Emsal Mahkeme Kararı Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1363 E. 2020/632 K. 23.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BURSA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
BURSA
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2018/1363 Esas
KARAR NO : 2020/632

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACILAR : 1- … – … …
2- … – … …
3- … İNŞAAT TAAHHÜT SANAYİ VE TİC. LTD. ŞTİ. – …
VEKİLİ : Av. … –
DAVALI : … – …
VEKİLİ : Av. … – [16521-25381-65399] UETS
DAVA : İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 23/10/2018
KARAR TARİHİ : 23/10/2020
KARAR YAZIM TARİHİ : 18/11/2020

Mahkememizde görülmekte olan İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacılar vekili dava dilekçesi ile; müvekkilleri aleyhine, Bursa 2. İcra Müdürlüğünün 2017/… sayılı dosyasından ihtiyati hacizle kambiyo senetlerine özgü takip başlatıldığını, ödeme emrinin tebliğinden önce, 23.10.2017 tarihinde şirket merkezinde haciz işlemi uygulandığını, haciz tehdidi altında *malların yediemin deposuna kaldırılmaması, 3 adet aracın haczinden sonra taşınmazlara ve banka hesaplarına da haczi talep edilmiş olması ve ticari itibarlarının zedelenmesinin önlenmesi amacıyla* şirket ortağı davacı şahıslar tarafından dosya borcunun ihtirazı kayıtla ödendiğini, takibe konu edilen kambiyo senedinin, müvekkillerine 10.02.2016 tarihinde ve 500.000,00 TL gibi müvekkillerinin ekonomik kapasiteleri ile orantılı olmayan fahiş bir miktarla Genel Kredi Sözleşmesi ekinde diğer evraklarla birlikte boş olarak imzalatıldığını, kredi sözleşmesi ve eklerinin (sözleşmede kendi el yazısı ile yazılacağı belirtilmesine karşın) müvekkillerinin el yazıları ile değil, sadece imzalarının alınması suretiyle düzenlendiğini, söz konusu kredi sözleşmesinin davalı bankanın Bursa Heykel Şubesindeki … ve … isimli çalışanlarının, şirketin adresine gelerek imzalattıkları bir sözleşme olduğunu, davacı şirketin ortakları olan diğer iki davacının, kredi sözleşmesine kefil yapılırken; sözleşmeye şirketin kaşesi vurulmadığı gibi, evli olan davacılar için eşlerinin muvafakatlerinin alınmadığını, sözleşmede el yazısı ile yazması gereken alanların boş bırakıldığını, sadece imzalatıldığını, kalan kısımların ise krediye ihtiyaçları olduğunda ve kredinin onayından önce doldurulacağının ve eş muvafakatnamelerinin alınacağının beyan edildiğini, Davacı …’ın davalı bankadan 2 farklı kredi sözleşmesine istinaden alınan ve düzenli ödenen kredileri nedeniyle, şirket için krediye ihtiyaç duyulmadığı ve kredi kullanılmadığını, Kahramanmaraş 2. Noterliğinin 03.10.2017 tarih ve 16384 Yevmiye nolu ihtarnamesinin 06.10.2017 tarihinde tebliğinden sonra kredi borçlarının olduğunu öğrenen davacıların, davalı bankanın Heykel Şubesi ve Genel müdürlüğü ile irtibata geçerek, ihtara konu olan krediyi kullanmadıklarını ve böyle bir kredinin onaylandığından dahi haberlerinin olmadığından bahisle durumun açıklığa kavuşturulmasını istedikleri, Banka tarafından gerekli inceleme ve Genel Müdürlükle görüşmelerin yapılacağının söylenmesine karşın, görevlilerin oyalamaları nedeniyle sonuç alamayan müvekkillerinin menfi tespit davası açacaklarını beyan etmelerini müteakip, davalı banka tarafından, kredi sözleşmesi değil, boş olarak imzalatılan kambiyo senedi doldurularak İhtiyati Hacizle takibe geçildiği ve dava konusu tahsilatın cebri icra tehdidi altında yapıldığını, tahsilattan sonra da durumun düzeltilmesi için bankaya müracaat eden müvekkillerinin oyalandığı, haksız tahsilat nedeniyle oluşan mağduriyetlerin giderilmediğini, görevliler tarafından işyerine gelindiğinde imzalatılan Tüzel Destek Hesap Bilgi formu, Tüzel Destek Hesaptan Ödeme Talimatnamesi ve Tüzel Destek Hesap Başvuru Formlarına şirketin kaşeleri vurulmak suretiyle şirket yetkilisi … ‘a imzalatılmış olmasına karşın, diğer tüm belge ve sözleşmelerin boş ve kaşesiz olarak sonradan doldurulduğunu, bu bağlamda, müvekkillerinin bilgisi dışında onaylanan kredinin, yine müvekkillerinin açıldığından haberi olmadığı ve açılması için de imza atmadığı 17204510 nolu hesaba kredi tutarının yine müvekkillerinin haberi olmadan yatırıldığını, banka tarafından onaysız ve habersiz olarak açılan hesaba aktarılan kredi tutarından davacıların haberi olmaması nedeniyle, yatırılan meblağı kullanmadıkları, esasında davacılar tarafından kredinin ödenmesi için bir talimat da verilmediğini, buna rağmen davalı banka tarafından kredi ödemesinin yapıldığı hesaptan kredi taksit tutarlarının her ay otomatik olarak kesildiğini, hesap bakiyesi sıfırlanınca davacılara ihtar tebliğ edildiğini, yasal koşullara ve zorunluluklara uyulmaksızın müvekkillerine imzalatılan kredi sözleşmesine istinaden, bilgileri dışında açılan hesaba yine bilgileri dışında yatırılan kredinin otomatik olarak çekilen tutarından arta kalan kısmının tahsili için takip başlatıldığını, bankanın kötü niyetli olarak hareket ettiği ortada olmasına karşın davacıların mağduriyetinin giderilmediğini, bu haksız kredi farkının tahsili amacıyla başlatılan ihtiyati hacizli takip sonucu, haciz baskısı altında ihtirazı kayıtla ödeme yapmak zorunda kalındığını, toplam dosya borcunun, ödeme tarihinden itibaren işleyecek reeskont avans faizi ile istirdadı için iş bu davanın açılması zaruretinin hasıl olduğunu, yasaya ve usule aykırı kredi sözleşmesine istinaden, davacıların bilgisi ve onayı dışında kullandırılarak kredi bakiyesi olan ve haciz baskısı altında ihtirazı kayıtla ödemek zorunda kalınan (10.332,08 TL … tarafından 23.10.2017 tarihinde, 2.443.TL, … tarafından 20.11.2017 tarihinde ödenmiştir) 12.775,08. TL. nin, ödeme tarihinden itibaren reeskont avans faizi ile istirdadına, karşı taraf vekalet ücretinin avukat olarak tarafına hükmedilmesine karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesi ile; müvekkili bankanın davalılar uhdesinde mevcut alacaklarının tahsili amacı ile Bursa 2. İcra Müdürlüğünün esasına 2017/… numarası ile kayıtlı dosya üzerinden icra takibine başlandığını, iş ve icra takibinin, davacılarca icra müdürlüğü hesabına yapılan ödemelerle infaz edildiğini, davacıların huzurdaki davaya temel dava dilekçelerinde özetle; takibe konu borcun ihtirazı kayıtla ödenmiş olduğunu, müvekkili Banka ile 10.02.2016 tarihli ve 500.000,00.TL limitli GKS imzalandığını, … ve …’ın, … İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti. ‘nin ortakları olduğunu, şirket ortağı olan adıgeçenlerin sözleşmeyi kefil sıfatı ile imzaladığını, ortakların evli olmalarına rağmen kefil sıfatı ile imza atarken eş muvafakatlerinin alınmadığını, borçten ihtarname ile haberdar olduklarını, şirketin kaşesinin vurulmadığını, şirket unvanının el yazısı ile yazıldığı” huşularının iddia edildiğini, bu meyanda takip dayanağı bono üzerindeki ve diğer tüm belgelerdeki imzaların davacı borçlular tarafından sadır olduğunun, Bono ‘nun vasfına ilişkin herhangi bir itirazın dermeyan olunmadığının sübuta erdiğini, huzurdaki davanın istirdat davası olduğunu, davanın 2004 sayılı İİK m. 72/7 uyarınca süresinde açılmadığını, bu yönü ile reddinin gerektiğini, ayrıca borçlu olunmadığı hususunda ispat külfetinin davacılarda olduğunu, dosya kapsamında bir kısım ödemenin davacılardan …, bir kısım ödemenin ise … tarafından yapıldığının iddia edildiğini, dava dayanağı takip kapsamında davacılardan limited şirketin asıl borçlu, diğer davacıların ise müteselsil kefil (avalist) olarak yer aldığını, her bir davacının takip kapsamında yer alan sıfatlarına nazaran borçlu konumda bulundukları, oysa icra takibi münderecatında mevcut tahsilat makbuzlarında ödemelerin kimin borcuna mahsuben yapıldığına ilişkin herhangi bir kayıt bulunmadığını, davacılardan limited şirket tarafından yapılmış herhangi bir ödeme bulunmadığını, dava dilekçesinin talep sonucu kısmının bu anlamda 6100 sayılı HMK m.l 19/ğ hükmüne uygun olmayıp, reddinin gerektiğini, asıl borçlu davacı Nizamoğlu Ltd. Şti.‘nin, Tüzel Kişiliğe sahip bir *Tacir* olduğu, tacir olmanın hükümlerinin düzenlendiği 6102 sayılı TTK m. 18/2 uyarınca ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesinde yasal zorunluluk bulunduğunu, 6102 sayılı TTK m. 18/2 ‘de; “Her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir.” dendiğini, bu zorunluluğun doğal bir neticesi olarak dava dilekçesinde beyan edildiğinin aksine imza atan şirket yetkililerin attıkları imzanın hüküm ve sonuçlarını bilmediklerinin iddia edilmesinin yasal temelde mümkün olmadığı gibi, hayatın olağan akışı ve mutat halin icabı karşısında da kabul edilebilir mahiyette bulunmadığını, takip dayanağı belge *Bono* olmasına rağmen davacı borçluların müvekkili bankadan kredi kullanmadıkları yönündeki iddiaları kabul edilemeyeceğini, müvekkili banka tarafından tanımlanan kredinin davacıların hesabına aktarıldığı ve davacıların tasarruflarına sunulduğunu, müvekkili bankaca tahakkuk ettirilen kredi mukabilinde davacılarca geri ödeme planı dâhilinde anılan kredinin müvekkili bankaya ödenmesi borcu altında olduklarının izahtan vareste olduğunu, davacının istirdat talebine ilişkin icra takibinin *Kambiyo Senetlerine Mahsus Haciz Yoluyla* başlatılan bir icra takibi olup, takip müstenidi belgenin *Bono* olduğu, müvekkil Banka’nın borçlular uhdesinde mevcut alacağının tahsilini temin maksadı ile Bursa 2. İcra Müdürlüğünün 2017/… E. sayılı dosyasından üzerinden icra takibi başlattığını, takip dayanağı belgenin ise 6102 sayılı TTK hükümlerine uygun tanzim edilmiş bir *Bono* olduğu, Bono ‘nun vasfına ve imzaya herhangi bir itirazda bulunulmadığını, yasaya uygun olarak tanzim edilmiş olmakla soyut borç ikrarını havi olduğunun izahtan vareste bulunduğunu, mevzuatımız ve Yargıtay ‘ın müstakar kararları doğrultusunda, bir *Tüzel Kişi Tacir* tarafından tanzim edilmiş olan bonoda müteselsil kefil sıfatı ile yer alan davacı borçlularca eşlerinden muvafakatname alınmasının gerekmediğini, benzer bir iddiada Yargıtay 12. HD. ‘nin 2013/10055 E., 2013/24337 K, 27.6.2013 Tarihli kararında; ” 6762 Sayılı T.T.K.nun 614/1. maddesine göre; “Aval veren kimse, kimin için taahhüt altına girmişse tıpkı onun gibi mesul olur.” şeklinde hüküm kurulduğunu, “Aval” ile “Kefalet” i birbirinden ayırmak gerektiğini, Kefalet ’in feri nitelikte olmasına karşın, *Aval*in bağımsız ve asli bir nitelik taşıdığını, *Aval Veren*in, lehine *Aval Verilen*in ileri sürebileceği ve senedin şekline dair olanlardan başka geçersizlik sebeplerini defi veya itiraz olarak alacaklıya karşı ileri süremeyeceğini, oysa kefilin, asıl borçluya ait kişisel deflerden yararlanabileceğini, Kefaletin, mutlaka asıl borç senedi üzerinde gösterilmesine lüzum olmadığı halde, aval şerhinin mutlaka poliçe, bono veya alonj üzerine yazılmasının gerektiğini, Bono üzerine “kefil” ibaresi konsa dahi bunun Aval olarak nitelendirileceğini, Aval Veren‘in bononun diğer borçlusuyla birlikte müteselsilen sorumlu olduğu (T.T.K.614 ), T.T.K.‘nun 636. maddesi hükmü gereğince kambiyo senetlerinde müteselsil borçluluk esası olduğundan, bu tür senetlerde imzası olan herkein, hamile karşı müteselsilen sorumlu bulunduğunu, bu açıklamalar doğrultusunda TTK.‘nda özel hükümler olması sebebiyle kambiyo senetlerinde B.K ‘nun 584. ve 603. maddelerinin uygulanamayacağını, kaldı ki uygulama alanı bulunmasa dahi 6098 sayılı TBK m. 584/2 ‘de “Ticaret siciline kayıtlı ticari işletmenin sahibi veya ticaret şirketinin ortak ya da yöneticisi tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletler, mesleki faaliyetleri ile ilgili olarak esnaf ve sanatkârlar siciline kayıtlı esnaf veya sanatkârlar tarafından verilecek kefaletler, 27/12/2006 tarihli ve 5570 sayılı Kamu Sermayeli Bankalar Tarafından Yürütülen Faiz Destekli Kredi Kullandırılmasına Dair Kanun kapsamında kullanılacak kredilerde verilecek kefaletler ile tarım kredi, tarım satış ve esnaf ve sanatkârlar kredi ve kefalet kooperatifleri ile kamu kurum ve kuruluşlarınca kooperatif ortaklarına kullandırılacak kredilerde verilecek kefaletler için eşin rızası aranmaz.” hükmünün yer aldığı ve Ticari İşletmenin sahibi, ortak ve yöneticilerinin kefil olarak sorumluluk altoma girmeleri halinde eşlerinin rızasının aranmayacağı hususunun düzenleme altına alındığını, dolayısı ile davacı borçluların kefalete (takip müstenidi belge anlamında avale) yönelik iddia ve beyanlarının kabul edilebilir mahiyette bulunmadığını, davacı borçluların kaşeye ilişkin iddia ve beyanları kabul edilebilir mahiyette olmadığını, bono tanzim etme, sözleşme yapma ve alacak/borç doğuran hukuki işlemlerde kaşenin yer almasının zorunlu olduğuna ilişkin herhangi bir hüküm bulunmadığını, davacının bu yöndeki iddialarının kabul edilemeyeceğini, davacılardan limited şirketin Tüzel Kişi Tacir olmasının kanuni bir neticesi olarak beliren basiretli bir iş adımı gibi davranma yükümlülüğü uyarınca imzalamış olduğu GKS. hüküm ve sonuçlarını bilmemesi, GKS. ‘nin imzalanması ile tahakkuk ettirilen kredi limiti dahilinde kendisine kredi kullandırılacağını bilmemesinin mümkün olmadığını, öte yandan, davacı şirket tarafından 10.10.2016 tarihinde Müvekkil Banka Heykel Şube Müdürlüğü’ne hitaben tanzim olunan talimatta 20.000,00.00 TL kredi tutarının kullandırılarak 17204510 nolu hesabına aktarılmasını talep ettiğini, tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde davacı yan iddialarının 6100 sayılı HMK m.29 hükmüne uyarlık arz etmediğinden kabul edilebilir mahiyette olmadığını, reddinin gerektiğini, Gerek izah olunan ve gerekse mahkememizce dosya kapsamına nazaran resen nazara alınacak sair nedenlerle davanın reddine ve yargılama giderleri ile ücreti vekâletin davacılar uhdesine tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
KANITLAR:
İcra dosyası, sözleşme, ticari defter ve bağlı kayıtlar, bilirkişi raporu, vs.
KANITLARIN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME :
Dava, dava konusu 12.775,08-TL nin davalıdan tahsilinin gerekip gerekmediğinin tespitine ilişkindir.
Mahkememizce Taraflar arasındaki alacak borç ilişkisinin açıklığa kavuşturulması yönünden, dosya üzerinde bankacı bilirkişi tarafından bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiştir.
Alınan 03/12/2019 tarihli bilirkişi raporunda; davalıların itirazlarının kendi kusurlarından kaynaklandığının kabulü halinde; icra takip tarihi itibariyle icra takibine konu borç tutarı, Asıl Alacak (BONO) 9.711,66 TL,09.10.2017 Faiz Başlangıç Tarihli Bono), İşlemiş Faiz 28,54 TL 09.10. – 20.10.2017 tarihleri arasında % 9,70 Avans Faizi), Komisyon 29,13 TL, 9.711,66 TL. * %0,3 = 29,13 TL., İh. Haciz Vek. Ücreti 440,00 TL, İh. Haciz Karar Harcı 87,70 TL, toplam 10.297,03 TL olduğu, toplam alacağın; takip tarihinden itibaren Asıl Alacak tutarına (Bono) yıllık % 9,75 oranında ve Değişen Oranlarda Reeskont – Avans Faizi, icra gideri ve vekâlet ücreti ile birlikte, tahsilde tekerrür olmamak ve kısmi tahsilatın TBK ‘nun 100. maddesi uyarınca önce faiz ve masraflardan düşümü sağlanmak kaydı ile tahsilinin gerekeceği kanaatine varıldığı, bu durumda kesinleşen ve davacıların ödemeleri ile infaz edilen takip nedeniyle İstirdat edilecek herhangi bir tutarın bulunmadığı, icra takibinden sonra 20.11.2017 tarihinde yapılan 12.775,08 TL. tahsilatla borç ödenmiş ve icra takibi infaz edildiği, huzurdaki dava, davacılar tarafından ödenen 12.775,08 TL. ‘nın istirdadına ilişkin olduğu, davacıların istirdat taleplerinin Mahkememizce kabulü halinde ise; sözkonusu tutarın, ödeme tarihinden itibaren değişen oranlarda reeskont faizi ile birlikte davacılara iadesinin gerekeceği kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
Davalı banka ile davacı şirket arasında 10/02/2016 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi imzalandığı, diğer davacılar … ve …’ın müşterek borçlu ve müteselsil kefil olduğu dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Davacılar … ve … şirket ortağı olduklarından kefil olmaları için eş rızası hukuken aranmamaktadır.
Dava konusu icra takibinin dayanağı kambiyo senedi (bono)dir. Kredi sözleşmesi değildir. Sözleşmelere şirket unvanının “Kaşe” ile yazılmadığı iddia edilmektedir. Kaşe bir geçerlilik şartı değildir. Şirket unvanının elle yazılmasında hukuken bir sakınca bulunmamaktadır. Davanın konusu bono olduğundan kredi sözleşmesindeki yazıların el yazısı ile yazılıp yazılmadığı hususunda bir araştırma yapılmamıştır.
Davaya konu icra takibinin dayanağı olan bonodaki imzaya itiraz edilmemiştir. Takip tarihi itibariyle borç tutarı hesaplanmış, takip tarihi itibariyle davacıların borçlu oldukları tutar belirlenmiştir.
Davacı borçlular tarafından verilen Kredi Kullandırma talimatında, kredi tutarının 172045110 nolu hesaba aktarılması talep edilmiştir. Ödeme planı davacıların imzasını ihtiva etmektedir.
Bankacı bilirkişi tarafından yapılan tespitte bu hesaptan davacı şirkete nakit bir ödeme yapılmamış ancak hesaba geçirilen 20.000 TL’nin taksit ve sair masrafların karşılanması için tüketildiği belirlenmiştir. Dolayısıyla 20.000 TL’nin davacıların kredi taksitleri nedeniyle kullanıldığı anlaşılmaktadır. Davalı bankanın alacağı olduğu bilirkişi tarafından hesaplanmış olup, davacıların istirdat talebi yerinde değildir. Bu nedenlerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlere,
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40 TL nispi karar ve ilam harcının peşin alınan 218,17 TL’den mahsubu ile artan 163,77 TL fazla harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacılara iadesine,
3-Kararın niteliği gereği davacılar tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı yararına ölçümlenen 3.400,00-TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
Dair, davacılar vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren HMKnın 341. Ve 345. Maddeleri gereğince 2 haftalık yasal süre içinde Bursa Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.
22/10/2020

Katip …
¸E-imzalıdır.

Hakim …
¸E-imzalıdır.

Güvenli elektronik imza ile onaylanmıştır.
Aslının aynı olduğu tasdik olunur.
Katip …
¸E-imzalıdır.