Emsal Mahkeme Kararı Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/1225 E. 2022/1019 K. 29.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BURSA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/1225 Esas – 2022/1019
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
BURSA
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/1225 Esas
KARAR NO : 2022/1019

HAKİM :
KATİP :

DAVACILAR : 1- … – ……….
2- – …..
VEKİLİ : Av.
DAVALI : ….. SİGORTA ANONİM ŞİRKETİ –
VEKİLİ : Av.

DAVA İHBAR OLUNAN :
VEKİLİ : Av.

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 23/02/2016
KARAR TARİHİ : 29/09/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 20/10/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA VE SAVUNMA :
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle:16 LZ … plakalı araçta yolcu olarak bulunan davacıların müşterek çocuğu …’in 09/12/2015 tarihinde gerçekleşen kazada vefat ettiğini, davalının aracın ZMMS’i olduğunu, bu nedenle her bir davacı için 500’er TL’den toplam 1.000,00 TL.destekten yoksun kalma tazminatının temerrüt faizi ile davalıdan tahsili gerektiği iddiasıyla tazminat talep etmiştir.
Davalı Halk Sigorta AŞ vekili cevap dilekçesinde özetle:Davanın zamanaşımına uğradığını, müvekkili davacı …’e 28/01/2016 tarihinde 21.302,00 TL.ödeme yaptığını, davacının sigorta şirketini ibra ettiğini, ceza dosyasının bekletici mesele yapılması gerektiğini, kusurun tespitinin gerektiğini, olayda sürücü değişikliği yapılarak sorumluluğun değiştirilmeye çalışıldığını, müteveffanın alkollü olup emniyet kemeri takmaması nedeniyle kusurlu davrandığını, bu nedenle teminat dışında bulunduğunu, hakkaniyet indirimi yapılması gerektiğini, davacıların müteveffanın desteğine muhtaç olmadıklarını, kaldı ki müteveffanın öldüğü tarihte işsiz olduğunu ve davacılara desteğinin söz konusu olmadığı iddialarıyla davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLER:
Dava ve cevap dilekçeleri,ihbar dilekçesi, ceza dosyası, trafik sigorta poliçesi, ölüm belgesi, nüfus kayıt örnekleri, mirasçılık belgesi, defin ruhsatı, kaza tutanakları, trafik kayıtları, kovuşturma evrakları, sosyal ve ekonomik durum araştırması, keşif ve bilirkişi incelemesi, tanık beyanları, 13 adet basılı fotoğraf asılları ve içerisinde videolar buluna 1 adet CD, adli tıp ve bilirkişi raporları, SGK cevabi yazıları.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE HUKUKİ SONUÇ:
Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
Taraflara usulune uygun davetiye tebliğ edilerek taraf teşkili sağlanmıştır.
Davalı tarafından zamanaşımı def-i ileri sürülmüş olup ön inceleme duruşmasında verilen ara kararla 15 yıllık ceza zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiğinden ve kaza tarihi olan 09/12/2015 tarihinden itibaren sürenin tamamlanmadığından zaman aşımı savunması reddedilmiştir.
Davacı tarafından bildirilen tanık … duruşma sırasındaki beyanında: Müteveffa kardeşimdir, yaşadığı dönemde iş olarak fotoğrafcılık yapmaktaydı, kışın Uludağ’da, yazılan tatil beldelerinde fotoğrafcılık yapmaktaydı, geçimini tamamen bununla sağlamaktaydı dedi.
Davacı vekilinin talebi üzerine:Kardeşim çağrıldığı dönemlerde cemiyetlerde fotoğrafcılık yapıyordu, ancak genellikle tatil yörelerinde fotoğrafcılık yapıyordu, annem emeklidir, babam ise çay bahçesi işletmektedir, ayrıca kardeşim çalıştığı dönemde kazanmış olduğu paradan anneme ve babama da veriyordu, aylık ortalama 3.000,00-4.000,00 TL civarında kazanıyordu, kışın bazen 1.000,00 TL’yi bir günde kazandığı da oluyordu dedi.
Davalı vekilinin talebi üzerine:Annem ve babam boşanmışlardır, ancak imam nikahı ile birlikte yaşamaktadırlar, annem emekli, babam da çay bahçesi işletmektedir, aynı evde kalmaktakdadırlar, kaldıkları ev annemin babasına aittir” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davacı tarafından bildirilen tanık … duruşma sırasındaki beyanında: “Müteveffa ölmeden beş ay kadar önce üç ay kadar benim yanımda çalıştı, daha sonra Uludağ’da seyyar çalışmaya başladı, normalde asgari ücret vermekteydim, gece çekimlerine gittiğinde 2.500,00-3.000,00 TL arasında kazanmaktaydı, ancak Uludağ’da 4.000,00 TL civarı kazanmaktaydı, ben de aynı mesleği icra ettiğim için ne kadar kazandığını biliyorum.
Davalı vekilinin talebi üzerine soruldu, müteveffanın SGK kaydı yoktur, ben de aynı firmada çalışanım, nikah olduğunda gelip 3-4 saat çalışır giderdi, parttime gibiydi, ancak yine de asgari ücret alırdı” şeklinde beyanda bulunmuştur.
İhbar olunan vekili ihbar dilekçesinde özetle:Müvekkili sigorta şirketi ile ihbar olunan arasında akdedilen 16 LZ 2002 plakalı araca ait 22/05/2015 tarihli ZMMS sözleşmesi ile ihbar olunan işleteni olduğu aracın 09/12/2015 tarihinde karıştığı ölümlü trafik kazası sebebiyle müvekkili sigorta şirketi aleyhinde tazminat davası açıldığı, olayda sürücü değişikliği olduğu ve sürücünün aşırı alkol veya uyuşturucu madde kullanması sebebiyle KTK 48.maddesine aykırı davranıldığının görüldüğünü, bu durumda araç malikinin müşterek ve müteselsil sorumlu olduğu gibi (trafik sigortası genel şartları B4/f) sigorta sözleşmesi ve genel şartlarına aykırı davranıldığından kendi sigortalılarına rücu haklarının mevcut olduğu, işbu nedenlerle davanın sigortalı araç maliki işleteni BURCU TAŞKIN’a ihbar edilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
İhbar olunan vekili itiraz dilekçesinde özetle ve sonuç olarak:Davacı tarafından 09/12/2015 tarihinde müteveffa …, Ercüment ILGAZ ve Nazif ERSAN’ın geçirdiği trafik kazası sebebiyle maddi tazminat davası ikame edildiğini, taraflar arasında aynı olaydan dolayı derdest davalar mevcut olduğunu, duruşma esnasında da belirtildiği üzere eldeki davanın tarafları arasında Bursa 3.Tüketici Mah.’nin 2016/604 esas sayılı ve Gebze 1.Ağır Ceza Mah’nin 2016/168 esas sayılı dosyalarının mevcut olduğunu, her iki dava dosyasında da verilen kararlar hakkında istinaf kanun yoluna başvurulduğunu, incelemenin henüz devam ettiğini ve kararların kesinleşmediğini, müvekkilinin araç maliki olsa da kazanın oluşmasında kusurunun bulunmadığını, sigorta primlerinin muhtemel zararlarını karşılamak için ödendiğini beyanla, müvekkilinin aracı kusurlu Nazif Ersan’a değil alkol etkisi altında olmayan ve ehliyetli Ercüment Ilgaz’a teslim ettiği düşünüldüğünde, müvekkilinin davacıların …’in desteğinden yoksun kalmalarında bir kusuru bulunmadığından davanın müvekkiline ihbarının mümkün olmaması dolayısıyla davanın müvekkili yönünden reddine, müteveffa …’in davacılara destek olmaktan ziyade onlardan yardım alarak hayatını idame ettirdiğini, dolayısıyla davacıların anılan davayı açmakta haksız olmaları sebebiyle davanın bu sebeple reddine, mahkeme aksi kanatte ise vefatında …’in de kusurlu olduğu hususunun dikkate alınarak hükmedilecek tazminattan uygun bir indirime gidilmesini karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememiz dosyası tarafların kusur oranının belirlenmesi bakımından Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesine gönderilmiş olup, 20/11/2018 tarihli adli raporda sonuç olarak:Sürücü Nazif ERSAN’ın %60 oranında kusurlu olduğu, Ercüment ILGAZ’ın%25 oranında kusurlu olduğu, müteveffa …’in kendi ölümünde %15 oranında kusurlu olduğu kanaati mütala edilmiştir.
Davacıların destekten yoksun kalma tazminatları doğrultusunda rapor düzenlenmek üzere dosya, aktüer bilirkişiye tevdi edilmiş olup, bilirkişi tarafından mahkememize sunulan 01/04/2019 havale tarihli bilirkişi raporunda SONUÇ olarak:Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun karar no karar tarihi 2016/5 esas 2018/6 karar, 22/06/2018 tarihli kararında, Anne ve babanın, doğal bir destekten yoksun kalma zarar göreni olduklarını belirerek, bu konudaki uyuşmazlıkların tartışmasız sona erdirmiş olduğunu, davalı sigorta şirketi, yapılacak hesaplamalarda yeni “Genel Şartların” uygulanması gerektiğini iddia ettiği, kök bilirkişi raporlarında da yeni “Genel Şartlar” uygulanarak hesaplama yapılmış olması ve Yüce Mahkemece aksine bir talimat verilmediğinin görüldüğü, bu sebeplerle hesaplamalarda yeni genel şartların uygulanmış olduğu, davacıların destek zararlarının hesaplanmasında, Yüksek Yargı Hakimi Sayın Hüseyin Tuztaş’ın bir makalesinde, birden fazla çocuğun olması halinde, anne ve babaya bakım zorunluluğunun çocuklar arasında bölüşüleceğini kabul edilmesi gerektiğine işaret ettiği, sonrasında ise bu görüşünü yeni makalesinde kaldırıldığı, davacıların müteveffa dahil toplam 2 çocukları bulunduğu, kazalının evleninceye değin ailesine tam destek olacağı, evlendikten sonra anne ve babaya bakım külfetini kardeşi ile paylaşacağı kabulüyle takdiri Yüce Mahkemeye ait olmak üzere hesaplama yapıldığı, ölenin tek başına ebeveynlerine destek olduğu dikkate alınarak yapılan hesaplamada, davacı aennenin destek payının 64.133,74 TL., davacı babanın destek payının 42.310,24 TL.olacağının hesaplandığı, ölenin kardeşiyle birlikte ebeveynlerine destek olduğu dikkate alınarak yapılan hesaplamada davacı annenin destek payının 39.152,32 TL., davacı babanın destek payının 29.194,17 TL.olacağının hesaplandığı mütalaa edilmiştir.
Davacı vekili 12/07/2019 tarihli ıslah dilekçesi ile davayı ıslah ederek, Özcan Sepil’in uğradığı destekten yoksunluk zararı olan 29.194,17 TL.ve müvekkil …’in uğradığı destekten yoksunluk zararı olan 39.152,32 TL.olmak üzere toplam 68.346,49 TL.maddi tazminatın 28/01/2016 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi, yargılama gideri ve vekalet ücreti ile birlikte tahsiline ve fazlaya ilişkin talep ve dava haklarının saklı tutulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Bilindiği üzere 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1.maddesinde, “işletenlerin, bu kanunun 85/1 maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”, aynı yasanın 85/1 maddesinde, “bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yararlanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, araç işletenin bu zarardan sorumlu olacağı”, aynı yasanın 85/son maddesinde ise, “ işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükümlerine yer verilmiş, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A-1.maddesinde de, “sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder” şeklinde ifade edilmiştir.
Yukarıda açıklanan madde hükümlerinden,Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.
Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı, zarar gören üçüncü şahısları korumak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu; böylece araç işletenin sorumluluğunun sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğu, öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir (Fikret Eren, Borçlar Hukuku, 9. Bası, s. 631 vd.; Ahmet Kılıçoğlu, Borçlar Hukuku, Genişletilmiş 10. Baskı, s. 264 vd).
2918 sayılı Kanunun 86. maddesinde ise, bu Kanunun 85.maddesinde düzenlenen sorumluluktan kurtulma ve sorumluluğu azaltma koşullarına yer verilmiştir.
Bu düzenlemelere göre, araç işleteni veya araç işleteninin bağlı bulunduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulabilecek; sorumluluktan kurtulamayan işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi ise kazanın oluşunda zarar görenin kusurunun bulunduğunu ispat ederse, hakim, durum ve şartlara göre tazminat miktarını indirebilecektir.
Burada kanun koyucu zarar görenin kusuru nispetinde indirim yapılabileceğini öngörmüş ve indirimi zorunlu tutmayarak hakimin taktirine bırakmıştır. Uygulama ve öğretide de (S. Ünan, “Ergün A. Çetingil ve Rayegan Kender’e 50. Birlikte Çalışma Yılı Armağanı 2007”, s. 1180) bu husus kabul edilmektedir.nin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri taleplerin zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışında olduğuna” ilişkin hükümdür.
Bu hükümle kanun koyucu; tehlike sorumlusu zorunlu mali sorumluluk sigortacısının sorumluluğu kapsamından sadece, tehlike sorumlusu olan işletenin eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararları çıkarmıştır.
Şu haliyle, anılan kişilerin mallarına gelen zararlar dışında kalan ölüm ve yaralanmaya ilişkin cismani zararlar ise sigortacının sorumluluğu kapsamında bırakılmış; böylece tehlike sorumlusunun yakınlarının dahi belirtilen anlamda sigorta kapsamında olduğu benimsenmiştir.
Durum bu olunca, işletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin ölüm veya yaralanmaları halinde bundan kaynaklanan zararlarının zorunlu sigorta kapsamında olduğu kabul edilmelidir.
Araç sürücüsünün veya yakınlarının talepleri ise 92.madde kapsamında yer almamakla sigortacının sorumluluğu kapsamında kabul edilmiştir.
Destekten yoksun kalma tazminatı, B.K’nun 45/II. maddesinde düzenlenmiş olup; “Ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde onların bu zararını da tazmin etmek lazım gelir.” şeklinde hükme bağlanmıştır.
Görülmektedir ki, destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir.
Haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse BK’nun 45/II. maddesine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir. Ancak, destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi için öncelikle, ölen ile destekten yoksun kalan arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardımın varlığı gerekir.
Borçlar Kanunu’nun 45.maddesinde sözü geçen destek kavramı hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar ve ne hısımlığa ne de yasanın nafaka hakkındaki hükümlerine dayanır; sadece eylemli ve düzenli olarak geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak şekilde yardım eden ve olayların olağan akışına göre eğer ölüm vuku bulmasaydı, az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır.
O halde destek sayılabilmek için yardımın eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli bir biçimde devam edeceğinin anlaşılması yeterli görülür.
Bununla birlikte destekten yoksun kalan kimse devamlı ve gerçek bir ihtiyaç içerisinde bulunmalıdır. Genel olarak bakım ihtiyacı, sosyal düzeye uygun olan yaşamın devamını sağlamak için gerekli olanaklardan yoksun kalmayı anlatır. Eğer ölenin eylemli olarak baktığı davacı, ölüm yüzünden bu bakımın sağladığı yaşama düzeyinin altına düşmüş olursa, ihtiyaç bulunma koşulu gerçekleşmiş sayılır. Burada önemli olan, destekten yoksun kalan kimsenin ve ailesinin temsil ettiği sosyal ve ekonomik düzeye göre normal karşılanan giderlerdir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.04.1982 gün, 979/4-1528 E., 1982/412 K. sayılı kararı).
Diğer taraftan, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 06.03.1978 tarih ve 1/3 sayılı kararının gerekçesinde de: “Destekten Yoksun Kalma Tazminatının eylemin karşılığı olan bir ceza olmayıp, ölüm sonucu ölenin yardımından yoksun kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek ve yaşamının desteğin ölümünden önceki düzeyde tutulması amacına yönelik sosyal karakterde kendine özgü bir tazminat olduğu” hususu vurgulanmış; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30.11.2005 gün ve 2005/4-648 E.-2005/691 K. sayılı ilamında da aynı esaslar benimsenmiştir.
Önemle vurgulanmalıdır ki, Borçlar Kanunu’nun 45/III. maddesine göre destekten yoksun kalma tazminatı, desteğin mirasçısı olarak geride bıraktığı kişilere değil, desteğinden yoksun kalanlarına aittir. Destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecek kişiler, mirasçılardan başka kişiler de olabileceği hususunda da herhangi bir ihtilaf yoktur. Murisin trafik kazasından kaynaklanan bir sorumluluğu söz konusu olduğunda ve koşulları oluştuğunda mirasçıları bundan sorumlu olduğu halde, aynı olay nedeniyle destekten yoksun kalan ve fakat mirasçı olmayan kişiler bundan sorumlu değildir (HGK.nun 15.06.2011 gün ve 2011/17-142 E. -411 K. sayılı ilamı).
Davacıların destekten yoksun kalma tazminatı talebine dayanak olarak gösterdikleri zarar; işletenin ölümü sonucunda meydana gelmekle birlikte işleten üzerinde doğan bir zarardan ayrı ve salt onun desteğinden yoksun kalınması olgusuna dayalı, mirasçılık sıfatıyla bağlı olmaksızın uğranılabilen bir zarardır. Böyle bir zararın işletenin kendisinin sahip olacağı hakla bir ilişkisi olmadığı gibi, doğrudan işletenin zararıyla bağlı ve onunla sınırlı bir zarar da değildir. İşletenin ölümü zararı doğuran olay olmakla birlikte, zarar doğrudan üçüncü kişi durumundaki destekten yoksun kalanlar üzerinde oluşmuştur. Buradaki zarar, mirasçıların salt bu sıfatla devraldıkları murislerinin uğradığı ve ondan intikal eden bir zarar da değildir.
Destekten yoksun kalma tazminatına dayanak teşkil eden hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olsa idi doğrudan işleten üzerinde doğup ondan mirasçılarına intikal edeceğinden, bu yöndeki savunmalar ölenin desteğinden yoksun kalanlara karşı ileri sürülebilecekti. Oysa yukarıda da açıklandığı üzere, destekten yoksun kalma tazminatına konu davacıların zararı, desteklerinin ölümü nedeniyle destekten yoksun kalan sıfatıyla doğrudan kendileri üzerinde doğan zarardır. Bu zarardan doğan hak desteğe ait olmadığına göre, onun kusurunun bu hakka etkili olması da düşünülemez.
Şu hale göre; işleten murisin, ister kendi kusuru ister bir başkasının kusuru ile olsun salt ölmüş olması, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğurup; bu zarar gerek Kanun gerek poliçe kapsamıyla teminat dışı bırakılmamış olmakla, davacıların hakkına, desteklerinin kusurunun olması etkili bir unsur olarak kabul edilemez ve destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın sigortacıdan talep edilmesi olanaklıdır.
Davacıların üçüncü kişi konumunda oldukları hem mahkeme, hem de özel dairenin kabulünde olduğu gibi, işletenin yakınlarının uğradıkları destek zararlarının trafik sigortacısının sorumluluğu kapsamı dışında kaldığına ilişkin Kanunda ve buna bağlı olarak poliçede açık bir düzenleme bulunmadığı da, uyuşmazlık konusu değildir.
Davacıların uğradıkları zarara bağlı olarak talep ettikleri hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olmayıp, bilimsel ve yargısal içtihatlarda kabul edildiği üzere destekten yoksun kalanın şahsında doğrudan doğruya doğan, asli ve bağımsız bir talep hakkıdır.
Davacının ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açtıklarına, ölüm nedeniyle doğrudan davacının üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun davacıya yansıtılamayacağına; dolayısıyla araç sürücüsünün veya işletenin tam kusurlu olmaları halinde, desteğinden yoksun kalan davacıyı etkilemeyeceğine; 2918 sayılı KarayollarıTrafik Kanunu ve Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’na göre, aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı davalı sigorta şirketi, işletenin üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına aldığına ve olayda işleten veya sürücü tam kusurlu olsalar bile, destekten yoksun kalan davacılar da zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunduğundan, davalı sigorta şirketinin sorumlu olacağına karar vermek gerekir. (HGK’nun 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 – 411 karar, HGK’nun 22.2.2012 gün 2011/17-787 esas 2012/92 karar ve HGK’nun 16.01.2013 gün 2012/17-1491 esas 2013/74 karar sayılı ilamları uyarınca)
Mahkememizce verilen kararının taraf vekillerince İstinaf edilmesi üzerine Bursa BAM 13. Hukuk Dairesinin 2021/328 Esas ve 2021/395 Karar sayılı kararı ile; “Aktüerya bilirkişice yapılan hesaplama hukuka aykırıdır. Zira, mahkemece hükme esas alınan aktüerya raporunda; kaza tarihinden sonraki muhtemel yaşam süresinin belirlenmesinde TRH 2010 tablosu esas alınmış ise de, progresif yöntem kullanılmamış ve 1,8 teknik faiz hesaplanmıştır. Anayasa Mahkemesi’nin 17.07.2020 tarih – 2019/40-2020/40 sayılı kararı ile; 2918 sayılı KTK 90. maddesindeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir” bölümündeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir. Tazminat hesaplamasının, %1,8 teknik faiz uygulanmadan ve Yargıtay uygulamaları ile kabul edilen, tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde TRH 2010 tablosu esas alınarak, progresif rant yöntemi kullanılarak, bilinmeyen devirdeki gelirlerin her yıl için %10 artırılıp, %10 iskonto edilmesi suretiyle, teknik faiz dikkate alınmaksızın, tazminatın hesaplanması gerekecektir (Yargıtay 17 HD, 2019/3292 E.,2021/1848 K. sayılı ilam). Davacı vekilinin bu yoldaki istinaf sebebi yerindedir.6100 sayılı HMK 355. madde gereğince, istinaf yoluna başvuranın sıfatına, kamu düzenine ve istinaf konusu yapılan nedenlerle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda, mahkemece hükme etkili olabilecek tüm belgeler toplanmadan eksik inceleme ile verilen karar usul ve yasaya aykırı olduğundan taraf vekillerinin istinaf başvurusunun bu sebeplerle esas bakımından ayrı ayrı kabulü ile HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince mahkeme kararının kaldırılmasına, Dairemiz kararı gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davacılar vekili ve Davalı vekilinin istinaf talebinin ayrı ayrı KABULÜ ile Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin, 10/10/2019 tarih ve 2016/240 – 2019/1367 sayılı kararının KALDIRILMASINA,Gerekçede yapılan açıklamalar göz önünde bulundurularak yargılama yapılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,” şeklinde hüküm kurularak, dosya mahkememize gönderilmiştir.
Mahkememizce dosya yeniden esasa kaydedilerek, İstinaf İlamı doğrultusunda dosya önceki aktüer bilirkişiye tevdi edilerek, ek rapor düzenlenmesi talep edilmiştir.
Bilirkişinin mahkememize sunmuş olduğu bilirkişi raporunda özetle: Davalı Sigorta Şirketi tarafından 28.01.2016 Tarihinde, Babaya 8.392,80TL, Anneye 12.909,20TL ödeme yapıldığı, makbuzun dava dosyasına sunulduğu görülmüştür. Yapılan bu ödemeler hükme en yakın tarih olan 30.04.2022 Tarihi itibariyle %9 faizle güncellenmiştir. Söz konusu olgular dikkate alındığında Davacı annenin destek payının 191.291,16TL, davacı babanın destek payının 118.350,58TL, olacağı mütalaa edilmşitir.
Taraf vekillerinin rapora karşı itirazları doğrultusunda, Bursa BAM 13. HD’nin ilamı gözetilerek gerektiği takdirde seçenekli hesaplama yapılarak %15 ya da %85 kusur hesabı yapılmadan öncelikle zarar hesabı, sonrasında ödeme tenzili, sonrasında %20 mütevellik kusur ve sonrasında %20 hatır taşıması indirimi yapılarak hesaplama ile rapor tanzim edilmek üzere dosya önceki bilirkişiye tevdi edilmiştir.
Bilirkişinin mahkememize sunmuş olduğu bilirkişi ek raporunda özetle:Davalı Sigorta Şirketi tarafından 28.01.2016 Tarihinde, Babaya 8.392,80TL, Anneye 12.909,20TL ödeme yapıldığı, makbuzun dava dosyasına sunulduğu, yapılan bu ödemeler hükme en yakın tarih olan 30.06.2022 Tarihi itibariyle %9 faizle güncellendiği, Davacı Vekili “Sayın Mahkemeniz kanalı ile alınan 30.03.2022 tarihli bilirkişi raporunda müvekkil aleyhine olabilecek tespitlere katılmamaktayız. Sayın Bilirkişice mezkur kaza sebebiyle müvekkillerin uğradığı maddi zararın hesaplanmasında müteveffanın gelir durumu düşük tespit edilmiştir. Zira müteveffa … kaza tarihi itibariyle başarılı bir fotoğrafçı olup günlük 200,00-TL gelir elde etmekte olup asgari ücretin 1,5 katından daha yüksek gelir elde etmektedir. İş bu husus tanık anlatımları ile de sabittir.İş bu sebeple Sayın Bilirkişi tarafından zarar hesabında asgari ücretin baz alınması usul ve yasaya aykırıdır. İşbu sebeple müvekkillerin zararı düşük olarak hesaplanmıştır.” iddiasında bulunmuştur. BAM İSTİNAF KARARINDA belirtilmesi nedeniyle dönemsel asgari ücretin 1.5 katı düzeyinde kazanç elde edilebileceği kabulüyle hesaplama yapıldığı, Davalı Vekili “Kaldı ki istinaf kararında “anne-baba ve çocuk arasında destek ilişkisi olacağı hususunda hukuki karine mevcuttur” denmekte, ancak her nasılsa devamında diğer çocuğun anne ve babaya destek olacağına dair seçeneğe itibar edilmesinin mümkün olmadığı söylenerek çelişkiye düşülmektedir. Bu nedenle, diğer itirazlarımız baki kalmak kaydı ile; mahkemenizin kaldırma öncesi iki seçenekli bilirkişi raporundan “mütteveffanın kardeşi ile birlikte anne ve babaya destek olacağı”na dair seçeneğe itibar edilmiş olmasının ” yerinde olduğu kanaatindeyiz.” iddiasında bulunduğunu, İstinaf sebebinin aksine bir Bilirkişi Görüşü kaleme alınmayacağını, Davalı Vekili “Er olarak askerlik süresi Askerlik süresinin 1 Ocak 2014’ten itibaren geçerli olmak üzere, silah altındaki yükümlüleri de kapsayacak şekilde, erbaş ve erler için 15 aydan 12 aya indirilmesine dair karar verilmiş olup, 2019 tarihinden itibaren ise er olarak askerlik süresi 6 aya indirilmiştir. Bilirkişi raporunda işlemiş dönem içinde olan 2017 tarihinde er olarak askerlik süresini 6 ay olarak kabul etmiş olması hatalı olduğunu, Askerlik süresinin 12 ay olarak kabul ederek, bu süre içinde çalışmayacağı için ailesine yardım etme (destek) süresi içinde sayılamaz.” İtirazında bulunduğunu, askerlik sistemini yeniden düzenleyen Askeralma Kanunu, 25 Haziran 2019 Salı günü ‘TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilmesinin ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından onaylandı. Böylece askerlik sistemine ilişkin önemli değişikliklere imza atıldı. Yeni sistem ile gelen en büyük değişikliklerden biri zorunlu hizmet süresine ilişkinBilindiği üzere eski sistemde üniversite, yüksek lisans veya doktora mezunu hariç kişiler 12 ay zorunlu askerlik yapmakla yükümlülerdi. Yeni düzenlemeye göre ise eğitim farkı gözetmeksizin zorunlu askerlik süresi 6 aya indirildi. 6 aylık askerlik hizmetinin bir ayı ise temel askerlik eğitiminden oluşuyor. Bu kapsamda hizmet süresi; erbaş ve erler için 6 ay, yedek subay ve yedek astsubaylar için 12 ay olarak belirlendiğinden davalı Vekilinin hiçbir dayanağı olmayan iddiasının dikkate alınması mümkün olmadığını, Davalı Vekili “Bilirkişi raporunda müteveffanın kaza tarihinde 19 yıl, 10 ay 21 gün yaşında olduğu belirlenmiş ve evlenme yaşı hatalı olarak TÜİK verilerine göre hesaplandığını, bilirkişi raporunda evlenme yaşını 27 olarak kabul ettiği, liseyi bitirip üniversiteye gitmeyen ve çalıştığı davacı tarafça iddia edilen müteveffanın evlilik yaşı ” yargıtay kararlarına göre 23 olup, bilirkişi raporunda hatalı olarak TÜİK verilerine göre evlenme yaşı 27 kabul edildiğini, dolayısı ile anne ve babaya 4 yıl fazla tazminat hesaplanmıştır.” İtirazında bulunduğunu, Asgari ücretin 1,5 katı ile hesaplama yapılmıştır. Söz konusu fazlalık gelir verisi ve damga vergisi ile hesaplama yapılmasından değil, asgari ücretin 1,5 katı ücretle hesaplama yapılmasından kaynaklandığı mütalaa edilmiştir.
Elde ki destekten yoksun kalma tazminatı davasında davalının savunmaları yönünden dosya incelendiğinde:
Davalı tarafından davacıların desteğinin sürücünün alkollü olduğunu bildiği araca binmesi ve emniyet kemerinin takılı olmaması, hatır taşıması sebebiyle müterafik kusur savunmalarında bulunulmuştur.
Davacıların desteğinin, araç sürücüsünün alkollü olduğunu bildiği araca binmesi yönünden Gebze 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/20 Esas sayılı dosyasındaki maddi olgular ile sürücünün 1,19 promil alkollü olduğu, yine sanık ve katılan beyanları ile desteğin sürücünün alkollü olduğunu bildiği sabit olduğu bu kapsamda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 52. maddesi (818 sayılı BK 44) gereğince müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğinden %20 oranında müteraffik kusuru indirimi yapılması kanaatine varılmıştır.
Davalının hatır taşıması savunması yönünden, hatır taşıması bir kimseyi ücretsiz olarak ve bir karşılık almadan ve bir yararı bulunmadan taşıma hali olup sürücü Nazif’ in vefat eden destek Aytunç’ un kuzeni olduğu ve arabadaki Ercüment’ in arkadaş olup belli bir ücret karşılığı taşınmadığı sabit olduğundan hatır taşımaları bir menfaat karşılığı olmadığı cihetle, bu gibi taşımalarda 818 sayılı BK’nin 43. (6098 sayılı TBK’nin 51.) maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunduğundan %20 oranında indirim yapılması kanaatine varılmıştır.
Davalının emniyet kemeri takmadığı savunmasını yönünden, davacıların desteğinin aracın arka koltukta yolculuk yaptığı, emniyet kemerinin takılmadığının sabit olmadığından davalının savunmasına itibar edilmemiştir
O halde toplanan delillerden yukarıdaki açıklamalar ve İstinaf İlamı doğrultusunda somut olayda, davacıların çocukları ve desteği müteveffa …’ ın yolcu olduğu, davalının zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olduğu 16 LZ … plakalı aracın, sürücü Nazif Ersan’ ın direksiyon hakimiyetini kaybedip aracın refüje çarpması sebebiyle meydana gelen tek taraflı trafik kazasında, düzenlenen kaza tespit tutanağı, Gebze 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/20 Esas sayılı dosyası ve ATK Trafik İhtisas Dairesinin 20/11/2018 tarihli raporu ile meydana gelen olayda davacıların desteğinin yolcu olup kazanın gerçekleşmesinde kusurlu olmadığı, her ne kadar ATK Trafik İhtisas Dairesinin raporunda %15 oranında kusur belirlenmiş ise de alkollü olduğunu bildiği araca binmesinin zararın artmasına sebep olduğundan müterafik kusur olarak değerlendirilmesi kanaatine varıldığından, raporun bu kısmına itibar edilmeyerek ve davacının uğradığı zarar tek bir olaydan kaynaklanmakta olup, 2918 sayılı KTK.’nun 88. ve BK.’nun 50. maddesi uyarınca haksız fiile karışanların her biri zarardan müteselsilen sorumlu olduğundan davalının tam kusurlu olduğu, davacının kusurlu olmadığı anlaşılmaktadır. Bu kapsamda davacı tarafın kusurlu olmadığı, çocuklarının vefatı ile fiilen, sürekli ve düzenli bir şekilde bakan veya ona bakması kuvvetle muhtemel olan çocukları ile desteklik ilişkisi olduğu ve aktüer bilirkişi heyetinin 23/06/2022 tarihli gerekçeli denetime açık, hüküm kurmaya elverişli 2. ek bilirkişi raporu ile davacıların destek dışında bir çocuğu olduğundan bu çocuğunda destek durumu ve öncelikle zarar hesabı, sonrasında ödeme tenzili, sonrasında %20 hatır taşıması ve sonrasında %20 müterafik kusur indirimi hesaplaması dikkate alınarak hesaplanan davacı anne için 194.395,59 TL ve davacı baba için 120.368,89 TL destekten yoksun kalma zararın olduğu anlaşılmaktadır. Bu itibarla taleple bağlı kalınarak davacı anne … için 39.152,32 TL, davacı baba … için 29.194,17 TL tazminatın ödeme tarihi olan 28/01/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine dair davanın kabulune karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlere,
1-Davanın kabulü ile,
-Davacı … için 39.152,32 TL.destekten yoksun kalma tazminatı, davacı … için 29.194,17 TL.olmak üzere toplam 68.346,49 TL.destekten yoksun kalma tazminatının 28/01/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 4.668,75 TL nispi karar ve ilam harcından peşin alınan 29,20 TL ve ıslah harcı 230,03 TL olmak üzere toplam 259,23 TL’nin mahsubu ile bakiye 4.409,52 TL nispi karar ve ilam harcının davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafından bozmadan önce yapılan; tebligat gideri:160,00 TL., adli tıp ve talimat posta giderleri: 503,10 TL., müzekkere gideri:126,80 TL., bilirkişi ücreti:800,00 TL., adli tıp rapor gideri:314,50 TL.olmak üzere toplam 1.904,40 TL.yargılama gideri ile bozmadan sonra yapılan; bilirkişi gideri 500,00 TL, posta, talimat ve tebligat gideri 55,50 TL 555,50 TL olmak üzere toplam 2.459,90 TL yargılama gideri ve peşin alınan 29,20 TL ve ıslah harcı 230,03 TL olmak üzere toplam 259,23 TL olmak üzere toplam 2.719,13 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama giderinin kararın niteliği gereği üzerinde bırakılmasına,
5-Destekten yoksun kalma tazminat talebi yönünden, davacıların ihtiyari dava arkadaşı olduğundan ve yargılama sırasında kendisinin vekil ile temsil edildiğinden AAÜT’ye göre belirlenen davacı … için 9.200 TL vekalet ücreti ile davacı … için 9.200 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
6-HMK’nın 333. Maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının hükmün kesinleşmesinden sonra ilgilisine iadesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalı vekili, ihbar olunan vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren HMKnın 341. Ve 345. Maddeleri gereğince 2 haftalık yasal süre içinde Bursa Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 29/09/2022

Katip 146195
¸e-imzalıdır.

Hakim 125958
¸e-imzalıdır.

Güvenli elektronik imza ile onaylanmıştır.
Aslının aynı olduğu tasdik olunur.
Katip 146195
¸E-imzalıdır.