Emsal Mahkeme Kararı Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/614 E. 2021/797 K. 05.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BURSA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
BURSA
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/614
KARAR NO : 2021/797

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – … –
VEKİLİ : Av. … –
DAVALI : … – T.C.N…. –
VEKİLİ : Av. … –

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/10/2020
KARAR TARİHİ : 05/10/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 05/10/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA VE SAVUNMA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Müvekkil Şirket ile Borçlu şahıs şirketi arasında ticari bir ilişki söz konusu olduğunu, müvekkil şirket davalı ile muhtelif contaların alımına ilişkin olarak şifahi olarak sözleşme tanzim ettiğini, müvekkil şirket davalıya süresinde ödemelerini yaptığını, davalı yeni bir makine almaktan bahisle müvekkil şirketten ön ödeme talep ettiğini, müvekkil şirket davalı yan ile devam eden ticari ilişkilerine güvenerek, davalının talep ettiği tutarı ön ödeme olarak kendisine ödediğini, ancak davalı yan ön ödeme almış olmasına rağmen ilgili muhtelif contaları müvekkil şirkete teslim etmediğini, davalı yanın edimini yerine getirmemiş olması nedeni ile sebepsiz zenginleştiği aşikar olup davalı yan müvekkilden aldığı senetleri muhtelif firmalara/kişilere ciro ettiğini, davalı, ödemelerini müvekkil firmanın verdiği senetler ile yapmak suretiyle de sebepsiz zenginleştiğini, zira Müvekkil yapması gereken ödemeyi yapmış, davalı yan ise karşılığında edimini yerine getirmediğini, bu husus şirket defterleri ve muavin defter kayıtlarıyla ispatlanacağını, ayrıca yapılan ödemeleri gösterir tüm banka dekontları ve ödemeye ilişkin tediye makbuzlarını ekte sunduklarını, müvekkil şirketin anılan sebeplerle davalı yan aleyhine, sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayalı olarak ödemiş olduğu bakiye tutara ilişkin başlatmış olduğu icra takibine davalı yanın itiraz etmesi üzerine başlatılan dava şartı arabuluculuk görüşmeleri “anlaşmama” şeklinde sonuçlandığını, anılan sebeplerle davanın kabulü ile haksız itirazın iptaline ve takibin kaldığı yerden devamına, borçlunun takip konusu borcu takip dosyasında belirtilen ticari temerrüt (%13,75) faiziyle ödemeye ve takip konusu alacağın % 20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: Davacının açmış olduğu davanın hiçbir hukuki dayanağı ve gerçekliği olmadığını, mesnetten yoksun olduğunu, ne yazılı ne de sözlü olarak taraflar arasında oluşturulan bir sözleşme bulunmadığını, davacı vekilinin de dilekçesinde belirttiği üzere davacı ile müvekkilimiz davalı arasında 2018 yılına kadar bir ticari ilişki sürekli söz konusu olduğunu, aralarında cari hesap sürekli devam ettiğini, müvekkilinin davalı davacıya verdiği mallara binaen fatura kesmiş ve kestiği fatura bedellerinin karşılığı olarak gerek senet ile gerekse nakdi olarak ödemeler aldığını, davacı tarafından yapıldığı belirtilen bu ödemeler bu cari hesap ilişkisinin sonucu borç ödemesi olup, kesinlikle bir ön ödeme için alınmadığını, gönderilen para transferi açıklamaları da incelendiğinde hiçbir şekilde ön ödeme ibaresi yer almadığını, kesinlikle kabul anlamına gelmemekle basiretli bir tüccar şayet dediği şekilde bir ön ödeme de bulunsa bunu açıkça belirtmesi ve bu durumu şifahi olmaktan çıkartarak yazılı bir hal aldırması gerektirdiği gerek kanunlarımız gerekse yerleşik içtihatlarda da açıkça belirtildiğini ayrıca ödemelerde senetlere ilişkin yapıldığı belirtilmekte ama takipte ve davada senet aslı ya da fotokopisi hiçbir şekilde sunulmadığını, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
Dava dilekçesi, cevap dilekçesi, tarafların karşılıklı beyan dilekçeleri, Bursa 19. İcra Müdürlüğünün 2020/… sayılı icra takip dosyası, ticari defterler, gelir vergisi beyannameleri, bilirkişi raporu, yazılan müzekkere cevapları ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE HUKUKİ SONUÇ:
Dava, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 67. Maddesine göre açılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı tarafından cari hesap ekstresine dayalı olarak ilamsız takip talebinde bulunmuştur. İcra Dairesi tarafından davalı borçluya ilamsız takiplerde ödeme emri tebliğ edilmiş ve davalı tarafından yasal süre içinde borca itiraz etmiştir.
Bilindiği üzere 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4. maddesinde mutlak ticari davalar: [(1) Her iki tarafında ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları (Ek ibare: 26/06/2012-6335 S.K./1. m.) ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın;,
a) Bu Kanunda,
b) Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969. maddelerinde,
c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580. maddelerinde,
d) Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta,
e) Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde,
f) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava (Ek ibare: 26/06/2012 – 6335 s. K. 1. m.) ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır] şeklinde düzenlenmiştir.
Bunun yanında, TTK’nın 21. maddesi gereğince her iki tarafın tacir olması ve tarafların ticari işletmesi ile ilgili olan davalar, taraflardan birinin ticari işletmesiyle ilgili olması kaydıyla Borçlar Kanununun havale hakkındaki 457 – 462 ve vedia hakkındaki 463 – 482. maddelerinde düzenlenen hususlardan doğan nispî nitelikteki ticari davalar yönünden de ticaret mahkemesi görevlidir.
Türk Ticaret Kanununun 4. maddesinde, bu Kanundan doğan hukuk “davalarının” ticari dava sayıldığı, aynı Kanunun 5. maddesinin ikinci fıkrasında, bir yerde ticaret mahkemesi varsa asliye hukuk mahkemesinin vazifesi içinde bulunan ve bu kanunun 4. maddesi hükmünce ticari sayılan “davalara”, ticaret mahkemesinde bakılacağı hususları düzenlenmiştir.
O halde toplanan delillerden somut olayda, davacı tarafından davalı ile ticari ilişki kapsamında davalı tarafa avans ödemelerde bulunduğu ancak davalının malları teslim etmediği ileri sürülerek alacaklı olduğu iddia edildiği, davalı ise davacının iddilarını kabul etmediği anlaşılmakla, uyuşmazlık mal satış sözleşmesinden kaynaklanan alacağa dayandığı, yukarıda açıklandığı üzere alacak davasının mutlak ticari davalardan olmadığı açıktır.
Diğer yandan davanın, nispi ticari dava olması için her iki tarafın tacir olup mal alım ve satımın tarafların ticari işletmeyle ilgisinin bulunması zorunludur. Bu durumda davacının sermaye şirketi olup tacir olduğu, davalının ise gerçek kişi olduğu anlaşılmaktadır.
Davalının tacir sayılması için, bilindiği üzere TTK’nın 12. maddesinde “Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir. Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır. Bir ticari işletme açmış gibi, ister kendi adına, ister adi bir şirket veya her ne suretle olursa olsun hukuken var sayılmayan diğer bir şirket adına ortak sıfatıyla işlemlerde bulunan kimse, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı tacir gibi sorumlu olur.” hükmü ile anılan Yasa’nın 11. maddesinde “Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterilir.” Yine TTK’nın 15. maddesinde de “İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11. maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.” düzenlemesi bulunmaktadır. Yargıtay yerleşik uygulamaları gereğince, bir kimsenin Vergi Usul Kanunu’na göre esnaf sayılması, TTK yönünden de esnaf kabul edilmesini gerektirmez. Ticaret siciline ya da Oda’ya kayıtlı olmamak da tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez.
Mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1463. maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 18.06.2007 tarihinde kararlaştırılıp, 21.07.2007 tarih ve 26589 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 2007/12362 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında esnaf – tacir ayırımının nasıl yapılacağı belirlenmiştir.
6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 10. maddesinde ticari işletmeler hakkında 6102 sayılı TTK’nın 11/2 madde ve fıkrasında öngörülen Bakanlar Kurulu kararı çıkarılıncaya kadar yürürlükte bulunan düzenlemelerin uygulanacağı belirtildiğinden Bakanlar Kurulu kararının uygulanmasına devam edilerek esnaf ve tacir ayrımının anılan kararda belirtilen kıstasların değerlendirilmesi suretiyle yapılması gerekecektir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında, davalının Bursa Yedekparçacılar Esnaf ve Sanatkarlar Odasına kayıt yaptırdığı halen kaydının devam ettiği, ticaret sicil müdürlüğünde kaydının olmadığı, davalının vergi beyannameleri ve ticari defterler üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen SMMM bilirkişinin 26/07/2021 tarihli ek raporunda açıkça davalının işletme defteri tuttuğu, mal alış, mal satış, gayri safi iş hasılatı yönünden VUK 177. Maddesi uyarınca esnaf işletmesi sınırları içerisinde kaldığı, davalının tacir olmadığı, esnaf olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla açılan davanın nispi ticari dava da sayılamayacağından mahkememizin görevsizliğine Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğuna karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan nedenlere,
1-Davanın görev, dava şartı noksanlığı sebebiyle usulden reddine, mahkememizin görevsizliğine, Bursa Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğuna,
2-HMKnun 20 maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde talep halinde dosyanın Bursa Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, talep olmadığı takdirde dosya üzerinden davanın açılmamış sayılmasına dair karar verilmesine,
3-HMK’nın 331. Maddesine göre yargılamanın görevli mahkemede devam etmesi halinde yargılama giderlerin görevli Bursa Asliye Hukuk Mahkemesince taktirine, yargılamanın görevli mahkeme de devam etmediği taktirde talep üzerine mahkememizce dosya üzerinden yargılama giderlerinin tespiti ve hükmedilmesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren HMKnın 341. Ve 345. Maddeleri gereğince 2 haftalık yasal süre içinde Bursa Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.05/10/2021

Katip …
¸e-imzalıdır.

Hakim …
¸e-imzalıdır.

Güvenli elektronik imza ile onaylanmıştır.
Aslının aynı olduğu tasdik olunur.
Katip …
¸E-imzalıdır.