Emsal Mahkeme Kararı Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/35 E. 2021/237 K. 17.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
BURSA
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/35
KARAR NO : 2021/237

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

DAVACILAR : 1- … – … …
2- … – …
VEKİLİ : Av. … –
DAVALI : 1- … – … …
VEKİLİ : Av. … –
2- … – … …
VEKİLİ : Av. … –
3- … – … …
VEKİLİ : Av. …
4- … – … …
5- … – … …
6- … – … …
VEKİLİ : Av. … –
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 24/06/2011
KARAR TARİHİ : 17/03/2021
YAZIM TARİHİ : 16/04/2021
Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA :
Davacı vekili duruşmada tekrarladığı dava dilekçesinde özetle; davalılar …,…,…,… ve … tarafından 10.07.2006 tarihli ana sözleşme ile 500.000.- TL sermayeli … Kadın Sağlığı A.Ş. ünvanlı şirketin kurulduğunu,kurulan bu şirketin 10.07.2006 tarihli toplantısında şirketi temsil ve ilzam etmek üzere 1 yıllığına dışarıdan davalı … …’in münferiden genel müdür olarak yetkili kılındığını,şirket kurulduktan 5 ay sonra sermaye artırımına giderek 22.12.2006 tarihli olağanüstü genel kurulda sermayesini 2.500.000.-TL’ye çıkardığını,davacı müvekkillerinin babası ve amcası olan … ile davalı … … ve eşi olan diğer davalı … … ile sürekli görüşmeler yapıldığını,yapılan görüşmelerde şirketin gelecekte çok başarılı olacağını,ancak bunun için bir miktar daha sermayeye ihtiyaç duyduklarını bildirdiklerini,…’ın kızı olan …’ın şirketin hastanesinde görev alabileceğini,şirketin sermayesini 10.000.000.-TL’ye yükselttiklerini,bu sermayenin tamamının ödendiğini,kurucu ortakların bir kısım hisselerini satmak istediklerini,bu konuda davalı …’e özel yetki verdiklerini,pay satın almak istemesi durumunda,kendisine yardımcı olacağını,ayrıca şirketi temsile tek başına yetkili olduğunu,diğer ortaklardan da özel yetki aldığını söyleyerek,davacı kızına hisse satın alması halinde kızının şirkete ortak olacağı gibi,işletmesinde de çalışarak şirketi daha ileriye taşıyacaklarını ve şirketi çok büyütecekleri hususunda telkinde bulunarak güven sağladıklarını,bunun üzerine … ne kadar hisse alınabileceğini sormuş olduğunu ve davalılar … ve … … de şirketin ödenmiş sermayesinin 10.000.000.-TL olduğunu,şirketin ödenmiş sermayesinin % 15 hissesine karşılık 1.050.000.-USD havale edilmesi durumunda ortaklardan hisse devri işlemlerini bizzat kendisinin ilgilenip gerçekleştireceğini bildirdiğini,… tarafından Akbank hesabından 30.03.2007 tarihinde şirketin %15 sermayesinin karşılığı olmak üzere 1.050.000 USD’yi şirketin tek başına temsile yetkili genel müdürü olarak davalı … … hesabına havale ettiğini,davalı … …’inde buna karşılık “Makbuz ve Beyanname“ başlıklı,Bursa 10.04.2007 tarihinde bir tutanak düzenleyerek;şirketin kurucu ortakları olan … …,…,…,… ve … hesaplarına bu kişilerin şirketteki toplam %15 ödenmiş sermaye paylarının … ve …’a devri nedeniyle geçirildiği belirtilerek,hem şirket genel müdürü sıfatıyla hem de kişisel olarak tutanağı imzaladığını,söz konusu tutanak incelendiğinde ödenmiş sermaye payının %15’ine karşılık hisse devri olduğunun tescillendiğini,havale edilen 1.050.000.-USD tutarının kurucu ortakların hesabına geçirildiğine dair belgenin,gerek şirket müdürü olarak gerekse asaleten imza ile hissedarlara sunulduğunu,bu belgeden açıkça anlaşılacağı üzere davacılar adına gönderilen 1.050.000.-USD nin şirketin 10.000.000.-TL ödenmiş sermayesinin %15’ine karşılık gönderildiğini,davalıların bu işlemlerin yapıldığı tarihte şirketin gerçek sermayesinin 2.500.000.-TL olduğunu söylemediklerini,tam aksine şirket sermayesinin 10.000.000.-TL olduğunu ve tamamının ödenmiş olduğunu şirkete sermaye koyma borçlarının olmadığını bildirdiğini,gerek havalenin gönderildiği 30.03.2007 tarihinde,gerekse söz konusu paranın şirket hissedarlarına geçirildiği 10.04.2007 tarihinde şirket sermayesinin 2.500.000.-TL olduğunun açıkça görüleceğini,12.04.2007 tarihinde yapılan genel kurul kararı ile şirket sermayesinin 2.500.000.-TL’den 10.000.000.-TL na çıkarıldığı ve bu bedelin %25’inin 3 ay içerisinde,%75’inin ise 3 yıl içinde ödeneceğinin kararlaştırıldığını,gerçekten müvekkillerine söylendiği gibi şirket sermayesinin o tarihte 10.000.000.-TL olup da bunun tamamı ödenmiş olsaydı,gönderilen havale bedelinin şirket hisselerinin %15’ine karşılık olduğunun kolayca anlaşılacağını,davalı … … ile birlikte hareket eden ortakların bu parayı kendi hesaplarına geçirdikten sonra sermaye artırımına gittiklerini,davalıların birlikte hareket ederek davacı müvekkillerinin parasını hile yoluyla hesaplarına geçirdiklerini,yapılan hisse devri ile;…’in 40.000 adet hissesi,…’ın 20.000 adet hissesi,…’ın 10.000.- adet hissesi,…’ın 5.000.- adet hissesi olmak üzere toplam 75.000.-adet hissenin …’a,…’ın 25.000.- adet hissesi,… …’in 50.000 adet hissesi olmak üzere toplam 75.000 adet hissenin de …’a devredildiği,hisse devrinde tarihsiz Devir ve Ferağ Senedi başlıklı altı adet hileli belgeleri imzalamak suretiyle hisse bedellerinin ele geçirdiklerini,şirketin pay defterinin incelendiğinde Devir ve Ferağ Senetlerinin tarihlerinin 19.04.2007 olarak gösterildiğinin görüldüğünü,davacılardan …’a … A.Ş.’nin 17.06.2009 tarihli yazısının tebliğ edilinceye kadar müvekkilerinin şirkete ödenmemiş sermaye borcunun bulunmadığını bildikleri için;bu yazının tebliğ edildiğinde,kendisinin ortak olmasını sağlayan … ve … …’den bilgi istediklerini,onların da şirkete yeni ortak alındığını,belgelerde karışıklık olduğunu,bu durumu diğer ortaklara da anlattıklarını,onların da davacılara hak verdiklerini,bu haksızlık ve yanlışlığı birlikte düzelteceklerini,sabırlı olmalarını,bunun için sahibi oldukları hisseleri şirket ortağı … …’e sembolik bedelle devretmeleri gerektiğini söylediklerini,işlemler tamamlandıktan sonra kendilerine ödenen 1.050.000.- USD‘yi faizi ile birlikte iade edeceklerini,diğer ortaklarca ayrıca devir sözleşmesi yapmasına gerek bulunmadığını söyleyerek müvekkillerini telkin ve ikna ettiklerini,bunun üzerine uzun yıllar arkadaşlık etmiş ve aile dostu olan … ve … …’e inanılarak,sahip oldukları her biri 10,00.-TL nominal bedelli 150.000 payı (1.500.000.-TL) … …’e 1,00.-TL sembolik bedellerle ve 21.07.2009 gün 9 nolu kararla şirket ortaklarından …’ın 75.000 hissesini ve …’ın 75.000.- hissesini şirket ortaklarından … …’e Hisse Senedi Geçici İlmuhaberi ile devir işlemlerinin kabulüne oy birliği ile karar verildiğini,Davalı … …’ in ise müvekkillerinden hisseleri aldıktan sonra 24.07.2009 tarihinde 150.000.-adet hissesini … isimli dava dışı şahsa devrettiğini,davacı müvekkillerinin hisselerini devrettikten sonra davalılar ile görüşmelerini sürdürdüklerini ve görüşmelerde … …’in siz merak etmeyin hastanenin iyi çalışmaya başladığını,kâra geçmeye başladığını,…’in hastanenin genel koordinatörü olduğunu kendisinin lokomotif doktoru olduğunu belirttiğini,1.050.000.-USD nin faizi ile birlikte iade edeceklerini belirttiğini,müvekkillerinin davalı … A.Ş.’nin 18.03.2011 tarihli gazete ilanıyla olağanüstü toplantıya çağrı yapıldığını öğrenince,yine davalılar … ve … …’e neler olduğunu sorduklarını,yine benzer sözlerle müvekkillerinin oyalandığını,ancak yaptıkları araştırmada … ve eşi …’in hastaneden ayrıldıklarını öğrendiklerini,bu durum sorulduğunda ise “merak etmeyin”, “ortaklarla bazı problemler yaşıyoruz.” “onu da aşmak üzereyiz” şeklinde açıklamalarda bulunduklarını,ancak daha sonra telefonlara bile cevap vermediklerini,Yargıtay içtihatlarında vurgulandığı üzere;hile genel olarak bir kimseyi irade irade beyanında bulunmaya özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlandığını,hatada yanılmanın hilede ise yanıltmanın söz konusu olduğunu,Borçlar Kanunun 28/1 maddesinde açıklandığı üzere,taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşmeye yapmaya yöneltilmişse,hata esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşmenin bağlayıcı sayılamayacağı,belirtilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişki geçmişe etkili olarak ortadan kaldırabileceğini ve verdiği şeyi geri isteyebileceğini,izah edilen nedenlerle;ihtiyati tedbir niteliğindeki ihtiyati haciz istemlerinin öncelikle değerlendirilmesini,davalılardan … … ve … …’e ait taşınmaz ve taşıtlara,ayrıca davalılar adına tespit edilecek taşınır ve taşınmazları 3.şahıslardaki hak ve alacaklarına;ayrıca davalıların dava dışı şirketteki hisselerine ihtiyati haczine karar verilmesini,fazlaya ait hakları saklı kalmak üzere;şimdilik 1.050.000.-USD tutarının 30.03.2007 tarihindeki döviz kuru karşılığı olan (1 $=1,3868 TL) 1.455.000.-TL alacaklarının;… yönünden;388.000.-TL’nın …’den,194.000.TL’nın …’dan, 97.000.-TL’nın …’dan,48.500.-TL’ nın …’dan olmak üzere toplam 727.500.-TL’nın 30.03.2007 tarihinden itibaren yürütülecek faizleriyle birlikte davalılardan alınarak davacı …’a verilmesine,… yönünden;485.000.-TL’nın … …’den,242.500.-TL’nin …’dan olmak üzere toplam 727.500.-TL’nin 30.03.2007 tarihinden itibaren yürütülecek faizleriyle birlikte davalılardan alınarak davacı …’a verilmesine,davalı … … yönünden anılan davalının gerek maddi olaylarda gerekse hileli işlemlerde işin başından itibaren diğer davalılarla birlikte hareket ettiğinden,diğer davalılarla birlikte sorumluluğu bulunduğundan,tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla dava konusu 1.455.000.-TL alacağın 30.07.2007 tarihinden itibaren reeskont faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini,yargılama giderleri ile vekalet ücretinin de davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı … vekilinin cevap dilekçesinde özetle;davacı vekilinin dava dilekçesinde belirttiği gibi;müvekkilinin ve diğer davalıların … Kadın Sağlığı A.Ş.nin ortağı olduklarını,şirketin 500.000.-TL sermayesinin 12.500 adet hisse karşılığı 125.000.-TL’nın müvekkiline ait olduğunu,dava dışı şirketin 22.06.2006 tarihli olağanüstü genel kurulunda sermaye artırımı yapılarak sermayesinin 2.500.000.-TL’ye çıkartıldığı,bu sermaye artırımı sonucunda müvekkilinin 62.500.-TL hisse karşılığı 625.000.-TL sermayeye sahip olduğunu,yine şirketin 12.04.2007 tarihli genel kurulunda sermaye artırımı yapılarak sermayesinin 10.000.000.- TL na çıkartıldığı, arttırılan sermayenin ¼’ünün 3 ay içerisinde,geriye kalan kısmının ise 3 yıl içerisinde ödenmesine karar verildiğini,dava dışı şirketin sermayesinin 10.000.000.-TL’ye çıkartıldıktan sonra davacılar ile müvekkil ve diğer davalılar arasında hisse devir sözleşmeleri imzalandığını,bu hisse devirlerinin şirkete sunulması akabinde de şirket yönetim kurulunca,davacıların ortaklığa kabulü yönünde 19.05.2007 tarihli 2007/11 sayılı yönetim kurulu kararı ile karar verildiğini,dava dışı şirkette hisse yapısında meydana gelen değişiklikler neticesinde,müvekkilinin dava dışı … A.Ş. nin 03.06.2009 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul toplantısı ile yönetim kurulu üyeliğinden ayrıldığını,akabinde şirket yönetim kurulu ile yaşanan ihtilaflar neticesi varılan anlaşma ile 2011 yılı Mayıs ayında devrettiğini ve şirkette ortaklığının kalmadığını,davacınn makbuz ve beyanname başlıklı 10.04.2007 tarihli belgeye dayalı olarak hileye düşürülmüş olduklarını ve şirketin ödenmemiş sermaye borcu olmadığı konusunda davalı Ercment … tarafından belge verildiğini iddia etmekte ise de,müvekkilinin davalı … …’e herhangi bir özel yetki vermediğini,ayrıca devir sözleşmesinde açıkça “Şirketimizde nominal değeri 2.500.000.-TL olan her biri 10 TL kıymetinde 625.000.- TL ödenmiş ve 1.875.000.- TL taahhüt edilip ödenmemiş 187.500.- adet payımdan 400.000.- TL değerindeki 40.000.- adedini nominal değerleri ile …’a tüm hak ve vecibeleri ile devir ve ferağ ettim” şeklinde denildiğini,dolayısıyla davacıların hisse devri esnasında şirketin ödenmemiş sermayesi olduğundan haberdar olduklarını ve aldıkları hisseler karşılığında arttırılan sermayenin %15’ini ödemekle yükümlü olduklarını bildiklerini,şirketin son sermaye artırımının 12.04.2007 tarihinde yapıldığını,bu tarihten önce şirketin 10.000.000.-TL sermayesinin olduğunu kabul etmenin mümkün olmadığı,… … tarafından 10.04.2007 tarihinde verilen yazının kendi müvekkilini bağlamayacağını,ayrıca müvekkilinin de hiçbir zaman şirketin sermayesinin 10.000.000.-TL odluğunu söylemediğini,yine davacı …’ ın 04.04.2008 tarihli genel kurulda şirket denetçisi olarak seçildiğini,şirketin bilançolarında ödenmiş ve ödenmemiş sermaye tutarlarının yer aldığını,bunu denetçi olarak da gördüğünü belirterek,müvekkilinin davacıyı yanıltma kastı ve amacı olmadığından ihtiyati tedbir talebinin reddinin gerektiğini,haksız ve mesnet yoksun davanın reddine karar verilmesini,yargılama giderleri ile vekalet ücretinin de davacılara yükletilmesini talep etmiştir.
Davalı … Vekilinin duruşmada tekrarladığı cevap dilekçesinde özetle;… vekili tarafından verilen cevapta belirtilen konulara kendisi tarafından da değinildiğinden,mükerrerlik olmaması açısından sadece farklı beyanlara yer verileceğini,cevap dilekçesinde;sermaye artırımı sonrasında hisse devirlerinin yapıldığını,davacının dava dışı şirkette denetçi olarak seçildiğini,şirket yönetiminde yaşanan anlaşmazlıklar sonucunda müvekkilinin sonradan yönetim kurulundan ayrıldığını,davacıların hile iddiasının müvekkili ile ilişkilendirilmesinin kabul edilemez olduğunu,müvekkili tarafından yapılmış herhangi bir özel yetkilendirme olmadığını,davacılar ile yapılan hisse devir sözleşmelerinde ödenmemiş sermaye bulunduğu yazılı iken,davacıların bu hususta hile yapıldığı yönündeki iddialarının mesnetsiz kaldığını,şirket yönetim kurulunun 12.04.2007 tarih ve 2007/9 sayılı sözleşme tadil tasarısına ilişkin kararından önceki tarih olan dosya kapsamına sunulan 10.04.2007 tarihli makbuz ve beyanname başlıklı belgenin düzenlenmesinin mümkün olmadığını,hisse devrinin gerçekleşmesi ve pay defterine işlenmesi sürecinde,davacıların ödenmemiş sermaye borcundan haberdar olmadıkları yönündeki beyanların kabul edilemeyeceğini,basiretli tacir davranışı göstermesi gereken davacıların hile yoluyla kandırıldıklarına yönelik iddialarının hukuki dayanağının olmadığını,davacıların dava dilekçesinde yer verdikleri hesaplamaların hatalı olduğunu,madem ödenmiş sermayenin %15’ine tekabül olarak 1.050.000.-USD gönderilmişse,bu tutarın gönderildiği tarihte 1.456.000.- L olduğunu,10.000.000.-TL nominal bedelin %15inden daha az olduğu,oysaki hisse devirlerinde devir bedelinin nominal bedelden daha yüksek olmasının piyasa koşullarında mümkün olabileceğini,davacının bir kısım davalıya atfettiği işlemlerle kendi müvekkilinin ilişkilendirilmesinin mümkün olmadığını,işlemlerin üzerinden dört yıl gibi bir süre geçtikten sonra dava beyanlarının kabul edilemeyeceğini,tüm bu nedenlerle de açılan davanın reddine,yargılama giderleri ile vekalet ücretinin de davacılara yükletilmesini talep etmiştir.
Davalı … …,… … ve … vekilinin duruşmada tekrarladığı cevap dilekçesinde özetle;müvekkilinin Balıkesir’de doktorluk yaptığını,dava dışı şirkete 2006 yılında 7.500. adet hisse ile kurucu ortak olduğunu,şirkette hiç çalışmadığını,bazı dönemler denetçilik yaptığını,davacıların kandırıldıkları iddiasının haksız ve yersiz olduğunu,müvekkilinin davacılarla doğrudan görüşmediğini,şirketin ortakları ve yönetim kurulu tarafından şirketin zor duruma girdiğini,şirkete nakit para koyacak bir grup olduğunu söylediklerini ve kendisinin sahibi olduğu 20.000 adet hisseyi satmamın kendi yararına da olacağını belirttiğini akabinde,müvekkilinin sahibi olduğu 150.000.- hissesinden 20.000 adedini …’ a devir ve temlik ettiğini,karşılığında da 200.000.-TL bedelinin ödendiğini,ayrıca davacıların hisselerini devir aldıktan sonra ve tekrar devredene kadar (2007-2009) en az 3 olağan ve olağanüstü genel kurula iştirak ettiklerini,hatta bir dönemde şirketin denetçisi oldukları düşünüldüğünde,davacıların şirketin mevcut ekonomik durumundan ve özellikle de satın aldıkları hisselerin sermaye taahhüt borcu olup olmadığından haberdar olmalarının gerektiğini,tüm bu hususların şirket kayıtları üzerinde yapılacak inceleme ile ortaya çıkacağını,19.04.2007 tarihli olan Devir ve Ferağ senedinde müvekkili …’ın sahibi olduğu 1.500.000.-TL nominal bedelli hisselerin 375.000.-TL’nin ödenmiş ve 1.125.000.-TL’nin ödenmemiş olduğunun belirtildiğini,davacıların satın aldıkları hisselerin sermaye taahhüt borcunun olduğunu bilmediklerini söylemelerinin kabul edilemeyeceğinin belirtildiğini,bir önceki beyandan farklı olarak müvekkili … …’in Bursa’da tanınmış ve bir doktor olduğunu,şirketin kuruluşundan sonra ekonomik zorluklar ortaya çıktığını,bu tarihte davacıların akrabası olan …’ın şirketle ilgilenmesi sonucunda yürütülen müzakereler ile davacı … ve …’a hisse satımı konusunda anlaşıldığını,toplam hisse bedeli olarak 1.050.000.-USD’yi müvekkilinin eşi olan … …’in hesabına göndermesi ve şirket genel müdürü olması sebebiyle parayı ortakların şahsi hesaplarına göndermesini ve hisse devir bedelini alan ortakların da varılan anlaşma gereğince bir kısım hisselerin davacılara devretmesi konusunda anlaşıldığını,müvekkilinin davacıları kandırmadığını,yanıltıcı beyanda bulunmadığını,davacıların şirket sermayesinin 2.500.000.-TL’den 10.000.000.-TL’ye çıkarıldığını bilmediklerini ve bu konuda müvekkilinin kendilerini kandırdığını,ya da 10.000.000.-TL’lik sermaye için hisse bedeli ödemesinin olmadığını iddia etmelerinin gerçekle bağdaşmadığı beyan edildiğini belirterek,açılan davanın reddine,yargılama giderleri ile vekalet ücretinin de davacılara yükletilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekilinin cevap dilekçesinde özetle;davacının davasının haksız, mesnetsiz ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu,davayı kabul etmediklerini,müvekkilinin şirket kuruluşu esnasında 5.000.- adet hisse karşılığı 50.000.-TL sermaye payına sahip olduğunu,22.06.2006 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul toplantısı ile şirket sermayesinin 2.500.000.-TL’ye çıkarıldığını,müvekkilinin 25.00.- adet hisse karşılığı 250.000.- sermaye payına sahip olduğunu,şirketin 12.04.2007 tarihli genel kurulunda sermayesinin 10.000.000.-TL’ye çıkarıldığını,son arttırılan sermayenin ¼’ünün 3 ay içinde,geriye kalanının 3 yıl içinde ödeneceğinin hüküm altına alındığını,şirket sermayesinin 10.000.000.-TL’ye çıkarıldıktan sonra,davacılar ve davalılar arasında hisse devir sözleşmelerinin imzalandığını,hisse devirlerinin yönetim kurulu kararı ile kesinleştiğini,davacılardan …’ın 2007 yılı genel kurulunda denetçi olarak seçildiğini,müvekkilinin 03.06.2009 tarihli olağanüstü genel kurulu ile yönetim kurulu üyeliğinden ayrıldığını,taraflarca yapılan hisse devir sözleşmelerinde ödenmiş ve ödenmemiş sermaye miktarları ile devredilen pay miktarlarının açıkça yazıldığını,davacıların aldıkları hisselerin karşılığında arttırılan sermayenin %15’ini ödemekle yükümlü olduklarını bildiklerini,bu nedenle … … tarafından ne zaman ve ne amaçla imzalanmış olduğunun müvekkilince bilinmeyen bir belgeye inandıkları beyanı ile iddiasının kabul edilemeyeceğini,bu hususta hisse devir sözleşmelerini ve şirket kayıt defter ve belgelerini delil olarak gösterdiklerini,dava dilekçesinin 7.numaralı bendinde şirket hisselerinin ödenmemiş olduğunun tebliğ edildiğini,17.06.2009 tarihinde öğrendiklerini,bu aşamadan sonra iz bedelle hisselerini 02.07.2009 tarihinde … …’e devrettiklerini,… …’in kendilerinin ödediği parayı iade edeceğini söylediğini,ancak daha sonra 18.03.2011 tarihli genel kurulda … …’ in ortaklık payının azaldığını öğrendiklerini ve bu şekilde hileye düşürüldüklerini anladıkları iddialarının 1 yıllık hak düşürücü süreden sonra olduğunu,izah edilen nedenlerle haksız ve dayanaksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
KANITLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME:
Dava; davacılar tarafından bir kısım davalılardan satın alınan anonim şirket hisselerinin hile ile satıldığı ve sonrasında davalı …’e devredildiği ancak devir bedelinin ödenmediği iddiasından kaynaklı alacak istemine ilişkindir.
Mahkememizce yapılan yargılama sonunda 18/12/2013 tarihinde davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Kararın davacılar tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz incelemesi Yargıtay 11.Hukuk Dairesi tarafından yapılarak, 16/06/2014 tarih, 2014/5322 esas, 2014/11469 karar sayılı bozma ilamı ile; “Dava; davacılar tarafından bir kısım davalılardan satın alınan anonim şirket hisselerinin hile ile satıldığı ve sonrasında davalı …’e devredildiği ancak devir bedelinin ödenmediği iddiasından kaynaklı alacak istemine ilişkindir.Davacılar vekili;müvekkillerinin, davalılarca, hisseleri satın alınan şirketin sermayesinin 10.000.000,00 TL olduğu, sermayenin tamamının ödendiği hususunda ikna edilerek 1.050.000,00 USD bedelle sermayenin % 15’ine denk gelen hisseyi satın aldıklarını, müvekkillerinin, hisse devri sonrasında apel borcu talep edilmesi üzerine şirket sermayesinin satın alma tarihinde 2.500.000,00 TL olduğunu ve bunun tamamının ödenmediğini öğrenerek hisse alımına aracılık eden davalı … ve … ile durumu konuştuklarını, onların, bu durumu düzeltmek için satın aldıkları hisseleri sembolik bedelle şirket ortağı …’e devretmeleri,işlemler tamamlandıktan sonra hisselerin satın alınması için ödedikleri 1.050.000,00 USD’yi müvekkillerine faiziyle iade edeceklerini söyleyip müvekkillerini ikna ettikleri, bu telkinler uyarınca müvekkillerinin hisselerini 1,00 TL gibi bir bedelle davalı …’ye devrettikleri, davalı …’in de bu hisseleri başkasına devretmesine rağmen hisse bedeli olarak ödemeyi vaad ettiği parayı ödemeyip müvekkillerini dava tarihine kadar oyaladıklarını iddia etmiştir. Mahkemece davacıların hile hukuki sebebe dayandıkları ancak en geç kendilerinden apel borcu talep edildiği tarihte hileyi öğrenmiş oldukları, bu tarih ile dava tarihi arasında bir yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Ancak hileli olduğu iddia edilen devre ilişkin bedelin 30.03.2007 tarihinde ödendiği, bu tarih sonrasında yapılan hisse devir ve ferağ senetlerinden şirketin sermayesinin 2.500.000,00 TL olduğunun ve bunun tamamının ödenmediğinin anlaşılabilir olduğu, davacıların buna rağmen dava açmayıp şirket hisselerini ellerinde tuttukları, hatta davacılardan …’ın şirkette denetçi olarak görev aldığı, sonrasında davacıların tüm hisselerini davalı …’ye devrettikleri sabittir. Bu durumda davacıların devir işlemi sonrasındaki eylemleri nedeniyle hisse alımına ilişkin tüm işlemlere icazet verdiklerinin bu itibarla davalı … ve … dışında kalan davalılardan bir talepte bulunamayacaklarının kabulü gereklidir. Mahkemece … ve … dışındaki davalılar yönünden bu gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış ise de sonucu itibariyle doğru olan kararın HUMK’nın 438/son maddesi uyarınca gerekçesi değiştirilmek suretiyle bu davalılar yönünden onanmasına karar vermek gerekmiştir.Davacılar vekilinin davalı … ve …’e yapılan hisse devrine ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;yukarıda açıklandığı üzere davacılar vekilince davalı …’e yapılan devrin muvazaalı olduğu, hisselerin gerçek bedelinin ödenmediği iddia edilerek alacak isteminde bulunmuştur. Olayları açıklamak taraflara hukuki nitelendirme hakime aittir. (HMK md 33) Mahkemece hilenin öğrenildiği tarih 16.06.2009 olarak belirtilmiş olup davalı …’ye devir işleminin 02.07.2009 tarihli temliknameler ve 21.07.2009 tarihli yönetim kurulu kararıyla yapıldığı gözetildiğinde bu iddialar yönünden mahkeme gerekçesinde denetime elverişli bir değerlendirme yapılmadığı da anlaşılmaktadır.Somut olayda davacılar vekilince hile hukuki sebebine dayanılmış ise de iddia ve iddanın ileri sürülüş biçimi karşısında hileden değil görünürde 1,00 TL’ye gerçekte ise 1.050.000,00 USD’ye muvazaalı olarak davalı …’ye devredilen pay bedelinin ödenmesi hususunda davacıların davalı … ve … tarafından oyalandıkları ve pay bedelinin davacılara ödenmediğinden söz edilecektir. Bu nedenle davanın bu iddialara ilişkin olarak ve davalı … ve … yönünden 1,050,000,00 USD tutarındaki pay bedelinin iadesi isteminden de kaynaklandığı gözetilerek, ileri sürülen bu vakıalar uyarınca ele alınıp, sonucu uyarınca bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve yazılı gerekçeyle davanın bu davalılar yönünden de reddi doğru olmamış bozmayı gerektirmiştir. ” gerekçesi ile bozulmuştur.
Bozma üzerine dosya esasa kaydedilerek bozma ilamına uyulmuştur.
Bozma üzerine mahkememizce yapılan yargılama sonunda, davalılar … ve …’e yönelik davanın da reddine, diğer davalılar yönünden verilen red kararı da kesinleşmiş olduğundan onlar hakkında tekrar karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11.HD’nin 20.10.2020 tarih ve 2018/4789-2020/4295 E/K sayılı ilamı ile; “..dairemizin, mahkemece hükmüne uyulan önceki Bozma ilamında da belirtildiği üzere; … ve … dışındaki davalılar yönünden davanın reddine dair karar kesinleşmiş ve davacılar ile davalılar … ve … arasındaki ihtilafın, hile iddiası yönünden değil, 02.07.2009 tarihinde …’ye yapılan hisse devirlerinin, iddia edildiği gibi davacılar tarafından sözleşme metninde göründüğü şekli ile muvazaalı olarak 2,00 (1+1) TL, gerçekte ise toplam 1.050.000 ABD dolarının TL karşılığı olan 1.455.000 TL’ye mi, yoksa gerçekte de 2,00 TL’ye mi devredildiği hususuna indirgenmiştir. Davacılar, davalı … yönünden, hisselerin gerçek değeri olduğunu ileri sürdükleri 1.455.000 TL’nin tamamı hakkında istemde bulunmuşlar, davacılardan Zeynep ise ayrıca …’den … ile birlikte müşterek ve müteselsilen 485.000 TL istemde bulunmuştur. Taraflar arasında, şirketin dışarıdan genel müdürü ve diğer davalı …’nin de eşi olan davalı … aracılığıyla, dava dışı … Kadın Sağlığı A.Ş’nin toplamda %15 hissesinin davacılar tarafından (…’ın %7,5, …’ın %7,5), … dışındaki tüm davalı şirket hissedarlarından 19.04.2007 tarihli devir sözleşmeleri ile satın alındığı, pay bedellerinin karşılığı olarak toplamda 1.050.000 ABD dolarının davacıların yakını … tarafından devreden davalılar hesabına 30.03.2007 tarihinde önce davalı …’e, onun da hisseleri oranında devreden hisse sahiplerine ilettiği, aradan geçen yaklaşık iki yıllık süreden sonra yine … aracılığıyla davacıların toplam %15 hisselerini (75.000+75.000=150.000) 02.07.2009 tarihli sözleşmeler ile görünüşte 1,00 TL’ye …’in eşi davalı …’ye devrettikleri, bu devrin şirket yönetim kurulunda 21.07.2009 tarihinde onaylanarak kesinleştiği, …’nin ise hemen akabinde 24.07.2009 tarihinde 150.000 hissenin tamamını Şaziye isminde üçüncü kişiye devrettiği hususlarında bir görüş ayrılığı bulunmamaktadır. Bir sözleşme yapılırken tarafların gerçek iradelerini üçüncü kişilere karşı gizlemek amacıyla, görünürde başka bir beyanda bulundukları sözleşmelere muvazaalı sözleşmeler denilmektedir.Bir sözleşmedeki muvazaa hususu sözleşmenin niteliğine ve tamamına ilişkin olabileceği gibi, sözleşmede yer alan bedele ve diğer bazı şartlara ilişkin de olabilir. Muvazaa sözleşmenin bazı şartlarına ilişkin ise kısmi muvazaadan söz etmek gerekir (İsmail Atamulu, Muvazaa, Adalet, 2017, s.59).Muvazaa bahsi, TBK’nın 19.maddesi (eBK 18) uyarınca, “Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır. Borçlu, yazılı bir borç tanımasına güvenerek alacağı kazanmış olan üçüncü kişiye karşı, bu işlemin muvazaalı olduğu savunmasında bulunamaz” şeklinde düzenlenmiş, Kanun’un gerekçesinde ve öğretide ise muvazaanın hukuki sonucu butlan olarak ifade edilmiştir (Ahmet Kılıçoğlu, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 16.Bası, s.172).HMK’nın 200 vd. maddesindeki düzenlemelerden hareketle, bedelde muvazaa iddiaları dahil, taraflar arasında muvazaanın aksinin yazılı delille ispatlanması gerekmekte olup, tek başına tanık beyanı ile ispatı mümkün değildir. Bununla birlikte delil başlangıcının bulunması halinde HMK’nın 202.maddesi uyarınca, senetle ispatı gereken bir hususun tanıkla ispatı da caiz görülmüştür.TBK’nın 116. maddesi uyarınca, borçlu, borcun ifasını veya bir borç ilişkisinden doğan hakkın kullanılmasını, birlikte yaşadığı kişiler ya da yanında çalışanlar gibi yardımcılarına kanuna uygun surette bırakmış olsa bile, onların işi yürüttükleri sırada diğer tarafa verdikleri zararı gidermekle yükümlüdür.Somut olayda, mahkemece, davacılar ile davalı … arasında, dava dışı … A.Ş.’nin toplam %15 oranına tekabül eden 150.000 adet hissesinin davalı …’ye devrine konu 02.07.2009 tarihli sözleşmelerde, hisse bedelinin muvazaalı olarak gösterildiği, görünüşte her bir davacı yönünden 1,00 TL, toplamda 2,00 TL olan hisse bedellerinin, gerçekte hisseleri satın alırken ödedikleri 1.050.000 ABD doları karşılığı 1.455.000 TL olduğu hususunun davacılar tarafından yazılı delille ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, dosyada bulunan davalı … tarafından hem şahsı hem de şirket adına imzalı olarak davacılara verilen ve hisse senetlerinin bedelini gösteren “Makbuz ve Beyanname” başlıklı belgenin, keza davalı …’nin imzasını da içeren ve yine şirket hisse bedelini gösteren 19.04.2007 tarihli “Devir–Ferağ Senedi”başlıklı belgenin yazılı delil veya delil başlangıcı olarak değerlendirilip değerlendirilmeyeceği, bu yazılı delillerle birlikte tanık beyanlarının değerlendirilmesinin gerekip gerekmediği, ayrıca davalıların karı koca ve birlikte yaşayanlar olarak … ve …’in bir haksız fiil sayılan kısmi muvazaalı (bedel yönünden) sözleşmenin tanziminde ve icrasında birlikte veya vekil/yardımcı şahıs sıfatıyla hareket edip etmedikleri, bu nedenle talep miktarıyla sınırlı olarak birlikte sorumlu olup olmadıkları hususları değerlendirilmeksizin eksik incelemeye dayalı ve hatalı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi olmamış, davacıların karar düzeltme istemlerinin kabulü ile 2.06.2018 tarih ve 2016/9372 E. – 2018/4449 K. sayılı onama ilamının kaldırılarak..” mahkeme hükmünün davacılar yararına bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkememizce dosya yeniden esasa kaydı yapılarak, Yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verilerek, bozma ilamı doğrultusunda yargılamaya devam edilmiştir.
Dinlenen davacı tanığı … beyanında; 2007 yılında Bursa Şevket Devlet Hastanesi’ne Beyin Cerrahı olarak atandığını,hastanede kendisi gibi doktor olarak çalışmakta olan arkadaşları olan davalılar …, …,…,…,… ve …’in … Hastanesi adında bir hastane kurduklarını paraya sıkışık olduklarını ortak aradıklarını söylemeleri üzerine,kendisinin Bursa’da tanınmış bir işadamı olan kayınpederi …’a durumu anlattığını,onun da eşi ve eşinin kuzeni adına hastaneye yatırım amaçlı olarak ortak olabileceğini söylediğini,kendisinin durumu tekrar dortor arkadaşlarına anlattığında,onların da kayınpederi gibi tanınmış bir insanın hastaneye ortak olmasından dolayı mutluluk duyacaklarını söylediklerini,bunun üzerine kayınpederinin 1.050.000 USD’yi …’in banka hesabına yatırdığını,bu sırada kendilerine bu paranın ödenmiş ve ödenmemiş %15 sermayenin karşılığı olduğunu ve bir daha ödeme yapmayacaklarının söylendiğini,inşaat devam etmekte olduğu için hastane ile pek ilgilenemediklerini,bu arada kendisinin şarka askerlik görevi nedeniyle tayininin çıktığını,Şırnak’da 1 yıl kadar görev yapıp geldiğini,daha sonra hastane açıldığını,ancak hastanenin 4 ortağı … ve … hariç diğer 4 ortağı hastanenin zarar ettiğini kendilerine haciz gelebileceğini belirterek hisselerini devir ettiklerini,hisseleri satın alan ortak … Hanımı hastanede lokomotif kadın doğum uzmanı olarak eşi … Bey’inde hastanenin kordinatörü olarak görevlendirdiğini,birgün kendilerine eksik sermaye borcunu tamamlamaları için ihtar geldiğinde,hastanenin muhasebesine uğradıklarında, kendilerine hastanede %15 hissedar olarak göründüklerini,ancak yatırılan paranın 300.000,00.TL ve 400.000,00.-TL kadar olduğunu,%15 hissenin 1.500.000,00.-TL olduğunu,eksiği tamamlamalarının gerektiğini,aksi takdirde icra takibi yapacaklarını söylediklerini,kendilerinin de bunun üzerine aracı olarak … ve … Hanımla görüştüklerini,onların da kendilerine kuruluş aşamasında bir takım kalemleri hesaba dahil etmediklerini,diğer hissedarlardan almış oldukları hisseye karşılık,kendilerinden alınan paranın bir miktarını bunlara dağıttıklarını,bu nedenle eksik ödemelerinin görüldüğünü,ancak hastanenin durumunun çok iyi olduğunu,kendilerinin de hastanenin büyük hissedarı ile iyi ilişkiler içinde olduklarını,eşine ait hissenin kendilerine devri halinde kayınpederinin göndermiş olduğu 1.050.000 USD’yi kendilerine ödeyeceklerini söylediklerini,kendileriyle çok yakın arkadaşlık ilişkileri olduğundan dolayı,güvenerek eşinin ve diğer davacının üzerine görünen hisseyi … Hanıma devir ettiklerini,karşılığında herhangi bir belge almadıklarını,zaman içerisinde … Hanım ile görüştüklerinde,kendilerine hastanenin durumunun çok iyi olduğu yönünde iyi şeyler söylediğini,ancak daha sonra … Hanım ve eşi … Beyin hastaneden ilişiğini kestiklerini öğrenince,2011 yılının Mart ayında hastanenin muhasebecisine gittiklerini,muhasebecinin kendilerine … Hanımın davacılardan aldığı hisseyi ertesi günü hastanenin büyük ortağına devir ettiğini söylediğinde,durumun farkına varıp avukatları ile görüştüklerini beyan etmiştir.
Dinlenen davacı tanığı … beyanında;2009 yılında … Hastanesi’nde Muhasebe Müdürü olarak görev yaptığını,dava konusu ile ilgili olarak tek bildiğinin davacıların hisselerinin …e devir ettiği olduğunu,bildiği kadarı ile bu devir işleminin bila bedel olarak yapıldığını,bu devirden 1-2 gün sonra da … Hanımın bu hisseleri şirketin büyük ortağı … Demircioğlu veya …’a devrettiğini, davacıların hisselerinin neden bedelsiz olarak devir ettiklerini bilmediğini,ancak o dönem büyük ortakların kardeşi olan … Beyin talebi üzerine sermaye taahhüt borcunun tamamlanması yoluna gidildiğini,bu nedenle davacılardan da sermaye taahhüt borcunu yerine getirmesinin talep edildiğini, davacıların hisselerinin devirlerinin de bundan sonra gerçekleştiğini,Nurettin Bey’e niye bedelsiz devir yaptıklarını sorduğunda,kendisine “biz daha sonra halledeceğiz ve ayrıca … Bey ve biz bu konuyu çözeriz” dediğini,genel kurul toplantılarına katıldığını,2009 yılında yapılan genel kurul toplantısına davacıların da katıldığını,şirketin ekonomik durumunun kötü olduğundan,davacıların da haberi olduğunu,ancak dava dışı Hacıbey ailesinin şirketi aldıktan sonra şirketin ekonomik durumunun iyiye gitmeye başladığını,davacıların hisse devrinin de şirketin ekonomik durumun iyileşmeye başladığı dönemde olduğunu,bu dönemde şirketin kendi özvarlığı ile işleri çevirir duruma geldiğini beyan etmiştir.
Dinlenen davacı tanığı … beyanında;damadı olan ve Şevket Yılmaz’ın hastanesinde çalışan …’ın kendisine hastanede bir grup kadın doğum uzmanı doktorların bir araya gelerek,… Hastanesini kurduklarını ve bu hastaneye yeni bir ortak aradıklarını ve kendisini de ortak etmek istediklerini söylemesi üzerine,daha önceden tanığı Dr…. Beyi telefon ile arayarak işin aslını sorduğunu,kendisine eşinin de dahil olmak üzere beş doktorun bir araya gelerek bu hastaneyi kurduklarını,üç dönüm arazi üzerine yaklaşık 10.000 metre karelik inşaat yapacaklarını ve bu inşaatın değerinin yaklaşık 15.000.000,00.-TL civarında olduğunu söylediğini,kendisi de müteahhit olduğu için,yapılan bu inşaatın bedelinin 15.000.000,00.-TL olacağına kanaat getirdiğini,kızını buraya %7,5 hisse ile yeğeni Kubilay’a ise % 7,5 olarak ortak olmasını istediğini ve yeğeni ve kızının hissesine karşılık 1.100.000.-Dolar’ı Ankara’dan Akbank aracılığı ile Dr…. beyin hesabına gönderdiğini,aradan bir müddet geçtikten sonra hastane ortakları arasında sorunlar olduğunu duyunca birkaç kez Dr…. bey ile telefon ile görüştüğünü,tüm görüşmelerinde kendisine sorun olmadığını söylediğini,ancak daha sonra hatırlamadığı bir tarihte,kendisine şirketin %51 hissesini yabancıların aldığını,kendisinin ve kızının onlar ile uğraşamayacağını söyleyerek,bizden hisselerinin de kendilerine devir etmelerini istediğini,kendisinin talebi makul görerek hisseleri devir etmeyi kabul ettiğini ve kızının ve yeğeninin şirkete giderek hisselerini Dr….’in hanımı …’e devir ettiğini,konuşmaları sırasında … Beyin kendisine,”ben senin yatırdığın paranın miktarını biliyorum ödeyeceğiz,ancak biraz zaman tanı bana” dediği için para konusunda kendisini sıkıştırmadığını,bu şekilde bir müddet daha bekledikten sonra yaptığı araştırmada Dr. … Bey ve eşinin şirketteki hisselerini devir ederek şirketten ayrıldıklarını öğrendiğini,daha sonra yasal yollara müracaat ettiklerini,kendi bilgisinin bundan ibaret olduğunu,… Bey’e Ankara’dan 1.050.000 Dolar havale ettiğini,geriye kalan 50.000 Doları ise … Bey’in muayehanesinde elden verdiğini,şirketin ilk kurucuları olan beş doktorun bir arada bulunduğu sırada,kendisine … Bey’in,şirketin sermayesinin 10.000.000.-TL olacağını, benden 1.100.000 Dolar aldıkları taktirde şirketin %15”ini ortak edeceklerini söylediğini,hatta bir ara,kendisinin … Bey’den,kendisine hem sözlü söylüyorsun dünyanın bin bir türlü hali var dediğinde,… Bey’in kendisine imzalı bir kağıt daha verdiğini,kendisinin hastaneyi kuran beş doktorun devletteki işlerini bırakıp bu işe yönelmeleri nedeni ile en azından kendilerini geçindirmek için bile olsa bu hastaneyi çalıştıracaklarını umarak bu parayı verdiğini,bu nedenle ticaret sicilden bir araştırma yapmadım dediğini beyan etmiştir.
Dinlenen tanık … beyanında;… Kadın Sağlığı A.Ş’nin 2006 tarihindeki kuruluş beyannamelerini hazırladığını ve 2008 yılına kadar şirketin inşaatının bitip faaliyetine geçiş tarihine kadar şirketin muhasebecisi olarak görev yaptığını,2008 yılında ise bu görevinden ayrıldığını,şirketin ilk kuruluşunda ortaklar …,…,…,… ve …’ın kurucu ortak olarak yer aldığını ve şirketin ilk kuruluş sermayesinin 500.000,00.-TL olduğunu,ancak daha sonra,hatırlayamadığı tarihlerde şirketin sermayesinin önce 2.500,00.-TL sonra 10.000.000,00-TL çıkartıldığını,davacıların şirkete ortak olduklarını bildiğini,hatta devir aldıkları hisseyi deftere işlediğini,ancak ne kadar hissedar olduklarını ve ne kadar para gönderdiklerini bilemediğini,kendisinin bilgisinin bundan ibarettir olduğunu,ayrıca … …’in şirkete ortak olmadığı halde,bu işlerden anladığı için kendisinin şirkete müdür olarak atandığını ve … …’in ortaklardan aldığı parayı muhasebeleştirirdiğini,kendisinin davacıların para gönderdiklerini görmediği gibi şirkete ne kadar para yatırdıklarını da hatırlamadığını beyan etmiştir.
Dosya konusunda uzman SMMM bilirkişi …’e tevdii edilmiş,bilirkişiden aldırılan 11/02/2013 hakim havale tarihli raporda; … … tarafından imza edilen belgeye mahkememizce itibar edilmesi durumunda,davacıların sadece ödenmiş sermaye paylarını devraldıklarını,ödenmemiş sermaye paylarının davalılara ait olduğunun kabul edilmesi gerekeceğini,hisse devir-ferağ senetlerine itibar edilmesi durumunda ise davacıların hem ödenmiş hem de ödenmemiş sermaye paylarından orantılı olarak hisse devir aldıklarının kabul edilmesi gerekeceğini,bu durumda davacıların her birinin 187.500.-TL ödenmiş sermaye 562.500.-TL ödenmemiş sermaye devraldıklarının kabul edilmesi gerekeceğini,değinilen orantılı hisse devri sonucunda davacıların toplam 387.500.-TL ödenmiş sermaye karşılığında toplam 1.050.000.-USD (yaklaşık 1.500.000.-TL) ödemiş olacaklarını, bu durumda ödenen bu paranın hisselerin değerinin 4 katı olacağını,hisse devir bedelinin ortaklarca dilediği fiyattan satılabilmesinin mümkün olmasına rağmen rasyonel davranışın piyasa rayicine uygun fiyattan satılmasını ve aynı zamanda da diğer taraf açısından piyasa rayicine uygun fiyattan satın alınmasının söz konusu olması gerektiğini,bu durumda mahkemizin gerek duyması durumunda hisse devir tarihinde şirketin piyasa rayiç değerinin ne olduğunun araştırılması gerektiğini bildirmiştir.
Dosya,konusunda uzman Ticaret Hukuku uzmanı Doç.Dr…. ve Muhasebeci Öğr.Gör….’a tevdi edilmiş,bilirkişi heyetinden aldırılan 09/07/2013 havale tarihli bilirkişi raporunda;davacı pay sahipleri … ve …’ın … A.Ş’ye ait 10.000,.000,00.-TL sermayenin %15’lik kısmına tekabül eden payları alım sürecinde,davalılardan …’in diğer davalıları temsil ettiğini,şirket sermayesinin ödenmiş olduğu yönünde yanlış bir kanaat oluşmasına neden olduğunu ve bu durumun eBK’nın 28 anlamında hile teşkil ettiğini, ortak olunan şirketin denetleme kuruluna davacı …’ın 04.04.2008 tarihinde denetçi olarak seçildiği,TK 53.madde gözönüne alındığında,davacının şirketin sermayesinin tümünün ödenmiş olmadığını fark etmesi gerektiği gibi,yönetim kurulunun apel çağrısına ilişkin ilanın 16.06.2009 tarihinde yapıldığı,davacıların en azından bu tarih itibarıyla şirketin sermayesinin tamamının ödenmemiş olduğunu fark etmesi gerektiğini,bu nedenle ancak eBK 31’e göre hilenin bir yıllık hak düşürücü süre içinde ileri sürülmesi gerekirken, bunun yapılmamış olması nedeniyle davanın reddine karar verilmesini bildirmişlerdir.
Davacı tarafından dosyaya ibraz edilen Prf Dr … imzalı hukuki mütalaada;davanın hile iddiasına dayalı olduğunu,BK 31 maddesi uyarınca hilenin öğrenilme tarihinden itibaren davanın 1 yıllık süre içerisinde açılması gerektiğini belirtmiştir.
Davalı tarafından dosyaya ibraz edilen Prf Dr … imzalı hukuki mütalaada;davanın 6762 sayılı TTK’nın 306-309,f/2 maddesi uyarınca 2 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğunu ve zararın ve failin öğrenildiği tarih olan 02.07.2009 tarihinden dava tarihine kadar bu sürenin dolmadığını,bu maddelerin uygulanmayacağı düşünülse bile BK126/f.1.b.4 maddesi uyarınca davanın 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğunu ve dava tarihi itibarıyla bu sürenin dolmadığını belirtmiştir.

Davacı iki hususta hile ile kandırıldığını ileri sürmüştür.
Birincisi hisse senedi devir alınırken, sermayenin 10.000.000 TL’ye yükseltilmemesine rağmen yükseltilmiş iddiası ile hisse devri yapıldığını iddia etmektedir.
Bu iddia ile ilgili olarak 2 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği yönündeki karar davalılar …, …, …, … yönünden kararın hileli olduğu iddia edilen devre ilişkin bedelin 30.03.2007 tarihinde ödendiği,bu tarih sonrasında yapılan hisse devir ve ferağ senetlerinden şirketin sermayesinin 2.500.000,00 TL olduğunun ve bunun tamamının ödenmediğinin anlaşılabilir olduğu, davacıların buna rağmen dava açmayıp şirket hisselerini ellerinde tuttukları, hatta davacılardan …’ın şirkette denetçi olarak görev aldığı, sonrasında davacıların tüm hisselerini davalı …’ye devrettikleri sabit olduğunu bu durumda davacıların devir işlemi sonrasındaki eylemleri nedeniyle hisse alımına ilişkin tüm işlemlere icazet verdiklerinin bu itibarla davalı … ve … dışında kalan davalılardan bir talepte bulunamayacaklarının kabulünün gerektiği belirtilerek, bu davalılar hakkında verilen red kararın gerekçesini değiştirmek suretiyleYargıtay 11.Hukuk Dairesinin 2014/5322 esas-2014/11469 karar sayılı kararıyla onadığı için bu davalılar hakkındaki karar kesinleşmiştir. Bu nedenle bu davalılar hakkında yeniden hüküm kurulmamıştır.
Davalı … ve … yönünden ise, hisselerin 2,00 TLye gerçekte ise 1.050.000,00 USD’ye muvazaalı olarak davalı …’ye devredildiği, davalı … ve … tarafından oyalanarak ve pay bedelinin davacılara ödenmediği belirtilerek davanın ileri sürülen bu vakıalar ele alınıp sonucuna göre karar verilmesi gerektiği belirlenmiştir.
Dava dışı … Kadın Sağlığı A.Ş’nin %15 hissesinin davacılar tarafından (Kubilay %7,5, Zeynep %7,5) şirketin dışarıdan genel müdürü ve diğer davalı …’nin eşi olan …’in aracılığıyla … dışındaki tüm davalılardan 19/04/2017 tarihli devir sözleşmeleriyle satın alındığı,pay bedellerinin karşılığı olarakta toplam 1.050.000 USD’nin davacılar yakını … tarafından devreden davalılar hesabına 30/03/2017 tarihinde önce davalı …’e,onunda hisseleri oranında devreden hisse sahiplerine ilettiği,aradan geçen yaklaşık iki yıllık süreden sonra yine … aracılığıyla davacıların toplam %15 hisselerini (75.000+75000=150.000) 02/07/2009 tarihli sözleşmeler ile görünüşte 2,00 TL’ye …’in eşi …’ye devrettikleri,bu devrin şirket yönetim kurulunda 21/07/2009 tarihinde onaylanarak kesinleştiği, …’nin ise hemen akabinde 150.000 hissenin tamamını Şaziye isimli üçüncü kişiye sattığı şüphesizdir.
Davacılar vekili dilekçesinde hile hukuki sebebine dayanmış ise de,iddianın ileri sürülüş şeklinden hileden değil, görünürde 2,00 TL’ye gerçekte 1.050.000 USD’ye muvaazalı olarak davalı …’ye devredilen pay bedelinin ödenmesi hususunda davacıların, davalılar … ve … tarafından oyalandıkları iddialarına dayandırıldığından hukuki nitelendirme olarak bu iddialar muvaaza olarak kabul edilmiştir.
HMK 200 maddesi uyarınca bedelde muvazaa iddiası dahil olmak üzere taraflar arasındaki muvazanın aksi ancak yazılı delille ispatlanabilir.Bununla birlikte HMK 202 md uyarınca delil başlangıcının bulunması halinde senetle ispatı gereken bir hususun tanıkla da ispatı mümkündür.
Yine TBK 116.maddesi uyarınca, borçlu borcun ifasını veya bir borç ilişkisinden doğan hakkın kullanılmasını, birlikte yaşadığı kişiler yada yanında çalışanlar gibi yardımcılarına kanuna uygun surette bırakmış olsa bile, onların işi yürüttükleri sırada diğer tarafa verdikleri zararı gidermekle yükümlüdür.
Davalı … tarafından hem şahsı hem de dava dışı şirket adına imzalı olarak davacılara verilen ve hisse senetlerinin bedelini gösteren “Makbuz ve Beyanname” başlıklı belge ile davalı …’nin imzasını da içeren ve yine şirket hisse bedelini gösteren 19.04.2007 tarihli “Devir–Ferağ Senedi” başlıklı belge davalıların eli ürün olduğu, bu belgeler yazılı delil başlangıcı mahiyetinde belgeler olup, dinlenen tanık beyanlarıyla ve içeriğinde bedelde muvazaa yapıldığı açıkça yazan 02/07/2009 tarihli temliknameler birlikte değerlendirildiğinde hisse bedelinin muvazaalı 1’er TL olarak gösterildiği ve dava dışı şirketin %15 oranına isabet eden 150.000 adet hissenin gerçekte satış değerinin 1.050.000 USD karşılığı 1.455.000 TL olduğu kabul edilmiştir.
Davalılar … ve … karı koca ve birlikte yaşamaktadırlar. Tüm tanık anlatımlarından dava dışı şirketin dışarıdan müdürü olan davalı …’in davacıların baştan itibaren hisse alımlarında ve daha sonra haksız fiil sayılan kısmi muvazaalı (bedel yönünden) sözleşmenin tanziminde eşi …’yle birlikte hareket ettiklerinden davalılardan …’te davacılara karşı sorumludur.
Davalılardan … yönünden tazminata hükmolunurken taleple bağlılık kuralına uyulmuştur.
HÜKÜM: Açıklanan nedenlere, yasal ve hukuksal gerekçeye, dosyadaki kanıtlara göre;
1-Davalılar … …, … … ve …’a karşı açılan davanın reddine ilişkin karar kesinleştiğinden bu davalılar yönünden tekrar karar verilmesine yer olmadığına,
2-1.455.000,00-TL’nin (davalı … 485.000,00-TL’sinden davacı …’e karşı sorumlu olmak kaydıyla) dava tarihi olan 24/06/2011 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalılar … ve …’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine,
3-Alınması gereken 99.391,05-TL harcın peşin alınan 21.606,75.-TL’nin mahsubu ile fazla alınan 77.784,30 -TL harcın davalılar … ve …’ten tahsiline,
4-Davacılar yararına ölçümlenen 83.725,00-TL vekalet ücretinin (davalı … 41.300 TL’sinden sorumlu olmak kaydıyla) davalılar … ve …’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine,
5-Davalılar … …, … … ve … yararına vekalet ücretine ve masrafa ilişkin ilk karar kesinleştiğinden yeniden karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davacılar tarafından yapılan aşağıda dökümü yazılı 2.486,45 -TL yargılama gideri ile peşin alınan 21.606,75 TL harcın davalılar … ve …’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine,
7-Taraflarca yatırılan gider avansından artan kısmın, HMK’nın 333.maddesi uyarınca,kararın kesinleşmesinden sonra ve istek halinde taraflara iadesine,
Dair; taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde Yargıtay yolu açık olmak üzere karar verildi. 17/03/2021

Başkan … Üye … Üye … Katip …
¸E-imzalıdır. ¸E-imzalıdır. E-imzalıdır. ¸E-imzalıdır.

Davacı gideri,
203,30 TL ilk gider,
148,55 TL keşif harcı,
1.800,00 TL bilirkişi ücreti,
334,60 TL tebligat ve posta gideri,
2.486,45 TL toplam gider,