Emsal Mahkeme Kararı Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/800 E. 2021/238 K. 18.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BURSA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
BURSA
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2020/800 Esas
KARAR NO : 2021/238
HAKİM : … …
KATİP : … …
DAVACI : … – …
VEKİLİ : Av. … –
DAVALI : … … …
VEKİLİ : Av. … –
DAVA : İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 11/12/2020
KARAR TARİHİ : 18/03/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 19/03/2021
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA VE SAVUNMA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Müvekkiline ait olan, resmiyette … Pado adına kayıtlı olan 16 … 597 plakalı aracı, vekaleten …, Bursa 13. Noterliğinin 03.12.2018 tarih ve 28640 yevmiye numaralı araç satış sözleşmesi ile 70.000,00 TL bedel karşılığı dava dışı … isimli kişiye sattığını, … , satın aldığı aracın bedeli olan 70.000,00 TL’yi davalı şirketin Garanti Bankası TR89 0006 2001 5900 0006 2990 79 IBAN numaralı hesabına gönderdiğini, dekontlara bakıldığında gönderilen tutarın davacı müvekkili … adına gönderildiği açıkça görüldüğünü, müvekkilinin satılan aracına ilişkin davalı şirkete gönderilen alacağının davalı tarafından kendisine ödenmesi için beklediğini, ancak müvekkili çeşitli bahanelerle oyalandığını, müvekkili adına gönderilen meblağların alınabilmesi için Garanti Bankasına ait, 03.12.2018 tarihli, 40.000,00 TL meblağlı havale dekontu ve TEB Bankasına ait, 03.12.2018 tarihli, 30.000,00 TL meblağlı EFT dekontuna ilişkin 08/09/2020 tarihinde Bursa 20. İcra Müdürlüğünün 2020/… Esas sayılı dosya numarası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, borçlu vekili 16/09/2020 tarihinde Bursa 20. İcra Müdürlüğü’nün 2020/… Esas sayılı takibine, borca, ödeme emrine, işlemiş faize, faiz oranına, işletilecek faize ve tüm fer’ilerine ilişkin itirazda bulunduğunu, her ne kadar karşı taraf borcunu kabul etmese de davacı müvekkil adına davalı şirketin hesabına yatırılmış olan bir meblağ bulunduğunu, İcra takibine konu olan banka dekontlarında da bu hususun açıkça gözüktüğünü, karşı taraf kötü niyetle borca ve ferilerine itiraz ettiğini, zira borca itiraz ederken borcunu ödediğine dair herhangi bir ödeme belgesi de icra dosyasına sunmadığını, bugüne kadar karşı tarafın, muaccel olan bu borç nedeniyle müvekkile herhangi bir ödemesi de bulunmadığını, ayrıca her ne kadar davalı vekili; davacı alacaklının bugüne kadar hiçbir işlem yapmadan, hiçbir ihtar veya itiraz yolunu açacak bir girişim yapmadığından gecikme faizinin müsebbibinin de müvekkili olmadığını belirtse de söz konusu takipte faiz başlangıç tarihi borcun muaccel olduğu havale tarihi olarak belirtildiğini, itiraz nedeniyle icra takibinin durdurulmasına sebebiyet vermek suretiyle müvekkilin alacağına kavuşması engellendiğini ve mağduriyetine neden olunduğundan bahisle nedenle davalı şirketin haksız itirazlarının reddi ile iptalini ve davalı aleyhine alacağın % 20 den az olmamak şartıyla icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: Davalı şirket %50 ‘ şer hisseye sahip 2 pay sahibinden oluşan bir anonim şirketi olduğunu, bu pay sahiplerinin … ve … olduğunu, şirketin %50 pay sahibi olan … davacı …’nın kardeşi olduğunu, dava dilekçesinde adı geçen vekaletle araç satışı yapan … ise davacı …’nın eşi olduğunu, … ile davacının kardeşi olan … arasında 19/11/20189 tarihinde imzalanan şirket kuruluşu ve ortaklık sözlemesinin olduğunu, sözleşmeyi imzalayanlardan biri de davacının eşi olan ve vekaletname ile araç satışını gerçekleştiren … olduğunu, davalı şirketin sermayeye ihtiyaç duyduğu bir dönemde, şirketin mali durumundan haberdar olan … ve … şirkete ortak olmak istediklerini dile getirdiklerini, bunun üzerine …, taraflar arasında imzalanan mezkur sözleşmenin 16. Maddesine göre, şirketin %50 hissesine karşılık 1.500,00 TL(bir milyon beş yüz bin ) ödemeyi taahhüt ettiğini, taahhüt edilen sermayenin ise cüzi bir kısmı ödendiğini, yapılan ödemeler ise hem … hem de … tarafından yapıldığını, davacı adına yatan para davacının kardeşi ve şirket ortağı olan …’nın taahhüt ettiği ve ödemekle yükümlü olduğu sermayenin bir kısmı olduğunu, bu sebeple davalı şirketin davacıya borcu olmadığın kabul edilmesi gerektiğini, davacı ve davacının eşi … adına peyderpey ödemeler yapıldığını bu ödemelerin uyuşmazlık konusu ödemenin taahhüt edilen sermaye ödemesi olarak kabul görmemesi halinde mezkur ödemelerin asıl borçtan mahsubunun gerektiğini, davacı iddiaları ve sunulan deliller, uyuşmazlık konusu paranın davalı şirkete hangi amaçla gönderttirildiğini ispatlayamadığını, davacı ile davalı şirket arasında hiçbir ticari alım satım olmadığını, davalı şirketin borçlu olduğu bir ödünç sözleşmesi de olmadığını haksız ve kötü niyetle açılmış davanın esastan reddine, haksız ve kötü niyetli davacı aleyhine takip tutarının %20 si oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine talep ve dava etmiştir.
DELİLLER:
Dava dilekçesi, cevap dilekçesi, banka dekontları, ortaklık sözleşmesi, cari hesap, ödeme dekontları Bursa 20. İcra Müdürlüğünün 2020/… sayılı icra takip dosyası, yazılan müzekkere cevapları ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE HUKUKİ SONUÇ:
Dava, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 67. Maddesine göre açılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Bilindiği üzere 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4. maddesinde mutlak ticari davalar: [(1) Her iki tarafında ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları (Ek ibare: 26/06/2012-6335 S.K./1. m.) ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın;,
a) Bu Kanunda,
b) Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969. maddelerinde,
c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580. maddelerinde,
d) Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta,
e) Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde,
f) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava (Ek ibare: 26/06/2012 – 6335 s. K. 1. m.) ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır] şeklinde düzenlenmiştir.
Bunun yanında, TTK’nın 21. maddesi gereğince her iki tarafın tacir olması ve tarafların ticari işletmesi ile ilgili olan davalar, taraflardan birinin ticari işletmesiyle ilgili olması kaydıyla Borçlar Kanununun havale hakkındaki 457 – 462 ve vedia hakkındaki 463 – 482. maddelerinde düzenlenen hususlardan doğan nispî nitelikteki ticari davalar yönünden de ticaret mahkemesi görevlidir.
Türk Ticaret Kanununun 4. maddesinde, bu Kanundan doğan hukuk “davalarının” ticari dava sayıldığı, aynı Kanunun 5. maddesinin ikinci fıkrasında, bir yerde ticaret mahkemesi varsa asliye hukuk mahkemesinin vazifesi içinde bulunan ve bu kanunun 4. maddesi hükmünce ticari sayılan “davalara”, ticaret mahkemesinde bakılacağı hususları düzenlenmiştir.
O halde toplanan delillerden somut olayda uyuşmazlığın, davacı adına dava dışı … tarafından davalının hesabına yatırılmış olan ödemeler sebebiyle davacının davalıdan alacaklı olup olmadığına ilişkin olup yukarıda açıklandığı üzere alacak davasının mutlak ticari davalardan olmadığı açıktır.
Diğer yandan davanın nispi ticari dava olması için her iki tarafın tacir olup mal alım ve satımın tarafların ticari işletmeyle ilgisinin bulunması zorunludur. Bu durumda davalının sermaye şirketi olup tacir olduğu, davacının ise gerçek kişi olduğu anlaşılmaktadır.
Davacının tacir sayılması için, bilindiği üzere TTK’nın 12. maddesinde “Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir. Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır. Bir ticari işletme açmış gibi, ister kendi adına, ister adi bir şirket veya her ne suretle olursa olsun hukuken var sayılmayan diğer bir şirket adına ortak sıfatıyla işlemlerde bulunan kimse, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı tacir gibi sorumlu olur.” hükmü ile anılan Yasa’nın 11. maddesinde “Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterilir.” Yine TTK’nın 15. maddesinde de “İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11. maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.” düzenlemesi bulunmaktadır. Yargıtay yerleşik uygulamaları gereğince, bir kimsenin Vergi Usul Kanunu’na göre esnaf sayılması, TTK yönünden de esnaf kabul edilmesini gerektirmez. Ticaret siciline ya da Oda’ya kayıtlı olmamak da tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez.
Mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1463. maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 18.06.2007 tarihinde kararlaştırılıp, 21.07.2007 tarih ve 26589 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 2007/12362 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında esnaf – tacir ayırımının nasıl yapılacağı belirlenmiştir.
6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 10. maddesinde ticari işletmeler hakkında 6102 sayılı TTK’nın 11/2 madde ve fıkrasında öngörülen Bakanlar Kurulu kararı çıkarılıncaya kadar yürürlükte bulunan düzenlemelerin uygulanacağı belirtildiğinden Bakanlar Kurulu kararının uygulanmasına devam edilerek esnaf ve tacir ayrımının anılan kararda belirtilen kıstasların değerlendirilmesi suretiyle yapılması gerekecektir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında, tarafların kabulunde olduğu üzere davacının tacir olmadığı, uyuşmazlık konusu alacağın, davacının ticari işletmesini ilgilendirmediği sabit olduğundan açılan davanın nispi ticari davada sayılamayacağından mahkememizin görevsizliğine Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğuna HMK 114 ve 115/2 maddesi gereğince davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine, dosyanın görevli ve yetkili Bursa Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine dair karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan nedenlere,
1-Davanın görev, dava şartı noksanlığı sebebiyle usulden reddine, mahkememizin görevsizliğine, Bursa Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğuna,
2-HMKnun 20 maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde talep halinde dosyanın Bursa Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, talep olmadığı takdirde dosya üzerinden davanın açılmamış sayılmasına dair karar verilmesine,
3-HMK’nın 331. Maddesine göre yargılamanın görevli mahkemede devam etmesi halinde yargılama giderlerin görevli Bursa Asliye Hukuk Mahkemesince taktirine, yargılamanın görevli mahkeme de devam etmediği taktirde talep üzerine mahkememizce dosya üzerinden yargılama giderlerinin tespiti ve hükmedilmesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren HMKnın 341. Ve 345. Maddeleri gereğince 2 haftalık yasal süre içinde Bursa Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.18/03/2021

Katip …
¸e-imzalıdır.

Hakim …
¸e-imzalıdır.

Güvenli elektronik imza ile onaylanmıştır.
Aslının aynı olduğu tasdik olunur.
Katip …
¸E-imzalıdır.