Emsal Mahkeme Kararı Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/833 E. 2022/1221 K. 03.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BURSA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
BURSA
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/833 Esas
KARAR NO : 2022/1221

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – … …
VEKİLİ : Av. … –
DAVALI : … – …
VEKİLİ : Av. … –
DAVA : Alacak (Ticari Satıma Konu Malın İadesi)
DAVA TARİHİ : 21/12/2020
KARAR TARİHİ : 03/11/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 04/11/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satıma Konu Malın İadesi) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesi ile; Müvekkili şirketin 11.12.2019 tarihli, 0000000000187102 numaralı ve 27.12.2019 tarihli,
0000000000187163 numaralı faturalara istinaden davalı şirketten baskılı %100 viskon kumaş, %85 tencel
%15 pe boyalı ema kumaş, %100 cv fas kumaş ve %40 linen %30 rayon %30 viscose visket kumaş almış
ve malın sevkiyatı da yapılarak söz konusu mallar müvekkili şirkete teslim edildiğini,
Akabinde bahis konusu kumaşların, davacı müvekkili şirket tarafından müvekkilinin ticari ilişkisi
gereği 21.01.2020 tarihinde … Grup Danışmanlık İletişim ve Satış Tic. A.Ş.(…)’ye sunulmuş ve
fakat kumaşların kalite standartları gereği onay alamadığını, kumaşların … tarafından reddedildiği
hususunun da aynı gün şirkete telefonla bildirilmiş ve ayrıca şirket yetkilileri ile mail yazışmaları yapılmak
suretiyle malın iadesi yoluna gidilmesi çalışıldığını, fakat müvekkilinin iade talebinin davalı şirket
tarafından reddedildiğini, devam eden süreçte tüm bu hususlarla ilgili olarak davalı şirket yetkilileri ile
müvekkili şirket arasında sürekli olarak mail yazışmaları yapıldığını, müvekkili şirketin konuyla ilgili
çözüm üretileceğinden bahisle sürekli olarak oyaladığını, yazışmalarda malın ayıplı olduğunun kabulüne
rağmen müvekkili şirketin iade taleplerini yine reddedildiğini,
müvekkili şirketin karşı tarafın satmış olduğu ipliklerde bulunan hata/ayıp sebebiyle almış olduğu
siparişleri müşterilerine teslim edemediğini, müşterileri tarafından müvekkili şirket aleyhine reklamasyon
faturaları düzenlendiğini ve müvekkili şirketin maddi zarara uğradığını, müvekkili şirketin yaşanan bu hadiseler sonucunda aynı zamanda prestij kaybına ve manevi zarara da uğradığını,
dava konusu ayıplı kumaşların tamamının sevk edildiği şekilde müvekkili şirketin depolarında
bekletildiğini, sayın mahkemenin dilediği zaman bu kumaşlar üzerinde bilirkişi incelemesi
yaptırabileceğini, kaldı ki davalı şirketin mail yazışmalarından da anlaşılacağı üzere dava konusu
kumaşların test edilmesi sürecini dahi uzattığını ve nihayetinde yetkili bir kurumda kumaşların testine de
onay vermediğini,
dava dilekçeleri ekinde bulunan ve tüm süreci özetleyen mail yazışmalarında da açıkça görüleceği
üzere, müvekkili şirketin yetkililerinin ısrarla, her iki tarafın üzerine mutabık kalacağı bağımsız ve yetkin
bir kurumda söz konusu kumaşların testlerinin yaptırılması ve çıkan sonuca göre ortadaki problemin
çözülmesi teklifinde bulunmuş ise de davalı şirket yetkililerinin hiçbir koşulda bu çözüme yanaşmadığını,
İstanbul Teknik Üniversitesi Tekstil Teknolojileri ve Tasarımı Fakültesi’nden uzman görüşü
alındığını ve bölüm başkanı Doç. Dr. Umut Kıvanç ŞAHİN raporunda “dijital baskı sonrası mekanik
işlemler sırasında kumaş yapısındaki ipliklerin zorlandığı, hatanın dijital baskı işlemlerinden kaynaklandığı
kanaatine varıldığını” beyan ettiğini,
sundukları kumaş fotoğraflarında kumaşlar üzerindeki hataların üretici firma tarafından kılçıkla
işaretlendiği ve buna bağlı olarak çok sayıda kılçıklı hata işaretinin bulunduğu açıkça görülebildiğini, gerek mail yazışmaları gerekse müvekkili şirket yetkilisinin defalarca Bursa’ya gitmesinin sorunu
çözmediğini, davalı şirket sürekli olarak süreci uzatarak sorunu çözmekten kaçtığını,
müvekkili şirketin aldırmış olduğu detaylı rapora rağmen davalı şirketin malı iade almaya ve fatura
bedelini ödemeye ilişkin tüm taleplerini reddettiğini, akabinde müvekkili şirketin, 15.09.2020 tarih ve
GIB2020000000361 numaralı 19.702,22-USD iade faturası keserek Beyoğlu 57. Noterliği’nin 17 Eylül
2020 tarih 18682 yevmiye no.lu ihtarnamesiyle davalı şirketi son kez ihtar ettiğini ve Türk Ticaret
Kanununun 25. maddesi uyarınca daha önce defalarca bildirilen ayıp ihbarını tekrarla ihtarnamenin
tebliğini müteakip 7 gün içerisinde öncelikle ayıplı malın iadesinin yapılabilmesi için tevdi mahallini
bildirilmesini aksi halde tevdi mahallinin tespiti için hukuki yollara başvurulacağını ve bundan kaynaklı
tüm maliyetlerin davalıya fatura edileceğini, 19.702,22-USD iade faturası bedelinin ödenmesini, aksi halde
Türk Borçlar Kanunu, Türk Ticaret Kanunu ve sair kanunlardan kaynaklanan tüm haklarımızı kullanarak
huzurdaki bu davayı açacaklarını ihtar ettiklerini ileri sürerek, müvekkili şirkete satılan kumaşların ayıplı olduğunun tespiti ile iadesine ve
19.702,22-USD tutarlı iade faturası bedelinin müvekkiline ödenmesine, yargılama giderleri ile vekalet
ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesi ile; ayıp ihbarının süresinde yapılmadığını, satış faturasına süresinde itiraz edilmediğini, satılan kumaşların stok mal olduğu davacı tarafça bilinmekte olduğunu, davacının kumaşlarda makul kabul edilecek düzeyde hatanın bulunduğunu bildiği halde kumaşlar için ödeme yaptığını,
mallarda bir takım hataların bulunduğunu gösterdiklerini ve buna rağmen malları kabul ettiklerini
dava dilekçelerinde açıkça ifade ettiklerini,
3. Kişi firmanın (…) söz konusu kumaşları davacıdan kabul etmemesinin nedeni malların
hatalı olması değil, davacının kumaşları trendyolun istediği gibi kesememesi olduğunu,
Mail yazışmalarında davacının ayıp iddialarının kabul edilmediğini, aksine söz konusu kumaşların
nasıl kesilmesi gerektiği ile ilgili davacıya teknik bilgi verilmiş olduğunun görüldüğünü, Davacının aldırmış olduğu raporun taraflar arasındaki uyuşmazlık için teknik ve hukuki anlamda
geçerliliği olabilecek bir rapor olmadığını,
Davacının iddia ettiğinin aksine Dünya standartlarına uygun 3. bir kuruluştan rapor alınmış ve bu
rapor ile davacının iddialarının yerinde olmadığının tespit edildiğini,
Müvekkili ile davacı arasında ticari ilişki bulunduğunu, söz konusu ticari ilişki dava dışı …
Grup Danışmanlık İletişim ve Satış Tic. A.Ş.’nin (…) müvekkilinin stoklarında kalan ham ve
mamul stok kumaşlar ile ilgilenmesi ile başladığını, davacının da aralarında olduğu üç farklı firmanın bu
kumaşları müvekkilden satın alması için …’un aracılık ettiğini, akabinde davacı ile müvekkilinin bir
takım görüşmeler gerçekleştirdiğini, müvekkilinin davacıya numune kumaşları gönderdiğini, davacının
numune kumaşları inceleyip onaylaması ile birlikte 11.12.2019 tarihli fatura ile ilk kumaş satışı
yapıldığını, davacının bu kumaşların 11.12.2019 tarihli faturası için 19.12.2019 tarihinde …’un
çekini müvekkiline cirolayarak verdiğini, müvekkilinin de çekin vadesi geldiğinde ödemesini aldığını,
daha sonrasında müvekkilinin vermiş olduğu kumaşlardan memnun kalan davacıya 27.12.2019 ve
02.01.2020 tarihlerinde yeniden kumaş satışı yapıldığını, davacının bu faturaların ödemesini de 10.01.2020
tarihinde yine …’a ait çekleri cirolayarak yaptığını, müvekkilinin çekin vadesi geldiğinde ödemesini
aldığını, dolayısıyla davacı müvekkilinden almış olduğu ürünlerden memnun kaldıkça yeniden sipariş
vermiş ve ödemesini yapmış olduğunu, davacının bu aşamada müvekkili tarafından kendisine düzenlenen
faturaların içeriğine Türk Ticaret Kanunu’nun 21/2. maddesinde belirtildiği üzere faturayı aldığı tarihten
itibaren sekiz gün içinde bir itirazda bulunmamış olduğunu, dolayısıyla faturaların içeriğini kabul etmiş
olduğunu, dava konusu faturalar incelendiğinde faturalar üzerinde söz konusu kumaşlarla ilgili “satılan mal
geri alınmaz ve değiştirilmez.” “mal müessesemizden çıktıktan sonra hiçbir mesuliyet kabul edilmez.” “8
gün içerisinde itiraz edilmezse fatura aynen kabul edilmiş sayılır.” “Müşteriye teslim edilen mal sonradan işleme tabi tutulduğunda hiçbir mesuliyet kabul edilmez.” şeklinde hükümlerin yer aldığı açık ve net bir
şekilde görüldüğünü, bu hükümler taraflar arasında yapılan kumaş alım satımına ilişkin tarafların üzerinde
anlaşmış olduklarını, davacı tarafın da itiraz etmediği hükümler olduğunu, dolayısıyla yaklaşık bir yıl sonra
dava konusu mallara ilişkin olarak iade faturası düzenleyen davacının bu faturasının kabul edilebilmesinin
mümkün olmadığını, diğer taraftan müvekkilinin kesinleşen ticari defter ve kayıtlarına göre bu satışlardan
dolayı davacıdan alacağı da bulunduğunu,
davacı, kumaşların bir kısmının ayıplı olduğunu iddia etmişse de basiretli bir tacir gibi davranması
gereken davacının bu ayıp iddiasını süresinde ve usulüne uygun bir şekilde öne sürmesinin gerektiğini,
davacının, dava konusu kumaşları teslim aldıktan sonra yasal süreler içerisinde gerekli incelemeleri
yapmadığı gibi bu konuda müvekkiline ayıp ihbarında bulunmadığını, nitekim ihbarın ispatı davacı
üzerinde olup davacı buna ilişkin herhangi bir delil sunamadığını, söz konusu satış işlemlerinin üzerinden
yaklaşık 9 ay geçtikten sonra göndermiş olduğu 17.09.2020 tarihli ihtarnamesinin ise hukuken ayıp ihbarı
niteliğinde kabul edilmesi mümkün olmadığını, kaldı ki taraflarınca Bursa 10. Noterliği’nin 24.09.2020
tarih ve 36726 sayılı ihtarnamesi ile söz konusu iade faturalarını ve ihtarname içeriğindeki diğer iddiaların
kabul edilmediğine dair cevap verildiğini,
davacının ayıbın ihbarına ilişkin taraflar arasındaki mail ve whatsapp yazışmalarını delil olarak
gösterdiğini ve kumaşların … tarafından reddedildiği hususunu bu yollarla bildirdiğini iddia etmişse
de söz konusu mail ve whatsapp yazışmalarının da ihbar niteliğinde kabul edilemeyeceğini, 13.01.2020
tarihinde davacı firmanın yetkilisi tarafından müvekkili şirket çalışanına whatsapp üzerinden gönderilen
mesajda 11.12.2019 tarihli fatura ile davacıya satılan 720,80 mt BOHAİ STRECH kumaşın daha yoğun
gofreli olması istenmesine rağmen düz gofresiz olduğu bu nedenle onaylanmazsa iade edilebileceği ifade
edildiğini, 21.01.2020 tarihinde bu sefer müvekkili şirket çalışanı mesaj atarak 13.01.2020 tarihinde
konuştukları BOHAİ STRECH kumaşların ne olduğunu sorduğunu, davacı firmanın yetkilisi ise kumaşın
onaylanmadığını ifade ederek BOHAİ STRECH kumaşları iade edeceğini ifade ettiğini, müvekkilinin de
söz konusu kumaşların istenildiği gibi olmadığını, iade edilebileceğini kabul ettiğini, nitekim davacı
firmanın buna istinaden 21.01.2020 tarihli satış faturası ile bu kumaşları müvekkiline iade ettiğini, Sonuç olarak davacının dava dilekçesinde; dava konusu kumaşların 21.01.2020 tarihinde …
tarafından onaylanmadığını, bu hususun aynı gün müvekkile telefonla bildirildiğini iddia etmişse de bu
tarihte taraflar arasında iadesi konuşulan kumaşlar BOHAİ STRECH kumaşlar olduğu bunların davayla
hiçbir ilgisi bulunmadığını, davacının söz konusu bu dava ile BOHAİ STRECH kumaşların bedelini talep
etmediğini, nitekim bu kumaşların istenilen gibi olmadığı müvekkili tarafından kabul edildiğini, davadan
çok daha önce iadesi alınmış ve davacının borcundan düşüldüğünü, dolayısıyla davacının dava konusu
olmayan kumaşlarla ilgili konuşmayı öne sürerek ihbar konusunda mahkemeyi yanıltmaya çalıştığını,
Kumaşların müvekkilinin depolarında daha önceden üretimi yapılmış, ihraç fazlası, ham ve mamul
halde satılmayı bekleyen ucuz kumaşlar olduğunu, bu kumaşların müvekkili tarafından zamanında
üretilmiş, ancak zaman içerisinde değerini kaybetmiş olduğunu, genel olarak devamı olmayan, 1. kaliteye
satılabilecek durumda olan, maliyetinden daha düşük veya hemen hemen maliyeti ile aynı fiyatlı olan,
işlenemeyecek seviyede olmayan ve tekstil sektöründe yaygın olarak alım ve satımı yapılan kumaşlar
olduğunu, …’un müvekkilinin stoklarında bekleyen bu kumaşların firmalar tarafından alınıp
işlenerek kendilerine satılması ile ilgili müvekkili ile görüşme gerçekleştirdiğini, müvekkilinin de bu
projeyi kabul etmiş olduğunu, nitekim müvekkilinin elinde stok olarak bulunan bu kumaşları …
aracılığı ile üç farklı firmaya sattığını, müvekkilinin davacıya kumaş satmış, bu kumaşlardan BOHAİ STRECH’in istenen özelliklerde
olmadığının müvekkili tarafından da kabul edildiğinden iade alındığını, FELİSA 21 kumaşın ayıplı olduğu
iddiası ile müvekkiline gönderildiğini, müvekkilinin kontrollerini yaptığını, ayıplı olmadığı ortaya çıkınca
bu kumaşın davacı tarafından tekrar alınmasını davacıya defalarca bildirdiğini, buna ilişkin talep hakkının
saklı tutulduğunu, bunların dışında dava konusu kumaşlarla ilgili müvekkiline zamanında ve usulüne
uygun bir şekilde ulaşan bir ayıp ihbarı bulunmadığını, müvekkiline elinde bulunan stok malları
kumaşların normal fiyatının çok altında bir değerde adeta satış bedelinden kendiliğinden tenzil yapılmış
şekilde davacıya sattığını, davacının kendi kusuru ile kesimini yapamadığı kumaşları çok sonra müvekkiline
iade etmeye çalışmakta olduğunu, müvekkilinin söz konusu kumaşlarda hata olduğu yönündeki iddialarını
kabul etmesinin mümkün olmadığını, ileri sürerek davanın reddine, Yargılama giderlerinin davacı
üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmişlerdir.
KANITLAR:
İcra dosyası, fatura, ihbarname, mail ve whatsapp mesajları, ticari defter ve bağlı kayıtlar, bilirkişi raporu, vs.
KANITLARIN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME :
Dava, davalı şirket tarafından davacı şirkete satılan ürünlerin ayıplı olup olmadığı ayıplı ise ürünlerin ve bedelinin iade talebinin yerinde olup olmadığının tespitine ilişkindir.
Mahkememizce, İstanbul NATM’ye talimat yazılarak tarafların iddia ve savunmaları değerlendirilmesi açısından mahallinde keşif yapılmak suretiyle 1 Tekstil Mühendisi bilirkişiden rapor düzenlenmesinin istenilmesine karar verilmiştir.
Alınan 17/01/2022 tarihli bilirkişi raporunda; Davaya konu kumaşların 11.12.2019 ve 27.12.2019 tarihlerinde teslim alındığı, kumaşlarda tespit
edilen ayıpların gözle yapılacak muayene sonucu belirlenebilecek tipte açık ayıplar oldukları, ayıp
bildiriminin 25.02.2020 tarihli whatsApp mesajı ile yapıldığına, Ayıp bildiriminin zamanında yapılıp yapılmadığı mahkemenin takdirinde olduğuna, Şayet Mahkeme ayıp bildiriminin zamanında yapıldığı kanaatinde olursa,
Fas 2 Oranc kumaşta 7,32 metrede 1 adet hata olduğu, Civ Fas 2 Siyah zemin pembe puantiyeli
kumaşta 7,08 metrede 1 adet hata olduğu, bu bakımdan bu iki tip kumaşta fazla miktarda hatalı kısım
bulunduğuna, bu bakımdan iade edilebileceğine,
Visket 1 Lacivert kumaşta boyuna yönde izler bulunduğu, Marlem 1 Pembe zebra ve kahve sarı desenli kumaşlarda ise enine yönde çok sayıda bant olduğuna, bu bakımdan iade edilebileceklerine, İade edilebilecek kumaşların toplam 3.075 metre, 7.549,00 USD. (Amerikan Doları) olduğu kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
Mahkememizce; Bakırköy NATM’ye talimat yazılarak dosyaya rapor sunan bilirkişi İrfan Baycan’a dosyanın tevdi edilerek tarafların rapora itirazları tek tek irdelenmek suretiyle ek rapor düzenlenmesinin istenilmesine karar verilmiştir.
Alınan 10/08/2022 tarihli bilirkişi ek raporunda; Kök raporda vardığı görüş ve kanaati değiştirir nitelikte bir delil olmadığına, davaya konu kumaşların 11.12.2019 ve 27.12.2019 tarihlerinde teslim alındığı, kumaşlarda tespit
edilen ayıpların gözle yapılacak muayene sonucu belirlenebilecek tipte açık ayıplar oldukları, ayıp
bildiriminin 25.02.2020 tarihli whatsApp mesajı ile yapıldığına, ayıp bildiriminin zamanında yapılıp yapılmadığının mahkemenin takdirinde olduğuna, Şayet Mahkeme ayıp bildiriminin zamanında yapıldığı kanaatinde olursa, dosya içindeki
yazışmalardan dava konusu kumaşların tamamının … firmasına yapılacak üretim için kullanılacağı
anlaşılmakta olduğu, şayet Mahkeme ayıp ihbarının zamanında yapıldığı kanaatinde olursa ayıplı
olmayan proje kapsamındaki kumaşların tamamının iadesinin istenebileceği kanaatine varıldığı bildirilmiştir.

Ayıplı eser, sözleşmede kararlaştırılan vasıfları veya vazgeçilmez bazı vasıfları taşımayan eserdir. Diğer anlatımla ayıp, bir malda eserde sözleşmesi ya da yasa hükümlerine göre normal olarak bulunması gereken niteliklerin bulunmaması ya da bulunmaması gereken bozuklukların bulunmasıdır. Yüklenicinin kasten sakladığı bozukluklarla, usulüne uygun yapılan gözden geçirmede fark edilemeyecek ayıplar için sorumluluğu devam eder. Eğer, meydana getirilen eserin, teslim alındığı sırada usulüne uygun yapılan gözden geçirme ile var olan bozukluğu görülmemişse, ortada gizli bir ayıbın olduğu kabul edilir. Açık ayıplar, eserin tesliminden sonra, işlerin olağan akışına göre imkan bulunur bulunmaz bizzat yapılan veya uzmanına yaptırılan gözden geçirme sonucu saptanınca, uygun sürede; gizli ayıplar da ortaya çıkar çıkmaz, gecikmeksizin yükleniciye bildirilmelidir. Ayıp bildirimi süresinde yapılmadığı takdirde iş sahibi bu ayıbı örtülü olarak kabul etmiş sayılır. Ayıp ihbarının yazılı olarak yapılması zorunlu olmayıp süresinde ayıp ihbarının yapıldığı her türlü delille ve tanık beyanıyla dahi kanıtlanabilir. Yine ayıp bedelinin de ayıbın ortaya çıktığından itibaren geçecek makul süre dikkate alınarak hesaplanması gerekir.
Kural olarak, eserin sözleşmeye uygun olarak tamamlanıp teslim edildiğini ispat yükü yüklenicidedir. TMK.’nın 6. maddesinde düzenlenmiş olan genel ispat kuralından çıkarılan bu sonuç, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin bir çok kararında “kural olarak eser sözleşmelerinde eserin teslimini, sözleşmeye ve tekniğine uygun olup olmadığını kanıtlamak yükleniciye aittir.” şeklinde ifade edilmiştir.
Teslim edilen eserin ayıplı ve/veya eksik olduğunu ve bedelin ödendiğini ispat yükü ise iş sahibine aittir. İçtihatlarda, Yargıtay’ın da bu doğrultuda tutum sergilediği görülmektedir. “Eser sözleşmesine dayalı ilişkilerde eserin teslim edildiğini ispatlama yükümlülüğü yüklenicide, eserin ayıplı olduğu iddiası ve bedelin ödendiğini ispatlama yükümlülüğü ise iş sahibindedir.”
Davaya konu kumaşların 11.12.2019 ve 27.12.2019 tarihlerinde teslim alındığı, kumaşlarda tespit
edilen ayıpların gözle yapılacak muayene sonucu belirlenebilecek tipte açık ayıplar oldukları, ayıp
bildiriminin 25.02.2020 tarihinde yapıldığı, ayıp bildiriminin süresinde yapılmadığı, kumaşların ayıplı haliyle kabul etmiş sayılacağı, ayıba ilişkin ihbar yükümlülüğünün belirtilen yasal süre içerisinde yerine getirilmediği anlaşılmakla davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlere,
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL nispi karar ve ilam harcının peşin alınan 2.584,26 TL’den mahsubu ile artan 2.503,56‬ TL fazla harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-7155 sayılı Kanunun 23. Maddesi ile 6325 sayılı Kanunun 18/A-12-13 maddeleri uyarınca 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak hazineye ödenmesine,
4-Kararın niteliği gereği davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı yararına ölçümlenen 23.815,17-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İstinaf yolu açık olmak üzere karar verildi. 03/11/2022

Katip … Hakim …
¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır

Güvenli elektronik imza ile onaylanmıştır.
Aslının aynı olduğu tasdik olunur.
Katip …
E,E-imzalıdır.