Emsal Mahkeme Kararı Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/761 E. 2019/575 K. 04.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
BURSA
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2016/761
KARAR NO : 2019/575

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … -Dosab Sardunya 2. Sok. No:6/B Osmangaz/BURSA
VEKİLİ : Av. … – Kıbrıs Şehitleri Cad. No:2 Arkur Doğuhan K:6 D:608 Uluyol Osmangazi/
BURSA
DAVALI : TASFİYE HALİNDE … – …
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 02/06/2016
KARAR TARİHİ : 04/04/2019
KARAR YAZIM TARİHİ : 15/04/2019

Mahkememize tevzi edilen İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA VE SAVUNMA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 2010 yılından itibaren ticaret yapmaya başladıklarını, davalının müvekkili firmadan ticaret yapmaya başladığı ilk dönemlerde aldığı malların bedellerini eksiksiz ödeyeceğini taahhüt ederek müvekkilinde güven oluşturmuş olduğunu, bir kısım ödemeleri de yaparak ticaretin devam etmesini sağladığını, davalı ile müvekkilinin aralarında oluşan güçven ilişkisi nedeniyle daha sonra da birçok kez mal aldığını, fakat ödemesini yapmadığını, ticari defterlerde gözüken davalı tarafa satılan malları nedeniyle düzenlenen faturalar,ş irsaliyeler nedeni ile oluşan borçlardan en son kalan 8.065,36 TL’lık bedelin davalı tarafından müvekkiline ödenmediğini, davalı tarafın ürünleri teslim almış olmasına rağmen herhangi bir ödeme yapmaması ve kendisine müvekkili tarafından yapılan sözlü taleplerin de sonuçsuz kalması üzerine Bursa 19.İcra Müd.’nün 2015/… esas sayılı dosyası ile icra takibine geçildiğini, fakat davalı tarafın müvkkiline borcu bulunmadığı iddiasıyla icra takibine ve borca itiraz ettiğini, borca itiraz eden davalının tamamen kötüniyetli olduğunu, müvekkilinin, taraflar arasında yabancı para üzerinden alım satımlar nedeniyle davalıya en son 14/12/2013 tarihnide kur farkı faturası kestiğini, 87.065,36 TL.bedelli işbu kur faturasının da temel ilişki nedeniyle kesilen faturalar olduğu gibi müvekkili şirketin defterlerinde işli olduğunu, davalı tarafın da bu faturaları alarak kendi defterlerine işlediğini, kabul anlamına gelmemek üzere temel ilişkiye dayalı faturaların ödenmiş olsa da kur farkı faturasının müvekkiline ödenmediğini, takibe konu olan alacağın 8.065,36 TL.olduğu ve yasal defterlerde açık bir şekilde ortada olduğunu, kesilen faturaların miktarlarının yüksek olması nedeniyle vergi dairesinin koymuş olduğu uyglama zorunluluğu nedeniyle BA-BS bildirim formlarının aylık dönemler halinde ilgili vergi dairesine bildiriminin yapılması gerektiğin, müvekkili şirket tarafından da bu bildirimlerin yapılmış olduğunu, davalı tarafta faturaları yasal defterlerine işlediği zaman bu BA-.BS bildirim formlarını kendi vergi dairesine bildirimini yaptığını ifade ederek, haklı davasının kabulü ile davalının Bursa 19.İcra Müd’nün 2015/… esas sayılı dosyasındaki 8.065,36 TL’lık alacaklarına yapmış olduğu haksız, mesnetsiz, kötüniyetli itirazın iptali ile takibin devamına, haksız ve yersiz itiraz sebebiyle %20 icra inkar tazminatı ile yargılama giderleriyle avukatlık ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vermiş olduğu 01/07/2016 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin davacı şirketten almış olduğu ürünlerin bedellerini ilk zamanlar ödediğin, ancak daha sonra ödemediğini beyan ettiğini, bu iddiaların gerçek dışı olduğunun bizzat davacı vekilinin dosyaya sunmuş olduğu evraklardan belli olduğunu, müvekkili ile davacı şirketin 26/07/2010 tarihi ile 06/08/2011 tarihleri arasında ticari ilişki kurduklarını, bu süre zarfında davacı tarafından müvekkili firmaya ürün bedeli olarak 7 adet fatura kesildiğini, bu fatura bedellerinin tamamının müvekkili şirket tarafından davacıya ödendiğini, bu konuda taraflar arasında anlaşmazlık bulunmadığını, taraflar arasındaki uyuşmazlığın 14/12/2013 tarihli 123541 seri nolu 8.065,36 TL’lık kur farkı faturasından kaynaklandığını, bu faturanın müvekkili şirkete tebliğ edilmediğini, bu nedenle şirket kayıtlarında bulunmadığını, diğer taraftan davacı şirketin müvekkili firmaya kur farkı faturası kesme hakkının da bulunmadığını, taraflar arasında mal alışverişi dolar üzerinden yapılmış olhsa da bu bedelin fatura tarihinde TL’na çevrelireke faturalandırıldığını ve bedeli çek ya da nakit olarak ödenerek hesabın kapatıldığını, davacının müvekkiline 26/07/2010, 30/07/2010, 20/12/2010, 11/02/2011, 08/06/2011, 09/06/2011 ve 06/08/2011 tarihli 7 adet ürün bedeli karşılığı olarak fatura kestiğini, eğer taraflar arasında kur farkı ödeneceğine ilişkin bir anlaşma ya da uygulama olsaydı bu fatura bedellerinin TL olarak ödendiğinde aradaki kur farkının fatura edilerek istenmesi gerektiğini, davacının son fatura tarihi üzerinden 2,5 yıl geçtikten sonra kur farkı faturası kesmesinin hayatın olağan akışına ters olup iyiniyet kuralları ile bağdaşmadığını, hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacının kur farkı talep etme hakkı bulunduğu kabul edilse dahi öncelikle fatura tarihleri ile ödeme tarihleri arasındaki kur farkının hesaplanması gerektiğini, davacının kestiği faturanın ne şekilde hesaplandığının dahi belli olmadığını beyan ederek, davanın reddine, haksız ve kötü niyetli takip nedeniyle %20 tazminatın davacıdan alınarak müvekkiline verilmesine, tüm masraf ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
Dava dilekçesi, tarafların beyanı, Bursa 19. İcra Müdürlüğünün 2015/… sayılı icra takip dosyası, sicil kayıtları, ticari defterler, faturalar, bilirkişi raporu.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE HUKUKİ SONUÇ:
Dava, hukuki niteliği itibariyle kur farkı faturasından kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali davasıdır.
Mahkememizin 04/05/2017 tarihli duruşmasında taraflar arasındaki borç alacak ilişkisinin açıklığa kavuşturulması yönünden taraflar arasındaki ticari ilişkinin başlangıcından sonuna kadar olan dönemi kapsayan, ticari defter ve bağlı kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş ve bu doğrultuda aldırılan 12/07/2017 havale tarihli bilirkişi raporunda özetle ve sonuç olarak; taraflar arasında yapılan ticarette son kesilen kur farkı faturasının kendi defterlerine işlendiğini, davalı defterlerinde ise bu faturanın işlenmemiş olup, bakiyenin sıfır olduğunu, sipariş fişlerinde fiyatın dolar olarak verildiğini ve faturalarda dolar kuru ve toplam dolar karşılıkları belirtildiğini, dolayısıyla davacının kur farkı faturasını kesmesinde bir engel olmadığını, sadece davacının faturayı +KDV olarak kesmiş olup, KDV toplam tutarın içinde değerlendirilmesi gerektiği ve faturanın bu şekilde kesilmesi gerektiğini, yapılan hesaplamalarda satış faturalarının dolar karşılığının 91.671,46 $ olduğu tahsilat ve ödemelerin ise 88.239,41 $ olduğunun görüldüğü, bu durumda kur farkı faturasını 3.431,97 TL faturanın kesildiği tarihteki kurun 2,0337 olup, kur farkı faturasının KDV dahil 2,0337*3.431,97=6.979,60 TL.tutarında davacının alacaklı olduğu kanaat ve görüşü açıklanmıştır.
Taraf vekillerinin rapora itirazları sonucu aldırılan 28/03/2018 havale tarihli ek bilirkişi raporunda özetle ve sonuç olarak; rapora itirazda çeklerin vadelerinin belirtilerek itirazda bulunulduğunu, ancak kök rapor hazırlanırken çeklerin vadelerini gösteren herhangi bir belgenin dosyada mevcut olmadığını, ayrıca sadece vadelerin dikkate alınamayacağının kök raporda yer alan bir özelge örnek verilerek izahatının yapıldığını,alınan çeklerin eğer cira edildiyse ciro tarihinin ödeme tarihi olduğu,dosyada bu konuda da bir belge olmadığını, hatta davacı vekilinin itirazında hesaplama yaparken tüm çeklerin vadesine kadar beklenip vadesinde müvekkkili tarafından nakde çevrilmiş gibi hesap yaptığını, çeklerin vadesinde nakden tahsilmi edildiği yoksa vadeden önce ciro edilip başka firmalara verilip verilmediğlinin de belli olmadığı, bu nedenle çeklerin alış tarihi dikkate alındığını, davacı veklinin çeklerin akibeti hakkında bilgi vermiş olsa da bu bilgiye göre hesaplama yapılacağını, kanunda ve özelgelerde böyle bir şart bulunmadığını, sonuç olarak kök rapordaki hesaplama ve kanatince herhangi bir değişiklik söz konusu olmadığı, dosyada davalı vekili taraından verilen istifa bildiriminde davalı şirketin tasfiye edildiğini öğrendildiğinin belirtildiği, mahkeme tarafından bu durumun İstanbul Ticaret siciline sorulmuş gelen cevabi yazıda şirketin son tescilinin 16/02/2016 tarihinde yaptırdığı ve tasfiyeinin sona erdiğinin bildirildiği hususları açıklanmıştır.
Mahkememizin 03/04/2018 tarihli duruşmasının 2 nolu ara kararı ile ticaret sicilinden terkin edilen davalı şirketin ihyası amacıyla süre verildiği, süresi içerisinde şirket merkezinin bulunduğu İstanbul mahkemelerinde dava açıldığı ve İst.9.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/360 esas sayılı dosyasının 01/03/2019 tarihli kararı ile davanın usulden reddedildiği anlaşılmıştır.
İstanbul Ticari Sicil Memurluğu yazısı içeriğinden şirketin 16/02/2016 tarihinde sicilden terkin edildiği ve bu tarih itibariyle tüzel kişiliğinin sona erdiği anlaşılmıştır.
Açılan davada ise, tüzel kişiliği sona ermiş olan şirket hasım gösterilmiştir.Hukuk usulümüzde istisnai haller dışında dahili dava kurumu yer almadığından,davacının Ticaret Sicil Memurluğu ve Tasfiye Memurlarını hasım göstermek suretiyle ayrı bir dava açması gerekir.
Davacı vekili tarafından İstanbul 9 . Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/360 Esas sayılı dosyasında davalı şirketinin ihyasına dair davanın reddine karar verilmiş ve davacı vekili tarafından bu dosyada verilen red kararının ihyasına dair istinaf yoluna başvurmayacaklarını ve bu dosyada karar verilmesini talep etmiştir.
Diğer yandan Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.06.2007 tarih, 2007/10-358 Esas, 2007/337 Karar sayılı kararında da benimsendiği üzere; ticari şirketin tüzel kişiliği ticaret sicilinden silinmesi (terkini) ile sona erer. Tüzel kişiliğin sona ermesi için tasfiye işlemlerinin eksiksiz yapılmış olması gerekir. Şayet tasfiye işlemleri gerektiği gibi tamamlanmamış ve tasfiyesi gereken hususlar eksik bırakılmış ise, tüzel kişilik ticaret sicilinden silinse bile LTD ŞTİ’nin tüzel kişiliğinin sona erdiğinin kabulü olanaksızdır. Bu durumda, tüzel kişiliğin yeniden ihyasına gidilerek taraf teşkili sağlanmak suretiyle yargılamanın devamının sağlanması gerektiği bu kapsamda davacı vekiline süre verildiği ve açılan davanın reddine karar verildiği dolayısıyla davalının taraf ehliyeti olmadığından tüzel kişiliği sona eren davalı şirket hakkında açılmış bulunan bu davanın pasif husumet yönünden reddine, davacının takipte kötü niyetli olduğunun ispat edilmediğinden kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlere,
1-Davanın pasif husumet ehliyeti yokluğu sebebiyle USULDEN REDDİNE,
2-Davalı tarafın kötüniyet tazminatı talebinin koşulları oluşmadığından reddine,
3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 44,40TL harçtan peşin alınan 97,41 TL harcın mahsubu ile bakiye 53,01 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kararın niteliği gereği davacı üzerinde bırakılmasına ,
5-HMK’ nın 333. Maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının hükmün kesinleşmesinden itibaren ilgiliye iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren HMKnın 341. Ve 345. Maddeleri gereğince 2 haftalık yasal süre içinde Bursa Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.04/04/2019

Katip …
¸

Hakim …
¸

Güvenli elektronik imza ile onaylanmıştır.
Aslının aynı olduğu tasdik olunur.
Katip …
¸E-imzalıdır.