Emsal Mahkeme Kararı Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/590 E. 2021/730 K. 22.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BURSA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2014/590 Esas – 2021/730
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
BURSA
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2014/590
KARAR NO : 2021/730

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …

DAVACI : … TİCARET VE TAAHHÜT A.Ş. –
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : … İLE PETROL TAŞIMA ANONİM ŞİRKETİ –
VEKİLİ : Av. …
DAVA : İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/09/2014
KARAR TARİHİ : 22/09/2021
YAZIM TARİHİ :21/10/2021
Mahkememizde görülmekte olan İstirdat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili Bursagaz’ın, 4646 saylı Doğalgaz Piyasası Kanunu gereğince, EPDK’dan, 18.09.2003 tarih ve DAG/211-13/030 no.lu Dağıtım Lisansını aldığını; bu lisans ile müvekkili Bursagaz’ın, 30 yıl süreyle Bursa Büyükşehir Belediyesi mücavir alan sınırları içinde kalan dağıtım bölgesinde ilgili mevzuat hükümleri gereğince doğalgaz tesislerini kurma, işletme ve/veya satışını yapma hususlarında yetkilendirildiğini, bu amaç doğrultusunda müvekkili Bursagaz’ın, sorumluluk bölgesi içinde istisna getirilmeksizin tüm abone ve serbest tüketicilere doğal gazı ulaştırmak için gerekli yatırımları yapmak ve daha önce yapılmış olanları devralmak suretiyle bir dağıtım şebekesi oluşturmakla yükümlü olduğunu; davalı Botaş’ın, mevzuat gereği, serbest tüketicilere gaz satması halinde, EPDK tarafından belirtilen taşıma tarifesi üzerinden hesaplanacak taşıma bedelini dağıtım lisansına sahip şirketlere ödemek suretiyle, bu şirketlere ait dağıtım şebekesini kullanabildiğini,davalı Botaş’ın bu kapsamda Bursagaz’a ait dağıtım şebekesini kullanarak özel tüketicilere gaz sattığını, karşılığında EPDK tarafından belirlenen tarifeye göre hesaplanan taşıma bedelini müvekkili Bursagaz’a ödediğini, bu çerçevede her iki taraf arasında zımni bir sözleşme ilişkisi kurulmuş olduğunu; Bursagaz için özelleştirilmesine ilişkin ihale ilanından sonra EPDK kurul kararları ile taşıma bedellerinin belirlendiğini, bunun üzerine müvekkili şirket tarafından 2007 yılı tarifesini belirleyen 12.12.2006 tarih ve 1008 sayılı Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu Kararının taşıma tarifesine ilişkin 1/B-a ve 3/c maddelerinin Bursagaz ile ilgili kısmının iptali istemiyle Danıştay 13.Dairesi’nde dava açtığını ve Danıştay 13.Dairesi’nin 03.12.2008 T. ve 2007/2761 E., 2008/7617 K. sayılı Kararı ile taşıma tarifesine ilişkin 1/B-a ve 3/c maddelerinin Bursagaz ile ilgili kısmının iptaline karar verilmiş olduğunu, iptal kararı üzerine EPDK tarafından alınan 15.11.2011 tarih ve 3548 sayılı kararla yürürlükte olan bir önceki 27.01.2004 tarih ve 291 sayılı Kurul Kararına dönüldüğünü; bu durumda 2007 yılı Ocak-Eylül dönemi için taşıma bedeli farkı olan KDV dahil 16.983.731,62 TL için Botaş’a fatura gönderildiğini ve Botaş’ın bu tutarı 01.06.2012 tarihinde ihtirazi kayıt ile ödediğini, Botaş’ın ihtirazi kayıt ile ödediği bu tutarı herhangi bir zarara uğramadan faizi ile kendi müşterilerinden tahsil ettiğini,Botaş tarafından 15.11.2011 tarih ve 3548 sayılı Kurul Kararının iptali istemiyle Danıştay 13.Dairesi’nde dava açıldığını ve yürütmenin durudurulması talebinde bulunulduğunu, yürütmeyi durdurma talebinin reddedildiğini ancak itiraz üzerine dava konusu işlemin yürütmesinin durdurulmasına karar verildiğini,bunun üzerine Botaş’ın, müvekkili şirkete ihtirazi kayıtla ödediği KDV dahil 16.983.731,62 TL’nin iadesini talep ettiğini, ayrıca daha önce bu miktarı OSB’lerden tecil faizi ile almasına karşın, müvekkili şirketten bu anaparaya ek olarak 5.873.291,42 TL gecikme zammı talep ettiğini ve bu tutarın müvekkili tarafından ihtirazi kayıtla ödendiğini, uyuşmazlığın, müvekkili şirketin iade ettiği bedeller için faiz ödemesi gerekip gerekmediği noktasında toplandığını, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iyiniyetli zenginleşenin elinde kalanı iade ile yükümlü olduğunu, faizin başlangıç tarihinin hatalı belirlendiğini, davalı Botaş’ın Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanuna göre gecikme zammı adı altında 01.06.2012 tarihinden 19.02.2014 tarihine kadar 5.873.291,42 TL daha sonra 19.02.2014 tarihinden 28.02.2014 tarihine kadar 56.114,25 TL ilave gecikme zammı olmak üzere toplam 5.929.405,67 TL gecikme faizi talep ettiğini; bu miktarların 25.02.2014 tarihinde ve 5.3.2014 tarihinde müvekkili Bursagaz tarafından ihtirazi kayıtla ödendiğini; temerrüt faizinin ancak borçlunun temerrüt içinde bulunduğu zaman dilimi için talep edilebileceğini; kaldı ki hesaplama yapılsa dahi 17.06.2013 tarihinden itibaren yapılması gerektiğini; Botaş ödemiş olduğu meblağı müşterilerinden tahsil ettiği için herhangi bir zararının söz konusu olmadığını; Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun’un da uyuşmazlık konusu olaya uygulanamayacağını; bu nedenle müvekkilinin ödediği 5.929.405,67 TL tutarındaki faizin istemekte haklı olduğunu belirterek, ödeme tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; 4646 sayılı Doğal Gaz Piyasası Kanunu’nun 12/g maddesinde Botaş’ın doğalgaz alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanacağının açıkca düzenlenmiş olduğunu; görevsizlik ve yetkisizlik itirazında bulunduklarını; esasa ilişkin olarak davacı şirketin iddiasının aksine, müvekkilinin ödediği meblağı kullanamamaktan ve faiz gelirinden yoksun kaldığını; davacının iddiasının aksine müvekkilinin ödediği bedeli müşterilerinden derhal tahsil edemediğini, müşterilerin taksitlendirme taleplerinin teminat alınarak ve fatura bedeline tecil faizi uygulanarak kabul edildiğini, davacının zımni sözleşme ilişkisinden bahsettiğini, bu nedenle sebepsiz zenginleşme hükümlerinin uygulanamayacağını; bir an için sebepsiz zenginleşme hükümlerinin uygulanacağı kabul edilse bile, bunun davacının anladığından farklı bir anlama geldiğini; sebepsiz zenginleşenin iade borcu bakımından temerrüde düşürülmesine gerek olmadığını, denkleştirici adalet ilkesi gereği gerçek bir geri vermenin söz konusu olması gerektiğini, davacının avans faizi talep ederken, kendisinin 2 yıl boyunca elinde tuttuğu meblağa faiz talep edilmesine itiraz etmesinin samimiyetten ve hakkaniyetten uzak olduğunu |ileri sürerek, davanın öncelikle görevsizlik ve yetkisizlik nedeniyle, bu taleplerinin reddi halinde esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
KANITLAR:
Dosyadaki bilgi ve belgeler, bilirkişi raporları,
KANITLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME:
Dava; EPDK kararları gereğince belirlenen Doğalgaz taşıma ve dağıtım bedelinin davalı tarafından davacı şirkete ihtirazi kayıt ile ödenmesinden sonra EPDK tarafından belirlenen tarifenin yürütmesinin Danıştay tarafından durdurulması üzerine davalının ödemeyi 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre işlemiş faiziyle birlikte geri talep etmesi üzerine davacı tarafından ihtirazi kayıt ile ödenmesi sonucunda davacının 6183 sayılı kanuna göre belirlenmiş gecikme faizinin davalıdan istirdatına yöneliktir.
Davalı taraf ; 4646 sayılı Kanun 12/g maddesinde “Botaş’ın doğalgaz alacaklarından dolayı 6183 sayılı Kanunun uygulanacağı” belirlenmiştir. Mevcut dava taşıma bedelinin işlemiş faizine yöneliktir. EPDK tarifesinden kaynaklı alacak davalarına adli yargıda bakıldığından asıl alacağın ferisi olan işlemiş faiz ile ilgili çekişmeye de adli yargıda bakılması gerektiğini belirterek, yargı yolu itirazında bulunmuş ise de; davanın; EPDK kararları gereği ödenen ve geri iade edilen dağıtım bedelinin işlemiş faizinin istirdatına ilişkin olması nedeniyle EPDK kararlarından kaynaklı özel hukuk ilişkisine dayalı alacak (istirdat) olması nedeniyle davaya bakmaya Adli Yargının görevli olması sebebiyle davanın yargı yoluna ilişkin göreve yapmış olduğu itirazının reddine karar verilmiştir.
HMK. 10.md. gereğince sözleşmenin ifa yeri mahkemelerinin yetkili olmasından dolayı mevzuattan kaynaklı taşıma ilişkisinin Bursa ilinde olması nedeniyle davalının mahkememizin yetkisine yapmış olduğu itirazı ile davalı davanın enerji piyasası mevzuatından kaynaklı yasal sözleşmeden doğması nedeniyle 10 yıllık zamanaşımına tabii olmasından dolayı davalının zamanaşımı itirazının reddine karar verilmiştir.
Davacı taraf, Danıştay 13.Hukuk Dairesinin 2012/690 E. Sayılı dosyasında dava açıldığını, davanın sonuçlanmadığı belirterek davanın sonucunun beklenmesi talep edilmiş, mahkememizce Danıştay 13.Hukuk Dairesinin 2012/690 E. Sayılı dosyasının sonucu beklenilmiştir.
Danıştay 13. Hukuk Dairesinin 17/05/20216 tarih ve 2012/690-2016/1758 E/ K sayılı kararında; “…dava konusu işlem, Kurul’un 1 2.12.2006 tarih ve 1008 sayılı kararının Bursa Şehiriçi Doğal Gaz Ticaret ve Taahhüt A.Ş. ile Eskişehir Doğal Gaz Dağıtım A.Ş.’nin uygulayacağı taşıma bedeline ilişkin kısımlarının Dairemizin 03.12.2008 tarihli ve E:2007/2761, K:2008/7617 sayılı, 24.03.2009 tarihli ve E:2007/2242, K:2009/3359 sayılı kararlarıyla iptal edilmiş olması nedeniyle, anılan yargı kararlarının gereğinin yerine getirilmesi amacıyla tesis edildiği, anılan kararlar, taşıma bedelinin hangi teknik ve objektif ölçütlere göre saptandığının ortaya konulmadığı, bedel tespitinin nasıl yapıldığının açıklanmadığı gerekçesine dayanmaktadır. Bu kararların gereğinin yerine getirilmesi için taşıma bedelinin, idarece önceden saptanacak teknik ve objektif kriterlere göre belirlenmesi, belirlenecek kriterlerin gerekçesinin idari yargı denetimini olanaklı kılacak şekilde ortaya konulabilmesi gerekmektedir. Uyuşmazlık konusu olayda ise, yargı kararlarının gereğini yerine getirmek için, kararların gerekçesinde vurgulanan teknik ve objektif kriterler belirlenerek bu kriterlere uygun yeni bir taşıma bedeli hesaplanması yerine, yargı kararlarıyla iptal edilmiş olan kararlardan önce yürürlükte olan Kurul kararının geleceğe dönük olarak uygulanması yolundaki dava konusu işlem tesis edilmiştir. Böylece yine, taşıma bedeli herhangi bir kritere dayanmadan saptanmış olmaktadır. Bu itibarla, yargı kararlarının gereğinin, bu kararların gerekçelerine uygun olarak yerine getirilmediği anlaşıldığından dava konusu işlemde hukuka uygunluk görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle; 15.12.2011 tarih ve 3548 sayılı Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu kararının iptaline… ” karar verildiği, anılan kararın onandığı, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 11.04.2018 tarih, 2016/4381 E. ve 2018/1647K. Sayılı kararın onandığı, karar düzeltme isteminin ise Danıştay idari Dava Daireleri Kurulunun 01.07.2019 tarih ve 2018/4692-2019/3398 E/K sayılı ilamı reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Ankara Nöb.Asl.Tic.Mah.talimat yazılarak dosyanın enerji piyasası konusunda uzman bir Borçlar Hukuk öğretim görevlisi , enerji piyasası konusunda uzman bir Makine mühendisi bölümü öğretim görevlisi, SMMM bilirkişi talimat mahkemesince resen seçilerek, dosyanın bilirkişi kuruluna tevdii edilerek, tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda rapor aldırılmasına karar verilmiştir.
Ankara 6.Asl.Tic.Mah 2019/280 Tal.sayılı dosyasında Borçlar Hukuku Öğr.Üyesi Prf.Dr.Arif Kocaman, Muhasebe finans konusunda öğretim üyesi Prf.Dr. Suphi Aslanoğlu , Makine Yüksek Mühendisi Hamdi Altuğ Erbil tarafından düzenlenen 13/05/2020 havale tarihli bilirkişi kurulu raporunda; Denkleştirici adalet” ilkesi gereği, sebepsiz zenginleşme sonucu malvarlığı azalan kimsenin durumunun zenginleşme öncesi duruma getirilmesi gerektiği, bu açıdan değerlendirildiğinde faiz talep edilmesinin mümkün olduğu; davalı Botaş’ın ödediği bedeli müşterilerine yansıttığı yolundaki davacı iddiası bakımından, bu bakımdan sağlanan menfaatlerin de hesaplanan tazminat miktarından düşülmesi gerektiği; davalı Botaş’ın davacıdan gecikme zammı, yani temerrüt faizi tahsil ettiği, ancak bunun için iyiniyetli davacının temerrüde düşürülmesi gerektiği, ihtilafın niteliği itibariyle 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Hakkındaki Kanun Hükümleri’nin uygulanıp uygulanamayacağı hususu ile hukuki konularda nihai takdir ve değerlendirmenin mahkemeye ait olacağı sonuç ve kanaatinin bildirildiği görülmüştür.
Dosyanın talimat yolu ile önceki bilirkişilere tevdi ile bilirkişilerden tarafların rapora itirazları doğrultusunda ve özellikle davacı vekilinin, davalı Botaş’ın ödediği bedeli müşterilerine yansıttığı yolundaki iddiasının davalı Botaş merkezinde inceleme yetkisi de verilmek suretiyle inceleme yapılarak ek rapor düzenlenmesi istenilmiştir.
Ankara 6.Asl.Tic.Mah 2020/ 197 Tal.sayılı dosyasında bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen 17/03/2021 tarihli ek bilirkişi kurulu raporunda ise; iki ticari işletme arasında geçekleşen ve ihtirazi kayıt ile ödenen meblağların gecikme zammı (faizi) ile tahsili, ticari hayatın doğal akışı gereği olup, gecikme zammının hesaplanması, geçerli reel piyasa ticari faizi, işletmenin TL ve/veya döviz cinsi sermaye hareketleri ve olası kayıpları paralelinde, mevcut piyasa kuralları, kanun ve yönetmelikler ile belirleneceği; bu gecikme zammının (faizinin) sebepsiz zenginleşmeye sebep olup olmayacağının tesbitinde ise, belirlenen gecikme zammının (faizinin) tutarının, bu esaslara uygunluğunun temel faktör olacağı, davalı Botaş konu gecikme zammını, kendi müşterilerinden tahsil etmiş olsa bile, bu miktarın davacı Bursagaz’a ödenmesi (konu gecikme zammı meblağından mahsup edilmesi); davalı Botaş’ın müşterilerinin dolaylı ve sebepsiz olarak davacı Bursagaz’a para transferi yapması anlamına geleceği ki bu müşterilerin Bursagaza’a ödeme yapmış veya yapacak olmaları için dosya kapsamında herhangi bir neden bulunamadığı; bu durumda, Botaş’ın olası bu tahsilatları (eğer var ise) müşterilerine geri ödemesinin ticari etik açısından uygun olacağı görüşü ile gecikme zammı (faizi) talep edilmesinin mümkün olduğu, hukuki konulardaki nihai takdir ve değerlendirmenin sayın Mahkemeye ait olduğunun bildirildiği görülmüştür.
Davalı tarafça sunulan … tarafından hazırlanan uzman görüşünde, dava konusu uyuşmazlığın gecikme zammının hukuki niteliğine ilişkin olduğunu,davacının sunduğu hukuki mütalaa da gecikme zammının temerrüt faizi olarak değerlendirilmesi nedeniyle yanlış sonuca ulaşıldığını,gecikme zammının faiz olmadığını,gecikme zammının talep edilebilmesi için ihtar çekilmesi zorunluluğunun olmadığını,davacının iyi niyetli olması onun basiretli tacir gibi hareket etme yükümlülüğünü kaldırmaycağını,davacının sebepsiz zenginleşmesine neden olan iptal davasının davacı tarafından açıldığı ve iptal davasının geçmişe etkili olarak sonuç doğurduğu ve davacıyı geçmişe etkili olarak sebepsiz zenginleşmiş pozisyonuna soktuğu,bu durumda davacının geçmişe etkili olarak sebepsiz zenginleştiğini bilmediğini veya bilmesi gerekmediğini ileri süremeyeceğini,davacı tüzel kişinin sebepsiz zenginleşme kötü niyetli olduğunun kabul edilmesi gerektiği ve davacının ihtarsız temerrüde düşeceğinin kabul edilmesi gerektiğini,para alacaklarında faizin medeni semere olduğu kabul edilerek iadesi gerektiği görüşünü bildirmiştir.
O halde toplanan delillerden somut olayda, davacı tarafından davalıdan tahsil edilip, daha sonra ihtirazi kayıtla davalıya iade edilen taşıma bedelinin, faizinin istirdadı talep edilmiştir.
Taraflar arasındaki hukuki ilişkinin nitelendirilmesi yönünden, tarafların edimlerinin incelenmesi gerekir.
Davacı Bursagaz’ın, 4646 saylı Doğalgaz Piyasası Kanunu gereğince, EPDK’dan, 18.09.2003 tarih ve DAG/211-13/030 no.lu aldığı Dağıtım Lisansı ile 30 yıl süreyle Bursa Büyükşehir Belediyesi mücavir alan sınırları içinde kalan dağıtım bölgesinde ilgili mevzuat hükümleri gereğince doğalgaz tesislerini kurma, işletme ve/veya satışını yapma hususlarında yetkilendirildiğini, bu amaç doğrultusunda müvekkili Bursagaz’ın, sorumluluk bölgesi içinde istisna getirilmeksizin tüm abone ve serbest tüketicilere doğal gazı ulaştırmak için gerekli yatırımları yapmak ve daha önce yapılmış olanları devralmak suretiyle bir dağıtım şebekesi oluşturmak, davalı Botaş’ın, ise Bursagaz’a ait dağıtım şebekesini kullanarak özel tüketicilere gaz sattığını, karşılığında EPDK tarafından belirlenen tarifeye göre hesaplanan taşıma bedelini Bursagaz’a ödediği sabittir.
Bu edimler incelendiğinde, taraflar arasında davacıya ait dağıtım şebekesinin kullanılması ve davalının kullanım bedelinin ödenmesine dair sözleşme ilişkisinin varlığı sabittir. Bu sözleşme ilişkisinde bedel EPDK tarifelerine göre belirlenmiştir.
Diğer yandan TBK’nın sebepsiz zenginleşmeye ilişkin, 77 vd. maddelerindeki düzenlemelere göre, sebepsiz zenginleşme; geçerli olmayan veya gerçekleşmemiş ya da varlığı sona ermiş bir nedene ya da borçlu olunmayan şeyin hataen verilmesine dayalı olarak gerçekleşebilir. Sebepsiz zenginleşme bunlardan hangisi yoluyla gerçekleşmiş olursa olsun, sebepsiz zenginleşen, aleyhine zenginleştiği tarafa karşı, geri verme borcu altındadır.
Hukuki işlemin borç doğurmasının nedeni irade açıklamasıdır. Sebepsiz zenginleşmenin borç doğurmasının nedeni kişinin iradesi dışında malvarlığında bir eksilmenin meydana gelmesidir. Bunun sonucu olarak, taraflar arasında malvarlıkları arasındaki değişim bir sözleşmeye, tarafların açıkladıkları iradeye dayanırsa, sebepsizlikten ve sebepsiz zenginleşmeden sözedilemez.
Hukuki işlemlerden ve bunun en yaygın türü olan sözleşmeden doğan borçlarda, borçlunun borcunu anlaşmaya uygun olarak yerine getirmesi gerekir. Borçlu anlaşmaya uygun hareket etmezse, alacaklı borca aykırılık hükümlerini işletir ve mümkün ise borcun aynen ifasını, değilse doğan zararının giderilmesini talep eder.
Bütün bu açıklamalara göre, sebepsiz zenginleşme alacaklıya, ikinci derecede (tali nitelikte) bir dava hakkı temin eder. Malvarlığındaki azalmanın başka asli nitelikteki davalarla önlenmesi mümkün ise, sebepsiz zenginleşme davası gündeme gelemez.
Nitekim, sözleşmeden doğan bir hukuki ilişkinin bulunduğu hallerde taraflar sebepsiz zenginleşmeye dayanan bir talepte bulunamazlar.(Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 19.06.2015 tarih ve 2013/22-2310 E., 2015/1729 K., 14.03.2012 tarih ve 2011/13-748 E., 2012/140 K.,15.12.2010 tarih ve 13-618 E., 668 K., 17.02.2010 tarih ve 13-93 E., 88 K., 13.06.2007 tarih ve 18-330 E., 350 K. sayılı ilamları da aynı yöndedir.)
Bu durumda yukarıdaki açıklamalardan, taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin bulunduğu hallerde sebepsiz zenginleşmeye dayalı olarak talepte bulunulamayacağından, davacı tarafından ihtirazi kayıtla davalıya iade edilen taşıma bedelinin faizinin ancak taraflar arasındaki sözleşmenin akdedildiği tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nın 101. maddesinin (6098 sayılı TBK’nın 117. maddesi ) 2. fıkrasına göre “borcun ifa edileceği gün müttefikan tayin edilmiş … ise, mücerret bugünün hitamı ile borçlu mütemerrit olur”. eğer böyle bir tarih belirlenmemişse bu kez aynı maddenin 1. fıkrası uygulanır ve bu fıkrada da muaccel bir borcun borçlusunun, alacaklının ihtarıyla mütemerrit olacağından davalı tarafından talep edilen taşıma bedeli için davacı borçlunun temerrüde düşürülmediğinden taşıma bedelinin faizinin ayrıca davacıdan talep edilmesi haksız olup davacı tarafından ihtirazi kayıtla ödenen 5.929.405,67-TL gecikme faiz bedeli isteyebileceği kanaatine varılmıştır. Bu bedelinin iadesi yönünden davalının temerrüde düşürülmediği ve kötü niyetli olmadığından dava tarihinden itibaren avans faizi işletmek gerekmiştir.
Kaldı ki taraflarca kabul edildiği üzere alacağın kaynağının sebepsiz zenginleşme olarak nitelendirilse dahi taşıma bedelinin belirlenmesinin EPDK tarifelerindeki değişiklikten kaynaklı olup davacının iyiniyetli olduğundan davalı tarafından temerrüt( gecikme) faizi isteyebilmesi için ihtar çekilmesi gerekir. (HGK.6.2.2008gün ve 2008/3-40-102 s.,TBK 117/2 ). Dolayısıyla davalı tarafından ihtar çekilmediğinden davacının temerrüde düşmediği ve gecikme faizi isteyemeyeceğinden davacı tarafından ihtirazi kayıtla ödenen gecikme faizini talep etmesinde haklı olduğu anlaşılmaktadır.
Öte yandan gecikme faizi ile gecikme zammı kurumlarının ayrı olduğu, davacı tarafından ödenen faizin gecikme zammı olduğu, temerrüt için ihtara gerek olmadığı davalı tarafından savunulmuştur.
Bu kapsamda Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.06.2004 tarihli ve 2004/19-357 E. – 2004/360 K. sayılı ve 10.10.2012 tarihli ve 2012/7-502 E. – 2012/707 K. sayılı ilamlarında da belirtildiği üzere ; ” gecikme zammı”, para borçlarında borçlunun borcunu vadesinde ödememesi halinde yasal faizden ayrık olarak uygulanan ve borçlu tarafından ödenmek zorunda bırakılan gecikme zammının aslında bir faiz olduğunda kuşku yoktur. Bir temerrüt faizidir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 2019/3433 Esas ve 2019/6375Karar sayılı İlamında vurgulandığı üzere”” gecikme zammı”, aslında bir temerrüt faizidir. Türk Borçlar Kanunu’nun 121/son maddesi ( 818 sayılı Borçlar Kanunu madde 104/son) uyarınca, faiz niteliğindeki gecikme zammına tekrar faiz yürütülmesi mümkün değildir.” Dolayısıyla para borçlarında borçlu tarafından ödenmek zorunda bırakılan gecikme zammı, temerrüt faizi olduğundan ve taşıma bedelinin faizinin istenmesi için ihtarın gerek olmadığına yönelik açık bir yasal düzenleme bulunmadığından gecikme zammı yönünden de temerrüt için bildirim zorunlu olup bu savunmaya itibar edilmemiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlere, kararın dayandığı gerekçeye göre;
1-Davanın kabulüne, 5.929.405,67-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Harçlar Yasası gereğince alınması gereken 405.037,70-TL harcın peşin alınan 101.259,45-TL harcın mahsubu ile bakiye 303.778,25-TL harcın davalıdan tahsiline,
3-Davacı tarafından yapılan aşağıda dökümü yazılı 3.323,00-TL yargılama gideri ile peşin alınan 101.259,45-TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı yararına ölçümlenen 147.919,06 -TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Karar kesinleştiğinde taraflarca yatıralan avansın kullanılmayan kısmının HMK 333.md.uyarınca yatıranlarına iadesine
Dair; taraf vekillerinin yüzlerine karşı, Başkan Murat Okşan’ın muhalefetiyle, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İstinaf yolu açık olmak üzere oyçokluğuyla karar verildi.22/09/2021

Başkan … Üye … Üye … Katip …
¸E-imzalıdır. ¸E-imzalıdır. ¸E-imzalıdır. ¸E-imzalıdır.

Davacı gideri,
29,00 TL ilk gider,
3.000,00 TL bilirkişi ücreti,
294,00 TL tebligat ve posta gideri,
3.323,00 TL toplam gider,

KARŞI OY:
Davacı şirket,davalı şirketin gazını Bursa ili ve civarına taşımakta olup,davalı davacının gaz dağıtım şebekesini kullanmak suretiyle müşterilerine gaz satmakta olup,davacıya şebeke kullanım ücreti olarak EPDK’nın belirlediği ücreti ödemektedir.EPDK’nın tarife değişikliği yapması üzerine,davacı tarafça talep edilen 16.983.731,62-TL davalı tarafça 01/06/2012 tarihinde ödeme dekontuna “Her türlü hak saklı kalmak kaydıyla ve itirazi k” yazılmak suretiyle ihtirazi kayıtla ödenmiştir. Daha sonra Danıştay EPDK’nın tarifelere ilişkin kararını iptal edince davalı şirket ödediği 16.983.731,62 TL’yi ve gecikme faizi olarak 5.929.405,67 TL’yi talep etmiş ve davacı şirket de 25/12/2014 tarihli dekontla “her türlü haklarımız saklı kalmak kaydı ve ihtirazi kayıtla yapılan ödemedir” ibaresi yazılmak suretiyle ihtirazi kayıtla ödemiş, eldeki davayla ihtirazi kayıtla ödediği gecikme faizinin iadesini talep etmektedir.
Davalı şirket EPDK’nın tarifeleri değiştirmesi üzerine davacıya yapmış olduğu 16.983.731,62 TL tutarındaki ödemeyi banka dekontuna şerh düşülmek suretiyle ihtirazi kayıtla yapmıştır.Bu nedenle davacının temerrüde düşürülmesine gerek yoktur.
Taraflar arasında sözleşmesel ilişki vardır.Bu nedenle davacının davalıya yapmış olduğu faiz ödemesi sebepsiz zenginleşme kapsamında değerlendirilemez.Davacının,davalıdan fazladan tahsil ettiği bedel aralarındaki sözleşmeden kaynaklandığından bu aradaki farkın sebepsiz zenginleşme olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla davacı ,davalıdan fazladan tahsil ettiği bedeli gecikme zammı ile birlikte iade etmek zorundadır.
Davalıdan haksız olarak tahsil edilen 16.983.731,62 TL’yi geri ödeme tarihine kadar yaklaşık 2,5 yıl kullanan davacının bu parayı gecikme zammı ile birlikte iade etmesi denkleştirici adalet ilkesi gereğidir.
Bu gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi kanaatinde olduğumdan sayın çoğunluk görüşüne katılmamaktayım.

Başkan 37281