Emsal Mahkeme Kararı Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/20 E. 2021/389 K. 27.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BURSA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/20 Esas – 2021/389
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
BURSA
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/20 Esas
KARAR NO : 2021/389

HAKİM : …
KATİP : …

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : ..
VEKİLİ : Av. …
DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 01/02/2016
KARAR TARİHİ : 27/05/2021
KARAR YAZIM TARİHİ :01/07/2021
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkil şirkette 16/04/2013 tarihli Hizmet Sözleşmesine istinaden 16/04/2013- 08/07/2015 tarihleri arasında Yurtdışı Satış sorumlusu olarak çalışan davalının, hizmet sözleşmesine aykırı davranışları nedeniyle çalıştığı dönem ve dönem sonrasında müvekkil hizmet aleyhine haksız rekabet oluşturacak nitelikte davaranışlarda bulunduğunu belirterek şirketin uğramış olduğu zararlara ilişkin talep ve dava ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, hizmet sözleşmesine aykırılık sebebiyle şimdilik 24.046,80-TL cezai şart talebinde bulunmuştur.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından sunulan belgelerin delil niteliği bulunmadığını sözleşmedeki rekabet yasağının müvekkilin çalışma hürriyetine aykırı olduğunu ve belirlenen tazminatın fahiş olduğunu, müvekkilin haksız rekabet teşkil eden davranışlarının bulunmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.

KANITLAR:
Sözleşme, fatura, ticari defter ve bağlı kayıtları, bilirkişi raporu, vs.
KANITLARIN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME :
Dava; davalının iş akdinin feshinden sonraki dönemde davacı şirket aleyhine haksız rekabette bulunup bulunmadığı ve cezai şart ödeme koşullarının oluşup oluşmadığına yönelik alacak davasıdır.
Mahkememizce tanık dinlenilmesine karar verilmiştir.
Davacı tanığı …; ” Ben … Soğutma San.ve Tİc.A.Ş.’nin yurt içi pazarlama satış müdürü olarak görev yapmaktayım, davacı şirket ise çalışmış olduğum şirketin yurt dışı pazarlamasını yapan bir şirkettir, yani şirketimizin kardeş şirketidir, hatta aynı ofisleri kullanmaktayız, davalı Muhammet ise, davacı şirketin yurt dışı satış sorumlusu olarak görev yapmakta idi, o dönemin yurt dışı satış yetkilisi … isimli kişiden davalının eşine ait şahıs şirketi üzerinden davacı şirket aleyhine haksız rekabette bulunduğunu , davacı şirketin müşteri portföyünü kullandığını ve kendi şahıs şirketleri adına teklifler götürdüğünü duydum, ayrıca bunun email yazışmalarından bizzat kendim gördüm, bizim şirketimizin satış yaptığı Nijerya ‘da bulunan bir … isimli bir şirketin email yazışmalarında şirket ismini neden değiştiğini, sorduğunu ve emaile proforma fatura eklediğini gördüm, fatura davalının sahsi şirketi olan … isimli şirketin antetli kağıdı üzerine basılı idi, bir sonraki yazışmada da müşteri faturayı kendi imza ve kaşesini basarak göndermişti, bu hususlar tespit edilidğinde şirketin ilgili birimlerinin yöneticileri olan … Hanım ve firma sahibi genel müdürümüz … davalı çağırarak bize anlatacağın birşey varmı diye sorduklarında bir cevap alamayınca da biz herşeyi biliyoruz diyerek biraz önce size anlattığım yazışmaları kendisine açıkladılar, bunun üzerine davalı ben yanlış yaptım dedi ve yapmış olduğu işleri kabul etti, bunun üzerine … hanım , herkes kendi firmasını kurmakta özgürdür, ancak keşke bunu bize söyleseydin bizdeki işten ayrıldıktan sonra işini kursaydın , bizim işimiz gereği teknik bilgi olmadan satış mümkün olmadığından davalı da yaptığı iş gereği davacı şirketin üretimi müşteri portföyü , fiyatları husunda bilgiye sahipti ,bilgi sahibi olmasa sektrel bilgiye de sahip olmaz ve başka firmalardan teklif alamaz.”
Davalı tanığı …; “Ben 2005 yılından beri … soğutma San.ve Tic.A.Ş.’de önce muhasebe bölümünde çalıştım, halende insan kaynakları bölümünde çalışmaktayım, teknik konular hakkında detaylı bilgiye sahip değilim, ancak davalının çıkış belgesinde şirketimizin müşteri portföyünde bulunan kişiye kendi adına satış yaptığını öğrendim, ayrıca belgede bu işi yaptığı ve yaptığı işi kabul ettiği yazılı idi, ifade tarzı tam olarak böyle olmayabilir ancak içerik olarak bu doğrultuda idi, kendisine şirketten ayrılması hususunda avukatlarımızdan aldığımız görüş doğrultusunda açıklamalarda bulunduk ve çıkış işlemlerini gerçekleştirdik, çıkış yaptırdıktan sonra bir daha kendisi ile görüşmedim, çıkış yapılan süre içinde, davalıya herhangi bir baskı vs, uygulanmadı, zaten öncesinde davalı ile yöneticiler görüşerek yanıma gelmişti, kendisi ile çalıştığım iki yıllık dönem içerisinde kendisinin herhangi bir iletişim konusunda dil sorunu yoktu, kendisine bir baskı söz konusu olsa idi, muhtemelen karşı koyardı, davalının çıkış işlemleri yapıldığında yukarıda anlattığım gibi biz önce avukatlarla konuştuk, ne şekilde çıkışın yapılması gerektiğini öğrendik, bunu da bizzat ben kendim davalıya anlattım, ve benim yanımda kendi beyanını kağıda yazarak teslim etti, kendisine önceden yazılmış bir metin sunulduğunu hatırlamıyorum, sunulsa hatırlardım diye düşünüyorum , davalının çıkış işlemleri sırasında herhangi bir itirazı olmamıştır.”
Davalı tanığı …;”Ben bir dış ticaret firması olan EFEC firmasının sahibi ve tek yetkilisiyim, davalı 2011 yılında firmama danışmanlık etmek üzere müracaat etti, o tarih itibarıyla çalışmalara başladık özellikle o dönme Şekerpiliç ile Arabistan’a, ihracat gerçekleştirdik, buna davalı aracı oldu, kendisi özellikle yurt dışı gezilerinde bana arapça konusunda danışmanlık yapıyordu, …’ya balık unu ithalatı yapacak idik, davalının aracılığıyla firma yetkilileriyle görüştük, daha sonra … firması Türkiye’den soğuk hava deposu almak istemiş, bu hususta …’dan yardım istemiş, …’da beni önermiş, fakat şirket adresime atması gereken emaili , daha önce emalleştikleri için Muhammet Beyin adresine atmış, bana email gelmeyince, konuyu Muhammet beye ilettim, o da emailin kendi adresine geldiğini söyledim, ben bu arada soğuk hava depoları ile ilgili olarak araştırmalar yapıyordum, Muhammet bey bana kendi çalışmış olduğu firmadan da fiyat teklifi verdi, ve nitekim ihraç kayıtlı olmak üzere … soğutma ile anlaştık, sözleşme imzaladık, ihraç kayıtlı olduğu için şirket çekini teminat çekini verdim, daha sonra malımızı aldık, kendilerinin gözetimindeki nakliyeci ile ihracatını yaptık, gümrük çıkış beyannamesini ibraz ederek teminat çekimizi geri aldık, bunun dışında davalı ile ve … Sogutma ile herhangi bir ticari ilişkimiz olmadı., Muhammet beyin Türkçesi çok yeterli değildir, hatta bu hususta Tomer dil kurslarına devam etmiştir, kendisinin ingilzcesi çok iyi idi, hatta bazı şeyler kendisine İngilizce ifade edildiğinde çok daha iyi bilinirdi, kendisi üniversite mezunu idi.”
Davalı tanığı …; ” Ben davalı ile 3 G Mağaza Ekipmanları isimli şirkette çalışırken tanıştım, ben o şirkette çalışırken davalı da davacı şirkette çalışıyor idi, bu iki şirketin üretiminin yaptıkları ürünlerin doğası gereği aynı müşteri grupları ile çalıştıklarından birbirlerine müşteri gönderebiliyorlardı, benim çalıştığım şirket marketlere raf üretiyor, davacı şirket ise marketlere soğutucu dolapları üretiyordu, bu nedenle her iki şirketin ortak müşterileri olabiliyordu, bahsettiğim gibi şirketler müşterilerini arttırmak için birbirlerinin ortak müşterilerinden yararlanabiliyorlardı, yine benzer amaçlı bir yurt dışı müşterimizi ben davacı şirkete götürdüm, davacı şirketin yurt dışı satış temscilerinden biri ile tanıştırdım, müşterim arapça konuşuyor idi, bu nedenle davalı da arapça bildiği için davacı şirketin satış temsilcisi müşteriyi davalıya yönlendirdi, zaten davalının o şirkette işe alınma sebeplerinden biri de arapça dilini bilmesi ve bu dili kullanan müşterilere hitap edebilmesi idi, kendisi ile de bu vesile ile tanıştım, bahsettiğim gibi soğutucu isteyen müşterilerimize bize davacı şirkete, davacı şirket de raf isteyen müşterileri bizim şirkete yönlendiriyordu, bende , davalı da çalıştığımız şirketlerin müşteri temsilcisi olmaktan öte değildik , her ikimizin de amacı firmamızın ürünlerini aynı müşteriye satmak idi, benim davalının davacı şirkette çalışırken kendi adına bir şirket kurduğu ve bu şirket aracılığıyla davacı şirketin müşterilerine satış yaptığı hususunda herhangi bir bilgim yoktur, ben davalı ile 2013 yılının ikinci yarısı veya 2014 yılının ilk yarısında tanışmış olabilirim, tarihi net olarak hatırlamıyorum, tanışmadan sonra her iki firmada da , ağırlı olarak arapça dilinin konuşulduğu ülkelerde mal satışlarında müşterilerimizi ben davalı Muhammet ‘e yönlendirdim, davacı şirkette beni davalıya yönlendiren satış temsilcisi Ortadoğu Bölge satış temsilcisi olan Hatice Hanım isimli bir kişi idi, soy ismini hatırlamıyorum, Ben davalı ile tanıştığımda Türkçe’si çok zayıftı, ben Hatice hanıma bu durumun müşterilerle ilişkilerde sorun yaratmayacağını sormuştum, kendisi de bana zamanla geliştirir, sorun yok dedi. Davalı , müşterilerle arapça dilinde çok iyi diyolog kuruyor ancak Türkçesi iyi olmadığı için bizimle konuşmuyor, genelde sessiz kalmayı tercih ediyordu, şirketlerin satış temsilcilerinin müşterilerini birbirlerine paslamalarında herhangi bir ek kazanç söz konusu değildir, uygulamada da bu şekilde hiçbir firma elemanını bu nedenle ayrı bir ücret ödemez.”
Davalı tanığı …; ” Ben emlakçıyım davalı ile, bana 2008 yılında ev almak için yanıma gelmesi nedeniyle tanıştım, ben tanıştığım zaman Türkçe’si hiç yoktu, sadece teşekkür falan diyordu, eşi ile de ingilizce konuşuyordu , eşi olan Sevinç hanım bana teşekkür ettiği için, kendisi de teşekkür dedi, başkaca da bir Türkçe kelime kullanmadı daha sona eşi benim dükkanımın yanında bir işyeri satın aldı, orayı işletmeye başladı, bu arada davalıda yurt dışına gidip geliyordu, genellikle Suriye , Arabistan’a gidip geliyordu, davalı daha sonra Türkçe kursuna gitti, sanırım 2012 yada 2013 yılı idi , davalının eşi Türkçe biliyordu, çünki kendisi Azeri idi.” şeklinde beyanda bulunmuşlardır.
Toplanan deliler ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; talebin haksız rekabet yasağına aykırılık nedeniyle cezai şart bedelinin ödenmesine ilişkin olduğu görülmüştür. Taraflar arasında 16/04/2013 tarihli iş sözleşmesi imzalandığı hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık konusu taraflar arasında imzalanan sözleşmeye konulan cezai şartın geçerli olup olmadığı ve davalının söz konusu sözleşmeye aykırı davranıp davranmadığı hususundadır. Öncelikle davalının görev itirazı bakımından; davalı tarafça her ne kadar iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilmiş ise de rekabet yasağına aykırı eylemlerin iş akdi sona erdikten sonra yapıldığı beyanı ve iddiası karşısında Mahkememizin görevli olduğu anlaşılmakla görev itirazının reddine karar verilmiştir. Taraflar arasında imzalanan 16/04/2013 tarihli iş sözleşmesinin 5.maddesinin (2.) bendinde “iş Sözleşmesi hangi sebeple sona ererse ersin personel, iş ilişkisinni sona ermesini müteakip 2 yıl süresince işverenin bilgisi ve izni olmaksızın Marmara bölgesi sınırları içerisinde her ne sıfatla olursa olsun işveren ile doğrudan ya da dolaylı olarak rekabet etmekte olan rakip bir firmada çalışmayacağını, herhangi bir hizmet akdi bulunmaksızın bu tür firmalarla fikri, mali, ticari, teknik vb. Hususlarda doğrudan ya da dolaylı rekabet ortamı yaratacak şahsi veya örgütlü çalışmalarda bulunmayacağını kabul ve taahhüt eder. Rekabet yasağına ilişkin yukarıda belirtilen hükümlere aykırı davranan personel işverenin bu davranışının sonucunda uğradığı zararın tamamının tazmininin yanı sıra en son aldığı aylık bürüt ücretin 10 katı tutarında nakdi cezai şart olarak ödeyeceğini kabul ve taahhüt eder” düzenlemesine yer verildiği görülmüştür.TBK’nın 444. maddesinde rekabet yasağının koşulları belirlenmiş, 445.maddesinde de “Rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz. Hâkim, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabilir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Yasa maddeleri dikkate alındığında işçi ile yapılacak olan rekabet yasağına ilişkin sözleşme bakımından yer, zaman ve konu bakımından sınırlandırılması gerekmektedir. Her ne kadar eldeki dava bakımından sınırlama mevcut ise de yer bakımından Marmara Bölgesi’ne ilişkin olarak sınırlama getirilmekle beraber faaliyet alanı düşünüldüğünde söz konusu coğrafi alan sınırlaması, işçinin iktisaden mahvına sebep olacak düzeyde geniş bir alanı kapsadığından çalışma özgürlüğüne, akit serbestisine ilişkin yasal düzenlemelere aykırı olduğu gibi cezai şarta ilişkin sözleşme hükmünün hakkaniyete uygun olmadığı, bu nedenle de cezai şartın istenemeyeceği kanaatine varılmakla davanın reddine karar vermek gerektiği kanaatine varılmış, hüküm kurulmuştur.
Mahkememiz kararının davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5.HD’nin 2018/1654 esas 2020/48 karar sayılı kararı ile; İlk derece mahkemesince; sözleşmede rekabet yasağını düzenleyen maddede sınır olarak marmara bölgesinin düzenlendiği, bunun da geniş bir alanı kapsadığından çalışma özgürlüğünü kısıtlayacı olduğuna karar verilmiştir. Rekabet yasağına ilişkin sözleşmelerde: yasağın uygulanacağı bölgenin sınırlarının gösterilmesi gerekir. Coğrafi bölgelerin sınır olarak gösterilmesi çalışma özgürlüğünü kısıtlayıcı değildir. (Emsal; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi 20/11/2017 tarih 2016/13653 Esas 2017/6322 sayılı Kararı). 6098 sayılı TBK 445/2 maddesi; “Hakim aşırı nitelikteki rekabet yasağını bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle kapsamı ve süresi bakımından sınırlayabilir.” hükmüne haiz olup anılan madde hükmü ile 6098 sayılı Kanun 818 sayılı Kanundan farklı olarak rekabet yasağı ile ilgili doğrudan mutlak bir geçersizliğin öngörülmediği, Anayasa ve diğer mevzuat hükümleri ile somut olgu nazara alınarak rekabet yasağının aşırı nitelikte olması halinde yasağın kapsamı bakımından hakime uyarlama yetkisi tanındığı anlaşılmaktadır. Bu durumda TBK 444/2 hükmü uyarınca öncelikle davacı tarafça dosya kapsamına ibraz edilen deliller değerlendirilerek rekabet yasağının aşırı nitelikte olması durumunda gerekli sınırlandırmalar yapılarak bir karar verilmesi gerekir. Ayrıca TBK 444/2 md. “Rekabet yasağı kaydı ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkanı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir.” hükmü haiz olup anılan madde hükmü uyarınca rekabet yasağının işçinin yaptığı iş nedeniyle edindiği bilgileri çalışmaya başladığı başka bir rakip işletmede kullanarak davacı işverene önemli ölçüde zarar verme ihtimalinin bulunması halinde geçerli olacaktır. (Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 2018/1961-2019/7515 E.K., 2019/3116-7522 E.K., 2018/1016-2019/6713 E.K.) Marmara bölgesinin coğrafi sınır olarak gösterilmesi çalışma özgürlüğüne aykırı olmamasından dolayı ilk derece mahkemesi kararı doğru değildir. Bu nedenle davacının istinaf başvurusunun kabulüne karar verilmiştir. Bu durumda mahkemece taraflar arasındaki 16/04/2013 tarihli sözleşmenin 6098 sayılı TBK 444-447 maddelerine göre değerlendirilerek rekabet yasağının oluşup oluşmadığının tespiti gerekir. Açıklanan gerekçe ve dosya kapsamına göre davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak dosyanın HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine şeklinde hüküm kurulmuştur.
Mahkememizce dosya yeniden esasa kaydedilerek, Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5.HD’nin ilamına uyulmasına karar verilmiştir.
Dosya ve davacı defterleri üzerinde inceleme yapılarak iddia ve savunmalar doğrultusunda rekabet yasağı oluşup oluşmadığı, cezai şart miktarları konusunda bir değerlendirme yapılabilmesi için dosyanın fikri ve sınai haklar konusunda uzman hukukçu, makine mühendisi ve SMM bilirkişisine tevdi edilmiştir.
Bilirkişi heyetinin mahkememize sunmuş olduğu 28/09/2020 tarihli raporunda özetle; Dosyada mevcut belgelerden yapılan tespitler detaylı olarak incelenerek bu belgelerden, davalı …’ın iş akdinin devamı sürecinde davacı … Dış Tic. ve Paz. Turz. Ltd. Şti. İle yaptığı sözleşmenin 5. Maddesindeki rekabet yasağını ihlal ettiği, davacı ile aynı konuda soğutma sistemleri konusunda teklifler verdiği, davacının da ticari konusu olan soğutma sistemleriyle ilgil diğer (Efece Şirketi) ticari işleri yürüttüğü dolayısıyla, İş Kanunu’nun 25. Maddesi kapsamında iyi niyet ve sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı, davacının genel hükümler uyarınca zarar ve ziyanını talep edebileceği, iş akdinin devamı sürecinde zararın tespiti için dosyada hesaplamaya elverişli belge ve bilgi olmadığından davalının sadakat yükümlülüğü gereği genel hükümlere göre zararını hesaplamasının yapılamadığı, dosya kapsamına göre iş akdinin hitamından sonra rekabet yasağına ilişkin davacının ispat külfetini yerine getirmediği ancak mahkemece davalının rekabet yasağını ihlal ettiği yönünde kanaat oluşması halinde sözleşme gereği davalının dosya içeriğine göre son aldığı brüt aylık 4.461,56*10(10 katı)= 46.156,60 TL cezai şartın oluştuğu mütalaa edilmiştir.
Dosya, Bilirkişi heyetinin raporunda davalı tarafın iş akdinin sona ermesinden önceki işverene karşı rekabet yasağı incelenmiş ise de eldeki davanın taraf vekilleri, gerekçeli karar ve BAM 5. Hukuk Dairesinin Kaldırma kararında belirtildiği üzere davalının iş akdinin feshinden sonraki dönemde davacı şirket aleyhine haksız rekabeti bulunup bulunmadığı ve cezai şart ödeme koşullarının oluşup oluşmadığı konularına ilişkin olup; bu kapsamda TBKnun 444/2 maddesinin açıkça irdelenmesi gerektiği, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2015/11383 esas, 2016/6482 sayılı kararında vurgulandığı üzere davalı işçinin çalışmaya başladığı şirketin fiili olarak faaliyet alanının tespit edilerek davacı şirkete rakip olup olmadığı, davalı işçinin davacı bünyesinde iken yaptığı işi yapıp yapmadığı, davalının eyleminin davacının önemli bir zararına sebep olma ihtimalinin değerlendirilerek ayrıntılı gerekçeli, hüküm kurmaya elverişli ek rapor düzenlenmesi önceki bilirkişi heyetine tevdi edilmiştir.
Bilirkişi heyetinin mahkememize sunmuş olduğu 01/03/2021 tarihli ek raporunda özetle; … Dış Ticaret şirketinin dosyaya celp edilen BTSO’nın 8-600-52039 23410 sayılı yazı cevabında 3 adet … ünvanlı şirket olduğunu ve yine yazı cevabının ekinde … Dış Ticaret Limited Şirketinin amaç ve konu başlığı altında 11.maddede ” …Buzdolabı çamaşır makinesi…vs soğutucuların ihracı ve dahili ticaretini yapmak” olduğu, Davacı ve dava dışı … şirketinin ise yukarıda belirtildiği üzere faaliyet alanlarının üretime yönelik olduğu dolayısıyla davalının devraldığı şirketin üretimle ilgili bir amaç ya da faaliyet alanının olmadığı, dolayısıyla davalı işçinin çalışmaya başladığı şirketin davacı şirkete rakip olmadığı, davalı işçinin davacı bünyesinde iken yaptığı işi yapıp yapmadığı, davalı …, Davacı … DIŞ TİC.VE PAZ.TURZ.LTD.ŞTİ. de 16.04.2013 ile 08.07.2015 tarihleri arasında çalışmıştır. SGK işe giriş ve işten ayrılış Bildirgeleri mevcuttur. Bu tarihler arasında SGK kayıtlarına göre 5223.62-Satış Elemanı(perakende) koduyla görev yaptığı görülmüştür, dosyadaki mevcut belgelerden, Davalı’ nın eşi Sevinç MATAR adına … DIŞ TİCARET unvanıyla bir şirketi olduğu, bu şirketinin hisselerini de 28.07 2015 tarihinde devralmış olduğu belirlenmiştir. 28.07.2015 tarihinden 27.03.2018 tarihine kadar SGK kayıtlarına göre 4612(Yakıtların, maden cevherlerinin, metallerin ve endüstriyel kimyasalların satışı ile ilgili aracılar)koduyla şirket ortağı olarak çalıştığı, 28.04.2018 tarihinden 01.08.2019 tarihine kadar farklı bir işyeri sicil numarasında 2643.10 Tercüman(Arapça) kodu ile çalıştığı görülmüştür. 08/2019 döneminden 12/2020 dönemine kadar Türkiye’de ikamet eden Türk asıllı yabancı uyruklularında kapsamda olduğu 1479 Sayılı Kanun kapsamında sigortalı olduğu görülmüştür. Davalının eyleminin davacının önemli bir zararına sebep olma ihtimalinin değerlendirilmesi Celse arasında dosyaya sunulan belgeler ve veriler incelendiğinde kök raporda yapılan hesaplamayı yada tespitlerimizi değiştirecek her hangi bir yeni belge olmadığından ve davacının iş akdinin fesinden sonra devraldığı … DIŞ TİCARET şirketi ile davacı … DIŞ TİC.VE PAZ.TURZ.LTD.ŞTİ. nin faaliyet alanları aynı mahiyette olmadığından heyetimizce yeniden bir hesaplama ve değerlendirme yapılmamıştır. Ayrıca kök raporda da ayrıntıları ile açıklandığı üzere davalının ,davacının iş yerinde çalışmakta iken dosyaya yansıyan email watsap yazışmaları ve muhteviyatı dosyada mevcut 20.04.2015 tarih ve 34120 sıra numaralı EFECE dıs ticaret LTD ŞTİ tarafından … S.A ya kesilen fatura muhteviyatı ve davacının bizzat el yazısı ile yazdığı 08.07.2015 tarihli istifa mektubu,davalı tanığı …’in 14.02.2017 tarihli celsedeki beyanları ve tüm dosya kapsamına göre davalının iş kanunu ve TBK nun’da zikredilen sadakat yükümlülüğüne uygun davranmadığı kanaatine varılmıştır. Dava dışı … Dış Ticaret Limited Şirketinin 2015 ve 2016 yılı Kurumlar Vergisi Beyannamelerinden 2015 Yılı Net Karının 76.160,29 TL, 2016 Yılı Net Karının 8.708,84 TL olduğu görüşmüştür. Dava dışı … Dış Ticaret Ltd. Şti’ ne ait davalının çalıştığı döneme ilişkin ticari defterleri dosya ve eklerinde mevcut değildir, şeklinde mütalaa edilmiştir.
O halde yapılan yargılama ve toplanan delillerden somut olayda; davalının iş akdinin feshinden sonra haksız rekabette bulunarak davacı tarafından ceza-i şart alacağı olduğu ileri sürülmüş olup taraflar arasında 16/04/2013 tarihli iş sözleşmesinin 5. Maddesi 2.) bendinde “iş Sözleşmesi hangi sebeple sona ererse ersin personel, iş ilişkisinni sona ermesini müteakip 2 yıl süresince işverenin bilgisi ve izni olmaksızın Marmara bölgesi sınırları içerisinde her ne sıfatla olursa olsun işveren ile doğrudan ya da dolaylı olarak rekabet etmekte olan rakip bir firmada çalışmayacağını, herhangi bir hizmet akdi bulunmaksızın bu tür firmalarla fikri, mali, ticari, teknik vb. Hususlarda doğrudan ya da dolaylı rekabet ortamı yaratacak şahsi veya örgütlü çalışmalarda bulunmayacağını kabul ve taahhüt eder. Rekabet yasağına ilişkin yukarıda belirtilen hükümlere aykırı davranan personel işverenin bu davranışının sonucunda uğradığı zararın tamamının tazmininin yanı sıra en son aldığı aylık bürüt ücretin 10 katı tutarında nakdi cezai şart olarak ödeyeceğini kabul ve taahhüt eder” düzenlemesine yer verildiği görülmüştür.
Davalı işçinin iş akdinin feshinden sonra çalışmaya başladığı … Dış Ticaret Limited Şirketinin faaliyet alanının, ürünlerin ihracı ve dahili ticarete ilişkin olduğu, üretimle ilgili bir amaç ve faaliyet alanının olmadığından, davacı firmaya rakip firma olmadığı, davalının davacı firmanın bünyesinde iken yapmış olduğu işi yapmadığı ve davalı işçinin çalışmasının davacının önemli bir zararına sebep olma ihtimalinin bulunmadığı, bilirkişi heyetinin 28/09/2020 tarihli rapor ve ek rapor ile sabit olduğundan taraflar arasındaki 16/04/2013 tarihli sözleşmenin 5/2. Maddesi kapsamında iş akdinin feshinden sonra rekabet yasağına aykırı davrandığı ispat edilemediğinden ceza-i şart alacağı talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Her ne kadar bilirkişi heyetinin raporunda, iş akdinin feshinden önce davalının eylemleri sebebiyle ceza-i şart alacağının olduğu tespit edilmiş ise de dava dilekçesi, yazılı beyanlar ve İstinaf İlamında açıklandığı üzere uyuşmazlığın, davalının iş akdinin sona ermesinden sonraki eylemlere dayalı rekabet yasağına aykırılık olduğundan raporun bu kısmına itibar edilmemiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan nedenlere,
1-Davanın subut bulmadığından reddine,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL nispi karar ve ilam harcından peşin alınan 410,66 TL’nin mahsubu ile bakiye 351,36 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı vekil ile temsil edildiğinden AAÜT’ye göre belirlenen 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-HMK’nın 333. Maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının hükmün kesinleşmesinden sonra ilgilisine iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren HMKnın 341. Ve 345. Maddeleri gereğince 2 haftalık yasal süre içinde Bursa Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.27/05/2021
Katip …
¸e-imzalıdır.

Hakim …
¸e-imzalıdır.

Güvenli elektronik imza ile onaylanmıştır.
Aslının aynı olduğu tasdik olunur.
Katip …
¸E-imzalıdır.