Emsal Mahkeme Kararı Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/186 E. 2021/53 K. 28.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/186 Esas – 2021/53
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
BURSA
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/186
KARAR NO : 2021/53

HAKİM : …
KATİP : …

DAVACI : … – T.C.N… – …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : 1- …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : 2- …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : 3- ..- T.C.N… – …
VEKİLİ : Av. …

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 11/03/2015
KARAR TARİHİ : 28/01/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 25/02/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA VE SAVUNMA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı sürücü … idaresindeki 16 … 312 plakalı aracın 28/12/2014 tarihinde Zümrütevler Çiçek caddesi üzerinde davacı yayaya çarparak yaralanmasına sebebiyet verdiğini, olay yerini terk eden davalı sürücünün esnafın güvenlik kamera görüntüleri sayesinde tespit edildiğini ve C.Savcılığınca soruşturma açıldığını, davalı sürücünün ifadesinde olayı fark etmediğini beyan ettiğini, ancak kamera görüntülerinde sağ dikiz aynasının kırıldığı ve düştüğü, aracın ön sağ tekerleğinin davacının sol ayağının üzerinden geçtiği ve yayanın yere düştüğünü, aracın önce yavaşladığı, daha sonra ise durmayarak yoluna devam ettiğinin anlaşıldığını, olaya ilişkin C.Savcılığı soruşturma numarasının 2015/16702 olduğunu, kazadan 4 saat sonra alınan kan numunesi yoluyla yapılan tahlilde 3 promil alkollü olduğunun tespit edildiğini, aradan geçen süre dikkate alındığında sürücünün olay yerini alkollü olduğunun tespit edilmesini önleme amaçlı terk ettiğinin anlaşıldığını, davacının esnaf tarafından hastaneye ulaştırıldığını ve Şevket Yılmaz Devlet Hastanesi ortopedi kliniğine yatırıldığını, aracın kaza tarihinde davalı … Oto….Ltd. Şti. adına kayıt ve tescilli olduğundan işleten sıfatıyla 2918 sayılı yasa gereğince ortaya çıkan zarardan araç malikinin de sorumluğu olduğunu, aracın ruhsat ve poliçesini sunduklarını, davalı sigorta şirketince KTK ZMSP ile sigortlı olduğundan ortaya çıkacak maddi tazminattan da … Sigorta A.Ş.nin sorumlu olduğunu, davacının olay nedeniyle sol ayak tarak kemiklerinin kırıldığını, platin ve vidalar takıldığını, halen de tedavisinin devam ettiğini, iki defa ameliyat olduğunu, davacının halen ayağına tam olarak basarak yürüyemediğini, normal hayat aktivitelerini (yürüme, merdiven çıkma) ifa edemez hale geldiğini, maluliyet oranı ve maddi zarar miktarının daha sonra tespit edileceğini bildirerek 16 … 312 plakalı aracın kaydına tedbir konulmasını, 30.000,00 TL manevi tazminatın sigorta dışındaki davalılardan haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müteselsilen, ileride arttırılmak üzere 5.000,00 TL maddi tazminatın ise olay tarihi olan 28/12/2014 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte tüm davalılardan müteselsilen tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş. cevap dilekçesinde özetle; açılan davayı kabul etmediklerini,kusur yönünden rapor alınması gerektiğini, ve davacının maddi zararının ispat etmesi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar … Oto…LTD. ŞTİ. ve … tarafından davaya cevap dilekçesi sunulmadığı anlaşılmıştır.
Mahallinde 21/10/2015 tarihinde keşif yapılmış olup, keşif sonrasında bilirkişi raporu aldırılmıştır.
Bilirkişiler 08/02/2016 tarihli raporlarında özetle; bu olayda davalı taraf sürücüsü …’nın meskun mahalde sevk ve idaresindeki araç ile seyrederken hız sınırlarının üzerinde seyrettiğinden aracının hızını trafik ve aracının teknik özellliğine göre ayarlamadığından, alkollü olarak trafiğe çıktığından %30 oranında kusurlu olduğu, davacı yaya …’in taşıt yolunun kenarında kullanışlı yaya kaldırımı olmasına rağmen, taşıt yolu içerisinde yürüyerek hem trafiği hem de kendisini tehlikeye attığından %70 oranında kusurlu olduğunu, dosya kapsamında kazanın salt alkol tesiri altında gerçekleştiğinden bahsedilemez ise de bu hususun ancak rücu davası kapsamında değerlendirme konusu olabileceğini, maddi zarar karşılanmış olmakla manevi zarar tayini ve miktarının mahkemeye ait olduğunu bildirmiştir.
Mahkememizce aldırılan rapor ile C.Başsavcılığının dosyasında aldırılan rapor arasında kusur yönünden ciddi oranda çelişki görüldeğinden dosyanın bir trafik uzmanı bilirkişi ve bir nörolog doktordan oluşturulacak bilirkişi heyetine dosyanın tevdii ile bu çelişkinin giderilmesi için İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesine talimat yazılarak rapor aldırılmıştır.
Bilirkişiler 27/04/2016 tarihli raporlarında özetle; davalı sürücü …’nın kusursuz, davacı yaya …’in %100 oranında kusurlu olduğunu bildirilmiştir.
Davacının maluliyet oranının ve iyileşme süresinin belirlenmesi için dosya Bursa Adli Tıp Kurumu Başkanlığına gönderilmiştir.
Bursa Adli Tıp Kurumu tarafından düzenlenen 22/04/2015 tarihli raporda özetle; şahsın yaşamını tehlikeye sokmadığı, basit bir tıbbi müdahale ile giderilemeyecek nitelikte olduğu, vücuttaki kemik kırıklarının hayat fonksiyonlarına etkisinin hafif (1), orta (2-3), ağır (4,5,6) olarak sınıflandırıldığında ve birden fazla kırık olması sebebiyle skorlama yapıldığında kişide tespit edilen kırıkların müştereken hayat fonksiyonlarını ağır (6) derecede etkileyecek nitelikte olduğu kanaatini bildirmiştir.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, tarafların maddi tazminat yönünden sulh oldukları, manevi tazminat yönünden devam eden davada 27/04/2016 tarihli rapor ile davalı sürücü …’nın kusursuz olduğunun tespit edilmiş olduğu, davacı yaya …’in %100 kusurlu olduğu, bu kusur raporunun Bursa C.Başsavcılığının 2015/16702 soruşturma numaralı dosyasında aldırılan bilirkişi raporu ile uyumlu olduğu, birbiri ile uyumlu bu raporlar gözönünde bulundurularak yeniden kusur oranına ilişkin rapor aldırılmasının gerekmediği vicdani kanaatine varıldığından manevi tazminatın hesaplanmasında bu bilirkişi raporları esas alınarak; Hiç kimse kendi kusurlu hareketinden menfaat elde edemeyeceğinden kazada kusurlu olan davacının tazminat istemi yerinde ve yasaya uygun görülmemiştir. Davalı sigorta şirketinin sorumluluğu da sigortacısının kusuru oranında olduğundan sigortalısı kusurlu bulunmadığından bu davalının da sorumluluğu doğmamıştır. Açıklanan gerekçe ile davacının talebinin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
Mahkememiz kararının davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine BAM 9. HD’nin 26/02/2020 tarih ve 2018/653 – 2020/342 E/ K sayılı kararı ile; “Davacı vekilinin kusura ilişkin istinaf talebi bakımından değerlendirme yapıldığında; Aynı olay nedeniyle ceza yargılamasının yapıldığı Bursa Cumhuriyet Başsavcılığının 2015/16702 Esas sayılı soruşturma dosyasına sunulan 18/04/2015 tarihli trafik bilirkişi raporuna göre davalı sürücü …’nın olayın meydana gelmesinde illiyet olabilecek bir kural ihlali saptanamadığından kusurlu olmadığı, mağdur yaya …’in tamamen kusurlu olduğu bildirilmiştir. Mahkemece mahallinde keşif yapılarak bir trafik tespit uzmanı, bir nörolog ve bir hukuk bilirkişisinden kusur raporu alınmıştır. Bu bilirkişi heyeti tarafından sunulan kusur raporunda davalı sürücü …’nın %30, davacı yayanın ise %70 kusurlu olduğu bildirilmiştir.Mahkemece ceza soruşturması kapsamında alınan kusur raporu ile 3 kişilik bilirkişi heyetinden alınan bilirkişi raporu arasında çelişki oluştuğundan İstanbul Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine talimat yazılarak bir trafik uzman bilirkişisi ve bir nörolog doktordan oluşan bilirkişi heyetinden rapor alınmasına karar verilmiştir. Bu karar doğrultusunda iki kişilik bilirkişi heyetinin 27.04.2016 tarihli raporunda davalı sürücü …’nın kusursuz, davacı yaya …’in %100 oranında kusurlu olduğu bildirilmiştir. Mahkemece en son tarihli olan bu rapora itibar edilerek manevi tazminat davasının reddine karar verildiği anlaşılmıştır.HMK’nın 267. maddesine göre “Mahkeme, bilirkişi olarak, yalnızca bir kişiyi görevlendirebilir. Ancak, gerekçesi açıkça gösterilmek suretiyle, tek sayıda, birden fazla kişiden oluşacak bir kurulun bilirkişi olarak görevlendirilmesi de mümkündür.” hükmü getirilerek birden fazla bilirkişi atanması halinde heyetin tek sayıda olması gerektiği belirtilmiştir. Bu durumda bilirkişi kurulu oluşturulması halinde en az üç kişiden oluşturulması gerekirken Mahkemece iki kişilik bilirkişi kurulu oluşturularak bu bilirkişi heyeti tarafından hazırlanan raporun hükme esas alınarak karar verilmesi usule aykırı olmuştur. O halde mahkemece yapılması gereken ceza soruşturması sırasında alınan kusur raporu ile mahkemece alınan ilk bilirkişi raporu arasında çelişki oluştuğundan bu çelişkinin giderilmesi için ATK Trafik Kürsüsü, İTÜ Karayolları Kürsüsü veya Karayolları Genel Müdürlüğü Fen Heyeti gibi kurumlardan seçilecek (içinde nörolog da bulunan) uzman bilirkişi kurulundan kusur raporları arasındaki çelişkiyi giderilecek şekilde kazanın oluşumunda kusur dağılımını belirleyen gerekçeli rapor alınarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde sonucuna gidilmesi doğru olmamıştır. Kabule göre maddi ve manevi tazminat talepleri ayrı ayrı dava ve talepler olup İlk Derece Mahkemesince reddedilen maddi ve manevi tazminat davaları için ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmiş olmasında usul ve yasaya aykırılık yoktur. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkememizce dosya yeniden esasa kaydedilerek, İstinaf karar ilamına uyulmasına karar verilmiştir.
Mahkememizce İstanbul Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine talimat yazılarak, dosyanın İTÜ Karayolları Kürsüsinden 3 kişilik (1 Nörolog bilirkişinin olduğu) heyete tevdii edilerek, dava konusu trafik kazasında tarafların kusur oranları, davacının itirazları ve raporlar arasındaki çelişkiyi giderecek şekilde denetime açık gerekçeli hüküm kurmaya elverişli kusur raporunun düzenlenmesi talep edilmiştir.
Bilirkişi heyetinin talimat mahkemesine sunmuş olduğu bilirkişi raporunda özetle: Davacı yaya …’in hatalı davranışının birinci derecede tam %100 oranında kusurlu olduğu, davalı sigorta şirketine trafik sigortalı otomobilin sürücüsü davalı …’nın etkili kural ihlali bulunmadığı, kazanın sürücüsünün münhasıran alkolün etkisi ile gerçekleşmediği mütalaa ediliştir.
O halde toplanan deliller ve İstinaf İlamı doğrultusunda somut olayda, davalıların sürücü, işleten ve ZMSS olduğu 16 … 312 plakalı aracın davacı yayaya 28/12/2014 tarihinde çarpması ile meydana gelen trafik kazasında davacı tarafından cismani zarar sebebiyle maddi ve manevi tazminat talebinde bulunduğu, maddi tazminat talebi yönünden davacı ile davalıların sulh olduklarından bu talep yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
Davacı tarafın manevi tazminat istemi yönünden, davalı tarafın trafik kazasında davacıda oluşun maluliyet sebebiyle manevi tazminattan sorumlu olması için eylemin haksız fiil olduğundan davalıların kusurlu olması zorunludur.
Bu durumda dava konusu trafik kazasında düzenlenen kaza tespit tutanağı, ceza soruşturması sırasında düzenlenen kusur raporu ve mahkememizce aldırılan bilirkişi raporu arasındaki çelişkinin giderilmesi amacıyla İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Görevlilerince düzenlenen 26/10/2020 tarihli bilirkişi raporunun gerekçeli denetime açık ve hüküm kurmaya elverişli olduğundan itibar edilerek davacı yayanın CD kaydında kaldırımda yürümekte iken karşı yönden gelen yayalara çarpmamak için taşıt yoluna inip davalı otomobilin sağ dış gözetleme aynasının davacıya çarptığı sabit olmakla davacının tedbirsiz ve dikkatsiz, özen yükümlülüğüne ve yaya hareketlerini düzenleyen kurallara aykırı hareket ettiğinden %100 kusurlu olduğu, meydana gelen kazada davalı sürücünün kural ihlalinin bulunmadığı, alkolün etkisi ile gerçekleşmediğinden davalıya atfı kabil kusurun olmadığı kanaatine varılarak ve davacının kendi kusurlu hareketi ile menfaat elde edemeyeceğinden ispat edilemeyen manevi tazminat talebinin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlere,
1-Davacının maddi tazminat talebinin sulh sebebiyle karar verilmesine yer olmadığına,
2-Davacı tarafın manevi tazminat talebinin subut bulmadığından reddine,
3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL nispi karar ve ilam harcının peşin alınan 119,55 TL’den mahsubu ile bakiye fazla kalan 60,25 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … tarafından yapılan 820,00 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalı …’ya verilmesine,
7-Diğer davalılar tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
8-Maddi tazminat yönünden;
Davalılar vekil ile temsil edildiğinden AAÜT’ye göre belirlenen 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak ayrı ayrı davalılara verilmesine,
9-Manevi tazminat yönünden;
Davalılar vekil ile temsil edildiğinden AAÜT’ye göre belirlenen 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak ayrı ayrı davalılara verilmesine,

10-HMK’nın 333. Maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının hükmün kesinleşmesinden sonra ilgilisine iadesine,

Dair, davacı vekilinin ve davalılar vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren HMKnın 341. Ve 345. Maddeleri gereğince 2 haftalık yasal süre içinde Bursa Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.28/01/2021

Katip …
¸e-imzalıdır.

Hakim …
¸e-imzalıdır.

Güvenli elektronik imza ile onaylanmıştır.
Aslının aynı olduğu tasdik olunur.
Katip …
¸E-imzalıdır.