Emsal Mahkeme Kararı Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/5 E. 2022/688 K. 31.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
BURSA
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2022/5
KARAR NO : 2022/688
HAKİM : … …
KATİP : … …
DAVACI : … – T.C.N…. –
VEKİLİ : Av. … –
DAVALI : … – T.C.N…. – …
VEKİLİ : Av. … –
DAVA : Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 03/01/2022
KARAR TARİHİ : 31/05/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 01/06/2022
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA VE SAVUNMA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Davacı müvekkili …, …’ın satın almış olduğu tarlanın (Osmangazi İlçesi Karaislah Köyü /Mahallesi -Bağ Evi) yanındaki alanda çalıştığı esnada, … müvekkilimizin yanına geldiğini, kendi arazisinde (tarlasında) çok fazla taş olduğunu, arazisinin etrafına bir de duvar yaptıracağını , taşları temizleyip duvar yapma konusunda arazisinde çalışıp – çalışamayacağını sorarak, söz konusu işleri yapması karşılığında ne kadar bir hizmet bedeli talep edeceğini sormuş, müvekkilimizin kendisine ilgili işlemlerin yapılması karşılığında talep edeceğini belirttiği ücreti öğrenmesi akabinde müvekkilimizin yanından ayrılmış, sonrasında birkaç farklı kişiden daha ilgili işlerin yapılması hususunda fiyat almış, yaklaşık 10 günlük bir süre sonrasında müvekkilimizin yanına gelerek , fiyat almış olduğu ve işlerin yapılması amacı ile görüştüğü kişilerin tarlada bulunan taşları kıramadığını, bu sebeple başka bir yerden ücreti karşılığında taş satın alıp, tedariğini tamamlayarak arazide yapılması istenen inşaat işlemlerini yapabileceklerini belirttiklerini söyleyerek bu şekilde bir işlem yapmak istemediğini, diğer kişilerin iş şeklini tercih etmediğini belirttiğini, bunun üzerine işbu konuda kendisine danışılan müvekkilimizce taşları kırabileceği ve bunu başarabildiği takdirde arazideki taşların kalkacağı ve akabinde dışarıdan taş getirmeye gerek kalmaksızın inşaat işlemlerini de tamamlayabileceğini ifade ettiğini, bu hal üzerine taraflar arasında m2 fiyatı üzerinden küpeşte yapımı ile beraber 200 TL bedel üzerinden anlaşma sağlanmış ve davacı müvekkilimizce işe başlandığını, müvekkilinin işe başlanması ve tarlada gerekli çalışmaların yapılması sırasında dönem dönem davalı tarafından tarlaya gelinmiş ve yapılan işlemlerin niteliğine ve yapılma şekline dair fikir değişiklikleri yapılmış ve bunun üzerine davacı müvekkilince işlerin aksamaması adına yeni planlamalar ve çalışma yöntemleri belirlenerek davalı yanın sürekli değişen istekleri üzerine, yine davalı yanın arzuları gözetilerek yeni işlemler yapıldığını, bu işlemlerin gerçekleştirildiği dönemde davalı yanca, davacı müvekkilimize; burada yabancı olduğu belitilerek, kimseyi tanımadığı, mevcut işlerin yapılmasında yardımcı olacak ve yeni yapılacak işlerde de çalışacak işçiler bulunması, köyden yevmiye usulü ile çalışacak kişiler bularak devrilen ağaçları kestirmesi istendiğini, bunun üzerine davacı müvekkilimizce bulunan … tarafından 2 gün boyunca kesim motoru ile çalışıldığını, davacı müvekkilimiz ve yevmiye usulü ile çalışanlar tarlada yapılması istenen işlerin yarısını kış gelmeden tamamlamış, kış şartlarını da göz önüne alarak bahara kadar ilgili işlerin tamamlanması öncesi işlere ara verdiklerini, baharla beraber işlere devam edildiğini, önce duvarlar tamamlanmış akabinde kamelya yapımı için davalı yan ile görüşülmüş ve 4000 TL bedel üzerinden anlaşıldığını, anlaşılan bedel üzerine davacı müvekkilinin kamelyanın da inşaatını tamamladıklarını, akabinde davacı ve davalı yan arasında 2000 TL bedel karşılığında 2 gün süre ile araziden toprak çekimi, sonrasında bahçe içine doğal taş döşenmesi-düzenlenmesi işi m2’si 150 TL bedel üzerinden karalaştırılmış ve davacı müvekkilimizce bu işler tamamlandığını, ilerleyen süreçte tarlaya gübre atılması ve gübrenin tarlaya dağıtılması , çapa yapılması vd. işlerin yapılması amacı ile 4 gün süre ile … isimli kişi de tarlada çalıştıklarını, hafta sonu usta çağrılmış ve müvekkilimiz yanında çalışmaya gelen … ile birlikte müvekkilince yapılan duvar ölçüldüğünü, yapılan ölçüm sonucu çıkan 471 m2’lik bir ölçüm yapıldığını, müvekkilince bu ölçü üzerinden hesaplama yapılarak çalışan ustaların parası ödendiğini, aradan geçen 1 haftalık süre sonrasında davalı tarafça müvekkilimiz davacı tarafından tarlada oluşturulmuş olan iş alanı toplanırken telefondan aranmış işin bitip bitmediği sorulduğunu, müvekkili tarafından işin tamamlandığı belirtildikten sonra telefonu kapatan davalı tarafça yeniden bir arama yapılmış ve müvekkilimiz davacı tarafından yapılan işi hesapladığını ve çok para olduğunu, tarla parasını geçtıgini belirterek, yeniden ölçüm yapılmasını ve bu ölçüm üzerinden yeni bir ödeme belirlenmesi sureti ile anlaşmak istediğini belirtildiğini, bunun üzerine davacı müvekkilimiz tarafından 2 defa tarlaya gidilmiş ve bu sırada davalı tarafça müvekkilimize hesap yapıldığı ve buna ilişkin olarak kendisine 12.000 TL verebileceği ifade edilmiş bunun üzerine müvekkilimizin haklarının temininden açıkça uzak olan bu teklif sonrası taraflar anlaşamadıklarını, işbu durum sebebi ile davacı müvekkilinin, davalıya ait tarlada çalıştığı süre zarfında yaptığı işleri, çalışan ustalara ve işçilere ödenen yevmiyeler, taş kırma, taş çekme, duvar yapma, kamelya yapma, toprak çekme, bahçe içi düzenlenmesi, çevre düzenlenmesi, taş yol yapımı, gübreleme, kum, çimento, nakliye, dere kenarındaki artan taşları yükleme ve yukarı taşınması, taş ev için başka yerden taş yükleme ve çekme işi, elle taş çekme çapa makinesi ile bahçe çapalama ve kesim motoru ile çalışma, taş duvar yapımı, kamelya önü yola taş döşeme işi, bahçeye toprak çekme ,iş bittikten sonra zemin de kalan büyük taşları çıkarma işi, eski duvar yapımı vd. İşlemlerden doğan ve ödenmeyen alacaklarının hepsini faturalayıp ; icra takibi yolu ile alacaklarının tahsilini sağlama yoluna gitmiş akabinde işletilen arabuluculuk süreci sonuçsuz kaldığını, olayların oluş şekli, müvekkiline ödenmeyen rakamlar ve yapılan işlere ilişkin olarak ayrıntılı bilgiye davacı müvekkilimiz ile birlikte çalışan …, … ve taş ustası Salih Arslanoğlu sahip olduğunu, müvekkilinin arazide yapmış olduğu iş ve işlemler ile inşaat faaliyetlerini ticari iş olarak yürütmekte ve bu alanda faaliyet gösterdiğini, diğer yandan dilekçemize ek olarak sunulan fotoğraflarda davacı müvekkilimizin çalışmış olduğu arazi ve arazi üzerinde yapmış olduğu işlemler – yapılar görüldüğünü, ilgili fotoğraflar üzerinde davalının davacıya yöneltmiş olduğu işle ilgili ifadeler de mevcut olduğunu, diğer yandan yapılan işlere ait faturalar ile de haklılığımız ve alacağımızın miktarı sabit olduğunu, yasal mevzuat ve sunmuş olduğumuz Yargıtay Kararları ışığında da işbu taleplerimizin haklılığı görülmekle beraber davacı müvekkilimizin alacaklarının tahsilinin sağlanması gerektiği açık olduğunu, tüm bu bilgiler ışığında davacı müvekkil adına ve hesabına açma ve yasal süreci başlatma gerekliliğimiz hasıl olduğunu, bu nedenlerle fazlaya ilişkin talep ve dava haklarımız saklı kalmak kaydıyla; 01.10.2019 tarihli 020331 , 02.10.2019 tarihli 020332 , 02.102.2019 tarihli 020334 nolu faturalara ilişkin olarak müvekkilin bakiye alacağı olan 58.588 TL bedelin (icra takibinde ödeme emrinin davalıya tebliğ edildiği) 24.01.2020 tarihinden itibaren ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: Davacının, açmış olduğu davaya ilişkin olarak ileri sürdüğü gerçek dışı, mesnetsiz ve birbiriyle çelişen iddiaları kabul etmediklerini, davacı, 01/10/2019 tarihli 020331, 02/10/2019 tarihli 020332, 02/10/2019 tarihli 020334 numaralı faturalara ilişkin 58.588 TL alacaklı olduğunu iddia ettiğini, davacı yan alacağına dayandırdığı bu faturaların gerekçesi olarak müvekkilimiz …’ın Bursa ili, Osmangazi ilkçesi, Karaislah Köyünde bulunan bağ evi yapım işi bahçe düzenlemesi işi olduğunu yani kısaca eser sözleşmesine dayanıldığı ileri sürüldüğünü, müvekkili …, davacının iddia ettiği gibi böyle bir iş için kendisiyle anlaşmadıklarını, davacı yanca neden böyle bir iddiada bulunulduğu müvekkilince bilinmediğini, müvekkilinin davacının dilekçesinde belirttiği üzere kendisi gibi aynı köyden bir kaç kişiyi yevmiye usulu bir kaç gün çalıştırmış paralarını tam ve eksiksiz olarak ödediğini, müvekkilinin davacı ile ilgili tek hukuki ilişkisi bu olduğunu, müvekkilinin davacı ile yapmış olduğu yazılı herhangi bir eser sözleşmesi bulunmadığını, davacı her ne kadar dilekçesinde alacağının tanıklarla ispatlanacağını belirtmiş ise de gerek parasal sınır nedeniyle muvafakatimizin olmaması gerekse eser sözleşmelerinin yalnızca yazılı delil ile ispatının mümkün olduğu nazara alındığında davacının bu beyhude çabalarını kabul etmediklerini, müvekkilinin davacıya karşı ne huzurdaki davada istenen kadar ne de başka bir miktarda borcu bulunmadığını, davacının müvekkilimize teslim etmediği, müvekkilimize göndermediği faturalarla hayali bir takım alacak yaratma çabası tamamen gerçek dışı olup bu hususta takdirinin mahkemede olduğunu, davacı daha önce yapmış olduğu icra takibinde müvekkilimizden 61.827,05 TL talep etmiş arabulucuk görüşmelerinde bu bedeli 75.000 TL olarak değiştirmiş huzurdaki dava ile de 58.588 TL talep ettiğini, davacı olamayan bir alacak için taleplerde bulunduğu için ne koparırsam kardır saiki ile davrandığını, davacı dilekçesinde bir takım whatsappmesajlarından bahsetmiş olup müvekkilimize gönderilen dava dilekçesi ekinde bu mesajlar yer almadığı gibi uyap ortamında da bu evraka rastlanılmadığını, bu mesajların içeriği her ne kadar müvekkil ve taraflarınca bilinmese de müvekkilimizin davacı ile yukarıda bahsedilen günlük yevmiye şeklinde yaptırılan bir kaç ufak işten hariç başka bir konuşması asla olmadığını, bu sebeple her ne kadar içerik bilinmese de whatsapp mesajlarını da kabul etmediklerini, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
Dava dilekçesi, cevap dilekçesi, tarafların karşılıklı beyan dilekçeleri, İnegöl İcra Müdürlüğünün 2020/609 sayılı icra takip dosyası, fotoğraf, whatsapp dökümü, faturalar, yazılan müzekkere cevapları ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE HUKUKİ SONUÇ:
Dava, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 67. Maddesine göre açılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Bilindiği üzere 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4. maddesinde mutlak ticari davalar: [(1) Her iki tarafında ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları (Ek ibare: 26/06/2012-6335 S.K./1. m.) ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın;,
a) Bu Kanunda,
b) Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969. maddelerinde,
c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580. maddelerinde,
d) Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta,
e) Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde,
f) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava (Ek ibare: 26/06/2012 – 6335 s. K. 1. m.) ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır] şeklinde düzenlenmiştir.
Bunun yanında, TTK’nın 21. maddesi gereğince her iki tarafın tacir olması ve tarafların ticari işletmesi ile ilgili olan davalar, taraflardan birinin ticari işletmesiyle ilgili olması kaydıyla Borçlar Kanununun havale hakkındaki 457 – 462 ve vedia hakkındaki 463 – 482. maddelerinde düzenlenen hususlardan doğan nispî nitelikteki ticari davalar yönünden de ticaret mahkemesi görevlidir.
Türk Ticaret Kanununun 4. maddesinde, bu Kanundan doğan hukuk “davalarının” ticari dava sayıldığı, aynı Kanunun 5. maddesinin ikinci fıkrasında, bir yerde ticaret mahkemesi varsa asliye hukuk mahkemesinin vazifesi içinde bulunan ve bu kanunun 4. maddesi hükmünce ticari sayılan “davalara”, ticaret mahkemesinde bakılacağı hususları düzenlenmiştir.
O halde toplanan delillerden somut olayda, davacı ile davalı arasında, davalının tarlasının etrafına duvar inşa etmek için tarladaki taşların kırılması ve kaldırılması, taş çekme duvar yapma, bahçe ve çevre düzenlemesi işylerine dair hizmet sözleşmesi ilişkisi kapsamında, davacı tarafından faturalardan kaynaklanan hak ediş alacağı olduğunu bedellerinin ödenmediği ileri sürülerek alacaklı olduğu iddia edildiği, davalı ise davacının iddilarını kabul etmediği anlaşılmakla, uyuşmazlık, hizmet sözleşmesinden kaynaklanan alacağa dayandığı, yukarıda açıklandığı üzere alacak davasının mutlak ticari davalardan olmadığı açıktır.
Diğer yandan davanın, nispi ticari dava olması için her iki tarafın tacir olup mal ve hizmet alım ve satımın tarafların ticari işletmeyle ilgisinin bulunması zorunludur. Bu durumda davacı ve davalının gerçek kişi olduğu anlaşılmaktadır.
Tarafların tacir sayılması için, bilindiği üzere TTK’nın 12. maddesinde “Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir. Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır. Bir ticari işletme açmış gibi, ister kendi adına, ister adi bir şirket veya her ne suretle olursa olsun hukuken var sayılmayan diğer bir şirket adına ortak sıfatıyla işlemlerde bulunan kimse, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı tacir gibi sorumlu olur.” hükmü ile anılan Yasa’nın 11. maddesinde “Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterilir.” Yine TTK’nın 15. maddesinde de “İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11. maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.” düzenlemesi bulunmaktadır. Yargıtay yerleşik uygulamaları gereğince, bir kimsenin Vergi Usul Kanunu’na göre esnaf sayılması, TTK yönünden de esnaf kabul edilmesini gerektirmez. Ticaret siciline ya da Oda’ya kayıtlı olmamak da tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez.
Mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1463. maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 18.06.2007 tarihinde kararlaştırılıp, 21.07.2007 tarih ve 26589 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 2007/12362 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında esnaf – tacir ayırımının nasıl yapılacağı belirlenmiştir.
6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 10. maddesinde ticari işletmeler hakkında 6102 sayılı TTK’nın 11/2 madde ve fıkrasında öngörülen Bakanlar Kurulu kararı çıkarılıncaya kadar yürürlükte bulunan düzenlemelerin uygulanacağı belirtildiğinden Bakanlar Kurulu kararının uygulanmasına devam edilerek esnaf ve tacir ayrımının anılan kararda belirtilen kıstasların değerlendirilmesi suretiyle yapılması gerekecektir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında, tarafların Bursa Esnaf ve Sanatkarlar Odası, Bursa Ticaret Sicil Müdürlüğü, Vergi Dairesinin vergi beyannamelerinde tarafların tacir olduğuna dair kaydın bulunmadığı, davacının vergi beyannamelerinde açıkça davalının işletme defteri tuttuğu, mal alış, mal satış, gayri safi iş hasılatı yönünden VUK 177. Maddesi uyarınca esnaf işletmesi sınırları içerisinde kaldığı, tacir olmadığı, esnaf olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla açılan davanın nispi ticari dava da sayılamayacağından mahkememizin görevsizliğine, Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğuna karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlere,
1-Davanın görev, dava şartı noksanlığı sebebiyle usulden reddine, mahkememizin görevsizliğine, BURSA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNİN görevli olduğuna,
2-HMKnun 20 maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde talep halinde dosyanın Bursa Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine, talep olmadığı takdirde dosya üzerinden davanın açılmamış sayılmasına dair karar verilmesine,
3-HMK’nın 331. Maddesine göre yargılamanın görevli mahkemede devam etmesi halinde yargılama giderlerin görevli Bursa Asliye Hukuk Mahkemesince taktirine, yargılamanın görevli mahkeme de devam etmediği taktirde talep üzerine mahkememizce dosya üzerinden yargılama giderlerinin tespiti ve hükmedilmesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren HMKnın 341. Ve 345. Maddeleri gereğince 2 haftalık yasal süre içinde Bursa Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.31/05/2022

Katip …
¸e-imzalıdır.

Hakim …
¸e-imzalıdır.

Güvenli elektronik imza ile onaylanmıştır.
Aslının aynı olduğu tasdik olunur.
Katip …
¸E-imzalıdır.