Emsal Mahkeme Kararı Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/543 E. 2023/475 K. 30.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
BURSA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/543
KARAR NO : 2023/475

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – T.C.N…. – …
VEKİLİ : Av. … – [16196-91257-….] UETS
DAVALI : … – Çeltikçi Mah. Dervişazmağı Mevkii Cad. No:33 Mustafa K.Paşa/BURSA
VEKİLİ : Av. … … – [16373-73767-…..] UETS

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 18/10/2017
KARAR TARİHİ : 30/03/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 10/04/2023

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA VE SAVUNMA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle ; Bursa 12. İcra Müdürlüğünün 2017/1724 sayılı takip dosyasıyla başlatılan takipte takibe konu bonodaki imzanın davacıya ait olmadığını, bu nedenle bu bono nedeniyle davalıya borçlu olmadıklarını, Bursa 7.İcra Hukuk Mahkemesinin 2017/214 esas sayılı dosyasıyla imzaya itiraz sonucu bilirkişi incelemesi yapılmış olduğu, bilirkişi incelemesi neticesinde her ne kadar davacıya ait olduğunun raporu edilmesiyle davanın imza inkarı yönünden reddine karar verilmiş ise de, bu kararın hukuka aykırı olduğunu ve istinaf edildiğini, yapılan bilirkişi incelemesinin hüküm kurmaya elverişli olmadığını, ayrıca sözkonusu bono nedeniyle ticari defterlerde de herhangi bir borç kaydının bulunmadığını, borcun esası bakımından da borçlu olmadıklarını belirterek tespitini talep etmişlerdir.
Davalı vekili beyanlarında özetle ;imza inkarı neticesinde İcra Hukuk Mahkemesinde yapılan incelemede; imzanın davacıya ait olduğunun tespit edildiğini, bu nedenle imza inkarının haksız olduğunu, yine taraflar arasındaki borç ilişkisinin bonodan kaynaklı olması nedeniyle bağımsız borç ikrarı içerdiğini, borcun bulunmadığına yönelik itirazın da yersiz olduğunu, buna ilişkin iddialarını kesin deliller ile ispatlanması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
Delillerin değerlendirilmesi ve gerekçe:
Dava 12. İcra Müdürlüğünün 2017/1724 sayılı takip dosyasında takibe konu bono nedeniyle borçlu olmadığının tespiti davasıdır.
Takip konusu alacağın kambiyo senedinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Davacı borçlu olmadığı iddiasını iki temel sebebe dayandırmıştır. Bunlardan birincisi senetteki imzanın davacıya ait olmadığı diğeri ise senede dayanak alacağın mevcut olmadığı iddiasıdır. Bu iki iddia özünde birbiri ile çelişse de her iki iddia üzerinde ayrı ayrı durmak gerekir.
Davacının senetteki imzaya yönelik iddiası ile ilgili Bursa 7. İcra Hukuk mahkemesinin 2017/214 E sayılı dosyasında yargılama yapılmış bu yargılamada senet üzerinde imza incelemesi yapılarak 11.05.2017 tarihli bilirkişi raporu ile senetteki imzanın davcıya ait olduğu tespit edilmiştir. Anılan dosyada mahkeme kararı istinaf incelemesinde olduğundan karar henüz kesinleşmemiştir. Ancak icra mahkemesi kararı menfi tespit davasında kesin hüküm teşkil etmeyeceğinden bu dosyanın bekletici mesele yapılmasına gerek duyulmamıştır. İcra mahkemesi kararı kesin hüküm teşkil etmese de oradaki yargılamada toplanan deliller mahkememiz dosyasında delil niteliğinde nazara alınıp dosyamızda toplanan delillerle birlikte değerlendirilebilecektir.
Mahkememiz dosyasında imza incelemesi yapılmış İstanbul ATK Fizik İhtisas Dairesinin 06.03.2019 tarihli raporuyla senetteki imzanın davacıya ait olduğu belirlenmiştir. Her ne kadar raporda “kuvvetle muhtemel” ibaresi kullanılmışsa da gerek İcra Hukuk mahkemesinde alınan rapor içeriği gerekse dosyamızda alınan rapor içeriği ve davcınını senetteki alacak sebebine yönelik menfi tespit iddiaları hep birlikte değerlendirildiğinde senetteki imzanın davacıya ait olduğu kabul edilmiştir. Bu konuda başkaca araştırma yapmaya gerek duyulmamıştır. Gerçekten de her iki rapor içeriğinde de imzaların tersim tarzları, el hareketlerinin yapılış tarzları, istif, eğim, doğrultu, hız ve baskı derecesi bakımından benzer oldukları açıkça ve net bir şekilde vurgulanmıştır. Rapor içeriklerinden ve belirlemelerinden de net bir biçimde anlaşılacağı üzere senetteki imzanın davacıya ait olduğu noktasında kuşku bulunmamaktadır.
Davacının menfi tespite yönelik alacağın bulunmadığına dair iddiaları yönünden ise; davacı Erdek Asliye Hukuk mahkemesinin 2015/182 E sayılı dosyasına delil olarak dayanmıştır. Ancak anılan dava dosyasında takibe konu senede yönelik bir belirleme mevcut değildir. Bu dosyada verilen hükme dayanılarak davacının senet dolayısıyla davalıya borçlu olmadığını kabul etmek mümkün değildir. Ayrıca davacı ticari defterlerinde incelenmesini talep etmiş olsa da ticari defterlerde kambiyo senedine yönelik bir kaydın bulunmaması kambiyo senedinin niteliği gereği onun alacak borç ilişkisi kurma vasfını ortadan kaldırmayacaktır. Ticari hayatta pek çok tacirin ticari kayıtlara işlemeksizin kambiyo ilişkisi içerisine girdiği herkesin malumunda olan bir gerçektir.
Davalı taraf kambiyo senedinin mücerret borç yarattığını aksinin yazılı delillerle ispatlanması gerektiğini ileri sürmüş ve fakat senedin temel ilişkisine yönelik ikrar niteliğinde sayılacak bir beyanda bulunmamıştır. Bu sebeple kambiyo senetleri niteliği gereği temel ilişkiden bağımsız yani mücerret borç ilişkisi kurduğundan davacı iddialarını yazılı delille kanıtlamalıdır.
Takibe ve davaya konu senet bono niteliğindeki kambiyo senedi olduğundan, bilindiği üzere kambiyo senetleri (ticari senetler) ihdasi (kurucu) nitelikteki senetlerdendir. Gerçekten, bir borç için kambiyo yükleniminde bulunulması borcun yenilenmesi (tecdidi) sonucunu doğurmaz(BK., m. 133). Bu durumdaki bir borç hakkında kambiyo senedi düzenlendiği takdirde, taraflar arasında biri asıl borç ilişkisi, diğeri kambiyo ilişkisi olmak üzere iki çeşit ilişki bulunur. Aynı durum, kambiyo senedinin tedavülü halinde de karşımıza çıkar. Bir kambiyo senedi ciro edildiği zaman ciranta ile ciro edilen kişi arasında kural olarak bir temel ilişki (asıl borç ilişkisi) bulunmaktadır. Ayrıca, bu iki kişi arasında kambiyo hukukundan doğan bir kambiyo ilişkisi de mevcuttur.
Kambiyo taahhüdünde bulunulmasına neden olan ve temel ilişkideki asli para edimini teskil eden “temel alacak”, o kambiyo taahhüdünün hukuki sebebini oluşturur. Ancak, kambiyo taahhüdünün geçerliliği sebebe bağlı olmayıp, bu senetler maddi anlamda soyut (mücerret) senetlerdir. Kambiyo senetlerinin maddi anlamda soyutluğu ilkesi gereğince temel alacağın mevcut olmaması, geçersiz olması kambiyo senedinin hükümsüzlüğü sonucunu doğurmamakta, fakat sebepteki /temel iliskideki) sakatlık kambiyo borçlusuna“nedensiz zenginlesme defi” öne sürme hakkını vermektedir. Bu davayı açan davacı, kambiyo senedinin hükümsüzlüğünü öne sürmemekte, tersine kambiyo taahhüdünün varlığını kabul etmektedir. Ancak, borçlu, temel ilişkiden bir alacak hakkı doğmadığı halde, kambiyo senedi alacağının istenmesi nedensiz zenginleşme oluşturduğundan kambiyo taahhüdünü yerine getirmek zorunda olmadığını öne sürmektedir. Bu noktada menfi tespit isteminde bulunan; temel ilişkinin varlığını, temel ilişkide ki sözleşmenin türünü, kambiyo senedinin hangi nedenle ve sözleşmesel ilişki nedeniyle verildiğini ispatladıktan sonra bu temel ilişkideki hangi nedenlerden dolayı kambiyo taahhüdünü yerine getirmek zorunda olmadığını ispatlamakla yükümlüdür. Burada iki aşamalı bir ispat yükü söz konusudur ve ispat yükü de menfi tespit isteminde bulunan kişi üzerindedir. Buna ilişkin ispat yükümlülüğü yerine getirilmediği takdirde kambiyo senetlerinin maddi anlamda soyutluğu ilkesi ve mücerretlik ilkesi gereğince temel ilişkiden bağımsız borç ilişkisi yaratacağından kambiyo senetleri nedeniyle sorumlu olunacaktır.
Hukuk Genel Kurulu’nun 17.12.2003 gün ve E:2003/19-781, K:2003/768; 12.10.2011 gün ve E:2011/19-473, K:2011/607; 04.12.2013 gün ve E:2013/19-89, K:2013/1645; 14.05.2014 gün ve E:2013/19-1155, K:2014/660 sayılı ilamlarında da belirtildiği üzere; bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak, uygun bir asıl borç ilişkisine, bir illi ilişkiye dayanır. Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir gayeye ulaşmak istemektedir. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise, bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır.
Takibe ve davaya konu bono bir yazılı delil olduğundan davacının bu yazılı delile karşı ispat yükü yukarıda belirtildiği üzere davacı taraf üzerindedir. Bilindiği üzere HMK Madde 201’e göre; senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler ikibinbeşyüz Türk Lirasından az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz. Yazılı delille ispatı gerekir. Davacı tarafça dosyaya buna ilişkin bildirilmiş ve sunulmuş yazılı delil de bulunmaktadır. Bu sebeple davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkememiz kararının davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Bursa BAM 5. HD’nin 12/04/2022 tarih ve 2019/2129-2022/520 E/ K sayılı kararı ile; “Dosyanın incelenmesinde; mahkemece, imza incelemesi yapılmış, İstanbul ATK Fizik İhtisas Dairesinin 06.03.2019 tarihli raporuyla senetteki imzanın davacıya ait olduğu belirlenmiştir. Her ne kadar raporda “kuvvetle muhtemel” ibaresi kullanılmış, yine davaya konu senet nedeni ile Bursa 7.İcra Hukuk Mahkemesinin 2017/214 esas sayılı dosyasıyla imzaya itiraz sonucu bilirkişi incelemesinde aynı ibarenin kullanılması nedeni ile senetteki imzanın davacıya ait olduğu kabul edilmiştir. Oysaki imza itirazı üzerine yapılan imza incelenmesi yasa ve yargı kararlarına uygun değildir.Zira; 6100 sayılı HMK.211 maddesi gereğince imza incelemesinin yapılma usulü;”Bir belgenin sahteliğinin iddia edilmesi durumunda, bu hususta karşı tarafın açıklamaları da dikkate alınarak, aşağıdaki sıra ile inceleme yapılarak öncelikle karar verilir: a) Hâkim, yazı veya imzayı inkâr eden tarafı isticvap ettikten sonra bir kanaat edinememişse, huzurda bu kişiye yazı yazdırıp imza attırmak suretiyle elde ettiği belge ve diğer delilleri değerlendirir. Hâkim, sahtelik konusunda başka bir incelemeye gerek duymadan karar verebilecek durumda ise gerekçesini açıkça belirtmek suretiyle, senedin sahteliği hakkında bir karar verir. İsticvap için mahkemeye davet edilen taraf, belirtilen günde hazır bulunmadığı takdirde, inkâr etmiş olduğu belgedeki yazı veya imzayı ikrar etmiş sayılır; bu husus kendisine çıkartılacak davetiyede ayrıca ihtar edilir.b) (a) bendi hükmüne göre yaptığı incelemeye rağmen, hâkimde sahtelik konusunda kesin bir kanaat oluşmamışsa, bilirkişi incelemesine karar verir. Bilirkişi incelemesinden önce, mevcutsa, o tarafa ait olan karşılaştırma yapmaya elverişli yazı ve imzalar, ilgili yerlerden getirtilir. Bilirkişi, bu yazı ve imzalarla, o mahkemede elde edilen yazı ve imzaları esas alarak inceleme yapar. Bilirkişi, inceleme için gerekli görürse, kendi huzurunda tarafın yeniden yazı yazması veya imza atmasını mahkemeden talep edebilir.” biçiminde düzenlenmiştir. Yine Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 2018/1236 Esas, 2019/12073 Karar sayılı kararında da;” imza incelemesinde öncelikle senedin keşide tarihinden öncesine ilişkin borçlunun uygulamaya elverişli imzalarını taşıyan belgeler, keşide tarihine en yakın tarihli olanından başlayarak bilirkişice mukayeseye esas alınmalıdır. Senedin keşide tarihinden öncesine ilişkin belge bulunamazsa, daha sonraki tarihli belgeler, uygulamaya elverişli imza örneği taşıyan herhangi bir belge temin edilemez ise, borçlunun duruşmada alınan medari tatbik imza ve yazı örnekleri üzerinden inceleme yapılmalıdır.” şeklindedir. Yukarıda belirtilen yasa hükmü ve Yargıtay kararları gereğince; Mahkemece yapılan imza incelenmesinde tanzim tarihinden önceki imza ve yazı örnekleri toplanmamış olup, dosya içerisine alınan belgelerin bir bölümü ise fotokopi olduğu tespit edilmiştir. Oysaki imza incelenmesinde öncelikle, senedin keşide tarihinden öncesine ilişkin borçlunun uygulamaya elverişli imzalarını taşıyan belgelerin, keşide tarihine en yakın tarihli olanından başlayarak bilirkişice mukayeseye esas alınmalıdır. Senedin keşide tarihinden öncesine ilişkin belge bulunamazsa, daha sonraki tarihli belgeler, uygulamaya elverişli imza örneği taşıyan herhangi bir belge temin edilemez ise, borçlunun duruşmada alınan medari tatbik imza ve yazı örnekleri üzerinden inceleme yapılması gerekirken; yerel mahkemece yapılan imza incelenmesi yasa ve yargıtay kararlarına aykırı olup, bu nedenle davacı vekilinin sair itirazları incelenmeksizin istinaf talebinin kabulü ile 6100 sayılı HMK. 353/1-a-6 maddesi uyarınca yerel mahkeme kararının kaldırılarak dosyanın mahkemeye iadesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ile; Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;1-Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/04/2019 tarih, 2017/1383 Esas, 2019/416 sayılı kararının KALDIRILMASINA, 2-6100 sayılı HMK. 353/1-a-6 maddesi gereğince davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE,” gerekçesi ile mahkememize gönderilmiştir.
Mahkememizce dosya yeniden esasa kaydedilerek, Bursa BAM 5. HD’nin kaldırma ilamına uyulmasına karar verilmiştir.
Dava, 12. İcra Müdürlüğünün 2017/1724 sayılı takip dosyasında takibe konu bono nedeniyle borçlu olmadığının tespiti davasıdır.
Dava dosyası, ibraz edilen deliller ve davacı imza ve kaşe kayıtları üzerindeki imzaların davacıya ait olup olmadığı hususlarında inceleme yapılarak, rapor aldırılmak üzere dosya grafolog bilirkişiye tevdi edilmiştir.
Grafolog bilirkişinin mahkememize sunmuş olduğu bilirkişi raporunda özetle: İnceleme konusunu oluşturan senet üzerinde bulunan münker imzalar ile davacı …’in örnek imzalarının göstermiş oldukları işleklik dereceleri, alışkanlıkları, tersim, istif, meyil, seyir, sürat, istikamet gibi grafolojik ve grafometrik özellikleri bakımından birbirleriyle aynı yapı ve görünümde imzalar olmaları nedeniyle senet üzerinde borçlu sıfatıyla atılmış olan imzaların …’in eli ürünü olduğu mütalaa edilmiştir.
O halde yapılan yargılama ve toplanan delillerden, davacı tarafından davalı aleyhine açılan işbu menfi tespit davasında; takibe ve davaya konu bono bir yazılı delil olduğundan davacının bu yazılı delile karşı ispat yükünün davacı taraf üzerinde olduğu, mahkememiz yargılaması sırasında bono üzerinde bulunan imzaların davacıya ait olup olmadığı hususunda bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, grafolog bilirkişinin mahkememize sunmuş olduğu bilirkişi raporunda özetle; inceleme konusunu oluşturan senet üzerinde bulunan münker imzalar ile davacı …’in örnek imzalarının göstermiş oldukları işleklik dereceleri, alışkanlıkları, tersim, istif, meyil, seyir, sürat, istikamet gibi grafolojik ve grafometrik özellikleri bakımından birbirleriyle aynı yapı ve görünümde imzalar olmaları nedeniyle senet üzerinde borçlu sıfatıyla atılmış olan imzaların …’in eli ürünü olduğunun anlaşıldığı, bilindiği üzere HMK Madde 201’e göre; senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler ikibinbeşyüz Türk Lirasından az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz. Yazılı delille ispatı gerekmektedir. Bu nedenlerle ispatlanamayan davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlere,
1-Davanın REDDİNE,
2-Takip durdurulmadığından ve koşullar oluşmadığından davacı aleyhine kötüniyet tazminatına yer olmadığına,
3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL nispi karar ve ilam harcının peşin alınan 2.390,85 TL’den mahsubu ile bakiye fazla kalan 2.210,95 TL nispi karar ve ilam harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafça yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davalı vekil ile temsil edildiğinden AAÜT’ye göre belirlenen 22.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-HMK’nın 333. Maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının hükmün kesinleşmesinden sonra ilgilisine iadesine,
Dair, davacı davalı vekilinin yüzüne karşı, d gerekçeli kararın tebliğinden itibaren HMKnın 341. Ve 345. Maddeleri gereğince 2 haftalık yasal süre içinde Bursa Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.30/03/2023

Katip …
¸e-imzalıdır.

Hakim …
¸e-imzalıdır.

Güvenli elektronik imza ile onaylanmıştır.
Aslının aynı olduğu tasdik olunur.
Katip …
¸E-imzalıdır.