Emsal Mahkeme Kararı Bursa 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/600 E. 2020/561 K. 02.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BURSA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
BURSA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2019/600
KARAR NO : 2020/561

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … –
VEKİLİ : Av. … – …
DAVALI : … – … …
VEKİLİ : Av. … -…UETS
DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 25/11/2019
KARAR TARİHİ : 02/11/2020
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 06/11/2020
Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin Bursa ilinde kurulu bulunan… Avrupa Birliği Ülkeleri ile ihracat ve ithalat yapılan imalatçı ihracatçı bir tekstil şirketi olup davalı … tekstil Ticaret ve San AŞ ile aralarındaki ticari ilişki nedeni ile kendilerine hazır giyim satışı davalı şirket aracılığı ile yurtdışı firmalara satışı yapıldığını, bu şekilde kendileri ile 14 yıl kadar çalıştıklarını, alış satış ve ödeme kayıtlarının ticari defterlerinde mevcut olduğunu, en son 31/12/2003 tarihi itibari ile ticaretin kendileri ile son bulduğunu, alışverişler hep yurtdışı işi olduğu için döviz üzerinden faturalandırdıklarını, anılan tarih itibari ile de döviz borcunu TL’ye güncelleyerek 324.906,00 TL alacakları olduğunu davalı tarafa bildirdiklerini, ancak uzunca bir süre ödenmediğini, kendileri ile eskiye dayalı bir ilişkileri olduğu için 2008 yılına kadar iyi niyetli ilişkiler içerisinde ödemeyi beklediklerini, 04/06/2008 tarihinde ihtarname çekildi ise de ödemeyi yapmamaları üzerine 1 ay kadar sonrasında da icra takibini başlattıklarını, bu alacakları ile ilgili 2 tane dava açıldığını, mahkeme kararlarına rağmen ödeme yapılmadığını, şu ana kadar uzunca bir zaman geçmesine rağmen ödeme yapılmadığını, davalı ticari defterlerinde ne kadar borçlu olduklarının kayıtlı olduğunu, hatta 324.906,00 TL’nin davalının defterlerinden çıkan rakam olduğunu, zamanın geçmesi dolayısı ile kur farkından kaynaklı alacakları oluştuğunu, açtıkları davaları kısmi olarak açtıklarını, aradaki fark nedeni ile uğradıkları zararın tespiti ile fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak şimdilik 10.000,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki alacak-borç ilişkisinin cari hesap ilişkisinden kaynaklandığını, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 101. maddesinde, cari hesap sözleşmesi için özel zamanaşımı hükmü getirdiğini, bu maddeye göre taraflar arasındaki cari hesap ilişkisinin 2003 yılı sonu itibari ile bittiği göz önünde bulundurulduğunda zamanaşımı süresi 2008 yılı sonu itibari ile dolduğunu, alacağın 196.000 TL’lik kısmı için ise, Bursa 4. İcra Müdürlüğünün 2013/ …E. Sayılı dosyası ile yine hatalı olarak ayrı bir takip başlatıldığını ve bu takibe ilişkin Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesinde açmış olduğu itirazın iptali davasında, süresi içerisinde itirazın iptali davası açmadığı için 2013… e. 2013/…karar sayılı ilam ile red edildiğini, davacının bu kez 196.000.00 TL lik kısım için Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesinde alacak davası açtığını, bu davası ise 2017/…E. 2018/… K Sayılı ilamı ile kabul edildiğini, bu kararın 19.03.2019 tarihinde kesinleştiğini, davacının bu kararının da Çeşme İcra Müdürlüğünün 2019… sayılı icra dosyası ile 26.02.2019 tarihinde 437.000.00 TL ödenmek sureti ile yine süresinde kapatıldığını belirterek öncelikle davacı yanın haksız davasının zamanaşımı sebebi ile reddine, aksi takdirde davanın esastan reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin de üzerinde bırakılmasına karar verilmesini savunmuştur.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLER VE GEREKÇE;
Dava; taraflar arasındaki ticari ilişkiden doğan bakiye alacağın geç tahsili nedeni ile kur farkından kaynaklı munzam zarar oluşup oluşmadığı oluşuyor ise tutarının neden ibaret olduğuna ilişkin alacak davasıdır.
Davalı vekili öncelikle alacağın varlığını kabul anlamına gelmemekle birlikte davanın ZAMANAŞIMI nedeni ile REDDİ gerektiğini, davacının 324.906.00 tl olduğu iddia edilen bir alacağın , müvekkilimizin kusuru ile geç tahsil edilmesinden dolayı faizi aşan zarar iddiasına dayanmakta olduğunu, davacının 324.906.00.-TL olduğunu iddia ettiği alacak miktarının gerçek dışı olup, davacının bu iddiasının eski davalarda dile getirilen 296.304.39.- TL’lik alacak iddiası ile çelişmekte olduğunu, Bursa 12. icra Müdürlüğü’nün 2008/… esas sayılı icra takibinde 2003 yılı sonu itibarı ile 296.304.39.-TL alacaklı olduğunu beyan ettiğini, bu beyan ile dosyasındaki beyanın birbiri ile çelişmekte olduğunu, davacının dava dilekçesinde beyan ettiği 324.906.00.- TL alacak iddiasının gerçek dışı olduğunu, müvekkilinin kusuru sebebi alacağını geç tahsil ettiğini ve faizi aşan bir zarara uğradığı iddiasının da kabul edilemeyeceğini, davacı kendi hukuki hataları sebebi ile yargılamanın uzamasına sebebiyet verdiğini, aynı alacağa ilişkin birden fazla ve hatalı olarak takipler başlatıldığını, bu hukuka aykırı işlemlere karşı müvekkilinin itiraz hakkını kullanmasının anayasal bir hak olup, tahsil sürecinin davacının hatalı eylemleri sebebi ile uzadığını, Bursa 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 21.04.2014 tarihli 2013/…esas 2014… kararında ve davacının aynı alacak için birden fazla kere takip başlattığı ve yargılama sürelerinin uzamasına davacının hatalarının sebebiyet verdiğinin sabit olduğunu, davacının 2003 yılı cari hesap dökümünden kaynaklanan 296.304.39.-TL alacak iddiası ile ilgili olarak müvekkili aleyhine , 23.12.2008 tarihinde Bursa 12. icra müdürlüğünün 2008/… sayılı icra takibi başlatıldığını, 2008 yılında kendi kayıtları ile davacının iddia ettiği alacak miktarının birbirini tutmadığı için borca itiraz ettiğini, yargılamanın sonucunda kesinleşen tüm borcunu geciktirmeden faiz, ferileri ve icra inkar tazminatı ile birlikte ödediğini, yargılama sürecinde davacının hukuki süreçte yapmış olduğu usuli hataların, aynı alacak kalemi için birden fazla icra takibi başlatmış olması sebebi ile uzamış olduğunu, sürecin uzamasında müvekkilinin herhangi bir kusuru bulunmadığını, kimsenin kendi kusurundan faydalanamayacağını, müvekkil şirket ile davacı arasındaki dava konusu ticari ilişki 2003 yıllına dayanmakta olup , davacı taraf , bahsi geçen bu ilişki nedeni ile alacaklı olduğu iddiası ile 5 sene sonra, Bursa 12. icra müdürlüğü’nün 2008/ … e. sayılı dosyası ile 23.12.2008 tarihinde 296.304.00.-TL asıl alacak üzerinden icra takibi başlattığını, müvekkilinin de ödemelerini yargılamalar sonucunda kesinleşen rakamlara göre yaptığını yargılama sürecinin davacının kendi hatası sebebi ile uzadığını, davacının itirazın iptali davasını önce 100.000.00.-TL üzerinden kısmi olarak açtığını, bu davanın Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011… e. sayılı dosya ile yürütüldüğünü, bu davanın davacının usuli hataları sebebi ile başta usulden red olduğunu, daha sonra Yargıtay bozmasından sonra yeni numara alarak Bursa 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/ …e. 2014…k. sayılı dosyası olarak karara bağlandığını, 100.000.00.-TL’lik kısım için işlemiş faizi ve %40 icra inkar tazminatı ile takibin devamına karar verildiğini ve alacağın 25.11.2014 tarihinde kesinleştiğini, davacının bu süreçten sonra da usuli hatalar yapmaya devam ettiğini, takibin devamı kararını Bursa 12. icra müdürlüğü’nün 2008/… sayılı dosyasına sunması gerekirken davacı henüz karar verilmeden önce eski karar üzerinden Çeşme İcra Müdürlüğü’nün 2014… esas. sayılı icra dosyası ile ilam bilgisi dahi yazılmadan yeni bir takip başlattığını, davacının hukuka aykırı bu hatalı işlemi de takibin iptalini gerektirmesine rağmen müvekkilince alacak kesinleşmiş olduğundan kesinleşen kısım icraya geciktirilmeden ödendiğini, yani davacının 25.11.2014 tarihinde kesinleşen karar sonucunda alacağın 21.01.2015 ve 23.01.2015 tarihinde iki ayrı ödeme şeklinde icra inkar tazminatı ile birlikte toplam 220.363.07.- TL olarak tahsil ettiğini, davacı tarafın Bursa 12. İcra Müdürlüğünün 2008/… E. sayılı icra takibinin 196.000 TL’lik kısmı için ise, Bursa 4. İcra Müdürlüğünün 2013/ …E. Sayılı dosyası ile yine hatalı olarak ayrı bir takip daha başlattığını ve bu takibe ilişkin BURSA 1. Asliye Ticaret Mahkemesinde açmış olduğu itirazın iptali davasının, süresi içerisinde itirazın iptali davası açmadığı için 2013… e. 2013/…karar sayılı ilam ile red edildiğini, davacının bu kez 196.000.00.-TL’lik kısım için genel mahkemelerde Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesinde alacak davası açtığını, bu davasının 2017/…E. 2018/… K Sayılı ilamı ile kabul edildiğini, bu karar 19.03.2019 tarihinde kesinleştiğini, davacının bu kararı da Çeşme İcra Müdürlüğünün 2019… sayılı icra dosyası ile icraya sunduğunu, 26.02.2019 tarihinde 437.000.00.-TL ödenmek sureti ile bu dosyanın da müvekkili tarafından kapatıldığını, ayrıca davacı ile müvekkil firma arasındaki itirazın iptali davaları sonrasında davacıya hem işlemiş faiz hem de icra inkar tazminatı ödendiğini, icra inkar tazminatının da bir çeşit munzam tazminat olduğundan davacının yeniden bir munzam zarar tazminatı talebi hakkı olmadığını, alacaklının açacağı itirazın itirazın iptali davasında, itiraz sebebi ile uğradığı zararın alacağın %40 ından fazla olduğunu ileri sürmesi ve bunu kanıtlaması mümkün iken (eski yasa zamanı alacağın %40’ı , mevcut durumda alacağın %20’si) davacı itirazın iptali davasında %40 dan fazla bir tazminat istemediğini, bu sebeple davacının alacağın % 40 dan daha fazla zarara uğradığı iddiası ile sonradan açmış olduğu iş bu davasının dinlenemez olduğunu, Yargıtay’ın da alacaklı, borçlunun itirazı ile uğradığı zararın %20‟den fazla olduğunu iddiasında ise ve bunu kanıtlarsa, mahkemece %20den daha yüksek inkâr tazminatına hükmedilmesi gerektiği görüşünde olduğunu, oysa davacının devam eden davalarda böyle bir iddiası olamadığını, bu sebeple de davacının yargılama sürecini kendi uzattıktan sonra munzam zarar talebinde bulunmasının kabul edilemez olduğunu, davacının taraflar arasındaki ilişkinin euro para cinsinden olduğu iddisası kabul edilse dahi , ödemenin TL cinsinden yapıldığı grekçesi ile zarara uğradığı iddiası da dinlenemez olduğunu, zira başlatmış olduğu icra takiplerinde euro cinsinden alacağına ilişkin fiili ödeme günündeki TL karşılığını talep etmeyen, alacağını TL cinsinden istemeyi tercih etmiş olan davacının artık dövizdeki dalgalanmalar sebebiyle zarara uğramış olduğunu iddia etmesinin söz konusu olamayacağını, 23.11.1990 tarihinde yürürlüğe giren 3678 sayılı kanunun 29. maddesiyle Borçlar Kanunu’nun 83 maddesine bir fıkra eklenerek yabancı para borcunun vadesinde ödenmemesi halinde alacaklının, bu borcu vade veya fiili ödeme günündeki rayice göre Türk Parası ile ödenmesini isteyebileceği kabul edildiğini, davacının BK’nun 83 maddesine 3678 sayılı kanun ile eklenen son fıkranın yürürlüğünden sonra, 02.08.1994 tarihinde yaptığı icra takibinde 46.866,50 ABD tutarındaki alacağını aynen, vade veya fiili ödeme günündeki kur değeri üzerinden TL karşılığını isteme hakkına sahipken, yasanın tanıdığı bu seçimlik hakkını kullanmamış alacağını Türk lirasına çevirip 1.452.000.000 TL’nın ödetilmesini istemiş ve sonuçta itirazın iptali kararına istinaden bunu tahsil etmiştir. Davacının anılan seçimlik hakkını kullanmış olması durumunda görülmekte olan davada varlığı ileri sürülen zararın doğmasının engellenebileceği de çok açık olduğunu, yasanın alacaklıya tanıdığı söz konusu seçimlik hakkın, dönülmesi mümkün olmayan hak niteliğinde olduğun, o nedenle, davacının icra takip talebinde munzam zarar tazminatı isteme hakkını saklı tuttuğuna ilişkin ihtirazi kayıt bildirmiş olmasının da, varılan sonuca etkili olmadığını, alacağın yabancı para olarak tahakkuk etmesine rağmen, tercihini TL üzerinden yapan ve böylece yasanın kendisine tanıdığı avantajlı seçimlik hakkı kullanmayan alacaklının, sonradan bu tercihinden dönerek TL alacağı varmış ve bunun geç ödenmesi nedeniyle munzam zararı oluşmuşcasına tazminat isteminde bulunması açıklanan durum karşısında olanaklı bulunmadığını beyan etmiştir.
Davacı tarafça ise yeniden verdiği dilekçeleri ile TTK’nun 89/2 maddesi uyarınca cari hesap sözleşmesinin yazılı olarak yapılmadıkça geçerli olmayacağı, taraflar arasında ticari olarak cari hesap sözleşmesi yapılmadığı, bu davadaki talebin de cari hesap sözleşmesine dayalı bir talep olmayıp munzam zarar talebi olduğu, munzam zarar alacağının tahakkuk ettiğine ıttıla ettikleri en son tarihin ise açtıkları davanın kesinleşme tarihi hatta borçlunun asıl alacağın icra marifetiyle müvekkiline en son ödediği tarih olan 01/03/2019 tarihi olduğu, munzam zarar alacağının bu tarihten itibaren 10 yıllık zaman aşımı süresinin işlemeye başladığı, müvekkilinin davalı … Tekstil Şirketinden 2003 yılı itibariyle gerçekleşen 354.711,00.-TL alacağın 2019 yılının birinci çeyreğinde tam 16 yıl sonra asıl alacak faizleri ve yargılama masrafları ile birlikte tahsil ettiği, müvekkilinin faizi aşan zararı borcun doğum tarihi olan 2003 yılı sonunda daha fazla olmasına rağmen müvekkilinin Bursa 16.Noterliğinden keşide ettiği 04/06/2008 tarihli ihtarname tebliği ile temerrüde düşen davalının 296.304,00.TL olan borcunu ödemesi için verilen 1 aylık süre olan 10/07/2008 tarihindeki müvekkilinin dış ticarette kullandığı para birimi olan 1 EURO’nun TL karşılığı 1,9073.-TL olduğu esas alındığında müvekkilinin anılan temerrüt tarihi itibariyle alacağının 155.352 EURO olduğu, müvekkilinin anılan tarih itibariyle bu parayı ihtarname ile mehil verilen tarihte tahsil edebileceği, Dış Ticaretinde ve işletme sermayesi olarak kullanacağı bu para ile imalatını ve ihracaatını yerine göre yürütebilecek olup, müvekkilinin bu parayı geç tahsil edebilmiş olması karşısında Türk Lirasının yabancı paralar karşısında çok düşük değere sahip olması nedeniyle müvekkilinin zararının faizle karşılanamayacak kadar çok olduğunu beyan etmiştir.
Mahkememizce 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/808 esas sayılı dosyası , Bursa 2 Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/…sayılı dosyası, Çeşme İcra Müdürlüğü’nün 2014… esas sayılı dosyası, Çeşme İcra Müdürlüğü’nün 2019… esas sayılı dosyası, Bursa 4.İcra Müdürlüğü’nün 2013/…esas sayılı dosyası ile 2014… esas sayılı dosyaları da getirtilerek tüm dosyalar incelenmiş, davaya konu talep bakımından yapılacak inceleme bu nedenle hukuki bir inceleme olup ticari defter ve dayanağı kayıtların ayrıca incelenmesi mahkememizce lüzumlu görülmemiştir.
Yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda davacının bu davadaki taleplerinin taraflar arasında gerçekleşen taraf vekillerinin detaylı dilekçelerinde yazılı olan ticari ilişkinin 31/12/2003 tarihi itibariyle son bulduğu ve davacı yanın anılan tarih itibariyle davalı taraftan olan ve henüz tahsil edilmediği alacakları için 04/06/2008 tebliğ tarihi ihtarnamesi ile davalı tarafı temerrüde düşürdüğü, davalı tarafça verilen sürenin bitimi olan 10/07/2008 tarihi itibariyle temerrüdün oluştuğu sonrasında ise tahsil edemedikleri alacaklı için icra takibi başlattıkları, sonrasında açılan Bursa 4.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/…esas ve 2014…karar sayılı dosyasında ve bu dosya ile birleşen Bursa 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013… esas ve 2013/…karar sayılı dosyasında , 21/04/2014 tarihinde verilen karar ile ” Davalının davacıya davacının defterlerinde kayıtlı olduğu şekilde 296.304,38.-TL borçlu olduğu kabul edilmiştir gerekçesi ile asıl davanın kabulü ile, davacı tarafından davalı aleyhine Bursa 12.İcra Müdürlüğünün 2008/… esas sayılı icra takibine itirazın 100.000,00.-TL asıl alacak ve ferileri ile birlikte İPTALİNE, birleşen Bursa 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013… esas 2013/…karar sayılı dosyasında, davanın kabulü ile Bursa 4.İcra Müdürlüğünün 2013/…esas sayılı icra takibine itirazın 196.304,38.-TL asıl alacak ve ferileri yönünden İPTALİNE karar verilmiş, hükmün temyizi üzerine Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 2014/11883 esas 2014/16888 karar sayılı kararı ile ; asıl davaya yönelik davalı vekilinin tüm itirazlarının reddine, birleşen dava yönünden asıl davaya dayanak Bursa 12.İcra Müdürlüğünün 2008/… esas sayılı icra takibinde davacının 296.304,39.-TL cari hesap alacağının tahsilini talep ettiği, davalının alacağın tamamına itiraz ettiği, davacının asıl davaya konu itirazın iptali davasında fazlaya dair haklar saklı kalmak kaydıyla 100.000,00.-TL için itirazın iptalini istediği, itiraza uğrayan 196.304,39.-TL’ nin tahsili için daha sonra Bursa 4.İcra Müdürlüğünün 2013/…esas sayılı icra takibini yaptığı görülmüş olup, alacaklı itiraz üzerine duran icra takibindeki 196.304,39.-TL yönünden İİK’nun 67/VI.maddesinde öngörülen bir yıllık süresinde itirazın iptali davası açmamış olup, aynı alacaktan dolayı yeniden icra takibi yapamaz. Davacı alacaklının 06/05/2013 tarihinde 196.304,39.-TL ile ilgili olarak yaptığı 2. İcra takibine karşı yapılan itirazın iptali için açılan dava dinlenemez.” gerekçesiyle bozulmuş olup bu kez Bursa 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/… esas 2015/… karar sayılı dosyası ile yapılan yargılamada davacı alacaklı vekili bozmaya konu 196.304,39.-TL’lik alacağı ile ilgili davasını alacak davası olarak ıslah etmiş olup, bu kez mahkemece ıslah talebinin bozmadan sonra yapılamayacağı gerekçesiyle yeniden istem reddedilmiş, bu kararın onanmasından sonra açılan Bursa 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/…esas 2018/… karar sayılı dosyasında 28/11/2018 tarihinde verilen karar ile ; davacının ıslah talepli davasının kısmen kabulüne, 196.304,38.-TL asıl alacak, 143.468,92.-TL işlemiş faiz olmak üzere 339.773,30.-TL ile bu miktarın 196.304,38.-TL sine 03/02/2017 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine …” karar verilmiş, davacının tüm talepleri ile ilgili olarak açmış olduğu itirazın iptali ve alacak davaları ile sonuçlanan ve bilahare kesinleşen alacak tutarlarına göre başlatılan icra takipleri ile alacağını tam olarak tahsil ettiği anlaşılmış olup, esasen taraflar arasında bu konularda uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Davacı tarafça bu kez açılan iş bu dava ile davalı yan ile başlayan ve bilahare 31/12/2003 tarihi itibariyle son bulan ticari ilişkileri nedeniyle kalan bakiye alacağına yukarıda sözü edilen yargı süreci nedeniyle geç tahsil etmesinden kaynaklı munzam zararı oluştuğu iddia edilerek faiz ile karşılanmayan ilave zararları yönünden fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak 10.000,00.-TL alacak iddiasında bulunulmuştur. Davacı alacağını zamanında tahsil edememesi ve aralarındaki ticari ilişkide EURO cinsinden oluşan alacağın anılan tarihte ödenmemesi nedeniyle EURO para birimi karşısında Türk Lirasının değer kaybetmesi nedeniyle zarara uğradığını iddia etmektedir. Davacı, dava dilekçesinde de sözünü ettiği ve yukarıda belirtilen yargı süreci içerisinde mahkemeler huzurunda ileri sürdüğü üzere döviz cinsinden borcunu 31/12/2003 tarihi itibariyle Türk Lirasını güncelleyerek ilk kez 04/06/2008 tebliğ tarihli ihtarname ile Türk Lirası cinsinden ileri sürmüş olup, hem ticari defterlerindeki kayıtların Türk Lirası cinsinden olması hem de bilahare davalı yana keşide ettiği 04/06/2008 tarihli temerrüt ihtarnamesi ile alacağın Türk Lirası cinsinden talep edilmesi bilahare açılan dava ve icra takiplerinde dahi yabancı para birimi üzerinden değil Türk Lirası üzerinden talepte bulunulması, mahkemelerce verilen karalarda da yine Türk Lirası para birimi üzerinden alacağa, temerrüt tarihlerinden itibaren faiz işletilip, kesinleşen hükümlere göre davacının bugüne değin tahsil edilmeyen bir alacağın kalmadığı açıktır.
Faizi aşan bir munzam zararın varlığı 10 yıllık genel zaman aşımı süresi içinde iddia ve ispat edilmek koşuluyla hüküm altına alınabilir. Davacı ile davalı arasında cari hesap ilişkisi 31/12/2003 yılı sonunda kesilmiş, temerrüt 10/07/2008 tarihinde oluşmuştur. Anılan tarihler itibariyle genel alacak zaman aşımı süresi fazlasıyla geçmiş olup, tacir olan davacı munzam zararını ne zaman ve ne miktarda oluşacağını bilebilecek durumdadır. Döviz ile yapılan satışlarda alacağın muaccel olacağı tarihteki döviz kuru üzerinden takipte bulunularak 3095 Sayılı Kanunun 4/a maddesi uyarınca faiz işletilebileceği gibi, davacı yanın yaptığı gibi, döviz kurunun Türk Lirası karşılığı üzerinden talepte bulunulması mümkün olup, davacı tarafça ikinci yol tercih edilmiş, alacakların döviz üzerinden tahsili talep edilmemiş olmakla ve Türk Lirası karşılığı tutarlara da faiz işletilmiş olmakla, davacının döviz kurundaki artış nedeniyle zarara uğradığı iddiaları da dinlenemez olacaktır. Anılan nedenlerle hem munzam zarar iddiası için genel alacak zaman aşımı süresinin geçirilmesi hem de davacının Türk Lirası ile tahsili yönünde tercih ederek kullanması, Türk Lirası yönünden hükme bağlanan alacaklarının da faizi ile hükmedilmesi karşısında munzam zarar iddiaları da dinlenemeyeceğinden her iki gerekçelerle de yerinde olmayan davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Ayrıntısı ve yasal gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 54,40 TL maktu harcın, peşin alınan 170,78.-TL harçtan mahsubu ile bakiye 116,38.-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa İADESİNE,
3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden; karar tarihi itibari ile yürürlükte bulunan Asgari Avukatluk Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve takdir olunan 3.400,00.-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
5-Davacı tarafça yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın hükmün kesinleşmesinden sonra 6100 Sayılı HMK’nun 333.maddesi uyarınca davacı tarafa İADESİNE,
Dair, davacı şirket yekilileri ile davalı vekilinin yüzünde, davacı vekilinin yokluğunda, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstinaf Yargı yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 02/11/2020

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza