Emsal Mahkeme Kararı Bursa 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/513 E. 2020/62 K. 04.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2019/513 Esas – 2020/62
T.C.
BURSA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
(Yetkisizlik)
ESAS NO : 2019/513 Esas
KARAR NO : 2020/62

HAKİM : …
KATİP : …

DAVACI : … -…
DAVALI : … ANONİM ŞİRKETİ – ….
VEKİLİ : Av. ….
DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 13/03/2019
KARAR TARİHİ : 04/02/2020
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 29/02/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA
Davacı dava dilekçesine özetle; Özelleştirme öncesi 1999 -2001 yıllarında … Genel Müdürlüğü’ne (Bağlı Ortaklık Olan) davalı … … A.ş Genel Müdürlüğü’ne … sözleşme ve şartnamelerine göre Eser Sözleşmesi ihale konusu bitirilmiş işlere ait ve 818 Sayılı BK. 125 ve 6098 sayılı TBK. 146 maddelerine göre, 10 yıllık zaman aşımına da uğramış ve eser sözleşmesi kapsamındaki işler için verilmiş davalı … Kurumunun 28/05/2013 tarihinde fiili devri yapılarak özelleştirilen … ile divir işmlemini alan şirket arasındaki dava dilekçesinin ekinde sunulan sözleşmenin ilgili sayfası maddelerine göre, … görev ve yetkisinde bulunan davalı kurumun görev ve yetkisinde bulunmayan şekerbank bursa şubesince tanzim edilen kesin teminat mektuplarını sözlü veya yazılı herhangi bir ihtarda bulunmadan ve yasal yollara başvurmadan sözleşme ve hukuka aykırı irat kaydedilmesine yönelik dava açtığını, huzurdaki davada davacı taraf, yüklenicisi bulunduğu 1998/80 Grup işinde işçisi …’nın 06.01.1999 tarihinde geçirmiş olduğu iş kazası nedeniyle SGK’nun rücu davası açtığını, müvekkil şirketin de buna istinaden açtığı davada Bursa 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/… E, 2014/… K sayılı kararının Yargıtay 15.Hukuk Dairesinin 2015/1693 E, 2015/4318 K sayılı onama kararı ile kesinleştiğini, kesin hesap parasını aldığını ancak bu iş için verdiği teminat mektuplarını defalarca istemesine rağmen alamadığını, müvekkil şirketin mektupları nakde çevirdiğini, bunun haksız fiil niteliğinde olduğunu, taahhüdünü sözleşme ve şartname hükümlerine göre tamamlayıp teslim ettiğini, mektupları nakde dönüştürme işlemlerinin müvekkil şirket ile … arasında imzalanan 24.07.2006 tarihli İşletme Hakkı Devir Sözleşmesinin 7.4 ve 7.6 maddelerine aykırı olduğunu, müvekkil şirketin öncesinde sözlü ya da yazılı ihtar yapmadan mektupların nakde dönüştürüldüğünü, bunun üzerine banka tarafından takibe maruz kaldığını, nakde dönüşen 57.331,62-TL için 89.800,86-TL ödemek zorunda kaldığını beyanla, şimdilik maddi tazminat olarak 20.000,00-TL’nin haksız fiil tarihi olan 06.02.2017 tarihinden itibaren başlamak üzere Şekerbank’a ödediği temerrüt faizi ile birlikte tarafına ödenmesini ,yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … A.Ş vekilinin 12/04/2019 (uyap kayıtlı) tarihli cevap dilekçesinde özetle; huzurdaki davanın haksız ve yersiz olup reddi gerektiğini, dava yetkili ve görevli mahkemede açılmadığını,dava konusu tazminat talepleri zamanaşımına uğramış olup reddi gerektiğinin, davacının fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak dava açması da hukuka aykırı olup, kısmi dava açılmasına muvafakatlerinin olmadığının, dava dilekçesinde de belirtilmiş olduğu üzere, SGK tarafından sigortalı …’nın 06.01.1999 tarihinde geçirdiği iş kazası neticesinde oluşan maluliyeti sebebiyle yapılan ödemeler için İstanbul 7.İş Mahkemesinin 2002/1286 sayılı esasına kayden açılan rücu davası sonucu müvekkil şirket tarafından Şişli 1.İcra Müdürlüğünün 2007/18427 E sayılı dosyası ile yapılan takip için SGK’na 28.811,06,00-TL ödendiğinin, müvekkil şirket ile davacı … arasında akdedilen 1998/80 nolu ihale dosyası kapsamında akdedilen 01.07.1998 tarihli sözleşme imzalanmış olup, kazazede işçi davacı …’ın işçisi olduğunun, davacı aradaki sözleşme uyarınca kendi işçisinin geçirdiği iş kazası nedeniyle maddi anlamda sorumlu olduğunu ancak SGK’na ödemeyi yüklenici olan davacı değil, müvekkil şirket yapmış ve aradaki sözleşme ilişkisi gereğince yükleniciye bu bedel için rücu davası açtığını, Bursa 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/… e, 2014/… k sayılı 04.12.2014 tarihli kararında davanın kabulü ile 28.811,06-TL’nin SGK’na ödendiği tarih olan 24.09.2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; karar Yargıtay tarafından onanarak kesinleştiğinin, İş bu karara istinaden davacının borcu:28.811,06-TL asıl alacak 21.867,59-TL yasal faizi 1.112,39-TL mahkeme harcı 1.004,55-TL yargılama giderleri 3.457,33-TL vekalet ücreti 1.078,62-TL faizi 57.331,54-TL (16.01.2017 tarihi itibariyle) karar verildiğini, davacı taraf bu davada taraf olması sıfatiyla mahkeme ve Yargıtay kararından haberdar olduğu halde hiç bir şekilde ödeme girişiminde bulunmadığını, bu nedenle teminat mektuplarının kendisine iade edilmemesi ve yüklenicinin borcu nedeniyle nakde dönüştürülmesi hem taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine, hem yasaya hem de yerleşik Yargıtay içtihatlarına uygun olup haksız ve yersiz davanın reddi gerektiğini, davacının maddi tazminat davasının koşulları oluşmadığını, yukarıda açıklandığı üzere müvekkil şirket sözleşme ve yasadan kaynaklanan hakkını kullanmış olup, haksız fiil söz konusu olmadığından ve tazmini talep edilen zarara davacı taraf kendi kusurlu davranışları ile sebebiyet verdiğinden maddi tazminat istemi hukuka uygun olmadığını, haksız bir fiil nedeniyle sorumluluğun söz konusu olabilmesi için; bir fiilin varlığı, bu fiilin hukuka aykırı olması, bir zararın meydana gelmiş olması, fiili gerçekleştirenin kusurlu olması ve fiil ile zarar arasında uygun illiyet bağının bulunması gerektiğini, dava konusu olaya ilişkin olarak müvekkil şirket eylemi hukuka uygun olup, müvekkil şirket kusuru da olmadığından tazminat talep şartları olayda gerçekleşmediğini, davacı taraf sürekli haksız yere ve kötü niyetli olarak tazminat davaları açmakta ve mahkemeleri gereksiz yere meşgul etmekte olduğunu, bu tür davaları zenginleşme aracı olarak kullanmak niyetinde olduğunu, nitekim İstanbul 9.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/… E sayılı dosyasında da başka nedenle tazminat davası açmış; davası zamanaşımı nedeniyle reddedildiğini, davacı bu davada 2000/83 nolu ihale işinde, 2001 yılında çıkan ekonomik kriz yüzünden işlerin yapılamaz duruma geldiğini, Bakanlar Kurlu tarafından çıkartılan ve 01/03/2001- 31/12/2011 tarihlerini kapsayan 18/08/2001 tarih ve 2011/2862sayılı kararnameye göre kararnamenin yayınlanmasını müteakip 30 gün içinde başvurulması koşuluyla yüklenicilere tasfiye hakkı tanındığını, bunun üzerine müvekkil kuruma müracaatını yaptığını ve tasfiye istediğini ancak müvekkil kurum tarafından kabul edilmediğini, daha sonra sözleşmenin feshedildiğini, ve 25.866 TL tutarındaki kesin teminat mektubunun irat kaydedildiğini, 3 yıl süre ile ihalelere girme yasağının konulduğunu ve ayrıca mesleki faaliyetlerinin de durdurulduğunu, bundan dolayı ticaret hayatının bittiğini, bu olay nedeniyle manen çöktüğünü, mal varlığında eksilmelere neden olduğunu belirterek 200.000 TL maddi tazminat ve 200.000 TL manevi tazminatın tahsiline karar verilmesini talep ve dava ettiğini, mahkemece yapılan yargılama neticesinde ise ; eldeki davanın haksız fiilden kaynaklı tazminat davası olduğu ancak haksız fiil nedeniyle dava zamanaşımı sürelerinin haksız fiilin öğrenildiği tarihten itibaren 1 yıl ve her halde 10 yıl olduğu belirtilerek; dava konusu olayda davacı yanın ihale yasağı gereği 21.02.2003-21.02.2006 tarihleri arasında söz konusu olduğu, bu tarihler arasında davacı yanın zarara uğradığı, davacı yanın ihale yasağının hukuka aykırı olduğu ve haksız fiilin failin kim olduğunu Yargıtay 15. HD 09.06.2009 TARİH VE 2009/1125E., 2009/3440 K. Sayılı kararı ile kesinleştiği, buna göre eldeki tazminat davacının da 1 yıl içerisinde açılaması gerektiği bu halde huzurdaki davanın en geç davanın 09.06.2010 tarihinde açılaması gerekirken 09.12.2011 yılına ikame edildiğinden müvekkil şirket yönünden huzurdaki davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verildiğini, davacı taraf basiretli tacir gibi davranmamış olup, bunun sonuçlarına katlanmakla yükümlü olduğunu, davacı taraf basiretli tacir gibi hareket etmediğini, davacı dava konusu olayda basiretli iş adamı gibi davranmamış olup, kendi kusurlu davranışları sonucunda katlanmak zorunda olduğu zarardan müvekkil şirketi sorumlu tutmaya çalışmakta olduğunu, davacı taraf sözleşme imzalarken, teminat mektuplarını verirken ve taahhüdünü sözleşmeye aykırı olarak tam anlamıyla yerine getirmediğinde bu konudaki mevzuatı ve sorumluluklarını bilerek ona göre hareket etmekle yükümlü olduğunu, davacı taraf, “mektupları nakde dönüştürme işlemlerinin müvekkil şirket ile … arasında imzalanan 24.07.2006 tarihli İşletme Hakkı Devir Sözleşmesinin 7.4 ve 7.6 maddelerine aykırı olduğunu yani mektubu nakde dönüştürme yetkisi bulunmadığını” iddia etmekte olduğunu, müvekkil şirket ile … arasında imzalanan 24.07.2006 tarihli İşletme Hakkı Devir Sözleşmesinin 7.4 ve 7.6 maddelerinin dava konusu olayla hiç bir ilgisi olmadığığı, sözleşmenin tarafı müvekkil şirket olduğu gibi, davacının işçisinin uğradığı iş kazası sonucu SGK’na ödeme yapmak durumunda kalan ve bu nedenle maddi zarara uğrayan da müvekkil şirket olduğunu, bu maddi zararını gidermek için açtığı rücu davasında da haklı çıkmış ve karar kesinleşerek alacağı sabit olduğunu, davacı taraf borcunu ödemekten imtina ettiğini, bu durumda müvekkil şirketin zararını elinde bulunan teminat mektuplarından karşılama yoluna gitmesi son derece doğal ve hakkaniyete uygun olduğunu, açıklanan ve yargılama sırasında resen belirlenecek nedenlerle haksız ve yersiz davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.

GEREKÇE:
Dava, taraflar arasındaki sözleşmesine istinaden davalı şirkete davacının vermiş olduğu kesin teminat mektuplarının sözleşmeye aykırı irat kaydedildiği iddiasına dayanarak temerrüt tarihinden itibaren faizi ile birlikte iadesi talebine ilişkindir.
Her ne kadar dava dilekçesinde davanın haksız fiil hükümlerine dayalı olduğu belirtilmiş ise de vakaları sıralamak tarafları hukuki nitelendirme hakime ait bir görev olup gerek dava dilekçesi gerek cevap dilekçesi ve tüm dosya kapsamı itibariyle davanın yukarıda belirtildiği gibi taraflar arasındaki eser sözleşmesinden kaynaklanan ihtilafa ilişkin olduğunun kabulü gerekmiştir. Dolayısıyla davada uygulanması gereken yetkiye ilişkin hükümler de buna bağlı olarak değerlendirilmelidir, haksız fiile ilişkin yetki kurallarının dosyada uygulanma olanağı bulunmamaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 6. maddesinde; “Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.” 10.maddesinde; “Sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir.” 17.maddesinde; “Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.” hususu düzenlenmiş ve hüküm altına alınmıştır.
Davalı tarafça süresi içerisinde cevap verildiği ve verilen cevapta usuülne uygun biçimde yetkili mahkeme açıkça belirtilmek suretiyle yetki itirazında bulunulduğu, davalı şirket vekilince davalı şirketin merkezinin bulunduğu İstanbul mahkemelerine dosyanın gönderilmesinin talep edildiği görülmüştür. Yukarıda belirtildiği gibi genel yetkili mahkeme gerçek ya da tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi olduğu, ayrıca sözleşmeden doğan davalarda ifa yeri mahkemesininde de dava açılabileceği hüküm altına alınmış, dava konusu somut olayda davalı şirketinin merkezinin İstanbul mahkemeleri yargı çevresinde olan Kağıthane ilçesinde bulunduğu, sözleşmenin ifa yerinin ise Bakırköy Ticaret Mahkemelerince yargı alanında bulunan Avcılar ilçesinde bulunan işletme şefliğinde olduğu bu haliyle davalı vekilinin yetki itirazının yerinde olduğu anlaşılmakla aşağıdaki şekilde yetkisizlik kararı vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Ayrıntısı ve yasal gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
HÜKÜM;Yukarıda gerekçesi ve ayrıntısı açıklandığı üzere;
1- Mahkememizin ,YETKİSİZLİĞİNE,
2-Davanın Dilekçesinin yetkisizlik nedeniyle REDDİNE,
3-Davanın konusu itibariyle davaya bakmaya yetkili mahkeme Yenişehir Asliye Hukuk Mahkemesi olduğundan HMK 20. Maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden itibaren 2 haftalık süre içinde talep edilmesi halinde yetkili İSTANBUL ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
4-Harç, masraf, avans ve vekalet ücreti hususlarının görevli mahkemece karara bağlanmasına, herhangi bir sebeple görevli mahkemede yargılamaya devam olunmaması halinde mahkememize iletilecek bir dilekçe ile yargılama giderlerine hükmedilebileceğine dair “2 hafta içerisinde Bursa Bölge Adliye Mahkemeleri Nezdinde istinaf kanun yolu”açık davacı ve davalılar vekillerinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup anlatıldı. verildi.04/02/2020

Katip …. Hakim …
¸ ¸