Emsal Mahkeme Kararı Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/227 E. 2021/247 K. 22.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
T.C.
BURSA
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Türk Milleti Adına ” Karar”

ESAS NO : 2020/227
KARAR NO : 2021/247

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – …
VEKİLİ : Av. … –
DAVALI : … – … …
VEKİLLERİ : Av. … –
Av. … –
DAVA : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 10/06/2020
KARAR TARİHİ : 22/03/2021
KARAR YAZIM TARİHİ: 25/03/2021
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Müvekkil davacı inşaat işleri ile uğraştığını, Davacının davalıya birtakım inşaat işleri yapmış olup, bu nedenle davalıdan alacaklı konumda olduğunu, ancak davalının, davacının yapmış olduğu işlere istinaden ödeme yapmaktan kaçınmakta olup, davacı tüm çabalarına rağmen yapmış olduğu işlerin tam karşılığını alamadığını, davacı, davalı aleyhinde ikame edeceği alacak davasına delil teşkil etmesi açısından Bursa 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/141 D. İş sayılı dosyası ile davalıya yapmış oluğu işin malzeme ve işçilik bedellerinin tespitini talep ettirmiş ve buna dayanarak davalı aleyhinde Bursa 18. İcra Müdürlüğünün 2015/… Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatmıştır. Ancak davalı, … Konut Yapı Kooperatifinin 15.07.2014 tarihinde terkin edilerek tüzel kişiliğinin sona erdiğini, tüzel kişiliğin sona ermiş olması nedeniyle icra takibi ve davalarda taraf olmasının mümkün olmadığını ve bu nedenle icra takibinin kaldırılması gerektiği şeklindeki gerekçelerle takibe itiraz ederek takibin durmasına sebebiyet vermiştir. Bunun üzerine davacı Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesine başvurarak, iş yaptığı … Yapı Kooperatifinden alacaklı olduğunu ve alacağının ödenmeden şirketin tasfiye edildiğini, söz konusu terkin edilmiş kooperatiften olan alacağını tahsil etmesi için … Konut Yapı Kooperatifinin ek tasfiyesine karar verilmesini talep etmiş olup, neticede Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/1393 Esas ve 2018/138 Karar sayılı kararı ile … Yapı Kooperatifinin ek tasfiye işlemleri tamamlanıncaya kadar yeniden Bursa Ticaret Siciline tesciline karar verildiğini, bunun üzerine davalı aleyhinde Bursa 17. İcra Müdürlüğünün 2018/… Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, ancak bu sefer de davalı, davacıya hiçbir borcu olmadığından bahisle itiraz ederek takibin durmasına sebebiyet verdiğini, aynı zamanda davalı tarafından tespit edebildiğimiz kadarı ile TEB A.Ş. Organize Sanayi Şubesinden değişik tarihlerde davacının Albaraka Türk Katılım Bankası A.Ş. Bursa Şubesindeki hesabına toplamda 83.000,00.-TL ödeme yapıldığını, davacı ile davalı arasında başka herhangi bir ticari iş söz konusu olmayıp, söz konusu ödemeler inşaat işlerinin kısmi karşılığı olarak yapıldığını, bu nedenlerle davanın kabulü ile, Bursa 17. İcra Müdürlüğünün 2018/… Esas sayılı dosyasına vaki itirazın iptaline, takibin devamına ve takip miktarının % 20’sinden az olmamak üzere icra-inkâr tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle görevsizlik ve zamanaşımı itirazlarının bulunduğunu, davacının daha önce Bursa 18. İcra Müdürlüğü’nün 2015/… Esas sayılı dosyası ile müvekkil aleyhinde ilamsız icra takibi yapmış, takip talebinde yaptığı işlerden kalan alacağının 67.000,00TL olduğunu iddia ettiğini, Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/1393 Esas sayılı dosyasına verdiği 12/12/2017 tarihli dilekçesinde ise 115.000,00 TL alacak iddiasında bulunmuş, mahkemenizde dava konusu yapılan icra takibinde ise 123.204,00 TL alacağı olduğunu iddia ettiğini, Davacının 2013 Yılı sonrasında herhangi bir çalışması olmadığı halde alacak miktarını sürekli arttırmış olması iddialarında samimi ve dürüst olmadığını göstermediğini, delil tespiti yapıldığı tarihlerde kooperatif ortakları evlerinde oturdukları halde kimseye haber vermeden ve görünmeden davacının tek taraflı iddialarına göre yapılan tespiti ve bu tespite göre hazırlanmış olan raporu kabul etmediklerini, ayrıca bir sözleşmeden dolayı alacaklı olduğunu iddia eden kişi, karşı taraf ile kaç TL’ye anlaştığını, ne kadar para aldığın, kalan alacağının ne kadar olduğunu bilmesi gerekeceğini, davacının dilekçesinde dosyaya sunduğu banka hesap hareketlerinde görülen paraları aldım, bunların dışında da bir miktar para aldım ancak miktarını hatırlamıyorum beyanına rağmen hatırlamadığını beyan ettiği miktarı da dava konusu yapmış olması tutarsızlık olduğunu, net hafriyat firmasından 08/04/2011 tarihinde 39.132 TL tutarında fatura düzenleterek getirmiş ve hesap kapatıldığını, 08/04/2011 tarihinden 04/11/2011 tarihine kadar yapılan işler için de karşılıklı hesaplar gözden geçirilmiş ve müvekkilin davacıya 2.100 TL borcu kaldığında mutabık kalınarak imza altına alındığını, bu sebeple davanın reddine, davacının reddedilen miktarın %20’sinden az olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine, hüküm altına alınacak tazminatın davacıdan alınarak müvekkilime verilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine, karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 67. Maddesine göre açılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkememizce Bursa 17. İcra Müdürlüğü’nün 2018/… sayılı dosyası, Bursa 1. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2015/141 D.iş sayılı dosyası, Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/1393 E. Sayılı dosyası celp edilerek dosyamız arasına alınmıştır.
İcra dosyasının incelenmesinde davacı tarafından faturaya dayalı olarak 24/09/2018 tarihinde ilamsız takip talebinde bulunmuştur. İcra Dairesi tarafından davalı borçluya ilamsız takiplerde ödeme emri 20/12/2018 tebliğ edildiği ve davalı tarafından yasal süre içinde 20/12/2018 tarihinde borca itiraz ettiği anlaşılmaktadır.
Toplanan tüm deliller ve dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde açılan dava, eser sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesine ilişkindir.
6102 sayılı TTK’nın 5/1. maddesine göre, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın Asliye Ticaret Mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. Bu hükme göre Ticaret Mahkemelerinin görev alanı ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleridir. Ticari faaliyetleri ilgilendiren bütün davalar ticari dava değildir. Ticaret Mahkemeleri ayrı bir yargı kolu oluşturmayıp, Asliye Hukuk Mahkemelerine göre ihtisas mahkemeleridir. Bu nedenle ticari işlerle ilgili bütün davalar Ticaret Mahkemelerinin görev alanına sokulmamış, yalnızca uzmanlık gerektiren hususların Ticaret Mahkemelerince karara bağlanması esası getirilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar Asliye Ticaret Mahkemelerince görülerek karara bağlanır.Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, Asliye Ticaret Mahkemeleri ile diğer Hukuk Mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtay’ca re’sen incelenir.
1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 99. maddesi uyarınca Kooperatifler Kanunu’ndan kaynaklanan hukuk davalarının tarafların sıfatlarına bakılmaksızın ticari dava olduğu kabul edilmişse de, taraflar arasındaki uyuşmazlık, eser sözleşmesinden kaynaklandığından; genel olarak kooperatif ve ortakları arasındaki uyuşmazlıkların ifade edildiği Kooperatifler Kanunu’nun anılan hükmünün somut olayda uygulama yeri olmadığından, eldeki davanın Kooperatifler Kanunu gereği ticari dava olduğu sonucuna ulaşılması mümkün olmadığı gibi eser sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıkların Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceğine ilişkin bir düzenleme de bulunmamaktadır.
Bu durumda, eldeki davanın Asliye Ticaret Mahkemesi’nce görülüp karara bağlanabilmesi için uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması ve bu bağlamda tarafların her ikisinin birden tacir olması zorunludur.
Davacı tarafın, uyuşmazlık konusu inşaat yapım işinin ticari işletmesiyle ilgili olarak yaptığında tereddüt bulunmamaktadır. Buna karşılık, yapı kooperatifi olan davalının tacir olarak kabulü mümkün değildir.
Şöyle ki;1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 1. maddesinde kooperatifler “Tüzel kişiliği haiz olmak üzere ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını iş gücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak amacıyla gerçek ve tüzel kişiler tarafından kurulan değişir ortaklı ve değişir sermayeli ortaklıklar” olarak tarif edilmiştir. Maddede, kooperatifin ortaklık (şirket) olduğu belirtilmiş ise de, bu ortaklığın “ticari nitelikte bir ortaklık” olduğu yönünde bir açıklama ve belirleme yapılmamıştır.
Kooperatifler Kanunu’nun 1. maddesinde gösterilen bu tanımdan açıkça anlaşılacağı üzere kooperatiflerde amaç, diğer ticaret şirketlerinden farklı olarak kazanç elde etmek ve bunu ortakları arasında paylaşmak olmayıp, ortakların ekonomik menfaatlerini, özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını iş gücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak ve gidermektir. Kooperatifler, kâr-zarar amacından ziyade sosyal yönü ağır basan ortaklıklardır.Bu tanım ve amaç 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 171. maddesinde “Devlet, milli ekonominin yararlarını dikkate alarak, öncelikle üretimin artırılmasını ve tüketicinin korunmasını amaçlayan kooperatifçiliğin gelişmesini sağlayacak tedbirleri alır.” şeklinde anlamını bulmuştur. Bu tanım ve düzenlemelere göre, yapı kooperatiflerini tacir kabul edip, tacir sıfatının sonuçlarıyla sorumlu tutmak mümkün değildir. Aksi bir kabul, kooperatiflerin ticari kazanç elde etme amacına yönelik hareket etmeleri sonucunu doğurur.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 124/1. maddesinde “Kooperatifler” ticaret şirketleri arasında sayılmış ise de, aynı maddenin 2. bendinde kooperatifler “Şahıs şirketleri” ve “Sermaye şirketleri” arasında gösterilmemiştir. TTK’nın 124. maddesinin 1 ve 2. bentleri ile 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 1. maddesi birlikte değerlendirildiğinde yapı kooperatiflerinin “ticaret şirketi” olmadığı, sosyal niteliği ağır basan kendine özgü bir ortaklık olduğu anlaşılmaktadır. Kaldı ki, bu düzenlemelere benzer hükümler, 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu’nda da bulunmasına rağmen (md 18, 136), Yargıtay’ın istikrar kazanan uygulamasında yapı kooperatifleri tacir olarak kabul edilmemiştir.Esasen, Yargıtay uygulamasını ortadan kaldıracak bir yenilik de bulunmamaktadır. Emsal nitelikte Yargıtay 15.Hukuk Dairesi’nin 11.02.2014 tarih 2014/483 esas, 2014/844 karar sayılı kararında da yapı kooperatiflerinin tacir olmadığı çoğunluk tarafından kabul edilmiştir. (Yargıtay 15. HD’nin 2014/2787 E. 2014/5195 K. 15/09/2014 tarihli ilamı)
O halde somut olayda yukarıdaki açıklamalar ışığında, taraflar arasındaki sözleşmenin eser sözleşmesi olup uyuşmazlığın bu eser sözleşmesinden kaynaklandığı sabit olduğu ve TTK’ nın 4. Maddesi uyarınca davanın mutlak ticari davalardan olmadığı açıktır. Davanın nispi ticari dava sayılması için ise her iki tarafın tacir olması ve yapılan işin tarafların ticari işletmesi ile ilgili olması gerekir.Emsal Yargıtay ve BAM Kararlarina bakıldığında, yapı kooperatiflerinin tacir olmadığı anlaşılmakla birlikte davanın görev dava şartı noksanlığı sebebiyle usulden reddine, mahkememizin görevsizliğine, Bursa Asliye Hukuk Mahkemeleri’nin görevli olduğuna dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.(Emsal olarak Kayseri BAM 3. Hukuk Dairesi’nin 2020/1508 Esas 2021/177 Karar sayılı ilamı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 2016/7056 Esas 2017/3651 Karar sayılı ilamı, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2017/360 Esas 2018/3222 Karar sayılı ilamı, Konya BAM 4. Hukuk Dairesi’nin 2019/1248 Esas 2019/746 Karar sayılı ilamı, İstanbul BAM 15. Hukuk Dairesi’nin 2018/718 Esas 2018/520 Karar sayılı ilamı, 2017/684 Esas 2017/395 Karar sayılı ilamı, İstanbul BAM 37. Hukuk Dairesi’nin 2018/184 Esas 2018/611 Karar sayılı ilamı da dikkate alınarak)

H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1-Davanın görev dava şartı noksanlığı sebebiyle usulden reddine, mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, Bursa Asliye Hukuk Mahkemeleri’nin görevli olduğuna,
2-HMK’nın 20. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde talep halinde dosyanın Bursa Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, talep olmadığı takdirde dosya üzerinden davanın açılmamış sayılmasına dair karar verilmesine,
3-HMK’nın 331. Maddesine göre yargılamanın görevli mahkemede devam etmesi halinde yargılama giderlerin görevli Bursa Asliye Hukuk Mahkemesince taktirine, yargılamanın görevli mahkemede devam etmediği taktirde talep üzerine mahkememizce dosya üzerinden yargılama giderlerinin tespiti ve hükmedilmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren HMKnın 341. Ve 345. Maddeleri gereğince 2 haftalık yasal süre içinde Bursa Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi.22/03/2021
Katip …
¸e-imzalıdır.

Hakim …
¸e-imzalıdır.