Emsal Mahkeme Kararı Bursa 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/331 E. 2022/760 K. 15.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BURSA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/331 Esas – 2022/760
T.C.
BURSA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2020/331
KARAR NO : 2022/760

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

DAVACI : S.S. … YAPI KOOPERATİFİ –
KAYYUM : AV.
DAVALI :

VEKİLİ : Av.
ASLİ MÜDAHİL :
DAVA : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 19/06/2019
KARAR TARİHİ : 15/06/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 30/06/2022
Öncesinde Mudanya 2. Asliye Hukuk mahkemesinin 2019/225 Esas 2019/529 sayılı görevsizlik kararı ile gönderilen Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; protokolün 7. Maddesinde, işbu protokollerden kaynaklanan her türlü uyuşmazlıkta Mudanya
Mahkemeleri ve İcra dairelerinin yetkili olduğu kararlaştırıldığından davayı bu mahkemede
açtığını, Kooperatif ile davalı arasında 12.05.2015 tarihinde 7 maddeden ibaret protokoller
imzalandığını, davacı müvekkilinin tüm edimleri tam ve eksiksiz yerine getirmesine rağmen
davalı tarafın sözleşmede kendisine yüklenen edimleri yerine getirmeyerek 7. Maddede
belirlenen cezai şart bedelini ödemekle yükümlü hale geldiğini, tarafların protokolün 1. Ve 2.
Maddelerinde yazılı olan doğmuş ve/veya doğacak tüm borçların protokoldeki şartların yerine
getirilmesi ile borçlu kooperatif tarafından kapatılmış ve alacaklı … tahsil edilmiş
sayılacağı; bu doğmuş ve doğacak tüm borçlara karşılık olarak da kooperatif adına kayıtlı 1269
ada parsel 1C Blok No:2 bağımsız bölümün …`e devri hususlarında karşılıklı olarak
anlaşmaya varıldığını, bağımsız bölümün devrine ilişkin ayrıntılar protokolün 3. Maddesinde
yazıldığını, müvekkili tarafından …`e devir işlemi yapılmasından sonra, davalının
2 hafta içerisinde 6. Maddedeki şartları yerine getireceği hususunda anlaşmaya varıldığı, buna
göre 2 hafta içinde …;
İş bu protokol ile alacaklı … tarafından elinde bulundurduğu ve/veya ciro
ettiği tüm senetler iade edileceğini, Mudanya İcra Müdürlüğü 2014/1393 esas, Bursa 19. İcra Müdürlüğü 2013/11255, Mudanya İcra Müdürlüğü 2013/179 esas, İskenderun 3. İcra Müdürlüğü 2013/2464 esas, İskenderun 3. İcra Müdürlüğü 2013/1884 esas, İskenderun 2. İcra Müdürlüğü 2013/7196 esas, istinaden … tarafından feragat
işlemi yapılacak ve işbu dosyaya istinaden tahsil harcı ise S.S. Asyakent Yapı
Kooperatifi tarafından ödeneceğini, belirtilen icra dosyaları ile ilgili daha önce haczi yapılan Ayla Yılmaz adına
kayıtlı 1269 ada 1 parsel H21B13A3A paftada bulunan gayrimenkul, 16 BTJ 49 plakalı
araç ve icra yolu ile kaldırılan asansör kartları, havuz motorları ve diğer tüm eşyaların
iadesi için taleplerini … yapacak ve teslimini sağlayacağını, müvekkilinin protokolde üstlendiği tüm yükümlülükleri yerine getirdiği halde davalı tarafın bu
edimleri yerine getirmediğini, müvekkilinin 3. Maddede belirtilen dairelerin devrini
yaptıklarını halde …`in iade etmekle yükümlü olduğu senetleri halen iade
etmediğini, bu nedenle protokolün 7. Maddesinde belirtilen cezai şartın yürürlük alanı
bulacağını, Protokolün 7. Maddesi; “ Karşılıklı taahhütlere uyulmuş olmasına rağmen alacaklı Mehmet
Yeter’in, işbu sözleşmede bulunan yükümlülüklerinden herhangi birini yerine getirmediğini, takdirde ihtirazi kayıt ileri sürmeksizin 500.000,00 TL (Beş yüz bin Türk lirası) cezai şart
bedelini S.S. Asyakent Yapı Kooperatifi`ne ödemeyi kabul, beyan ve taahhüt eder.”
taraflarca imzalanan protokol gereğince 500.000,00 TL cezai şart sözleşme tarihinden itibaren
yasal faiziyle birlikte ödenmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili davaya cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinin usul ve uygun tebliğ edilmediğini, davalı müvekkilinin adresinin İskenderun-
Hatay olduğunu yetki itirazında bulunduğunu, ayrıca cezai şartın zamanaşımına uğradığını, 5
yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, sözleşme akdeden tarafların Kooperatif adına sözleşme
akdetme yetkilerinin bulunmaması sebebiyle geçersiz olduğunu,
görülen davanın kötü niyetli haksız kazanç sağlamaya yönelik olduğunu, protokoldeki imzalar
dahil olmak üzere protokolün tümüne ve ferilerine itiraz haklarını saklı tuttuklarını,
müvekkilinin protokol gereği üzerine düşen tüm edimlerini yerine getirdiğini, alacaklı olduğu
dosyalardan davacı aleyhine işlem gerçekleştirmediklerini, bu dosyaların takipsizlik sebebiyle
düştüğünü, geçersiz protokolle talep edilen cezai koşulun fahiş olduğunu kabul etmediklerini,
protokol imzalandığı vakitte imzalayanların araştırılması gerektiğini, davacı kooperatifin söz
konusu icra dosyalarından doğan tahsil harçlarından imtina ederek müvekkilinin oyalandığını
ve cezai koşula hak kazanabilmek uğruna hileli ve kötü niyetle dava açıldığını, haksız ve
hukuka aykırı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLER VE GEREKÇE;
Dava; edimlerini yerine getirmeyen davalı tarafın, protokolün 7. Maddesinde belirlenmiş olan 500.000,00 TL cezai şartı ödemekle yükümlü hale gelip gelmediğine ilişkin tazminat davasıdır.
Mudanya 2. Asliye Hukuk mahkemesinin 2019/225 Esas 2019/529 sayılı görevsizlik kararı ile dosya kapsamından, taraflar arasındaki ilişkinin ticari sözleşmeden kaynaklanan alacak olduğu, uyuşmazlığın TTK’nunun 4.Maddesinde düzenlenen konuları kapsadığından mutlak ticari iş sayılacağından davaya bakma görevinin Bursa Ticaret Mahkemesinde olduğu anlaşıldığından Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun anılan kararında ayrıca daha önceki ilke kararlarının aksine (1. madde ile aykırı tüm kararlar kaldırıldığından) Bu itibarla Mudanya ilçesinin 5216 sayılı Kanunla Bursa Büyükşehir Belediyesi sınırları içine alındığı, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 24/03/2005 tarih 188 sayılı kararı ile her hangi bir süre sınırlaması yapılmaksızın önceki aykırı ilke kararları kaldırılarak, Büyükşehir Belediyesi sınırları içerisinde kalan ilçeleri kapsamına alacak biçimde Ticaret Mahkemelerinin yargı çevresinin genişletildiği anlaşılmakla; Uyuşmazlık konusu olayda Ticaret kanun hükümlerinin uygulanması gerektiği, dava dilekçesinde davacı tarafından Mudanya Asliye Hukuk Mahkemesine dava açıldığı da anlaşılmış ancak davacı tarafın talebini içeren davanın Ticari dava olduğu; Mudanya ilçesi, Bursa Büyükşehir Belediyesi sınırları içerisine alınmasından sonra mahkememizin Ticaret Mahkemesi sıfatı kalmadığı, uyuşmazlığın Bursa Ticaret Mahkemesince çözümlenmesi gerektiği anlaşıldığından görevsizlik kararı verilerek dosyanın mahkememize gönderildiği anlaşılmıştır.
Mahkememizce davacı vekili tarafından sözleşmeye dayanak yapılan 12/05/2015 tarihli protokolün okunaklı örneği ve aslının tebliğden itibaren 2 haftalık süre içerisinde mahkememiz dosyasına ibraz edilmesi, sunulduğunda; mahkememiz Yazı İşleri Müdürlüğü kasasına alınarak dosya içerisine şerh verilmesine, tapu kayıtlarının celbi yönünden tapu kayıt bilgileri davacı vekilince 2 haftalık kesin süre içerisinde ibraz edildiğinde; tapu kayıtlarının ilk tesis ve tüm tedavülleri ile birlikte davalıya devir-satışı gösterir resmi akit tablosu ile birlikte takyidatlı olarak celbi için Mudanya Tapu Müdürlüğüne yazı yazılmasına, icra takip dosyalarının DYS üzerinden celbine karar verilmiş ve davacı kooperatife ilişkin ticaret sicil kayıtlarının yönetim organlarını ve değişiklikliklerini de gösterir şekilde, ayrıca 12/05/2015 tarihli yönetim kurulu üyelerinin ve halen görevde bulunan yönetim kurulu başkan ve üyelerinin ve imza sirkülerinin gönderilmesi yönünden Mudanya Ticaret Sicil Müdürlüğüne yazı yazılmasına karar verilmiş, davacı vekiline, davalı ile kooperatif arasında yapılan borç tasfiye protokolü ile borçların taşınmaz değeri karşılığında tasfiye edileceğine dair kooperatif genel kurulunda alınmış bir karar olup olmadığı hususunun araştırılarak bu konudaki bilgi ve belgelerin bir daha ki celseye kadar sunulmasının istenilmesine karar verilmiş, daha sonra davaya müdahil talebinde bulunan …’un müdahale talebi kabul edilmiş, akabinde dosyanın SMMM bilirkişi ile nitelikli hesaplamalar uzmanı bilirkişiye tevdii ile taraflar arasında düzenlenen protokollerin dosya içerisine celp edilen tapu kayıtlarını ve icra dosyalarının incelenerek davacının protokolden kaynaklı cezai şart talep koşullarının oluşup oluşmadığı yönünden rapor tanzim edilmesinin istenmesine karar verilmiş, bilirkişi kurulunun raporunda; cezai şartın, asıl borç olarak
nitelendirilen borcun, hiç ya da gereği gibi yerine getirilmemesi halinde borçlunun alacaklıya ödemekle
yükümlü olduğu borç olarak karşımıza çıkmakta olduğu, Doktrinde cezai şart; borçlunun ödemesi gereken ve ekonomik bir değeri olan, hukuki işlem ile
belirlenmiş bağımlı (fer’i) nitelikte bir edim, borcun zamanında ve gereği gibi ifa edilmesini temin
etmeye yarayan bir kayıt, borcun hiç ya da gereği gibi ifa edilmemesi halinde ödeneceği vaat edilen bir
edim olarak tanımlanmakta olup, tanımlar arasında esasta bir farklılık bulunmamakta olduğu, cezai şart genellikle sözleşmelerde belirlenmekte ise de, cezai şartın mutlaka bir anlaşma
sonucu olması gerekmeyeceği, tek taraflı hukuki bir işlem ile de gerçekleştirilebileceği, taraflar arasındaki sözleşmelerde ise cezai şarta sıkça rastlanmakta olduğu, cezai şartın esas itibariyle üç temel işlevi bulunmakta olduğu, birinci işlevinin borçluyu ifaya
zorlayarak borcun ifasını teminat altına almak, ikinci fonksiyonu ise borcun yerine getirilmemesi
sebebiyle doğacak zararı önceden belirlemek olduğunu, bunların dışında ise, borçlunun cezai şartı ödeyerek
sözleşmeden kolayca dönmesini sağlamak olduğunu, cezai şartın fonksiyonu konusunda doktrinde farklı görüşler mevcut olduğunu, bir görüşe göre cezai
şartın amacının borçluyu ifaya zorlamak iken, bir diğer görüşe göre ödenecek tazminatın önceden ve götürü
olarak tespit edilmesi olduğunu, Yargıtay, cezai şartın işlevi hususunda her iki görüş doğrultusunda borçluyu
ifaya zorlama ve tazminatın tespiti olmak üzere iki temel işlevi olduğunu kabul etmekte olduğunu, Türk Borçlar Kanunu’nda üç tür cezai şart düzenlenmekte olduğunu, bunların seçimlik cezai şart, ifaya
eklenen cezai şart ve ifayı engelleyen cezai şart olduğunu, seçimlik cezai şartın asıl borcun ifasıyla birlikte değil de, bu borcun ifasından vazgeçilerek
istenebilen ceza koşulu olduğunu, seçimlik borca çok benzeyen bu cezai şart TBK m. 179/1’de düzenlendiği, söz konusu maddede yer alan düzenlemeye göre, sözleşmenin hiç ya da gereği gibi ifa edilmemesi
halinde, aksine bir düzenleme olmadıkça, alacaklı ya ifayı ya da cezayı talep edebileceği, ceza koşulu,
borcun hiç ya da gereği gibi ifa edilmemesi halinde muaccel hale gelir ve alacaklı seçimlik bir hakka
sahip olacağı, alacaklının burada ya ifanın yerine getirilmesini seçecek ya da ceza koşulunun yerine
getirilmesini isteyebileceği, alacaklının buradaki seçimlik hakkını tek taraflı bir irade beyanıyla
kullanabileceği, borçlunun ise bir seçim hakkı olmayıp, her zaman ifaya hazır olması gerektiği, TBK m.179
gereği cezai şartın yerine getirilmesinin istenebilmesi, ifayı talep etmemeye bağlı olduğu, yani alacaklı hem
ifayı talep edip hem de cezai şartın ödenmesi isteyemeyeceğini, cezai şartın yerine getirilmesini talep
eden alacaklının ise asıl edimin yerine getirilmesini isteyemeyeceği gibi, ifanın yerine getirilmesi
istenmişse sonrada cezai şartın ödenmesi de istenemeyeceği, ancak asıl borcun sonradan objektif imkansızlık
haline düşmesi durumunda ceza koşulunu talep etmeyen alacaklı sadece imkansızlık sebebiyle uğramış
olduğu zararın tazminini talep edebileceği, ifa ile birlikte istenebilen cezai şart, TBK m.179/2’de düzenlendiği, madde hükmüne göre
“ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, asıl
borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir”. alacaklı, ifanın belirli yerde ya da zamanda yapılmaması
halinde ifa ile birlikte cezai koşulunu da talep edebileceği, alacaklıya bu hususta seçim hakkı tanınmadığı, ancak taraflar bunun tersini kararlaştırabilir ve alacaklının yalnız ifayı veya yalnız ceza koşulunu
isteyebileceğine yönelik sözleşmeye bir kayıt koyabileceği, ceza koşulu, borcun taraflarca kararlaştırılan
yerde veya zamanda ifa edilmemesi halinde muaccel hale gelecek olup, alacaklı ifa ile birlikte ceza
koşulunu da talep edebileceği, cezai şart muaccel hale geldikten sonra artık asıl borçla birlikte, borcun
üstlenilmesi ya da alacağın devri ile bir başkasına devredilemeyeceği, ancak bu konuda, tarafların
ceza koşulunu kararlaştırırken ayrıca anlaşabileceği, dönme cezası (ifayı engelleyen ceza koşulu), sözleşmeden dönme cezası şeklinde de
kararlaştırılabileceği, tam anlamıyla ceza koşulu demek pek olası değildir. TBK m. 179/3’de
düzenlendiğini, madde hükmüne göre borçlunun, kararlaştırılan cezayı ifa ederek sözleşmeyi, dönme
veya fesih suretiyle sona erdirmeye yetkili olduğunu ispat etme hakkı saklı olduğunu, borçlu ceza koşulu adı
altında sözleşmede kararlaştırılan miktarı ödeyerek ifadan kurtulabileceği, daha çok TBK m.178’de
düzenlenen cayma parasına benzemekte olduğu, ceza koşulu, borçlunun borcuna uygun davranmasını
sağlamaya yönelik iken, m. 179/3’te düzenlenen dönme cezası, borçluya sözleşmeden kurtulma imkanı
getirmekte olduğu, cezai şartın ileri sürülebilmesinin muaccel olmasına bağlı olduğu, cezai şartın ne zaman muaccel hale
geleceği ise taraflar arasındaki anlaşmaya göre çözümlenmesi gerektiği, tarafların muacceliyet konusunda belirli
bir zaman tayin etmiş olabilecekleri gibi sözleşmede bu hususta bir açıklık da bulunmayabileceği, muacceliyet şartları adi işlemlerde de ticari işlemlerde de aynı hükümlere tabi olduğu, her ne kadar ceza koşulunun miktarını belirlemede taraflar özgür ise de, güçlünün ekonomik
olarak zayıfı ezerek ona ağır bir ceza koşulu kabul ettirmesi olanak içinde olduğu, bu nedenle TBK
m.182/2’de hakim, aşırı gördüğü ceza koşulunu kendiliğinden indirir hükmü getirildiği, bu yolla
hakimin sözleşmeye müdahalesi söz konusu olabilmekte olduğu, Hakimin cezai şartta indirim
uygulanabilmesi için araştırması gereken noktaların cezai şartın tüm unsurlarının bulunması,
alacaklının ve borçlunun çıkar durumlarının tartarak indirime karar verir. Cezai artta
indirim yapılması somut olayın özelliklerine göre hakim tarafından değerlendirileceği, hakkaniyete aykırı bir durum olması durumunda hakim müdahale edebileceği, Hakim
cezai şartın indirimini belirlerken, borçlunun kusurunun ağırlık derecesi, cezai şartın
ödenmesine karşılık olarak sigortadan bir menfaat elde edip etmediği, alacaklının ortak
kusuru ve tarafların ekonomik durumlarını dikkate aldığı, cezai şartta indirim hakim
tarafından re’sen göz önüne alındığı, ticari işlerde ise cezai şartın indirilmesi müessesesi kural olarak kabul edilmediği, Türk
Ticaret Kanunu’nun 22.maddesine göre tacir sıfatını haiz borçlu Türk Borçlar Kanunu’nun 121/2, 182/3
ve 525. maddelerinde yazılı hallerde, aşırı ücret veya ceza kararlaştırıldığı iddiasıyla ücret veya
sözleşmedeki cezanın indirilmesini talep edemeyeceği, Türk Ticaret Kanunu’nun 182/2.maddesi gereği her tacir basiretli bir tacir gibi hareket etmeli,
basiretli bir tacir gibi gereken özen ve yükümlülüğü göstermek zorundadır. bu kapsam tacirin özen
sorumluluğu objektif kriter makul bir tacirin dikkate alınması olacağı, Tacir sözleşmeyi akdederken
cezai şartın miktarının belirlenirken fahiş olup olmadığını işin niteliği gereği öngörmesi bekleneceği, öğretide genel olarak tacirin her işinde değil, ticari işletmesini ilgilendiren işleriyle ilgili olarak
cezai şartın indirilmesini isteyemeyeceği kabul edilmekte olduğu, bu bağlamda, tacirin ticari işletmesiyle
ilgili olarak yapmış olduğu bir iş sözleşmesinde tacirin cezai şartın tenkisini isteyemeyeceği, buna karşın işçinin isteyebileceği kabul edilmekte olduğu, ticari iş niteliğindeki bir borç ilişkisinde borçlu kişi tacir
sıfatını haiz değil ise Türk Ticaret Kanunu’nun 22.maddesi uygulanmayacak ve cezai şartın indirilmesi
talep edebileceği, Ticaret Kanununun 22. maddesinin uygulanabilmesi için öncelikle cezayı ödeyecek
kişinin ticari işletmesi gereği borç yüklenen bir tacir olması ve bir sözleşme ile ceza koşulunun
öngörülmüş olması gerektiği, buna karşılık tacir, cezai şartın ahlaka, adaba ve kanunun emredici hükümlerine aykırı olduğu
iddiasında bulunarak geçersizliğini ileri sürebileceği, bu durumda tacirin basiretli bir tacir gibi davranma
yükümlülüğünden hareketle müdahale edilmemesi hakkaniyete aykırılık oluşturacağı, kural olarak her ne kadar tacir sıfatını haiz kişinin, sözleşme ile belirlenen cezai şartın
indirilmesini talep edemeyecek ise de, Yargıtay bu hususta aksi görüşü de mevcut olduğu, 3. Hukuk
Dairesi’nin 05.12.2017 tarih, 15056/17040 E/K. sayılı kararında, cezai şartın borçlunun ekonomik
olarak sarsılmasına, çöküntüye uğramasına sebep olacak ise, tacir de olsa indirim isteyebileceğinin kabul edilmesi gerektiği belirtilmiş, Yargıtay’ın bu görüşünden yola çıkarak tacir de olsa, cezai şartın
ekonomik anlamda tacirin mahvına sebep olabilecek derecede fahiş olması durumunda mahkeme
tarafından indirim yapılabileceğini söylemek gerektiği, bu değerlendirmeler ışığında davalının cezai şartta yer alan unsurların oluştuğuna sayın
mahkemece karar verilmesi halinde davalının belirlenen cezai şarttan sorumluluğunun doğacağına mahkemece değerlendirmeler ışığı altında cezai şartın oluşmadığının kanaat edinilmesi halinde
ise davalının sözleşme kapsamında ki cezai şarttan sorumluluğunun bulunmayacağının taktiri ve
değerlendirilmesinin mahkemeye ait olacağının belirtildiği anlaşılmıştır.
Mahkememizce yapılan değerlendirme sonucunda.; davacının dava dilekçesinde cezai şarta ilişkin konu ettiği hususun protokolün 6.maddesi olduğu ve buna dayanılarak istemde bulunulduğu, söz konusu protokol incelendiğinde, davacının cezai şarta konu ettiği maddenin belirli, açık ve net olmadığının görülmekte olduğu, belirtilen senetlerin hangi senetler olduğu, ne zaman ve hangi şartlarda teslim edileceği ilgili maddeden anlaşılamadığı, borcun zamanında, yerinde ve gereği ifa edilmemesi halinde cezai şart istenebileceği açık olup; bu niteliklere sahip olmayan bir durumda borç yaratmanın ve cezai şart istemenin cezai şartı, kuvvetlendirilecek asıl borcun mevcut olmasını gerektireceği, asıl borç yoksa cezai şart da söz konusu olamayacağı, yine bir diğer koşul olan muacceliyet şartının da belli olmadığı, protokolün 2.maddesinde ise davalının elinde bulundurduğu bonoları imza anında teslim ettiğinin ortada olduğu, nitekim teslim söz konusu olmasaydı protokolün imzalanması ve imza tarihinden sonra c-2 nolu dairenin davalıya devrinin de gerçekleşmeyeceği, bu bakımdan da bir borcun mevcut olmadığı ve buna dayalı cezai şartın da söz konusu olmayacağı, iddia edilen yükümlülüğe ilişkin olarak ispat yükünün davacı üzerinde olduğu, buna göre, genel kural gereği olumlu borçlara ilişkin cezai şart sözleşmelerinde alacaklı, asıl borçla birlikte cezai şartın varlığını ve miktarını ispat etmek zorunda olup, asıl edimin yerine getirilmediği senetlerin tesliminden kaçınıldığı iddiasını da ispatla yükümlü olduğu, anılan protokol gereği üzerine yüklenen tüm edimleri yerine getirildiğinden cezai şartın varlığı için gerekli şartın sağlanmadığı, protokolün imza tarihinde davalının elinde bulunmayan senetlerin varlığı halinde bu senetlerin davacı aleyhine icra takibine konu edilmesi gibi bir hukuki sonuç doğmuş olması beklenmektedir ki; davacının bu hususu da ispat etmesi gerekmekte olup, protokole aykırı şekilde davacıya iade edilmeyen herhangi bir senet bulunmadığı, cezai şartın istenebilmesi için asıl edimin yerine getirilmemesinde davalının da kusurunun bulunması gerektiği, davacının, işbu protokol nedeniyle uğradığı herhangi bir zararı bulunmamakla birlikte senetlerin iade edilmemesi sebebiyle işbu davanın açılmasında da hukuki yararı bulunmadığı, ayrıca taraflar arasında imzalanan protokol ile taşınmazın davalıya devir ve temliki işlemlerinin tarihleri dikkate alındığında aradan geçen bunca zaman içinde davalıya söz konusu yükümlülükleri yerine getirmediği gerekçesiyle ve yerine getirilmesi istemiyle yapılan herhangi yazılı veya sözlü ihtar bulunmadığı da anlaşılmış olup esasen davacı kooperatif vekili tarafından asli müdahale davacısı …’un davaya müdahalesi sonrasından asli müdahale davacısının davasını bir diyeceklerinin olmadığını ve dava konusu edilen cezai şart tutarının asli müdahale davacısı …’a ödenmesine muvafakat ettiklerini beyan etmiş olup, asli müdahale davacısı …’un aynı zamanda davacı kooperatifin yönetim kurulu Başkanı olması nedeniyle kooperatifle aralarında doğan menfaat çatışması nedeniyle kooperatife kayyum atanması gerektiği davacı yana bildirilerek süre verilmiş, kooperatife kayyum atanması sonrasında kooperatif kayyumuna da davetiye gönderilerek duruşmaya katılımı sağlanmış, davacı kooperatif kayyumu, davacı kooperatif vekilinin beyanlarına bir diyeceğinin olmadığını belirtmiştir. Asli müdahale davacısı …’un davaya müdahalesi sonrasında davacı kooperatif vekilince ödemenin asli müdahale davacısına yapılmasına karar verilmesini talep etmiş bu konudaki Genel Kurul kararını da mahkememize ibraz etmiş olmakla asli müdahale davacısı lehine bir nevi davasından vazgeçmiş bu nedenle bu dava ile ilgili bir talebi kalmamış bulunmaktadır..Asıl davacı davasından vazgeçse ve feragat etse dahi asli müdahale davacısı lehine yargılamaya devam olunarak hüküm tesisi elbette ki mümkündür.Yapılan yargılama ve inceleme ile dosya içerisine celp ve inceleme konusu yapılan icra dosyalarında asli müdahale davacısı …’un icra dosyalarına yaptığını iddia ettiği ödemelere rastlanmamış, asli müdahale davacısı tarafından da bu konuda herhangi bir belge ibraz edilmemiştir.Asli müdahale davacısı kendi davasını ispatlayamadığı gibi davacı kooperatif tarafından kendisine usulüne uygun yapılmış bir temlik de mevcut değildir. Netice itibariyle yukarıda açıklanan tüm gerekçe içeriğinde sözü edildiği şekilde davacı kooperatifin protokol kapsamında cezai şart talep koşullarının oluşmadığı takdir olunduğundan davasının reddine karar vermek gerekmiş, asli müdahale davacısının talepleri yönünden ise usulüne uygun temlik bulunmadığından ve icra dosyalarındaki bağımsız alacak iddiaları da ispat olunamadığından yerinde görülmeyen davasının reddine karar vermek gerekmiş hüküm aşağıdaki şekilde tesis olunmuştur.
HÜKÜM:Ayrıntısı ve yasal gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Asli Müdahale davasının da REDDİNE,
3-Harçlar yasası gereği alınması gereken 80,70-TL karar ve ilam harcının, peşin yatırılan 8.538,75.-TL peşin harçtan mahsubu ile arta kalan 8.458,05.-TL’nin karar kesinleştiğinde davacı yana İADESİNE,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca belirlenen 42.050,00-TL vekalet ücretinin davacı ve asli müdahale davacısından müteselsilen alınarak davalıya VERİLMESİNE,
5-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
6-Kesinleşme süreci tamamlanana kadar masraf avanslarının kullanılabileceği nazara alınarak kararın kesinleşmesinden sonra yazı işlerince yapılacak hesaba göre artan avansların yatıran tarafa İADESİNE,
Dair davacı kooperatif kayyumu, asli müdahil … ve davalı vekilinin yüzünde, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstinaf Yargı yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.15/06/2022

Başkan 37332
e-imza
Üye 150129
e-imza
Üye 153211
e-imza
Katip104191
e-imza