Emsal Mahkeme Kararı Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/824 E. 2023/55 K. 17.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BURSA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/824 Esas – 2023/55
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
BURSA
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/824
KARAR NO : 2023/55

HAKİM : ……
KATİP :……

DAVACI : … SANAYİ VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ – …
VEKİLİ : Av. …….. – [16306-03561-…..] UETS
DAVALI : BURSA SU VE KANALİZASYON İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ – …… [35338-28338-….] UETS
VEKİLİ : Av. …….. – [16334-33282-……] UETS
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 22/07/2022
KARAR TARİHİ : 17/01/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 15/02/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA VE SAVUNMA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;.Dava dışı … Bursa’da Paşaçiftliği olarak bilinen arazilerin sahibi olduğunu, vakti evvelinde söz konusu arazilerin su ihtiyacının davalı BUSKİ tarafından karşılanacağı, davalı BUSKİ ile dava dışı merhum … arasında 27.08.2007 tarihli protokol ile kararlaştırıldığını, davalı BUSKİ’nin işbu protokol hükümlerine uymaması üzerine dava dışı … tarafından sulama kuyularının açılıp kullanıma hazır olacak şekilde teslimine dair ifaya zorlama davası açıldığını, davanın Bursa 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 10.07.2013 tarihli 2011/239 E. 2013/402 K. sayılı ilamı ile kabul edildiğini, bu ilamın Yargıtay 13 Hukuk Dairesinin 13.01.2014 tarihli 2013/22889 E. 2014/233 K. sayılı ilamı ile onanarak kesinleştiğini, bunun üzerine davalı, 05.06.2015 tarihli Paşaçiftliği Arazisi Mülk Sahibine 2 Adet Sondaj Kuyusunun Devredilmesi konulu 80861365-314.99 ve E.21277 sayılı yazısı ile kuyuların 27.08.2007 tarihli protokole uygun şekilde işletilmesine olur verdiğini, davalının olur yazısı akabinde taraflar arasında 15.06.2015 tarihli tutanak ile kuyunun işletilmesinin 27.08.2007 tarihli protokole uygun şekilde devamına ilişkin mutabakat sağlandığını, protokol ve sözleşmelere göre kuyuların işletilmesi ve sulama işlerinin yapılması için kullanım bedelinin ödenmesi kaydı ile Buski tarafından trafo kurulacağı ve trafoya enerji sağlanacağı kararlaştırıldığını, fidancılık ve peyzaj işleri ile iştigal etmekte olan davacı müvekkil … Ltd. Şti., Paşaçiftliği bölgesine dahil Bursa ili, Osmangazi İlçesi, Sırameşeler Mahallesi 2402 ada 347 parsel numaralı 236,679 m² yüzölçümlü tarla vasfındaki tarım arazisini Ayşe Ceyda ETE’den 01.03.2018 tarihinde kiraladığını, bu taşınmaz üzerinde Buski tarafından kullanıma hazır tutulan ve trafolarına elektrik verilmekte olan sulama kuyusu mevcut olduğunu, müvekkilin bu kuyuları bedellerini düzenli şekilde Buski veznesine yatırarak kullandığını, müvekkilin, kiracısı olduğu taşınmazla aynı adada yer alan dava dışı … terekesine ait, Paşaçiftliği olarak da bilinen bölgeye dahil, Bursa İli, Osmangazi İlçesi, Sırameşeler Mahallesi; 2402 ada 322 parsel numaralı 245.938,52 m² yüzölçümlü tarla vasfındanki tarım arazisi ve meyve bahçesi vasıflı taşınmazın 179.520 m2’lik kısmını, 2402 ada 4 parsel numaralı 39.252,24 m² yüzölçümlü tarla vasfındaki tarım arazisini, 2402 ada 5 parsel numaralı 4699,5 m² yüzölçümlü tarla vasfındaki tarım arazisini, 2402 Ada 347 parsel numaralı 236,679 m2 yüzölçümlü tarla vasfındaki tarım arazisini 29.01.2019 tarihinde kiraladığını, müvekkilin bu taşınmazlar üzerinde yer alan su kuyularının kullanıma hazır hale getirilmesi ve su çekme işlemi için elektrik verilmesi maksadıyla BUSKİ’den talepte bulunduğunu, ancak bu talebin Buski tarafından 2007 tarihli ve mahkeme tasdikli protokole aykırı şekilde reddedildiğini, bu ret işlemi üzerine müvekkil, evvelden Ayşe Ceyda ETE’den kiralanan taşınmazı üzerinde yer alan su kuyularını kullanarak yeni kiraladığı yerlerdeki bitkilerini sulamak zorunda kaldığını, davalı BUSKİ, halihazırda bedeli ödenerek kullanılmakta olan son su kuyusunu 01.07.2020 tarihinde elektrik vermeyi keserek kullanım dışı bıraktığını, bu kuyunun da kapatılması ile müvekkilin ticari faaliyetlerini yürüttüğü bölgede kullanabileceği hiçbir su kaynağı kalmadığını, bu aşamadan sonra müvekkil arazisinde yetiştirmekte olduğu bitkileri kendi imkanları ile sulamaya çalışmış ancak çözüm olarak geliştirmeyi denediği metotlar fazlasıyla maliyetli, verimsiz ve yetersiz olduğundan her geçen yıl daha ciddi boyutlarda zarara uğradığını, bu nedenlerle davanın kabulüne, zirai ürünlerinden doğan zarar için belirsiz alacak olarak 100-TL’nin, boru hattının taşınmasından doğan zarar için belirsiz alacak olarak 100-TL, yakıt zararı için belirsiz alacak olarak 100-TL, vergisel zarar için belirsiz alacak olarak 100-TL ve munzam zarar için belirsiz alacak olarak 100-TL, Yeni elektrik hattı masraf zararı için 100-TL (Kısmi), jeneratör kiralamadan kaynaklanan zarar için 184.324,17-TL olmak üzere toplam 184.924,17-TL tazminatın haksız eylem tarihi olan 01.07.2020 tarihinden itibaren; bu mümkün olmadığı takdirde ihtarnamenin tebliği tarihi olan 27.05.2022 tarihinden itibaren işleyecek mevduata uygulanan en yüksek bu mümkün olmadığı takdirde avans faiziyle bu mümkün olmadığı takdirde kanuni faiziyle birlikte davalıdan tahsiliyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine, hmk m. 323/1-ç hükmünce ihtarname masrafı olan 441,69-tl ve yargılama giderleriyle vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: aleyhe açılan davayı kabul etmediklerini, davanın haksız ve yersiz olup, yasal dayanaktan yoksun olduğunu, davanın süresinde açılmadığını, zamanaşımı, görev ve husumet itirazlarının bulunduğunu, davacı tarafın kiracısı olduğu dava konusu taşınmazda Uğradığı bir takım zararlarının idareden kaynaklandığını iddia etmekte, buna gerekçe olarak da dava konusu taşınmazın sahibi olan …’un vefat etmeden önce yani 27/08/2008 tarihinde idare ile yaptığı protokolü göstermekte ve idarenin elektrik vermeme ve elektrik kesme şeklinde eylemleri nedeniyle zarara uğradığını iddia ettiğini, bu bağlamda taraflar arasındaki ihtilafın merhum … vefat etmeden önce idareyle yaptığı protokolün, vefatından sonra davacı taraf yönünden hukuki bağlayıcılığı ve idarenin hukuken yetkisi olmadığı bir mevzuda (elektrik hizmeti verilmesi) ifa imkansızlığı nedeniyle hizmet verip veremeyeceği noktasında toplandığını, davacı tarafın ısrarla protokole dayanak göstererek müvekkili dava konusu taşınmazda meydana gelen her türlü zarar ve ihmalden sorumlu tutmaya çalıştığını, ancak protokolle, mevcut durumun bir alakası bulunmadığını, davacı tarafın dayanak gösterdiği protokol idaremizle Ali Muhittir Dinçsoy arasında yapıldığını, davacı taraf bu protokolün tarafi olmadığı gibi, söz konusu protokol idaremizle merhum şahsı bağladığını, bu sebeplerle haksız ve hukuki mesnetten yoksun davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
Dava dilekçesi, cevap dilekçesi, tarafların karşılıklı beyan dilekçeleri, Bursa 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/239 E. sayılı dosyası, yazılan müzekkere cevapları ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE HUKUKİ SONUÇ:
Dava, sözleşmeden kaynaklı tazminat istemine ilişkindir.
Taraflara usulune uygun davetiye tebliğ edilerek taraf teşkili sağlanmıştır.
Uyuşmazlık noktası, davacı şirketin dava dışı …’ un davalı ile kurulan 27/08/2007 tarihli protokol hükümleri kapsamında davalıya ait sondaj kuyularına bağlı olarak elektrik enerjisi verilmesine ilişkin edimlerinin ifa edilmemesi sebebiyle davacının davalıdan …’ un mirasçılarından kira sözleşmesi kapsamında halef olarak talepte bulunup bulunamayacağı, bu kapsamda elektrik enerjisi verilmemesi sebebiyle davacının zirai ürenlerden doğan zarar, boru hattının taşınması zararı, yakıt zararı, vergisel zarar, munzam zarar, elektirk hattı masrafı ve jeneratör kiralamasından kaynaklanan zarar alacağının varlığı ve miktarı hususlarına ilişkin tazminat davasıdır.
Öncelikle uyuşmazlığın çözümü için taraf sıfatı (husumet) kavramı üzerinde durulması gerekir:
Sıfat, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı (husumet) dava konusu sübjektif hakka ilişkindir.,
Dava dilekçesinde davacı ve davalı olarak gösterilen (nitelendirilen) kişiler, şeklen (biçimsel açıdan) o davanın taraflarıdır. Ancak mahkemenin bu taraflar arasında dava konusu hakkın esası hakkında bir karar verebilmesi için, bu kişilerin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatına sahip olmaları gerekir. Bir davada taraf olarak gösterilen kişiler, taraf ve dava ehliyetine ve davayı takip yetkisine sahip olsalar bile, bu kişilerden birinin o davada gerçekten davacı veya davalı olmak sıfatı yoksa, dava konusu hakkın esasına ilişkin bir karar verilemez. Dava sıfat yokluğundan (husumetten) reddedilir.
Bir sübjektif hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bu nedenle, o hakka ilişkin bir davada davacı olma sıfatı (aktif husumet ehliyeti) da o hakkın sahibine aittir. Meselâ, bir alacak davasında davacı olma sıfatı o alacağın alacaklısına aittir. Alacak davası, o alacağın alacaklısından başka bir (üçüncü) kişi tarafından açılırsa, davacının davacı sıfatına sahip olmadığından (sıfat yokluğundan, husumetten) dolayı reddedilir (……….., Medeni Usul Hukuku, 22. Baskı, Ankara 2011, s. 234; …, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Ankara 2012, s. 530; Abdurrahim Karslı, Medeni Muhakeme Hukuku Ders Kitabı, 2. Bası, İst. 2011, s. 311- 312).
Bir sübjektif hak kendisinden davalı olarak istenebilecek olan kişi, o hakka uymakla yükümlü (borçlu) olan kişidir (davalı sıfatı, pasif husumet ehliyeti). Örneğin, bir alacak davasında davalı olma sıfatı o alacağın borçlusuna aittir. Alacak davası, o alacağın borçlusundan başka bir (üçüncü) kişiye karşı açılırsa, davalının davalı (borçlu) sıfatına sahip olmadığından (sıfat yokluğundan, husumetten) dolayı reddedilir.
Yukarıdaki açıklamalardan anlaşılacağı üzere, bir sübjektif hakkın sahibinin ve o hakka uymakla yükümlü olan kişinin kimler olduğu (yani bir davada, davacı ve davalı sıfatının kimlere ait olduğu) tamamen maddî hukuka göre belirlenir. Bu nedenle, bir kişinin belli bir davada gerçekten davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı hususu, usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu (sübjektif) hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunudur.
Sıfatın usul hukuku bakımından önemi (usul hukukunu ilgilendiren yönü) şudur: Bir davanın tarafları (veya taraflardan biri) o davada gerçekten (davacı veya davalı olarak) taraf sıfatına sahip değilse, mahkeme, dava konusu hakkın esası (mevcut olup olmadığı) hakkında inceleme yapıp karar veremez. Mahkeme, davanın sıfat (husumet) yokluğundan reddine karar verir. Bu karar, davanın mesmu olmadığına (dinlenemeyeceğine) ilişkin bir karar olmayıp, gene davanın esasına ilişkin bir karardır (taraf olarak gösterilenlerden birinin taraf sıfatının bulunmadığını tespit eden bir karardır).
Mahkemenin sıfat (husumet) yokluğunu kendiliğinden (re’sen) gözetmesi gerekir. Çünkü, sıfat yokluğu, bir def’i değil, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olan bir itirazdır. Hâkim, kendisine sunulan dava malzemesinden (davalı veya davacının bildirdikleri vakıalardan, yani dava dosyasından) bir itiraz sebebinin varlığını (sıfat yokluğunu) öğrenirse, bunu kendiliğinden (re’sen) gözetir. İşte bu nedenle, hâkim, sıfat yokluğunu kendiliğinden gözetir.
Taraf sıfatı, usul hukukuna değil, maddî hukuka ilişkin bir sorundur; diğer bütün maddi hukuk sorunlarında olduğu gibi, dava şartı değildir. Taraf sıfatının (davacı bakımından, aktif husumet ehliyetinin; davalı bakımından, pasif husumet ehliyetinin) yokluğu, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olduğu için (def’i değil) bir itirazdır. Diğer bütün itiraz hallerinde olduğu gibi, sıfat yokluğu da, ancak dava dosyasından anlaşılabildiği ölçüde hâkim tarafından kendiliğinden (re’sen) gözetilir (Kuru/Arslan Yılmaz, s. 234- 237).
O halde toplanan delillerden yukarıdaki açıklamalar ışığında; davacı şirketin dava dışı …’ un davalı ile kurulan 27/08/2007 tarihli protokol hükümleri kapsamında davalıya ait sondaj kuyularına bağlı olarak elektrik enerjisi verilmesine ilişkin edimlerinin ifa edilmemesi sebebiyle davacının dava dışı … ‘un mirasçıları ile düzenlenen kira sözleşmesi kapsamında oluşan zararın davalıdan tazmini istemine ilişkindir.
Davalı ile dava dışı … arasında 27/08/2007 tarihli protokol ile iki adet derin kuyunun dava dışı …’ a devredilmesi konulu sözleşme düzenlenmiştir.
27 Temmuz 2007 tarihli protokolün 3. maddesinde “BUSKİ Mart 2008’de bu kuyuları …’a devredecektir.”, 4. maddesinde ”…; BUSKİ’nin kuyular için kurmuş olduğu trafo ve enerji nakil hatlarından, kullanılan pompaların enerji giderlerini BUSKİ veznesine yatırmak şartıyla faydalanabilir.”, 5.maddesinde “ İleride meydana gelebilecek bir kuraklık durumunda Sn. …’un veya varislerinin müsaadesi ile BUSKİ zirai sulamayı ketlemeyecek şekilde bu iki kuyudan faydalanabilecektir.” hükümleri bulunmaktadır.
Davalı ile dava dışı … arasında düzenlenen bu 27 Temmuz 2007 tarihinde imzalanan protokolün özel hukuk kurallarına tabi bir sözleşme olduğu tartışmasızdır.
Kişilerin, kanuna, ahlak ve adaba aykırı olmayacak şekilde serbestçe sözleşme düzenleyebilecekleri ve bu sözleşme hükümlerinin de taraflarını bağlayacağı sabittir.
Diğer yandan davacı ile dava dışı … mirasçısı Ayşe Ceyda Ete ve tereke temsilcisi ile düzenlenen kira sözleşmelerinde kira bedeli karşılığında kuyuların bulunduğu taşınmazın kiralanmasına dair sözleşme düzenlenmiştir.
Davacı ile davalı arasında su kuyularına, elektrik enerjisi verme ile ilgili bir hukuki ilişkinin bulunmadığı görülmektedir.
Sözleşmelerin nispiliği ilkesi gereği sözleşme, kural olarak o sözleşmede taraf olanları bağlar. Sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlıklarda davanın tarafları da sözleşmenin taraflarıdır. Bir başka deyişle taraflar arasında akdî ilişkinin varlığının ispat edilmesi ve sözleşmenin tarafları arasında yargılamanın sürdürülmesi esastır. Sözleşmenin nispiliği prensibi uyarınca davacı ancak kendi akdine yönelebilir (Yargıtay (kapatılan) 15. Hukuk Dairesi, 2018/5358 Esas, 2019/3954 Karar).
Sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlıklarda davanın tarafları da sözleşmenin taraflarıdır. Yargıtay içtihatlarında ve öğretide bu durum taraf sıfatı olarak adlandırılmaktadır.
Taraf sıfatı, bir başka deyişle husumet ehliyeti; dava konusu hak ile kişiler arasındaki ilişkiyi ifade eder. Sıfat, bir maddi hukuk ilişkisinde tarafların o hak ile ilişkisinin olup olmadığının belirlenmesi anlamına gelir. Davacı sıfatı, dava konusu hakkın sahibini, davalı sıfatı ise dava konusu hakkın yükümlüsünü belirler. Uygulamada davacı sıfatı, aktif husumeti, davalı sıfatı ise pasif husumeti karşılayacak şekilde kabul edilmektedir. Dava konusu şey üzerinde kim ya da kimler hak sahibi ise, davayı bu kişi veya kişilerin açması ve kime karşı hukuki koruma isteniyor ise o kişi veya kişilere davanın yöneltilmesi gerekir. Bir kimsenin davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir. Taraf sıfatı bu anlamda, def’i değil itiraz niteliğinde olup; taraflarca süreye ve davanın aşamasına bakılmaksızın her zaman ileri sürülebileceği gibi taraflar ileri sürmemiş olsalar bile mahkemece re’sen nazara alınmalıdır (Yargıtay (kapatılan) 15. Hukuk Dairesi, 2020/272 Esas, 2021/235 Karar).
Yukarıdaki açıklamalardan, davacının davalı tarafın su kuyularına enerji verilmemesi sebebiyle oluşan zararı ancak kira sözleşmesi ile davalının edimini de üstlenen ve hukuki ilişkisi bulunan dava dışı … mirasçıları veya terekesinden talep edebileceği, davalıdan kira sözleşmesi ile talep edemeyeceğinden davanın pasif husumet yokluğu sebebiyle reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1-Davanın pasif husumet yokluğu sebebiyle reddine,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL nispi karar ve ilam harcının peşin alınan 3.158,05 TL’den mahsubu ile bakiye fazla kalan 2.978,15 TL nispi karar ve ilam harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Arabuluculuk Ücret Tarifesi kapsamında Maliye Hazinesinden karşılanan arabuluculuk ücreti olan 1.600,00 TL’nin davacıdan alınarak hazineye ÖDENMESİNE,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davalı vekil ile temsil edildiğinden AAÜT’ye göre belirlenen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-HMK’nın 333. Maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının hükmün kesinleşmesinden sonra ilgilisine iadesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren HMKnın 341. Ve 345. Maddeleri gereğince 2 haftalık yasal süre içinde Bursa Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.17/01/2023

Katip …
¸e-imzalıdır.

Hakim ..
¸e-imzalıdır.