Emsal Mahkeme Kararı Bursa 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/373 E. 2021/363 K. 20.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BURSA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/373 Esas – 2021/363
T.C.
BURSA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2020/373 Esas
KARAR NO : 2021/363

HAKİM : …
KATİP : ….

DAVACI : … SANAYİ VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ ….
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : … İHRACAT SANAYİ VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ …
VEKİLLERİ : Av….UETS
Av…..UETS
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 11/03/2020
KARAR TARİHİ : 20/04/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 18/05/2021
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
Dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA; davacı vekilinin 11/03/2020 tarihli dava dilekçesini özetle; müvekkili şirket ile borçlu şirket arasında yapılan ticari mal alışverişi sonucunda müvekkili şirket, borçlu şirkete mal karşılığı olan ücreti ödemesine rağmen borçlu şirket müvekkile malları teslim etmediğini, bunun üzerine borçlu şirket aleyhine Afyonkarahisar İcra Dairesi’nin 2019/… E. sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, borçlu tarafından yapılan yetki itirazı sonucu takip Bursa 9. İcra Dairesi’nin 2020/1…Esas sayılı dosyası ile devam etmiş ve borçlunun aleyhine başlatılan, icra takibine haksız ve kötüniyetli olarak itiraz etmesi nedeniyle takibin durdurulduğunu, borçlu şirket, dosyanın Bursa’ya gönderilmesi sonrası müvekkili şirkete ana para olan 64.000,00 TL’yi 13.01.2020 tarihinde havale ettiğini, bu ödeme sonucu Bursa 9.İcra Dairesine 27.01.2020 tarihli talep ile borçlu şirkete ödeme emrinin, ödeme yapılan bakiye düşülerek gönderilmesi talep edildiğini, yapılan ödemenin harcı da müvekkili tarafça icra dosyasına yatırıldığını, Bursa 9. İcra dairesince talebın yerine getirilmediğini ve borçlu şirkete ödeme emri ödenen bakiye düşülmeden gönderildiğini, borçlu şirketin 10.02.2020 tarihli borca itirazı ile borçlu şirket, böyle bir borcu olmadığını iddia ettiğini, şirket yaptığı ödeme ile borcunu kabul etmiş olmakla birlikte, sadece anaparayı ödemekle borcu olmadığını ileri süremeyeceğini, davalının itiraz ettiği faiz de taraflar arasında yapılan sözleşme çerçevesinde gecikme durumunda ödeneceği kararlaştırılan ve ticari işlerde uygulanacak yasal faiz olduğunu, açıklanan bu nedenlerle; borçlunun icra takibine yaptığını itirazın iptaline, borçlunun takip konusu borcu, takip dosyasında belirtilen faiz ile ödemesine, takip konusu alacağın % 20’sinden az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP; davalı vekilinin 04/05/2020 tarihli cevap dilekçesini özetle; davacının sunmuş olduğu banka dekontunda da görüleceği üzere 08.03.2016 tarihinde müvekkil hesabına 64.000 TL gönderdiği müvekkili tarafça inkar edilmediğini, nitekim davacının göndermiş olduğu bu bedel, yetkisiz icra dairesinde takip başlatılmasının ardından derhal iade edildiğini, ancak davacı her ne kadar dekontun açıklamasında “Ham madde bedelidir.” şeklinde açıklama yazmışsa da taraflar arasında buna ilişkin bir akdi ilişki bulunmadığını, taraflar arasında herhangi bir sözleşme ilişkisi bulunmamasından dolayı, herhangi bir borcun karşılığı olmayarak veya sehven gönderilen bedel sebepsiz zenginleşme oluşturduğunu, bu haliyle takip konusu alacak 2 yıllık zaman aşımına tabi olduğunu, takip konusu bedel 08.03.2016 tarihinde gönderilmiş olup ilk takip tarihi 27.12.2019 olduğunu, bu haliyle takip konusu alacağın tamamı zamanaşımına uğradığını, zamanaşımına uğramış olmasına rağmen ödenen miktarı müvekkil tarafından iade edilmiş ancak yine de davacılar iş bu itirazın iptali davasını açtıklarını, asıl uyuşmazlık faiz noktasında toplandığını, davacılar 08.03.2016 tarihinde müvekkil hesabına para göndermiş ancak aradan 3 yılı aşkın bir zaman geçmesine rağmen hiç bir şekilde davacının iddia ettiği, bedeli ödenen malları talep etmek adına ihtar ve bildirimde bulunmadıklarını, davacı taraf tacir olup basiretli davranması gerekmekte olduğundan bedelini ödediği bir malın teslim edilmemesi üzerine 3 yıl boyunca herhangi bir talepte bulunmamasının düşünülemeyeceğini, bu husus da taraflar arasında akdi bir ilişki olmadığının kanıtı olduğunu, bu durum paranın sehven gönderildiği düşüncesini akıllara getirdiğini, müvekkil böyle bir paranın geldiğini fark etmemiş olup davacı tarafın ilk talebi sayılabilecek yetkisiz icra dairesinden gelen ödeme emri ile derhal parayı iade ettiğini, bu haliyle müvekkilin kötüniyetli olduğundan da söz edilemeyeceğini, hiç bir şekilde kabul anlamına gelmemekle birlikte taraflar arasında sözleşme bulunduğu düşünülse dahi bu haliyle de temerrüt oluşmamış olup faiz istenemeyeceğini, taraflar arasında sözleşme bulunması halinde her iki tarafa da edim yükleneceğini, davacının göndermiş olduğu bedelin sözleşme bedelinin tamamı olup olmadığı bu haliyle ediminin tamamının yerine getirip getirmediği ve TBK 97 gereği müvekkilden edimini yerine getirmesini talep edebilecek konumda olup olmadığı ve bu nedenle de müvekkilin temerrüte düşüp düşmediği belirli olmadığını, tüm bu olguları ispat yükü davacı üzerinde olduğunu, kaldı ki bir sözleşme olduğunu iddia eden davacı tüm edimlerini yerine getirmişse bile müvekkilin temerrütünün oluştuğunu iddia etmesi için belirli bir teslim tarihi bulunduğunu kanıtlaması gerektiğini, zira TBK 117 “Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer.” hükmünü içermekte olup bunun istisnası borcun ifa tarihinin belirlenmiş olmasıdır. Somut olayda taraflar arasında sözleşme bulunduğu dahi meçhul olduğuna göre belirlenmiş bir ifa tarihinin de bulunmadığı aşikar olduğunu, bu haliyle müvekkilin temerrüte düşmesi davacının ihtarına bağlı olduğunu, davacının herhangi bir bildirimi de bulunmadığına göre müvekkilin temerrütünden söz edilemeyeceğini, yukarıda belirtilen tüm vakıalar ışığında davacının alacağı sebepsiz zenginleşme kapsamında olup öncelikle tamamı zamanaşımına uğradığını, iyi niyetli müvekkile herhangi bir ihtar ve bildirimde bulunulmadığından temerrüt oluşmamış olup faiz talebinde bulunulamayacağını, kabul etmemekle birlikte arada sözleşme bulunduğu düşünülse bile karşılıklı iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde yine 117. Madde gereği temerrüt oluşmadığından ve m.123 gereği süre verilmeyerek geçerli bir sözleşmeden dönme olmadığından müvekkilin faiz ödeme yükümlülüğü bulunmadığını, bu haliyle öncelikle alacak zamanaşımına uğradığından tüm alacak yönüyle, temerrüt oluşmadığından faiz talebi yönü ile davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, alacaklı, asıl alacak miktarı ödenmesine rağmen hakkı olmayan faiz talebi için takibe devam etmesi nedeni ile kötüniyetli olup aleyhine kötüniyet tazminatına da hükmedilmesi gerektiğini, anılan bu sebeplerle; davanın reddine, davacı aleyhine %20 kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesi talep etmiştir.
GEREKÇE;
Dava; davacı tarafından, davalı aleyhine Bursa 9. İcra Müdürlüğü’nün 2020/…Esas sayılı icra takip dosyası ile başlatılan takibe, itirazın iptali davası olduğu anlaşılmıştır.
Bursa 9. İcra Müdürlüğü’nün 2020/…Esas sayılı icra takip dosyasının celp ve incelenmesinde; Öncelikle takibin Afyonkarahisar İcra Dairesi’nin 2019/… Esas sayılı dosyası ile, davacı tarafından davalı aleyhine 64.000,00-TL diğer, 33.208,12-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 97.208,12-TL miktar üzerinden icra takibi başlatıldığını, davalı vekilinin 14/01/2020 tarihli itiraz dilekçesi ile yetkiye, borca ve tüm fer’ilerine itiraz etmesi üzerine, takibin durdurulduğunu, davacı vekilinin 15/01/2020 tarihli talep dilekçesi ile, dosyanın yetkili Bursa İcra Daireleri’ne gönderilmesini talep ettiği, 21/01/2020 tarihinde icra dosyasının, yetkili Bursa İcra Daireleri’ne gönderilerek, Bursa 9. İcra Dairesi’nin 2020/…Esasına kaydedildiği, Bursa 9. İcra Dairesi’nce 27/01/2020 tarihli Örnek No 7 ile davalı borçluya, 64.000,00-TL asıl alacak, 33.208,12-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 97.208,12-TL miktar üzerinden ödeme emri gönderildiği, davalı vekilinin 10/02/2020 tarihli itiraz dilekçesi ile de, icra dosyasına, tüm borca, faiz ve fer’ilerine itiraz ettiği ve takibin durdurulduğu anlaşılmıştır.
Mahkememizce, tarafların bağlı bulundukları vergi dairelerine müzekkere yazılarak, tarafların 2019-2020 yıllarına ait BA-BS formlarının, mahkememiz dosyasına celp edildiği görülmüştür.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacı ile davalı arasında 64.000 TL’lik ödemeye ilişkin herhangi bir husumet bulunmamakta olup, davacının iddiasının temelini davalıdan almış oldukları ham madde uyarınca yapılan 64.000 TL’lik ödemeye karşın ham maddenin gönderilmemesine ilişkin olduğu, davalı tarafın taraflar arasında sözleşme bulunduğu iddiasını inkar ettiği, taraflar arasında ticari alım satım ilişkinin bulunduğuna ilişkin ispat külfetinin davacı tarafta bulunduğu, miktar itibariyle hukuki işlemin kesin deliller ile ispat edilebileceği, davacı tarafın sunmuş olduğu havale dekontunun davalı tarafa ödeme yapıldığını ispatlamakla birlikte hukuki ilişkiyi ispat etmediği, davacı tarafın ticari alım satım ilişkisini kesin deliller ile ispat edemediği, dava dilekçesinde ticari defterlere de dayanmadığı bu sebeple aradaki ilişkinin temelinin akdi ilişkiye dayandığına ilişkin iddiası mahkememizce kabul görmemiş olup, icra dosyası incelendiğinde davacının Afyonkarahisar İcra Dairesi’nde 27/12/2019’da takip başlattığı, ödeme emrinin 10/01/2020 tarihinde tebliğ edildiği, 14/01/2020 takibe faiz ve yetki açısından itiraz ettiği, itirazdan 1 gün önce 13/01/2020 tarihinde davacıya 64.000 TL’yi iade ettiği davalının savunması, banka dekontu ve tüm dosya kapsamından davalının sebepsiz zenginleştiğinin sabit olduğu burada çözülmesi gereken hususun ise davacının icra takibinde talep ettiği faize hak kazanıp kazanmadığı olup, Türk Borçlar Kanunu’nun Borçların temerrüdünü düzenlediği 117/2 inci fıkrasında “……sebepsiz zenginleşmede ise zenginleşmenin gerçekleştiği tarihte borçlu temerrüde düşmüş olur. Ancak sebepsiz zenginleşenin iyiniyetli olduğu hâllerde temerrüt için bildirim şarttır.” şeklinde belirtildiği üzere sebepsiz zenginleşmede zenginleşmenin gerçekleştiği 08/03/2016 tarihinden itibaren faize hak kazanılabilmesi için zenginleşen davalının kötü niyetli olmasını gerektiği, tüm dosya kapsamı incelendiğinde, davalının ödeme emrinden hemen sonra borcunu ödediği, davacının icra takibine kadar davalıya herhangi bir bildirimde bulunmadığı göz önüne alındığında davalının iyi niyetli olduğunun kabulünün gerekeceği, bu sebeple de faize hak kazanamayacağı değerlendirilmekle davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM; Gerekçesi ve ayrıntısı yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar yasası gereği alınması gereken 59,30-TL karar ve ilam harcının, peşin yatırılan 567,12-TL peşin harçtan mahsubu ile arta kalan 507,82-TL’nin karar kesinleştiğinde talep halinde davacı yana İADESİNE
3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca belirlenen 4.981,22-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
4-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Yargılama giderlerinden sayılan 1.320,00 TL arabuluculuk masrafının davacıdan alınarak HAZİNEYE İRAT KAYDINA,
6-Kesinleşme süreci tamamlanana kadar masraf avanslarının kullanılabileceği nazara alınarak kararın kesinleşmesinden sonra yazı işlerince yapılacak hesaba göre artan avansların yatıran tarafa İADESİNE,

Dair, davacı ve davalı vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bursa Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 20/04/2021

Katip ….
¸e-imzalıdır

Hakim ….
¸e-imzalıdır