Emsal Mahkeme Kararı Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/65 E. 2021/506 K. 22.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/65 Esas – 2021/506
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
BURSA
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/65
KARAR NO : 2021/506
HAKİM : …
KATİP : …

DAVACI : … SİGORTA ANONİM ŞİRKETİ –
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : … YAPI İNŞAAT MÜŞAVİRLİK TEKSTİL GIDA SANAYİ VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ –
VEKİLİ : Av.
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 08/12/2020
KARAR TARİHİ: 22/06/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 09/07/2021
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA VE SAVUNMA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Davacı şirket nezdinde “Kurtuluş Mah.Mahallesi Harbiye Cad.B Sitesi No:5/5 Nilüfer/BURSA adresinde bulunan daire 04/04/2018- 04/04/2019 tarihleri arasında 262553569/0 no.lu Sarı Panjur Sigorta Poliçesi ile … adına sigortalı olduğu, davaya konu hasarın gerçekleştiği tarihte davacı şirket tarafından sigortalanan kontu boş olmakla beraber, henüz su bağlantısı yapılmadığı, sigortalı kontu maliki dava dışı … 13 Ekim 2018 tarihinde site apartman yönetim toplantısına katıldığı gün, maliki olduğu konuta kontrol amacıyla gittiğinde apartman genel gider borularından geri tepen pis suların konuta sirayet etmiş olduğu ve konut içerisindeki emtialarda zarar meydana geldiği tespit ve beyan ettiği, hasarın meydana geldiği kontu davalı … Yapı İnşaat Müşavirlik Tekstil Gıda San.ve Tic.Ltd.Şti tarafından dava dışı sigortalı …’na satıldığı, söz konusu konutun inşaatı 2018 yılı başlarında tamamlandığı, inşaat öncesinde satışı gerçekleştirilen arsa payı üzerinde inşa edilmiş olan yapı, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanuna göre eser Sözleşmesine konu olmakla beraber, sigortalı ile davalı şirket aradaki ilişki bir tüketici işlemi olduğunu belirterek, davamızın kabulü ile icra takibine yapılan haksız itirazın iptaline, davalı aleyhine %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde: Davacı tarafın dava konusu taşınmazın bulunduğu binanın giderinden inşaat atıklarının çıktığını iddia etmiş ve bu sebeple inşaatı yapan müvekkil firmaya rücu etmek istediğini, davacının rücu gerekçesi eksper raporunda bina giderinin inşaat atıkları nedeniyle tıkandığının belirtildiğini, ancak gerek eksper raporunda gerekse davacının sunduğu diğer delillerde binanın giderinin inşaat atıklarıyla tıkandığı ispat edilememiş ve gerekçelendirilemediğini ve buna dair hiçbir görüntü sunulamadığını, müvekkil firmanın olayın başlangıcından bu yana iyi niyetinin göstergesi mahiyetinde bir mağduriyet yaşanmaması için uğraştığını, bu kapsamda, şikayetin kendisine yapılmasının hemen akabinde haklı haksız tartışmasına girmeden, ücretini kendi ödemek suretiyle giderleri açtırdığını, bu açtırma bedelini tamamaen müvekkil firma üstlendiğini, bina giderinin inşaat atıklarıyla tıkandığı iddiası gerçeği yansıtmadığını, nitekim bina giderinin onarımı sırasında, giderlerden çıkan atıklara ait görüntüler dilekçemiz ekinde tarafınıza sunulduğunu, dosyaya sunulan görüntülerden de anlaşılacağı üzere giderden çıkarılan atıklar inşaat atıkları değil peçete, kağıt gibi evsel atık niteliğinde atıklardan olduğunu, bu sebeple söz konusu atıkların müvekkil şirketle herhangi bir ilgisi bulunmadığını, müvekkil firmanın daha sonrasında apartman sakinleriyle yapmış olduğu görüşmede, sigorta ettirenin üst komşusu olan dairede hamile bir kadının yaşıyor olduğu bilgisine ulaşıldığını, hamile kadın ile yapılan görüşmede ise kadının ben hamile olduğumdan dolayı kokulara tahammülü kalmadığını, bu sebeple , gayri ihtiyari sık sık peçete kullandım , doğrudur dediğini, zararın gerçekleştiği zamanda, sigorta ettirenin dairesinin bulunduğu blokta sadece bu hamile kadının bulunduğu evde aktif olarak yaşam olduğunu, olay tarihinde ,diğer daireler de aktif olarak kullanılmış olsaydı, giderlere daha sık su girişi olacağından dolayı bu olay büyük ihtimal yaşanmayacak olacağını, peçete kullanımının bu derecede sık sık olması gideri tıkadığını, davacı taraf ayrıca, müvekkilinin binayı kusurlu olarak inşa ettiğini iddia ettiğini ve bu sebeple de sorumlu olduğunu iddia ettiğini, davacı bu iddiasının da gerekçelerini bildirememiş ve hiçbir delil ekleyemediğini, kaldı ki iddia edilenin aksine müvekkilinin yapmış olduğu binanın giderlerini muntazaman yapmış olup, binanın giderini genel gidere usulüne uygun bir şekilde bağlantısını yaptığını, işbu gider bağlantılarının, yetersiz veyahut ayıplı bir şekilde yapılıp yapılmadığı hususunun keşif ile ortaya çıkacağını, kabul manasına gelmemek kaydıyla; davacı tarafça, poliçe kapsamında karşılanılan sigorta ettirenin maruz kaldığı hasar kalemlerinin fahiş ve gerçeği yansıtmadığını, davacı tarafın, bu zarar kalemlerine dayanak olacak şekilde, daire içinden herhangi bir fotoğraf sunmamış olması da bu iddiamızı destekler nitelikte olduğunu, örnek vermek gerekirse, mezkur dairede , banyo hole bakmakta ve holün sonunda da mutfak bulunduğunu, banyo giderinden taşan suyun bu ölçüde bir hasara sebebiyet verip vermeyeceği hususu uzman bir Bilirkişi vasıtasıyla incelenmesi gerektiğini, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
Dava dilekçesi, cevap dilekçesi, Bursa 1. İcra Müdürlüğünün 2020/30 sayılı icra takip dosyası ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE HUKUKİ SONUÇ:
Dava, Sarı Panjur Sigorta poliçesi gereği sigortalısına ödeme yapan davacının ödediği bedelin, zarardan sorumlu olduğu iddia edilen davalı şirketten rücuen tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözetilmesi gerekmektedir. Tarafların sıfatı, poliçenin niteliği, halefiyet ilkesinin özellikleri de göz önünde bulundurularak, öncelikle mahkemenin görevi ile ilgili dava şartının incelenmesi gerekmiştir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 22/03/1944 Tarih E. 37, K. 9, RG. 03/07/1944 sayılı kararında “Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur.” şeklinde vurgulanmaktadır.
Öte yandan, TTK’nun “Halefiyet” başlığı altındaki 1472. maddesinde “Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder.” hükmüne yer verilmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1472. maddesine göre, sigortacı, sigorta tazminatını ödedikten sonra, hukuken sigortalının yerine geçerek, sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hakkın, tazmin ettiği bedel kadar sigortacıya intikal edeceği, sorumlulara karşı bir dava veya takip başlatılmışsa, sigortacının, mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin, halefiyet kuralı uyarınca, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilecektir. Bu durumda da, görevli mahkeme, sigortalı ile davalı arasındaki ilişkinin hukuki içeriğine göre belirlenecektir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 22/03/1944 Tarihli E.37, K.9 sayılı kararı, ” Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur.” şeklindedir.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında öncelikle görev açısından inceleme yapılmıştır.
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Amaç başlıklı 1. maddesinde yasanın amacı açıklandıktan sonra kapsam başlıklı 2. maddesinde “Bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar.” hükmüne yer verilmiştir. Satıcı; Kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye mal sunan ya da mal sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi kapsar. Tüketici ise ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi ifade eder şeklinde tanımlanmıştır. Aynı Kanunun 3. maddesinde de “Tüketici işlemi: Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi” ifade eder şeklinde tanımlanmıştır.
Bir hukuki işlemin 6502 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir.
Somut olayda; dava dışı sigortalı … ile davalı şirket arasında, hasar gören dairenin yapılmasına dair eser sözleşmesi ilişkisinin olduğu, davalı firma tarafından inşaatın yapımı sırasında dairenin giderlerine inşaat atıkları atmaları sebebiyle giderlerin tıkanarak hasarın meydana geldiğini, davalı yüklenicinin özen ve sadakat yükümlülüğünün yerine getirmediği ileri sürülmüş olup dava konusu hasar gören dairenin mesken olduğu, hasar gören eşyaların niteliği, davacının sigortalısı …’ nun tacir olmadığından 6502 sayılı yasa da tanımlanan tüketici konumundadır. Bu durumda halefiyet ilkesi gereğince, davacının yerine geçtiği sigortalı ile satıcı davalı şirket arasındaki uyuşmazlık, Tüketici Kanunundan kaynaklanan bir uyuşmazlık niteliğinde olup, davaya tüketici mahkemesinin bakması gerekmektedir. Bu sebeple dava tarihi itibariyle TTK.4.5. maddeleri gereğince mahkememizin görevli olmadığı, 6502 sayılı TKHK) 3/1-(k-l), 73/1., 83/2.maddeleri gereğince görevli mahkemenin Bursa 3.Tüketici Mahkemesi olduğundan, davanın görev dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddi ile görev uyuşmazlığı sebebiyle yargı yeri uyuşmazlığına yönelik aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan nedenlere,
1-Davanın görev dava şartı noksanlığı sebebiyle usulden reddine, mahkememizin görevsizliğine, Bursa 3. Tüketici Mahkemesinin görevli olduğuna,
2-Hükmü İstinaf kanun yoluna başvurulmadan kesinleşmesi halinde HMKnun 21 ve 22 maddesi gereğince yargı yerinin belirlenmesi için derhal dosyanın Bursa Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
3-HMK’nın 331. Maddesine göre yargılamanın görevli mahkemede devam etmesi halinde yargılama giderlerin görevli Bursa 3. Tüketici Mahkemesince taktirine, yargılamanın görevli mahkeme de devam etmediği taktirde talep üzerine mahkememizce dosya üzerinden yargılama giderlerinin tespiti ve hükmedilmesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren HMKnın 341. Ve 345. Maddeleri gereğince 2 haftalık yasal süre içinde Bursa Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 22/06/2021
Katip ….
¸e-imzalıdır.

Hakim ….
¸e-imzalıdır.

Güvenli elektronik imza ile onaylanmıştır.
Aslının aynı olduğu tasdik olunur.
Katip ….
¸E-imzalıdır.