Emsal Mahkeme Kararı Bursa 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/380 E. 2019/42 K. 25.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BURSA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2019/380 Esas – 2019/42
T.C.
BURSA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
( Görevsizlik )
ESAS NO : 2019/380 Esas
KARAR NO : 2019/42

HAKİM :
KATİP :

DAVACILAR : 1-
2-
VEKİLİ : Av. T
DAVALI : …. YAŞAM VE EMEKLİLİK A.Ş. –

DAVA : Sigorta (Hayat Sigortası Kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 21/10/2019
KARAR TARİHİ : 25/10/2019
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 07/11/2019

Mahkememizde görülmekte olan Sigorta (Hayat Sigortası Kaynaklı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacılar vekili dilekçesi ile; müvekkillerinin murisi … …’ın Yapı Kredi Bankası AŞ.’den kullanmış olduğu kredi için kendisine … Yaşam ve Emeklilik AŞ.’den N 1206658-1 Poliçe numaralı hayat sigortası yapılmış ve bu poliçenin 29.09.2017 tarihinde yürürlüğe girmiş olduğunu, davacılar murisinin 25.01.2019 tarihinde vefat etmiş olup ölümünün ardından yasal mirasçıları olan müvekkillerinin bahsi geçen sigorta sözleşmesi kapsamında bakiye kredi borcunun ödenmesi için başvuru yaptıkları ancak taleplerinin murisin poliçenin düzenlenmiş olduğu sırada eksik ve yanlış beyanda bulunduğu nedeniyle reddedildiği, oysaki müvekkillerinin murisin kredi çekerken yapmış oldukları hayat sigorta sözleşmesinde hastalığının bilinmemesi nedeniyle sigortacıya ayrıca bildirilmemiş olmasının beyan yükümlülüğüne aykırılık teşkil etmeyeceği , müvekkilinin bu nedenle eksik ve yanlış bildirim gibi bir durumunun ve sigorta sözlemesine aykırılığının söz konusu olmadığını beyanla müvekkillerinin murisinin ölüm tarihi itibariyle dava dışı bankaya olan kredi borcunun şimdilik 1.000,00 TL.sinin davalı sigorta şirketine başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLER VE GEREKÇE;
Dava tüketici kredisine bağlı olarak davalı sigorta şirketi tarafından davacılar murisi için düzenlenen kredi hayat sigorta poliçesi için bakiye ölüm teminatının bakiye kredi teminatına mümas olmak üzere davacılara ödenmesi talebi ile ilgili olarak açılmış alacak-tazminat davasıdır.
Ticaret hayatının gelişip büyümesi, şirketler karşısında tüketicinin gerek hukuki bilgi olarak ve gerekse ekonomik olarak zayıf durumda olması, tüketicinin korunmasını zorunlu kılmış, mevcut durum karşısında yetersiz kalan 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun yürürlükten kaldırılarak, 29.05.2014 tarihi itibari ile 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun yürürlüğe konulmuştur.
Banka kredileri kapsamında hayat sigortası yapılması 6502 sayılı Kanunu’nun 29. Maddesi ile düzenlenmiştir. Buna göre; “Tüketicinin yazılı veya kalıcı veri saklayıcısı aracılığıyla açık talebi olmaksızın kredi ile ilgili sigorta yaptırılamaz. Tüketicinin sigorta yaptırmak istemesi hâlinde, istediği sigorta şirketinden sağladığı teminat, kredi veren tarafından kabul edilmek zorundadır. Bu sigortanın kredi konusuyla, meblağ sigortalarında kalan borç tutarıyla ve vadesiyle uyumlu olması gerekir.”
Ayrıca , 13.05.2015 tarihli ve 29294 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren Bireysel Kredilerle Bağlantılı Sigortalar Uygulama Esasları Yönetmeliği de, kredi hayat sigortalarında uygulanacak esasları içermektedir.
Uygulamada, kredi kullananın, kredi taksitleri devam ederken vefat etmesi durumunda, hayat sigortası yapmış olan sigorta şirketinin, özellikle kalp hastalığı ve kanser gibi sağlık problemlerinin, sağlık beyannamesinde belirtilmediğini gerekçe göstererek cayma hakkını kullandığı ve poliçe kapsamında, kredi alacaklısı olan bankaya ödeme yapmadığı görülmektedir. İncelememizin konusu da, bu kapsamda , sigorta şirketinin, bankaya ödeme yapmaması durumunda açılacak tazminat davalarında görevli mahkeme ve husumetin kime yöneltilmesi gerektiğidir.
Öncelikle belirtmek gerekmektedir ki, kredi hayat sigortaları kapsamında açılacak davalarda görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğu halen bir çözüme kavuşturulabilmiş değildir.
Yargıtay kararları ışığında, kredi hayat sigortası davalarında husumet ve görevli mahkeme problemleri özet olarak aşağıda açıklanmıştır. Ancak, yukarıda da belirttiğimiz gibi, aynı Yargıtay Dairesi’nin dahi, görevli mahkeme konusunda, birbirine çok yakın tarihli farklı kararları bulunmaktadır.
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi , gerçek kişiler tarafından kullanılan ticari kredilerin 6502 sayılı yasa kapsamında olmadığını , bu nedenle , ticari kredilerle ilgili davalara Tüketici Mahkemelerinin ya da Tüketici Mahkemesi sıfatı ile Asliye Hukuk Mahkemelerinin bakamayacağını istikrarlı bir şekilde kabul etmektedir. Ticari kredi hayat sigortası davalarında görevli mahkeme Ticaret Mahkemesi veya Ticaret Mahkemesi sıfatı ile Asliye Hukuk Mahkemesidir.(Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 02.11.2015 tarihli ve 2014/40145 Esas – 2015/31550 Karar sayılı ilamı)
Tüketici Kredisi Hayat Sigortalarında görevli mahkeme ve husumet konusunda ise kredi kullanan murisin vefatından sonra, kredinin bakiye taksitleri mirasçılar tarafından bankaya ödenip kredi tamamen kapatılmışsa, münhasıran sigorta şirketine karşı tazminat davası açılması gerekmektedir. Bu tür davalarda görevli mahkeme Yargıtay 17. Hukuk Dairesi ve 20. Hukuk Daireleri arasında tartışmalıdır.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 05.11.2015 tarihli ve 2013/18925 Esas -2015/11718 Karar sayılı ilamı ile , İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin “araç kredisi” kapsamında yapılan kredi hayat sigortasına ilişkin olarak vermiş olduğu bir kararı onamıştır. Yine , Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 10.11.2015 tarihli ve 2015/15768 Esas -2015/11941 Karar sayılı ilamı ile , (kapatılan) Adana 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin “konut kredisi” kapsamında yapılan kredi hayat sigortasına ilişkin olarak vermiş olduğu kararını onamıştır.
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi ise, 20.10.2015 tarihli ve 2015/9762 Esas – 2015/9725 Karar sayılı ilamında , mirasçılar tarafından bakiye kredi taksitleri ödendikten sonra banka ve sigorta şirketi aleyhinde açılan alacak/tazminat davasında , Diyarbakır 6. Asliye Hukuk Mahkemesi ile Diyarbakır Tüketici Mahkemesi’nin karşılıklı olarak verdiği görevsizlik kararlarında , Diyarbakır 6.Asliye Hukuk Mahkemesi’ni yargı yeri olarak belirlemiştir. Düşüncemize göre , bu karar , isabetli bir karar değildir.
Yine , 20. Hukuk Dairesi , 02.12.2015 tarihli ve 2015/14002 Esas – 2015/12025 Karar sayılı ilamında , mirasçılar tarafından bakiye kredi taksitleri ödendikten sonra sigorta şirketi aleyhinde açılan alacak/tazminat davasında Kayseri 3. Tüketici Mahkemesi ile Kayseri Asliye Ticaret Mahkemesi’nin karşılıklı olarak verdiği görevsizlik kararlarında ise , Kayseri 3. Tüketici Mahkemesi’ni yargı yeri olarak belirlemiştir.
Düşüncemize göre , kredi hayat sigortalarının , banka kredileri ile ilgili bağlı sigortalar olarak 6502 sayılı Tüketici Kanunu’nda özel olarak düzenlenmiş olması , yine , 13.05.2015 tarihli ve 29294 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren Bireysel Kredilerle Bağlantılı Sigortalar Uygulama Esasları Yönetmeliği’nin de bu yasa kapsamında düzenlenmiş olması dikkate alınarak , söz konusu hukuki problemin bir “tüketici hukuku” problemi olduğunun kabul edilmesi ve Tüketici Mahkemesinin, ya da , Tüketici Mahkemesi sıfatıyla Asliye Hukuk Mahkemesinin yargı yeri olarak belirlenmesi gerek mevzuata uygun olacağı gibi , gerekse , “tüketicinin korunması” ilkesine de uygun düşecektir.
Yine uygulamada , pasif husumet ehliyeti yokluğu nedeni ile dava dışı tutulan bankaya, sigorta poliçesi üzerinde “dain mürtehin” sıfatı bulunduğundan , davaya muvafakatı olup olmadığı sorulmakta, bankalar da , sigorta şirketleri genelde bankaların grup şirketi olduğundan , alacaklarının bitmiş olmasına bakmaksızın , davaya muvafakatlarının olmadığını beyan etmekte , Mahkemelerde sırf bu gerekçe ile davaların reddine karar verebilmektedir. Bu uygulama da , düşüncemize göre , doğru olmayan bir uygulamadır. Zira , “dain mürtehin” kaydı bir alacağı garanti altına almak amacıyla konulan bir sınırlı ayni hak olup , murisin , bankaya hiçbir borcu yoksa , bankanın dain mürtehin hakkının olması bu tür davalarda tüketici aleyhine yorumlanmamalıdır.
Kredi kullanan murisin vefatından sonra, kredinin bakiye taksitleri mirasçılar tarafından bankaya ödenmeye devam ediyorsa, yine münhasıran sigorta şirketine karşı tazminat davası açılması gerekmektedir. Açılacak dava hem bir alacak/tazminat davası, hem de bir tespit istemidir. Kredi hayat sigortalarında esas alacak hakkı bankaya ait olduğundan, dava dilekçesinde, kredinin bakiye taksitlerinin davalı sigorta şirketi tarafından bankaya ödenmesi gerektiğinin tespitine karar verilmesi ve ödenmiş olan taksitlerden de bilirkişi raporu ile belirlenecek miktarın davacılara iadesine karar verilmesinin istenmesi en isabetli talep olacaktır. Yine, kredi kullanan murisin vefatından sonra, kredinin bakiye taksitleri mirasçılar tarafından bankaya tamamen ödenmiş olsun veya taksitler halen ödenmeye devam ediyor olsun, önceden muris tarafından veya vefatından sonra mirasçılar tarafından ödenen taksitlerden mirasçılara iadesi gereken miktarın belirlenmesinde sürprim uygulamasının dikkate alınmaması gerekmektedir
Yukarıda da açıkladığımız gibi, kredi hayat sigortalarının, banka kredileri ile ilgili bağlı sigortalar olarak 6502 sayılı Tüketici Kanunu’nda özel olarak düzenlenmiş olması , yine , 13.05.2015 tarihli ve 29294 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren Bireysel Kredilerle Bağlantılı Sigortalar Uygulama Esasları Yönetmeliği’nin de bu yasa kapsamında düzenlenmiş olması dikkate alınarak , söz konusu hukuki problemin bir “tüketici hukuku” problemi olduğunun kabul edilmesi ve Tüketici Mahkemesinin, ya da , Tüketici Mahkemesi sıfatıyla Asliye Hukuk Mahkemesinin yargı yeri olarak belirlenmesi gerek mevzuata uygun olacağı gibi , gerekse , “tüketicinin korunması” ilkesine de uygun düşecektir.
Yüksek Mahkeme’nin, kredi hayat sigortalarının, banka kredileri ile ilgili bağlı sigortalar olarak 6502 sayılı Tüketici Kanunu’nda özel olarak düzenlenmiş olmasını, yine 13.05.2015 tarihli ve 29294 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren Bireysel Kredilerle Bağlantılı Sigortalar Uygulama Esasları Yönetmeliği’nin de bu yasa kapsamında düzenlenmiş olmasını dikkate alarak , “tüketicinin korunması” ilkesi çerçevesinde, Tüketici Mahkemeleri’nin yargı yeri olarak belirlemesi uygulamadaki belirsizliği giderecektir.
Bir kez daha konuyu düzenleyen mevzuata dönecek olur isek; 4822 sayılı Kanun ile değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Amaç başlıklı 1. maddesinde kanunun amacı açıklandıktan sonra Kapsam başlıklı 2. maddesinde “Bu Kanun, 1. maddede belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsar.” hükmüne yer verilmiştir. Kanunun 3. maddesinde “Tüketici: Bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişi” şeklinde tanımlanmıştır.
Bir hukukî işlemin 4077 sayılı Kanun kapsamında kaldığının kabul edilmesi için kanunun amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukukî işlemin olması gerekir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4/1. maddesinde her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işlerinin ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılacağı hüküm altına alınmıştır. Buna göre bir uyuşmazlığın ticari nitelikte olabilmesi için, her iki tarafın da ticari işletmesini ilgilendirmesi yahut aynı maddenin alt bentlerinde düzenlenen istisnalardan birine dahil olması gerekmektedir.
Somut olayda, davacıların mirasbırakanı ile dava dışı banka arasında tüketici kredisi sözleşmesi düzenlendiği, davalı tarafından tüketici kredisi kapsamında hayat sigortası yapıldığı, mirasbırakanın ölümünden sonra davalı sigorta şirketince murisin poliçe başlangıç tarihinden önceki hastalığı bulunduğu ve bu hastalığı beyan etmediği gerekçesi ile kalan kredi borcunun düzenlenen sigorta sözleşmesi gereğince karşılanmadığı, dava dışı banka ya ödenmeyen tüketici kredisinin kalan kısmının ödenmek üzere davalıdan tahsili istemiyle dava açıldığı anlaşılmaktadır. Uyuşmazlığın konusu, olayda, davacıların irsi halefi oldukları murisleri ile davalı arasında tüketici kredisi ve hayat sigortası sözleşmesi bulunmakta olup ihtilaf bu sözleşmeden kaynaklanmaktadır. Taraflar arasında 4077 sayılı Kanun anlamında mal veya hizmet satışına dair bir ilişki bulunduğuna ve miras bırakan, tüketici sıfatına haiz bulunduğuna göre uyuşmazlığın tüketici mahkemesince incelenip sonuçlandırılması gerekmekte olup Yargıtay 20. Hukuk Dairesi , 02.12.2015 tarihli ve 2015/14002 Esas – 2015/12025 Karar sayılı yukarıda sözü edilen kararında belirtilen görüş çerçevesinde konuyu düzenleyen 6502 sayılı Tüketici Kanun’unun 29. maddesi ile 29294 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren Bireysel Kredilerle Bağlantılı Sigortalar Uygulama Esasları Yönetmeliği’nin de bu yasa kapsamında düzenlenmiş olması dikkate alınarak , söz konusu hukuki problemin bir “tüketici hukuku” problemi olduğunun kabul edilmesi ve Tüketici Mahkemesinin, bu davaya bakmakla görevli olup mahkememizin bu sebeple görevli olmadığı kanısına varılmakla mahkememizin görevsizliğine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis etmek gerekmiştir.
HÜKÜM:Ayrıntısı ve yasal gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, dava dilekçesinin Görev yönünden REDDİNE,
2-HMK’nın 20.madesi uyarınca kararın kesinleşmesinden itibaren iki hafta içerisinde talep edilmesi halinde dosyanın görevli ve yetkili BURSA NÖBETÇİ TÜKETİCİ MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE;
3-Yargılama, harç ve giderlerinin 6100 sayılı HMK’nun 331/2. Maddesi uyarınca görevli mahkemece DİKKATE ALINMASINA,
4-Davacı tarafından yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının hükmün kesinleşmesinden sonra 6100 sayılı HMK’nun 333. Maddesi uyarınca davacı tarafa İADESİNE,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstinaf Yargı yolu açık olmak üzere karar verildi. 25/10/2019

Katip 154101

Hakim 37332