Emsal Mahkeme Kararı Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/106 E. 2022/464 K. 14.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BURSA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
BURSA
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/106
KARAR NO : 2022/464

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACILAR : 1- … – T.C.N. …
2- … – T.C.N. …
VEKİLİ : Av. … –
DAVALI : … – T.C.N. … …
VEKİLİ : Av. … –

DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 05/02/2021
KARAR TARİHİ : 14/04/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 18/04/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA VE SAVUNMA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Davacı müvekkillerinin 26.12.2018 tarihinde hayatını kaybeden …’ın (Miras Bırakanın) yasal mirasçıları ve anne-babası olduğunu, müvekkilleri …. ….. ve ….. ………’ın oğlu muris … 26.12.2018 tarihinde hayatını kaybettiğini, muris … vefat etmeden önce araç alım satım işleri ile uğraşmakta olduğunu, …… Tekstil Otomotiv Telekomünikasyon Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin sahibi olan muris yıl içerisinde çok sayıda araç alım-satım işlemi yapmış, bu işlemleri yaparken de çok sayıda çalışanı yanında istihdam etmiş olduğunu, davalı … … Hacı İlyas mahallesinde oto döşeme işi ile uğraşmakta olup, muris …’ı da yakından tanımakta olduğunu, muris … davalının oto döşeme işi ile uğraştığını bilmekte olduğunu, araç alım satım içinde kendisine çok kişinin başvurduğunu bilmekte olduğunu, muris, davalıya çok sayıda iş göndermiş ve oto döşeme işi olan tüm çevresini davalıya yönlendirmiş olduğunu, muris …, var olan arkadaşlık ilişkisi ve aradaki güven duygusuna istinaden davalıya araç alım-satım işlemleri için vekâletname vermiş olduğunu, söz konusu vekâletname ile davalı …, muris …’a ait şirket araçlarını murisin vefatından sonra vekâlet ilişkisine dayanarak noterde satış yapmış olduğunu, davalı … muris … üzerine kayıtlı bulunan 16 … plakalı Ford Mondeo Trend markalı araç ve 3â DH … plakalı Cıtroen C5 markalı aracı Gürsu Naterliği’nde, 16 J …… plakalı BMW markalı motorsikleti ise Bursa 10. Noterliği’nde yapılan satış işlemi ile devretmiş olduğunu, davalı şatış işlemlerinde elde edilen satış bedelini muris …’ın mirasçıları olan davacı müvekkillere vermeyip kendi uhtesinde tutmuş olduğunu, dava kesinleşinceye kadar araçların satış, devir ve temlikin önüne geçilmesi için araçlar hakkında ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ettiklerini, davalı … … davacı müvekkillerimizden mal kaçırma maksadıyla miras bırakana ait araçları satışa konu etmiş olduğunu, nitekim satış işlemine kanu vekâletname miras bırakanın ölümden sonra geçersiz hale gelmiş olduğunu, bu nedenle davanın kabulüne karar verilerek, 6 … plakalı Ford Mondeo Trend markalı araç ve 34 DH … plakalı Citroen C5 markalı araç, 16 J 3622 plakalı BMW markalı motorsikletin noterde gerçekleştirilen satış işleminin iptal edilerek davacı müvekkillerimiz adına tescil edilmesini, 34 DH … plakalı Citroen C5 marka araç ile …’a ait 41 KC 319 plakalı Opel marka araç, 16 FD 945 Honda marka araç ile 16 FS … Wolkswagen marka araçlara dava kesinleşinceye kadar ihtiyati tedbir konulmasını ve şerhi işlenmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: Davacıların, muris …’ın, davalı müvekkile müşteri yönlendirdiğine yönelik iddialar gerçek dışı olduğu, tam aksine davalının 32 yıldır bu işin içinde olması, araç alım satımıyla ilgilenmesi ve çevresinin de geniş olmasından ötürü, muris …’a alım satım yapabilme konusunda davalı müvekkil yardımcı olduğunu, ona ‘abilik’ yaparak çevresini de ona yönlendirdiğini, … ile davalı arasında kurulan vekalet ilişkisi … o dönemde kredi çekmiş şehir dışında olduğu zamanlarda da araç alım- satım işlemleri ile davalı müvekkil ilgilendiği için- ticarete yeni atılmış olmasından dolayı düşük olan kredi puanının yükselmesi amacıyla davalı müvekkilden, yaptığı araç alım satımlarını vekalet ile muris üzerinden yapmasını istemiş olduğunu, böylece aralarındaki vekalet ilişkisi, ortak …’in de bilgisi dahilinde kurulmuş olduğunu, yapılan satışlarda müvekkil satış bedellerini kendi hesabına ya da elden nakit olarak hiç bir zaman almamış olduğunu, tüm bu hususlar tanıklarımız dinlendiğinde sübuta ereceğini, davalının, davacılardan … ile de yakınlığı bulunmakta olup söz konusu tarihlerde aynı güven ilişkisi davacı ile aralarında da söz konusu olduğunu, dava konusu araçların devri ise şu şekillerde gerçekleşmiş olduğunu, Ford Mondeo marka araç ile Citroen C5 marka araç …’ten alınmıştır. Araçlar babasının üzerine kayıtlı olmasından dolayı devir …’in babasından yapılmış olduğunu, satış karşılığında da müvekkil, …’e kendi aracı olan 16 … 45 plakalı Mercedes marka aracı vermiş olduğunu, Citroen C5 marka aracı da müvekkil, muris … ile, murisin müvekkile olan borcundan düşmek üzere takas edildiğini, söz konusu takas 2 adet 7.500TL’lik senet ve söz konusu Citroen C5 marka araç karşılığında müvekkil Cadillac marka araç teslim aldığını, murisin vefatından sonra müvekkil Cadillac marka aracın da satışını alamamış olup satışını alabilmek için 35.000 TL bedelli bir çek ödemiş olduğunu, Mercedes marka araç, daha öncesinde oğlunun ricası üzerine …’ın da birçok kez İstanbul’a gidip gelmek için kullandığı araç olduğunu, müvekkil, kendi aracını devretmesi üzerine de buna karşılık …’dan senet aldığını, söz konusu senetler de halihazırda ödenmemiş durumda olduğunu, daha sonrasında muris …, Ford Mondeo marka aracın satışı için Engin SOP ile anlaşmış olduğunu, Engin SOP, satış bedelini bizzat …’ın dükkanına gelerek müvekkilin tanıklığında 10.000TL’si peşin, 7.500TL’si 1 ay sonra ödenmek şartıyla alınmış olduğunu, ödemeler …’a elden yapılmış olduğunu, aracın fenni muayenesi olmadığından ve şanzıman arızası olduğundan çekme belgeli alınacağı için satış işlemi bu anda gerçekleşmemiş olduğunu, bu olay …’ın vefatından 1-2 ay önce gerçekleşmiş olduğunu, Citroen C5 marka araç ile ilgili olarak; muris …, vefatından yine 3-4 gün önce, …’a 53.000 TL borcu olmasından dolayı borca karşılık olarak … ile aracın satımı konusunda anlaşmış olduğunu, bu olaya …’ın yanında çalışan ortağı ve tanığımız olan … ve sağlık problemlerinden ötürü …’ın kendisi gelemeyeceğinden olaya şahit kardeşi … da tanıklık edeceğini, BMW marka motorun satışı ise şu şekilde gerçekleşmiş olduğunu, müvekkilin kuzeni olan …, İstanbul’da bir firma müdüründen söz konusu motoru almak istemiş ancak kendisi boşanma aşamasında olduğu için kendi üzerinden satışın yapılmasını istememiş, müvekkilde de vekaletinin olmasından dolayı satış sonucu devir …’a yapılmış olduğunu, murisin vefatı sonrasında mevcut borçları sebebiyle davacı … mirasçı sıfatıyla, davalıdan dava konusu araçların satışının yapılarak borçların kapatılmasını talep etmiş olduğunu, davalı müvekkilin, muristen 400.000 TL civarı alacağı olmasına rağmen, vekalet ilişkisinde vekalet verenin menfaatlerine uygun davranma yükümlülüğünden dolayı TBK 508 ve 513/2 gereği özen borcunu yerine getirmiş söz konusu satışları gerçekleştirmiş olduğunu, mirasçıların devirlere yönelik talepleri, satışların yapılma amacı ve murisin borçlarının kapatılması tarafımızca bildirilecek olan tanıklarla kolaylıkla ispatlanacağını, müvekkilin, muris ile arasındaki araç alım- satım işlemlerine dayalı olan özel vekalet ilişkisi gereği gerçekleştirdiği devir işlemleri hukuka uygun olduğunu, bu nedenlerle davanın reddine karar verilerek, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine talep etmiştir.
DELİLLER:
Dava dilekçesi, cevap dilekçesi, tarafların karşılıklı beyan dilekçeleri, yazılan müzekkere cevapları ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE HUKUKİ SONUÇ:
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılmasına dayalı araç satış iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedelin tahsili istemine ilişkindir.
Bilindiği üzere 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4. maddesinde mutlak ticari davalar: [(1) Her iki tarafında ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları (Ek ibare: 26/06/2012-6335 S.K./1. m.) ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın;,
a) Bu Kanunda,
b) Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969. maddelerinde,
c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580. maddelerinde,
d) Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta,
e) Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde,
f) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava (Ek ibare: 26/06/2012 – 6335 s. K. 1. m.) ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır] şeklinde düzenlenmiştir.
Bunun yanında, TTK’nın 21. maddesi gereğince her iki tarafın tacir olması ve tarafların ticari işletmesi ile ilgili olan davalar, taraflardan birinin ticari işletmesiyle ilgili olması kaydıyla Borçlar Kanununun havale hakkındaki 457 – 462 ve vedia hakkındaki 463 – 482. maddelerinde düzenlenen hususlardan doğan nispî nitelikteki ticari davalar yönünden de ticaret mahkemesi görevlidir.
Türk Ticaret Kanununun 4. maddesinde, bu Kanundan doğan hukuk “davalarının” ticari dava sayıldığı, aynı Kanunun 5. maddesinin ikinci fıkrasında, bir yerde ticaret mahkemesi varsa asliye hukuk mahkemesinin vazifesi içinde bulunan ve bu kanunun 4. maddesi hükmünce ticari sayılan “davalara”, ticaret mahkemesinde bakılacağı hususları düzenlenmiştir.
O halde toplanan delillerden somut olayda, davacıların murisi …’ın davalı tarafa 16 …, 34 BH …, 16 J 3622 plakalı araçların satışları için vekaletname verdiği, davalı tarafın vekaleti verenin talimatlarına aykırı davrandığını, vekaletin kötüye kullandığını ve vekalet kapsamında yapılan araç satışları sebebiyle bedellerin ödenmediği ileri sürülerek araçların satışlarının iptali ile davacı adına tescili ya da araç bedellerinin tahsili talep edilmekle uyuşmazlık, vekalet sözleşmesinden kaynaklandığı anlaşılmakla yukarıda açıklandığı üzere mutlak ticari davalardan olmadığı açıktır.
Diğer yandan davanın nispi ticari dava olması için her iki tarafın tacir olup mal alım ve satımın tarafların ticari işletmeyle ilgisinin bulunması zorunludur. Bu durumda davacıların murisi … ile davalının gerçek kişi olduğu anlaşılmaktadır.
Davacıların murisi ve davalının tacir sayılması için, bilindiği üzere TTK’nın 12. maddesinde “Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir. Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır. Bir ticari işletme açmış gibi, ister kendi adına, ister adi bir şirket veya her ne suretle olursa olsun hukuken var sayılmayan diğer bir şirket adına ortak sıfatıyla işlemlerde bulunan kimse, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı tacir gibi sorumlu olur.” hükmü ile anılan Yasa’nın 11. maddesinde “Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterilir.” Yine TTK’nın 15. maddesinde de “İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11. maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.” düzenlemesi bulunmaktadır. Yargıtay yerleşik uygulamaları gereğince, bir kimsenin Vergi Usul Kanunu’na göre esnaf sayılması, TTK yönünden de esnaf kabul edilmesini gerektirmez. Ticaret siciline ya da Oda’ya kayıtlı olmamak da tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez.
Mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1463. maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 18.06.2007 tarihinde kararlaştırılıp, 21.07.2007 tarih ve 26589 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 2007/12362 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında esnaf – tacir ayırımının nasıl yapılacağı belirlenmiştir.
6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 10. maddesinde ticari işletmeler hakkında 6102 sayılı TTK’nın 11/2 madde ve fıkrasında öngörülen Bakanlar Kurulu kararı çıkarılıncaya kadar yürürlükte bulunan düzenlemelerin uygulanacağı belirtildiğinden Bakanlar Kurulu kararının uygulanmasına devam edilerek esnaf ve tacir ayrımının anılan kararda belirtilen kıstasların değerlendirilmesi suretiyle yapılması gerekecektir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında, davacıların murisi …’ ın vefatından önce vergi beyannamelerinde gelir, gider ve hasılatının esnaf sınırını aşan tacir ise de davalının Bursa Esnaf ve Sanatkarlar Sicil Müdürlüğüne ve Bursa Ticaret Sicil Müdürlüğünde kaydının olmadığı, vergisi beyannameleri ile emtia alışlarının mal ve hizmet satışlarının ( 140.000 TL sınırının altında) Bakanlar Kurulunun Kararına göre belirlenen esnaf işletmesi sınırların içerisinde kaldığından davalının tacir olmadığı, esnaf olduğu sabit olduğundan açılan davanın nispi ticari davada sayılamayacağından mahkememizin görevsizliğine, Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğuna karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlere,
1-Davanın görev, dava şartı noksanlığı sebebiyle usulden reddine, mahkememizin görevsizliğine, BURSA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNİN görevli olduğuna,
2-HMKnun 20 maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde talep halinde dosyanın Bursa Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine, talep olmadığı takdirde dosya üzerinden davanın açılmamış sayılmasına dair karar verilmesine,
3-HMK’nın 331. Maddesine göre yargılamanın görevli mahkemede devam etmesi halinde yargılama giderlerin görevli Bursa Asliye Hukuk Mahkemesince taktirine, yargılamanın görevli mahkeme de devam etmediği taktirde talep üzerine mahkememizce dosya üzerinden yargılama giderlerinin tespiti ve hükmedilmesine,
Dair, tarafların yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren HMKnın 341. Ve 345. Maddeleri gereğince 2 haftalık yasal süre içinde Bursa Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.14/04/2022

Katip …
¸E-imzalıdır.

Hakim …
¸E-imzalıdır.

Güvenli elektronik imza ile onaylanmıştır.
Aslının aynı olduğu tasdik olunur.
Katip …
¸E-imzalıdır.