Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C. BURSA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
BURSA
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2016/123 Esas
KARAR NO : 2018/798
HAKİM : … …
KATİP : … …
DAVACI : … – Tepebaşı Şimal Sk. No:8 Beyoğlu/İstanbul
VEKİLİ : Av. … – Cevizli Mah.Zuhal Cad. No:46 Ritim İstanbul A3 Blok Kat 5 D.22 34844 Maltepe/ İstanbul
DAVALI : 1- … ELEKTİRK DAĞITIM A.Ş – Ulubatlı Hasan Bulvarı Stad Caddesi Merinos Kavşağı No:40 Osmangazi/ BURSA
VEKİLİ : Av. … – Ulubatlı Hasan Bulvarı Alp İş Merkezi No:101 Kat:7 Osmangazi/ BURSA
DAVALI : 2- … – Çırpan Mah. Uysal Sok No:40 Osmangazi/ BURSA
VEKİLİ : Av. … – Çırpan Mahallesi Uysal Sokak No:40/1 16050 Osmangazi/ BURSA
DAVA : Alacak (Vekalet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 01/02/2016
KARAR TARİHİ : 07/06/2018
KARAR YAZIM TARİHİ : 18/06/2018
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Vekalet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA VE SAVUNMA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Müvekkili şirketin Sütlüce Köyü Fener Ovası Gelibolu/Çanakkale adresinde bulunan tersanesinde 01.01.2007 ile 31.12.2012 tarihleri arası davalı …Ş.’den, 04.12.2014 tarihli Elektrik Enerjisi Satış Sözleşmesi ile 01.01.2015 yılından itibaren de davalı … … Elektrik Perakende Satış A.Ş.’den elektrik tedarik ettiğini ve davacı müvekkili şirket tarafından da tüm bedellerin ödendiğini, müvekkili şirketin Gelibolu’daki tersanesinde gemi inşa, tamir ve bakımı işi yaptığını ve bu nedenle de elektrik faturalarının oldukça yüksek olduğunu, Kayıp- kaçak enerji bedelleri ile bu bedellerin ilavesi ile fazla alınan TRT payı, KDV ve ayrı olarak iletim bedeli, dağıtım bedeli, sayaç okuma bedeli, perakende satış hizmetleri bedelinin müvekkili şirketten haksız tahsil edildiğini, Davalı şirketin dava konusu hizmetin TEKEL olarak satıcı konumunda olduğunu ve davacı müvekkilinin sözleşmeye müdahale etme şansının bulunmadığını, Elektrik enerjisinin nakli esnasında meydana gelen kaybın ve başka kişilerce çalınması suretiyle kullanılan elektrik bedellerinin, kurallara uyan abonelerden tahsil edilmesinin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığını, Elektrik kaybını önleme ve hırsızlıkları engelleme ve onları takip edip kaçak bedeli tahsil etme görevinin bizzat enerjinin sahibi bulunan davalı şirkete ait olduğunu iddia ederek; Müvekkili şirketten tahsil edilen kayıp-kaçak enerji bedelleri ile bu bedellerin ilavesi ile hesaplanmış olan TRT payı, KDV, İletim bedeli, dağıtım bedeli, sayaç okuma bedeli, perakende satış hizmetleri bedellerinin bilirkişi tarafından tam olarak hesaplanarak, müvekkili şirket tarafından davalıya yapılan ödeme tarihinden itibaren avans faizinden düşük olmamak üzere bankalarca uygulanan en yüksek mevduat faizi uygulanarak tahsilini talep ettiklerini ifade ederek; Davalı şirketin haksız ve hukuka aykırı olarak tahsil ettiği şimdilik 4.000,00 TL kayıp kaçak enerji bedelinin iadesine, bu bedellerin ilavesi ile fazladan hesaplanan ve tahsil edilen şimdilik 300,00 TL TRT payı ve şimdilik 300,00 TL KDV’nin iadesine, Yukarıdaki kalemlerden ayrı olarak şimdilik 100,00 TL iletim/iletim sistemi bedeli, şimdilik 100,00 TL dağıtım/dağıtım sistemi bedeli, şimdilik 100,00 TL sayaç okuma bedeli/şimdilik 100,00 TL perakende satış hizmetleri bedelinin iadesine, Davalı şirketlerin Yargıtay kararlarına rağmen halen tahsil etmeye devam etmesi nedeniyle, hüküm altına alınacak iade tutarına, davalı şirketlere yapılan ödemelerin ödeme tarihinden itibaren avans faizinden düşük olmamak üzere bankalarca uygulanan en yüksek mevduat faizi uygulanmasını, Davalı şirketlerin tahsilatı yaptığı dönemlerle ve yaptıkları tahsilatla sınırlı olarak sorumlu tutulmasını ve müvekkili davacı şirketten tahsil ettiği gecikme zammı ve faizlerinin iadesine, Yargılama giderleri ile ücreti vekâletin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı …. vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin 2012 yılında özelleştiğini, … AŞ ile müvekkili arasında yapılan 24.07.2006 tarihli işletme hakkı devir sözleşmesi gereğince söz konusu davada müvekkili firmanın sorumluluğunun bulunmasının hukuken mümkün olmadığını, özelleşme öncesi davacı talepleri yönüyle öncelikli olarak TEDAŞ Genel Müdürlüğü’nün, kurul kararlarının uygulanması doğrultusunda da EPDK’nın sorumlu olduğunu, Davanın açılış tarihi itibari ile zamanaşımına uğradığını, dava konusu alacak kalemlerinin, faturalarda ayrıntılı olarak belirtildiğini, tespit edilebilir ve belirlenebilir olduğunu, buna rağmen davacının belirsiz alacak davası ikame ettiğini, Abonelere elektrik temin etmeye yönelik hizmetlerin sunumu sırasında ortaya çıkan kayıp-kaçak bedelinin abonelere yansıtılmasında hukuka, meri mevzuata ve hakkaniyete aykırılığın olmadığını, müvekkili şirketin kayıp kaçak bedelini ve diğer bedelleri tahsil etmeme gibi bir inisiyatifinin bulunmadığını, Dava konusu fiyatlandırmanın tamamen mevzuata ve EPDK kararlarına uygun şekilde yerine getirildiğini, müvekkili şirketin mevcut ve kendisi açısından bağlayıcı olan yasal düzenlemeleri uygulamakta olduğunu, ihbar olunan müvekkilinin hiçbir sorumluluğunun bulunmadığını, EPDK’nın aldığı düzenleyici işlem olan kayıp – kacak bedelinin 2575 sayılı Danıştay Kanunu’nun 24/1 -c bendi kapsamında olduğunu ve bu davalarda görevli mahkeme ilk derece mahkemenin Danıştay olduğunu, Müvekkili şirketin alman TRT paylarını yine Türkiye Radyo-Televizyon Kurumuna intikal ettirdiğini, İfade ederek; davanın reddine, davanın EPDK, TRT ve TEDAŞ’a ihbar edilmesine, yargılama gideri ve vekâlet ücretinin davacı tarafa yükletilmesini karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … … Elektrik Perakende Satış A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; Kayıp kaçak bedelinin EPDK’nin genel düzenleyici işlemiyle belirlenmiş olduğundan bu konuda görevli mahkemenin Danıştay olduğunu, Danıştay’ın söz konusu bedellerin iptali talebiyle açılan davalarda yürütmeyi durdurma istemlerini reddettiğini ve şimdiye kadar iptal kararı vermediğini, Adli yargı yerlerinin işlemin iptali gerektiği yönünde idari yargı kararını beklemeksizin bir idari tasarruf üzerinde yerindelik denetimi yapmasının hukuka aykırı olacağını, Davacının, tedarikçisini seçme hakkına sahip olduğundan “davalı şirketin dava konusu hizmetin TEKEL olarak satıcı konumunda olması nedeniyle müvekkili gibi diğer tüm tüketicilerin sözleşmeye müdahale etme şansı bulunmadığı” şeklindeki beyanlarının gerçekleri yansıtmadığını, Yürüklükte ve geçerli olan bir idari işlemin uygulaması hakkında adli yargı makamlarınca dolaylı şekilde “yerindelik denetimi” yapılmasının hukuka uygun olmadığını, Davacının, müvekkilinden iadesini istediği bedelleri müşterilerine yansıtarak dolaylı biçimde zaten geri aldığını, davacının ödediği fatura içerisinde yer alan dava konusu bedellerin iadesi kabul edilirse lehine sebepsiz zenginleşme oluşacağını, Milyonlarca elektrik abonesinin yıllar boyu ödediği bedelleri bir seferde geri almasının önünü açacak bir kararın, mevzuatla belirlenen fiyat politikası üzerinden faturalandırma yapan elektrik şirketlerin ve dolayısıyla elektrik piyasasının iflasına yol açacağını, Yürürlükteki mevzuata uygun davranan müvekkili şirketin, yasal zorunluluk gereği tahsiline aracılık ettiği bedellerden sorumlu tutulmasının hukuken kabul edilemeyeceğini, dava konusu bedellerin tahsilinde hukuka aykırı herhangi bir durumun bulunmadığını, ifade ederek; davanın reddi ile yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davacının üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:
Dava dilekçesi, cevap dilekçeleri, cevaba cevap dilekçesi, ikinci cevap dilekçeleri, tarafların beyanı, faturalar, bilirkişi kök ve ek raporu, yazılan müzekkere cevapları.
Mahkememizce Ankara Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine talimat yazılarak, dosyanın elektrik piyasası konusunda uzman bir borçlar hukuku öğretim görevlisi, bir elektrik elektronik bölümü öğretim görevlisi ve bir SMMM’den oluşturulacak bilirkişi heyetine dosyanın tevdi ile bilirkişi heyetinden tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda rapor aldırılmasına karar verilmiş olmakla; 17/05/2017 havale tarihli talimat bilirkişi raporunda ” Dava dosyası üzerinde yapılan inceleme ve ayrıntıları yukarıda yer alan gerekçeler ışığında; 6446 sayılı Kanunda yapılan değişiklik uyarınca, davacının taleplerinin yerinde olmadığı, sonuç ve kanaatine varıldığı” belirtilmiştir.
Mahkememizce 04/07/2017 tarihli celsede, Bilirkişi raporundan 6719 sayılı kanunun 20. maddesi uyarınca kurumun düzenleyici işlemlerinin uygun olup olmadığına dair herhangi bir değerlendirmenin yapılmaksızın raporun tanzim edilmiş olduğu anlaşıldığından bu hususta değerlendirme yapmak üzere dosyada yeniden ek bilirkişi raporu aldırılmasına karar verilmiş olmakla, 30/03/2018 tarihli bilirkişi ek raporunda” 03/08/2017 tarihli ve 30143 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Bilirkişilik Yönetmeliği’nin 5/2 hükmüne göre ” Bilirkişi, raporunda çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hususlar dışında açıklama yapamaz; hukuki nitelendirme ve değerlendirmelerde bulunamaz”. Yine aynı hükmün 6. Fıkrasına göre “Çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren sorun açıkça belirtilmeden ve inceleme yaptırılacak konunun kapsamı ile sınırları açıkça gösterilmeden bilirkişi görevlendirilemez.” söz konusu Yönetmelik 90. Madde uyarınca yayımı tarihinde yürürlüğe girmiştir. Yönetmeliğin yukarıda verilen hükümleri göz önünde bulundurulduğunda, mahkeme tarafından verilen görev hukuki değerlendirmeyi gerektirecek niteliktedir. Hal böyle olunca bu konuda herhangi bir değerlendirme yapılamadığı” belirtilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE HUKUKİ SONUÇ:
Dava, elektrik faturalarında fazladan alınan paraların iadesi istemine ilişkindir.
Taraflara usulune uygun davetiye tebliğ edilerek taraf teşkili sağlanmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, elektrik faturalarına yansıtılan kayıp-kaçak, dağıtım, iletim, sayaç okuma ve perakende satış hizmet bedelinin alınıp alınamayacağı hususundadır.
Bilindiği üzere elektrik dağıtım şirketlerinin EPDK kurul kararları ve tebliğleri çerçevesinde, elektrik kullanan abonelerin faturalarına yansıtarak aldıkları, kayıp-kaçak, perakende satış hizmeti, iletim sistemi kullanım ve dağıtım bedellerinin elektrik enerjisi kullananlara (sanayi, ticarî ve mesken abonelerine) aktif tüketim bedeli dışında ek bir mâli yük ve külfet getirmektedir.
Bu bedellere yönelik Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun’nun 21/05/2014 gün, 2013/7-2454 Esas, 2014/679 Karar sayılı kararında; elektrik enerjisinin nakli esnasında meydana gelen kayıp ile kaçak kullanılan elektrik bedellerinin abonelerden tahsili yoluna gitmenin, hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmayacağı; öte yandan, nihai tüketici olan abonenin; kayıp-kaçak bedeli gibi dağıtım şirketi tarafından faturalara yansıtılan; dağıtım bedeli, perakende satış hizmeti bedeli ve iletim bedelinin hangi miktarda olduğunu apaçık denetleyebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödediğini bilmesi, eş söyleyişle şeffaf bir hukuk devletinin vazgeçilmez unsurları olduğu, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunca kanunun verdiği genel ve soyut yetkiye dayanarak çıkarılan yönetmelik, kurul kararları ve tebliğlerinin de, Elektrik Piyasası Kanununun temel amaçları ve ilkelerinden olan, şeffaflık ve düşük maliyetli enerji temini unsurlarını taşıdığının kabulünün mümkün olmadığı,gerekçeleriyle; kayıp-kaçak, dağıtım, iletim, sayaç okuma ve perakende satış hizmet bedelinin faturalara yansıtılamayacağına karar verilmiş ve ifade edilen bedellerin iadesine karar verilmiştir. Ancak 17/06/2016 tarihinde 6719 sayılı yasa ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanun’ a ilave edilen geçici 20 . madde ile “(1) Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır.” ve anılan yasanın 17. maddesinin 5. fıkrasına göre “a) (Değişik: 4/6/2016-6719/21 md.) Bağlantı tarifeleri: Bağlantı tarifeleri, ilgili bağlantıanlaşmasına dâhil edilecek olan bir dağıtım sistemine bağlantı için eşit taraflar arasında ayrımyapılmaması esasına dayalı fiyatları, hükümleri ve şartları içerir. Bağlantı tarifeleri, şebekeyatırım maliyetlerini kapsamaz; bağlantı yapan kişinin iç tesisatının dağıtım şebekesinebağlanması için inşa edilen bağlantı hattı kapsamında katlanılan masraflar ile sınırlıdır. Bağlantıhattının tüketici tarafından tesis edilmesi hâlinde, bağlantı hattı işletme ve bakım sorumluluğukarşılığı dağıtım şirketine devredilir, bu tüketicilerden bağlantı bedeli alınmaz.b) İletim tarifesi: TEİAŞ tarafından hazırlanacak olan iletim tarifesi; üretilen, ithal veyaihraç edilen elektrik enerjisinin iletim sistemi üzerinden naklinden yararlanan tüm kullanıcılara
eşit taraflar arasında ayrım gözetmeksizin uygulanacak fiyatları, hükümleri ve şartları içerir.TEİAŞ’ın yapacağı şebeke yatırımları ve iletim ek ücretleri iletim tarifesinde yer alır.
c) Toptan satış tarifesi: Kurumun belirleyeceği usul ve esaslar kapsamında, elektrik toptansatış fiyatları taraflarca serbestçe belirlenir. Dağıtım şirketlerinin teknik ve teknik olmayankayıpları ile genel aydınlatma kapsamında temin edeceği elektrik enerjisi ile tarifesi düzenlemeyetabi tüketicilere yapılacak elektrik enerjisi satışı için TETAŞ’tan tedarik edilecek elektrikenerjisinin toptan satış tarifesi TETAŞ’ın mali yükümlülüklerini yerine getirebilme kapasitesidikkate alınarak Kurul tarafından belirlenir.
ç) (Değişik: 4/6/2016-6719/21 md.) Dağıtım tarifeleri: Dağıtım şirketleri tarafından hazırlanacak olan dağıtım tarifeleri, elektrik enerjisinin dağıtım sistemi üzerinden naklinden yararlanan tüm gerçek ve tüzel kişilere eşit taraflar arasında ayrım gözetmeksizin uygulanacak hizmetlere ilişkin fiyatları, hükümleri ve şartları içerir. Dağıtım tarifeleri; dağıtım sistemi yatırım harcamaları, sistem işletim maliyeti, teknik ve teknik olmayan kayıp maliyeti, kesme-bağlama hizmet maliyeti, sayaç okuma maliyeti, reaktif enerji maliyeti gibi dağıtım faaliyetinin yürütülmesi kapsamındaki tüm maliyet ve hizmetleri karşılayacak bedellerden oluşur. Dağıtım şirketlerinin tarifelerine esas alınacak teknik ve teknik olmayan kayıplara ilişkin hedef oranlar bu kayıpları düşürmeyi teşvik edecek şekilde Kurul tarafından belirlenir. Kurulca belirlenen hedef oranlarını geçmemek kaydı ile teknik ve teknik olmayan kayıplara ilişkin maliyetler dağıtım tarifelerinde yer alır ve tüketicilere yansıtılır. Teknik ve teknik olmayan kayıplara ilişkin hedef oranlarının tespiti ve değiştirilmesi ile oluşacak maliyetin tarifelerde yer alması ve tüketicilere yansıtılmasına ilişkin usul ve esaslar Kurul
d) (Değişik: 4/6/2016-6719/21 md.) Perakende satış tarifeleri: Serbest tüketici niteliğini haiz olmayan tüketiciler için, eşit taraflar arasında ayrım gözetmeksizin uygulanacak fiyatları, hükümleri ve şartları içerir. Serbest tüketici niteliğini haiz olmayan tüketicilere uygulanacak perakende satış tarifeleri, görevli tedarik şirketi tarafından önerilir ve Kurul tarafından incelenerek onaylanır. Tedarik lisansı sahibi şirketin lisansında, elektrik enerjisi tüketim miktarlarına göre değişen tipte tarifelerin veya fiyat aralıklarının uygulanmasına ilişkin yükümlülükler yer alabilir ve buna ilişkin hususlar Kurul tarafından düzenlenir. Perakende satış tarifeleri, aktif enerji maliyeti, faturalama ve müşteri hizmetleri maliyeti, perakende satış hizmet maliyeti gibi perakende satış faaliyetinin yürütülmesi kapsamındaki tüm maliyet ve hizmetleri karşılayacak bedellerden oluşur.
e) Piyasa işletim tarifesi: EPİAŞ’ın faaliyetlerini sürdürmesi için gereken gelir ihtiyacının karşılanabilmesi ve mali sürdürülebilirlik esasına göre hazırlanır.
f) (Değişik: 4/6/2016-6719/21 md.) Son kaynak tedarik tarifesi: Serbest tüketici niteliğini haiz olduğu hâlde elektrik enerjisini, son kaynak tedarikçisi olarak yetkilendirilen tedarik lisansı sahibi şirket dışında bir tedarikçiden temin etmeyen tüketicilerin rekabetçi piyasaya geçmesini teşvik edecek ve son kaynak tedarikçisinin makul kâr etmesine imkân verecek düzeyde, yürürlükteki perakende satış tarifeleri ile piyasa fiyatları dikkate alınarak hazırlanır. Ancak, bu sınırlamalarla bağlı olmaksızın; Kurulca sosyal ve ekonomik durumlar gözetilerek belirlenecek bir miktarın altında elektrik enerjisi tüketen tüketiciler için ayrı tarife yapılabilir. Son kaynak tedarik yükümlülüğü kapsamında uygulanması öngörülen tarifeler tedarik lisansı sahiplerince ayrıca teklif edilir. Son kaynak tedarik tarifesi, aktif enerji maliyeti, faturalama ve müşteri hizmetleri maliyeti, perakende satış hizmet maliyeti gibi son kaynak tedariği kapsamındaki tüm maliyet ve hizmetleri karşılayacak bedellerden oluşur.”Elektrik Piyasası Düzenleme Kurulu tarafına yetki verildiği ve bu bedellerin Elektrik Şirketleri tarafından faturalara yansıtılabileceği düzenlenmiştir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 2016/602 Esas ve 2017/507 Karar sayılı Kararı ve müstakar kararlarında “Ne var ki, uyuşmazlığın temyiz yolu ile Dairemize geldiği aşamada 17.06.2016 Tarih 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren (geçmişe etkili) 6719 sayılı kanunun 21. maddesi ile 6446 Sayılı kanunun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bend ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.” hükmü getirilerek Tüketici Hakem Heyetlerinin ve Mahkemelerin bu konularda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri sadece bu dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin Kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmış, bu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde EPDK’nun Kanundaki yetkileri genişletilerek, yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir.
Yine, 6719 sayılı kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen;
Geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmünü, Geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir.
Hal böyle olunca, karar tarihinden sonra yürürlüğe girmiş bulunan bu yasa değişikliklerinin, yürürlük tarihi öncesi dönemde geçerli olan EPDK kararlarına dayanılarak alınmış olan ve dava konusu yapılan kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılan ve halen devam eden davalarda da geçmişe etkili olacak şekilde (bu yasa değişikliği öncesinde açılan ve halen görülmekte olan davalar da) uygulanması gereken hükümler içerdiğinden, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 17., geçici 19. ile 20. maddelerinin, somut olaya etkisinin bulunup bulunmadığının yerel mahkemece tartışılıp değerlendirildikten sonra sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekmektedir. ” 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunun 17,geçici 19 ve 20. Maddesinin somut olaya etkisinin değerlendirilmesi vurgulanmıştır.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 2016/11758 Esas ve 2016/1570 Karar sayılı İlamında, da Tüketici Hakem Heyetine başvuru üzerine açılan hakem heyetinin iptali davalarında da aynı şekilde 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunun 17,geçici 19 ve 20. Maddesinin somut olaya etkisinin değerlendirilmesi vurgulanmıştır.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesi’ nin 2016/12 Esas ve 2016/12 Karar sayılı İlamında, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunun geçici 20. Maddesi gereğince davanın konusuz kaldığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına ve yargılama giderlerinin davanın açıldığı tarihte davacı haklı olduğundan davalı aleyhine hükmedilmesine dair karar verildiği anlaşılmıştır.
Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 2017/43 Esas ve 2017/42 Karar sayılı kararında da, yasanın herkesi bağlayıcı ve emredici nitelikte olması karşısında kazanılmış hak kavramından bahsedilmesinin mümkün bulunmadığı, Anayasa Mahkemesinde bulunan dava açısından gerek aykırılığı eldeki dava nedeniyle götürülmediği ve gerekse bekleme süresinin de esasen geçmiş bulunması nedeniyle bekletici mesele yapılmamasının yerinde olduğunu ve davacı aleyhine vekalet ücretine hükmedilmemesi gerektiği vurgulanmıştır.
Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 2017/242Esas ve 2017/240 Karar sayılı kararda” Dairemizce tarafların aleyhinde yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesi hakkaniyet kuralları ile bağdaşmayacağından, davacının vekalet ve yargılama gideri talebinin reddine” tarafların aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesinin hakkaniyet kurallarına aykırı olduğunu vurgulamıştır.
Erzurum Bölge Adliye Mahkemesinin 3. Hukuk Dairesinin 2017/201 Esas ve 2017/164 Karar sayılı Kararda “ Bu durumda, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren 6719 sayılı yeni yasa nedeniyle davanın konusuz kaldığı anlaşıldığından, mahkemece; “Karar verilmesine yer olmadığına” ilişkin hüküm kurulması gerekirken, “Davanın reddine” ilişkin karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Dava açıldığı tarih itibariyle haklılık durumunun değerlendirilmesi gerektiğine dair mahkeme gerekçesi yerinde bulunmuştur. Bununla birlikte, dava tarihi itibariyle değerlendirme yapıldığında, davacı lehine vekalet ücreti ile yargılama giderlerine hükmedilmesi gerekirken bu yöne dikkat edilmemiş olması doğru görülmemişse de, anılan hususun kamu düzenine ilişkin bulunmaması ve istinaf sebepleriyle bağlılık kuralı gözetilerek, davacı vekilinin istinaf itirazlarıyla sınırlı olarak inceleme yapıldığından bu husus sadece eleştirilmekle yetinilmiştir.
Yukarıda belirtilen ve yerinde bulunan husus ise duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte olup, bu nedenle 6100 S. HMK 353/1-b.2. maddesi uyarınca mahkeme kararının yalnızca “davanın reddi” ne dair hüküm fıkrasının ilk fıkrası kaldırılıp, yerine “davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına” şeklinde hüküm tesisi ile düzeltilerek ve diğer hususlar taleple bağlı kalınarak aynen muhafaza edilerek aşağıdaki gibi yeniden hüküm tesis edilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM:
2- Hükmün sadece 1.bendi düzeltilerek ve diğer hüküm fıkraları aynen muhafaza edilerek yeniden hüküm tesisiyle;
a-“DAVANIN KONUSUZ KALMASI NEDENİYLE DAVANIN ESASI HAKKINDA HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
b-Alınması gereken 31,40.-TL karar ve ilam harcının, peşin alınan 170,78.-TL’den mahsubu ile bakiye 139,38.-TL fazla harcın kararın kesinleşmesinden sonra talep halinde davacıya iadesine;
c-Dava konusu taleplerin (anılan kanun değişikliği öncesinde) istenebilir nitelikte olmasına karşın, davanın açılmasından sonra yapılan kanun değişikliği ile istenmesi mümkün olmadığından, davanın açıldığı tarih itibarıyla haklılık durumu ve davadan sonra yapılan ve yürürlüğe giren kanun değişikliği karşısında, taraflarca yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
d-Davanın açılmasına davacının sebebiyet vermediği anlaşıldığından, takdiren davacı ve davalı lehine vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına;
e-Davacı tarafından yatırılan ve arta kalan gider avansının, kararın tebliğe çıkartılmasından sonra talep halinde davacıya iadesine “ davanın konusuz kalmasına karar verilmesi ve yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmemiştir.
O halde davanın konusuz kalma hallerinin irdelenmesi ve somut olayda olduğu gibi yeni bir kanun hükmü yürürlüğe girdiğinde davanın konusuz kalıp kalmayacağının incelenmesi zorunludur.
Bu konuya dair Yargıtay Hukuk Daireleri ve Hukuk Genel Kurulunun Kararlarında,
Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 2010/11960 Esass ve 2010/12587 Karar sayılı İlamında “Ancak, her dava açıldığı tarihteki koşullara tabidir.
Mahkemece, 28.11.1997 tarih, 5/3 Sayılı İnançları Birleştirme Kararı uyarınca belirlenen kıyı kenar çizgisine göre taşınmazın tamamının 3621 Sayılı Yasanın 4.maddesinde tarifi yapılan kıyıda kaldığı görülmektedir.O halde, bu belirlemeye göre davacı Hazinenin dava tarihi itibariyle davasında haklı olduğu sabittir.Ne varki, sonradan yürürlüğe giren yasa uyarınca davanın reddine karar verilmiş olması, davalıların yargılama giderleri ile bu giderlerden sayılan avukatlık ücretinden sorumlu tutulmamasını gerektirmez.
Hal böyle olunca, yargılama giderleri ile davada vekil ile temsil edilen davacı yararına avukatlık ücretinin takdir ve tayin edilerek davalıların sorumlu tutulması gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.” sonradan yürürlüğe giren yasa uyarınca davanın reddine dahi karar verilse davalıların yargılama giderleri ve avukatlık ücretinden sorumlu tutumasına karar verilmesi belirtmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2013/10-1350 Esas ve 2013/1740 Karar sayılı Kararı, yine 2013/10-1860 Esas ve 2015/1451 Karar sayılı Kararında “Dava açıldıktan sonra ortaya çıkan bir olay nedeniyle artık dava konusu edilen talep hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesine gerek ya da neden kalmıyorsa, burada davanın konusuz kalmasından söz edilebilir. Böyle bir durum söz konusu olduğunda mahkemenin yargılamaya devam etmesine gerek yoktur. Bu durumda mahkemenin bir tespit hükmü niteliğinde olmak üzere esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermesi gerekir. Dava konusu hakkın davacıya ödenmesi, verilmesi ya da müdahalenin kaldırılması, davacı ve davalı sıfatının birleşmesi, yeni çıkan bir kanun ya da Anayasa Mahkemesi kararı ile ya da kişiye sıkı sıkıya bağlı ve mirasçılara geçmeyen bir hakka ilişkin davalarda taraflardan birinin ölümü gibi nedenlerle dava konusuz kalabilir. ” konusuz kalma hallerinin sayıldığı ve yeni bir çıkan kanun durumunda dava hakkında konusuz kalmaya karar vermesi gerektiği vurgulanmıştır.
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi tarafından 2015/2478 Esas ve 2016/3518 Karar sayılı İlamında, ” somut olayda; dava açıldıktan sonra ancak karar tarihinden önce 19/4/2012 tarihli ve 6292 sayılı “Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi İle Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun” 26/04/2012 tarihli ve 28275 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe girmiştir. 6292 sayılı Kanunla 17/10/1983 tarihli ve 2924 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkında Kanun ile 16/2/1995 tarihli ve 4070 sayılı Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun yürürlükten kaldırılmış, 6831 sayılı Kanunun bazı maddelerinde de değişiklikler yapılmış, bu cümleden olarak, diğer bir çok hükmün yanı sıra, 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi gereğince Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan alanlara ilişkin tapu kaydına konulan şerhlerin silinmesi, bu alanlar için Hazine tarafından dava açılmaması, açılan davalardan vazgeçilmesi ya da davaların durdurulması, tapusunun iptaline karar verilen taşınmazların tekrar tapu sahibine iadesi gibi konular düzenlenmiştir. Anılan kanun ile davacının taşınmaz üzerindeki tasarruf hakkını kısıtlayan 6831 sayılı Kanunun 2/B madde şerhinin re’sen silinmesi ve tapuda gerçek kişiler adına kayıtlı olan taşınmazlara yönelik olarak Hazine tarafından 2/A veya 2/B madde iddiasıyla dava açılamayacağı veya açılmış ise vazgeçileceği yönünde emredici hüküm ihdas edilmiştir. Bu durum karşısında davacının açtığı davanın konusuz kaldığının kabulü gerekir. Konusuz kalan dava hakkında verilecek karar ise “karar verilmesine yer olmadığına” şeklinde olmalıdır. Bu sebeple, davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi, yargılama gideri ve vekâlet ücreti yönünden de 6100 sayılı Kanunun 331. maddesindeki düzenleme gereğince yapılacak değerlendirme sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmediğinden hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.” HGK’ nun 2013/10-1860 Esas ve 2015/1451 sayılı kararına atfen davadan sonra ancak karardan önce 6292 sayılı yasanın yürürlüğe girdiğinden konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesini ve yargılama gideri yönünden HMK’ nın 331. Maddesinin uygulanması gerektiğinden bozma kararı verilmiştir.
Diğer yandan 6100 sayılı HMK’ nın 331. Maddesine göre :Davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkim, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmeder.
O halde toplanan deliller, yukarıdaki yasal düzenlemeler ve Yargıtay İçtihatlarındaki açıklamalar ışığında somut olayda, davacının kullandığı elektrik aboneliğinden faturalara yansıtılan kayıp-kaçak, dağıtım, iletim, sayaç okuma ve perakende satış hizmet bedelinin davanın açıldığı tarihten sonra yürürlüğe giren 6446 sayılı Yasanın 17, geçici 19 ve 20. Maddelerinin geçmişe etkili olarak açılmış davalarda da uygulanacağından ve yeni çıkan yasa ile hakkın konusuz kaldığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir. Yargılama giderleri yönünden ise gerekçeli kanaat verici 25/04/2017 tarihli bilirkişi raporu, dosyadaki faturalar ile davacının dava açmakta haklı olduğu anlaşılmakla yargılama giderleri yönünden haklılık durumu dikkate alınarak davalı aleyhine hükmedilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlere,
1-Davanın konusuz kaldığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 35,90 TL nispi karar ve ilam harcının peşin alınan 85,39 TL’den mahsubu ile 49,49 TL fazla harcın karar kesinleştiğince talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan 35,90 TL karar ve ilam harcı ve 1500,00 TL bilirkişi gideri, talimat, tebligat ve müzekkere bedeli 197,00 TL olmak üzere toplam yargılama gideri olarak 1.732,90 TL’nin dava açılırken davacının haklı olduğu anlaşıldığından davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.’ne ve HMK’ nın 331. Maddesine göre davacının dava açmakta haklı olduğu dikkate alınarak belirlenen 2.180,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-HMK’ nın 333. Maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının hükmün kesinleşmesinden sonra ilgilisine iadesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren HMKnın 341. Ve 345. Maddeleri gereğince 2 haftalık yasal süre içinde Bursa Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.07/06/2018
Katip …
¸e-imzalıdır
Hakim …
¸e-imzalıdır
Güvenli elektronik imza ile onaylanmıştır.
Aslının aynı olduğu tasdik olunur.
Katip …
¸E-imzalıdır.