Emsal Mahkeme Kararı Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/27 E. 2021/453 K. 14.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BURSA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
BURSA
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Türk Milleti Adına KARAR
ESAS NO : 2020/27
KARAR NO : 2021/453

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … –
VEKİLLERİ : Av. … – …
Av. … – …
Av. … –
DAVALI : … – …
VEKİLİ : Av. … –
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/03/2016
KARAR TARİHİ : 14/06/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 21/06/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Davacı müvekkil şirket ile davalı şirket arasında 2014 yılından beri süre gelen ticari ilişki mevcut olduğunu, bu ticari ilişki gereği müvekkil şirketin davalıya iplik satışında bulunduğunu ve fatura kestiğini, dosya içerisinde bulunan ve davacı müvekkil tarafından kesilen faturaların Usd kuru belirtilmek sureti ile VUK hükümleri gereği Türk Lirası üzerinden düzenlendiğini, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında yabancı para üzerinden yapılan alım satımlarda VUK hükümleri gereğince faturaların Türk Lirası üzerinden düzenleme zorunluluğu bulunduğundan, faturalarda belirtilen yabancı paraların Türk Lirası karşılığı gözetilerek fatura tarihinde ödeme yapılmayıp daha sonra ödeme yapılması durumunda kur farkı istenebileceğinin belirtildiğini, bu sebeplerle kanunlara ve Yargıtay İçtihatlarına uygun olarak kur farkına dayalı başlatılmış icra takibine davalının haksız bir şekilde itiraz ettiğini, bu nedenle davalı borçlunun Bursa 18. İcra Müdürlüğü’nün 2016/… sayılı dosyasına yapılan itirazın iptaline, davalı/borçlu, kötü niyetle itiraz ettiği için %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar/ kötü niyet tazminatı ödemesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı borçluya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında 2014 yılından beri ticari ilişki olduğu, davacı ile müvekkil arasında cari hesaba dayalı olarak müvekkil firmadan 23.615,25 USD kur farkı alacağı olduğunu iddia ettiğini, ancak davacının iddiası gibi kur farkı faturası bulunmadığını, faturaların üzerinde vade tarihinde ödemeler dolar kuru üzerinden hesaplacaktır ibaresi bulunmasına rağmen taraflar arasında böyle bir anlaşma olmadığı gibi böyle bir uygulamanın da söz konusu olmadığını, taraflar arasında bu yönde bir uygulama olmadığı gibi anlaşma da bulunmamakla olup, davacı haksız ve kötü niyetli olarak müvekkil firmadan kur farkı alacağını talep ettiğini, bu nedenlerle davanın reddine, %20’den az olmayan miktarda kötü niyet tazminatı ödenmesine, dava masrafları ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, Bursa 18. İcra Müdürlüğünün 2016/… E. Sayılı icra dosyasında borçlu davalının borca ve yetkiye itiraz etmesi sonucunda takibin durması neticesinde itirazın iptali ve icra inkar istemine ilişkindir.
Mahkememizce yargılama yapılmış, Bursa 18. İcra 2016/… E. Sayılı dosyası celp edilmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamına göre; Bursa 18. İcra müdürlüğü 2016/… E. Sayılı dosyası incelendiğinde, alacaklısının … Makina İplik Tekstil İth.İhr. San.Tic.A.Ş olduğu, boçlusunun … İplik Kumaş San.Tic.Ltd.Şti olduğu, borçlu hakkında cari hesap ekstresinde yazılı döviz kur farkı alacağının tahsili için ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin borçluya usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, borçlunun süresinde borca ve yetkiye itiraz neticesinde takibin durması sonucu işbu itirazın iptali davasının süresinde açıldığı anlaşılmıştır.
İcra dairesinin yetkili olup olmadığı yönünden yapılan değerlendirmede, İcra ve iflas kanununda yetki itirazı İİK 50/2.maddesinde düzenlenmiştir.Buna göre HMKnın yetkiye ilişkin hükümleri kıyas yolu ile uygulanacaktır.Borçlar, sözleşmeden, haksız fiilden ya da sebepsiz zenginleşmeden doğar. Bu üç borcun kaynağına göre yetkili mahkeme ayrı ayrı düzenlenmiş olup, genel yetkili mahkeme ise HMK.nın 6. maddesi gereğince davalının ikametgahı mahkemesidir. Yetkiye ilişkin diğer düzenlemeler, bu düzenlemenin yanında özel düzenlemeler olup, genel düzenlemeyi ortadan kaldırıcı nitelikte değildir.Taraflar arasında ticari nitelikte hizmet alım-satımından kaynaklı bir ilişki olduğu açıktır.Taraflar arasında usulüne uygun düzenlenmiş bir yetki sözleşmesi de yoktur.Bu durumda HMK 10.maddesinde düzenlenen sözleşmeden doğan davalar sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir.Borcun İfa yeri TBK 89.maddesine göre belirlenecektir.TBK.nun 89 maddesinde para borçlarının alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ifa edileceği belirtilmektedir.
Türk Borçlar Kanununun 89.maddesinde yer alan düzenleme ile para borçlarının ifa yerine göre yetkili mahkemeyi belirleme esası getirilmiştir. Dava iplik satışından kaynaklı kur farkı istemi olup, alacağın varlığı öncelikle sözleşmenin mevcudiyeti, daha sonra da davacının edimini yerine getirilip getirilmediğinin tespitinden sonra belirlenecektir. Bir başka ifade ile davanın konusu münhasıran para borcuna ilişkin değildir. Sözleşmenin mevcudiyeti tartışıldıktan ve davacının edimini yerine getirildiğinin tespitinden sonra nihayetinde bir paraya hükmedilecek olması uyuşmazlığın esasının para borcu olduğu sonucunu doğurmamaktadır. Aslında tüm borç kaynaklarına göre değerlendirme yapıldığında dahi, neticede bir para ödeme kararına hükmedildiği için, tüm borçların para borcu olduğu gibi bir sonuca ulaşılır. Haksız fiilden kaynaklanan bir borçta sonuçta haksız fiilin varlığının tespiti halinde para borcuna dönüşeceği gibi sebepsiz zenginleşmeye dayalı bir borçta, sebepsiz zenginleşme koşulların varlığı kabul edildiğinde bir tazmin hükmüne varıldığı için neticede bir para borcuna dönüşecektir. Tüm bu borç ilişkilerinden doğan borçların para borcu olduğu kabul edildiğinde. HMK.nun yetkiye ilişkin genel hükmü olan 6.madde hükmü neredeyse uygulanamaz hale gelecek, özel hüküm olan 10.madde genel hüküm halini alacaktır.(İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17 HD.nin 07.12.2017 tarihli, 2017/1241 Esas- 2017/1939 Kara sayılı kararı).
Para borçlarında ifa yerine ilişkin kuralın, konusu alacaklının, borçluya verdiği bir miktar paranın iadesi talebini içeren karz sözleşmesinden doğan borçlarla sınırlı olduğu kabul edilmiştir.Somut olaydaki uyuşmazlık karz aktinden kaynaklanan bir uyuşmazlık olmayıp, ticari nitelikte mal alım-satımından kaynaklanan kur farkı alacağa ilişkin bulunduğundan ve davalının ikametgahının Bakırköy olması nedeniyle davalının Bursa İcra Müdürlüğünün yetkisine yönelik itirazın usulune uygun yasal sürede yapıldığından kabulune ve dava şartı yokluğu sebebiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Mahkememiz bu kararı davacı vekilinin 02/05/2018 tarihli dilekçesi ile istinaf edilmiş, Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi 2018/983 E. 2020/97 K. Sayılı 24/01/2020 tarihli ilamı, ” İİK m. 50, HMK m. 10 ve TBK m. 89 hükümlerine göre para alacaklarının tahsili için başlatılan takiplerde davacının ikametgahı icra dairesi de yetkilidir. Davanın temelini oluşturan icra takibinin dayanağı; taraflar arasındaki mal satışına dair temel ilişki çerçevesinde TL olarak düzenlenen faturalara dayalı cari hesap ilişkisi içinde oluşan kur farkı alacağına yönelik olup, davalının da açıkça aralarındaki ticari ilişkiyi kabul etmiş bulunduğu gözetildiğinde dava bu niteliği itibariyle bir miktar para alacağına ilişkindir. TBK’nın 89/1.(Eski BK m.73/1) hükmüne göre, “Para borçları, alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde” ifa edilir. Bu durumda, taraflar arasında ticari ilişkinin varlığının çekişmesiz olmasına göre anılan kanun hükmü uyarınca davacı alacaklının kendi yerleşim yeri olan Bursa’da da icra takibi yapabileceği gözetilerek, işin esasının incelenmesi gerekirken, para alacağının sadece karz akitlerinde söz konusu olacağına dair bir kabulle ve yerinde olmayan gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olmuştur” hükmü ile kaldırılmıştır.
Yeniden mahkememiz esasına kaydedilen dava dosyasında yargılamaya devam edilmiş, davanın esasına girilmiş, dava dosyası bilirkişiye tevdi edilerek bilirkişi raporu temin edilmiştir.
Mali müşavir bilirkişisi tarafından davacı tarafın ticari defter kayıtlarında yapılan inceleme sonucunda tanzim edilen 08/01/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle;taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmamakla birlikte ticari bir ilişkinin mevcut olduğu görüldüğünü, Taraflar defter ibraz etmediklerini, İnceleme dosya üzerinden yapıldığını, davalının dosyaya ibraz ettiği cari hesap ekstresine göre davalıdan 6 fatura ile toplamda 251.360.99-TL mal satın almış Karşılığında da 250.232.00-TL ödeme yapmış ve 1.128.99-TL borcu kaldığını, davacı ise kendi cari hesap ekstresine göre 23.615.25-$ davalıdan alacaklı görünmektedir ve bu alacağının kur farkından meydana geldiğini iddia ettiğini, tabloyu incelediğimizde davalı hesabında görünen 07.04.2014 tarih 4.704.31-TL tutarlı faturanın işlenmediği ayrıca davalı tarafından yapılmış görünen 21.05.2014 tarihli 50.000.00TL çekinde hesaptan düşülmediği görülmektedir. Yani 23.615.25-$ tutarında bir kur farkı söz konusu değildir. 50.000-TL nin ödendiği günkü dolar kuru 2.0922-TL olup 50.000-TL 23.898.28-$ yapmaktadır. Davacı defterlerinde görünmeyen 4.704.31-TL tutarlı faturanın kesildiği günkü dolar kuru 2.2370-TL olup faturanın dolar karşılığı 2.102.82-$ olduğunu, bunları davacının hesap ekstresine yerleştirdiğimizde 1.819.79-$ alacaklı olacağını, zaten yaklaşık 110.000-dolarlık bir alışverişte kurlarda değişimin yaklaşık % 5 olduğu 7 aylık bir sürede 23.615 dolar gibi bir kur farkının oluşması mümkün olmadığını, davacının cari ekstresinde 50.000-TL ödemenin yer almadığı belli olmakla birlikte davalının bu ödemeye ait makbuz veya dekontunu delil olarak mahkemeye sunması gerektiğini, öncelikle bu hataların düzeltilmesinin yapılması sonra da davacının kur farkı isteme hakkı olup olmadığının araştırılması gerekmediğini, Raporun üst bölümlerinde örnek olarak verilen Yargıtay kararlarından da görüldüğü gibi “Taraflar arasındaki uyuşmazlık kur farkı alacağından kaynaklanmaktadır. Davacı tarafından düzenlenen faturaların Amerikan Doları cinsinden olduğu görülmekle kural olarak kur farkı istenebilmesi mümkün ise de; dava konusu uyuşmazlıkta davalının çekle ödemede bulunduğu hususunda bir ihtilaf bulunmamaktadır. Çek bir ödeme vasıtası olup, döviz üzerinden düzenlenmesi mümkün olduğu gibi, bedel hanesi verildiği andaki döviz satış kuru üzerinden hesap edilerek de doldurulabilir. Buna rağmen, ödemeyi Türk Lirası üzerinden çek olarak kabul eden davacının bu aşamadan sonra kur farkı isteyemeyeceğinin kabulü gerekirken,” buna göre davacının tahsilatlarının nasıl yapıldığı incelendiğinde ödemelerin TL çekle yapıldığı sadece bir tane havale bulunduğu bunun da dolar olarak yapıldığı tespit edildiğini, Davacının kur farkı talep hakkı bulunup bulunamayacağı mahkemenin takdirinde olduğunu, Sonuç olarak davalı kendi defter kayıtlarına göre 50.000-TL ödemeyle ilgili belge ibraz etmesi halinde davacıya 1.128.99-TL borçlu göründüğünü bildirmiştir.
Mali müşavir bilirkişisi tarafından davacı tarafın ticari defter kayıtlarında yapılan inceleme sonucunda tanzim edilen 15/04/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Sonuç olarak davalı davacıya kendi defter kayıtlarına göre 1.128.99-TL borçlu görünürken davacı defterlerine göre borcunun 1.113.59-TL olduğu hususundaki tespit ve kanaatini bildirmiştir.
Talimat mahkemesi aracılığıyla alınan mali müşavir bilirkişisi tarafından davalı tarafın ticari defter kayıtlarında yapılan inceleme sonucunda tanzim edilen 21/04/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle; davalıya ait 2014 yılları yasal defterlerinin sahibi lehine delil olma özelliğine sahip olduğu, değerlendirmenin Mahkemeye ait olduğu, davalı şirkete ait 2014 yılı yevmiye defterlerinde davalı şirketin davacı şirkete 1.128,99 TL borçlu olduğu, dava dosyasında mevcut olan bilirkişi Şevki Yetiker’e ait raporun sonuç kısmında davalının kendi defter ve kayıtlarına göre 50.000,00 TL ödemeyle ilgili belge ibraz etmesi halinde davacıya 1.128,99 TL borçlu göründüğünün yazılı olduğunu, 50.000,00 TL ödemeyle ilgili olarak 30/05/2014 tarih 277 nolu yevmiye maddesiyle 5 nolu ekte var olan ödeme belgesiyle davacıya 50.000,00 TL ödendiğinin kayıtlarda var olduğu bildirilmiştir.
Yargıtay 19 Hukuk Dairesi’nin Esas no: 2017/3234 -Karar No :2019/1778 Karar tarihi: 19/03/2019 sayılı kararında da belirtildiği gibi “….Dava, cari hesap ve kur farkı alacağından kaynaklanan itirazın iptali istemine ilişkindir. Dosya içerisindeki bilirkişi raporu incelendiğinde kur farkına esas olan faturalara yönelik ödemelerin bir kısmının çek ile yapıldığı görülmektedir. Çek ile yapılan ödemelerde kur farkı istenemeyeceği Dairemizce istikrar kazanmış uygulamalardandır….”
Yine Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2018/1227 Esas 2019/1611 Karar sayılı ilamında da açıklandığı üzere “….Çek bir ödeme vasıtası olup, döviz üzerinden düzenlenmesi mümkün olduğu gibi, bedel hanesi verildiği andaki döviz satış kuru üzerinden hesap edilerek de doldurulabilir. Buna rağmen, ödemeyi Türk Lirası üzerinden çek olarak kabul eden davacının bu aşamadan sonra kur farkı isteyemeyeceğinin kabulü gerekirken,…” denilerek temel ilkeler ortaya konulmuştur.
Toplanan tüm deliller ve dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde açılan dava, davacı tarafça davalı aleyhine kur farkı fatura alacaklarına dayalı olarak başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesine ilişkindir.Her ne kadar davacı tarafça kur farkı fatura alacaklarına dayalı olarak icra takibi başlatılmış ise de tarafların ticari defter kayıtlarının incelenmesi neticesinde davalı tarafça ödemelerin çek ile yapıldığı, sadece bir tane havalenin bulunduğu, havalenin de USD olarak yapıldığının tespit edildiği, çek bir ödeme vasıtası olup, döviz üzerinden düzenlenmesi mümkün olduğu gibi, bedel hanesi verildiği andaki döviz satış kuru üzerinden hesap edilerek de doldurulabilir. Buna rağmen, ödemeleri Türk Lirası üzerinden çek olarak kabul eden davacının bu aşamadan sonra kur farkı isteyemeyeceği kanaatine varıldığından ,bilirkişiler tarafından tanzim edilen raporlarda davaya konu hususlar gerekçeli, ayrıntılı olarak açıklanmış, raporların mahkememizce hükme esas alınmaya yeterli olduğu kanaatine varılarak davacı tarafın davalı taraftan kur farkına dayalı olarak alacaklı olmadığı tespit edilmekle birlikte davanın reddine, yasal şartları oluşmadığından davalı tarafın kötüniyet tazminatı talebinin reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.(her ne kadar davacı taraf kendi ticari defterlerinde davalıdan 1.113,59 TL alacaklı, davalı taraf kendi ticari defterlerine göre davacıya 1.128,99 TL borçlu olarak görünüyor ise de işbu alack-borç ilişkisi icra takibine konu edilmediğinden hükümde bu husus değerlendirmeye alınmamıştır)
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1-Davanın REDDİNE,
2-Yasal şartları oluşmadığından davalı tarafın kötüniyet tazminatı talebinin REDDİNE,
3-Alınması gerekli 59,30 TL harcın peşin alınan 826,26 TL’den mahsubu ile artan 766,96 TL’nin karar kesinleştikten sonra talep halinde davacıya iadesine,
4-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına, davalı tarafından yargılama dolayısıyla yapılan 16,50 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya iadesine,
5-Davalı vekil ile temsil edildiğinden AAÜT’ye göre belirlenen 9.693,74 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yatırılan ve kullanılmayan gider avansından karar tebliği için gerekli miktar kullanıldıktan sonra artan kısmın kararın kesinleşmesi halinde HMK’nın 333.maddesi uyarınca istek halinde davacıya iadesine,
7-Davalı tarafından yatırılan ve kullanılmayan gider avansının kararın kesinleşmesi halinde HMK’nın 333.maddesi uyarınca istek halinde davalıya iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde mahkememize veya mahkememize iletilmek üzere verilecek dilekçe ile Bursa Bölge Adliye Mahkemesi’nde istinaf kanun yoluna başvurma hakkı açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.14/06/2021

Katip …
¸e-imzalıdır.

Hakim …
¸e-imzalıdır.