Emsal Mahkeme Kararı Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/820 E. 2023/585 K. 16.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BURSA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
BURSA
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/820 Esas
KARAR NO : 2023/585

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … –
VEKİLİ : Av. … –
DAVALI : … – …
VEKİLİ : Av. … –
DAVA : Tazminat (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 23/03/2018
KARAR TARİHİ : 16/05/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 15/06/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Müvekkili şirketin davalı … Eğitim Tur. Gıda San. Tic. A.Ş ile yaptıkları anlaşmaya göre davalı şirketin Kanadaya ihracı gerçekleştirilecek ve en az %55 meyve oranı içerecek reçellerin üretimini yapacağını, müvekkili şirketin ise karşılığında nakdi bedel ödeyeceğini, ancak davalı şirketin akitten doğan yükümlülüklerini ihlal ederek standartların altında üretim gerçekleştirdiğini, reçellerin mevye oranının %25-35 değerleri arasında kaldığından ürünlerin Kanada gümrüğünden geri gönderildiğini ve müvekkilinin mallara ilişkin yapmış olduğu bağlantılı akitler ve ihracat organizasyonu sebebiyle zarara uğrattığını, işbu dava ile sözleşmenin akit şartlarına uygun ifa edileceğine duyulan güvenden dolayı müvekkilinin uğramış olduğu zararların ve aşkın zararların tazminini talep ettiklerini, vişne ayva, havuç, incir, kayısı ve çilek reçellerinden oluşan ürünlerin Kanada’ya ihraç edildiğini, Kanada gümrüğünün analizleri doğrultusunda müvekkiil şirketin Kanada’daki müşterisi, edimini meyve oranının %25 – %35 arasında olduğundan bahisle malları reddettiğini, iade gelen ürünlere ilişkin TSE standartlarına uygun olup olmadığının, yurtiçinde satışı yapılıp yapılamayacağına ilişkin denetlemeler olmadığına ilişkin denetlemeler yapıldığını, ayıp tespiti gıda tarım ve hayvancılık bakanlığı tarafından gerçekleştirilen denetimler sonucu belgelendirildiğini, 03/07/2017 tarihinde bakanlığa bağlı gıda ve yem kont. Merk. Araş. Ent. Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen denetimde malların meyve oranının %28,54 olarak tespit edildiğini, 03/07/2017 tarihli denetleme raporuna aracı firma … Tarım Ürünleri sahibi … tarafından yapılan itiraz sonucu 21/07/2017 tarihli bakanlığa bağlı Ankara Gıda Kontrol Lab. Müdürlüğü tarafından yapılan yeni analizde de meyve oranı tayini % 30,2 olarak belirlendiğini, mail muhteviyatından da anlaşılacağı üzere müvekkili şirketçe Kanada’dan iade gelen mallar için sözleşmeden dönüldüğü ve edimlerin karşılıklı olarak iade edileceği konusunda anlaşıldığını, davalının edimin iadesi yerine %55 meyve oranı sağlayan yeni bir imalatta bulunup müvekkiline ürün vereceği, ayıplı malların davalı şirketçe geri alanması için iadeye hazırlık işlemlerinin yapıldığı, ancak davalı tarafından iadeye hazır olduğu bildirilen malların geri alınmadığının ortada olduğunu, müvekkili şirketin davalının sözleşmesel ve kanuni yükümlülüklerini yerine getirmemesinden dolayı ihtarname gönderildiğini, Bursa 24. Noterliğince düzenlenen 14/02/2018 tarihli 03708 yemviye nolu ihtarname ile davalı şirketçe ayıp ihbarının süresi içinde yapılmadığı ve müspet zararın kapsamında yönelik itirazlarını içerir şekilde ihtarnameye iadeli taahhütlü mektupla cevap verildiğini, ihtarname cevabında yalnızca dökme reçel satışına yönelik anlaşma sağlandığı ifade edilmiş ise de davalı şirketin göndermiş olduğu faturalarda kavanoz koli şeklinde anlaşmaların sağlandığının açıkça görüldüğünü, ayrıca taraf şirket yetkilileri arasındaki yazışmalarda da kavanoz koli olarak satış ve etiketleme işlemlerine yönelik konuşmaların mevcut olduğunu, satışının sözleşmesel edimini, anlaşmaya uygun olarak ifa etmesi gereğine duyulan güvenden dolayı müvekkili şirketin uğramış olduğu doğrudan zararları ifade ettiğini, bu nedenlerle ayıplı maldan doğan 152.409,80 Tl fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla zararının tazminine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: Davacı şirketin müvekkili tarafından en az %55 mevye oranını içerecek reçellerin üretiminin yapıldığı ve davacı şirket tarafından bu üretim karşılığında nakdi bedelin ödeneceği hususunda davacı taraf ile müvekkili şirketin anlaştığını, ancak üretilen reçellerdeki meyve oranının % 25-35 aralığında kaldığını, bu sebeple ürünlerin taraflar arasındaki anlaşmaya aykırı ve ayıplı olduğunu, müvekkili şirketin akitten doğan yükümlülüklerini yerine getirmediğini, ihraç edilmesi planlanan ürünlerin Kanada gümrüğünden geri gönderildiğini, bu nedenle davacı şirketin zarara ve kar kaybına uğradığını, davacı tarafın hukuki dayanaktan yoksun, bahsi geçen iddialarını kabul etmelerinin mümkün olmadığını, davanın reddinin gerektiğini, müvekkili şirket tarafından davaya konu işbu satışa istinaden 30/11/2016 tarih ve 30.438,18 TL meblağlı irsaliyeli fatura düzenlendiğini, davacı şirket tarafnıdan da 123487 seri numaralı bu fatura dava dilekçesinde delil olarak sunulduğunu, müvekkili şirket ile davacı şirket arasında anlaşmanın dökme reçele dair olduğunun en büyük kanıtı olduğunu, taraflar arasında %55 meyve oranı üzerinden reçel satışı yapıldığı iddialarının tamamen gerçek dışı olduğunu, müvekkili şirketin davacı şirkete ayıplı mal teslim etmediğini, davacının ayıplı olduğunu iddia ettikleri malların müvekkile ait olmadığını, taraflar arasında kavanoz koli şeklinde anlaşıldığına dair kanıt olarak gösterilen ve proforma fatura olduğu iddia edilen beglede müvekkili şirkete ait kaşe ve yetkili kişi olan Ramazan Kocabaş’ın imzası bulunmadığını, müvekkili şirketin kaşesi ve yetkili kişinin imzası bulunmayan herkes tarafından rahatlıkla düzenlenebilecek bir belgenin delil olarak kabulünün mümkün olmadığını, söz konusu belge müvekkili şirket tarafından düzenlenmediğini, bu nedenle huzurdaki davada delil olarak kullanılamayacağını, ayrıca … müvekkili şirketi dolandırdığını ve şirketin karından kendi hesabına para aktardığının tespit edildiğini, dava dışı …’nın kendisine verilen vekaletin sınırlarını aşan işlemlerde bulunması nedeniyle müvekkili şirket tarafnıdan …’ya karşı açılmış hukuk ve ceza davaları bulunmadığını, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
Dava dilekçesi, cevap dilekçesi, cevaba cevap dilekçesi, ikinci cevap dilekçesi, faturalar, T. İş Bankası havale dekontu, 272475 seri numaralı … Antrepo Depo faturası, 20/09/2017 tarihli, 310610 nolu İntaç Gümrük Müşavirliği Ltd. Şti faturası, borç dekontu, irsaliyeli fatura, vergi tahsil alındısı, ihraç için aranan sağlık sertifikası, tarafların karşılıklı beyan dilekçeleri, Bursa 19. İcra Müdürlüğünün 2018/… sayılı icra takip dosyası, yazılan müzekkere cevapları ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE HUKUKİ SONUÇ:
Dava, taraflar arasındaki eser sözleşmesine göre ayıplı olduğu iddia edilen ürünlerden kaynaklanan zararın giderilmesine dair tazminat istemine ilişkindir.
Uyuşmazlık noktaları; davaya konu davalı tarafından satışı gerçekleştirilen reçellerin ayıplı olup olmadığı, ayıbın açık ayıp mı, gizli ayıp mı olduğu, ayıp ihbarının zamanında yapılıp yapılmadığı, ayıplı ise ayıptan kaynaklanan davacının kar mahrumiyeti ve zararı noktalarında toplanmaktadır.
Mahkememizce tarafların ticari defterleri üzerinden ve satıma konu reçeller yönünden inceleme yapılmasına karar verilmiş olup, kesin süreye rağmen bilirkişi delil avansı yatırılmadığından inceleme gününde davalının ticari defterleri sunulmasına rağmen inceleme yapılamadığı anlaşılmaktadır.
Mahkememiz bu kararına karşı davacı vekili 21/05/2019 tarihli dilekçesi ile istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi tarafından 2019/986 E, 2020/1093 k. Sayılı ilamı ile incelenen mahkememiz kararı 14/10/2020 tarihinde “Mahkemece 27.11.2018 tarihli ara kararında, taraflar arasında alacak borç ilişkisinin açıklığa kavuşturulması yönünden üç bilirkişi ücreti ve 50,00,-TL tebligat gideri olmak üzere toplam 1.700,00.-TL bilirkişi delil avansının HMK.nun 324/2 md. gereğince davacı vekili tarafından 4 haftalık kesin süre içerisinde mahkeme veznesine yatırılmasına, yatırılmadığı takdirde bilirkişi delilinden vazgeçmiş sayılacağının ihtarına karar verilmiş hazır olan davacı vekiline ihtarat yapılmıştır.Davacı tarafından yatırılması istenen avans, delil avansı niteliğindedir. Bu avansın yatırılmaması da sadece o delile dayanmaktan vazgeçme sonucunu doğurur (HMK m. 324).Dava açılırken 338,00.-TL keşif avansı, 330,00.-TL bilirkişi tutarı yatırılmıştır. Ara karar tarihinde davacının harcanabilir gider avansı miktarı 840,80.-TL olmasına rağmen yukarıda açıklanan yasal düzenleme dikkate alınarak mahkemenin, uyuşmazlık konusu olan ve olmayan hususları tespit ederek, tarafların iddia ve savunmaları, dayandıkları deliller ve HMK 266. maddesi gereğince hakimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün konulara bilirkişiye başvurulamayacağı kuralı da dikkate alınarak bilirkişi incelemesi yapılacak konular belirlenerek buna göre bilirkişi ücreti ve diğer giderler tespit edilerek mevcut olan gider avansından mahsubu yapılarak kalan kısım üzerinden kesin süre verilmesi gerekirken bu hususlara uyulmadan verilen ara kararına göre yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden davacı vekilinin istinaf nedenleri yerindedir.” gerekçesi ile kaldırılmıştır.
Mahkememiz esasına yeniden kaydedilen dava dosyasında yargılamaya devam edilmiştir.
Davacı vekiline dava konusu ürünlerin muhafaza edilip edilmediği, ürünlerin nerede olduğuna dair bilgi verilmesi talep edilmiş 11/03/2021 tarihli beyan dilekçesinde, meyve oranı %35 altı ürünlerin Bursa Gümrüğü Antrepoda imha edildiğini, %35 ve üzeri ürünlerin ise son kullanma tarihinin geçmemesi için piyasaya yarı fiyatından satıldığını beyan etmiştir. Taraf vekillerine tanık deliline dayandıklarından tanık listeleri istenilmiştir. Davacı vekili tarafından süresi içinde tanık listesi sunmadığından tanık delilinden vazgeçilmiştir. Davalı vekili tarafından bildirilen tanıkları yargılama sırasında dinlenmiştir.
Bursa Gümrüğü Antrepo kayıtları celp edilerek dosya arasına alınmıştır. Dosya Gıda Mühendisi, Mali Müşavir ve hukukçu bilirkişiye tevdi edilerek bilirkişi raporu temin edilmiştir. 29/11/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Davalı tarafından üretilen ürünlerin ayıplı olup olmadığı; Türk Gıda Kodeksi Reçel, Jöle, Marmelat ve Tatlandırılmış Kestane Püresi Tebliği (TebliğNo: 2006/55) ne göre değerlendirildiği, bu tebliğde de görüleceği üzere Ürün özellikleri MADDE 5 — (1) Bu Tebliğ kapsamındaki ürünlere ait özellikler : g) Geleneksel reçellerde meyve oranı en az % 35 olması gerektiğini, bendine göre T.C. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Gıda ve Yem Kontrol Merkezi ve T.C. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Ankara Gıda Kontrol Labaratuvar Müdürlüğü’nün yapmış olduğu analiz sonuçlarında analizin yapıldığı “Çilek Reçeli”nin tebliğde geçen 96 35 meyve oranını içermediğinden ayıplı olarak değerlendirildiği, ayıplı ise gizli ayıp mı açık ayıp mı olduğu ilk bakışta gözlemlenebilecek bir olgu olmadığından ancak yapıl mümkün olması nedeniyle ayıbın gizli ayıp olarak değerlendirildiğini, ayıp sebebi ayıp sebebi reçellerde dolum esnasında dolumdan doluma ve dolum yapılan meyvenin çeşidine göre değişiklik gösterebileceğinden dolum kaynaklı ve/veya şirket tarafından ayarlanabilecek olan dolum esnasında istenen meyve oranı % sinden kaynaklanabileceği, örneğin bütün olarak kayısı vb. Ürünler ile ahududu, çilek vb. ürünlerin e meyve oranı farklılıklar gösterebilir ve dolum sonrasında istenen meyve oranı için muhakkak üretilen ürünlerin kontrolünün olması gerekli olduğunu, hesap bilirkişi tarafından davalı tarafından üretilen ürünlerin ayıplı olup Uyuşmazlık konusu reçellerdeki meyve oranının tebliğde belirlenen oranın altında olduğu tespit edildiğinden, dürüstlük kuralına göre beklenen asgari meyve oranını ihtiva etmeyen reçellerde beklenen nitelikte bir ayıp olduğu, Hesap bilirkişi tarafından ayıbın gizli ayıp mı açık ayıp mi olduğu, uyuşmazlık konusu reçellerdeki ayıbın ancak gerekli laboratuvar incelemesi neticesinde ortaya çıkabilecek mahiyette olması nedeniyle gizli ayıp olduğu, Hesap bilirkişisi tarafından ayıp sebebi, Türk Gıda Kodeksi Reçel, Jöle, Marmelat ve Tatlandırılmış Kestane Püresi Tebliğine göre geleneksel reçeller için öngörülen asgari 94035 meyve oranı şartını taşımaması hesap bilirkişisi tarafından davacının zararının varlığı miktarı dosyaya sunulan bilgi ve belgelerden davacının davalıya karşı ayıptan doğan haklarını kullanabilmesi için gerekli olan muayene ve bildirim külfetlerini yerine getirmediği iş bu nedenle davacının davalıya karşı ayıptan doğan hakları kullanamayacağı kanaatine varılmakla birlikte, mahkemenin davalının ayıp nedeniyle sorumlu olduğu kanaatinde olması durumunda tazminat hesabı aşağıdaki şekilde olup takdirinin mahkemede olduğu, Bilirkişilerce alacağın hesaplanması Dosyaya sunulan bilgi ve belgeler incelendiğinde davacının taleplerinden Gümrük Vergisi adı altında talep edilen 4.991,34 TL nin davacı şirketin imalatçı olmamasına karşın ihraç faturası kestiği, ödenen KDV ve Damga Vergisi ile davalı şirketin ilgisi bulunmadığı; Davacı tarafından İç Nakliye bedeli olarak Haskont Nakliyata ödendiği iddia edilen 650,00 TL nin 318,60 TL olarak ödendiğinin sabit olduğu; Davacı tarafından talep edilen 4.291,90 TL gümrük masrafları bakımından davacı tarafın İntaç Gümrük Müşavirliği hesabına 3.500,00 TL gönderdiğinin sabit olduğu; Davacı tarafından edilen Tarım il Müdürlüğü tarafından reçellerin imha masrafına ilişkin 1.200,00 TL talebin mükerrer talep olduğu; Davacı tarafından talep edilen 1560 adet imha edilen reçel bedeli 5.400,00 TL ye ilişkin olarak dosyaya herhangi bir bilgi ve belge sunulmadığı, davacı tarafından 30.11.2016 tarihli ve 123487 fatura ile alınan Dökme çilek reçeli bedellerinin KDV dahil 2.527,20 TL olduğu; Davacı tarafından talep edilen kar mahrumiyeti tazminatına ilişkin davacının 10.000 TL’lik kardan mahrum kaldığına ilişkin dosyaya bilgi ve belge sunulmadığı; davacı tarafından talep edilen elde bulunan ve imha edilmeyen ayıplı malların bedellerine ilişkin olarak 63.663,60’TL talep edilmekle birlikte dosyaya sunulan bilgi ve belgelerden Bursa Tarım İl Müdürlüğü tarafından imha edilen ürünlere ait herhangi bir belge olmadığı ve davacı tarafından da herhangi bir belge sunulmadığı, davacı tarafından dosyaya sunulan 11.03.2021 tarihli dilekçede iade edilen malların piyasaya yarı fiyatından satıldığı beyan edilmekle birlikte, davacı şirket adresinde 20.10.2018 tarihinde yerinde yapılan incelemede satılan ürünlere ait (yarı fiyatına satıldığı iddia edilen) faturaların ibraz edilmediği; bu nedenle davacının talep i hususlardan ispat edebildiklerinin hesaplamaya dahil edildiğini, Kanada Gidiş-Dönüş Navlun Bedeli (davacı adına düzenlenen faturalar 37.379,27 9.546 USD dir. 2.000 usd teminattır) 9.546 USD*3,9157 TL 2) Gemporta Ödenen: Davacı tarafından; Gemport’un …’a 11.105,50 düzenlediği 11.105,50 TL bedelli fatura sunulduğunu, Antrepoya ödenen : 3.600,00 , Gümrük Müşavirliği Hizmet bedeli: 954,50 aracı … Tarım …’ın yaptığı Gümrük Masrafları 4.291,90 29.07.2017 tarih 310127 nolu borç dekontu davacı ve İntaç Gümrük Müş Ltd. arasında (açık hesap usulü çalışma mevcuttur) , imha edilen 1560 adet çilek reçeli bedeli: 2.527,20 (imhaya ait belge yok) imha edildi ise çilek reçellerinin davacı tarafından, davalı şirketten alış bedeli kdv dahil 2.527,20 TL) 59.858,37 , toplam alacak miktarının 59.858,37 TL olduğu kanaati hususu bildirilmiştir .
14/02/2022 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Bilirkişi raporuna ilişkin davacı Vekilinin yapmış olduğu somut uyuşmazlık bakımından TBK m. 225 hükmünün uygulanması gerektiği yönündeki itirazı incelendiğini, bilirkişi raporuna ilişkin yapılan itirazda somut olaya ilişkin olarak TBK m. 225 hükmünün uygulanması gerektiği ifade edilse de kanaatimizce iş bu hükmün somut uyuşmazlık bakımından uygulanması mümkün olmadığını, Zira TBK m. 225 hükmünün başlığından ve hükmün lafzından da açıkça anlaşılacağı üzere bu hükmün uygulanabilmesinin ilk şartı satıcının ağır kusurlu olması olduğunu, ayrıca doktrinde de isabetli şekilde ifade edildiği üzere TBK m. 225 hükmü gizlenmiş ayıplar bakımından uygulama alanı bulacak bir hüküm olduğunu, (…, Borçlar Hukuku Özel Hükümler, Ankara 2019, s. 122). Doktrinde gizlenmiş ayıp ise, satıcının, satılanın sahip olmadığı bir niteliği varmış gibi alıcıyı kandırarak yarattığı ayıpla alıcıya karşı mevcut aydınlatma yükümlülüğünü ihlal ederek kasten gizlediği ayıp olduğunu, (…, s. 113). Somut olaydaki durum ve koşullar ve tarafların tacir oldukları ve basiretli davranmaları gerektiği göz önünde bulundurulduğunda tarafların tacir oldukları uyuşmazlıklar bakımından gizlenmiş ayıbın olması için TBK m. 225 uyarınca satıcının ağır kusurlu olduğunun ispatının gerektiğini, dosyaya sunulan bilgi ve belgelerden satıcının ağır kusurlu davranışı ile alıcıyı kandırdığı sonucuna varılamadığından somut uyuşmazlık bakımından ayıbın türünün gizlenmiş değil gizli ayıp olduğu, bu nedenle de somut uyuşmazlıkta TBK m. 225 hükmünün uygulama alanı bulamayacağı kanaatine varılmış ve iş bu hususun takdiri sayın mahkemenize bırakıldığını, davacı Vekilinin hesaplama kısmına ilişkin itirazları incelenmiş ve kök rapordaki açıklamalarımız saklı kalmak kaydıyla, mahkemenizin tazminat ödenmesi gerektiği kanaatinde olması durumunda, kök raporda hesaplanan tazminat miktarının (59.858,37 TL) doğru olduğu, kök raporda hesaplanan tazminatta herhangi bir değişiklik yapılmasına yer olmadığı kanaatine varıldığı bildirilmiştir. Bilirkişi heyeti 01/05/2022 tarihli ek raporda,, kök ve ek raporlarda belirttikleri görüş ve kanaatlerinin aynı olduğu hususu bildirilmiştir.
13/02/2023 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Yukarıda yer alan bilirkişilerin yapmış oldukları incelemeler, Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/820 Esas Dava sayılı dosyasında yer alan mevcut evrakları içerisinde ve kapsamında, sunulan bilgi ve belgelerin, incelenmesi neticesinde ; Davacı İş Sahibi ile davalı Yüklenici arasında ; Reçel üretimi ve teslimine dair TBK Mad. 470 vd. gereğince bir eser sözleşme ilişkisi kurulduğu, TBK Mad. 470 vd. hükümleri gereğince yüklenicinin ürünleri ayıptan ve eksikliklerden ari olarak üreterek davacı yana teslim etmesi , davacının da bu ürün bedelini ödemesi gerektiği, Türk Gıda Kodeksi Reçel, Jöle, Marmelat ve Tatlandırılmış Kestane Püresi Tebliği (TebliğNo; 2006/55) ne göre değerlendirildiği, bu tebliğde de görüleceği üzere Ürün özellikleri MADDE 5 — (1) Bu Tebliğ kapsamındaki ürünlere ait özellikler : g) Geleneksel reçellerde meyve oranı en az %35 olması gerektiğini, bendine göre, her ne kadar dava dosyasında, taraflar arasında yapılmış bağlayıcı bir sözleşme görülmemiş olsa dahi, T.C. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Gıda ve Yem Kontrol Merkez Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü ve T.C. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Ankara Gıda Kontrol Labaratuvar Müdürlüğü’nün yapmış olduğu analiz sonuçlarında analizin yapıldığı “Çilek Reçeli”nin tebliğde geçen %35 meyve oranını içermediğinden ayıplı olarak değerlendirildiği, ayıbın maddi ayıp niteliğinde olduğu , açık ayıp, iş sahibinin eseri teslim alır almaz derhâl yapacağı usulüneuygun basit bir muayeneyle veya teslim esnasında ilk bakışta açıkça görülebilen vekapsamı ve önemi anlaşılabilen ayıpları ifade ettiğini, gizli ayıp ise, eserdeilk bakışta anlaşılamayan, detaylı bir muayene ile ortaya çıkan veya zaman içerisinde eserin kullanımı neticesinde ya da teslimden belli bir müddetgeçmesi ile veya deprem ve benzeri bir olay vesilesi ile ortaya çıkanayıpları ifade edeceğini, dava konusu olayda Reçellerdeki meyve oranı İlk bakışta gözlemlenebilecek bir olgu olmadığından ve yapılacak analiz sonucu değerlendirmenin mümkün olması nedeniyle, ayıbın gizli ayıp niteliğinde olduğu, ayıp sebebi reçellerde dolum esnasında dolumdan doluma ve kullanılan meyvenin çeşidine göre değişiklik gösterebileceğinden dolum kaynaklı veya şirket tarafından prosesin en başında yapılan reçete hatası nedeniyle eksik meyve oranı 96 sinden kaynaklanabileceğini, örneğin; bütün olarak kayısı vb. ürünler ile ahududu, çilek vb. ürünlerin 96 meyve oranı farklılıklar gösterebilir ve dolum esnasında ve sonrasında istenen meyve oranı için muhakkak üretilen ürünlerin kontrolünün/analizinin olması gerektiği, ayıpların üretim kaynaklı olduğu, taraflar arasındaki sözleşme ilişkisi, ürünlerin taşıması gereken lüzumlu nitelik uyarınca ayıbın önemli bir ayıp olduğu, davacı tarafından talep edilebilecek zarar miktarının 57.331,17 TL olarak hesaplandığı, davacının muayene ve ihbar külfetini yerine getirip getirmediği hususu mütalaa edilmiştir.
O halde yapılan yargılama ve toplanan delillerden, davalının, davacıya aralarındaki ticari ilişki kapsamında reçelleri sattığı ve satıma konu reçellerdeki meyve oranının %35′ den az olması sebebiyle zarara uğradığı ileri sürülmekle, uyuşmazlık, davacı tarafından üretiip teslim edilen reçellerin taraflar arasındaki anlaşmaya ve standartlara uygun olup olmadığı ayıbın varlığı, açık ayıp mı gizli ayıp mı olduğu, ayıplı ise ayıp ihbarının yapılıp yapılmadığı ve ayıptan kaynaklanan davacının zararının miktarı noktasında toplanmaktadır. Taraflar arasındaki hukuki ilişkinin eser sözleşmesi ilişkisi olup davalının yüklenici davacının ise iş sahibi olduğu anlaşılmakla eser sözleşmesine ilişkin hükümlerin ayrıca irdelenmesi zorunludur. Eser sözleşmesi TBK 470. maddesinde, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin de bunun karşılığında, bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşme olarak tanımlanmıştır. Yüklenicinin borçlan TBK 471 – 474 arasında düzenlenmiş olup, ” ayıbın belirlenmesi ” başlığını taşıyan TBK 474 gereği iş sahibi, eserin tesliminden sonra işlerin olağan akışına göre imkan bulur bulmaz eseri gözden geçirmek ve ayıpları varsa, bunu uygun bir süre içinde yükleniciye bildirmek zorunda olduğu, TBK 475 maddesinde ise eserdeki ayıp sebebiyle yüklenicinin sorumlu olduğu hallerde iş sahibinin hangi seçimlik hakkı kullanabileceği düzenlenmiştir. Anılan madde uyarınca eserdeki ayıp sebebi ile yüklenicinin sorumlu olduğu hallerde, iş sahibinin kullanabileceği 3 hakkı bulunduğu, eser iş sahibinin kullanamayacağı veya hakkaniyet gereği kabule zorlanamayacağı ölçüde, ayıplı yada sözleşme hükümlerine aynı ölçüde aykırı olursa sözleşmeden dönme, eseri alıkoyup, ayıp oranında bedelden indirim isteme, aşırı bir masraf gerektirmediği taktirde, bütün masraflar yükleniciye ait olmak üzere, eserin ücretsiz onarılmasını isteme, eser, iş sahibinin taşınmazı üzerinde yapılmış olup, sökülüp kaldırılması aşırı zarar doğuracaksa, iş sahibinin sözleşmeden dönme hakkını kullanamayacağı, TBK 477 maddesinde ise, eserin açıkça veya örtülü olarak kabulünden sonra yüklenicinin her türlü sorumluluktan kurtulacağı ancak, onun tarafından kasten gizlenen ve usulüne göre gözden geçirme sırasında, fark edilmeyecek olan ayıplar için sorumluluğunun devam edeceği düzenlenmişti. Bu hükümlere göre, iş sahibi gözden geçirmeyi ve bildirimden bulunmayı ihmal ederse , eseri kabul etmiş sayılır. Eserdeki ayıp sonradan ortaya çıkarsa iş sahibi, gecikmesizin durumu yükleniciye bildirmek zorundadır, bildirmezse kabul etmiş sayılır.Diğer yandan 4721 sayılı TMK’nın 6. Maddesi ve 6100 sayılı HMK’nın 190. Maddesine göre “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. (2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir. ” dava konusu reçellerin davacıya teslim edildiğinden, davacı tarafından ayıplı olduğu ileri sürülmekle ayıbın varlığında ispat yükü davacıdadır.
HMK’nın 266. maddesi hükmüne göre, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi oy ve görüşünün alınması zorunludur. Genel hayat tecrübesi ve kültürünün sonucu olarak herkes gibi hakimin de bildiği konularda bilirkişi dinlenmesine karar verilemeyeceği gibi, hakimlik mesleğinin gereği olarak hakimin hukuki bilgisi ile çözümleyebileceği konularda da bilirkişi dinlenemez. Eldeki dosyada yapılacak inceleme mali konular ve reçellerin ayıplı olup olmadığı konularda olacak olup hakimin hukuki bilgisi dışında özel ve teknik bilgiyi gerektirdiği açıktır.
Davacı tarafından dava konusu reçellerin bir kısmının imha edildiği, bir kısmının satıldığı beyan edilerek ürünler üzerinde bilirkişi incelemesi yapılamamıştır.
Davacı tarafından davalı şirket yetkilisi … ile e-mail kayıtlarında meyve oranının %55 oranında meyve içeren ürünler olarak anlaşma yapıldığını ileri sürdüğü, davalı tarafından ise …’ nın şirketi temsile yetkili olmadığını, meyve oranının %55 oranı şeklinde bir anlaşma yapılmadığını savunarak davacı tarafın iddiaları kabul edilmemiştir.
Davalı tarafın ticaret sicil kayıtları incelendiğinde …’ nın davalı şirketin temsilcisi olmadığı ve yazılı sözleşmenin düzenlenmediği ve davalı şirketin …’ nın taahütlerine icazet verdiğine dair bir belge bulunmadığından e-mail kayıtlarındaki …’nın beyanları davalı şirketi bağlamayacaktır.
Bilirkişi heyeti tarafından yapılan incelemeler sonucunda 13/02/2023 tarihli raporda da vurgulandığı üzere ayıplı olduğu ürünlerin ne kadarının imha edildiği ne kadarının davacı tarafından piyasaya satışı yapıldığına dair bir delilin ibraz edilmediği anlaşılmaktadır.
Öte yandan dava konusu reçellerde ayıbın varlığı ve niteliği konusunda algı kişiden kişiye değişebildiğinden, objektif bir bakış açısının yapılması gerekli olup bu değerlendirmeyi de ancak teknik bilirkişinin incelemesi ile ortaya çıkabileceğinden tanık beyanı ile ispatın güç olup ayıbın varlığı halinde davadan önce delil tespiti yaptırılması yine ispat kolaylığı sağlamakta olup(Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2013/15-1976 Esas ve 2015/1184 Karar sayılı ilamın) aksine dava konusu reçeller üzerinde yapılan delil tespitinin bulunmadığı sadece çilek reçeline ilişkin 03/07/2017 tarihinde Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığa bağlı gıda ve yem kont. Merk. Araş. Ent. Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen denetimde malların meyve oranının %28,54 olarak tespit edildiğini, 03/07/2017 tarihli denetleme raporuna aracı firma … Tarım Ürünleri sahibi … tarafından yapılan itiraz sonucu 21/07/2017 tarihli bakanlığa bağlı Ankara Gıda Kontrol Lab. Müdürlüğü tarafından yapılan yeni analizde de meyve oranı tayini % 30,2 olarak belirlendiği görülmektedir. Dolayısıyla çilek reçeli dışında diğer ayva, vişne, havuç, incir ve kayısı reçelleri yönünden ürünlerin ayıplı olduğuna dair bir delilin sunulmadığı, e-mail kayıtlarında şirket yetkilisi …’nın beyanlarının şirketin temsilcisi ve yetkilisi olmadığından şirketi bağlamayacağı anlaşılmakla bu ürünler yönünden ayıbın varlığının usulune uygun delillerle ispat edilemediğinden bu ürünlere ilişkin zarar talebinin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.
Davacının ayıplı olarak ileri sürdüğü çilek reçeli yönündün ise 03/07/2017 tarihinde Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığa bağlı gıda ve yem kont. Merk. Araş. Ent. Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen denetimde malların meyve oranının %28,54 olarak tespit edildiğini, 03/07/2017 tarihli denetleme raporuna aracı firma … Tarım Ürünleri sahibi … tarafından yapılan itiraz sonucu 21/07/2017 tarihli bakanlığa bağlı Ankara Gıda Kontrol Lab. Müdürlüğü tarafından yapılan yeni analizde de meyve oranı tayini % 30,2 olarak belirlendiği, bu kurumların AKREDİTE kurumlar olup bu analiz ölçümlerinin güvenilir olduğu meyve oranının %35 oranının altındaki ürünlerin ayıplı olduğunu gizli ayıplı olduğunu, üretimden kaynaklandığının 13/02/2023 tarihli bilirkişi heyetinin raporu ile vurgulandığından bu rapora itibar edilerek bu ürünlerin gizli ayıplı olduğu kanaatine varılmıştır.
Diğer yandan iş sahibi davacının ürünlerde ayıp sonradan ortaya çıksa bile gecikmesizin durumu yüklenici davalıya bildirmek zorunda olup bildirmezse kabul etmiş sayılacağı TBK 477. Maddesi uyarınca açıktır. Dolayısıyla 30/03/2017 ve 19/09/2017 tarihli davacı şirket yetkilisinin delil olarak sunduğu kendi e-mail kayıtlarında ürünlerin ayıplı olduğunun 19/09/2017 tarihi itibariyle öğrendiği anlaşılmaktadır.
Davacı tarafından e-mail kayıtları olarak davalı şirket yetkilisi … ile anlaşma yapıldığını ve ihbarda bulunduğu iddia idilmiş ise de Şeymus Yüksekkaya’ nın şirketi temsile yetkili olmadığından bu kişiye yapılan ihbarın şirkete yapılmış usulune uygun ihbar niteliğinde değildir.
Davacı tarafından ayıp ihbarının davalı şirkete Bursa 24. Noterliğinin 14/02/2018 tarihli 3708 yevmiye numaralı ihtarname ile yapıldığı, bu tarihten önce ayıp ihbarının yapıldığının ispat edilemediği, öğrenme tarihi olan 19/09/2017 tarihinden sonra gecikmeksizin hemen yapılmış bir ihtarın olmadığından bu ürünleri davacının kabul etmiş sayılacağından ayıp sebebiyle oluşan zararı isteyemeyeceği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde davanın reddine dair hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1-Davanın sübut bulmadığından reddine,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL nispi karar ve ilam harcından peşin alınan 2.602,78 TL’nin mahsubu ile artan 2.422,88 TL’nin karar kesinleştikten sonra talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılamanın kararın niteliği gereği kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan posta, tebligat 149 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
5-Davalı vekil ile temsil edildiğinden AAÜT’ye göre belirlenen 23.861,47 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-HMK’nın 333. Maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının hükmün kesinleşmesinden sonra ilgilisine iadesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren HMKnın 341. Ve 345. Maddeleri gereğince 2 haftalık yasal süre içinde Bursa Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.16/05/2023

Katip …
¸E-imzalıdır.

Hakim …
¸E-imzalıdır.

Güvenli elektronik imza ile onaylanmıştır.
Aslının aynı olduğu tasdik olunur.
Katip …
¸E-imzalıdır.