarının müvekkilleri adına ödenmesi…” şeklinde murisin pay sahibi olduğu hisselerin mirasçılar adına devrinin yapılması hususunun ihtar edildiği, davalı şirket tarafından ise ihtarnameye Beyoğlu 17. Noterliği’nin 16.03.2018 tarih ve 4363 yevmiye sayılı cevabi ihtarnamesi ile”..Keşideci şirketin pay defterinin incelenmesinden muris …’a ait 206.333.333 adet nama yazılı payın bulunduğu saptanmış olup keşideci şirketin bu paylara isabet eden gerçek değeri 344.438.581 TL olarak belirlendiğini, keşideci şirket TTK .nun 493/4 maddesi kapsamında payları gerçek değerinden satın alarak …’a ait şirket paylarının mirasçılara intikaline onay vermemeye ve mirasçıları pay defterine yazmamaya karar vermiştir….”şeklindeki beyanıyla mirasçıların paylarının TTK.nun 493. maddesi kapsamında gerçek değerinden satın alınacağını ve mirasçıların pay defterine hissedar olarak yazılmayacaklarını ihtar ettiğini, mirasçılar tarafından iş bu ihtara Beşiktaş 6. Noterliği’nin 26.03.2018 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile cevap verilerek ihtarnamede yer alan şirket gerçek değeri olduğu iddia edilen bedelin gerçek değerin çok altında olması sebebiyle bu bedele açıkça itiraz edildiği hususunun davalı tarafa çok açık bir şekilde ihtar edildiğini, TTK.nun 493/5 maddesi uyarınca “..Devralan paylarının gerçek değerinin belirlenmesini, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesinden isteyebilir, bu halde mahkeme karar tarihine en yakın tarihteki değerini esas alır.Değerleme giderlerini şirket karşılar.” Şeklindeki düzenleme gereği davalı şirket tarafından mirasçılara yapılan fiyat teklifinin şirket gerçek değerinin çok altında olması sebebiyle Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/… esas sayılı davasının açılmış olup şirket ile ilgili gerçek değer hesaplamalarının halen devam etmekte olduğunu, muris …’ın vefatı ile birlikte murise ait şirket paylarının mülkiyeti ve paya bağlı malvarlığı haklarının hali hazıra TTK.nun 494/2 maddesi gereğince herhangi başka bir işleme gerek olmaksızın derhal müvekkili mirasçı ve dava dışı kardeşine geçmiş durumda olup, oy hakları ve Genel Kurula katılma hakkının ise şirketin onayıyla mirasçılara geçeceğinin hüküm altına alındığını, müvekkillerinin ise bu durumda TTK.nun 494/2 maddesi uyarınca müvekkili ve kardeşinin kar payı başta olmak üzere paya bağlı mali haklardan yararlanabilecekleri ve bu bağlamda şirket Genel Kurullarında alınan kararlara karşı yokluğun butlanının tespiti amaçlı hükümsüzlük davaları ile bu kararların iptali için dava açabileceklerini, bu kapsamda dava konusu 2018 yılı hesap dönemine ait 20.12.2019 tarihinde yapılan 2018 yılı Olağan Genel Kurul toplantısında alınan bazı kararların kanuna, ana sözleşme hükümlerine ve dürüstlük kurallarına aykırı olup iptali gerektiği, Yöentim Kurulu Üyelerinin ibrası başlıklı ( 6.) Nolu kararın usul ve yasaya aykırı olup TTK.nun 436/2 maddesi uyarınca “ Şirket Yönetim Kurulu üyeleriyle yönetimde görevli imza yetkisini haiz kişiler Yönetim Kurulu üyelerinin ibra edilmelerine ilişkin kararlarda kendilerine ait paylardan doğan oy haklarını kullanamaz.” şeklindeki düzenleme gereği Yönetim Kurulu üyelerinin yalnızca kendi ibrasında değil diğer Yönetim Kurulu üyelerinin de ibrasında oy kullanamayacakları açık olup incelenen Genel Kurul tutanağında Yönetim Kurulu üyelerinin yalnızca kendi ibralarıyla ilgili oylamada oy kullanmadıkları ancak diğer üyelerin ibrasında oy kullanmak suretiyle birbirlerini açıkça ibra ettikleri anlaşılmış olup bu durumda TTK.nun 436/2 maddesi hükmüne aykırı olarak ibra kararının alındığı anlaşılmış olup anılan maddenin öncelikle mutlak hükümsüzlük sebebiyle geçersiz olduğunun tespitine bu mümkün olmadığı taktirde TTK.nun 445. Maddesi gereğince iptaline karar verilmesi gerektiğini, Genel Kurul Toplantısının (8) numaralı “ 2018 yılı karının dağıtılmaması” kararının da dürüstlük ve objektif iyiniyet kurallarına aykırı olduğunu, TTK. nun 508. Madddesi ile “ Şirket ana sözleşmesinde aksine hüküm yok ise kar ve tasfiye payı pay sahibinin sermaye payı için şirkete yaptığı ödemelerle orantılı olarak hesap edilir…”hükmü ile TTK.nun 509. Maddesindeki “ Kar payı ancak net dönem karından ve serbest yedek akçelerden dağıtılabilir.” hükmü ve şirket ana sözleşmesinin 20. maddesi ile “ şirketin net dönem karı yapılmış her türlü masrafların çıkartılmasından sonra kalan miktardır. Net dönem karından her yıl % 5 genel kanuni yedek akça ayrılır., kalan miktarın % 5’i pay sahiplerine kar payı olarak dağıtılır. Kar payı, pay sahibinin esas sermaye payı için şirkete yaptığı ödemelerle orantılı olarak hesaplanır. Net dönem karının geri kalan kısmı Genel Kurulun tespit edeceği şekil ve surette dağıtılır. Pay sahiplerine % 5 oranında kar payı ödendikten sonra pay alacak kişilere dağıtılacak toplam tutarın % 10’u genel kanuni yedek akçeye eklenir.” düzenlemesi gereği kar payının davalı şirketin geçmiş yıllar karlılığına ve 2015 yılı ve sonrasında kar payı dağıtımına ilişkin hiç karar alınmamasına göre net dönem karının kanuni yedek akçeler ayrıldıktan sonra kalan kısmının dağıtılmama sebebinin araştırılarak buna göre alınan kararın dürüstlük kurallarına aykırı olup olmadığının araştırılması gerekmekte olup karlılığı bu kadar yüksek bir şirketin kar payı dağıtmamasının müvekkilinin ortaklıktan kaynaklı mali haklarını da zedelediği, netice itibariyle kar payı dağıtılmamasına ilişkin davalı şirketin 2018 yılı Olağan Genel Kurulunda alınan (8) no.lu kararın şirketin temel yapısına, müvekkilinin ortaklıktan kaynaklanan haklarına, objektif iyiniyet ve dürüstlük kurallarına aykırı olup öncelikle mutlak butlanla batıl olduğunun tespitine bu mümkün olmadığı taktirde iptaline karar verilmesi, yine Genel Kurul toplantısının (10) numaralı “Yönetim Kurulu üyelerinin TTK 395 ve 396. Maddelerinde yazılı işlemleri yapabilmeleri için gerekli işlemleri yapabilmeleri için gerekli iznin verilmesi kararının da usul ve yasaya aykırı olup pay sahibi olan Yönetim Kurulu üyelerinin de iş bu karara katılmış ve olumlu oy vermiş olduğundan, ortakların şirketle iş yapma ve rekabet yasağının kaldırılması kararında pay sahibi olan Yönetim Kurulu üyelerinin de söz konusu kararın alınmasında oylamaya katılıp oy kullanmaları nedeniyle (10) numaralı kararın mutlak butlan ile batıl ve geçersiz olduğunun tespitine, bu mümkün olmadığı taktirde alınan kararın iptaline , alınan kararların uygulanması halinde müvekkili hissedarın telafisi güç zararına sebep olacağından HMK.nun 389 ve TTK.nun 449 maddesi uyarınca icranın geri bırakılmasına ve ihtiyati tedbire hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili davaya cevap dilekçesi ile, davacı tarafça davalı müvekkili şirketin kanun ve ana sözleşme hükümlerine göre 20.12.2019 tarihinde gerçekleştirilen 2018 yılı Olağan Genel Kurul Toplantısında alınan 6,8 ve 10 numaralı kararların öncelikle yoklukla malul sayıldığının tespitine bu mümkün olmadığı taktirde iptaline karar verilmesi isteminde bulunmuş ise de davacının müvekkili şirket nezdinde pay sahipliği dolayısıyla da taraf ehliyeti bulunmadığını, bu nedenle davacının Genel Kurulda alınan kararların hükümsüzlüğünü talep etme hakkı bulunmadığını, TTK.’nun 446. Maddesi ile Genel Kurul Kararlarının iptali istemli davayı kimlerin açabileceği hususunun düzenlenmiş olup anılan düzenlemeye göre Genel Kurul Kararlarının iptaline ilişkin davaların yalnızca şirkette hissedar sıfatına sahip kişiler, Yönetim Kurulu veya kararın icrası şahsi sorumluluğunu doğuracak ise Yönetim Kurulu üyeleri tarafından açılabilir, davacı tarafın ise muris …’ın yasal mirasçısı olduğundan bahisle dava açılmış ise de davacının henüz müvekkili şirkette pay sahipliği sıfatının bulunmadığını, doktrin, Mehaz İsviçre öğretisi ve TTK.nun 493 ve 494. Madde gerekçelerine göre, “Anonim Şirketin onayı payların pay senetlerinin mülkiyeti üzerinde belirleyici ve tanımlayıcı bir hukuki işleve sahiptir. Onay ile birlikte payların/pay senetlerinin mülkiyeti devralana geçer. Anonim Şirket 492/2 madde uyarınca mezkur pay senetlerini paylarını alma önerisinde bulunması halinde ise hem mülkiyet hem de hisse sentlerine bağlı hakların tümü şirkete geçer.” gerekçelendirmesi gereği müvekkili şirketin davacı mirasçıların pay sahipliğini onaylamayı reddetmesi ve pay senetlerini alma önerisinde bulunmasıyla birlikte hisse senetlerinin mülkiyetinin müvekkili şirkete geçtiği, bu nedenle TTK.nun 446 .maddesinin açık hükmüne göre pay sahipliği olmayan davacı tarafın Genel Kurul Karar iptali isteminde bulunmayacağı bu nedenle davacı yanın aktif husumet ehliyetinin bulunmadığı, davacı yanın aktif husumet ehliyetinin bulunmamasının ise dava şartı olup davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği, davacının hissedar olduğu varsayılsa dahi huzurdaki davayı açma hakkının bulunmadığı, TTK.nun 494/2 maddesinde Genel Kurula katılma ve oy haklarının ancak şirketin onayı ile birlikte devralana geçeceğinin düzenlendiği, müvekkili şirket tarafından hisselerin devrine onay verilmemiş olması sebebiyle ise davacı yanın yalnızca malvarlığına ilişkin paya bağlı hakları kulanabilecekler ancak Genel Kurula Katılma oy kullanma hakkını ise iktisap edemeyecekler bu nedenle Genel Kurul toplantısına katılma hakkı bulunmayan mirasçının da Genel Kurul Kararları aleyhine dava açma hakkının bulunduğundan da söz edilemeyeceği, bu kapsamda müvekkili şirketin davacı paylarının gerçek değerinden satın alınması talebini davacı taraf bildirmesi ile payların mülkiyetinin müvekkili şirkete geçtiği payların mülkiyetinin davacı yana geçtiği kabul edilse dahi Genel Kurula katılma ve oy kullanma haklarının bulunmadığı, aktif husumet ehliyeti bulunmayan davanın bu nedenle reddi gerektiği, öte yandan davacının bu davayı açmakta hukuki yararı da bulunmadığı, müvekkili şirketin muris paylarını gerçek değerinden satın alma iradesini bildirmesi karşısında davacı tarafın yalnızca payların gerçek değerinin tespitine yönelik bir talebinin olabileceği, bu konuda da davacı mirasçı tarafından müvekkili şirket aleyhine muris hisselerinin hisse değerinin tespiti istemli olarak açılmış bir dava bulunmakta olup Bursa 2 ATM.nin 2018/… esasında kayıtlı ve derdest olduğunu, dolayısıyla müvekkili şirkette pay sahibi bulunmayan davacının Genel Kurul Kararının iptalini ya da butlanını talep etmesinde hukuki yararı mevcut olmayıp davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, Öte yandan elbirliği ile mülkiyet hükümleri gereği davacı tarafın bu davayı murisin yasal mirasçıları olarak birlikte açması gerektiği, bu kapsamda davacının bu davayı tek başına açma yetkisinin bulunmadığı, davacının pay sahibi olmadığına ilişkin yukarıdaki açıklamalar saklı kalmak kaydıyla bir an için davacının müvekkili şirkette pay sahibi olduğu kabul edilse dahi bu halde huzurdaki davanın TTK.nun 649. Madde uyarınca zorunlu dava arkadaşı olan mirasçılar …. …… ve …. ….. tarafından birlikte açılması gerektiğini, davanın esası yönünden ise, davacı tarafça Genel Kurulda alınan tüm kararların geçersizliğinin tespiti ve iptali talep edilemeyeceğini, bununla birlikte geçersizliğinin tespiti ve iptali istenen 6,8 ve 10 no.lu kararların kanuna, ana sözleşmeye ve dürüstlük kurallarına uygun olduğunu, Söz konusu Genel Kurulun (6) no.lu kararında yer alan “…Yönetim Kurulu Üyelerinin hiç birisi kendi ibrasında oy kullanmadı” ibaresinden yola çıkılarak Yönetim Kurulu Üyelerinin birbirlerinin ibrasında oy kullandıklarından bahisle kararın geçersizliği iddia olunmuş ise de Genel Kurulda hiçbir Yönetim Kurulu Üyesinin gerek kendi ibrasında gerek se diğer Yönetim Kurulu Üyelerinin ibrasında oy kullanmadığını, müvekkili şirketin iki tane paydaşı olup bunların da …… İnternational Holding B.V ile muris … olup, müteveffa … mirasçılarının pay iktisabı müvekkili şirket tarafından kabul edilmediği ve hisse değerinin tespiti davası hali hazıra devam ettiği için murise ait paylardan doğan oy hakları Genel Kurul toplantı ve karar nisabına dahil edilmedi ve kararların bu şekilde alındığı,ve Yönetim Kurulu üyelerinin hiç birisinin ibra oylamasına katılmadığı dolayısıyla ibra kararının bu şekilde usulüne uygun olarak alındığı,Genel Kurulun (8) nolu kararı ile şirket net karının dağıtılmayarak öz kaynaklarda bekletilmesi kararının da yasaya uygun olmadığı iddiasının da gerçeklikten uzak olduğu , kar dağıtımına ilişkin karar alma yetkisinin de münhasıran Genel Kurulda olduğu, Ana Sözleşmenin 20. Maddesindeki düzenlemenin kanuni yedek akçe ayrılmasına ilişkin hükümleri içerdiği, müvekkili şirket Genel Kurulunun ise TTK.nun 523. Maddesi uyarınca kanuni yedek akçe yanında ihtiyari yedek akçe ayrılmasına da karar verme yetkisinin bulunduğu, Genel Kurulda alınan karın öz kaynaklarda bekletilmesi kararının TTK.nun 523/2 maddesine uygun olarak alınmış bir karar olduğu, bu kararın da şirketin menfaatleri düşünülerek alınmış bir karar olduğu, bunun da yatırım yönetimine ilişkin alınan kararlar ve finansman ihtiyaçlarının göz önünde tutularak yapıldığı, davacıların bu nedenle kar payı dağıtılmamasına ilişkin bu kararında iptalini talep etme hakkının bulunmadığı, Yönetim Kurulu Üyelerinin TTK.nun 395 ve 396 maddelerinde yazılı işleri yapabilmelerine izin verilmesine dair (10) numaralı kararının da yerinde olup karar nisaplarına uygun olduğunu, TTK.nun 436/1 maddesinde bahsedilen oydan yoksunluğun pay sahipleri için geçerli olduğunu yönetim Kurulu üyeleri Ali Rıza Yıldırım ve Yüksel Yıldırım’ın müvekkili şirkette pay sahipliği bulunmaması sebebiyle oydan yoksunlarından söz edilemeyeceği, Genel Kurulda oy kullanan diğer pay sahibi tüzel kişi olan …… İnternational Holding BV hakkında yine oydan yoksunluk hükümlerinin uygulanamayacağı,öte yandan anılan kararın da TTK.nun 436 maddesinde sözü edilen türden bir karar olmadığı son olarak da davacı yanın Genel Kurul Toplantısının kendisine bildirilmediğinden bahisle mutlak butlanla geçersiz ya da iptali gerektiği isteminde bulunmuş ise de müvekkili şirketin Genel Kurula katılma ve oy hakkı bulunmayan davacı tarafa bildirim yapma yükümlülüğünün bulunmadığı, davaya konu Genel Kurulda TTK.nun 416. Maddesine uygun olarak toplantıya katılma ve oy hakkına sahip tek ortak Yıldırım İnternational Holding BV olup , bu hissedarın takdiri doğrultusunda çağrısız olarak yapılmış olan Genel Kurula katılma ve oy kullanma hakkına tek sahip hissedarın katılımıyla toplantının toplantı ve karar nisaplarına uygun olarak gerçekleştirildiği ve kararların alındığı, ihtiyati tedbir kararı verilmesini gerektirir şartların oluşmadığı, anılan nedenlerle davanın usulden ve esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLER VE GEREKÇE;
Dava; davacı mirasçının muris hissedarın vefatı ile davacı şirket pay sahipliğine halefiyet hükümlerine göre derhal sahip olup olmadığı, pay sahipliğine bağlanan mülkiyet hakkı yanında Genel Kurula katılma ve oy kullnma hakının da bulunduğundan söz edilip edilemeyeceği, Genel Kurula katılma ve oy kullanma hakkının bulunmadığının kabulü halinde Genel Kurul kararlarının iptali –hükümsüzlüğü yönünden dava açma hakkının bulunup bulunmadığı, dava açma hakkının varlığının kabulü halinde bu davayı diğer mirasçı katılımı olmaksızın tek başına açıp açamayacağı, davaya aktif husumet ehliyetinin bulunup bulunmadığı ve netice itibariyle davanın usulü yönden görülebilir olması halinde Genel Kurulda alınan (6), (8),ve (10) numaralı kararların usule uygun toplantı ve karar nisapları ile alınıp alınmadığı, kanuna, ana sözleşme hükümlerine ve dürüstlük kurallarına uygun olup olmadığı, mutlak butlanla geçersizlik- hükümsüzlük ya da iptal sebeplerinin bulunup bulunmadığına ilişkindir.
Anonim Şirket Genel Kurul kararlarının iptali hususu TTK.nun 445. maddesi ve devamı hükümlerinde düzenlenmiş olup; anılan madde ile” 446. maddede belirtilen kişiler kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine karar tarihinden itibaren 3 ay içinde şirket merkezinin bulunduğu yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesinde iptal davası açabilirler.” TTK.nun 446/1 maddesi ile ise” Toplantıda hazır bulunup da karar olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten….pay sahipleri iptal davası açabilir” şeklinde düzenlenmiş olup anılan yasal usul hükümleri gereği davacı tarafça iptali istenen 04.07.2019 tarihli 2018 yılına ilişkin Olağan Genel Kurul Toplantısına katıldığı, iptali istenen Karın dağıtılmasına ilişkin 5. Maddesine olumsuz oy verip muhalefet şerhini tutanağa geçirttiği, ve davanın yasal 3 aylık süresi içinde açıldığı anlaşılmakla davaya ilişkin şekli koşulların yerine getirildiği mahkememizce kabul edilmiştir.
Bundan sonrasında ise davacı tarafın ispat etmesi gereken maddi şartların yerinde olup olmadığı yönünden davanın incelenmesi gerekmekte olup, alınan Genel Kurul kararlarının kanuna, ana sözleşmeye ve özellikle dürüstlük kurallarına aykırı olmaması gerekir aykırılığın tespiti halinde ise diğer yasal koşulların da oluşması halinde ilgili Genel Kurul maddesinin iptali söz konusu olabilecektir.
Mahkememizce davacı vekilinin ihtiyati tedbir talepleri ile ilgili olarak daha önce ihtiyati tedbir isteminin reddine dair mahkememizce oluşturulan ara kararın istinaf edilmesi üzerine BURSA BAM 5.HD’nin ilgili kararı ile davalı holding AŞ yönetim kurulu üyelerinin mahkememizce dinlenerek, ihtiyati tedbir kararı konusunda TTK’nun 449.maddesi gereğince değerlendirme yapılması hususu kesin olarak karara bağlanmış olmakla, mahkememizce bu konuda oluşturulan ara kararı gereği davalı vekilinin yönetim kurulu üyelerinin beyanlarını yazılı olarak dosyamız içerisine sunduğu görüldüğünden, TTK’nun 449.maddesinde belirtilen usulü eksikliğinden pandemi süreci de gözönüne alınarak bu şekilde giderildiğinden kabulü ile yönetim kurulu üyelerinin mahkemenizde dinlenmek üzere davetiye ile celplerine dair ara kararından dönülmesine, sunulan beyanlar ile yetinilmesine karar verilmiştir.
TTK’nun 449.maddesi uyarınca yönetim kurulu üyelerinin yazılı görüş ve beyanları bu şekilde alınmış olmakla, davacı vekilinin 20/12/2019 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 6-8 ve 10 numaralı kararların icrasının geri bırakılması yönündeki ihtiyati tedbir istemi hakkında mahkememiz 26/03/2020 tarihli tensip tutanağı ile oluşturulan ret gerekçesi kapsamında kararların icrasının davacı yönünden muhtemel zararına sebep olmayacağı Mahkememiz heyetince yeniden takdir edilmekle, yerinde görülmeyen ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmiştir.
Mahkememizce dosyanın bütün halinde İstanbul Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilerek 3 kişilik ticaret hukuku konularında uzman bilirkişi ile bir hesap uzmanı bilirkişiden oluşacak bilirkişi heyeti aracılığı ile gerektiğinde holdinge ait ilgili dönemi kapsayan ticari defter ve dayanağı kayıtlar üzerinden yerinde bilirkişi incelemesi yapılarak taraf vekillerinin dilekçelerinde sunulan ve ileri sürülen iddia, savunma ve delilleri değerlendirilerek mahkememizce tespit edilen uyuşmazlık konuları üzerinden durularak, netice itibari ile davacı yanın 20/12/2019 tarihinde yapılan davalı holding 2018 yılı bilanço dönemine ilişkin genel kurulda alınan kararların iptalini istemek hakkının bulunup bulunmadığı, kararların kanuna, ana sözleşmeye ve dürüstlük kurallarına aykırı olup olmadığı konularında rapor tanzim edilmesinin istenmesine karar verilmiştir.
İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesinden alınan bilirkişi kurulu raporunda; davacı tarafından mezkür Genel Kurul kararları aleyhine butlan, mümkün olmadığı takdirde iptal talebinin söz konusu olduğu 6. ve 8. maddelerin hukuka aykırılık gerekçeleri yukarıda ayrıntılı olarak açıklanmış olup, söz konusu kararların iptalinin gerektiği ve bu hususta takdirin Mahkemeye ait olduğu, Yönetim Kurulu üyelerinin rekabet edebilmelerinin sağlanması halinde, bu durumu kötüye kullanılabilme ihtimâli söz konusu olup, Genel Kurul toplantısında 10. madde olarak alınan kararın, ortakların aleyhine olarak zarara yol açabilme ihtimalinin bulunması karşısında, bu kararın iptal edilmesi hususundaki karar Mahkemenin takdirinde olduğu, eğer Mahkeme tarafından, davacı ve davalı arasında devre konu payların değerinin belirlenmesine ilişkin davada kararın kesinleşmesi ile payın mülkiyetinin davalı şirkete geçeceğinin kabulü yönünde kanaate varacak olursa, yukarıda söz konusu gerekçelerle Genel Kurul Kararlarının iptalini talep etme hususunda davacının hak ve söz sahibi olduğu, 20.12.2019 tarihli 2018 yılı olağan genel kurul toplantısında alınan kararlardan “2018 yılı net dönem karının dağıtılmayarak özkaynaklarda bekletilmesine oy birliği ile karar verildi” maddesi esas sözleşmeye bu yönüyle aykırılık taşıdığı, şirketin net kardan 65 yedek akçe ayırdıktan sonra kalan tutarın X5’ini kar payı olarak dağıtması gerektiği, bu dağıtımın ortakların payı ölçüsünde orantılı dağıtılması gerektiği, kârın geri kalan bölümü için tasarrufun Genel Kurul kararına bağlı olduğu, şirketin 2018 yılı dönemine ait net dönem karının 633.828.572,44 TL olduğu, Kanuni Yedek Akçe: 633 .828.572,44 x 0,05 – 31.691.428,62 TL, olduğu, Dağıtılması Gerekli Tutar: 602.137.143,82 TL x 0,05 – 30.106.857,19 TL olduğu, Davacı Kar Payı: 30.106.857,19 x 0,333 – 10.025.583,44 TL olduğunun bildirildiği anlaşılmıştır.
Mahkememizin 13/04/2022 tarihli oturumunda davalı vekilinin öncelikle davanın açıldığı tarih itibari ile davacı …’ın tek başına davaya aktif husumet ehliyeti bulunmadığı gelinen süreçte anlaşılmış bulunduğunu, öncelikle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, davacı yanın ortak sıfatı bulunmadığından Genel Kurul karar iptalini talep etme imkanı bulunmadığını, yine bu dava yönünden her ne kadar terekeye temsilci tayin edilmesi yoluna gidilmiş ise de iştirak halinde mülkiyetin paylı mülkiyete çevrilmesine dair karar nedeni ile bu taleplerinin de konusuz kaldığını, bu davada temsil şartı gerçekleşmediğini beyan ettiği anlaşılmış ise de davanın açıldığı tarih itibariyle mahkememizin çoğunluk görüşüne göre davacı yanın bu davadaki temsil kabiliyetinin sağlanması bakımından terekeye temsilci tayin edilmesi yoluna gidilmiş, mahkemece muris … terekesine atanan temsilci davaya davet edilerek bu konudaki eksiklik tamamlanmış esasen mahkememizin bu konudaki azınlık görüşüne göre ise tam bir terekenin tasfiyesi anlamını taşımayan ve Türk Ticaret Kanunu’nun Anonim Şirketlere ilişkin hükümleri ile ortaklara tanınan mali haklar kapsamında açılan iş bu davanın mirasçı ortağın ortaklıktan kaynaklanan haklarının askıda olduğu bu dönemde en azından mali haklarını davalı şirketten talep edebilmesi gereği davanın esası yönünden de mahkememizin çoğunluk kabulü olduğu üzere mali hakların ileri sürülmesi anlamında davacı mirasçı ortağın hesaplanabilir pay oranları ve kar payı alacağı bakımından bu alacağını davalı şirketten talep edebilmesinin her halde diğer mirasçıların tutumuna ve sınırlandırmasına bağlı olmaksızın yani kanundan kaynaklanan alacağın niteliğine uygun hali gereği bir mirasçı tarafından da talep edilebilir olması gerekir.Ancak bu konuda da mahkememiz heyetinin yukarıda belirtilen çoğunluk görüşü doğrultusunda söz konusu eksikliğin giderilmesi bakımından usuli işlem ifası yoluna gidilerek davaya devam olunmuştur.
Ticari hayatta yer alan her ticaret şirketi gibi Anonim Şirketin nihai amacı da kar elde etmek ve bunu dağıtmak olup Anonim Şirketin kar elde etme ve bunu dağıtma nihai amacına uygun olarak da doğan pay sahibinin kar payı hakkı da vazgeçilmez bir haktır. Bu çerçevede Anonim Şirketin pay sahiplerine dağıtabileceği karı bulunuyorken iyiniyet kurallarına aykırı olacak şekilde uzunca süre dağıtılmaması ya da yetersiz dağıtılması halinde pay sahibi buna bağlı haklarını mahkeme aracılığı ile talep edebilecektir. Anonim Şirkette karın tespiti ve dağıtımı yetkisi münhasıran Genel Kurula ait olup ( TTK.nun 408. Maddesi ) bu yetki başka kişi veya organa devredilemez. Sadece karın varlığı pay sahiplerinin bunu talep edebilmeleri için yeterli olmayıp pay sahiplerinin bunu talep ve dava edebilmeleri muaccel hale gelmesi muaccel olması için ise şirket Genel Kurulunun bu konuda bir dağıtım kararı alması gereklidir. Kar dağıtımına karar verme yetkisinin Genel Kurul tarafından kötüye kullanılması veya imkan olmasına rağmen kar payı dağıtımı kararı verilmemesi hallerinde Mahkemenin Genel Kurulun bu yetkisine müdahale edebilecekleri kabul edilmiştir.
Davanın esası yönünden aynı zamanda yapılan incelemeler ve aldırılan bilirkişi raporları ile taraf vekillerince süreç içerisinde dosyamız içerisine sunulan uzman görüşleri bir arada değerlendirme konusu yapılmış, yapılan incelemeler sonucunda davalı şirket kar payı dağıtılmaması ile ilgili olarak Genel Kurulun (8) nolu kararı ile şirket net karının dağıtılmayarak öz kaynaklarda bekletilmesi kararının da yasaya uygun olmadığı iddiasının da gerçeklikten uzak olduğunu, kar dağıtımına ilişkin karar alma yetkisinin de münhasıran Genel Kurulda olduğunu, Ana Sözleşmenin 20. Maddesindeki düzenlemenin kanuni yedek akçe ayrılmasına ilişkin hükümleri içerdiğini, müvekkili şirketin Genel Kurulunun ise TTK.nun 523. Maddesi uyarınca kanuni yedek akçe yanında ihtiyari yedek akçe ayrılmasına da karar verme yetkisinin bulunduğunu, Genel Kurulda alınan karın öz kaynaklarda bekletilmesi kararının TTK.nun 523/2 maddesine uygun olarak alınmış bir karar olduğunu, bu kararın da şirketin menfaatleri düşünülerek alınmış bir karar olduğunu, bunun da yatırım yönetimine ilişkin alınan kararlar ve finansman ihtiyaçlarının göz önünde tutularak yapıldığını, davacı yanın yukarıda da belirtildiği gibi davalı şirket ortaklığının askıda bulunduğu bu dönem içerisinde Genel Kurula katılma ve oy kullanma hakkı bulunmuyor ise de ortaklıktan kaynaklanan mali haklardan mahrum edilmemesi gerektiği ve en azından bu süre içerisinde ortaklıktan kaynaklanan mali haklarını kullanması ile Genel Kurula katılmasa bile kar payı dağıtılmamasına ilişkin kararın iptalini dava edebilmesi gerektiği yapılan tüm incelemeler ile karın dağıtılmayarak bekletilmesinin şirketin mali yapısı , özkaynakları, kanunen ayrılması gerekli yedek akçeler karşısında dağıtılmamasının haklı bir gerekçesinin bulunmadığı bu nedenle 20.12.2019 tarihli 2018 yılı olağan genel kurul toplantısında alınan kararlardan “2018 yılı net dönem karının dağıtılmayarak özkaynaklarda bekletilmesine oy birliği ile karar verildi” maddesi esas sözleşmeye bu yönüyle aykırılık taşıdığından, şirketin net kardan 65 yedek akçe ayırdıktan sonra kalan tutarın X5’ini kar payı olarak dağıtması gerektiği, bu dağıtımın ortakların payı ölçüsünde orantılı dağıtılması gerektiği, kârın geri kalan bölümü için tasarrufun Genel Kurul kararına bağlı olduğu, şirketin 2018 yılı dönemine ait net dönem karının 633.828.572,44 TL olduğu, Kanuni Yedek Akçe: 633 .828.572,44 x 0,05 – 31.691.428,62 TL, olduğu, dağıtılması gerekli tutarın 602.137.143,82 TL x 0,05 – 30.106.857,19 TL olduğu, davacı kar payının 30.106.857,19 x 0,333 -10.025.583,44 TL olduğu anlaşıldığından davalı şirketin 2018 yılı karından da kar payı dağıtmasının iyiniyet kuralları ile bağdaşmayacağı sonucuna varılmakla, davalı… AŞ’nin 20/12/2019 tarihinde yapılan 2018 yılı olağan genel kurul toplantısında alınan (8) numaralı ” 2018 yılı net dönem karının dağıtılmayarak öz kaynaklarda bekletilmesi” maddesinin iptaline, diğer genel kurul kararlarının iptali isteminin reddine karar vermek gerekmiş hüküm aşağıdaki şekilde tesis olunmuştur.
HÜKÜM:Ayrıntısı ve yasal gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile, Davalı… AŞ’nin 20/12/2019 tarihinde yapılan 2018 yılı olağan genel kurul toplantısında alınan (8) numaralı ” 2018 yılı Net Dönem Karının Dağıtılmayarak Öz Kaynaklarda Bekletilmesi” maddesinin İPTALİNE,
Diğer genel kurul kararlarının iptali isteminin REDDİNE,
2-Harçlar Yasası gereğince alınması gereken 80,70.-TL harçtan peşin olarak alınan 54,40.-TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30.-TL harcın davalıdan TAHSİLİNE,
3-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihi itibari ile yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca taktir ve tayin olunan 5.100,00.-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihi itibari ile yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddolunan kısım üzerinden taktir ve tayin olunan 5.100,00.-TL.vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara VERİLMESİNE,
5-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
6-Kesinleşme süreci tamamlana kadar masraf avanslarının kullanılabileceği nazara alınarak kararın kesinleşmesinden sonra yazı işlerince yapılacak hesaba göre artan avansların yatıran tarafa İADESİNE,
Dair, davacı vekili, davalı vekili, feri müdahil vekilinin yüzünde, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstinaf Yargı yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 08/06/2022

Başkan …
e-imza
Üye …
e-imza
Üye …
e-imza
Katip ….
e-imza

DAVACI TARAFÇA YAPILAN
YARGILAMA GİDERLERİ DÖKÜMÜ.
54,40 TL BVH.
54,40 TL PH.
404,50 TL TEB. VE POSTA GİD.
10.000,00 TL BİLİRKİŞİ ÜCRETİ
TOPLAM : 10.513,30.-TL