Emsal Mahkeme Kararı Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/745 E. 2023/253 K. 03.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BURSA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/745 Esas – 2023/253
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
BURSA
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2020/745 Esas
KARAR NO : 2023/253
HAKİM :
KATİP :
DAVACI :
VEKİLİ : Av
DAVALI :
VEKİLİ : Av.
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 07/04/2017
KARAR TARİHİ : 03/03/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 31/03/2023
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
İDDİA VE SAVUNMA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Rekabet Kurulunun 08/03/2013 tarih ve 13-13/198-100 sayılı kararına dayanılarak davalının da içinde bulunduğu toplam 12 bankanın oluşturduğu kartelin yol açtığı rekabet ihlalinden kaynaklanan 1 adet ( 20.000,00 TL limitli ) kredi kullanımı neticesinde uğramış olduğu zararlarının tespit edilerek, 4057 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanunun 57 ve 58.maddesine dayanılarak tespit edilen zararın üç katının ve haksız fiilin gerçekleştiği andan itibaren hesaplanacak yasal gecikme faizin hesaplanarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL ‘nin davalı bankadan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; görevsizlik yetkisizlik, husumet ve zamanaşımı itirazlarının bulunduğunu, davaya bakmaya İstanbul Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğunu, davacının işletme sahibi olduğunu ve tüketici sıfatına haiz olmadığını, rekabet kurulu kararına dayanılarak açılan davaya konu işlemlerin 30/06/2010 – 20/12/2010 tarih aralığında olmaması, kurul kararında müvekkili banka için ilk belgenin 30/06/2010 tarihli son belgenin ise 20/12/2010 tarihli olması nedeniyle bu tarihler dışında kalan tarihlerde işlem yapan müşterilerin rekabet kurulu kararına dayanarak dava açma haklarının olmadığını, rekabet kurulu soruşturmasının müvekkili banka yönünden 30/06/2010-20/12/2010 tarihleri arasını kapsadığını, davacının bu tarihlerde müvekkili bankada mevduatının bulunmadığını, müvekkili banka açısından tazminat sorumluluğunun yasal şartlarının oluşmadığını, davacının açıldığı tarihte davacının herhangi bir zararının bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
Dava dilekçesi, cevap dilekçesi, yargı yeri menci kararı, yazılı beyanlar, kredi sözleşmesi, banka kayıtları ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE HUKUKİ SONUÇ:
Dava; aralarında davalının da bulunduğu 12 bankanın mevduat, kredi ve kredi kartı hizmetleri açısından aralarında kartel oluşturmak suretiyle faiz oranlarının serbestçe belirlenmesine engel olunduğu, bu engelleme sebebiyle davacıdan fazla tahsil edildiği iddia edilen faiz ile bu faizin üç katı oranında cezanın tahsili istemine ilişkindir.
Taraflara usulune uygun davetiye tebliğ edilerek taraf teşkili sağlanmıştır.
Eldeki dava, 07/04/2017 tarihinde Bursa Asliye Ticaret Mahkemesinde açılmış, Mahkememizin 11/04/2017 tarih 2017/492 Esas – 2017/499 karar sayılı görevsizlik kararı verilmesi üzerine Bursa 5. Tüketici Mahkemesinin 2017/129 Esas sayılı dosyasın karşı görevsizlik kararı verilerek dosya yargı yerinin belirlenmesi için Bursa BAM 4. Hukuk Dairesine gönderilmiştir.
Bursa BAM 4. Hukuk Dairesinin 2020/352 Esas ve 2020/1224 Karar sayılı Kararında” Bu durumda çekilen kredinin tüketici kredisi niteliğinde bulunmadığı, davacının ticari ve mesleki faaliyeti kapsamında kullandırılan bir kredi olduğu anlaşılmaktadır. Bu tür krediden kaynaklanan uyuşmazlıkların çözümünde davacının tacir olup olmaması önem kazanmaktadır. Kredi kullanan davacının servis arası esnaf odası üye kartı dosyada mevcut ise de ticaret odasına kayıtlı olmak davacının tacir olmadığının kesin delili değildir.
Bu durumda Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından davacının tacir olup olmadığı araştırılmadan karar verilmesi hatalı olmuştur. Ticaret Mahkemesi tarafından gerekli araştırmanın yapılması ve davacı tacir değil ise davanın görevsizlik kararı verilerek Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesi, davacı tacir ise Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olacağı anlaşılmakla davaya devam olunarak hüküm kurulması için Asliye Ticaret Mahkemesinin görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir. ” gerekçesiyle mahkememize Bursa Tüketici Mahkemesince dosya gönderilmiş ve yukarıdaki esasa kaydedilmiştir.
Davacı tarafın tacir olup olmadığı yönünden yapılan, BTSO, Esnaf ve Sanatkarlar Odası ile Vergi Dairesi kayıtlarında, davacının 2011 yılı itibariyle bilanço usulune göre defter tuttuğu, VUK 177. Maddesi uyarınca gelir gider ve harcamalarında esnaf işletmesi sınırları aştığından davacının tacir olduğu anlaşılmakla görev itirazının yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.
Bursa 5. Tüketici Mahkemesinde yapılan bilirkişi incelemesi neticesinde bilirkişi, davacının 13/05/2009 tarihinde ticari kredi kart olan işletme karttan 15.000,00 TL kredi kullandığını, rekabet kurulu kararında davalı bankanın sunduğu mevduat hizmetlerinde rekabeti ihlal ettiği gerekçesiyle ceza verdiğini, kredi hizmetlerine ilişkin bir karar ve belgenin bulunmadığını, bankanın rekabeti 30/06/2010 – 20/12/2010 tarihleri arasında ihlal ettiğini, kredi kullanım tarihinin bu tarihler içerisinde kalmadığını, davacının 13/05/2009 tarihinde kullanmış olduğu 15.000,00 TL krediye uygulanan faiz nedeniyle herhangi bir zararının oluşmadığını rapor etmiştir.
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle davalı bankanın kredinin kullandırıldığı tarihlerde iddia edildiği şekilde oluşturulan kartel içinde yer alıp almadığı, yer aldığının belirlenmesi halinde ise faiz oranlarının davacının zararına olacak şekilde belirlenip belirlenmediğinin tespiti gerekmektedir. Taraflar arasındaki ilişki özel hukuk sözleşmesine ilişkin olup sözleşmenin tarafların serbest iradesi ile imzalanması nedeniyle davalı bankanın oluşturulduğu iddia edilen oluşum içinde yer almadığının kesin olarak tespiti halinde ise davacının herhangi bir zarara uğramadığının kabulü zorunlu bulunmaktadır. Davalı bankanın iddia olunan oluşum içinde yer almaması halinde davacının serbest iradesi ile davalı bankayı seçerek sözleşmesel ilişkiye girmesi nedeniyle davacının bir zararının oluştuğundan söz edilemez.
Rekabet Kurulu’nun davaya konu kararı üzerine bankaların açtıkları iptal davalarının ve bu kapsamda da davalı banka tarafından açılan davanın Ankara 2. İdare Mahkemesinin 05/12/2014 tarih ve E:2014/136, K:2014/1396 sayılı kararıyla reddedildiği, sözü edilen kararın Danıştay 13. Dairesinin 16/12/2015 tarih ve E:2015/3038, K:2015/4613 Karar sayılı ilamı ile onandığı ve karar düzeltme talebinin aynı Dairenin 21/05/2019 tarih ve 2016/4604 Esas-2019/1785 Karar sayılı ilamı ile kabulü ile Ankara 2. İdare Mahkemesinin 05/12/2014 tarih ve E:2014/136, K:2014/1396 sayılı Karar sayılı kararının bozulmasına karar verildiği, bozma kararına karşı Ankara 2. İdare Mahkemesi tarafından verilen 19/07/2019 tarih ve E:2019/1090, K:2019/1468 Karar sayılı ısrar kararının temyiz edilmesi üzerine ise Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından verilen 31/05/2021 tarih, E:2019/2714, K:2021/1111 Karar sayılı karar ile davalı Halk Bankası AŞ hakkında tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uygunluk görülmediği gerekçesi ile ısrar kararının bozulduğu ve bu karara karşı yapılan karar düzeltme başvurusunun da 2021/3409 E-2022/654 K sayılı kararı ile reddedildiği ve neticede Ankara 2. İdare Mahkemesi tarafından da Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu kararı gereğince davacı bankanın Rekabet Kurulu’nun kararının iptali istemiyle açtığı davanın kabulü ile işlemin iptaline karar verildiği anlaşılmıştır.
Bu durumda, davanın dayanağı olan Rekabet Kurulu’nun 08/03/2013 tarih ve 13-13/198-100 sayılı kararının hukuka aykırı olduğunun idari yargı kararı ile kesinleşmiş olması karşısında, davalı banka tarafından, davacı ile yapılan kredi sözleşmesi kapsamında rekabetin ihlal edildiğinden bahsedilemeyecek olup ve yine bankacı bilirkişinin 17/05/2019 havale tarihli raporu ile davacının faiz sebebiyle zararının oluşmadığı, rekabetin ihlal edilmediği anlaşılmakla davacının tazminat talebinde bulunması mümkün değildir. Bu itibarla davanın sübut bulmadığından reddine karar vermek gerekmiştir
Diğer yandan Rekabet Kurulu’nun iptali istemiyle açılan davanın kesinleşmesinin beklenilmesi gerektiği ileri sürülmüş ise de yukarıda açıklandığı üzere davaya dayanak teşkil eden Rekabet Kurulu kararının hukuka aykırı olduğuna Danıştay 13. Dairesi ile Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından karar verildiği ve bu kararlar uyarınca da yerel mahkemece de sözkonusu idari işlemin iptaline karar verildiği ve bu nedenle de karar henüz şeklen kesinleşmemiş ise de idari yargılama usul hükümleri gereğince kesinleşmiş sayıldığı ve kararın şekli anlamda kesinleşmenin beklenmesine gerek olmadığı kanaatine varılmıştır.( Erzurum BAM 3. Hukuk Dairesinin 2022/1717 Esas ve 2022/1994 Karar sayılı Karar, Samsun BAM 5.Hukuk Dairesinin 2022/1664 Esas ve 2022/1442 Karar sayılı Karar benzer şekilde kararlarda bu yöndedir.)
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlere,
1-Davanın sübut bulmadığından REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL harcın peşin alınan 31,40 TL ile bakiye fazla kalan 148,5 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kararın niteliği gereği kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalının vekil ile temsil edildiğinden A.A.Ü.T göre 1000 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine
5-HMK’nın 333. Maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının hükmün kesinleşmesinden itibaren ilgilisine iadesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren HMKnın 341. Ve 345. Maddeleri gereğince 2 haftalık yasal süre içinde Bursa Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 02/03/2023

Katip 278859

¸e-imzalıdır.

Hakim 125958

¸e-imzalıdır.