Emsal Mahkeme Kararı Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1261 E. 2022/627 K. 18.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BURSA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
BURSA
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2018/1261
KARAR NO : 2022/627
BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …
DAVACILAR : 1- … – T.C.N…. -Yeni Mah. Zeytin Hali Cad. N:19/2 Mudanya/BURSA
2- … – T.C.N…. -Yeni Mah. Zeytin Hali N:19/2 Mudanya/BURSA
3- … – T.C.N…. -Yeni Mah. Zeytin Hali N:19/2 Mudanya/BURSA
4- … – T.C.N…. – Çamçeşme Mah. Cami Bahçesi Sok. N:51/5 Pendik/İSTANBUL
VEKİLİ : Av. … – Sakarya Mah. Kıbrıs Şehitleri Cad. Şevki İpekten İş Merkezi No:28 Büro No:301 Osmangazi/ BURSA
DAVALI : 1- … – …
VEKİLİ : Av. … – [16961-69160-18307] UETS
DAVALI : 2- … – T.C.N…. – Çağrışan Mah. Salkım Sk. No:53 İç Kapı No:1 Mudanya/BURSA
VEKİLİ : Av. … – [16809-08988-16619] UETS
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 03/10/2018
KARAR TARİHİ : 18/05/2022
YAZIM TARİHİ : 20/05/2022
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Davalılardan …’in idaresindeki 16 JN 478 plakalı sigortalı araç ile 28.06.2017 tarihinde …’a Çağrışan yolunda yolun sağ tarafında yaya olarak yürümekte iken arkadan çarpmak sureti ile ağır şekilde yaralanmasına sebep olduğunu, davalının 2.30 promil alkollü olduğu ve olay anında araç içerisinde … isimli şahıs bulunmasına rağmen alkollü şekilde aracı davalının kullandığının tespit edildiğini, yine bu tutanakta; davalının aracının müvekkiline çarpma anından sonra 50 metre ileride durabildiği, etrafta araca ait parçaların dağılmış olduğu, yolda herhangi bir fren izine rastlanılmadığı da belirtildiğini, tüm bu hususların, davalının aşırı hızlı şekilde seyrettiğini ve alkol sebebi ile kontrolsüz şekilde davranarak fren dahi yapmadan müvekkiline çarpmış olduğunu açıkca ortaya koyduğunu, kazanın oluş şekli itibarıyla davalının yüzde yüz kusurlu olduğunun açık olduğunu, dosya kapsamında yapılacak bilirkişi incelemesi ile bu hususun tespit edilebileceğini, davaya konu kazayla ilgili olarak Mudanya 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2018/32 E. nolu dosyasıyla kovuşturmanın devam ettiğini, olay anında başının arka kısmından ağır bir darbe alan ve sürüklenmeye bağlı şekilde yüzünde de |ağır yaraları bulunan müvekkilinin hastaneye kaldırıldığını, geçirdiği hayati tehlike sebebiyle yoğun bakımda tedavisinin yapıldığını, uzun süre devam eden tedavi sürecinde müvekkilinin bilinci açılmayıp halen kapalı halde bulunduğunu,müvekkili …’un özür durumunun %99 oranında olduğunu, bilinci kapalı şekilde |yatmakta olan ve hareket edemeyen müvekkilinin devamlı şekilde bakıma muhtaç hale geldiğini,diğer davacı müvekkillerin, mağdurun eşi ve kızları olup kendisinin bakımı, tıbbi ve yaşamsal ihtiyaçlarının giderilmesi, beslenmesi, hareket etmesinin sağlanması gibi tüm gereksinimleri ile ilgilendiklerini, müvekkili …’un normal şekilde beslenememekte olup besinlerin sıvı hale getirilerek açıktaki midesine enjekte edilmesi şeklinde beslendiğini, yine hareket edemeyen müvekkilinin kaslarında işlev kaybı olmaması için kendisine fizik tedavi uygulanmakta olup, bu uygulamanın teknik bilgi ve kuvvet gerektirdiğinden, bu hususta profesyonel hizmet alındığını, müvekkili Mehmet, eşi Saniye ve kızı Büşra’nın aynı evde yaşamakta olup, kaza tarihinden bu yana kendisinin bakımı ile birebir ilgilendiklerini, diğer kızı Yasemin’in ise İstanbul’da evli olmakla birlikte, sık sık Mudanya’ya gelerek babasının| bakımına yardımcı olmaya gayret gösterdiğini, tüm aile üyelerinin kaza sebebiyle büyük |bir üzüntü ve maddi- manevi yıkım yaşadıklarını, bunun yanı sıra %99 oranında özür durumunun bulunması ve bir iyileşme göstermemesi sebebiyle bu üzüntülerin katlanarak arttığını, yine müvekkili …’un devamlı bir şekilde bakım ve takibe muhtaç halde bulunması da diğer müvekkilleri olan aile üyelerini derinden üzdüğünü, ailelerinin bir parçasının bu şekilde gün be gün daha çok mağdur olduğunu görmenin kendilerini ağır şekilde yaraladığını, müvekkillerinin mağdur babalarına bakmak zorunda olmaları sebebi ile sosyal yaşamları ve iş hayatlarının da çok büyük sekteye uğrattığını, müvekkillerinden Büşra Şahindur’un hemşire olup, davaya konu kazadan sonra uzun süre çalışamadığını, çalışmaya geri döndüğünde ise hem iş hem de ev yaşamında ağır zorluklarla uğraşması gerektiğinden büyük mağduriyetler yaşadığını, evlenip yuva kurmayı düşünen müvekkilinin, babasını bu şekilde bırakıp ayrı eve çıkmayı mümkün görmediğinden, bu yöndeki hayat planlarını ertelemek zorunda kaldığını, mağdur babasının bakımı konusunda büyük çaba gösteren müvekkilinin, tüm özel ve sosyal hayatından, iş hayatından, düzenli uyku saatlerinden ve maddi gelirlerinden fedakarlık ederek bir yıldan fazla süredir sadece babasının gereği şekilde bakılmasına odaklanmış durumda kaldığını, mağdur müvekkilin eşi …’unda olay sebebiyle derinden etkilenmiş, büyük acı ve üzüntü duyduğunu, eşinin, bilinci kapalı şekilde, gözleri önünde yaşam mücadelesi vermesinin kendisinin psikolojisini de oldukça kötü etkilediğini, bunun yanı sıra yine eşinin bakımı hususunda da büyük çaba göstermekte ve büyük bir manevi yıpranma içinde bulunduğunu, mağdur müvekkilinin diğer kızı Yasemin ise İstanbul’da eşi ve çocukları ile yaşamakta olup, babasının bakımına yardımcı olabilmek için elinden geldiğince sık şekilde Mudanya’ya gelmeye çalıştığını, babasının durumu karşısında çok büyük üzüntü yaşayan müvekkilin, İstanbul ve Bursa arasında gerek babasının gerekse kendi ailesinin ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmakta ve oldukça zor bir süreç yaşadığını, müvekkili …’un davaya konu kaza neticesinde hayati tehlike yaşayıp sonrasında %99 oranında özürlü hale gelmiş olup, herhangi bir iyileşme gösterip göstermeyeceğinin bu aşamada belirsiz olduğunu, yine kaza sebebi ile müvekkilinin yüzünde sabit iz kalıp, gözlerinden biri de görme yetisini tamamen kaybettiğini, müvekkilinin sağlık durumunun iyiye gitmesi halinde ise, başından aldığı ağır darbenin ne gibi olumsuz sonuç ve tıbbi neticelere sebep olacağının bilinemediğini, tüm bu acı süreç diğer müvekkillerince sırtlanmış iken, davalı …’in ise müvekkillerini aramadığını, ihtiyaçları ile ilgilenme taleplerine karşı tepkisiz kalmayı tercih ettiğini, sadece kazaya uğrayan müvekkilini değil, tüm ailesini böylesine zor, çaresiz ve üzücü bir duruma sokmuş olan davalının bu ilgisizliğinin de müvekkillerini oldukça üzdüğünü, kazada davalılardan …’in tam kusurlu olup, bu hususun yapılacak inceleme ile de açıkça ortaya çikabileceğini, davalının kazaya karışan aracı, KTK zorunlu mali sorumluluk poliçesi ile diğer davalı … tarafından sigortalandığını, ortaya çıkan maddi tazminat ile bakım ve tedavi masraflarından müvekkilinin efor kaybı tazminatı masrafları ve oluşan diğer zararla yazılı başvuruda bulunulduğunu ancak beklenmesine rağmen herhangi bir ödemede bulunulmadığını, yaşanan kaza sebebi ile özürlü olan ve hareket edemeyen müvekkilinin %99 oranında özür durumu olduğunu,müvekkili Mehmet’in işgücü kaybı için 500,00 TL,tedavi giderleri için 500,00 TL olmak üzere toplam 1.000,00 TL maddi tazminat kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen, kendisi için 300.000,00 TL,kazazedenin eşi Saniye ve kızı Büşra için 100.000 TL, kızı Yasemin için 25.000 TL olmak üzere toplam 525.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 28.06.2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’den tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili tarafından sunulan 05/04/2022 tarihli ıslah dilekçesi ile;maddi tazminat taleplerini işgücü kaybından dolayı 245.872,80 TL, bakıcı giderlerinden 776.772,41 TL,taksi gideri için 8.622,47 TL olmak üzere 1.030.267,68 TL olarak ıslah etmiştir. dava dilekçesi ile talep edilen 1.000 TL maddi tazminat talebini arttırarak toplam 1.030.267,68 TL olarak ıslah etmiştir.
Davalı …Ş vekili cevap dilekçesinde özetle: Davacı yanın davasını belirsiz alacak davası olarak açtığını ancak 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren yeni Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının, sürekli sakatlık tazminatının kriterlerini somut olarak belirlediğini ve sürekli sakatlık tazminatı hesaplamasının nasıl ve ne şekilde yapılacağının sınırlarını belirlediğini, anılan nedenle, davacının haricen tespit edebileceği sürekli sakatlık tazminatı tutarı belirlenebilir iken, davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasında hukuki yarar olmadığını, başvuru şartının yerine getirilmiş kabul edilebilmesi için, gerekli belgelerin tamamının sigorta şirketine ibraz edilmesi ve kanunda öngörülen süre dolmasına rağmen ödeme yapılmamış olması gerektiğini, 26.04.2016 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan 6704 sayılı Torba Yasa’nın 6’ncı maddesi ile, 2918 sayılı KTK’nın 99’uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan, “kaza veya zarara ilişkin tespit tutanağını veya bilirkişi raporunu” ibaresi, “zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarıyla belirlenen belgeleri” şeklinde değiştirildiğini, davacının sürekli sakatlığa uğrayıp uğramadığı ve uğradıysa bunun dava konusu kaza ile illiyetinin olup olmadığı araştırılması gerektiğini, dava dilekçesinde bahsi geçen 28.06.2017 tarihli kazaya karıştığı belirtilen 16 JN 478 plaka sayılı aracın müvekkili şirkete 23.08.2016 / 2017 tarihleri arasında geçerli olmak üzere 128934212 numaralı Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi ile sigortalı olduğunu, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte, söz konusu poliçede ölüm/sürekli sakatlık teminat limiti kişi başı 330.000,00-TL olduğunu, davacı yanın işbu davadan önce müvekkil şirkete dava konusu talep nedeniyle başvuruda bulunması üzerine bu kapsamda müvekkil şirket nezdinde 9919589 numaralı hasar dosyası açılarak davacının tazminat talebi değerlendirmeye alındığını, yapılan değerlendirme sonucunda davacı yanın eksik evrak ile başvuruda bulunmuş olması sebebiyle müvekkil şirketçe maluliyet oranı ile kaza arasındaki illiyet bağının mevcudiyeti tespit edilememiş olup bu duruma ilişkin tazminat miktarı da belirlenememiş olduğundan bir ödeme yapılmadığını, sigorta şirketinin sorumluluğunun, sigortalının kusurlu olması halinde söz konusu olduğunu, 2918 sayılı KTK’nın 91. ve 85. maddelerine göre zorunlu mali sorumluluk sigortalarının, işletenlere düşen hukuki sorumlulukları karşılamak üzere yapıldığını, sigortalı aracın sürücüsünün kusuru yoksa işletene ve dolayısıyla sigorta şirketine düşen bir sorumluluk da olmadığını, davacının maluliyetinin bulunduğunu kabul anlamına gelmemek kaydıyla, hazırlanacak raporda maluliyet tespit edilmesi halinde, maluliyetin geçici nitelikte olup olmadığı, kaza ile bildirilen maluliyet oranı arasında illiyet bağı bulunup bulunmadığı ve maluliyetin sürekli olup olmadığı konuları belirlenmesi gerektiğini, ayrıca, maluliyetin tazminat gerektirip gerektirmediği konusu da açıklığa kavuşturulması gerektiğini, bir tazminat ödemesinin söz konusu olabilmesi için; maluliyet oranının yanında, davacının çalışabilecek durumda olup olmadığı, mesleği, maluliyet sebebi ile mesleğini yerine getirip getiremediği konuları tespit edilmesi gerektiğini, davacı, maluliyetine rağmen maluliyet halinden etkilenmiyorsa, kazanç kaybına uğramadan hayatını sürdürebiliyorsa, maluliyet tazminatına hükmedilmemeli ya da somut durum tazminat hesabında dikkate alınması gerektiğini, maluliyet sebebi ile ortaya çıkan zararlar uzman bilirkişilerce ayrı ayrı hesap edilmesi gerektiğini, yaralanmalarda geçerli olan ve müvekkil şirket tarafından sigorta edilen teminat tutarı; her halükarda verilecek bir teminat değildir ve yukarıda belirtilen konuların açıklığa kavuşturulması sonrada hesaplanacak tutar esas alınarak ödenecek bir tazminat olduğunu, tedavi giderlerine ilişkin sorumluluk SGK nezdinde olup tedavi giderlerinin müvekkil şirketten talep edilmesi mümkün olmadığını, SGK tarafından bağlanan veya bağlanacak olan Peşin Sermaye Değerli Gelir veya Geçici İş Göremezlik Ödeneği bulunduğu takdirde, 5510 sayılı Kanun’un 21. maddesi gereği rücuya tabi olup da ödenen veya ödenecek olan rücuya tabi bu tutarların zarardan indirilmesi gerektiğini, işbu yasa hükmü ve uygulama, davacı yan nezdinde mükerrer ödemenin ve sebepsiz zenginleşmenin meydana gelmesinin önlenmesi amacına hizmet ettiğini, bu sebeple, Sosyal Güvenlik Kurumu İl Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak SGK tarafından davacıya peşin sermaye değerli gelir bağlamında rücuya tabi ödeme yapılıp yapılmadığının veya gelir bağlanıp bağlanılmadığının sorulması gerektiğini, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … cevap dilekçesinde özetle: kazanın oluşumunda tüm kusurun davacı …’da olduğunu, somut olayda, yaya trafiğine uygun olmayan yolda davacı …’un gece saat 02:30 sularında yolun ortasına yakın ve gelecek araçlara arkası dönük bir şekilde yürümekte olduğunu, müvekkili …’in ise Çağrışan Mahallesine girmek için seyir ettiği sırada yayayı göremeyerek çarptığının anlaşıldığını, kaza tespit tutanağında da görüleceği üzere yol üzerindeki kan izleri yol kenarından yaklaşık 4 metre içeri olduğunu, yolun toplam genişliğinin ise 7 metre olduğunu, bununda kaza anında yayanın yolun ortasında olduğunu gösterdiğni, ayrıca olay yerini gören kamera kayıtlarında da görüleceği üzere yayanın yolun dışından değil ortasına yakın bir yerden yürüdüğünü, söz konusu trafik kazasının gece saat 02:30 sıralarında meydana geldiğini, yolun karanlık olmuş olmasının sürücülere olduğu kadar yayalara da ayrıca bir dikkat sorumluluğu yüklediğini, kazazedenin bu dikkat yükümlülüğüne de uymadığını, ayrıca kazanın meydana geldiği saat yer dikkate alındığında müvekkilinin karşısına bir yaya çıkabileceğini düşünmesinin de kendisinden beklenmemesi gerektiğini, kaza anında araç içinde yolcu konumunda bulunan …’in kaza anında yaklaşık hızlarının 30-40 km olduğunu söylediğini, bu süratin yolun ve havanın şartlarına uygun bir hız olduğunu, müvekkilinin süratli olmadığı ve kurallara uyduğunun anlaşıldığını, müvekkilimin ZMMS sigorta poliçesi mevcut olup ve maddi tazminat sorumluluğunun sigorta şirketince yüklenilmiş durumda olduğunu, yani davacının maddi tazminat talebinin güvence altında olduğunu,hal böyleyken, müvekkilinin taşınır ve taşınmazlarına ilişkin ihtiyati haciz kararı verilmesinin, kanunun amacına ve ruhuna aykırı olduğunu, ihtiyati tedbir kararlarının amacı davacının dava sonunda elde etmesi muhtemel alacaklarını teminat altına almak olduğunu, davacının alacakları zaten teminat altında iken, ayrıca müvekkilinin mal varlığına ihtiyati haciz konulmasının ölçülülükten uzak olduğunu, kaldı ki müvekkilinin herhangi bir mal varlığı kaçırma girişiminde dahi bulunmadığını, davacı tarafın hiç bir talep ve iddiasını kabul etmemekle birlikte; talep edilen manevi tazminat miktarlarının fahiş olduğunu, müvekkilinin ekonomik açıdan yıkımına neden olurken diğer tarafların zenginleşmesini sağlayacak bir manevi tazminat kararı hem kanuna hem de yüksek mahkeme kararlarına aykırı olacağını, manevi tazminat kararı verilirken her iki tarafın da sosyal ve ekonomik durumlarının göz önünde bulundurulması gerektiğini, özellikle …’un akrabaları için istenen manevi tazminat talebinin usul ve kanuna uygun olmadığını, eşi Saniye için istenen manevi tazminat talebi oldukça yüksek olduğunu, her ikisi de …’un kızları olmasına rağmen kızlarında Büşra için 100.000,00 TL manevi tazminat talep ederken diğer kızı Yasemin için 25.000,00 TL manevi tazminat talep ediliyor olması açık bir orantısızlık olduğunu, davacı …’nın kaza sonrası çalışamamış olması ya da babasıyla ilgilenmiş olmasının kız kardeşine göre daha fazla manevi tazminat talep etmesi için kanuni bir gerekçe olmadığını, müvekkilinin kaza sonrası kazazedeyi hiç arayıp sormadığı iddiasının gerçek dışı olduğunu, kazazedenin yakınlarıyla bir çok kez görüşülüp ve yardım edebilecek bir durum olup olmadığının ve kazazedenin durumunun sorulduğunu, dosyaya sunulan maluliyet raporunun geçerlilik süresi 2 yıl olduğunu,bu nedenle kazazede …’un iş gücü kaybı oranının tespiti için İstanbul Adli Tıp Kurumu’na sevkini talep ettiklerini, söz konusu trafik kazasına ilişkin Mudanya 1.Asliye Ceza Mahkemesi 2018/32 E sayılı dosyasında yargılama devam etmekte olup, bu dosyadan verilecek kararın iş bu tazminat davasında verilecek hükmü etkileyeceği açık olduğundan, kesinleşmesinin iş bu dava için bekletici mesele yapılmasını talep ettiklerini, bu nedenlerle davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLER:
Dava dilekçesi, cevap dilekçesi, tarafların karşılıklı beyan dilekçeleri, Mudanya 1.Asliye Ceza Mahkemesinin 2018/32 esas sayılı dosyası, kaza yeri görüntüleri, tutanak, tedavi evrakları, tedavi faturaları, sigorta şirketine başvuru dosyası, sosyal ekonomik durum araştırması, ATK raporu, bilirkişi raporu, yazılan müzekkere cevapları ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE HUKUKİ SONUÇ:
Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mudanya 1.Asliye Ceza Mahkemesinin 2018/32 esas-2019/885 karar sayılı dosyasında bulunan iddianame, bilirkişi raporu ve gerekçeli karar celbedilerek dosya arasına alınmıştır. Bu dosya da yapılan yargılama sonunda sanık … asli kusurlu,mağdur … tali kusurlu bulunarak sanığın hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının ertelenmesine karar verildiği anlaşılmıştır.
Davalı tanığı … dinlenilmiştir.
Bursa ATK Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından mahkememize sunulan 07/12/2020 tarihli ATK raporunda özetle: Şahsın mevcut yaralanmasının; 30.03.2013 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” hükümleri gereğince özür oranının %100 (yüzdeyüz), özür durumunun sürekli olduğu, hayat boyu bakıma muhtaç olduğu mütalaa edilmiştir.
Mahkememiz yargılaması sırasında,Anayasa Mahkemesinin Sigorta Genel Şartlarına ilişkin hükümleri iptal etmesi nedeniyle davacının Maluliyet İşlemleri Tespiti Yönetmeliğine göre raporunun düzenlenmesi için dosya yeniden Bursa Adli Tıp Kurumu Başkanlığına gönderilmiştir.
Ancak bu rapordan sonra alınan Yargıtay 17.HD 2020/7120 esas-2021/2627 karar sayılı kararı uyarınca kaza tarihi itibarıyla davacının malüliyetinin Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik uyarınca tesbiti gerektiğinden davacının raporu yeniden aldırılmıştır.
Bursa ATK Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından mahkememize sunulan 08/02/2021 tarihli ATK raporunda sehven Özürlülük Ölçütü Sınıflandırılması ve Özürlülere verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik hükümlerine göre rapor düzenlenmiş olup, raporda; şahsın mevcut yaralanmasının; 30.03.2013 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” hükümleri gereğince özür oranının %100 (yüzdeyüz), özür durumunun sürekli olduğu, hayat boyu bakıma muhtaç olduğu mütalaa edilmiştir.
Bursa ATK Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından mahkememize sunulan 04/04/2021 tarihli ATK raporunda özetle: 28.06.2017 tarihli trafik kazası ile illiyetli arazlarının; 03.08.2013 tarihli ve 28727 sayılı Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliğine göre değerlendirilmesinde, yönetmelik ekinde yer alan Ek-1 Hastalık Listesine göre şahsın çalışma gücünün en az % 60’ını kaybetmesine neden olduğu, bu arazlarının sürekli olduğu, Aynı yönetmeliğin 12. maddesine göre başka birinin sürekli bakımına muhtaç olduğu, 11 Ekim 2008 Tarihinde yayınlanan 27021 sayılı Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre değerlendirilmesinde, meslekte kazanma gücünü % 100 (yüzdeyüz) kaybetmiş olduğu, bu arazlarının sürekli olduğu mütalaa edilmiştir.
Davacının uğramış olduğu işgücü kaybı tazminatı, tedavi masrafları ve bakıcı masraflarına ilişkin talepler doğrultusunda kusur ve hesap yapılmak üzere dosya 1 trafikçi, 1 aktüerya uzmanı, 1 sigorta hukukçusu ve 1 doktor bilirkişiden oluşan bilirkişi heyetine tevdi edilmiştir.
Bilirkişi heyetinin mahkememize sunmuş olduğu 23/09/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle: 16 JN … Plaka Sayılı Kamyonet Sürücüsü …’ in: Dava konusu trafik kazasında 2918 Sayılı K.T.K.’ nun ” Trafik Kazalarında Sürücü Kusurlarının Tespiti Ve Asli Kusur Sayılan Haller ” başlıklı 84/f- ” Doğrultu Değiştirme Manevralarını Yanlış Yapma ” maddesini ihlal ettiğinden % 75 (Yüzde Yetmiş Beş) oranında kusurlu olduğuna, yaya …’ un dava konusu trafik kazasında 2918 Sayılı K.T.K/ nun 68/c-” Yaya Yollarında, Geçitlerde veya Zorunlu Hallerde Taşıt Yolu Üzerinde Bulunan Yayaların, Trafiği Engelleyecek veya Tehlikeye Düşürecek Şekilde Davranışlarda Bulunmaları veya Buraları Saygısızca Kullanmaları Yasaktır ” maddesini ihlal ettiğinden % 25 (Yüzde Yirmi Beş) oranında kusurlu olduğu, davalı …’nin davadan sonra sulh yoluyla 330.000TL ödediğini bu bedelin zarar miktarından tenzil edildiğini, kazalının %60 maluliyet oranına göre karşılanmamış zararının 15.523,68TL, %100 maluliyet oranına göre zararının 245.872,80TL olacağı hesaplandığı, ATK Bursa Grup Başkanlığı’nın 04/04/2021 tarihli 2021/3965 sayılı raporunda; tüm maluliyet oranı öngörülerine yönelik olarak, kazalının bakıcıya ihtiyaç duyacağı belirtildiği, davacının bakıcı gideri zararının 1.035.696,55TL olacağı hesaplandığı %25 müterafik kusur tenzil edildiğinde davacının talep tavanının 776.772,41TL olacağı (1.035.696,55x 75,009-776.772,41) sonucuna ulaşıldığı, mağdurun 3 ayda bir doktora gideceği ve gidiş geliş ücreti olarak asgari ücret düzeyinde bir harcaması olacağı kabulüyle hesaplama yapıldığını, söz konusu yöntemin tüm dönemlere uygulandığı (Taksi Ücreti x Hafta Sayısı), davacının taksi ücreti zararının toplam 11.496,62TL olacağı hesaplandığı, % 25 müterafik kusur tenzil edildiğinde davacının talep tavanının 5.748,31TL (11.496,62×75,0090×8.622,47) olacağı sonucuna ulaşıldığı, mağdurun harcamaların davalı tarafından karşılanması zorunlu olduğu, ancak görüleceği üzere, duruma uyan hasta alt bezi,enternal pompa seti, treakestomi kanülü, idrar torbası vb. gibi sarf malzemelerinin Sağlık Uygulama Tebliğinde yer aldığı, bu sebeple anılan hasta sarf malzemelerinin, sürekli kullanılması gerektiği konusunda, Hastane Raporu alınması halinde, anılan malzeme bedelleri SGK Tarafından karşılandığı, bu sebeple hesaplama yapılmadığını, davalı … şirketinin zorunlu trafik sigortası kapsamında davacıların uğradığı maddi zarar (maluliyet) için 330.000,00 TL teminat limiti dahilinde, tedavi gideri (bakıcı gideri) zararı için 330.000,00 TL teminat limiti dahilinde sorumlu olduğu ancak davacı taraf ile davalı … sulh olduğundan ve davacı taraf sigorta şirketi yönünden davadan feragat ettiğinden davalı … şirketinin davacı tarafa karşı sorumluluğunun sona erdiği mütalaa edilmiştir.
Taraf vekillerinin rapora karşı itirazları kapsamında dosya önceki bilirkişi heyetine tevdi edilerek, ek rapor düzenlenmesi talep edilmiştir.
Bilirkişi heyetinin mahkememize sunmuş olduğu 18/01/2022 tarihli ek bilirkişi raporunda özetle: Kusur yönünden kök raporda değişiklik yapılmadığı, aktüerya hesaplama yönünden yapılan itirazlar ile kök raporda değişiklik yapılmadığı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu bir kararında açıkça belirtilmediği sürece sigorta şirketinin ibra edilmesinin araç işleten için geçerli olmayacağı ancak sigorta şirketinin iç ilişkide sorumluluğunun devam edeceğine işaret ettiği, bu nedenle davacı tarafından yapılan feragatin davalı araç işleten için de geçerli olmayacağı, bu hususun kök rapora ilave edildiği, diğer hususlarda kök raporda bir değişiklik olmadığı mütalaa edilmiştir.
Davalı … şirketine ZMMS ile sigortalı olan … sevk ve idaresindeki 16 JN 478 plakalı araçla, 28/06/2017 günün saat 02.00 sularında Çağrışan yönünde yolun sağ tarafında yaya olarak yürümekte olan davacı …’a arkadan çarparak yaralanmasına neden olduğu anlaşılmıştır.
Kusur yönünden mahkememizce aldırılan ve ceza dosyasındaki kusur raporuyla da uyuştuğu için mahkememizce itibar edilen bilirkişi raporunda belirtildiği üzere,sanık sürücünün aracını mahal şartlarının üzerinde hızlı kullandığı, sürüş kabiliyetini etkileyecek derecede alkollü olduğu bu suretle aracını dikkatsiz ve tedbirsiz kullanmak suretiyle davacıya çarptığı, davacının ise arkasından gelen trafiği kontrol etmeden yürüdüğü için kusurlu olduğu ve neticeten meydana gelen kazada davacının %25,davalının %75 oranında kusurlu olduğu anlaşılmıştır.
Yargıtay 17.HD 2020/7120 esas-2021/2627 karar sayılı kararı uyarınca kaza tarihi itibarıyla davacının malüliyetinin Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik uyarınca tesbiti gerektiğinden Bursa ATK’dan aldırılan 25/11/2020 ve 08/02/2021 tarihli raporlardan davacının %100 oranında malul olduğu anlaşılmıştır.
Davalılar zamanaşımı itirazında bulunmuş iselerde,dava ve ıslah tarihi itibarıyla 12 yıllık ceza zamanaşımı süresi dolmamış olduğundan davalıların zamanaşımı itirazları yerinde görülmemiştir.
Davacının uğradığı zarar bilirkişi raporuyla hesaplanabileceğinden davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasında yasaya aykırılık olmadığından davalı … şirketinin bu yöndeki itirazı yerinde görülmemiştir.
Davacının kazadan sonra sigorta şirketine müracaatı yargıtay uygulamalarında yeterli sayıldığından, davalı … şirketinin eksik evrak nedeniyle başvurunun geçersiz olduğu ve davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddi gerektiği yönündeki savunmasına itibar edilmemiştir.
Davalı … tarafından 24/03/2020 tarihinde davacıya 330.000 TL asıl alacak olmak üzere toplam 408.302,54 TL ödeme yapılmıştır.
Bu ödeme üzerine davacılar vekilinin 31/03/2020 tarihli dilekçesiyle,davalı … hakkındaki maluliyet ve bakıcı giderlerinden kaynaklı maddi tazminat taleplerinden feragat ettikleri bildirilmiştir.
Ancak daha sonra sunduğu 05/04/2022 tarihli ıslah dilekçesiyle ,davacı asilin kısıtlı olduğunu, TMK’nun 462/8 maddesi uyarınca kısıtlı adına sulh olma veya haktan feragat edebilmenin vesayet makamının iznine tabi olduğunu,bu nedenle izin almadan sigorta şirketi ile sulh olunmasının ve davadan feragat edilmesinin geçersiz olduğunu belirterek davalı … şirketinin poliçe limiti olan 330.000 TL tutarında bakıcı giderlerinden sorumluluğuna karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı …’un Mudanya Sulh Hukuk Mahkemesinin 2017/806 esas-2018/21 karar sayılı kararıyla TMK 405 maddesi uyarınca kısıtlandığına dair mahkeme kararı ibraz edilmiştir.
Gerçekten de TMK 462/8 maddesinde,dava açma,sulh olma,tahkim ve konkordato yapma vesayet makamının iznine tabi kılınmıştır. Madde içeriğinde feragatın vesayet makamının iznine tabi olduğu açıkça yazılmamış ise de sulhten,tahkimden daha ağır sonuçlar içerebilecek feragatın vesayet makamının iznine tabi tutulmaması düşünülemeyeceğinden davacı vekilinin vesayet makamından izin almadan sigorta şirketi hakkındaki davasından feragat etmesinin geçersiz olduğu kanaatine varılmıştır.Yargıtay 15 HD’nin 2010/5090 esas-2011/969 karar sayılı emsal kararında da feragatin vesayet makamının iznine tabi olduğu kabul edilmiştir.Kaldı ki davacı vekili ile sigorta şirketi arasında imzalanan protokol, yasa maddesinde açıkça vesayet makamının iznine tabi tutulan sulh protokolüdür.Davadan feragat geçersiz olduğu gibi davacı vekilinin vesayet makamından izin almadan imzaladığı bu sulh protokolüde geçersizdir.
Aktüerya bilirkişinin yukarıda açıklanan kusur ve maluliyet raporları doğrultusunda,usul ve yasaya uygun olarak yapmış olduğu hesaplama sonucu bulunan 245.872,80 TL işgücü kaybı, 776.772,41 TL bakıcı giderleri, 8.622,47 TL taksi ücreti olmak üzere toplam 1.030.267,68 TL tazminat yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
Manevi tazminat ; meydana gelen olay nedeniyle duyulan acı ve üzüntünün kısmen de olsa giderilmesine yöneliktir. Bir teselli ve avunma tatmin aracı yaratmaktan ibarettir.
Tazminatın takdirinde tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tazminatın tatmin duygusu oluşturacak durumda olması, olayın oluş şekli, mağdurun yaşı göz önünde bulundurulmalıdır.
TBK 56/2 maddesinde;ağır bedensel zarar veya ölüm halinde,zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat ödenmesine karar verilebileceği düzenlenmiştir.
Davacı …’un trafik kazası nedeniyle %100 malul olup,ağır bedensel zarara düçar olması nedeniyle sürekli olarak üçüncü kişilerin bakımına muhtaç hale geldiğinden davacının bakımını yapan eşi ve çocuklarına da bir miktar manevi tazminata hükmetmek gerekmiştir.
Davacı …’un kaza tarihinde 51 yaşında olduğu,yatağa bağımlı ve ömür boyu üçüncü kişilerin bakımına muhtaç hale geldiği,kazada tarafların kusur oranları,davalının kaza sırasında alkollü oluşu ,kaza tarihi itibarıyla paranın satın alma gücü gözönüne alınarak davacı lehine 120.000 TL manevi tazminata hükmedilmiştir.
Davacı …,kazazedenin eşi olup,eşinin yatağa bağımlı olması nedeniyle onun sürekli bakımıyla ilgilenmek zorundadır.47 yaş gibi genç sayılabilecek bir yaşta yatağa ve üçüncü kişinin bakımına muhtaç hale gelen eşine bakmanın bu davacı da acı ve üzüntü yaratacağı ve eşiyle ilgilenmek zorunda olması nedeniyle manevi olarak acı çekeceği şüphesiz olduğundan yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda bu davacı lehine 75.000 TL manevi tazminata hükmolunmuştur.
Davacı … ise kazazedenin kızı olup, davacıyla birlikte yaşayan dava tarihi itibarıyla 23 yaşındadır. Babasıyla birlikte yaşadığı ve özellikle de hemşire olduğu göznüne alındığında bir evlat olarak davacının babasının bakımıyla ilgilenmesi kaçınılmazdır.Doğal olarak genç yaşta kendisine iş ve yeni bir hayat kurması gerekirken yatağa ve bakıma bağımlı babasıyla ilgilenmesi bu davacı da da manevi olarak acı ve elem meydana gelmesi kaçınılmazdır.Dolayısıyla bu davacı içinde yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda 50.000 TL manevi tazminata hükmedilmiştir.
Davacı …’de davacının kızı olup kaza tarihinde 29 yaşında,evli ve İstanbul ilinde yaşamaktadır.Ancak tanık beyanlarından da anlaşıldığı üzere yatağa bağımlı hale gelen babasının bakımı için sık sık Bursa iline gelmektedir.Babasının yatağa bağımlı hale gelmesi bu davacıyı üzdüğü gibi,babasıyla ilgilenebilmek için kendi ailesini ihmal etmek zorunda kalmış olduğu anlaşıldığından bu davacının da babasının durumundan dolayı manevi acı çektiği kabul edilerek,yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda davacı lehine 19.000 TL manevi tazminata hükmedilmiştir.
Açıklanan gerekçe dosya kapsamına göre; maddi tazminat istemi yönünden ıslah talepli davanın kabulüne, manevi tazminat istemi yönünden ise açıklanan miktarlar yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm oluşturulmuştur.

H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlere,
1-Davacının ıslah talepli maddi tazminat davasının kabulü ile, 245.872,80 TL işgücü kaybı, 776.772,41 TL bakıcı giderleri, 8.622,47 TL taksi ücreti olmak üzere toplam 1.030.267,68 TL tazminatın (davalı …, bakıcı gideri yönünden teminat limiti olan 330.000 TLsinden ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte sorumlu olmak kaydıyla) davalılardan kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müşterek ve müteselsilen alınarak davacı …’e verilmesine,
2-Davacıların manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulü ile, davacı … için 120.000 TL, davacı … için 75.000 TL, davacı … için 50.000 TL, davacı … için 19.000 Tl olmak üzere toplam 264.000,00 TL manevi tazminatın davalı …’den kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte alınarak davacılara verilmesine,
3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 88.411,43 TL nispi karar ve ilam harcından peşin alınan 1.796,56 TL ile ıslah harcı 3.520,00 Tl olmak üzere toplam 5.316,56 TL’nin mahsubu ile bakiye 83.094,87 TL nispi karar ve ilam harcının davalılardan müşterek ve müteselsilen (davalı … 22.542,30 TL’sinden sorumlu olmak üzere) alınarak hazineye irad kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan; bilirkişi gideri 3.200,00 TL, ATK rapor masrafı 200,00 TL, posta, talimat ve tebligat gideri 465,40 TL olmak üzere toplam 3.865,40 TL yargılama giderinden kabul ve red oranlarına göre hesaplanan 3.216,72 TL yargılama gideri ve peşin alınan 1.796,56 TL ile ıslah harcı 3.520,00 Tl olmak üzere toplam 5.316,56TL peşin harç olmak üzere toplam 8.533,28 TL yargılama giderinin davalılardan müşterek ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalılar tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davacılar vekil ile temsil edildiğinden maddi tazminatın kabulü yönünden; AAÜT’ye 13. Maddesine göre belirlenen 68.563,38 TL vekalet ücretinin davalılardan (davalı … 31.550 TL’den sorumlu olmak kaydıyla) müşterek ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
7-Manevi tazminat talebinin kabul edilen kısmı yönünden, davacıların ihtiyari dava arkadaşı olduğundan ve yargılama sırasında kendilerinin vekil ile temsil edildiğinden AAÜT’ye göre belirlenen davacı … için; 7.300,00 TL, davacı … için; 10.550,00 TL, davacı … için; 15.350,00 TL, davacı … için; 5.100,00 TL olmak üzere toplam 38.300,00 TL vekalet ücretinin davalı …’den alınarak davacılara verilmesine,
8-Davanın reddedilen manevi tazminat talebi yönünden; davalı … vekil ile temsil edildiğinden A.A.Ü.T’ nin 10. maddesine göre belirlenen; davacı … için; 7.300,00 TL, davacı … için; 5.100,00 TL, davacı … için; 15.350,00 TL, davacı … için; 5.100,00 TL olmak üzere toplam 32.850,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak bu davalıya verilmesine,
9-HMK’nın 333. Maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının hükmün kesinleşmesinden sonra ilgilisine iadesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalılar vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren HMKnın 341. ve 345.maddeleri gereğince 2 haftalık yasal süre içinde Bursa Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 18/05/2022

Başkan … Üye … Üye … Katip …
¸e-imzalıdır. ¸e-imzalıdır. ¸e-imzalıdır. ¸e-imzalıdır.