Emsal Mahkeme Kararı Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/384 E. 2021/988 K. 26.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/384 Esas – 2021/988
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
BURSA
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/384
KARAR NO : 2021/988
HAKİM : …
KATİP : …
DAVACI : … – T.C.N….
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : … ELEKTRONİK MEDİKAL SİSTEMLER SANAYİ VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ – …
VEKİLİ : Av. …
DAVA : Alacak (Komisyonculuk Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 04/05/2021
KARAR TARİHİ : 25/11/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 29/11/2021
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Komisyonculuk Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA VE SAVUNMA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Müvekkili ile davalı arasında, karşı tarafın kendi ürettiği medikal ürünler ile tedarikçisi olduğu medikal ürünlerin satışına ilişkin bir komisyon sözleşmesi imzalanmış olduğunu, sözleşme gereği müvekkilim karşı tarafa ait veya karşı tarafın tedarikçisi olduğu medikal ürünleri yurtdışında kendi oluşturduğu networke ulaşarak bu networke pazarlamış olduğunu, bu çalışma esnasında karşı taraf kendi firma uzantısı ile müvekkile bir email adresi oluşturmuş ve müvekkilden direk firma maili üzerinden müşterilerle iletişim kurmasını istemiş ve müvekkilim de bu teklifi kabul etmiş olduğunu, çalışmaya başladıktan sonra müvekkilim … adlı bir medical network ağına dahil olduğunu, kendisine ilk 3 ay ücretsiz üyelik verildiğini, daha sonra ise karşı taraf ile birlikte bir senelik üyelik almış olduklarını ve bedelini birlikte ödemiş olduklarını, bir süre önce müvekkil ile karşı tarafın çalışanı ve olay tarihinde hissedarı olan … arasında oluşan gerginlik ve şahsın hakaretleri sonucu müvekkilim bir protokol ile komisyon sözleşmesini sonlandırmak istemiş olduğunu, karşı taraf ise apar topar bir ihtarname ile sözleşmeyi haksız ve hukuka aykırı olarak tek taraflı olarak feshetme girişiminde bulunmuş olduğunu, bu dönemde ayrıca müvekkile verilen mail adresi kapatılmış ve müvekkilin kendi müşterilerine ulaşması engellenmiş olduğunu, yapılacak olan incelemede sözleşme feshinden hemen önce müvekkilin network ağında bulunan yüzden fazla müşteriye mail atmış olduğu görüleceğini, bu müşterilerden gelen geri dönüşlerden ve yapılan satışlardan müvekkilin haberi olamadığını, müvekkilin bulmuş olduğu ve karşı tarafla birlikte ödemesini yaptığı … da yine haksız ve hukuka aykırı şekilde müvekkilin erişimine kapatılmış olduğunu, müvekkil karşı tarafa göndermiş olduğu Bursa 21. Noterliği’nin 04.01.2021 tarih ve 00171 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile öncelikle aralarındaki sözleşme gereği müvekkilin müşterileri (kontakları) ile yapmış olduğu görüşmeleri kendisine bildirmesini, diğer yandan sözleşme gereği direk müvekkilin müşterileri ile görüşme sağlayamayacağını ve Mauritus’taki kontağı Suttiadev Nuckchadee ile (firmalarından herhangi birisi ile) yapmış olduğu ticaretin tüm resmi evraklarını ve hesaplanmış komisyon ücreti ile ayrıca ödeme şekli başlıklı maddenin ilgili bentlerine göre ücretin 3(üç) katı tutarındaki bedelin faizi ile birlikte 3 (üç) iş günü içerisinde banka hesabına gönderilmesini aksi hallerde yasal yollara başvurmak zorunda kalacağını bildirmiş olduğunu, ihtarnameye rağmen bugüne kadar halen her hangi bir ödeme yapmamış ve komisyon sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini de halen yerine getirmemiş ve bugüne kadar müvekkilimin kontakları (müşterileri) ile yapmış olduğu görüşmelerden de müvekkili haberdar etmemiş olduğunu, bu nedenlerle alacağın doğduğu günden itibaren işleyecek faizinin, ayrıca alacağa bağlı olarak hesaplanacak sözleşmeye aykırılık bedelinin ve faizinin, yargılama giderleri ve vekalet ücreti ile birlikte davalıdan tahsili ile taraflarına ödenmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: Dava müvekkil şirket aleyhinde mahkemeniz nezdinde ikame edilmiş ise de müvekkil şirket merkezi -… Eyüp/İSTANBUL adresinde yer almakta olduğunu, bu nedenle 6100 sayılı HMKnun 6. Maddesi hükmü gereğince işbu dava bakımından görevli ve yetki mahkeme İSTANBUL ADLİYESİ TİCARET MAHKEMELERİ olduğundan, mahkemenizce öncelikle davanın usul yönünden reddine karar verilmesi gerekmekte ve tarafımızca talep edilmekte olduğunu, dava dilekçesinde davacı yanın ve vekilinin adresleri ile dava değeri yer almamakta olduğunu, diğer yandan dava dilekçesinde talep sonucu da açık bir şekilde belirtilmemiş olduğunu, bu nedenle HMKnun anılan hükümleri gereği uhdesinde bulunması zaruri hususları dahi barındırmadığından mahkemenizce davanın usul yönünden reddi gerekmekte ve tarafımızca talep edildiğini, müvekkili şirket 1983 yılından beri ülkemizde ve uluslararası arenada sağlık kurumlarına tıbbi malzeme tedarik eden ve Türk tıp sektöründe başarıları ile bilinen oldukça saygın bir şirket olduğunu, müvekkil şirket, davacı … ile tıbbi malzemelerin yurtdışında müşterilere pazarlanması konusunda işbu dilekçemiz ekinde yer alan sözleşmeyi akdetmiş olduğunu, bu sözleşme her ne kadar taraflarca komisyon sözleşmesi olarak adlandırılmış olsa da 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununun komisyon sözleşmesine dair hükümleri değerlendirildiğinde açıkça görülecektir ki hukuki niteliği itibari ile tipik bir komisyon sözleşmesi olmadığını, davaya konu olay müvekkil şirket işbu sözleşme ile yüklendiği edimleri iyi niyetle ve zamanında yerine getirdiği halde davacı zaman içerisinde işe dair özverisini yitirmiş olduğunu, davacının özverisiz davranışları nedeni ile müvekkil işletme müşterilerine karşı zor durumda kalınca, müvekkil işletmenin yetkilisi ve ortağı olan … davacıyı performansı konusunda ve son derece olağan bir şekilde uyarmış davacıdan işe dair daha dikkatli davranmasını rica ettiğini, ancak davacı, müvekkil şirketin yetkilisi ve ortağı olan … uyarılarını hiç dikkate almamış özellikle müşterilerle iletişim konusunda profesyonel bir çalışma ortaya koyamamış olduğunu, davacı, kendisine yapılan tüm iyi niyetli uyarıları dikkate almamış işine gereken özeni göstermemiş olduğunu, müvekkil işletme, davacı yana işletmeyi müşteriler nezdinde temsil eden ve salt işletmeyi ilgilendiren faaliyetlerinde kullanmak üzere özgülediği e-maili, doğacak telafisi imkansız zararların önüne geçmek adına derhal kapatmış ve davacının sözleşme ile bağdaşmayan dürüstlük kuralına aykırı davranışları nedeni ile sözleşmesi haklı nedenle fesih ettiğini İstanbul 34. Noterliğinin 16.09.2020 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davacıya ihtar etmiş olduğunu, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine talep etmiştir.
DELİLLER:
Dava dilekçesi, cevap dilekçesi, tarafların karşılıklı beyan dilekçeleri, taraflar arasında düzenlenen komisyon sözleşmesi, ihtarnameler, yazılan müzekkere cevapları ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE HUKUKİ SONUÇ:
Dava, simsarlım sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.
Bilindiği üzere 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4. maddesinde mutlak ticari davalar: [(1) Her iki tarafında ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları (Ek ibare: 26/06/2012-6335 S.K./1. m.) ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın;,
a) Bu Kanunda,
b) Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969. maddelerinde,
c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580. maddelerinde,
d) Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta,
e) Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde,
f) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava (Ek ibare: 26/06/2012 – 6335 s. K. 1. m.) ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır] şeklinde düzenlenmiştir.
Bunun yanında, TTK’nın 21. maddesi gereğince her iki tarafın tacir olması ve tarafların ticari işletmesi ile ilgili olan davalar, taraflardan birinin ticari işletmesiyle ilgili olması kaydıyla Borçlar Kanununun havale hakkındaki 457 – 462 ve vedia hakkındaki 463 – 482. maddelerinde düzenlenen hususlardan doğan nispî nitelikteki ticari davalar yönünden de ticaret mahkemesi görevlidir.
Türk Ticaret Kanununun 4. maddesinde, bu Kanundan doğan hukuk “davalarının” ticari dava sayıldığı, aynı Kanunun 5. maddesinin ikinci fıkrasında, bir yerde ticaret mahkemesi varsa asliye hukuk mahkemesinin vazifesi içinde bulunan ve bu kanunun 4. maddesi hükmünce ticari sayılan “davalara”, ticaret mahkemesinde bakılacağı hususları düzenlenmiştir.
Bilindiği üzere 6098 sayılı TBK’nın 520-525 maddelerinde düzenlenen simsarlık sözleşmesi “Simsarın (tellalın), taraflar arasında bir sözleşme kurulması imkanını hazırlamasını veya kurulmasına aracılık etmeyi üstlendiği ve bu sözleşmenin kurulması halinde ücrete hak kazandığı sözleşmedir. Simsar, ancak yaptığı faaliyet sonucunda sözleşme kurulursa ücrete hak kazanır.
O halde toplanan delillerden somut olayda, taraflar arasında kurulan sözleşmenin ikinci maddesinde, sözleşmenin konusunun aracılık yapmayı içerdiğinden hukuki ilişkinin simsarlık sözleşmesi olup uyuşmazlığa 6098 sayılı TBK’nın 520-525 maddelerinin uygulanması sebebiyle davanın mutlak ticari dava olmadığı görülmektedir.
Diğer yandan davanın nispi ticari dava olması için her iki tarafın tacir olup ticari ilişkinin tarafların ticari işletmeyle ilgisinin bulunması zorunludur. Bu durumda davacı ve davalının gerçek kişi olduğu anlaşılmaktadır.
Davacının tacir sayılması için, bilindiği üzere TTK’nın 12. maddesinde “Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir. Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır. Bir ticari işletme açmış gibi, ister kendi adına, ister adi bir şirket veya her ne suretle olursa olsun hukuken var sayılmayan diğer bir şirket adına ortak sıfatıyla işlemlerde bulunan kimse, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı tacir gibi sorumlu olur.” hükmü ile anılan Yasa’nın 11. maddesinde “Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterilir.” Yine TTK’nın 15. maddesinde de “İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11. maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.” düzenlemesi bulunmaktadır. Yargıtay yerleşik uygulamaları gereğince, bir kimsenin Vergi Usul Kanunu’na göre esnaf sayılması, TTK yönünden de esnaf kabul edilmesini gerektirmez. Ticaret siciline ya da Oda’ya kayıtlı olmamak da tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez.
Mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1463. maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 18.06.2007 tarihinde kararlaştırılıp, 21.07.2007 tarih ve 26589 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 2007/12362 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında esnaf – tacir ayırımının nasıl yapılacağı belirlenmiştir.
6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 10. maddesinde ticari işletmeler hakkında 6102 sayılı TTK’nın 11/2 madde ve fıkrasında öngörülen Bakanlar Kurulu kararı çıkarılıncaya kadar yürürlükte bulunan düzenlemelerin uygulanacağı belirtildiğinden Bakanlar Kurulu kararının uygulanmasına devam edilerek esnaf ve tacir ayrımının anılan kararda belirtilen kıstasların değerlendirilmesi suretiyle yapılması gerekecektir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında, davacının Bursa Esnaf ve Sanatkarlar Sicil Müdürlüğünde kaydının olduğu, Bursa Ticaret Sicil Müdürlüğünde kaydının olmadığı, Nilüfer Vergi Dairesinin kaydında işletme defterinin tutulduğu, ikinci sınıf tüccar- esnaf olduğu, Bakanlar Kurulunun Kararına göre belirlenen esnaf sınırların içerisinde kaldığı, davacının tacir olmadığı esnaf olduğu sabit olduğundan açılan davanın nispi ticari davada sayılamayacağından mahkememizin görevsizliğine Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğuna karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan nedenlere,
1-Davanın görev, dava şartı noksanlığı sebebiyle usulden reddine, mahkememizin görevsizliğine, Bursa Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğuna,
2-HMK’nun 20 maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden itibaren 2 haftalık kesin süre içerisinde talep halinde dosyanın Bursa Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, talep olmadığı takdirde dosya üzerinden davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin taraflara ihtarına(ihtar edildi),
3-HMK’nın 331. Maddesine göre yargılamanın görevli mahkemede devam etmesi halinde yargılama giderlerin görevli Bursa Asliye Hukuk Mahkemesince taktirine, yargılamanın görevli mahkeme de devam etmediği taktirde talep üzerine mahkememizce dosya üzerinden yargılama giderlerinin tespiti ve hükmedilmesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren HMKnın 341. Ve 345. Maddeleri gereğince 2 haftalık yasal süre içinde Bursa Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 25/11/2021
Katip …
¸e-imzalıdır.

Hakim …
¸e-imzalıdır.