Emsal Mahkeme Kararı Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/184 E. 2020/307 K. 09.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
BURSA
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2020/184
KARAR NO : 2020/307

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – T.C.N…. –
TEREKE İDARE MEMURU : … – T.C.N…. –
VEKİLİ : Av. … –
Av. … – …
DAVALI : … SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ. –
MİRASÇILAR : 1-… – T.C.N…. –
2-… – T.C.N…. –
3-… – T.C.N…. –
DAVA : Menfi Tespit (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/09/2014
KARAR TARİHİ : 09/07/2020
KARAR YAZIM TARİHİ : 16/07/2020

Mahkememize tevzi edilen Menfi Tespit (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA VE SAVUNMA :
İSTEM;Davacı vekili Asliye Hukuk Mahkemesine vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; davalının Tarım Gıda İlaçlaması işletmecisi olduğunu, Gürsu Merkezinde elma ağaçları bulunduğunu, ağaçları ilaçlaması için davalıya 9.0000,00 TL.karşılığında senet verdiğini, davalının senedi aldığını ve davalının ilaçlama sırasında elma ağaçlarını yaktığını, davalının zararı karşılayacağını belirttiğini, ancak zararı karşılamadığı gibi senedi de vermediğini ve söz konusu senedi Bursa 2.İcra Müdürlüğünün 2012/10683 esas ve 2012/10684 esas sayılı dosyaları ile takibe koyduğunu beyanla davalı alacaklının haksız takibinin iptali ile davalıya borçlu olunmadığının tespitini ve yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP;Davalı vekili vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin tacir olup, yapılan işin ticari işletmesi ile ilgili olması nedeniyle işbu davanın Asliye Ticaret Mahkemesinde açılması gerekirken Asliye Hukuk Mah.’nde açıldığını, davacının “davalnın kendi kafasına göre düzenlediği borç listesini icraya koyduğu” iddiasının yasal dayanaktan yoksun olduğunu, davacı aleyhine Bursa 2.İcra Müd.’nün 2012/10684 esas sayılı dosyasıyla başlatılan icra takibinin konusunun faturalardan kaynaklanan cari hesap alacağına ilişkin olduğunu, işbu faturalaın davacıya satılan 2011 yılı zirai ilaçlara karşılık kesildiğini ve bu faturalara ilişkin irsaliyelerin ise malın ve faturaların teslim alındığını gösterdiğini, 05/09/2010 vadeli 9.000,00 TL.bedelli senet verdiğini kabul eden fakat bu senetten dolayı borçlu olmadığını iddia eden davacının bu iddiasını ve Bursa 2.İcra Müd.’nün 2012/10684 esas sayılı dosyasına konu faturaların ödendiğini yazılı delille ispatlaması gerektiğini beyanla, öncelikle davanın görev yönünden reddine, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın esas yönünden reddine, %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, tüm yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafta bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
KANITLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME;
Davalı tarafından davacı aleyhine Bursa 2.İcra Müdürlüğünün 2012/10683 esas sayılı dosyasında kambiyo senedine mahsus haciz yoluyla icra takibi yapılmıştır.
Bu takipte; 9.000,00 TL.asıl alacak, 2.957,88 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 11.957,88 TL.nin tahsili talep edilmiştir.
Takibe dayanak olarak borçlusu davacı, alacaklısı davalı şirket olan 19/12/2009 tanzim, 05/09/2010 vade tarihli, 9.000,00 TL.bedelli bono gösterilmiştir.
Davacı; davalının kendisine ait elma bahçelerini ilaçladığını, ancak ilaçların ağacı yaktığını, davalının bu iş için almış olduğu senedi iade etmeyerek icra takibine konulduğunu belirterek, borçlu olmadığının tespitini talep etmiştir.Ayrıca davalıya 2012 yılında meyva verdiğini ve karşılığını almadığını belirtmiştir.
Davacı vekili duruşmada meyva alacağı nedeniyle takas-mahsup iddiasında bulunmuştur.
Davalı ise alacağın davacıya satılan ilaç bedeli olduğunu ve bunun için senet alındığını, bu sebeple borçlu olunmadığının davacı tarafından ispat edilmesi gerektiğini belirtmiştir.
Buna göre; senede karşılık açılan menfi tespit davalarında senedin esasına yönelik bir itirazda bulunulmayıp da senede konu borcun oluşmadığı iddia edildiğinde ispat yükü borçludadır.
Davacı, davalı ile arasında eser sözleşmesi olduğunu iddia etmiştir.
Eser sözleşmesinin ispatı yazılı belge ile yapılır.
Davacı yazılı belge ibraz etmemiştir.İspat olarak tanık beyanına dayanmıştır.Oysa tanık olarak ispatı mümkün değildir.
Bu sebeple taraflar arasında ilaç alımına ilişkin olarak alım-satım ilişkisinin olduğu kabul edilmiştir.
Gerek alım-satımda gerekse eser sözleşmelreinde malda ayıp çıktığı takdirde bunun satıcıya veya yükleniciye ihbar edilmesi gerekir.
Davacı ilaçtan dolayı ağaçların yandığını belirtmiş ise de, ihbar yükümlülüğünü yerine getirdiğini iddia etmediği gibi ispatta etmemiştir.
Bu sebeple davalının dava konusu senetten dolayı alacaklı olduğu kabul edilmiştir.
Davacı takas-mahsup iddiasında bulunarak davacıya 2012 yılında meyva ürünü verdiğini belirtmiştir.Ancak bu iddasını ispat eden bir belge sunmamıştır.Ancak davalı şirket yetkilisi … 10/07/2013 tarihli duruşmada davacının bu iddasını kabul ederek davacıya 67.401,00 TL.ödeme yapıldığını, sözleşmenin sözlü kurulduğunu ve toplam bedelinin ise tahminen 110.000,00 TL.olduğunu belirtmiştir.
Aynı duruşmada davalı vekili söz alarak; dolu yapması nedeniyle yeterli ürün alınamadığını, toplanan ürün bedelinin 53.856,00 TL.olduğunu belirtmiştir.
Buna göre taraflar arasında 2012 yılında 110.000,00 TL.bedel karşılığında bahçeden meyva satışı yapıldığı anlaşılmıştır.
Davalı, dolu nedeniyle 110.000,00 TL.bedelli ürün alamadığını belirtmiş ise de; bahçedeki ağaçları dolunun vurduğunu ve bundan da davacının sorumlu olduğunu ispat edememiştir.Tarafların beyanına göre meyvaların ağaçların üzerinde teslim edildiği anlaşılmıştır.
Bu sebeple ağaç üzerinde 110.000,00 TL.bedelli meyva satışı yapıldığı kabul edilmiştir.
Davalı 67.401,00 TL.ödediğini iddia etmiş ise de bu iddiasını ispat edememiştir.
Bu nedenle davacının da davalıdan 110.000,00 TL.alacaklı olduğu anlaşılmıştır.
Alacağın ne zaman oluştuğu yani sözleşmenin ne zaman kurulduğu taraflarca belirtilmemiştir.
Bu nedenle en geç bu davanın açıldığı 03/10/2012 tarihi itibari ile mevcut olduğu kabul edilmiştir.
Buna göre dava tarihi itibariyle takas şartlarının oluştuğu kabul edilmiştir.
Senedin muaccel olduğu 05/09/2010 tarihinden 03/10/2012 tarihine kadar avans faizi hesaplanması yapılmıştır.
05/09/2010 tarihinde avans faizi %16’dır. 30/12/2010 tarihinde %17,75, 29/12/2011 tarihinde %16,50 ve 19/06/2012 tarihinde %13,75 olmuştur.
Bu oranlara göre ayrı ayrı hesaplama yapıldığında;
05/09/2010-30/12/2010 dönemi için; (115 günx 9000x%16/360) 460,00 TL,
30/12/2010-29/12/2011 dönemi için; (395 günx9000x%17,75/360) 1.593,06 TL,
29/12/2011-19/06/2012 dönemi için; (170 günx9000x%16,5/360) 701,25 TL,
19/06/2012- 03/10/2012 dönemi için; (114 günx9000x%13,75/360) 391,87 TL,
Bu miktarlar toplandığında (460,00 TL+1.593,06 TL+701,25 TL+ 391,87 TL) 3.146,18 TL etmektedir.
Bu miktarın dava tarihi ile davacı alacağı olan 110.000,00 TL’den takas -mahsup edildiğinde davacının takibe dayanak senetten dolayı borcu olmadığı kabul edilmiştir.
Bu nedenle davalının dava konusu senetten dolayı alacaklı olmasına rağmen, davacının da davalıdan alacaklı olduğu anlaşıldığından; takas-mahsup şartlarının oluştuğu anlaşıldığından, davacının davalıya icra takibi ve dayanağı senetten dolayı takas mahsup iddiası nedeni ile borçlu olmadığının tespitine karar verilmştir.
Davalının icra takibinde haksız ve kötü niyetli olduğu ispat edilmediğinden davalının haksız takip tazminatı isteminin reddine karar verilmiştir.
Yargılama devam ederken davacı vefat etmiştir.
Davacının terekesine mümessil atanması nedeniyle davaya mümessilin katılımı ile devam edilmiştir.
Mahkememiz kararının davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 19. HD’nin 01/04/2019 tarih ve 2017/3226 – 2019/2147 E/ K sayılı kararı ile; “Her ne kadar işbu dosyada Bursa 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’yle Bursa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi arasındaki olumsuz görev uyuşmazlığını kesin olarak çözen Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2014/4246 esas ve 2014/8139 karar sayılı ve 22.05.2014 tarihli yargı yeri belirleme kararı var ise de bu kararın verildiği tarih itibariyle kesin olduğu anlaşılmaktadır. Görüldüğü gibi işbu görevsizlik kararı kesinleşinceye kadar hakkında 1086 sayılı Kanunun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümleri uygulanmıştır.Artık daha sonra verilen ve hakkında kanun yoluna başvurulan 06.03.2017 tarihli karar için HMK’nun Geçici 3. maddesinin 2. fıkrasının uygulanma imkânı yoktur. Bu itibarla dava dosyasının istinaf incelemesi yapılması için ilgili Bölge adliye Mahkemesi’ne gönderilmek üzere ilk derece mahkemesi olan Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi‘ne tetkiksiz iadesine karar vermek gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle dosyanın ilgili Bölge adliye Mahkemesi’ne gönderilmek üzere ilk derece mahkemesi olan Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne TETKİKSİZ İADESİNE” gerekçesi ile bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkememizce dosya yeniden esasa kaydedilerek, Yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Bozma İlamı üzerine İstanbul BAM 16. Hukuk Dairesinin 2019/2870 Esas ve 2020/678 Karar sayılı İlamı ile Kaldırma kararı verilmiş ve dava dosyası yukarıdaki esasa kaydedilerek yargılamaya devam olunmutur.
Davacı vekilinin mahkememiz 09/07/2020 tarihli celsesinde; davadan feragat ettiklerini, davalı vekilinin ise herhangi bir yargılama gideri, vekalet ücreti ve kötü niyet tazminat talebi olmadığını, beyan etmiştir.
6100 sayılı HMK’ nın 307, 309, 310, 311. Maddelerine göre ” Feragat, davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir.
Feragat ve kabul, dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılır. Feragat ve kabulün hüküm ifade etmesi, karşı tarafın ve mahkemenin muvafakatine bağlı değildir.
Kısmen feragat veya kabulde, feragat edilen veya kabul edilen kısmın, dilekçede yahut tutanakta açıkça gösterilmesi gerekir.
Feragat ve kabul, kayıtsız ve şartsız olmalıdır.
Feragat ve kabul, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir.
Feragat ve kabul, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. İrade bozukluğu hâllerinde, feragat ve kabulün iptali istenebilir.” davacı vekilinin feragat beyanının yasaya uygun olarak feragat beyanı olduğu, vekilin vekaletnamede yetkili olduğu ve feragat beyanının tek taraflı davayı sona erdiren taraf işlemi niteliğinde bulunduğundan mahkemeye ulaştığında hukuki sonuç doğurmaktadır. Feragat hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabileceğinden tahkikat aşamasında beyanda bulunduğu anlaşılmakla davanın feragat nedeniyle reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlere,
1-Davanın feragat sebebiyle reddine,
2-Harçlar Kanunun 22. Maddesi gereğince alınması gereken 54,40 TL maktu karar ve ilam harcının feragatın ilk celseden sonra vuku bulması sebebiyle 2/3′ ü olan 36, 2 TL’nin peşin alınan 319,9 TL harçtan mahsubu ile bakiye 283,7 TL fazla harcın istek halinde hükmün kesinleşmesine müteakip davacıya iadesine,

3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafın vekalet ücreti ve yargılama gideri talebi olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-HMK’ nın 333. Maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının hükmün kesinleşmesinden sonra ilgilisine iadesine,
Dair, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren HMKnın 341. Ve 345. Maddeleri gereğince 2 haftalık yasal süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.09/07/2020

Katip …
¸e-imzalıdır.

Hakim …
¸e-imzalıdır.

Güvenli elektronik imza ile onaylanmıştır.
Aslının aynı olduğu tasdik olunur.
Katip …
¸E-imzalıdır.