Emsal Mahkeme Kararı Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/1118 E. 2022/228 K. 07.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

T.C.
BURSA
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Türk Milleti Adına
” Karar”

ESAS NO : 2021/1118
KARAR NO : 2022/228

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI :… –
VEKİLİ : Av. … –
DAVALI : … – … …
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 05/06/2018
KARAR TARİHİ : 07/03/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 14/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı …’e ait Bursa ili, Osmangazi ilçesi, Hamitler Mahallesi, 558 ada, 88 parseldeki dubleks dairenin sigorta şirketlerince 0001-010-03463321 poliçe numarası ile teminat altına alındığı, 18/01/2018 tarihinde aşırı yağmurlar neticesinde evin zarar görmesi sebebiyle poliçe kapsamında …’e tazminat ödemesi yapıldığı, aldırılan ekspertiz raporuna göre yağan yağmur sonucu bina giderleri yetersiz olduğundan dairenin terasında biriken suların kapı eşiğinden girerek davacının evine zarar verdiğinin belirlendiği, çatının 70’lik giderinin 30’luk zemin giderine bağlanması sebebiyle zararın oluştuğu, bu zararın hatalı imalat yapılan müteahhit Şehzade ÖZDEMİR’den talep edildiği, Bursa 5 İcra Müdürlüğünün 2018/… sayılı dosyasıyla takibe konu edildiği, ancak davalının haksız itirazı sebebiyle bu takibin durduğu gibi açıklamalar yapılarak, Bursa 5. İcra Müdürlüğünün 2018/… Esas sayılı dosyasına yapılan itirazın iptaline karar verilmesine ve davalının %20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemesine hükmedilmesine karar verilmesi talep ve dava edilmiştir.
Davalı cevap dilekçesinde özetle; Bursa ili, Osmangazi İlçesi, Adalet Mahallesi, H22D01A4D Pafta, 558 Ada, 88 Parsele 22/03/2017 tarih ve 452 ruhsat no ile tüm projeler hazırlanarak Osmangazi belediyesinden inşaat ruhsatını aldığı, bu projelerin doğrultusunda, inşaatı şantiye şefi, yapı denetim ve Osmangazi Belediyesinin kontrolünde inşaatın yapımını tamamladığı, binanın ruhsat arkasında bulunan toprak, zemin aplikasyonu, temel, bodrum, subasman, kat çatı su yalıtımı, ısı yalıtımı, kanalizasyon, mekanik tesisat, elektrik, vizeleri yapı denetim ve Osmangazi belediyesince onaylanmış gerekli sigorta bedelleri yatırılarak bina kullanma izni alındığı, binada oluşan hasarın daire sahibinin daireyi teslim aldıktan sonra dairenin boş kaldığı, daire anahtarınını kendilerinde olmadığından bakımı yapılmadığı, teras gideri (toz, toprak, kağıt, yaprak) gibi nedenlerden dolayı tıkandığı, oluşan hasarın meydana geldiği, sigorta eksperinin sundukları deliller neticesinde devamlı eksper raporunu değiştirdiği, ilk raporunda çatı giderinin terasa akmaması gerektiğini beyan ettiği, delil sunmaları sonucunda taraflı olarak raporunu değiştirdiğinden bahisle, hiçbir kusurlarının bulunmadığı, suçlamaları kabul etmediğini beyan etmiştir.
Mahkememize Bursa 6. Tüketici Mahkemesi tarafından gönderilen 05/02/2020 tarihli, 20118/176 E, 2020/27 K, sayılı ilamı incelendi.
Dosya mahkememiz esasına kaydedilip, yargılamaya devam edilmiştir.Görevsiz mahkemece hasar dosyası ve sigorta poliçesinin, Bursa 5. İcra Müdürlüğü’nün 2018/… E. Sayılı dosyasının dosya arasına alındığı görüldü.
Bursa 5.İcra Müdürlüğü’nün 2018/… sayılı takip dosyasının incelenmesinde; 12/05/2018 takip tarihli eksper raporu ve sigorta poliçesi dayanak gösterilerek 6.887,53.TL asıl alacak, 117,52.TL fer’i olmak üzere toplam 7.005,05.TL’nin genel haciz yoluyla davalı borçludan tahsilinin talep edildiği, takip talebi ve ekinde Bülent Durak isimli ekspertizin 13/02/2018 tarihli raporunun bir örneğinin sunulduğu, ödeme emrinin borçlu davalıya 10/05/2018 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun 21/05/2018 tarihli el yazısı ile yazdığı dilekçe ile tazmini talep edilen zararla ilgili olarak herhangi bir kusurunun bulunmadığı, yapılan imalatların belediyenin onayladığı ruhsat ve projeler uygulanarak yapıldığı, yere ilişkin kullanma izni alındığı, eksper raporunun taraflı olduğu, kendisinden ve belediyeden görüş alınmadan hazırlandığı gibi açıklanarak itiraz edildiği, gerekli işlemlerin yetkili mahkemece yapılmasını talep ettiği, icra müdürlüğünce 28/05/2018 tarihli karar ile süresinde yapılan itiraz sebebiyle takibin durdurulmasına karar verilmesinin talep edildiği anlaşılmıştır.
Eldeki dava, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinden sonra, 26/02/2021 tarihinde açılmıştır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nın 3. maddesi hükmüne göre bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir. Bir işin ticari veya adi olması, farklı kuralların uygulanmasını gerektirir. Bir işin ticari olup olmadığını kanunda öngörülen kurallar uyarınca saptamak gerekir. Eğer iş ticari ise özel ticari kuralların uygulanması zorunlu olur. Ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işler, yani, haklı veya haksız fiil yahut işletmeyi ilgilendiren her iş ayrık durumlar dışında, ticari iş sayılır. Bu işler, eğer bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari iş sayılmazlar.
Ticari davalar ise aynı Kanunun 4/1 maddesinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Medenî Kanunu’nun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde; fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta; borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır.Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. 6102 sayılı TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Toplanan tüm deliller ve dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde açılan dava, davacının kendi sigortalısına ‘Yuvam Sigorta Poliçesi ‘kapsamında ödemiş olduğu hasar bedelinin TTK ‘nın 1472. Maddesi kapsamında davalıdan rücu edilmesine dayalı olarak başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali ve takibin devamına karar verilmesine ilişkindir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 22.03.1944 Tarih E. 37, K. 9, RG. 3.7.1944 sayılı kararında “Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticarî dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur”hususu yer almaktadır.
Emsal mahiyette İstanbul BAM 12. HD’nin 2017/354 Esas 2017/392 Karar sayılı ilamı, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2014/9525 Esas 2014/9525 Karar sayılı ilamlarında da belirtildiği üzere, davacı … şirketinin sigortalısının halefi olarak dava açtığı, TTK’nın 1472. Maddesinde düzenlenen halefiyetin, yasal, sınırlı ve cüz’i halefiyet niteliğinde olduğu, işbu maddeden doğan halefiyet hakkına istinaden açılacak olan davanın, esas itibariyle sigortalının, kendisine zarar verene karşı açacağı tazminat davasının, onun halefi sıfatıyla sigortacı tarafından açıldığı, TTK’nın 1472. maddesi uyarınca sigortacı, sigorta bedelini ödedikten sonra hukuken sigorta ettiren yerine geçer ve dava, tazmin ettiği bedel nispetinde sigortacıya intikal eder.Bu şekilde sigortalısının haklarına halef olan sigorta şirketinin, ödediği tazminat miktarınca hukuken sigortalı yerine geçerek açtığı rücu davası, aslında bir tazminat davası olup, aynı zamanda şahsi nitelikte bir eda davasıdır.Sigortacı, sigorta ettiren yerine geçtiği için şahsi ve rücuu ödediği bedelle sınırlı olduğundan dolayı da cüz’i haleftir. Sigortacının, sigortalıya ödediği tazminat oranında sigortalının yerine geçeceği ve onun kanuni halefi olacağı, ilke olarak 31/03/1954 gün ve 1953/18 E – 1954/11 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtilmiştir. 17/01/1972 gün ve 1970/2 E. – 1972/1 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da, sigortacının, zarara sebebiyet veren aleyhinde açtığı rücu davasının, kanundan doğan halefiyete dayandığı ve halef olanın, halefiyet yolu ile nasıl bir hak iktisap etmiş ise o hakka sahip olacağı vurgulanmış; sigorta ettirenin ne hakkı varsa bunların, şartları gerçekleşince sigortacıya geçeceği; sigortacının, sigorta ettirenin bütün def’ilerini üçüncü şahsa karşı ileri sürebileceği ve Borçlar Kanununun 44. maddesine (TBK m.52) de dayanabileceği; sigorta ettirenin olayda dava hakkı yoksa, sigortacıya da bu yönde bir hakkın intikal etmeyeceği açıklanmıştır.Davacı ve davalı arasında sigorta ilişkisi bulunmadığı, uyuşmazlığın rücuen tazminat davası olduğu, zarar gören taşınmazın dubleks konut vasfında olduğu anlaşıldığından, davanın görev dava şartı noksanlığı sebebiyle, davanın görev dava şartı noksanlığı sebebiyle usulden reddine, mahkememizin görevsizliğine, Bursa Asliye Hukuk Mahkemeleri’nin görevli olduğuna dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1-Davanın görev dava şartı noksanlığı sebebiyle usulden reddine, mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, Bursa Asliye Hukuk Mahkemeleri’nin görevli olduğuna,
2-HMK’nın 20. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde talep halinde dosyanın Bursa Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, talep olmadığı takdirde dosya üzerinden davanın açılmamış sayılmasına dair karar verilmesine,
3-HMK’nın 331. Maddesine göre yargılamanın görevli mahkemede devam etmesi halinde yargılama giderlerin görevli Bursa Asliye Hukuk Mahkemesince takdirine, yargılamanın görevli mahkemede devam etmediği takdirde talep üzerine mahkememizce dosya üzerinden yargılama giderlerinin tespiti ve hükmedilmesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren HMKnın 341. Ve 345. Maddeleri gereğince 2 haftalık yasal süre içinde Bursa Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.07/03/2022

Katip …
¸e-imzalıdır.

Hakim …
¸e-imzalıdır.