Emsal Mahkeme Kararı Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/663 E. 2022/450 K. 12.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BURSA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/663 Esas – 2022/450
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
BURSA
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/663 Esas
KARAR NO : 2022/450

HAKİM :
KATİP :

DAVACI : … –
VEKİLİ :Av.
DAVALI :….. DAĞITIM ORGANİZASYON SANAYİ VE TİCARET ANONİM ŞİRKETİ –
VEKİLİ : Av.
DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 17/08/2021
KARAR TARİHİ : 12/04/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 18/04/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; SMA Yazılım Danışmanlık … ile İnterbilet Dağıtım Organizasyon ve Sanayi Ticaret A.Ş. arasında 26/12/2019 tarihinde 20.000,00 TL + KDV karşılığında danışmanlık hizmeti sözleşmesi düzenlendiğini, bu sözleşmede söz konusu bedelin %50 miktarı proje başlangıcında, kalan bedelin ise
proje sonunda ödeneceğinin kararlaştırıldığını, İnterbilet Dağıtım Organizasyon ve Sanayi Ticaret A.Ş. sözleşmede kararlaştıran hizmet bedelini ve
işlemiş olan yasal faizleri kısmen veya tamamen hiç bir şekilde ifa etmediğinden ilgili meblağlar için Bursa
15. İcra Dairesi 2020/6566E. Sayılı dosya ile ilamsız takip yoluna başvurulduğunu,
takip talebinde;
-30/12/2019 Tarihli Fatura’dan kaynaklı alacak 11.800,00TL, 30/12/2020 Tarihli Fatura’dan kaynaklı 803,05 TL İşlemiş Faiz (Yasal)
-10/08/2019 Tarihli Fatura’dan Kaynaklı alacak 11.800,00 TL, 10/08/2019 Tarihli Fatura’dan Kaynaklı 151,30 TL İşlemiş Faiz ( Yasal)
toplamda 24.554,35 TL alacağın tahsili için talepte bulunulduğunu,
davalı şirketin takipten sonra borca haksız olarak itiraz ettiğini ve takip açıklamasında “Alacaklı olduğu
iddia edilen tarafa bir borcum yoktur” diyerek itiraz ettiğini,
davalı şirketin şuan ki aşamaya kadar herhangi bir ödeme yapmadığından dolayı icra takibine haksız ve
kötü niyetli bir şekilde itiraz ettiğini, açıklanan nedenlerle iş bu davayı açarak itirazın iptalini isteme zarureti
hasıl olduğunu,
haklı davanın kabulü ile borçlunun itirazının iptaline ve takibin devamına,
%20’den az olmamak kaydıyla icra inkâr tazminatına hükmedilmesine, icra dosyasının celbine, yargılama
giderlerinin, vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenilmesine hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı … ile Davalı müvekkil arasında 26.12.2019 tarihinde Danışmanlık Hizmet Sözleşmesi
imzalandığını, söz konusu danışmanlık hizmet sözleşmeleri tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmeler
arasında yer aldığından dolayı her iki tarafın da hakları ve borçları bulunduğunu, tam iki tarafa karşılıklı
borç yükleyen sözleşmelerde edimler karşılıklı eda edilmekte olduğunu, bu açıdan danışmanlık hizmeti
alan kişi, kurum ya da firmaların temel borcu, danışman tarafından ‘yerine getirilen hizmet’ neticesinde
sözleşmede kararlaştırılan şekilde danışmana ücretini ödemek olduğunu, yani danışman tarafın da karşı
tarafa temel borcu; danışma alan kişi, kurum ya da firmalara sözleşmede kararlaştırılan şekilde hizmet
vermek olduğunu, ancak davacı tarafından davalıya sözleşme tarihinden bu yana hiçbir danışmanlık hizmeti
verilmediğini, 26.12.2019 tarihli danışmanlık hizmet sözleşmesi 2.madde “sözleşmenin konusu” başlığı altında
belirtildiği üzere “İşbu sözleşmenin konusu, SMA Danışmanlık’ın Müşteri’ye işbu Sözleşmede ve Teknik
Ekinde aynen belirtilen Hizmetleri, sözleşme bedelinin müşteri tarafından SMA Yazılım Danışmanlık’a
ödenmesi karşılığında vermesine ilişkin usul ve esasların ve bu kapsamda Tarafların Karşılıklı hak ve
yükümlülüklerinin belirtilmesinden ibarettir.” ibaresinden açık olunduğu üzere Davacı tarafın sözleşmeye
göre hizmet verdiğini iddia etmesinin gerçek dışı olduğunu, zira karşılıklı edimlerin gerçekleşmediğini,
sözleşme gereğince hizmetini yerine getirmeyen davacı taraf karşı edimin gerçekleşmesini beklediğini ki karşılıklı edim gerçekleşmeden davalının ücret ödemesinin mümkün olmadığını, TBK madde 97: “Karşılıklı
borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre
daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.” hükmü
gereğince de kanunen davacı tarafın hizmet vermeden karşı edim beklentisinin hukuki olmadığını,
ayrıca yine 6098 Sayılı TBK Madde 112 : “Borç hiç veya gereği gibi ifa edilmezse borçlu, kendisine hiçbir
kusurun yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alacaklının bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür.”
hükmü gereğince davacı tarafın, karşı borçlu sıfatından dolayı sözleşme gereği hizmetin gerçekleşmiş
olduğunu ispatlaması gerektiğini, bu konuda ispat yükünün davacı tarafta olduğunu, bu nedenlerle itirazın iptali davasının
reddi ile davacının %20’den aşağı olmamak üzere Kötü Niyet Tazminatına mahkûm edilmesine, yargılama
giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
KANITLAR:
İcra dosyası, sözleşme, ticari defter ve bağlı kayıtlar, bilirkişi raporu, vs.
KANITLARIN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME :

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine alacağın tahsili talebi ile Bursa 15. İcra Müdürlüğünün 2020/6566 Esas sayılı dosyasında, 24.554,35-TL toplam alacak talebi ile ilamsız icra takibi başlatılmış, davalı borçlunun itirazı üzerin takip durmuştur. Takibe itirazın iptali ile devamını sağlamak amacıyla eldeki dava açılmıştır.
Mahkememizce taraflar arasındaki alacak borç ilişkinin açıklığa kavuşturulması yönünden, taraflara ait ticari defter ve bağlı kayıtları üzerinde SMM bilirkişi tarafından bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiştir.
Alınan 14/03/2022 tarihli bilirkişi raporunda; davacın tarafın incelemeye sunulan 2019-2020 yılına ait Ticari defterleri üzerinde yapılan inceleme ve tespitlere göre; davacı tarafın ticari defterlerindeki kayıtlara göre taraflar aralarında ticari bir ilişkinin olduğu, faiz talebi ve icra inkar tazminatı hususunda takdirin mahkemeye ait olmak üzere; davacı tarafın davalı tarafa düzenlediği, 30.12.2019 ve 10.08.2020 tarihli (iki) adet ve toplamda 23.600,00 TL bedelli faturaların bulunduğu, bu faturaların davacının defter kayıtlarında mevcut olduğunun görüldüğü, davalı tarafından herhangi bir ödeme yapılıp yapılmadığının tespiti için ise davacının defterinin tür itibariyle ” Defter Beyan” sisteminde olduğundan (varsa) tahsilat kayıtlarının mevcut olmadığı görüldüğü, davalı tarafından dosyaya sunulan bir ödeme belgesinin mevcut olmadığı, taraflar arasındaki e- posta yazışmalarında, davalı tarafından faturalara itiraz edilmediğinin görüldüğü, davacı taraf defter türü ve mükellefiyet türü itibari ile 2. Sınıf Tüccar kapsamında olduğundan BA-BS formu verme yükümlülüğünün bulunmadığı, davalı şirketin BA formları üzerinde yapılmış olan incelemede; 2019-2020 yılı için aylık 5.000,00 TL (KDV hariç) ‘yi aşan Mal ve Hizmet alışlarına ilişkin BA formlarının yasal süresi içerisinde Gelir İdaresi Başkanlığına bildirildiğinin tespit edildiği, dava konusu faturalardan 30.12.2019 tarih ve A-51952 numaralı faturanın davalının BA bildirimde mevcut olmadığı, 10.08.2020 tarih ve GIB2020000000001 numaralı faturanın ise davalının BA bildirimde mevcut olduğunun tespit edildiği, davacı tarafın incelemeye sunulan 2019-2020 yılına ait ticari defterlerine göre davalı tarafa düzenlenen 2 (iki) adet ve 23.600,00 TL bedelli faturaların davacının defterlerinde kayıtlı olduğu, bu faturalara karşılık herhangi bir ödeme belgesinin mevcut olmadığının görüldüğü, davacının takip tarihi itibariyle davalıdan 23.600,00 TL fatura karşılığı alacaklı olduğu ticari defterlerindeki muhasebe kayıtlarından görüldüğü, işlemiş faiz tutarı olan 954,35 TL ile birlikte toplam alacağının 24.554,35 TL olduğu, Bursa 15. İcra Dairesi 2020/6566 E. Sayılı dosya ile başlatılan icra takibinin de 23.600,00 TL fatura alacağı ve 954,35 TL olan işlemiş faiz ile birlikte toplam 24.554,35 TL üzerinden başlatıldığının görüldüğü, davacı tarafın 2019-2020 yıllarında 2. Sınıf tüccar kapsamında olduğu, bu nedenle defter kayıtları Gelir İdaresi Başkanlığı ” Defter Beyan” sisteminde olduğundan noter açılış ya da kapanış tastiğine tabi olmadığı, defter türüne uygun olarak düzenli bir şekilde tutulduğu, kanunlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin bu davada delil olabileceği görüş ve kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
Dava, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 67. Maddesine göre açılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
6102 sayılı TTK’nın Ticari işler başlıklı 3. Maddesi “Bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir.”

Ticari davalar çekişmesiz yargı işleri ve deliller başlıklı 4. Maddesi ” Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları (Ek ibare: 26/06/2012-6335 S.K./1.md.) ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın; a) Bu Kanunda, b) Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde, d) Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta, e) Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde, f) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava (Ek ibare: 26/06/2012-6335 S.K./1.md.) ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır. (2) (Değişik fıkra: 28/2/2018-7101 S.K./61. md) Ticari davalarda da deliller ile bunların sunulması 12/01/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine tabidir; miktar veya değeri yüz bin Türk lirasını geçmeyen ticari davalarda basit yargılama usulü uygulanır.”
Ticari davalar ve çekişmesiz yargı işlerinin görüleceği mahkemeler başlıklı 5. Maddesi “(1) Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari (Değişik ibare: 26/06/2012-6335 S.K./2.md.) davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. (2) Bir yerde asliye ticaret mahkemesi varsa, asliye hukuk mahkemesinin görevi içinde bulunan ve 4 üncü madde hükmünce ticari sayılan davalarla özel hükümler uyarınca ticaret mahkemesinde görülecek diğer işlere asliye ticaret mahkemesinde bakılır. Bir yerde ticaret davalarına bakan birden çok asliye ticaret mahkemesi varsa, iş durumunun gerekli kıldığı yerlerde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca, asliye ticaret mahkemelerinden biri veya birkaçı münhasıran bu Kanundan ve diğer kanunlardan doğan deniz ticaretine ve deniz sigortalarına ilişkin hukuk davalarına bakmakla görevlendirilebilir. (3) (Değişik fıkra:26/06/2012-6335 S.K./2.md.) Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır. (4) (Değişik fıkra:26/06/2012-6335 S.K./2.md.) Asliye Ticaret Mahkemesi bulunmayan yargı çevresindeki bir ticari davada görev kuralına dayanılmamış olması, görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez; Asliye Hukuk Mahkemesi, davaya devam eder.”;

Ticari işletme başlıklı 11. Maddesi “(1) Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. (2) Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, ibaresi Cumhurbaşkanı kararıyla belirlenir*1*(3) Ticari işletme, içerdiği malvarlığı unsurlarının devri için zorunlu tasarruf işlemlerinin ayrı ayrı yapılmasına gerek olmaksızın bir bütün hâlinde devredilebilir ve diğer hukuki işlemlere konu olabilir. Aksi öngörülmemişse, devir sözleşmesinin duran malvarlığını, işletme değerini, kiracılık hakkını, ticaret unvanı ile diğer fikrî mülkiyet haklarını ve sürekli olarak işletmeye özgülenen malvarlığı unsurlarını içerdiği kabul olunur. Bu devir sözleşmesiyle ticari işletmeyi bir bütün hâlinde konu alan diğer sözleşmeler yazılı olarak yapılır, ticaret siciline tescil ve ilan edilir.”;
Tacir başlıklı 12. Maddesi “(1) Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir. (2) Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır. (3) Bir ticari işletme açmış gibi, ister kendi adına, ister adi bir şirket veya her ne suretle olursa olsun hukuken var sayılmayan diğer bir şirket adına ortak sıfatıyla işlemlerde bulunan kimse, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı tacir gibi sorumlu olur.”
Aynı Kanun’un 16. Maddesi “1) Ticaret şirketleriyle, amacına varmak için ticari bir işletme işleten vakıflar, dernekler ve kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar da tacir sayılırlar….”;
Aynı Kanun’un 18. Maddesi “(1) Tacir, her türlü borcu için iflasa tabidir; ayrıca kanuna uygun bir ticaret unvanı seçmek, ticari işletmesini ticaret siciline tescil ettirmek ve bu Kanun hükümleri uyarınca gerekli ticari defterleri tutmakla da yükümlüdür. (2) Her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir. (3) Tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarlar noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılır. (4) Tacir sıfatına bağlı olan diğer hükümler saklıdır.”
Ticari iş karinesi başlıklı 19. Maddesi “1) Bir tacirin borçlarının ticari olması asıldır. Ancak, gerçek kişi olan bir tacir, işlemi yaptığı anda bunun ticari işletmesiyle ilgili olmadığını diğer tarafa açıkça bildirdiği veya işin ticari sayılmasına durum elverişli olmadığı takdirde borç adi sayılır. (2) Taraflardan yalnız biri için ticari iş niteliğinde olan sözleşmeler, Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, diğeri için de ticari iş sayılır.”
Tescil başlıklı 40. Maddesi ile her tacir, ticari işletmeye ticaret unvanı ile işletme merkezinin bulunduğu ticaret siciline tescil ve ilan zorunluluğu getirilmiştir. Tüzel kişilerde ticaret unvanın şekli başlıklı 42. Maddesi kollektif ve komandit şirketler 43. Maddede ise anonim, limited ve kooperatif şirketlerin ticaret unvanlarının seçimi ile ilgili TTK 46. Madde açık hükümleri uyarınca düzenlenmeler getirilmiştir.

6102 Sayılı TTK.nun 12.maddesine “bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir. Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla hakla bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır. Anılan Yasanın 11.maddesinde “Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterilir.” 15.maddesinde de ” İster gezici olsun ister bir dükkanda veya sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedeni çalışmasına dayanan ve geliri 11.maddenin 2.fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.” düzenlemesi bulunmaktadır. Bir kimsenin Vergi Usul Kanunu’na göre esnaf sayılması, TTK yönünden de esnaf kabul edilmesini gerektirmez. Ticaret siciline ya da Oda’ya kayıtlı olmamak da tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez.
Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Türk Ticaret Kanun’un gerek 11.gerekse 15.maddesinde öngörülen sınırı belirleyen Bakanlar Kurulu kararı ise 21.07.2007 yürürlük tarihli, 2007/12362 sayılı Bakanlar Kurulu kararı olup, söz konusu Bakanlar Kurulu kararı:”Esnaf ve sanatkâr ile tacir ve sanayicinin ayrımı MADDE 1 – (1) 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ve 63 üncü maddesi ile 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 12 nci ve 17 nci maddelerinin uygulaması bakımından;a) Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunun tespit edeceği ve Resmî Gazete’de yayımlanacak esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedeni çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunanlardan 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 177 nci maddesinin birinci fıkrasının (1) ve (3) numaralı bentlerinde yer alan nakdi limitlerin yarısını, (2) numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve sanatkâr sayılmaları ile esnaf ve sanatkâr siciline ve dolayısıyla esnaf ve sanatkarlar odalarına kaydedilmeleri,
Ancak, esnaf ve sanatkâr siciline kayıtlı iken, daha sonraki yıllarda yıllık alış veya satış tutarları ya da gayri safi iş hasılatı, esnaf ve sanatkâr sayılma hadlerini aşanların kendileri istemedikçe ticaret siciline ve dolayısıyla Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği bünyesindeki odalara kayıt için zorlanmaması, yıllık alış veya satış tutarları ya da gayri safi iş hasılatı esnaf ve sanatkâr sayılma hadlerinin altı katını aşanların ise kayıtlarının, esnaf ve sanatkâr sicili marifetiyle ticaret siciline aktarılması,
b) 213 sayılı Vergi Usul Kanununa istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve bu Kararın (a) bendinde belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları ile ticaret siciline ve dolayısıyla Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin bünyesindeki odalara kaydedilmeleri, kararlaştırılmıştır.”şeklindedir.
Yukarıda belirtilen Bakanlar Kurulu kararında tacir ile esnaf arasındaki sınırın belirlenmesinde gözetilecek değerler yönünden Vergi Usul Kanun’un 177.maddesine atıfta bulunulmuş olmakla 2017 yılı itibariyle bahsi geçen yasa maddesindeki düzenleme; “Aşağıda yazılı tüccarlar, I inci sınıfa dahildirler:(1)1. Satın aldıkları malları olduğu gibi veya işledikten sonra satan ve yıllık alımlarının tutarı 7.200.000.000 (168.000 TL) lirayı veya satışlarının tutarı 8.640.000.000 (230.000 TL) lirayı aşanlar; 2. Birinci bentte yazılı olanların dışındaki işlerle uğraşıp da bir yıl içinde elde ettikleri gayri safi iş hasılatı 3.600.000.000 (90.000 TL) lirayı aşanlar; 3. 1 ve 2 numaralı bentlerde yazılı, işlerin birlikte yapılması halinde 2 numaralı bentte yazılı iş hasılatının beş katı ile yıllık satış tutarının toplamı 7.200.000.000 (168.000 TL) lirayı aşanlar…”şeklindedir.
Yargıtay 3.Hukuk Dairesi’nin 2016/19360 Esas, 2018/7312 Karar sayı ve 28.06.2018 tarih; Yargıtay 13.Hukuk Dairesi’nin 2014/42056 Esas, 2014/40558 Karar sayı ve 16.12.2014 tarih vb. içtihatlarında öngörüldüğü üzere;”Bir kimsenin Vergi Usul Kanunu’na göre esnaf sayılması, TTK yönünden de esnaf kabul edilmesini gerektirmez. Ticaret siciline ya da Oda’ya kayıtlı olmamak tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez.” (Antalya BAM 3.HD 2019/83 E.-2019/864 K., Sakarya BAM 4. HD 2021/40 E.-2021/508 K.)
BTSO’dan gelen yazı cevaplarına göre davacının işletme hesabına göre defter tutan ikinci sınıf tüccar olduğu, Bursa Esnaf ve Sanatkarlar Odasına kayıtlı esnaf olduğu anlaşılmıştır.
Dosya kapsamından, sadece davacının işletme hesabına göre defter tuttuğu, ikinci sınıf tüccar olduğu, davacının tacir kaydının olmadığı gibi uyuşmazlığın mutlak ticari işlerden de olmadığı, davacının esnaf odasında kayıtlı olduğu, davacının yıllık alım satım ve gayrisafi iş hasılatı dikkate alındığında 2007/12362 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı kapsamında esnaf statüsünde olduğu ve tacir olmadığı anlaşılmakla davanın HMK’nın 2. maddesi uyarınca genel hükümlere göre asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerekmektedir. Davanın görev dava şartı noksanlığı sebebiyle usulden reddine, mahkememizin görevsizliğine, Bursa Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğuna karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜ K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlere,
1-Davanın görev dava şartı noksanlığı sebebiyle usulden reddine, mahkememizin görevsizliğine, Bursa Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğuna,

2-HMKnun 20. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde talep halinde dosyanın BURSA NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’ne gönderilmesine, talep olmadığı takdirde dosya üzerinden davanın açılmamış sayılmasına dair karar verilmesine,

3-HMK’nın 331. Maddesine göre yargılamanın görevli mahkemede devam etmesi halinde yargılama giderlerin görevli Bursa Asliye Hukuk Mahkemesince taktirine, yargılamanın görevli mahkeme de devam etmediği taktirde talep üzerine mahkememizce dosya üzerinden yargılama giderlerinin tespiti ve hükmedilmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın tebliğinden itibaren HMKnın 341. Ve 345. Maddeleri gereğince 2 haftalık yasal süre içinde Bursa Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 12/04/2022
Katip 237160 Hakim 151390 ¸e-imzalıdır. ¸e-imzalıdır.

Güvenli elektronik imza ile onaylanmıştır.
Aslının aynı olduğu tasdik olunur.
Katip 237160
-imzalıdır.