Emsal Mahkeme Kararı Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/76 E. 2021/393 K. 27.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
BURSA
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/76 Esas
KARAR NO : 2021/393

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. … – …

DAVALI : … …
VEKİLİ :Av. …- (16416-14664-33041) UETS
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 20/06/2018
KARAR TARİHİ : 27/05/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 01/07/2021
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA VE SAVUNMA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Davalı aleyhine Bursa 16. İcra Müdürlüğü’nün 2018/… Esas sayılı dosyası ile yürüttükleri icra takibine davalı tarafça itiraz edildiğini ve takibin durdurulmasını istediğini, Borçlunun itirazları haksız olup, borçlu itirazında kötü niyetli olduğunu, Borçlunun yetki itirazları yerinde olmadığını, Söz konusu alacağın bir para borcu olduğunu, 6098 Sayılı Borçlar Kanunu’nun “İfa yeri” başlıklı 89. maddesine göre “para borçları, alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ifa edilir.” İcra ve iflas kanununun yetkiye dair hükümlerinde de takibin Bolvadin’de açılmasını gerektirecek bir hüküm bulunmadığını, Kaldı ki icraya konu alacağın davalı borçlu ile davacı alacaklı müvekkili şirket arasında aktedilmiş olan 02.02.2016 tarihli “Atıksu Arıtma Tesisi Yapım Sözleşmesi” başlıklı sözleşmeden kaynaklı olup sözleşmenin 14. Maddesinde; “ihtilafların hallinde Bursa Mahkemeleri yetkilidir ” denilerek taraflar yetkili mahkemeyi belirlediklerini,
müvekkilinin; davalıya 02.02.2016 tarihli “Atıksu Arıtma Tesisi Yapım Sözleşmesi” başlıklı sözleşmesi ile faturaları ekte sunulan Atıksu Arıtma Tesisi’nin tasarımını, Elektrik-mekanik ekipmanlarının teminini, montajını ve tesisin işletmeye alınmasını gerçekleştirmiş ancak alacağınının sözleşmeden doğan KDV miktarı olan 27.900,00TL sinin 26.900,00 TL sini alamadığını, Davalının itiraz ettiği meblağı ödediğine dair bir ibraname sunduğunu ancak bu ibraname sözleşmede belirtilen KDV ‘siz asıl alacak bedeline ait olup KDV kısmı için herhangi bir ödeme yapılmadığını, Müvekkilinin sözleşmenin tüm şartlarını yerine getirdiğini, davalı borçlu şirket ise 155.000,00 TL lik ödemeyi yapmış ancak sözleşmede belirtilen K.D.V İstisna Sertifikasını temin edemediğini ve müvekkiline ibraz edemediğini, Bu sebepten müvekkili şirket ekte sunulanz faturada da görüleceği üzere önceki KDV siz faturayı düzelterek düzeltilmiş şekliyle KDV içinde yeni bir fatura düzenlediğini, Dolayısıyla da KDV farkından dolayı 27.900,00 TL alacaklı konuma geçtiğini, Daha sonra davalı şirketten müvekkilinin hesabına 7.000,00 TL havale gelmiş müvekkili 1.000,00TL alacaklı olduğu 27.900,00 TL den 1.000,00 TL sini mahsup ettikten sonra 6.000,00 TL sini iade ettiğini ve cari alacağı 26.900,00 TL kaldığını, davalı tarafça borcun ödenmemesi nedeniyle davalı aleyhine Bursa 16. İcra Müdürlüğü’nün 2018/… Esas sayılı dosyası ile icra takibine geçildiğini, davalı şirketin itirazı sonrası takip durduğunu, itirazın haksız ve yersiz olduğunu, davanın kabulüne, davalının itirazının iptaline ve takibin devamına, davalı aleyhine alacağın %20 sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı şirket yetkilisi cevap dilekçesinde özetle: Sahibi olduğu şirketin merkezinin Bolvadin olduğunu, bu olayda davacı ile yapılan ve bundan sonra verilen ibraname ile hükümsüz kalan sözleşmenin bu davada yetki tayini imkanı kalmadığını ve sözleşmenin hükümsüz olması nedeniyle buna dayanarak açılan davanın haklı bir dava olmadığını, bu nedenle davanın yetki yönünden reddi ile yetkili Ticaret Mahkemesi sıfatıyla Bolvadin Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesini, dava dilekçesinde belirtildiği üzere fatura kesildiğini ve fatura bedelinin ödendiğini, 2016 yılında KDV siz olarak kesildiği belirtilen faturadan kaynaklanan bir mali sorumluluğun söz konusu olmadığı gibi KDV siz fatura kesen firmanın bu hareketinin şirketi bağlayıcı yönü olmadığını, haksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
Dava dilekçesi, cevap dilekçesi, tarafların beyanı, Bursa 16. İcra Müdürlüğünün 2018/… esas sayılı icra takip dosyası, yazılan müzekkere cevapları, bilirkişi raporları, tüm dosya kapsamı .
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE HUKUKİ SONUÇ:
Dava, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 67. Maddesine göre açılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı davalı aleyhine ilamsız takip talebinde bulunmuştur. İcra Dairesi tarafından davalı borçluya ilamsız takiplerde ödeme emri 19/03/2018 tarihinde tebliğ edilmiş ve davalı tarafından yasal süre içinde 21/03/2017 tarihinde yetkiye ve borca itiraz etmiştir.
Bilindiği üzere yetkili icra dairesinde takip yapılması, itirazın iptali davasının koşullarından biridir. Borçlu icra dairesinin yetkisine itiraz ettiğine göre, mahkemece, borçlunun icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı öncelikle incelenmelidir. (HGK 20.03.2002 tarih, 13/241-208 sayılı kararı) Zira; itirazın iptali davasının görülebilmesi için yetkili icra dairesinde geçerli bir takibin yapılmış olması şartına bağlıdır.
İtirazın iptali davasında icra müdürlüğünün yetkisi 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 50. Maddesinde düzenlenmiştir.
İcra ve iflas Kanunun 50. Maddesinde “Para veya teminat borcu için takip hususunda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun yetkiye dair hükümleri kıyas yolu ile tatbik olunur. Şu kadar ki, takibe esas olan akdin yapıldığı icra dairesi de takibe salahiyetlidir.
Yetki itirazı esas hakkındaki itirazla birlikte yapılır. icra mahkemesi*1* tarafından önce yetki meselesi tetkik ve kati surette karara raptolunur.
İki icra mahkemesi*1* arasında yetki noktasından ihtilaf çıkarsa Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 25 inci maddesi hükmü tatbik olunur.” yetkiye ilişkin düzenlemede kıyasen Hukuk Usulu Muhakemeleri Kanunun yetkiye dair hükümlerinin uygulanması öngörülmüştür. 1086 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 04/02/2011 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile yürürlükten kaldırılmıştır.
Anılan 6100 sayılı yasanın 447/2. Maddesine göre “Mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa yapılan yollamalar, Hukuk Muhakemeleri Kanununun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılır.” Hukuk Usulu Muhakemeler Kanununa yapılan atıfların HMK’ ya yapılmış gibi sayılması öngörülmüştür.
O halde somut olayda, davacı ile davalı arasında ticari ilişkinin 02/02/2016 tarihli Atıksu Arıtma Tesisi Yapım Sözleşmesinden kaynaklanan KDV alacağına ilişkin olduğu, yapılan sözleşmenin eser sözleşmesi olup işin davalı iş verenin işyeri olan Bolvadinde yapıldığı anlaşılmaktadır.
Diğer yandan eser sözleşmelerinde yetkili mahkeme genel yetki kuralınca davalının ikametgahı veya sözleşmenin ifa edildiği yerdir.
818 Sayılı Borçlar Kanununun 73.mad. Ve 6098 Sayılı TBK’nın 89.maddesin de düzenlenmiş olan alacaklının ikametgahı mahkemesinin yetkili olması hususu para alacakları için getirilmiş bir düzenlemedir. Yani para alacaklarında ifa yeri alacaklının ikametgahıdır. Para alacakları ise, karz akdinden doğmaktadır.
Bu nedenle, bu maddenin eser sözleşmelerinde uygulanması mümkün değildir (Yargıtay 15.Hukuk Dairesi 11/10/2012 tarih 2011/6415 E.-2012/6394 ve 24/01/2013 tarih 2012/973 E.-2013/345 karar sayılı emsal içtihatlar).
Dolayısıyla somut olayda işin Bolvadinde yapıldığı ifa yerinin Bolvadin olduğu ve davalının ikametgahınında Bolvadin olduğundan, Bolvadin İcra Müdürlüklerinin yetkili olduğu sabit olup ve taraflar arasındaki sözleşmede de icra müdürlüğünün yetkili olduğuna dair yetki şartı veya yetki sözleşmesi düzenlenmediğinden davalının Bursa İcra Müdürlüğünün yetkisine yönelik itirazın usulune uygun yasal sürede yapıldığından yetkiye itirazın kabulune ve dava şartı yokluğu sebebiyle davanın usulden reddine şeklinde hüküm kurulmuştur.
Mahkememiz kararının davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 7.HD’nin 2019/232 esas 2020/98 karar sayılı kararı ile; “Davacı sözleşmenin 14. maddesindeki yetki sözleşmesine dayanarak Bursa İcra Müdürlüğü’nde icra takibi başlatmış, davalının süresinde icra müdürlüğünün yetkisine ve borca itiraz etmesi üzerine itirazın iptali davası açmıştır. Davalı mahkemenin yetkisine de itiraz etmiş olup mahkemece yetki sözleşmesinde icra müdürlüğüne ilişkin yetki şartı olmadığı gerekçesiyle davalının yetki itirazı kabul edilerek davanın usulden reddine kararı verilmiştir. Davacının dayandığı yetki şartını içerir sözleşmeye davalının itirazı bulunmamaktadır. Taraflar tacir olup, aralarında akdedilen sözleşmenin 14. maddesi gereği Bursa Mahkemelerini yetkili kılmışlardır. 6100 sayılı HMK’nın 17. maddesi gereğince yetki sözleşmesi geçerlidir. Taraflar arasındaki yetki sözleşmesinde icra dairelerinin yetkisi ile ilgili açıkça bir düzenleme yapılmadan sadece Bursa Mahkemelerinin yetkili kılınmasının icra dairelerininin yetkisini de kapsayıp kapsamadığı uyuşmazlık oluşturmuştur. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2013/15-1021- 2014/424 sayılı kararında “…taraflar arasında yapılmış yetki sözleşmesinde mahkemeden söz edilmiş ise bu ifadenin icra dairelerini de kapsayıp kapsamadığı doktrinde tartışmalı ise de Yargıtay genellikle, bu kayıtların icra dairesini de kapsadığını kabul etmektedir. Zira uyuşmazlığın çözümü için yapılan yetki sözleşmesi sadece mahkemeden karar alınmasını değil, karardan önce veya sonra başvurulacak cebrî icrayı da kapsar (Pekcanıtez/Atalay/ Sungurtekin Özkan/ Özekes; İcra ve İflas Hukuku, Ankara, 2013 s.176).” şeklinde ayrıntılı olarak vurgulandığı üzere yetki sözleşmesi ile belirlenen yer mahkemelerinin bulunduğu yerdeki icra dairelerinin de yetkili daire olarak belirlendiği” kabul edilmektedir. Taraflar arasındaki ihtilâf, eser sözleşmesi ilişkisinden kaynaklandığından, bu türden uyuşmazlıklardan kaynaklanan icra takiplerinin kural olarak İİK’nın 50. maddesi uyarınca HUMK’nın (HMK) hükümleri kıyas yoluyla uygulanacağından davalının yerleşim yeri, sözleşmenin ifa edileceği yer veya yetki sözleşmesi ile belirlenen yer icra dairelerinden birinde açılması gerekir. Davalının yerleşim yeri ile sözleşmenin ifa edileceği yerin Bolvadin olduğu sabit ise de yetki sözleşmesi ile Bursa mahkemeleri ve dolayısıyla icra daireleri yetkili olarak belirlenmiştir. Tarafların sözleşmede yetkili mahkemeyi kararlaştırmış olmaları, HMK.nun 6.maddesi uyarınca genel yetkili olan ve 10. maddedeki kural gereğince özel yetkili bulunan mahkemelerin yetkilerini kaldırmaz. Dolayısıyla dava, davacının seçimine göre, hem genel ve hem de özel yetkili mahkemede açılabilir. Davacı yetkili icra dairesini doğru seçtiğinden davalı borçlunun icra dairesinin yetkisine yaptığı itiraz yerinde olmadığı gibi yukarıda gösterilen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı gereğince mahkemenin yetki şartının icra dairelerini kapsamadığı yönündeki kabulü de doğru olmadığından davacı vekilinin bu husustaki istinaf nedeni yerindedir. HMK’nun 355.maddesi gereğince istinaf yoluna başvuranın sıfatına, kamu düzenine ve istinaf konusu yapılan nedenlerle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda, mahkemece esasa girilerek uyuşmazlığın çözülmesi gerekirken icra dairesini yetkisine yapılan itirazın kabulüne karar verilmesi nedeniyle karar usul ve yasaya aykırı olup davacı vekilinin istinaf başvurusunun bu sebeplerle esas bakımından kabulü ile mahkeme kararının HMK’nun 353/1-a-3 maddesi gereğince kaldırılmasına, Dairemiz kararı gereğince davanın esasının incelenmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine” şeklinde hüküm kurulmuştur.
Mahkememizce dosya yeniden esasa kaydedilerek, Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 7.HD’nin ilamına uyulmasına karar verilmiştir.
Dosya taraflar arasındaki alacak borç ilişkisinin açıklığa kavuşturulması yönünden taraflar arasındaki ticari ilişkinin başlangıcından sonuna kadar olan dönemi kapsayan ticari defter ve bağlı kayıtlar üzerinde inceleme yapılması amacıyla bir SMMM bilirkişiye tevdi edilmiştir.
Bilirkişinin mahkememize sunmuş olduğu 18/11/2020 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Bursa 2.Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/76 Esas sayılı dosya muhteviyatı, Bursa 16.İcra Müdürlüğü 2018/… Esas sayılı dosyası, Davacı şirkete ait 2015-2016-2017-2018 yılları ticari (yevmiye ve defteri kebir) defterlerinin incelenmesi sonucu; Davacı şirketin, Davalı şirketten takip tarihinde faturadan kalan KDV alacağının 26.900 TL olduğu, davacı şirket tarafından, davalı şirkete takip tarihinden önce gönderilmiş herhangi bir ihtarın olmadığı, davacı vekili tarafından da dava değerinin asıl alacak (26.900 TL) belirtildiği mütalaa edilmiştir.
Davalı tarafın ticari defterlerinin incelenmesi amacıyla Bolvadin Asliye Hukuk Mahkemesi’ne talimat yazılmış olup, talimat mahkemesince dosya SMMM bilirkişiye tevdi edilmiştir.
SMMM bilirkişinin talimat mahkemesine sunmuş olduğu 14/11/2020 tarihli bilirkişi raporunda özetle; davalı şirketin Muavin Defter kayıtlarına göre ; Dava konusu belgeler nedeniyle ;Davacı’nın davalı şirketten ; alacağı”nın olmadığı, davalı şirketin yasal defterlerinin Ankarada’ki adresinde talimat yoluyla yerinde inceleme yapılması gerektiği mütalaa edilmiştir.
Davalı tarafın ticari defterlerinin incelenmesi amacıyla Ankara Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesine talimat yazılmış olup, talimat mahkemesince ticari defterler SMMM bilirkişiye tevdi edilmiştir.
SMMM bilirkişinin talimat mahkemesine sunmuş olduğu 15/02/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Davalı şirket ticari defter kaydına göre taraflar arasında sözleşmeye dayanan ticari ilişki nedeniyle, davalının davacıya borçlu gözükmediği, davacı yanca düzenlenmiş olan 25/07/2016 tarih 404830 nolu 155.000,00 TL + 27.000,00 TL (KDV dahil)= 182.900,00 TL’lik faturanın ticari defterlere kaydedilmiş olduğu ve anılan faturaya ilişkin KDV’nin ilgili dönemde vergi dairesine beyan edilmiş olduğu, davalı yanca yapılmış ödemeler toplamının 182.900,00 TL olması nedeniyle, davacının 25/07/2016 tarihli fatura nedeniyle davalıdan alacaklı gözükmediği, davalı şirket ticari defterlerinde davacı şirketin alacaklı gözükmemesi nedeniyle davalının takibe itirazında haklılık payı bulunduğu mütalaa edilmiştir.
Bilindiği üzere 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) hükümlerine göre: Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir (HMK 222/1). Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK 222/2). Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması ve defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur (HMK 222/4).
O halde yukarıdaki açıklamalar, yapılan yargılama ve toplanan delillerden somut olayda; davacı ile davalı arasında 02/02/2016 tarihli Atıksu Arıtma Tesisi Yapım Sözleşmesi düzenlendiği, yapılan sözleşmenin eser sözleşmesi olup davacının yüklenici, davalının ise iş sahibi olduğu sabittir. Uyuşmazlık, davacı yüklenicinin sözleşmeden kaynaklanan KDV farkı alacağı noktasında toplanmaktadır.
Davalı tarafından KDV siz fatura düzenlendiğini ve ibraname ile borcun sona erdiğini savunmaktadır.
Davalı tarafından ibraz edilen ibranamede sözleşme bedelinin 155.000 TL olduğu KDV miktarına yönelik bir açıklamanın bulunmadığı görülmektedir.
Öte yandan davacı tarafından düzenlenen KDV miktarının dahil olduğu 155.000 TL ilave 27.900 TL KDV olmak üzere 182.900 TL bedelli faturanın davalı tarafından ticari defterlerine kaydedildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda davacı ile davalı arasında 02/02/2016 tarihli Atıksu Arıtma Tesisi Yapım Sözleşmesinin 10. Maddesinde iş sahibi davalının davacıya 155.000 TL ödeyeceği ve KDV nin ise KDV istisna sertifikasına istinaden tahsil edilmeyeceğinin öngörüldüğü ancak iş sahibi davalı tarafından KDV istisna sertifikasına yönelik dosyaya delil sunulmadığından KDV istisna sertifikasına dair yükümlülüğün devam ettiği, her ne kadar davalı tarafından ibraname düzenlendiği savunulmuş ise de düzenlenen ibranamede iş bedeli 155.000 TLborcun sona erdiği, KDV ye yönelik bir açıklama bulunmadığından KDV borcunun da ibra edildiğinin kabul edilemeyeceği, kaldı ki davalı tarafından 182.900 TL bedelli faturanın defterlere kaydedilmesi ile KDV borcuna yönelik HMK’ nın 222 Maddesi uyarınca ticari defterlerin kesin delil niteliğinde olup KDV borcunun olmadığının davalı tarafından aksine yazılı ve kesin delillerle ispat yükü altında olduğu ve ispat edilmediğinden davanın kabulu ile 26.900 TL asıl alacağa yönelik yapılan itirazın iptaline, davacının icra inkar tazminat talebinin, alacağın likit olup davalının itirazda haksız olduğundan kabulune karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan nedenlere,
1-Davanın kabulü ile davalının Bursa 16. İcra Müdürlüğü’nün 2018/… Esas sayılı icra takip dosyasına yapılan itirazın 26.900,00 TL asıl alacak kısmına yönelik itirazın iptaline,
2-İ.İ.K nın 67 maddesi uyarınca icra inkar tazminatı koşulları oluştuğundan alacağın % 20 olan 5.380,00 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 1.837,54 TL nispi karar ve ilam harcından peşin alınan 35,90 TL ile 423,48 TL tamamlama harcının mahsubu ile bakiye 1.378,16 TL nispi karar ve ilam harcının davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan talimat bilirkişi gideri 600,00 TL, posta, talimat ve tebligat gideri 214,50 TL olmak üzere toplam 814,50 TL yargılama gideri ile davacı tarafından yatırılan ve mahsup edilen 35,90 TL peşin harç ve 423,48 TL tamamlama harcı olmak üzere toplam 459,38 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama giderinin kararın niteliği gereği üzerine bırakılmasına,
6-Davacı vekil ile temsil edildiğinden AAÜT’ye göre belirlenen 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-HMK’nın 333. Maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının hükmün kesinleşmesinden sonra ilgilisine iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren HMKnın 341. Ve 345. Maddeleri gereğince 2 haftalık yasal süre içinde Bursa Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 27/05/2021

Katip …
¸e-imzalıdır.

Hakim …
¸e-imzalıdır.

Güvenli elektronik imza ile onaylanmıştır.
Aslının aynı olduğu tasdik olunur.
Katip …
¸E-imzalıdır.