Emsal Mahkeme Kararı Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/294 E. 2022/182 K. 24.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
BURSA
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/294
KARAR NO : 2022/182

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – T.C.N…. –
VEKİLİ : Av. … –
DAVALI : … – T.C.N…. – …

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 05/04/2021
KARAR TARİHİ : 24/02/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 28/02/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA VE SAVUNMA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Müvekkilinin ile davalı borçlu arasında bir süredir devam ctmekte olan ticari ilişki bulunduğunu, müvekkili ile aralarında olan bu ticarete dayanarak davalıya bankadan ürün satın alma bedeli olarak dört ayrı havale gerçekleştirdiğini ancak davalı tarafından malların müvekkiline teslim edilmediğini, banka dekontlarında da icra takibine konu miktarda alacağının olduğunu, davalı ile yapılan görüşmeler sonucunda borç ödenmemiş olduğundan alacağına kavuşabilmesi için Bursa 20. İcra Müdürlüğünün 2020/… esas numaralı dosyası ile borçlu aleyhine takip başlatıldığını, davalı borçlu tarafından söz konusu icra takibine haksız ve kötü niyelli bir şekilde itiraz edilmiş ve takip durdurulduğunu, dava ikamc edilmeden önce 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu uyarınca ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan arabulucuya başvuru zorunlu olduğundan, dava şartı yerine getirilmiş ve arabulucuya başvurulduğunu, davalı tarafa toplartı gün, yer ve saati usulüne uygun bildirildiğini ancak kendisi toplantıya katılmadığını, dolayısıyla arabuluculuk görüşmesi de sonuç vermediğini ve davalı ile uzlaşılamadığını, davalı ile görüşmelerin sonuç vermemesi üzerine huzurda görülmekte olan davayı ikame etme zorunluluğumuz hasıl olduğunu, banka dekontlarında da müvekkilimizin basiretli bir tacir gibi davranarak “Susam Tahin Bedeli” açıklamaları ile havaleleri yaptığını, davalının haksız ve kötü niyetli olarak hareket ettiğini gösterdiğini, bu nedenlerle itirazın iptali ile takibin devamına, alacağın %20’den az olmamak şartıyla icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine talep ve dava etmiştir.
Davalı cevap dilekçesinde özetle: Davacı tarafın haksız kazanç düşüncesi ile Bursa 20. İcra Müdürlüğü’nün 2020/… Esas sayılı dosyası ile aleyhime icra takibi başlattığını, kötü niyetli olarak açılan iş bu takibe yasal süresi içerisinde itiraz ettiğini, davacı taraf takibe konu dekontlardaki paraları dava dışı … isimli kişiden mal alınması için gönderdiğini, kendisinin de …’un çalışanı olduğunu, davacıya malları teslim ettikten sonra davacının benim hesabıma gönderdiği paraları aynı gün veya ertesi gün banka yolu ile …’un hesabına gönderdiğini, … tüm bu malların faturasını …nin firması adına kestiğini, davacı davayı kötü niyetli olarak ve haksız kazanç elde etme düşüncesi ile ikame ettiğini, teslim aldığı malları teslim almamış gibi davranarak dava açtığını, bunun sebebi Bursa 15. Ağır Ceza Mahkemesi’nde kendisinin sanık olduğu benim de müşteki olduğum dosya olduğunu, …’un çalışanı olarak söz konusu tahin ve susamları …’nin talebi üzerine onun firmasını getirdiğini, malları teslim alınca da sözleşme-irsaliye-fatura vb. Evraklar … tarafından imzalanarak bana verilmekte bende …’un sahibi olduğu … isimli firmaya, muhasebecisine verdiğini, zaten dava konusu 67.500,00 TL tutarındaki dekontun açıklamasında … benim için “Tahin Susam Firması Çalışanı” olarak açıklamada bulunduğunu, buna ilişkin yazılı deliller temin edildikten sonra dosyaya sunulacağını, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
Dava dilekçesi, cevap dilekçesi, tarafların karşılıklı beyan dilekçeleri, banka dekontları, icra inkar belgesi, yazılan müzekkere cevapları ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE HUKUKİ SONUÇ:
Dava, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 67. Maddesine göre açılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı tarafından tarihinde ilamsız takip talebinde bulunmuştur. İcra Dairesi tarafından davalı borçluya ilamsız takiplerde ödeme emri tebliğ edilmiş ve davalı tarafından yasal süre içinde borca itiraz etmiştir.
Bilindiği üzere 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4. maddesinde mutlak ticari davalar: [(1) Her iki tarafında ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları (Ek ibare: 26/06/2012-6335 S.K./1. m.) ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın;,
a) Bu Kanunda,
b) Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969. maddelerinde,
c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580. maddelerinde,
d) Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta,
e) Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde,
f) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava (Ek ibare: 26/06/2012 – 6335 s. K. 1. m.) ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır] şeklinde düzenlenmiştir.
Bunun yanında, TTK’nın 21. maddesi gereğince her iki tarafın tacir olması ve tarafların ticari işletmesi ile ilgili olan davalar, taraflardan birinin ticari işletmesiyle ilgili olması kaydıyla Borçlar Kanununun havale hakkındaki 457 – 462 ve vedia hakkındaki 463 – 482. maddelerinde düzenlenen hususlardan doğan nispî nitelikteki ticari davalar yönünden de ticaret mahkemesi görevlidir.
Türk Ticaret Kanununun 4. maddesinde, bu Kanundan doğan hukuk “davalarının” ticari dava sayıldığı, aynı Kanunun 5. maddesinin ikinci fıkrasında, bir yerde ticaret mahkemesi varsa asliye hukuk mahkemesinin vazifesi içinde bulunan ve bu kanunun 4. maddesi hükmünce ticari sayılan “davalara”, ticaret mahkemesinde bakılacağı hususları düzenlenmiştir.
O halde toplanan delillerden somut olayda, davacı tarafından davalı ile mal alım satıma dair ticari ilişki kapsamında avans ödemeleri yapıldığını ancak malların teslim edilmediğinden ödenen bedellerin iadesinin istenildiğini, davalı ise davacının iddilarını kabul etmediği, … çalışanı olduğunu, dava dışı … ile davacı arasında ticari ilişki olduğunu, malların teslim edildiğini, faturaların … tarafından düzenlendiğini, ödemelerin …’ a yapıldığı ileri sürülmekle, uyuşmazlık taraflar arasında ticari mal alım satımına dair akti ilişkinin kurulup kurulmadığı, ödemelerin bu satış sözleşmesinden kaynaklanıp kaynaklanmadığına dair olduğu anlaşılmakla yukarıda açıklandığı üzere ticari satıma dair alacak davasının mutlak ticari davalardan olmadığı açıktır.
Diğer yandan davanın nispi ticari dava olması için her iki tarafın tacir olup mal alım ve satımın tarafların ticari işletmeyle ilgisinin bulunması zorunludur. Bu durumda davacı tacir ise de, davalının gerçek kişi olduğu ve … çalışanı olduğu belirtilerek tacir olmadığı iddia edilmektedir.
Davalının tacir sayılması için, bilindiği üzere TTK’nın 12. maddesinde “Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir. Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır. Bir ticari işletme açmış gibi, ister kendi adına, ister adi bir şirket veya her ne suretle olursa olsun hukuken var sayılmayan diğer bir şirket adına ortak sıfatıyla işlemlerde bulunan kimse, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı tacir gibi sorumlu olur.” hükmü ile anılan Yasa’nın 11. maddesinde “Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterilir.” Yine TTK’nın 15. maddesinde de “İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11. maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.” düzenlemesi bulunmaktadır. Yargıtay yerleşik uygulamaları gereğince, bir kimsenin Vergi Usul Kanunu’na göre esnaf sayılması, TTK yönünden de esnaf kabul edilmesini gerektirmez. Ticaret siciline ya da Oda’ya kayıtlı olmamak da tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez.
Mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1463. maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 18.06.2007 tarihinde kararlaştırılıp, 21.07.2007 tarih ve 26589 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 2007/12362 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında esnaf – tacir ayırımının nasıl yapılacağı belirlenmiştir.
6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 10. maddesinde ticari işletmeler hakkında 6102 sayılı TTK’nın 11/2 madde ve fıkrasında öngörülen Bakanlar Kurulu kararı çıkarılıncaya kadar yürürlükte bulunan düzenlemelerin uygulanacağı belirtildiğinden Bakanlar Kurulu kararının uygulanmasına devam edilerek esnaf ve tacir ayrımının anılan kararda belirtilen kıstasların değerlendirilmesi suretiyle yapılması gerekecektir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında, davalının Bursa Esnaf ve Sanatkarlar Sicil Müdürlüğünde ve ticaret sicil müdürlüğünde kaydının olmadığı, Bursa Vergi Dairesinin vergi kaydında işe başlama tarihinin 27/04/2020 tarihi olup 2019 yılına ait vergi kaydının bulunmadığı sabit olduğundan , davalının tacir olmadığı anlaşılmakla açılan davanın nispi ticari davada sayılamayacağından mahkememizin görevsizliğine Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğuna karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlere,
1-Davanın görev, dava şartı noksanlığı sebebiyle usulden reddine, mahkememizin görevsizliğine, BURSA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNİN görevli olduğuna,
2-HMK’nun 20 maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde talep halinde dosyanın Bursa Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine, talep olmadığı takdirde dosya üzerinden davanın açılmamış sayılmasına dair karar verilmesine,
3-HMK’nın 331. Maddesine göre yargılamanın görevli mahkemede devam etmesi halinde yargılama giderlerin görevli Bursa Asliye Hukuk Mahkemesince taktirine, yargılamanın görevli mahkeme de devam etmediği taktirde talep üzerine mahkememizce dosya üzerinden yargılama giderlerinin tespiti ve hükmedilmesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren HMKnın 341. Ve 345. Maddeleri gereğince 2 haftalık yasal süre içinde Bursa Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 24/02/2022

Katip …
¸e-imzalıdır.

Hakim …
¸e-imzalıdır.

Güvenli elektronik imza ile onaylanmıştır.
Aslının aynı olduğu tasdik olunur.
Katip …
¸E-imzalıdır.