Emsal Mahkeme Kararı Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/810 E. 2023/699 K. 25.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
BURSA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/810 Esas
KARAR NO : 2023/699

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – T.C.N….
VEKİLİ : Av. … – Hacı İlyas Mah. Aral Sok. Kazım Seven İşhanı No:19 D:15 Osmangazi/ BURSA
DAVALI : … – Geçit Mahallesi 329.Sk. Güzelbelde Kooperatifi T Blk. Bodrum Kat Osmangazi/BURSA

DAVA : Alacak (Kooperatif Aidat Borcundan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 23/11/2012
KARAR TARİHİ : 25/05/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 06/06/2023

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Kooperatif Aidat Borcundan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA VE SAVUNMA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 14/10/2014 tarih ve 2012/584 esas 2014/420 sayılı kararı davacı vekilince temyiz edilmiş Yargıtay 15.Hukuk Dairesinin 14/06/2016 tarih 2016/151 esas 2016/3400 sayılı kararı ile bozulmuş, daha sonra Bursa 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/1190 esasına kaydı yapılmış ve muhakemeye devam edilmiştir. Bu muhakeme esnasında;
DAVACININ TALEBİ : Davacı vekili dava dilekçesinde, taraflar arasında 05.07.2006 tarihli eser sözleşmesi düzenlendiğini, sözleşme gereğince müvekkili tarafından davalı kooperatife yapılacak imalatlar karşılığında müvekkiline 1 adet 100 m2, 2 adet 50 m2 olmak üzere 3 adet dükkanın verilmesinin kabul edildiği, dükkanların sözleşme tarihine göre 200.000,00 TL bedel takdir edilip yapılacak işin peşinatına sayıldığını, müvekkilinin daha sonra dükkanların kendine verileceği inancı ile 3 adet dükkanı tadilat projesi ile birleştirip, 2 adet daire haline getirdiğini, bu nedenle 30.000,00 TL masraf yaparak dükkanların daireye dönüştürdüğünü, ancak davalı kooperatifin dairelerin tapusunu vermediğini, çekilen ihtarların sonuçsuz kalmasından dolayı 200.000,00 TL peşinat bedeli, 30.000,00 TL masraf olmak üzere 230.000,00 TL bedelin 05.07.2006 sözleşme tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DAVALININ CEVABI : Davalı taraf ise, davanın reddini savunmakta, sözleşme gereğince ödeme planı kapsamında C Bloğun aldında 7 ve 8 nolu dükkan iken daireye çevrilen taşınmazlar davacıya teslim edildiğini, ancak kooperatif üyelerinin vekaletnameleri tamamlanamadığı için tapusunun verilemediğini, davacının teslim aldığı 7 nolu daireyi 2009 yılında harici olarak …’a, 8 nolu daireyi …’e sattığını, dükkanların daireye tadilat giderlerinin davacıya ait olduğunu, sözleşmenin 3.maddesine göre sadece iç duvarların yapımı kooperatife ait olduğunu, tadilat proje masrafı ve ince işlerin davacıya ait olduğundan, davacının masraf taleplerinin yerinde olmadığını, bu nedenle davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
DELİLLER ve GEREKÇE: Yukarıda özetlenen dava sebebiyle mahkememizde yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş, bu karar davalı tarafça temyiz edilmekle Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 14/06/2016 gün ve 2016/151-3400. E. K. sayılı kararıyla bozulmuştur. Bozma ilamında “davacının iş bedelinin nakit olarak ödenmesini istemekte haklı olduğuna ilişkin mahkemenin kabulü yerindedir. Ne var ki davacının bağımsız bölümleri kiraya verdiği ve fiilen kullandığı hususunda da uyuşmazlık yoktur. Bu durumda bağımsız bölümlerin kullanım dönemine ilişkin elde ettiği kira kazanımı bilirkişiden ek rapor alınarak hesaplattırılarak, iş bedeli alacağından mahsubu ile sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken bu hususta herhangi bir inceleme yapılmadan istemin aynen kabulü doğru olmamıştır” görüşüne yer verilmiştir.
Mahkememizce bozmaya uyularak yargılamaya devam edilmiştir. Davacı tarafın alacağından mahsup edilmesi gereken kira bedelleri konusunda bilirkişi raporu alınmış, bilirkişiler 10/02/2017 tarihli raporlarında davacıya bırakılan 7 ve 8 numaralı bağımsız bölümlerin kullanım dönemleri itibariyle toplam kira getirisinin 48.250.TL olabileceğini bildirmişlerdir. Bu kira bedelleri davacının iş bedeli alacağı olan 230.000.TL’den tenzil edildiğinde alacak miktarının 181.750.TL olması gerekir.
Ancak bozma sonrasında yapılan değerlendirmede davacının kendisine bırakılması gereken bağımsız bölümleri kiraya vermiş veya bizzat kullanmış olsa bile bu bedelin alacağından mahsup edilmesinin hukuka ve nısfete uygun olmayacağı kabul edilmiştir. Bu tutum bozmaya uyulmakla ortaya çıkan usuli müktesep hakları ihlal eder mahiyette görülse bile unutulmamalıdır ki, hakim vicdani kanaatine göre karar vermelidir. Hakim, hakkın şekle feda edilmesine göz yumamaz. Temyiz incelemesi sırasında veya bozma sonrasındaki yargılamada gözden kaçan bir hususun varlığı ortaya çıktığında bu yanlışa dayalı kararı hiç kabul etmemiş taraf aleyhine usuli kazanılmış hak doğmamalıdır.
Taraflar arasındaki sözleşme 05/07/2006 tarihlidir. Davalının ücretin bir kısmını bağımsız bölümün devir ve ferağı suretiyle ödemesi ise en geç işin bitim tarihine denk gelmelidir ki nitekim bağımsız bölümlerin fiilen davacıya 2006 yılında verildiği iddia edilmektedir. Davalı tarafın edimini 2006 yılında yerine getirmesi gerekirdi. Dava tarihine kadar geçen dönem için davacı taşınmazı kullanmış olsa bile davalı taraf da bunun karşılığı olan bedeli kullanmış kabul edilmelidir. Mahkememizce verilip bozulan kararda alacağa dava tarihinden itibaren faiz uygulanmasına karar verilmiştir.
Hak ve borçlarda eşitlik sağlanabilmesi için edimler arasında denge gözetilmesi gerekir. Davacı tarafın taşınmazı kullanması aleyhine değerlendiriliyorsa, davalı tarafın da taşınmaz bedelini ödemediği, bu şekilde parayı kullanmaktan kaynaklanan kazanca sahip olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Ödenmesi gereken bir paranın 6-7 yıl sonra faizsiz ödenmesi de bir kazançtır. Malı kullanan ile bu malın ederi kadar parayı kullanan arasında fark gözetilmemelidir. Bu gerekçe ile davacının alacağından varsayımsal bir kira kadar mahsup yapılması haksız görülmüştür.
Unutmamak gerekir ki 2006 yılında para borcuna mukabil olmak üzere verilmesi gereken taşınmazın bu günkü değeri elbette farklıdır. Davalı taraf mülkiyetini vermediği bu taşınmaz sebebiyle kazançlı çıkacaktır. Davacının kira ve kullanmadan kaynaklanan varsayımsal kazancına karşılık davalı taraf da mülkiyet değer artışından kazançlı çıkmıştır.
Mahkememizce bozma öncesinde verilen kararda davacı alacağının hesabına ilişkin hususlar Yargıtay tarafından da doğru bulunmuştur. Bu sebeple önceki gerekçelerin tekrarında yarar görülmemiştir.
Mahkememizin kararının davalı tarafça temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay Genel Kurulu’nun 15/02/2022 tarih ve 2019/(15)6-797 esas, 2022/128 sayılı kararı ile; “1-Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince inceleme yapılarak hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve bozmanın şümulü dışında kalarak kesinleşen cihetlere ait temyiz itirazlarının incelenmesinin artık mümkün olmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. 2-Davalı tarafın diğer temyiz taleplerine gelince; mahkemece hükmüne uyulan Dairemizin 14.06.2016 tarih ve 2016/151 Esas, 2016/3400 Karar sayılı bozma ilâmının 2. bendinde; davacının bağımsız bölümleri kiraya verdiği ve fiilen kullandığı hususunda da uyuşmazlık olmadığından bağımsız bölümlerin kullanım dönemine ilişkin elde ettiği kira kazanımı bilirkişiden ek rapor alınarak hesaplattırılarak, iş bedeli alacağından mahsubu ile sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği belirtilmiştir. Mahkemece dairemizin bozma ilâmına uyulmuştur. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı ilâmı gereğince yerel mahkemece Yargıtay’ın bozma kararına uyulması sonucu bozmada belirtilen hususlar lehine olan taraf yararına usulî kazanılmış hak teşkil edeceğinden bozma kararında gösterilen inceleme ve araştırma yapılarak o kararda belirtilen esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. Mahkemece bozma ilâmına uyulduğu halde, bozma ilâmından sonra kira bedeli tespitine ilişkin rapor alınmasına rağmen davanın kabulü yönünde hüküm kurulmuştur. Bu nedenle; bozma ilâmından sonra alınan bilirkişi raporuna göre hesaplanan kira bedelinin mahsubu ile bakiye alacağa ilişkin hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış, kararın temyiz eden davalı yararına bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda 1. bentte yazılı nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bent uyarınca kararın temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA,” gerekçesi ile dosya mahkememize gönderilmiştir.
Mahkememizce dosya esasa kaydedilerek, Yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir.
Mahkememiz yargılaması sırasında; dosya inşaat mühendisi ve kadastro teknisyeninden oluşan bilirkişi heyetine tevdi edilerek, Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 2018/2007 Esas, 2018/2067 Karar sayılı Bozma ilamında işaret edildiği şekilde bağımsız bölümlerin kullanım dönemlerine ilişkin elde ettiği kira kazanımına ilişkin hususlarda rapor tanzimine ilişkin ara karar kurulmuş ve davacı vekiline kesin süre verilmiş ise de; keşif için gerekli masrafların yatırılması yönünde ihtarat ile kesin süre verilmiş olmasına rağmen bilirkişi masraflarının yatırılmadığından dosyanın bilirkişiye tebliğ edilemediği anlaşılmıştır.
O halde yapılan yargılama ve toplanan delillerden; Davacı tarafa keşif-bilirkişi incelemesi için gerekli masrafların yatırılması yönünde ihtarat ile kesin süre verildiği, davacının kesin süre içerisinde delil avansını yatırmadığı anlaşılmıştır. HMK’nun 324 maddesine göre; “(1) Taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorundadır. Taraflar birlikte aynı delilin ikamesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans olarak öderler.(2) Taraflardan birisi avans yükümlülüğünü yerine getirmezse, diğer taraf bu avansı yatırabilir. Aksi hâlde talep olunan delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılır.” hükmü mevcuttur. Yargıtay bozma ilamından belirtildiği üzere dosyanın değerlendirilmesi bakımından bilirkişi raporunun elzem olmasına karşılık davacıya verilen kesin ve ihtaratlı süreye rağmen masraf yatırılmamıştır. Bilirkişi raporu alınamaması sebebiyle davacı davasını ispat edemediğinden davanın reddine karar vermek gerekmiş olup aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlere,
1- Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL nispi karar ve ilam harcının peşin alınan 3.415,50 TL’den mahsubu ile bakiye 3.235,60 TL nispi karar ve ilam harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafça yapılan posta ve tebligat masrafı 133,35 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-HMK’nın 333. Maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının hükmün kesinleşmesinden sonra ilgilisine iadesine,
Dair, tarafların yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Yargıtay Temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 25/05/2023

Katip …
¸e-imzalıdır.

Hakim …
¸e-imzalıdır.

Güvenli elektronik imza ile onaylanmıştır.
Aslının aynı olduğu tasdik olunur.
Katip …
¸E-imzalıdır.