Emsal Mahkeme Kararı Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/18 E. 2020/920 K. 23.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
BURSA
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/18
KARAR NO : 2020/920

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

DAVACILAR : 1- … – …
2- … – …
VEKİLİ : Av. … –
DAVALILAR : 1- … – … …
2- … – … …
3- … – … …
4- … – … …
5- … – … …
VEKİLİ : Av. … –
DAVALI : 6- … – …
VEKİLİ : Av. … –
DAVALILAR : 7- … – … …
8- … – … …
9- … – … …
10- … – …
DAVA : Tespit
DAVA TARİHİ : 24/04/2019
KARAR TARİHİ : 23/12/2020
YAZIM TARİHİ :11/01/2021
Mahkememize açılan tesbit davasının yapılan yargılaması sonunda;
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilin … A.Ş tapuda Bursa ili, Osmangazi İlçesi, Altınova mh. 3198 ada, 81 parselde 9790, 78 m2 olarak arsa vasfında kaytılı taşınmazdan hisse alarak akabinde kat irtifakı kurulası suretiyle bazı bağımsız bölümlerin maliki olduğunu ve aynı zamanda da inşaatın yüklenicisi olduğunu, arsa sahipleri ile önce 21/03/2016 tarihinde bir protokol imzalandığını ve sonrasında arsa sahiplerinin kurduğu SS … Gayrimenkul İşletme kooperatifi ile 05/12/2017 adi yazılı sözleşme imzalandığını ve geçersiz sözleşmelerde şeklen geçersiz sözleşmelerin resmi şekle bağlanmasının kararlaştırıldığını, müvekkil tarafından Osmangazi Belediyesinden toplam 196 adet ofis ve işyeri için alınan 25/04/2017 tarih ve 693 nolu A-B-C-D Bloklara ait 4 adet inşaat ruhsatlarına istinaden inşaata başlanarak inşaatın %50 seviyelerine getirildiğini, ancak arsa sahibinin notreden resmi sözleşme imzalamaya, paylaşıma ve inşaatın seviyesine uygun tapu devrine yanaşmadığını, bu hususlarda arsa sahibine ihtar yapıldığını ancak ihtardan sonuç alınamadığını, eser sözleşmesi herhangi bir şekil şartına tabi tutulmamışken gayrimenkul satışı veya satış vaadi sözleşmesi TMK m 706, TBK m 237 Tapu Kanunun 26, Noterlik Kanunun 60 ve m 89 gereğince resmi şeklide yapılmadıkça geçerli olmadığını, sözleşmenin geçersiz olması durumunda geçersiz sözleşmenin ifasının istenemeyeceğini, resmi yapılmayan sözleşmenin geçersiz olup, geçersizlik iddiasının ileri sürülmesi hakkın kötüye kullanılması kapsamına girmeyeceğini, şeklen geçersiz dava konusu sözleşmelerin içerik itibariyle de emredici hükümlere, ahlaka, adaba aykırı olduğunu, tüm bu nedenlerle öncelikle şekil olmadığı takdirde içerik yönünden taraflar arasında imzalanan 21/03/2016 ve 05/12/2017 tarihli adi yazılı sözleşmelerin geçersizliğinin tespitine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekil ücretinin davalılara yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
KANITLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME
Dava, taraflar arasında akdedildiği iddia edilen 21.03.2016 tarihli ve 05.12.2017 tarihli adi yazılı sözleşmelerin(kat karşılığı inşaat yapım sözleşmesi) iptaline ilişkin açılan tespit davasıdır.
Bilindiği üzere tespit davaları konusunda önceki Usul Kanunu’nda (HUMK) genel bir düzenleme bulunmamakla birlikte; ancak öğreti ve yargısal içtihatlarda oybirliği ile hukukumuzda açılabileceği kabul edilmişken; 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nda açıkça düzenlenmiştir (HMK.md.106). Buna göre; tespit davaları bir hukuki ilişkinin (hakkın) var olup olmadığının ya da bir belgenin sahte olup olmadığının mahkemece belirlenmesini talep eden davalardır. Bir tespit davasının dinlenebilmesi için öncelikle kanunda belirtilen istisnalar dışında davayı açanın bu davayı açmakta “güncel bir yararı” bulunmalıdır. Buna “hukuki yarar” şartı denilmektedir.Bir davanın korunmaya değer, güncel hukuksal yarar bulunmaması nedeni ile reddedilebilmesi için, borçluyu tehdit edebilecek ciddi tehlike ve savsaklamalara karşı onu koruma gereksinmesinin olmaması gerekir.Davacının hakkını elde edebilmesi için mahkeme kararına ihtiyacı bulunmalı ve davacı mahkemeyi gereksiz yere uğraştırmamalıdır.Somut olayda taraflar arasındaki sözleşme şekil ya da esastan bir nedenle geçersiz olsa da geçersizliğin sonucu bir eda davasına konu olabileceği gibi sözleşme geçersizliğinin tespiti yönünde mahkemeden acele karar alması için davacının ihtiyaç içerisinde bulunmadığı karşı tarafça tehdit ya da tereddüt olarak algılanabilecek bir davranıştan bahsedilmediği gibi tam tersine dava dilekçesinin 9. Sayfasında arsa sahiplerinin müvekkiline inşaatın tamamlanması için makul bir süre tanınacağı güvenini verdiklerini beyan ettiği bu şekilde sözleşmenin geçersizliği tespiti talebinde şimdilik güncel hukuki yarar bulunamadığından dava şartları mahkemece re’sen değerlendirilmesi gerektiğinden davanın hukuki yarar dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine dair karar verilmiştir.
Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bursa BAM 10 HD’nin 12/12/2019 tarih ve 2019/1130-2019/1004 E/K sayılı ilamı ile “…6100 sayılı HMK’da ilk derece yargılamasında yazılı yargılama usulü beş aşamadan oluşacak şekilde düzenleme yapılmıştır. Bunlar; 1-Davanın açılması ve dilekçeler aşaması, (Madde 118,126-136) 2-Ön inceleme, (Madde 137-142) 3-Tahkikat (Madde 143-293) 4-Sözlü yargılama (Madde 184-186) ve 5-Hükümdür (madde 294). Dava şartları ve ilk itirazlar ön incelemede sonuca bağlanır. Ön inceleme ise dilekçelerin karşılıklı olarak verilmesinden sonra yapılır (HMK. m.137/1, 139/1 ilk cümle). Buna göre, usule ilişkin kararın verilebilmesi için; dava dilekçesinin davalıya tebliği, cevap süresinin (HMK. m. 127/1) beklenmesi, süresi içinde cevap verilmesi halinde davacıya tebliği, onun cevaba cevap verme süresinin (HMK. m.136/1) beklenmesi, davacı dilekçe verdiğinde bunun davalı tarafa tebliği ve davalının ikinci cevap süresinin beklenmesi zorunludur. Mahkemenin, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verebileceğini öngören aynı Kanun’un 138. maddesi hükmü, dilekçelerin karşılıklı verilmesi zorunluluğunu ortadan kaldırmaz. Bu hüküm, hakime belirtilen hususlar hakkında gerekmiyorsa ön inceleme duruşması yapmaksızın karar verebilme yetkisi tanır. Ön inceleme duruşması yapmaksızın dosya üzerinden karar verilebilmesi için de davanın ön inceleme aşamasına getirilmiş olması gereklidir. Yasa’nın 137/1. fıkrasında, ön incelemenin dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra yapılacağının açıkça öngörülmüş olması karşısında, dava şartlarının mevcut olup olmadığının davanın her aşamasında hakim tarafından kendiliğinden gözetileceğine ilişkin 115/1. madde hükmü de bu hususlarda, davalıya dava dilekçesi tebliğ edilmeden karar verilebileceğine izin verir tarzda bir yoruma elverişli değildir.Diğer yandan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, 1086 sayılı Kanun’dan farklı olarak iddia ve savunmanın genişletilmesi yahut değiştirilmesi yasağını dava ve cevap dilekçesinin verilmesiyle başlatmamış; bu yasağı, dilekçelerin karşılıklı verilmesinin tamamlanmasına, bazı hallerde ön inceleme duruşmasına kadar ötelemiştir. Tarafların bu haklarını kullanabilmeleri, dilekçelerin karşılıklı olarak verilmesini veya bunun için kanunda belirlenen sürelerin geçmesini gerekli kılar. 6100 sayılı HMK’nın 138. maddesi uyarınca dava şartları hakkında dosya üzerinden karar verilebilir ise de; bunun için dava dilekçesinin davalıya tebliğ edilerek savunma hakkı tanınması gerekir.Bu genel anlatımlar ışığında somut olaya gelince; mahkemece davalıya dava dilekçesi tebliğinin yapılmayıp, dilekçeler aşaması tamamlanmadan hukuki yarar yoluğu nedeniyle usulden red kararı verilmesi Anayasa’nın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukuki dinlenme hakkına aykırıdır.Bu nedenlerle Mahkemece 6100 sayılı HMK ile öngörülen yargılama aşamalarına uyulmadan, dava dilekçesi davalıya tebliğ edilmeyip dilekçeler aşaması tamamlanmadan hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden red kararı verilmek suretiyle hukuki dinlenilme hakkına aykırı davranılması usul ve yasaya aykırıdır.Kabule göre de, arsa payı devrine dair edimler içeren arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinin geçersizliğinin tespitinde, tarafların hukuki yararının bulunmasına ve Yargıtay’ın yerleşik uygulamasının da bu yönde olmasına rağmen yazılı şekilde karar verilmesi de doğru olmamıştır. ..” gerekçesiyle mahkememiz kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
Mahkememizce dosya yeniden esasa kaydı yapılarak yargılamaya devam edilmiştir.
Yargılama devam ederken, davacı vekili 21/12/2020 tarihli dilekçesinde ve 23/12/2020 tarihli oturumdaki beyanında; tarafların sulh oldukları, aralarında sulh sözleşmesi yaptıkları, bu nedenle davanın konusu kalmadığını, davalılardan yargılama gideri ve vekalet ücreti talep etmediğini bildirmiştir.
Tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında yapılan sulh sözleşmesi gereğince tarafların sulh oldukları, davanın da konusu kalmadığı anlaşıldığından , esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlere, kararın dayandığı gerekçeye ve kurulun takdirine göre;
1-Dava konusuz kaldığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
2-Harçlar yasası gereği alınması gereken 54,40- TL harçtan peşin alınan 44,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 10,00-TL harcın davalılardan tahsiline,
3-Davacılar vekili tarafından yargılama gideri ve vekalet ücreti talep etmediğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
4-Karar kesinleştiğinde taraflarca yatıralan avansın kullanılmayan kısmının HMK 333.md.uyarınca yatıranlarına iadesine,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı, davalıların yokluğunda kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Bursa Bam’da istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 23/12/2020

Başkan … Üye … Üye … Katip …
¸E-imzalıdır. ¸E-imzalıdır. ¸E-imzalıdır. ¸E-imzalıdır.