Emsal Mahkeme Kararı Bursa 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/311 E. 2021/675 K. 21.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BURSA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
BURSA
3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2019/… Esas
KARAR NO : …/675

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : …(TC. …)

VEKİLİ : Av. … – ….
DAVALI : …(TC. …) …
VEKİLİ : Av. … -…. UETS
TANIK/(LAR) : 07/10/…
DAVA : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 09/04/2018
KARAR TARİHİ : 21/09/…
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 07/10/…
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
Dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA; davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili davacı …’ın Karacabey Sulh Hukuk Mahkemesinin 2017/…esas 2018/…karar sayılı ilamı ile dava dosyasına konu iki ayrı icra dosya borçlusu …a vasi olarak atandığını, davalı tarafından kısıtlı …ın icra takip alacaklısı olduğunu, davalı tarafça kısıtlı aleyhine Bursa 19. İcra Müdürlüğünün 2016/… esas ve 2016… esas sayılı takip dosyaları ile icra takibi yaptıklarını, kısıtlının alkol bağımlısı ve savurganlık yapan bir kişi olduğunu, bu nedenle tasarruf ve borçlanma ehliyetine sahip olmadığını, takip alacaklısı davalı ile hiçbir ekonomik ve ticari ilişkisinin bulunmadığını, senetlerdeki imzaların kısıtlıya ait olmadığını, davalı tarafın kısıtlıya intikal edecek mal varlığı ve kamulaştırma bedeline haciz koyduğunu, davalı tarafın kim olduğunun ne iş yaptığının bilinmediğini, kısıtlıya yüklü miktarda borç vermelerinin mümkün olmadığını, dava konusu takip dosyalarında kısıtlının borçlu olmadığının tespiti ile takiplerin iptallerine davacı taraf lehine % 20 oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, dava sonuçlanıncaya kadar davalı tarafa ödeme yapılmamasına yönelik tedbir kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP; davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; usul yönünden davanın mutlak ticari nitelikte kambiyo senetlerinden kaynaklanan menfi tespit ve takibin iptali davası olması nedeniyle Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğunu, Asliye Hukuk Mahkemesinin görevsiz olduğunu, İ.İ.K 72/3 uyarınca takipten sonra açılan menfi tespit davalarında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemeyeceğini, sadece gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın % 15’inden aşağıya olmamak üzere gösterilecek teminat karşılığında icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebileceğini, teminattan ayrı olarak dosya borcunun tamamının depo edilmesi gerektiğini, davacı tarafın vesayet makamından husumet izni almadan dava açamayacağını, esas yönünden borçlu …ın vesayet duruşmasına katılarak ağabeyi olan …’ın mallarına konmaya çalıştığını, kendisine vasi olarak atanmasını istemediğini, sırf borçtan kurtulmak için müvekkili ile dava dışı … hakkında savcılığa şikayette bulunduğunu, Savcılığın takipsizlik verdiğini, …ın bono ile müvekkiline borçlandığı anda tam ehliyetli olduğunu, bu nedenle davanın reddini talep etmiştir.
GEREKÇE;
Dava; davacı vasi …’ın, kısıtlı …ın, tam ehliyetli olmadığı iddiası ile, davaya konu bono nedeniyle, kısıtlı …ın davalıya borçlu olmadığının tespitine ilişkin, menfi tespit davası olduğu anlaşılmıştır.
Dava ilk olarak 09/04/2018 tarihinde Bursa 6. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2018/… Esasına kaydedildiği, mahkemece yapılan inceleme ve değerlendirme sonucu; “davanın kambiyo senetlerine müstenit olarak yapılan icra takiplerine karşı açılan menfi tespit ve takibin iptali davası olduğu, T.T.K 4. Maddesi uyarınca kambiyo hukukundan kaynaklanan davaların ticari nitelikte olup mutlak ticari dava mahiyetinde bulunduğu, Yargıtay’ın bu konuda yerleşmiş içtihatlarının olduğu ( Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2015/5317 esas 2015/7182 karar v.b) görevin kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her safhasında Mahkemece resen göz önünde bulundurulması gerektiği, Mahkememizin davaya bakmakta görevsiz olup Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğu hususunun açık ve net olduğu anlaşıldığından Mahkememizin görevsizliğine ve tedbir konusunun görevli Mahkemece değerlendirilmesine yönelik karar verilmesi gerekmiş” denilerek 13/04/2018 tarih 2018/… Esas ve 2018/…Karar sayılı Görevsizlik Kararı verildiği anlaşılmıştır.
Davalı vekilinin 05/05/2018 tarihli istinaf başvuru dilekçesi ile; dosyada verilen görevsizlik kararı sonucu, davalı müvekkili lehine vekalet ücreti dahil yargılama giderlerinin görevli mahkemede dikkate alınmasına dair verdiği kararın kaldırılarak müvekkili lehine yargılama giderlerine hükmedilmesine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmış olup, dosya Bursa 6. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce 05/06/2018 tarihinde Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi’ne gönderildiği anlaşılmıştır.
Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi’nin 19/12/2018 tarih, 2018/… Esas ve 2018… Karar sayılı ilamında; “mahkemece görevsizlik kararı verildikten sonra davacı vekilince mahkemeye dilekçe verilerek, dosyanın Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesi talep edilmiştir. Bu durumda ilk derece mahkemesi tarafından görevsizlik kararı nedeniyle vekalet ücretine hükmedilmemesinde isabetsizlik bulunmamaktadır” denilerek davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verildiği görülmüştür.
Davalı vekilinin Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi’nin red kararına ilişkin 21/09/2019 tarihinde temyiz dilekçesi verdiği ve T.C Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2018/… Esas 2018… Karar sayılı 19/12/2018 tarihli istinaf başvurusunun reddine ilişkin karar usul ve yasaya aykırı olduğundan bozulmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ettiği, dosyanın Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’ne gönderildiği anlaşılmıştır.
Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 18/13/2019 tarih 2019/861 Esas ve 2019/1757 Karar sayılı ilamı ile; “Bu kararlarda karşı temyiz yolunun açık olduğu düşünülebilir ise de bu kabul HMK’nın sistematiğine ve mantığına aykırı olacaktır. Zira bu sistemin mantığına göre görev ve yetki ihtilafları istinaf aşamasında kesinleşmelidir. Bu itibarla bu kararların ve somut olayda temyize konu Bölge Adliye Mahkemesi kararının kesin olduğu kanaatine varılmakla temyiz talebinin bu nedenle reddine karar verilmiştir” denilerek davalı vekilinin temyiz talebinin reddedildiği anlaşılmıştır.
Bu nedenle dosya Bursa 6. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce 19/12/2018 tarihinde kesinleştirilerek, 11/10/2019 tarihinde, Bursa Hukuk Mahkemeleri tevzi bürosunca mahkememize tevzii edildiği ve mahkememizin 2019/… Esasına kaydedilmiştir.
Mahkememizce 17/10/2019 tarihli tensip zaptı ile davacıya vesayet makamından aktif husumet izni alınmak üzere duruşma gününe kadar süre verildiği, Karacabey Sulh Hukuk Mahkemesi 08/11/2019 tarih 2017/… Esas 2018/…Karar numaralı ek karar ile; TMK.M 462/1-8 bent uyarınca, davacıya, kısıtlıyı Bursa 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/… Esas sayılı dosyasında temsil etmek üzere husumete izin verildiğine dair karar örneğinin mahkememize sunulduğu görülmüştür.
Mahkememizce Karacabey Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2017/…Esas ve 2018/…Karar sayılı dosyanın uyap sistemi üzerinden mahkememize celp ve incelenmesinde; Vasi …’ın, Kısıtlı …ın kardeşi olduğu ve …ın aşırı derecede alkol almakta olduğunu, bu alışkanlığının bağımlılık derecesine geldiğini, alkol bağımlılığı nedeniyle çoğu zaman bilincinin yerinde olmadığı ve sosyal yaşantısının iyi olmayan 3. Şahıslara para veya başka bir alışverişinin olmamasına rağmen boş senet verdiğini, borçlandığını, bu senetlerin kötü niyetli kişiler tarafından doldurulmak suretiyle icra takibine konulduğundan bahisle vasi olarak atanmasını talep ettiği, mahkemece yapılan yargılama sonucu;” yapılan kolluk araştırmaları ile kısıtlının sabit ikametgahının olmaması, kamulaştırma nedeni ile elde ettiği paralar ile birlikte ortadan kaybolduğunun ve bu parayı savurgan bir şeklinde kullandığının belirtilmesi, kısıtlının mahkemede vermiş olduğu beyanlarında da Kamulaştırma nedeni ile eline geçen parayı kısa bir sürede herhangi bir yatırım yapmadan harcadığını belirtmesi, dosyada bulunan Karacabey Vakıflar bankası hesabının incelenmesinde kısıtlı adayının adına yatan 331..364,72-TL’yi çok kısa bir sürede çekerek kullanmış olması, dinlenen tanıkların kısıtlı adayının savurganlığının bulunduğunu ve parasını iyi yönetemediğini, alkol bağımlılığı yönünden hastaneye sevk edilen kısıtlı adayı hakkında alınan 07/12/2017 tarih 7664 numaralı raporda alkol bağımlılığı yönünden hukuki ehliyetinin korunmuş olduğunun, vasi tayinin gerekmediğinin ancak takdirin mahkemeye bırakıldığı, kısıtlının beyanları, davacının beyanları, tanıkların beyanları ve yapılan kolluk araştırmaları, kısıtlı adayı tarafından yapılan harcamalar birlikte değerlendirildiğinde, kısıtlı adayının alınan rapor ile alkol bağımlılığının bulunmadığı belirtilmiş ise de; alkol bağımlılığı dışında kısıtlı adayında TMK 406. Madde de düzenlenen savurganlık, kötü yaşam tarzı, malvarlığını kötü yönetme sebebiyle kendisini veya ailesini darlık veya yoksulluğa düşürme tehlikesinin bulunduğu anlaşıldığından davanın kabulüne karar verilerek, …ın kısıtlanmasına, …’ın kendisine vasi olarak atanmasına” karar verildiği görülmüştür.
Mahkememizin 22/12/2020 tarihli 4 nolu celsesinde ; davacı vekiline tanıkları hangi olay hangi sebeple dinleteceğine ilişkin somut ve net şeklide beyanda bulunması için 2 haftalık kesin süre verildiği ve mahkememizce tanıkların dinlenip dinlenmeyeceği hususunda ara karar kurulmasına ilişkin karar verildiği, davacı vekilinin 28/12/2019 tarihli dilekçesi ile, tanık bildirdiği ve tanıkların kısıtlı …ın savurganlığı, alkol alışkanlığı, annesi ile yaşadığı sorunları vs. Hakkında dinletmek istediğini beyan ettiği anlaşılmıştır.
Mahkememizin 22/04/… tarih 5 nolu celsesinde davacı tanıkları … ve …’ın beyanlarının alındığı, tanık … beyanında özetle; kısıtlı…n sürekli alkol aldığını, çevresindeki insanların onun parasını yemeye çalıştıklarını, 100.00-TL ve 187.000,00-TL’lik borç altına girmesini gerektirir herhangi bir durumun olmadığını beyan ettiği görülmüştür.
Tanık … beyanında özetle; kısıtlı …ın alkol kullandığını, savurgan bir hayat sürdüğünü, annesinden kendisine kalan parayı 2-3 ay sonra paranın yok olduğunu, … isimli kişinin … abisiyle arasındaki problemi bildiğini ve kendisini kandırıp malları böleriz diye senetler imzalattığını bunu bizzat işlemi yanında yapılan kişiden duyduğunu, ancak bu konuda korktuğu için tanıklık yapamayacağını, bu ve benzeri işlemlerle …’ın …ın parasını ele geçirdiğini sonra … sokaklarda kalmaya başladığını, abisinin ve kendisinin ona sahip çıktığını beyan etmiştir.
Mahkememizce davacı vekiline dava konusu senetlerin…n tarafından atılıp atılmadığı hususunda beyanda bulunmak için 2 haftalık kesin süre verilmesine, aksi takdirde imza inkara dayanmaktan vazgeçmiş sayılacağının ihtar edildiği görülmüştür.
Davacı vekilinin 03/05/… tarihinde sunduğu beyan dilekçesinde özetle; dava konusu senetlerdeki imzanın müvekkili davacıya ait olup olmadığının bilinmediği, kabul anlamına gelmemekle birlikte kuvvetle muhtemel senetler müvekkili davacının alkolün etkisinde olduğu anda ayır etme gücünün bulunmadığı ve savurganlık halinden faydalanılarak imzalatıldığını, müvekkili davacının kısıtlılığı öncesi dönemde de kısıtlılığını gerektirecek sebeplerin mevcudiyeti ile niza konusu senetlerin işbu dönemde düzenlenmiş olması dikkate alındığında müvekkili davacının bu senet borçlarından sorumlu olmayacağının açık olduğunu, bu nedenle davalı tarafın senetlerin düzenlendiği tarihteki SED ve yukarıda belirtilen telefon numaralarına ait HTS kayıtları ile Karacabey Sulh Hukuk Mahkemesi 2017/… Esas sayılı dosyasının celbine karar verilmesini talep etmiştir.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Vasi …’ın Kısıtlı …ın aleyhine Bursa 19. İcra Müdürlüğünün 2016/… esas ve 2016… esas sayılı dosyasına konu bonolar nedeniyle başlatılan takibe, kısıtlı …ın tam ehliyetli olmadığı ve senet üzerindeki imzanın kendisine ait olmadığı iddiası ile borçlu olmadığının tespitine ilişkin menfi tespit davası olduğu anlaşılmıştır. Türk Medeni Kanunu’nun 10.maddesinde “Ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.” şeklinde belirtildiği üzere ayırt etme gücüne sahip kişi kısıtlanmadığı sürece hak elde edebilecek ve borç altına girebilecek olup kişi kısıtlanmadığı sürece emredici düzenlemeler dışında borç altına girebilecektir. Türk Medeni Kanunu’nun 13. Maddesinde sarhoşluk da ayırt etme gücünün bulunmadığı hallerden sayılmış olmakla birlikte ayırt etme gücünün bulunmadığını, sarhoşluğun hukuki işlem sırasında bulunduğunun ve bunun ayırt etme gücünü ortadan kaldıracak nitelikte olduğunun ispat külfeti ayırt etme gücünün bulunmadığı iddiasını ileri süren taraftadır. Zira kişilerin ayırt etme gücünün bulunduğu hukuki bir karinedir. Kişinin kısıtlı olması da tek başına ayırt etme gücünün bulunmadığı sonucunu doğurmayacağı, ayırt etme gücünün var olup olmadığının değerlendirilmesinde kısıtlama sebebinin değerlendirilmesi gerekmektedir. Karacabey Sulh Hukuk Mahkemesi’nin kısıtlama kararına ilişkin 2017/…Esas ve 2018/…Karar sayılı kararı incelendiğinde …ın savurganlık sebebi ile kısıtlandığı göz önüne alındığında akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi sebeplerinin aksine kısıtlama tarihinden önce de kısıtlının ayırt etme gücünün mevcut olup olmadığı değerlendirilemeyecektir. Savurganlık sebebiyle kısıtlanma kısıtlama kararından sonra hüküm ifade edecek olup iyi niyetli 3.kişilerin kısıtlı ile yapılan işlemlerden sorumluluğunun doğabilmesi için de TMK 410 maddesi uyarınca ilanı gerekmektedir. Yukarıdaki açıklamalar ışığında davacının kendisine verilen süre içerisinde açıkça imzaya itiraz etmediği, kısıtlının bizzat işlem tarihinde sarhoşluk sebebiyle ayırt etme gücünden yoksun olduğunun davacı tarafça ispat edilemediği, tanık ifadelerinin menfi tespite konu işlem anına ilişkin görgülerinin bulunmadığı göz önüne alındığında sübut bulmayan davacının davasının reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM; Gerekçesi ve ayrıntısı yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar yasası gereği alınması gereken 59,30-TL karar ve ilam harcının, peşin yatırılan 4.901,25-TL peşin harçtan mahsubu ile arta kalan 4.841,95-TL’nin karar kesinleştiğinde talep halinde davacı yana İADESİNE
3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca belirlenen 28.540,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
4-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
5-Kesinleşme süreci tamamlanana kadar masraf avanslarının kullanılabileceği nazara alınarak kararın kesinleşmesinden sonra yazı işlerince yapılacak hesaba göre artan avansların yatıran tarafa İADESİNE,

Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Bursa Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 21/09/…

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır