Emsal Mahkeme Kararı Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/846 E. 2021/447 K. 09.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BURSA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
BURSA
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2019/846
KARAR NO : 2021/447

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVALI : … – …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVA : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 17/10/2014
KARAR TARİHİ : 09/06/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 28/06/2021
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 86 yaşında olup, Minerali Çavuş Mahallesinde ikamet ettiğini, yaklaşık 10 yıl önce davalı ile tanıştığını, maddi durumu iyi olmayan davalının ailesine müvekkili tarafından yardımda bulunulduğunu, daha sonra aralarında samimiyetin ilerlediğini, müvekkilinin aile dostu olarak evlerine girip çıkmaya başladığını, davalının sürekli müvekkilinden para istediğini, müvekkilinin karşı çıkması halinde ellerinde uygunsuz resimlerin olduğunu, vermediği takdirde küçük kıza sarkıntılık ettiği iddiasıyla müvekkili hakkında şikayetçi olacaklarını belirterek şantaj yaptıklarını, müvekkilinden sürekli para sızdırdıklarını, uyuşturucu ilaç vererek müvekkilinden para aldıklarını, davalının kızını, müvekkilinin torunu ile evlendirmek için müvekkilini zorladıklarını, davalının müvekkilini yaraladığından dolayı davalı hakkında şikayetçi olduğunu ancak şantaj yapmaları nedeniyle müvekkilinin şikayetinden vazgeçtiğini, müvekkilinin beyin kanaması geçirdiğinden sürekli yoğun bakımda kaldığını, müvekkiline ait ticari aracın zorla elinden alındığını, kendisine zorla bir kağıda imza attırıldığını, müvekkili aleyhine Bursa 1.İcra Müd.’nün 2014/… esas sayılı ve 2014/8439 esas sayılı dosyalarında takibe konulan 28/03/2014 tanzim, 30/04/2014 vade tarihli ve 02/06/2014 tanzim, 02/07/2014 vade tarihli her biri 2.000.000,00-TL bedelli senet yönünden icra takibi başlatıldığını, müvekkilinin aylık 20.000,00 TL ‘den fazla geliri olan, 7.000.000 TL ‘nin üzerinde mal varlığı olan yaşlı birisi olup, 1 ay vade ile 2.000.000 TL borç almasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, müvekkilinin davalıya senet vermediğini, yapılan araştırmalarda müvekkilinin kiracısından aldığı çeklerin de davalı tarafından zorla müvekkilinden alınarak tahsil edildiğini, icra takibine konulan senetlerin müvekkili tarafından imzalanmadığını, gerek baskı gerekse almış olduğu ilaçlar yüzünden olayları hatırlamadığından senetleri imzalamış olsa bile senetlerin geçersiz olacağını, müvekkilinin davalıya borcunun bulunmadığını, davalının müvekkilinin fahiş miktarda borçlandırıp tüm mallarına haciz konulması ve bankadaki paralarının alınması sonucu yoksullaştırıldığını, müvekkilinin ayırt etme yeteneğinde olup olmadığı, imza atıp atamayacağı, 4.000.000 TL borçlanmasının sonuçlarını kavrayıp kavramayacak durumda olup olmadığı hususuda ayrıca müvekkilinin baskı ve şiddet görüp görmediği, düşünme ve beyin fonksiyonların zarar görüp görmediği konusunda rapor alınarak, müvekkilinin aleyhinde yürütülen icra takip dosyaları nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine ve icra dosyalarından tahsil edilen 85.000,00 TL’nin istirdadına karar verilmesini, davalı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya ve icra takibine konu senetlerin borçlu davacı tarafından, hiçbir etki, tesir, telkin, cebir, tehdit, hile, ikrah ve şantaja maruz kalmadan imza ettiğini, icra takibinden sonraki usuli, hukuki aşamalardan davacının bizzat haberdar olduğunu, davacı tarafından iddia edilen ve müvekkiline isnat edilen tüm suçlamaların asılsız olduğunu, davacının kesinleşmiş takip konusu senetlerle ilgili imzaya ve borca itiraz davası açtığını ancak davanın reddedildiğini, müvekkilinin davacı ile birlikte önce ticari faaliyeti ve hizmet sözleşmesi kapsamında ilişkilerinin devam ettiğini, daha sonra aynı evde imam nikahlı olarak birlikte yaşamaya devam ettiklerini, bu durumun 2014 yılına kadar devam ettiğini, tüm kazançlarını borçluya verdiğini, davacının oğlu tarafından müvekkilinin kaçırılarak evinde alıkonulduğunu, davacının Sulh Hukuk Mahkemesinde vasi tayini talepli dava dosyasında borçlu davacının, Bursa Devlet Hastanesinden 08/05/2014 tarihli tam teşekküllü sağlık raporunda, akli melekelerinin yerinde olduğu ve kendisine vasi tayinine gerek olmadığının bildirildiği, senetleri iradesi ile imzaladığını, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddini, davacı aleyhine tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
KANITLAR
Adli tıp raporu,tanık beyanları, icra dosyaları, tedavi evrakları, mukayese imza örnekleri,
KANITLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME
Dava ; hukuki niteliği itibarıyla, davalı tarafından davacı aleyhine icraya konulan senetlerden dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti amacıyla açılan menfi tesbit davasıdır.
Mahkememizce yapılan yargılama sonunda, davalı senet metnini talil ettiğinden ispat yükünü üzerine almış ve senetlerin bedelleri kadar davacıya para verdiğini veya bu miktar parayı davacıyla iş yaparak kazandıklarını veya davacıyla birlikte yaşaması nedeniyle kendisine bağış yapıldığını ispatlayamadığından, dava konusu senedin davalının yaşlılığı ve hastalığına bağlı akıl zayıflığından faydalanılarak davacıya imzalatttırıldığı anlaşıldığından davanın kabulüne karar verilmiş, davalı davacının yaşlılığı ve hastalığı sebebiyle akıl zayıflığından faydalanarak almış olduğu senetleri icraya koyarak takibinde haksız kötü niyetli olduğundan davalı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmolunmuştur.
Kararın İstinaf edilmesi üzerine Bursa 5 HD’nin 25/10/2019 tarih ve 2018/377 -2019/1001 E/K sayılı kararı ile; “…Dava dilekçesinde bahsedilen hile (aldatma) ve ikrah her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir. Bu nedenle hile-ikrah iddiaları bakımından tanık dinlenmesi mümkün olup, somut olayda bono tanzim tarihine göre hilenin öğrenildiği andan itibaren/ikrahın etkisi kalktığı andan itibaren yasal 1 yıllık süre içerisinde (TBK 39. madde) davanın açıldığı görülmekle birlikte ve ayrıca mahkeme kararında senedin talil edilmesine dair birtakım gerekçeler yazılarak, “…davalı senet metnini talil ettiğinden ispat yükünü üzerine almış ve senetlerin bedelleri kadar davacıya para verdiğini veya bu miktar parayı davacıyla iş yaparak kazandıklarını veya davacıyla birlikte yaşaması nedeniyle kendisine bağış yapıldığını ispatlayamadığından, dava konusu senedin davalının yaşlılığı ve hastalığına bağlı akıl zayıflığından faydalanılarak davacıya imzalatttırıldığı anlaşıldığından…” davanın kabulüne dair hüküm kurulduğu görülmekle birlikte, mahkemece yapılması gereken iş; öncelikle ehliyetsizlik iddiasının netleştirilmesidir. Zira; her ne kadar dava dilekçesinde birden fazla husus belirtilerek menfi tespit isteminde bulunulmuş ise de, öncelikle “kamu düzenine ilişkin” olan ve yargılamanın her aşamasında mahkemece de re’sen dikkate alınması gereken ehliyetsizlik iddiasının mahkemece net olarak çözümlenmesi gerekmekte iken, bu hususa dair yeterli inceleme yapılmadan, kararda yazılı soyut gerekçelerle ve dosyadaki rapor sonuçlarıyla uyumlu olmayacak şekilde karar verilmesi yerinde olmamış, yerel mahkemece diğer başka gerekçelerle ilaveten; “…Dolayısıyla hernekadar davacının senet tanzim tarihlerinde hukuki ehliyetinin tam olup olmadığı hakkında geçmişe dönük rapor tanzim edilememişse de, davacının 2013 yılı Aralık ayında kısmi felç ve beyin kanaması geçirdiği de gözönüne alındığında senet tanzim tarihinde 85 yaşında olan davacının akli melekelerinde en azından ciddi şekilde azalma olacağı şüphesizdir. Bu durumda davacının dava konusu senetleri borçlanma iradesiyle imzaladığının kabulü mümkün değildir. Davacı senedi imzalaması konusunda yanıltılmış veya kandırılarak ikna edilmiştir…” gerekçesiyle davacı müteveffanın senet tanzim tarihleri itibariyle akli melekelerinin yerinde olmadığının kabulü mevcut dosya kapsamı ile uyumlu bulunmamıştır.Bilindiği üzere; davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Medeni Kanunun “fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir” biçimindeki 9. maddesi hükmüyle hak elde edebilmesi, borç ( yükümlülük ) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlamış, 10. maddesinde de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin ( reşit ) olmayı kabul ederek “ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan bir ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.” hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü” eylem ve işlev ehliyeti olarak da tarif edilerek aynı yasanın 13. maddesinde “yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk yada bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir.Müteveffanın fiil ehliyetine ilişkin olarak dosya kapsamı değerlendirildiğinde; Uludağ Üniversitesi’ nden alınan 05.04.2016 tarihli ek raporda “…hastanın değerlendirildiği 06.11.2014 tarihinden öncesine ait tarihlerde (bono keşide tarihlerinde) kısıtlılığının bulunup bulunmadığına dair hakkında geçmişe yönelik bir kanaate varılması mümkün değildir” denildiği, yine ATK’dan alınan 28.06.2017 tarihli son raporda da “…senet tanzim tarihlerinde fiil ehliyetine haiz olup olmadığının bilinemeyeceğinin kabulünün uygun bulunduğu” şeklinde görüş bildirildiği anlaşılmaktadır. Dosya kapsamındaki raporlar bu haliyle yerel mahkemenin gerekçeli kararında benimsenen görüş ile uyumlu bulunmamakta olup mahkeme gerekçesinin aksine mütevaffanın ehliyetsizlik iddiasının bilimsel veriler ile net olarak ortaya konulmamış olduğu görülmektedir. Ehliyetsizliğin saptanması hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmekte olup, TMK’nın 409/2. maddesinde de akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceği öngörülmüştür. Dosyanın mevcut haliyle yeterli incelemeye dayalı olarak ehliyetsizlik iddiasını net bir çözüme kavuşturduğunu söylemek mümkün değildir. Tüm bu hususlara ilaveten; mahkeme dosyasına istinaf aşamasında davacı vekili tarafından sunulan taraflar arasındaki davadışı Bursa 6.İcra Hukuk Mahkemesi’ nde 2016/224 E.sayılı dosyadan alınan 27.07.2018 tarihli ATK raporunda “…davacının senet tarihleri itibariyle hukuki ehliyete haiz olmadığının kabulünün uygun bulunduğu” şeklinde görüş içeren bir rapor olduğu da görülmüş olup, her ne kadar icra hukuk mahkemeleri dar yetkili olup orada alınan bilirkişi raporu işbu davada hükme esas alınamaz ise de (bu yönde bknz.Yargıtay 19.HD 2016/1958 E.-2016/10625 K.), sözkonusu raporun eldeki davada da alınan son raporu düzenleyen ATK 4.Adli Tıp İhtisas Kurulu tarafından düzenlenmesi karşısında raporlar arasında açık çelişki olduğu da gözetilerek, ehliyetsizlik iddiasının açıklanan nedenlerle öncelikle olarak çözümlenmesi gereğine dikkat edilerek, çelişki içermeyen, bilimsel verilere dayalı olarak bir karar verilmek üzere yerel mahkeme kararının kaldırılması gerekmiştir (Bu huhuslarda bknz. Yargıtay 19.HD 2014/20486 E.-2015/7800 K., 2016/12363 E.-2017/6714 K., 2015/17221E.-2016/6100 K., 2014/17819 E.-2015/5470 K, 2014/8023 E.-2014/11666 K.).. Yine, mahkeme kararındaki “hayatın olağan akışı” şeklindeki, soyut, kambiyo senetlerine ilişkin uyuşmazlıklarda uygulama imkanı bulunmayan ve yasal olmayan bir gerekçenin dayanak yapılması da doğru görülmemiştir (Benzer yönde bknz. Yargıtay 19. HD 2017/2614 E.-2018/184 K., 2016/11418 E.-2017/6326 K., 2016/6657 E.-2016/16109 K., 2015/16196 E.-2016/6705 K…).Kabule göre de; dava konusu Bursa 1. İcra Müdürlüğü’nün 2014/… sayılı icra dosyasına işbu dava açılmadan önce davacının hesabından 96.445,98-TL’nin banka tarafından havale edildiği, dava dilekçesinde de davacı tarafça “ödenen 85.000-TL’nin istirdadı” na dair istemde bulunulmuş olduğu anlaşılmasına rağmen, mahkemece yalnızca menfi tespite dair hüküm kurulup istirdat istemine dair bir hüküm kurulmaması doğru olmamıştır. Bilindiği üzere, dava tarihi itibariyle takip nedeniyle ödenmiş olan miktarlar menfi tespit istemine değil, istirdat istemine konu olabilecektir. Yerel mahkemece, dava tarihi öncesindeki ödemeler bakımından taleple de bağlı kalınarak bir karar verilmesi, davadan sonraki durum araştırılarak davadan sonra icra dosyalarına bir ödeme olmuş ise (ihtiyati tedbir kararının uygulandığı tarihe kadar) bu ödeme miktarları bakımından davanın kendiliğinden istirdata dönüşeceği de gözetilerek bir karar verilmesi gerekmekte iken, bu hususta inceleme ve değerlendirme yapılmaması da yerinde olmamıştır.Her ne kadar istinaf dilekçesinde davalı taraf “yemin” delilinin hatırlatılmadığını ileri sürmüşse de, cevap dilekçesinde, 2.cevabında ve delil dilekçesinde açıkça yemin deliline dayanmadığından bu yöndeki istinaf itirazı ise yerinde görülmemiştir. HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalı vekilinin istinaf itirazlarının kısmen kabulü ile, HMK’nın 353/1-a-6. maddesi uyarınca kararın kaldırılmasına karar verilmiştir.
Mahkememizce dosya yeniden esasa kaydı yapılarak yargılamaya devam olunmuştur.

Bursa 1.İcra Müdürlüğünün 2014/8439 esas sayılı dosyasının incelenmesinde,alacaklı … tarafından borçlu … aleyhine 02/07/2014 vade tarihli 2.000.000,00 TL bedelli senede dayanılarak icra takibine başlanıldığı ve takibin derdest olduğu anlaşılmıştır.
Bursa 1.İcra Müdürlüğünün 2014/… esas sayılı dosyasının incelenmesinde,alacaklı … tarafından borçlu … aleyhine 30/04/2014 vade tarihli 2.000.000,00 TL bedelli senede dayanılarak icra takibine başlanıldığı ve takibin derdest olduğu anlaşılmıştır.
Bursa Cumhuriyet Başsavcılığının 2014/65741 soruşturma sayılı dosyasında, davalı hakkında resmi belgede sahtecilik,şantaj,yağma,tehdit suçlarından yapılan soruşturma sonucunda kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir.
Davacı irade bozukluğuna (hata,hile,ikrah ) dayandığından HMK 203 maddesi uyarınca taraf tanıkları dinlenilmiştir.
Dinlenen taraf tanıkları beyanlarından, tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda beyanda bulunmuşlardır.
Yargılama sırasında davacının ölümü üzerine, Bursa 1.Sulh Hukuk Mahkemesinin ( Tereke Mahkemesinin ) 2014/253 esas dosyasında, davacı murisin terekesine … ‘in tereke mümessili olarak atandığı , … tarafından davacı vekiline vekaletname verildiği, davacı vekilinin davayı tereke adına takip ettiği anlaşılmıştır.
Dava ve takip konusu senetlerdeki imzanın davacı …’e ait olup olmadığı yönünden aldırılan Adli Tıp Kurumu Fizik ihtisas Dairesinin 17/12/2015 tarih ve 8183 sayılı adli raporunda; inceleme konusu senetlerde … adına atılı imzalar ile …’in mukayese imzaları arasında biçimsel benzerlikler görülmekle birlikte gerek söz konusu imzaların basit tersimli, taklidi kolay ve titrek çizgilerden oluşması, gerekse mukayese imzaların basit tersimli ve taklidi kolay olması nedeniyle söz konusu imzaların … ‘in eli ürünü olduğu yada olmadığı hususunda daha ileri bir tespite gidelemediği bildirilmiştir.
Grafoloji ve Sahtecilik Uzmanları ile Adli Tıp Grafoloji uzmanından oluşan 3 kişilik bilirkişi kurulundan alınan 25/05/2016 tarihli asıl ve 24/06/2016 tarihli ek raporlarda ise; inceleme konusu senetlerdeki “Ödeyecek ” bölümünde ” … ” adına atılı bulunan imzalar ile …’in samimi mukayese imzaları arasında yapılan inceleme ve karşılaştırma sonucunda , imzaların genel şekli , kalem baskısı ve işleklik derecesi, imzalar içerisindeki ” C ve g ” harfleri şeklindeki el hareketlerinin yapılışı ve açısal özelliği, imzalar içerisindeki çekilişlerin yapılışı, imzaların meyil ve istikamet pozisyonu, kaligrafik ve karakteristik özellikler yönünden benzerlik görüldüğü, ” ödeyecek ” bölümünde … adına atılı bulunan imzaların … eli ürünü olduğunun bildirildiği görülmüştür.
Uludağ Üniversitesi Sağlık Kuruluşları ve Sağlık Kurulu Raporu Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalınca düzenlenen 15/03/2016 tarih ve 01354133 protokol numaralı raporda , …’in bir önceki “Demans ” tanısıyla veyaset altına alınması gerektiği kanısına varıldığı, hasta dosyasındaki yazılı notlardan hastanın demansiyel belirtilerinin 2013 yılındna başladığı bilgisinin edinildiği, ancak hastanın değerlendirildiği 06/11/2014 tarihi öncesine ait olan 28/03/2014 -02/06/2014 tarihli senet döneminde bu kısıtlılığın bulunup bulunmadığı hakkında geçmişe yönelik bir kanaate varılması mümkün olmadığı kanaati bildirilmiştir.
Adli Tıp Kurumu 4.İhtisas Dairesinin 02/06/2017 tarih ve 52581731-101.01.02-2017/49177/2750 sayılı adli tıp raporunda; dava konusu yapılan borçlusu … olan, alacaklısı … olan, 02/06/2014 tanzim tarihli, 02/07/2014 vade tarihli 2.000.000,00 TL bedelli ve yine 28/03/2014 tanzim tarihli, 30/04/2014 vade tarihli 2.000.000,00 TL bedelli senetlerdeki tanzim tarihi olan 28/03/2014 ve 02/06/2014 tarihinde hukuki işlem yapma ehliyetine haiz olup olmadığının tespiti, senetlerin tanzim tarihinde …’in hukuki işlem yapma ehliyetine sahip olup olmadığı sorulan 07.12.2014 tarihinde vefat eden Tahir oğlu 1928 doğumlu … hakkında düzenlenen dava dosyasındaki tıbbi belgelerin değerlendirilmesinde; birinci senedin düzenleme tarihi olan 28/03/2014 tarihinden yaklaşık 40 gün sonra ve ikinci senedin düzenleme tarihi olan 02/06/2014 tarihinden yaklaşık 25 gün önce Bursa Devlet Hastanesi’nin 08.05.2014 tarih, 1670 nolu “Nöroloji: NM normal. Psikiyatri: MMSE: Normal. Karar: Şahsın akli melekelerinin yerinde olduğu ve kendisine vasi tayininin gerekli olmadığı”na dair sağlık kurulu raporu ile 08.05.2014 tarihli “Normal düzeyde kognitif bozukluk tespit edildi/edilmedi” şeklinde nöropsikolojik değerlendirmesinin mevcut olduğu, Özel Doruk Yıldırım Hastanesi’nde 19.11.2013-06.12.2013 tarihleri arasındaki hastane yatışında yapılan çıkış muayenesinde “Tanı:Hemisferde intraserebral hemoraji, subkortikal+Esansiyel primer hipertansiyon. Kanayıcı beyin damar hastalığı. Bilinci açık koopere oryante. Konuşma hafif dizartrik disfazik. Anlama basit emirleri anlıyor komplex emirlerde zorlanıyor. Tekrarlama isimlendirme bozuk” şeklinde muayene kaydının ve aynı hastane tarafından 16.12.2013- 06.10.2014 tarihleri arasındaki poliklinik muayenelerinde “ Unutkanlık olduğu, Hafif bilişsel bozukluk” şeklinde tanısının mevcut olduğu, birinci senedin düzenleme tarihi olan 28/03/2014 tarihinden yaklaşık 7 ay sonra ve ikinci senedin düzenleme tarihi olan 02/06/2014 tarihinden yaklaşık 5 ay sonra Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları ABD’nın 04.11.2014 tarihli “SMMT-E: Oryantasyon 3/10, kayıt hafızası 2/3, dikkat ve hesap yapma 0/5, hatırlama 0/3, lisan 3/9. Toplam 8/30. İleri düzey kognitif bozukluk” şeklinde psikometrik değerlendirmesinin mevcut olduğu akit tarihinde kişide mevcut vasküler kökenli kognitif bozukluğun zaman içinde dalgalanma gösterebileceği ve akit tarihleri olan 28/03/2014 ve 02/06/2014 tarihlerinde kognitif fonksiyonlarının yeterli olduğuna dair tıbbi bir belge ve bulgunun mevcut olmadığı, bu duruma göre …’in 28/03/2014 ve 02/06/2014 tarihlerinde fiili ehliyetine haiz olup olmadığının bilinemeyeceğinin kabulünün uygun bulunduğu bildirilmiştir.
Dosyamız yeniden Adli tıp kurumuna gönderilerek, adli tıp kurumundan aldıralan bir önceki 28/06/2016 tarihli raporda senet tanzim tarihinde davacının fiile ehyiteline haiz olup olmadığının bilinemeyeceği, 27/07/2018 tarihli adlı tıp raporunda ise, davacının senet tarihleri itibarıyla hukuki ehliyete haiz olmadığının kabulünün uygun bulunduğu şeklinde raporlar düzenlendiği bu suretle raporlar arasında çelişki meydana geldiği anlaşıldığından, taraf vekillerinin itirazları da gözönüne alınarak senet tanzim tarihinde davacının hukuki işlem ehliyetine haiz olup olmadığı hususunda rapor düzenlenmesinin istenilmiştir.
Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 1.Üst Kurulu tarafından düzenlenen 16/03/2021 tarih ve 40968900-101.01.01/2020/63864-427 sayılı adli tıp raporunda; 28/06/2016 tarihli Adli Tıp raporunda senet tanzim tarihinde davacının fiile ehliyetine haiz olup olmadığının bilinemeyeceği, 27/07/2018 tarihli Adli Tıp raporunda ise, davacının senet tarihleri itibarıyla hukuki ehliyete haiz olmadığının kabulünün uygun bulunduğu şeklinde raporlar düzenlendiği bu suretle raporlar arasında çelişki meydana geldiği anlaşıldığından, taraf vekillerinin itirazları da gözönüne alınarak senet tanzim tarihinde davacının hukuki işlem ehliyetine haiz olup olmadığı” hususunda Birinci Üst Kurul tarafından rapor düzenlenmesi istenen Tahir oğlu, 1928 doğumlu ve 07.12.2014 tarihinde ölen … hakkında düzenlenen tıbbi belgeler ile dava dosyasının ve adli tıbbi yorumlamayı ilgilendiren hususların tüm olarak 09.03.2021 tarihinde Adli Tıp Birinci Üst Kurulunda değerlendirilmesi sonucunda elde edilen bilgi ve bulguların yorumlanmasından; her ne kadar Bursa Devlet Hastanesinin 08.05.2014 tarih ve 1670 sayılı sağlık kurulu raporunda; “Nörolojik muayenesinin normal olduğu, MMSE testinin normal olduğu, şahsın akli melekelerinin yerinde olduğu, kendisine vasi tayininin gerekli olmadığı” belirtilmiş ise de, Bursa Acıbadem Hastanesinin 15.11.2013-19.11.2013 tarihleri arası yatış epikrizinde; “15.11.2013 tarihinde sabah başlayan konuşma bozukluğu ve sağ kolda güçsüzlük şikayeti ile geldiği, İntraserebral hematom (Sol serebral hemisferde bazal ganglion düzeyinde 38x18mm boyutlarında hematom) nedeniyle gelişen sağ früst hemiparezi sendromu olan hastanın tedavi amacıyla yatırıldığı, ajite olduğu, tedavileri düzenlendiği, ekonomik nedenlerle taburcu edildiği”, sonrasında 19.11.2013-06.12.2013 tarihleri arasında Özel Doruk Yıldırım Hastanesi Nöroloji Kliniğine yatışının yapıldığı; takiplerinde; kanayıcı sol putaminal hematom tespit edildiği, bilinç uykuya meyilli olduğu, daha öncede hafif unutkanlıkları olduğu, ilk başvuruda global afazik olan hastanın ilerleyen dönemde ilk olarak anlamasının daha sonra konuşmasının da düzeldiği, 16.12.2013 tarihli takip notunda; “MMTS düşük olduğu, serebrovasküler hastalık, hafif bilişsel bozukluk” tanıları kayıtlı olduğu, aynı hastanenin 02.04.2014 tarihli takip notunda da “hafif bilişsel bozukluk” şeklinde kayıtlı olduğu, kişinin Özel Doruk Yıldırım Hastanesinde Serebrovasküler Hastalıklarda Beynin Vasküler Sendromu ve Hafif Bilişsel Bozukluk tanılarıyla mükerrer sayıda takip ve tedavilerinin mevcut olduğunun anlaşıldığı, Uludağ Üniversitesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalının 06.11.2014 tarihli sağlık kurulu raporunda da; “hastanın ilk şikayetlerinin unutkanlık şeklinde başladığı, 1 sene önce geçirdiği beyin kanaması sonucunda unutkanlığında kademeli artış ile birlikte bazen yakınlarını tanımama, karşısında biri varmış gibi konuşma, yer ve zamanı karıştırma, sinirlilik, mutsuzluk, anlamsız konuşma gibi yakınmalarının başladığı şuan öz bakımını tek başına yapamadığı, geçmişte hiç psikiyatri başvurusunun olmadığı, SMMT-E 8/30 olduğu, Demans tanısı ile vesayet altına alınmasının gerektiği kanaatine varıldığı” şeklinde belirtildiği, akit tarihleri olan 28.03.2014 ve 02.06.2014 tarihlerinde kognitif fonksiyonlarının yeterli olduğuna dair tıbbi bir belge ve bulgunun da mevcut olmadığı, bu duruma göre; …’in 28.03.2014 ve 02.06.2014 tarihlerinde hukuki ehliyetine haiz olmadığının kabulünün uygun bulunduğunun bildirildiği görülmüştür.
Davalı vekili tarafından Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Görevlileri Nöroloji Uzmanı Prof.Dr … ve Adli Tıp Uzmanı Prof.Dr … tarafından hazırlanan uzman görüşü dosyaya sunulmuştur.Raporda,ölenin ilk senedin ve ikinci senedin tanzim tarihlerinde hukuki ehliyeti haiz olduğu ve Adli Tıp raporunun kendi içerisinde çelişik olup,adli nöropsikiyatrik değerlendirme kurallarına aykırı olduğu belirtilmiştir.
Adli Tıp Kurumu 1.Üst Kurulu raporu, davacının sağlık sorunlarının başladığı tarihten itibaren dosyaya celp edilen tüm tedavi evrak ve raporları ve tüm delilleri değerlendirmek suretiyle hazırlandığından bu rapora itibar edilerek ,bu rapor doğrultusunda mütevefa davacının senetlerin tanzim tarihlerinde fiil ehliyetinin olmadığı anlaşıldığından davacı mütevefanın bu senetlerden dolayı borçlu olmadığının tesbitine karar verilmiştir.
Davalı tarafından davacı aleyhine başlatılan Bursa 1.İcra Müdürlüğü’nün 2014/… sayılı icra dosyasına işbu dava açılmadan önce davacının hesabından 96.445,98-TL’nin banka tarafından havale edildiği, dava dilekçesinde de davacı tarafça “ödenen 85.000-TL’nin istirdadı” na dair istemde bulunulmuş ise de; davalının tahsil ettiği miktar yönünden icra takibi yapılmış olup, takip kesinleştiğinden bu miktar yönünden dava konusuz kaldığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Davalı, fiil ehliyeti olmayan, kendini idare edemeyecek yaşlı bir insana senet imzalatarak ve hakkında icra takibi başlatarak kötü niyetli davrandığından davacılar lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlere, kararın dayandığı gerekçeye göre;
1-Davanın KABULÜ ile; Bursa 1. İcra Müdürlüğünün 2014/… esas ve 2014/8439 esas sayılı dosyalarında takibe konulan 28/03/2014 tanzim 30/04/2014 vade tarihli ve 02/06/2014 tanzim 02/07/2014 vade tarihli her biri 2.000.000,00-TL bedelli senetlerden dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine,
Davalının icra takibinde kötü niyetli olduğu anlaşıldığından takibe konulan senetlerin %20’si olan 800.000,00-TL kötü niyet tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Davalının tahsil ettiği miktar yönünden icra takibi yapılmış olup, takip kesinleştiğinden bu miktar yönünden dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına,
3-Harçlar yasası gereği alınması gereken 273.240,00-TL harçtan peşin alınan 68.310,00-TL harcın mahsubu ile bakiye 204.930,00- TL harcın davalıdan tahsiline,
4-Davacı tarafından 3.451,60 TL yargılama gideri ile peşin alınan 68.310,00-TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,Davalı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı yararına ölçümlenen 128.625,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Karar kesinleştiğinde taraflarca yatıralan avansın kullanılmayan kısmının HMK 333.md.uyarınca yatıranlarına iadesine
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İstinaf yolu açık olmak üzere karar verildi.09/06/2021

Başkan … Üye … Üye … Katip …
¸E-imzalıdır. ¸E-imzalıdır. ¸E-imzalıdır. ¸E-imzalıdır.
Davacı gideri,
29,00- TL ilk gider,
2.050+550,00 TL adli tıp gideri,
822,60- TL tebligat ve posta gideri,
3.451,60-TL toplam gider,