Emsal Mahkeme Kararı Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/564 E. 2023/855 K. 22.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
BURSA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2023/564
KARAR NO : 2023/855
HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – … …
VEKİLLERİ : Av. … – [16948-49478-…] UETS
Av. … – [16031-30979-….] UETS
DAVALI : … – …
VEKİLİ : Av. … – [16836-38386-…] UETS
DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 24/06/2020
KARAR TARİHİ : 22/06/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 22/06/2023

Dava, harici araç satışı nedeniyle ödenen bedelin tahsili için başlatılan takibe itirazın iptali istemidir.
Bursa 5. Asliye Hukuk Mahkemesince davacının tacir olduğu kabulü ile davanın usulden reddine ve görevli mahkemenin Bursa Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunun tespitine karar verilmiştir.
Ticari davaların hangi davalar olduğu TTK m.4’te tanımlanmış ve belirlenmiştir. Bu maddeye göre ticari davalar; mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK.nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK.nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; eldeki dava TTK’da düzenlenen bir mutlak ticari dava değildir. Bu durumda eldeki davanın nisbi ticari dava olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir. Davalı taraf bir sermaye şirketidir ve Kanunen tacirdir. Davacı ise gerçek kişidir, bu durumda davanın nisbi ticari dava olabilmesi için davacının tacir olması ve akdi ilişkinin her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olması gerekir.
Cevap dilekçesinin ekinde taraflar arasındaki sözleşmeler sunulmuştur. Bu sözleşmelerin tarihine bakıldığında; harici araç satışının 05/03/2014 tarihinde yapıldığı, 10/01/2015 tarihinde ikinci bir sözleşmenin yapıldığı ve bu tarihten sonra da tarihi net belli olmayan bir sözleşme daha yapıldığı anlaşılmaktadır.
Davacının tacir olup olmadığı başka bir deyişle ticari işletmesinin olup olmadığı taraflar arasındaki akdi ilişki tarihine göre belirlenmelidir. Bu tarih de harici satışın yapıldığı 05/03/2014 tarihidir, bu tarihte davacının vergi mükellefiyeti kaydı yoktur. Davacı 31/12/2013 tarihinde bilanço usulüne göre defter tuttuğu ticari işletmesini kapatmıştır. Muhtemeldir ki davacı sermaye şirketi kurmuştur. Ancak, eldeki dava, gerçek kişi olan davacı adına açılmış ve akdi ilişki tarihinde davacının faal mükellefiyet kaydı olmadığından tacir olduğunu söyleyebilmeye olanak yoktur. Davacının akdi ilişki tarihinde bir şirket ortağı olması onu tacir kılmaz. Ayrıca bir kişinin akdi ilişki tarihinden önce tacir olması ve ticari işletmesini kapatması sonrasında yaptığı işlemler yönünden o kişiyi tacir kılmaz. Aksi durumun kabulü halinde, bir sefer tacir olan bir kişinin ticari işletmesini kapatsa dahi her zaman tacir sayılacağı anlamına gelir ki bu durum açıkça TTK hükümlerine aykırılık teşkil eder.
Sonuç olarak; eldeki davanın mutlak ticari dava olmadığı, davacının akdi ilişki tarihinde ticari işletme kaydı olmadığı, sadece şirket ortağı olduğu, davanın gerçek kişi davacı tarafından açıldığı, davanın nisbi ticari dava olabilmesi için davacının bir ticari işletmeyi işletmesi gerektiği, ancak davacının sözleşme tarihi olan 05/03/2014 ve sonrasında herhangi bir işletmesi ve dolayısıyla bir ticari işletmesi olmadığı ve bu durumda davacının tacir olarak kabul edilemeyeceği, böylelikle eldeki davanın nisbi ticari dava olduğunun da söylenemeyeceği ve davaya genel mahkemelerde bakılması gerektiği kanaati ile; mahkememizin görevli mahkeme olmaması sebebiyle davanın usulden reddi ile mahkememiz ile Bursa 5. Asliye Hukuk Mahkemesi arasında çıkan olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi için aşağıdaki şekilde karşı görevsizlik kararı vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Ayrıntısı ve yasal gerekçesi izah edildiği üzere;
1-Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114/1-c maddesi gereğince, mahkemelerin görevinin dava şartı olduğu anlaşılmakla; mahkememizin eldeki davada görevli mahkeme olmadığının tespiti ile dava şartı noksanlığı nedeniyle, HMK m.115 uyarınca, DAVANIN USULDEN REDDİNE,
2-Bursa 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli mahkeme olduğunun tespitine,
3-Bursa 5. Asliye Hukuk Mahkemesi ile mahkememiz arasında, HMK m.21/1-c bendi gereğince olumsuz görev uyuşmazlığı çıktığından; kararın kesinleşmesi ile birlikte dosyanın olumsuz görev uyuşmazlığının çözümü ve yargı yerinin belirlenmesi yönünden re’sen Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Harç ve yargılama giderlerinin HMK 331/2 maddesi gereğince yetkili ve görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,
5-Gerekçeli kararın talep halinde taraflara tebliği ile tebliğ giderinin eksik olması halinde giderin talepte bulunandan alınmasına,
Dair; kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Bursa Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 22/06/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır