Emsal Mahkeme Kararı Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/455 E. 2022/490 K. 19.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BURSA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
BURSA
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/455
KARAR NO : 2022/490

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – T.C.N…. –
VEKİLİ : Av. … –
DAVALI : … SİGORTA A.Ş.
VEKİLİ : Av.

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 04/05/2017
KARAR TARİHİ : 19/04/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 19/04/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA VE SAVUNMA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: 02/10/2015 tarihinde Erzurum Aşkale istikametinde müvekkili …’nin sevk ve idaresindeki aracın yolun yağmurlu olması sebebiyle yolda oluşan çukurların içine yağmur dolmasından dolayı görüş alanı düşük olduğundan, aracın sol ön tekerleğinin çukura girdiğini ve aracın kontrolden çıkıp takla attığını, araçta yolcu olan müvekkilinin eşi …’nin vefat ettiğini, üç çocuğundan biri …’nin yüzünde, yanağında ön kısmından kulağa doğru olan bölgesinde yaralanma oluştuğunu, …’nin bu yaralanmadan dolayı ameliyat olduğunu ve yüzünde iz kaldığını, davacı …’nin olayda karayollarının kusurlu bulunması sebebiyle kusursuz olduğunu, bu nedenle destekten yoksun kalma tazminatı talep edildiğini, diğer davacıların ise üçüncü kişi konumunda olup, olayda herhangi bir kusurlarının olmadığını, olayla ilgili Aşkale CBSnin 2015/695 soruşturma sayılı dosyası olduğunu, müvekkili vefat eden …’nin eşi olduğunu, eşinin trafik kazasında ölümü sonucunda destekten yoksun kaldığını, davalı … 95671566 poliçeye dayalı olarak davacı sürücünün kusursuzluğu nispetinde davacıya karşı sorumluluğu olduğunu, davacının olayda kusurunun olmadığını, kusursuz araç şoförünün de eşinin desteğinden mahrum kaldığını, yasal düzenlemelere göre destek zararı ölenin değil üçüncü kişilerin üzerinde doğan dolaylı ve yansıma yolu ile meydana gelen zarar olduğunu, yakınlarının uğradıkları destek zararının trafik sigortacısının sorumluluğu kapsamı dışında kaldığını, destekten mahrum kalanların sigortacıdan destek tazminatı talebinde bulunabilecekleri ilke olarak benimsenmesi gerektiğini, davalı Karayolları Genel Müdürlüğünün yolda açılan çukuru zamanında tamir etmemesi nedeniyle kazaya sebebiyet vermesine ilişkin kusuru nedeniyle sorumluluğu olduğunu, ZMMS davalı … üçüncü kişilere verilen zararları teminat altına almakta ve olayda destekten yoksun kalan davacıların da üçüncü kişi konumunda bulunduğundan davalı … şirketinin sorumlu olacağına karar verilmesi gerektiğini, bu nedenlerle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla sigorta şirketine karşı poliçe limitleriyle sınırlı olmak üzere davacı eş için 100,00 TL, ölümden kaynaklanan cismani zarar sebebiyle destekten yoksun kalma tazminatı talebi zorunluluğu doğduğunu, bu nedenlerle davacı eş için 100,00 TL ölümden kaynaklanan cismani zarar sebebiyle destekten yoksun kalma tazminatının olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı …Ş. cevap dilekçesinde özetle: … eşi …’nin ölümünden sonra çocukları Büşranur Gülle, … ve Nidanur Gülle ile birlikte Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/17 esas sayılı dosyası ile dava açtığını, Bursa 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/17 esas sayılı 05/12/2016 tarihli dosya ile karara çıktığını, …’nin yeniden mahkeme nezdinde işbu davayı ikame etmesinin iyi niyet kuralları ile bağdaşmadığını, …’nin hem araç işleteni hemde araç sürücüsü olması yönünden üçüncü kişi sayılamayacağı ve sigorta şirketlerinin üçüncü kişilerin zararlarını karşıladığının açık olduğunu, bu sebeple hem işleten hem de sürücü olan …’nin talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının müvekkili şirketten tazminat talep etme hakkının bulunmadığını, ZMMS poliçesinin hiçbir koşul altında işletenin zararlarını karşılamamakta olduğunu, aksi yönde karar verilmesinin bozma sebebi olduğunu, davacı ve aynı zamanda sigortalı olan …’nin tazminat talebinin, trafik sigorta genel şartları uyarınca teminat dışında kaldığını, esasa ilişkin cevap hakkı saklı kalmak kaydıyla davacı …’nin araç işleteni olması sebebiyle talebinin doğrudan reddine, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
Dava dilekçesi, cevap dilekçesi, tarafların karşılıklı beyan dilekçeleri, tanık anlatımları, 95671566 nolu ZMMS poliçesi, nüfus kayıt örneği, Aşkale CBS’nin 2015/695 esas sayılı dosyası, yazılan müzekkere cevapları.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE HUKUKİ SONUÇ:
Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma istemine ilişkindir.
Davacı …’ nin aracın maliki diğer bir değişle işleten ve davalı …Ş ile yapılan zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesinde sigorta ettiren olduğu 16 … plakalı aracın 02/10/2015 tarihinde Erzurum İli Aşkale İlçesinde karayolunda sevk halinde iken aracın ön tekerleğinin yağmur dolu çukura girmesi sebebiyle meydana gelen tek taraflı trafik kazasında, eşi …’ nin vefatı sebebiyle davacının destekten yoksun kalma tazminatı talep edilmiştir.
Davacı tarafından davalı Karayolları Genel Müdürlüğüne yönelik açılan dava yönünden:
Bilindiği üzere Anayasanın 125/1.fıkrası uyarınca idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır. Son fıkra gereğince; idare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür.
2577 Sayılı İYUK 2-b bendinde idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan ihlal edilenler tarafından idari yargı yerinde tam yargı davası açabileceği hüküm altına alınmıştır.
01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK’nun 3.maddesinde “her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı vücut bütünlüğünün kısmen veya tamamen yitirilmesine yahut kişinin ölümüne bağlı maddi ve manevi zararların tazminine ilişkin davalara Asliye Hukuk Mahkemeleri bakar. İdarenin sorumluluğu dışında kalan sebeplerden doğan aynı tür zararların tazminine ilişkin davalarda dahil bu hüküm uygulanır.” hükmüne yer verilmiştir. Bu hükme göre mala ilişkin zararlar madde kapsamı dışında bırakılmıştır. Yani her türlü idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerin yol açtığı mala ilişkin zararların tazminine ilişkin davalara idari yargı yerinde bakılmalıdır.
2918 Sayılı Yasanın 110.maddesinde “işleteni veya sahibi devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebep verdiği zararlara ilişkin olanları dahil bu kanundan doğan sorumluluk davaları Adli Yargı’da görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez.” denilmiştir. 2918 Sayılı Yasanın 110.maddesi, 6099 Sayılı Yasanın 14.maddesiyle değiştirilmiş, değişiklik 19/01/2011 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu yasal düzenlemenin amacı kendinden sonra yürürlüğe girecek olan ve 01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK’nun 3.maddesiyle paralellik sağlamaktadır. Yukarıda belirtildiği gibi 3.madde de mala ilişkin zararlar kapsam dışında tutulmuştur. 110.maddede mal ve vücut bütünlüğüne ilişkin bir ayrıma yer verilmemiştir. Öte yandan 01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK’nun 3.maddesindeki düzenleme 2918 Sayılı Yasanın 110.maddesinden önce uygulanmalıdır. Yani HMK’nun 3.maddesi göreve ilişkin yeni bir düzenleme getirmiştir. Buna göre zararın mala ilişkin olması halinde idari yargı görevlidir. Öte yandan bu 3.madde Anayasa Mahkemesinin 25-23 sayılı 16/02/2012 tarihli kararıyla iptal edilmiş, bu karar 19/05/2012 tarihinde R.G.’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.
Anayasa Mahkemesinin iptal kararının gerekçesinde “dava konusu kuralla sadece kişinin vücut bütünlüğüne verilen maddi zararlar ile buna bağlı manevi zararları ve ölüm nedeniyle maddi-manevi zararların tazmini konusu kapsama alınmakta ve bu tazminat davalarına bakma görevi Asliye Hukuk Mahkemelerine verilmektedir. Buna göre aynı idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerden kaynaklanan zararlar kapsama alınmadığından sorumluluk sebebi aynı olsa da bu zararların tazmini davaları İdari Yargı’da görülmeye devam edecek, bu durumda idarenin aynı yapı içinde aldığı kararın bir bölümünün idari yargıda, bir bölümünün adli yargıda görülmesi yargılamanın bütünlüğünü bozacaktır. Ayrıca iki ayrı yargı kolunda görülen davalarda idarenin sorumluluğu, bu sorumluluğun kapsamı, idarenin tazmin yükümlülüğü konularında farklı sonuçlara ulaşılabilecektir.” denmiştir.
2918 Sayılı Yasanın değişik 110.maddesinde yer alan “bu kanundan doğan sorumluluk davaları” ifadesiyle 2918 Sayılı Yasada yer alan hukuki sorumluluğa ilişkin kuralların uygulanacağı davalarla sınırlı biçimde görevli yargı yerinin belirlendiği vurgulanmaktadır. Kamu idareleri ve kuruluşlarının, trafik güvenliği ve düzenini sağlamak amacıyla gerek kendi kuruluş yasaları, gerekse 2918 Sayılı Yasaya göre yürüttükleri hizmetlerin, kamu hizmeti niteliği taşımaları ve 2918 Sayılı Yasada da görevlendirilen kamu idare ve kuruluşlarının sorumluluklarının ayrıca düzenlenmemiş olması karşısında trafik düzeni ve güvenliği hizmetlerinden kaynaklandığı öne sürülen zararların tazmini istemiyle ilgili idarelere karşı açılan davaların görüm ve çözümü idari yargının görev alanına girmektedir. (Danıştay 10.HD 2011/11522 E-2012/5347 K sayılı 31/10/2012 tarihli karar)
Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2016/4535 Esas ve 2016/4369 Karar sayılı Kararında”Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili tarafından, dava dışı Mehmet Koçer’in kullandığı 63 PL 419 plakalı sepetli motorsikletin seyir halindeyken yoldaki çukur ve çamurlu kısma motorsikletin sepet kısmındaki tekerin düşmesi sonucu savrulduğunu, müvekkili Serdar Gezer’in eşi Sevda Gezer’in bu olayda hayatını kaybettiği iddiasıyla Karayolları Genel Müdürlüğü aleyhine dava açılmış olup, davada hizmet kusuruna dayanılmıştır. Kamu hizmeti görmekle yükümlü olan belediyeler, kamu hizmeti sırasında verdikleri zararlardan dolayı özel hukuk hükümlerine tabi değildirler. Kamu tüzel kişilerinin yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkilerin kullanılması sırasında oluşan zararlar niteliği itibariyle hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar olup, bu zararların tazmini amacıyla hizmet kusurlarına dayalı olarak İdari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanun’un 2. maddesi hükmü uyarınca idari yargı yerinde tam yargı davası ikame edilmesi gerekmektedir. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden (re’sen) dikkate alınması zorunludur. O halde mahkemece, adli yargının yargı yolu bakımından görevsiz bulunması nedeniyle dava dilekçesinin görevsizlik nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.” benzer şekilde Karayolları Genel Müdürlüğüne yönelik açılan çukur sebebiyle meydana geldiği ileri sürülen trafik kazasında idari yargı yolunun görevli olduğu vurgulanmıştır.
Dolayısıyla somut olayda , davalı Karayolları Genel Müdürlüğünün sorumluluk alanında bulunan karayolu üzerindeki yapım, bakım ve onarımı sırasında alınması gerekli tedbirlerin alınmamasına yönelik iddianın kamu hizmetinin usulüne ve hukuka uygun olarak yürütüp yürütülmediğini, hizmet kusuru veya idarenin sorumluluğunu gerektiren bir husus olup olmadığının tespitinde esas alınan idare hukuku kurallarına ve İYUK 2/1-b maddesinde sayılan tam yargı davasında görülüp ve çözümünde idari yargı yerleri görevli olduğundan yargı yolu dava şartı noksanlığı sebebiyle davanın usulden reddine dair karar vermek gerekmiştir.
Davacı … tarafından davalı …Ş.’ye yönelik açılan dava yönünden dosya değerlendirildiğinde:
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1.maddesinde, “işletenlerin, bu kanunun 85/1 maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”, aynı yasanın 85/1 maddesinde, “bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yararlanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, araç işletenin bu zarardan sorumlu olacağı”, aynı yasanın 85/son maddesinde ise, “ işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükümlerine yer verilmiş, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A-1.maddesinde de, “sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder” şeklinde ifade edilmiştir.
Yukarıda açıklanan madde hükümlerinden,Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.
Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı, zarar gören üçüncü şahısları korumak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu; böylece araç işletenin sorumluluğunun sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğu, öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir (Fikret Eren, Borçlar Hukuku, 9. Bası, s. 631 vd.; Ahmet Kılıçoğlu, Borçlar Hukuku, Genişletilmiş 10. Baskı, s. 264 vd).
2918 sayılı Kanunun 86. maddesinde ise, bu Kanunun 85.maddesinde düzenlenen sorumluluktan kurtulma ve sorumluluğu azaltma koşullarına yer verilmiştir.
Bu düzenlemelere göre, araç işleteni veya araç işleteninin bağlı bulunduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulabilecek; sorumluluktan kurtulamayan işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi ise kazanın oluşunda zarar görenin kusurunun bulunduğunu ispat ederse, hakim, durum ve şartlara göre tazminat miktarını indirebilecektir.
Burada kanun koyucu zarar görenin kusuru nispetinde indirim yapılabileceğini öngörmüş ve indirimi zorunlu tutmayarak hakimin taktirine bırakmıştır. Uygulama ve öğretide de (S. Ünan, “Ergün A. Çetingil ve Rayegan Kender’e 50. Birlikte Çalışma Yılı Armağanı 2007”, s. 1180) bu husus kabul edilmektedir.nin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri taleplerin zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışında olduğuna” ilişkin hükümdür.
Bu hükümle kanun koyucu; tehlike sorumlusu zorunlu mali sorumluluk sigortacısının sorumluluğu kapsamından sadece, tehlike sorumlusu olan işletenin eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararları çıkarmıştır.
Şu haliyle, anılan kişilerin mallarına gelen zararlar dışında kalan ölüm ve yaralanmaya ilişkin cismani zararlar ise sigortacının sorumluluğu kapsamında bırakılmış; böylece tehlike sorumlusunun yakınlarının dahi belirtilen anlamda sigorta kapsamında olduğu benimsenmiştir.
Durum bu olunca, işletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin ölüm veya yaralanmaları halinde bundan kaynaklanan zararlarının zorunlu sigorta kapsamında olduğu kabul edilmelidir.
Araç sürücüsünün veya yakınlarının talepleri ise 92.madde kapsamında yer almamakla sigortacının sorumluluğu kapsamında kabul edilmiştir.
Destekten yoksun kalma tazminatı, B.K’nun 45/II. maddesinde düzenlenmiş olup; “Ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde onların bu zararını da tazmin etmek lazım gelir.” şeklinde hükme bağlanmıştır.
Görülmektedir ki, destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir.
Haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse BK’nun 45/II. maddesine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir. Ancak, destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi için öncelikle, ölen ile destekten yoksun kalan arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardımın varlığı gerekir.
Borçlar Kanunu’nun 45.maddesinde sözü geçen destek kavramı hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar ve ne hısımlığa ne de yasanın nafaka hakkındaki hükümlerine dayanır; sadece eylemli ve düzenli olarak geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak şekilde yardım eden ve olayların olağan akışına göre eğer ölüm vuku bulmasaydı, az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır.
O halde destek sayılabilmek için yardımın eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli bir biçimde devam edeceğinin anlaşılması yeterli görülür.
Bununla birlikte destekten yoksun kalan kimse devamlı ve gerçek bir ihtiyaç içerisinde bulunmalıdır. Genel olarak bakım ihtiyacı, sosyal düzeye uygun olan yaşamın devamını sağlamak için gerekli olanaklardan yoksun kalmayı anlatır. Eğer ölenin eylemli olarak baktığı davacı, ölüm yüzünden bu bakımın sağladığı yaşama düzeyinin altına düşmüş olursa, ihtiyaç bulunma koşulu gerçekleşmiş sayılır. Burada önemli olan, destekten yoksun kalan kimsenin ve ailesinin temsil ettiği sosyal ve ekonomik düzeye göre normal karşılanan giderlerdir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.04.1982 gün, 979/4-1528 E., 1982/412 K. sayılı kararı).
Diğer taraftan, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 06.03.1978 tarih ve 1/3 sayılı kararının gerekçesinde de: “Destekten Yoksun Kalma Tazminatının eylemin karşılığı olan bir ceza olmayıp, ölüm sonucu ölenin yardımından yoksun kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek ve yaşamının desteğin ölümünden önceki düzeyde tutulması amacına yönelik sosyal karakterde kendine özgü bir tazminat olduğu” hususu vurgulanmış; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30.11.2005 gün ve 2005/4-648 E.-2005/691 K. sayılı ilamında da aynı esaslar benimsenmiştir.
Önemle vurgulanmalıdır ki, Borçlar Kanunu’nun 45/III. maddesine göre destekten yoksun kalma tazminatı, desteğin mirasçısı olarak geride bıraktığı kişilere değil, desteğinden yoksun kalanlarına aittir. Destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecek kişiler, mirasçılardan başka kişiler de olabileceği hususunda da herhangi bir ihtilaf yoktur. Murisin trafik kazasından kaynaklanan bir sorumluluğu söz konusu olduğunda ve koşulları oluştuğunda mirasçıları bundan sorumlu olduğu halde, aynı olay nedeniyle destekten yoksun kalan ve fakat mirasçı olmayan kişiler bundan sorumlu değildir (HGK.nun 15.06.2011 gün ve 2011/17-142 E. -411 K. sayılı ilamı).
Davacıların destekten yoksun kalma tazminatı talebine dayanak olarak gösterdikleri zarar; işletenin ölümü sonucunda meydana gelmekle birlikte işleten üzerinde doğan bir zarardan ayrı ve salt onun desteğinden yoksun kalınması olgusuna dayalı, mirasçılık sıfatıyla bağlı olmaksızın uğranılabilen bir zarardır. Böyle bir zararın işletenin kendisinin sahip olacağı hakla bir ilişkisi olmadığı gibi, doğrudan işletenin zararıyla bağlı ve onunla sınırlı bir zarar da değildir. İşletenin ölümü zararı doğuran olay olmakla birlikte, zarar doğrudan üçüncü kişi durumundaki destekten yoksun kalanlar üzerinde oluşmuştur. Buradaki zarar, mirasçıların salt bu sıfatla devraldıkları murislerinin uğradığı ve ondan intikal eden bir zarar da değildir.
Destekten yoksun kalma tazminatına dayanak teşkil eden hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olsa idi doğrudan işleten üzerinde doğup ondan mirasçılarına intikal edeceğinden, bu yöndeki savunmalar ölenin desteğinden yoksun kalanlara karşı ileri sürülebilecekti. Oysa yukarıda da açıklandığı üzere, destekten yoksun kalma tazminatına konu davacıların zararı, desteklerinin ölümü nedeniyle destekten yoksun kalan sıfatıyla doğrudan kendileri üzerinde doğan zarardır. Bu zarardan doğan hak desteğe ait olmadığına göre, onun kusurunun bu hakka etkili olması da düşünülemez.
Şu hale göre; işleten murisin, ister kendi kusuru ister bir başkasının kusuru ile olsun salt ölmüş olması, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğurup; bu zarar gerek Kanun gerek poliçe kapsamıyla teminat dışı bırakılmamış olmakla, davacıların hakkına, desteklerinin kusurunun olması etkili bir unsur olarak kabul edilemez ve destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın sigortacıdan talep edilmesi olanaklıdır.
Davacıların üçüncü kişi konumunda oldukları hem mahkeme, hem de özel dairenin kabulünde olduğu gibi, işletenin yakınlarının uğradıkları destek zararlarının trafik sigortacısının sorumluluğu kapsamı dışında kaldığına ilişkin Kanunda ve buna bağlı olarak poliçede açık bir düzenleme bulunmadığı da, uyuşmazlık konusu değildir.
Davacıların uğradıkları zarara bağlı olarak talep ettikleri hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olmayıp, bilimsel ve yargısal içtihatlarda kabul edildiği üzere destekten yoksun kalanın şahsında doğrudan doğruya doğan, asli ve bağımsız bir talep hakkıdır.
Davacının ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açtıklarına, ölüm nedeniyle doğrudan davacının üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun davacıya yansıtılamayacağına; dolayısıyla araç sürücüsünün veya işletenin tam kusurlu olmaları halinde, desteğinden yoksun kalan davacıyı etkilemeyeceğine; 2918 sayılı KarayollarıTrafik Kanunu ve Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’na göre, aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı davalı …, işletenin üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına aldığına ve olayda işleten veya sürücü tam kusurlu olsalar bile, destekten yoksun kalan davacılar da zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunduğundan, davalı … şirketinin sorumlu olacağına karar vermek gerekir. (HGK’nun 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 – 411 karar, HGK’nun 22.2.2012 gün 2011/17-787 esas 2012/92 karar ve HGK’nun 16.01.2013 gün 2012/17-1491 esas 2013/74 karar sayılı ilamları uyarınca)
Görüldüğü gibi zorunlu mali sorumluluk sigortası işletenin 3. kişilere karşı sorumluluğunu üstlenmekte olan bir sigorta türüdür.
Somut olayda davacı … araç maliki ve aracın işletenidir. Bu bakımdan kendi işleteni olduğu, davalıya trafik sigortalı aracın sürücüsü vefat eden eşinin desteğinden yoksun kaldığı yönündeki zararına ilişkin talebini yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler karşısında davalı … şirketinden tazmin edemeyeceği anlaşılmakla davacı … tarafından açılan davanın yasal olanak bulunmadığından reddine karar vermek gerekmiştir.
Mahkememiz kararının taraf vekillerince İstinaf edilmesi üzerine Bursa BAM 13. HD’nin 18/12/2021 tarih ve 2021/429-2021/611 E/ K sayılı kararı ile; “Taraflar arasındaki uyuşmazlık davalı Karayollarına karşı açılan davada idari yargının görev alanında olup olmadığı ile aracın işleteni bulunan davacının poliçe ilişkisi içerisinde bulunduğu davalı … şirketinden tazminat talep edip etmeyeceği hususudur.
2918 sayılı Kanun’un 6099 sayılı Kanun’un 14. maddesiyle değiştirilen 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.” şeklinde düzenleme mevcuttur.
Bahse konu düzenleme, Anayasa’ya aykırı olduğu iddiası ile somut norm denetimi yoluyla Anayasa Mahkemesi (AYM) önüne taşınmış, Anayasa’nın 2, 125 ve 155. maddeleri bağlamında inceleme yapan mahkeme, düzenlemeyi Anayasa’ya aykırı bulmayarak iptal istemini reddetmiştir. (AYM’nin 26/12/2013 tarihli ve 2013/68-165 E-K sayılı kararı)
Anayasa’nın 158. maddesi uyarınca adli ve idari yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili kılınan Uyuşmazlık Mahkemesi (UYM) de önüne gelen benzer uyuşmazlıklarda 2918 sayılı Kanun’un 110. maddesiyle, yargı yolu uyuşmazlıklarına ve bu nedenle de yargılamaların uzamasına neden olan anılan Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarında, kamu yararı gözetilerek adli yargı yerlerinin görevli kılındığını tespit etmektedir. (UYM’nin 11/04/2016 tarihli ve 2016/163-210 E-K sayılı; 24/09/2018 tarihli ve 2018/530-467 E-K sayılı kararları)
2918 sayılı Kanun’un 110. maddesinin gerekçesiyle AYM ve UYM’nin kararları birlikte değerlendirildiğinde, Yargıtayın son içtihatları da dikkate alınarak 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi gerekmekte olup, mahkeme tarafından davalıya karşı yargı yolu nedeniyle verilen ret kararında isabet bulunmadığından davacı vekilinin bu husustaki istinaf isteminin yerinde olduğu anlaşılmıştır. (Yargıtay 4 HD 16/06/2021 tarih 2021/576 E 2021/3236 K)
Davacı vekili davalı … şirketine karşı müvekkilinin üçüncü kişi sıfatıyla destekten yoksun kalma tazminatı talep edebileceğinin beyanla davalı … hakkında açılan davanın reddine dair verilen kararın kaldırılması isteminde bulunmuş ise, TTK ve KTK uyarınca zorunlu mali mesuliyet sigortası işletenin 3.kişilere olan sorumluluğunu üstlendiğinden ve davacının aracın işleteni olması nedeniyle hem talep eden ve hem sorumlu olan sıfatında bulunamayacak olmasından dolayı davalı … şirketinden tazminat talep etmekte hakkı bulunmadığından mahkemenin bu husustaki değerlendirmesinin isabetli olup, davacı vekilinin bu husustaki istinaf istemi yerinde değildir.
Mahkeme tarafından yapılan yargılama ile gerekçesi farklı olmakla birlikte, her iki davalıya karşı açılan davanın reddine karar verildiği ve davanın reddi halinde yapılan yargılama giderlerinden davacının sorumlu olması gerektiği ile davalı Kara yolları kurumu harçtan muaf olmasına rağmen bakiye harçtan sorumlu tutulduğu anlaşılmakla davalılar hakkında harca hükmedilmesi nedeniyle kararın usul ve yasaya aykırıdır.
Bu durumda mahkeme tarafından davalı Karayolları Genel Müdürlüğü’nün kazada kusuru bulunup bulunmadığının araştırılması ile kusuru bulunduğunun tespit edilmesi halinde davacının talep edebileceği destekten yoksun kalma tazminatının belirlenerek yargılamaya devam edilmesi gerekmektedir. .” gerekçesi ile mahkememize gönderilmiştir.
Mahkememizce dosya yeniden 2022/106 esasa kaydedilerek, Bursa BAM 13. HD’nin 18/12/2021 tarih ve 2021/429-2021/611 E/ K sayılı kararı, … Sigorta A.Ş. yönünden tefriki ile , mahkememizin yukarıdaki 2022/455 esas sırasını almıştır.
Davacı vekilinin … Sigorta A.Ş hakkındaki istinaf başvurusunun yerinde olmadığı ve davacı tarafından davalı …Ş’ ye yönelik açılan davanın davacısının işleten olması sebebiyle yasal olanak bulunmadığından Reddi ile davalı …Ş yönünden önceki hüküm aynen kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlere,
1-Davacı tarafından davalı …Ş’ ye yönelik açılan davanın davacısının işleten olması sebebiyle yasal olanak bulunmadığından Reddine,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken bakiye 4,50 TL nispi karar ve ilam harcının davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı …Ş vekil ile temsil edildiğinden AAÜT’ 13/2. maddesine göre belirlenen 100 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-HMK’nın 333. Maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının hükmün kesinleşmesinden sonra ilgilisine iadesine,
Dair, tarafların yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren HMKnın 341. Ve 345. Maddeleri gereğince 2 haftalık yasal süre içinde Bursa Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.19/04/2022
Katip …
¸e-imzalıdır.

Hakim …
¸e-imzalıdır.

Güvenli elektronik imza ile onaylanmıştır.
Aslının aynı olduğu tasdik olunur.
Katip …
¸E-imzalıdır.