Emsal Mahkeme Kararı Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/342 E. 2022/751 K. 22.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

…..
T.C.
BURSA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2022/342 Esas
KARAR NO : 2022/751

BAŞKAN : …..
ÜYE :…..
ÜYE : …..
KATİP :…..

DAVACI :…..
VEKİLİ : Av…..
DAVALI : …..
DAVA : Tespit
DAVA TARİHİ : 09/03/2022
KARAR TARİHİ : 22/06/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 24/06/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı taraf dava dilekçesinde özetle ; Davalı şirketin önceki müdürü olan … … ‘ün şirket müdürlüğünden istifa ettiğini ancak şirkete bildirilmesine rağmen işlem yapılmadığını ileri sürerek davacıya başvurduğunu davalı tarafa TTK’nin 31. Ve 33. Maddesine göre davalı şirketin ihtarlı tebligat çıkarıldığını ancak bu tebligata rağmen davalı şirket tarafından herhangi bir açıklama yapılmadığının, TTK 33 ve devamı maddeleri uyarınca tescili gereken bir husus var ise bunun tespit edilerek ticaret sicil müdürlüğünde tescilini talep ve dava etmişlerdir.
Usulüne uygun tebliğe rağmen davalı taraf davaya cevap vermemiştir.
Delillerin değerlendirilmesi ve gerekçe:
Dava davalı şirketin güncel ortaklık durumunun tescil ve ilanı istemine ilişkindir.
Dosyaya sunulan belgelerden davalı şirketin eski yöneticisi olduğunu bildiren … …’ün davalı şirketin yönetim kurulu üyeliği görevinden istifa ettiği, şirkete bildirdiği, ancak şirket tarafından herhangi bir işlem yapılmadığı için ticaret sicil müdürlüğüne başvurduğu anlaşılmaktadır.
Davacı ticaret sicil müdürlüğünce davalı şirkete tebligat çıkartılarak yönetim durumunun bildirilmesi istenmiş ancak davalı şirket bu bildirime herhangi bir cevap vermemiştir.
Davacı bunun üzerine eldeki davayı açmıştır.
Davalıya tebligat yapılmışsa da davalı taraf bir cevap vermemiş yönetim kurulu üyelerinin hali hazırdaki durumu ve yöneticilerinin kimler olduğu açıklanmamıştır.
TTK’nın 33.maddesine göre; Tescili zorunlu olup da kanuni şekilde ve süresi içinde tescili istenmemiş olan veya 32 nci maddenin üçüncü fıkrasındaki şartlara uymayan bir hususu haber alan sicil müdürü, ilgilileri, belirleyeceği uygun bir süre içinde kanuni zorunluluklarını yerine getirmeye veya o hususun tescilini gerektiren sebeplerin bulunmadığını ispat etmeye çağırır.
Sicil müdürünce verilen süre içinde tescil isteminde bulunmayan ve kaçınma sebeplerini de bildirmeyen kişi, sicil müdürünün teklifi üzerine mahallin en büyük mülki amiri tarafından bin Türk Lirası idari para cezasıyla cezalandırılır.
Süresi içinde kaçınma sebepleri bildirildiği takdirde, sicilin bulunduğu yerde ticari davalara bakmakla görevli asliye ticaret mahkemesi, dosya üzerinde inceleme yaparak tescili gerekli olan bir hususun bulunduğu sonucuna varırsa, bunun tescilini sicil müdürüne emreder, aksi takdirde tescil istemini reddeder. Süresi içinde tescil isteminde bulunmayan veya kaçınma sebeplerini bildirmeyen kişinin ikinci fıkradaki cezayla cezalandırılması bu fıkra hükmünün uygulanmasına engel oluşturmaz.
Başvurunun otuz gün içinde yapılmaması hâlinde, ayrılan ortak, adının bu paylarla ilgili olarak silinmesi için ticaret siciline başvurabilir. Bunun üzerine sicil müdürü, şirkete, iktisap edenin adının bildirilmesi için süre verir.
Anonim şirketin yönetim kurulunun kimlerden oluştuğu, herhangi bir sebeple yönetim kurulu üyesinin görevinin sona erip ermediğinin bildirim anonim şirketin iç işleyişi ile ilgilidir. Kanun yöneticilerin seçilmeleri ve görevlerinin devam edip etmeyeceğine ilişkin yetkisini devredilemez yetki olarak tanımlamıştır.
Anonim şirketlerde yönetim kurulu genel kurulda alınacak bir kararla oluşturulan bir şirket organıdır.
Yönetici, kanun ve anasözleşme hükümleri içinde şirketin faaliyetini yöneten ve onu temsil eden icra organıdır. Yönetici ile şirket arasındaki ilişki vekalet akdine dayanır.
Kural olarak yönetici seçmeye ve azle genel kurul yetkilidir. TTK madde 408’e göre Genel kurul, kanunda ve esas sözleşmede açıkça öngörülmüş bulunan hâllerde karar alır. Çeşitli hükümlerde öngörülmüş bulunan devredilemez görevler ve yetkiler saklı kalmak üzere, genel kurula ait aşağıdaki görevler ve yetkiler devredilemez…… (b) Yönetim kurulu üyelerinin seçimi, süreleri, ücretleri ile huzur hakkı, ikramiye ve prim gibi haklarının belirlenmesi, ibraları hakkında karar verilmesi ve görevden alınmaları.
Kanundaki istisnalar saklı kalmak kaydıyla genel kurulun bu yetkisi devredilemez niteliktedir. Dolayısıyla Genel kurul dışında bir başka merciin yöneticinin azline karar verebilmesi için bu konuda yasada açık bir düzenleme bulunması gerekmektedir. Anonim şirketler bakımından yönetim organının görev süresi devam ettiği müddetçe azilleri ve yerlerine yenilerin seçimi genel kurul yetkisindedir. Kanunda Limited Şirketler bakımında bu konuda TTK nın 630. maddesinde düzenleme getirilmiştir. Buna göre; kural olarak Limited Şirket Genel kurulu, müdürü veya müdürleri görevden alabilir, yönetim hakkını ve temsil yetkisini sınırlayabilir. Ayrıca her ortak, haklı sebeplerin varlığında, yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebilir. TTK’nun 630. Maddesinin anonim şirketlere kıyasen uygulanması da mümkün değildir. Mahkemelerce A.Ş. genel kurul yerine geçilerek yönetici tayin edilemezse de TMK 427/4 “Bir tüzel kişi gerekli organlardan yoksun kalmış ve yönetimi başka yoldan sağlanamamışsa”, hükmü dikkate alınarak TMK 427/4 gereği mahkemece şirkete bir kayyım atanabilir. Ancak bu hal organsız kalma halinde söz konusu olup yasal dayanağı bulunmaktadır. Diğer bir halde belli miktar pay sahibinin mahkemeden genel kurul toplantısı yapılmasını istemesi ve bu genel kurul toplantısı icrası için özel olarak kayyım atanması halidir. Bunun dışında anonim şirketlerde yöneticinin haklı sebep gibi ileri sürülen olgularla da olsa mahkemece azline karar verilmesi mümkün değildir. Bu hususun tartışılması ve neticesine göre karar verilmesinin yeri genel kuruldur.
“Genel kurul, en yetkili organ olup, pay sahiplerinden oluşur. Yönetim kurulu üyeleri ile denetçileri seçme hakkı bu organa aittir. Anılan yetki, devredilemez yetkiler arasında yer alır. Ancak, genel kurul her zaman süresinde toplanamayabilir veya toplanmasına rağmen herhangi bir nedenle hemen yönetim kurulu üyeleri ile denetçileri seçemeyebilir. O halde, şirketin yönetim ve denetim organı olan eski yönetim kurulunun şirketin varlığını devam ettirmek için gerekli ve zorunlu işleri yapmak yükümlüğü mevcuttur. Başka bir anlatımla, yeni yönetim kurulu oluşuncaya kadar eski yönetim kurulunun şirketin devamlılığı için gerekli zorunlu işlemleri yapması geçerlidir. Ancak, bu durum, TTK’nun 314. maddesindeki emredici sürenin aşılarak yönetim kurulu üyelerinin görev sürelerinin uzadığı veya yenilendiği anlamına gelmez. Eş deyişle, şirketin organsız kaldığı sonucunu ortadan kaldırmaz. Şirketin organsız kalması durumunda, hukuki yararı olanların genel kurul tarafından diğer organların seçimine kadar şirkete yönetim kayyımı atanmasını mahkemeden isteme hakları mevcuttur. ” (Yargıtay 11.Hukuk Dairesi 20.09.2011 tarih 2009/12668 Esas 2011/10598 K)
“Dava anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin görevden azli, kabul edilmemesi halinde yetkilerinin sınırlandırılması ve şirkete yönetici kayyım atanmasına ilişkin olup; mahkemece yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de Dairemizin 2014/4548 esas 2015/2472 karar 24.02.2015 tarihli kararında da belirtildiği gibi azil yetkisi 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun anonim şirketlere ilişkin 364 ve 408. maddeleri gereği münhasıran genel kurula hasredilmiştir. Bu durumun tek istisnası TTK 334/2 hükmü olup [PULAŞLI, Hasan, Şirketler Hukuku Genel Esaslar, Adalet Yayınevi, Ankara, 2013, s.406-407], somut olayda şirket ortaklarının yöneticilerin azli veya yetkilerinin sınırlandırması amacıyla mahkemeye başvuru hakkı tanıyan bir hükmü bulunmamaktadır. Davacının yasal dayanaktan yoksun talebine karşın, mahkemece, davanın tümden reddine karar vermek gerekirken, yönetim kurulunun yetkilerini sınırlandırır biçimde atanan kayyım ile yönetim kurulunun, aynı anda görev yapmalarını sağlayacak temelde hüküm kurulması yerinde olmamış, hükmün davalılar Sultan Dengiz ve Mehmet Dengiz lehine bozulması gerekmiştir.” (Yargıtay 11.Hukuk Dairesi 15/01/2019 tarih 2017/3136 Esas 2019/338 K.)
Bu hususta aynı görüş içeren, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi 15/01/2013 tarih 2012/8241 Esas 2013/691 K., Yargıtay 11.Hukuk Dairesi 05/11/2014 tarih 2014/1761 Esas 2014/16924 sayılı K., Yargıtaty 11.Hukuk Dairesi 19/12/2018 tarih 2017/1330 Esas 2018/8071 K. sayılı ilamları da Yargıtay’ın yerleşik uygulamasını ortaya koymaktadır.
Dolayısıyla mahkemelerce anonim şirketin yöneticisinin yönetim sıfatının sona erip ermeyeceği ile ilgili genel kurulun yerine geçip bir belirleme yapıp karar verebilmesi mümkün değildir.
Yargıtay uygulamasına konu olmuş bir olayda da, şirketten bir ortağın ayrılması ile ilgili şirketteki pay durumunun tespiti ve tescil istemli bir davada da Yargıtay tarafından kabul edildiği üzere ; şirketin ayrılan ortağın paylarını devretme veya esas sermayenin azaltılması yoluna gitmesinin mümkün olduğu, çıkan ortağın paylarının şirketçe iktisap edilip edilmeyeceği veya şirket tarafından üçüncü şahıslara veya diğer şirket ortaklarınca devralınıp alınmayacağı hususlarının şirket ortaklar kurulunun yetkisinde olduğu, davacı ortağın ortaklıktan ayrılma davası sırasında talep etmediği ayrılma payı için sonradan dava açarak talepte bulunması mümkün olup nitekim ortak tarafından çıkma payı alacağı için açılan davanın Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/338 Esas sayılı dava dosyasında devam ettiği, kesinleşen hükümde payların kime devredileceği hususunun belli olmadığı ve davalı şirketin kaçınma sebepleri bildirdiği ileri sürülerek mahkemeden re’sen tescil talebinde bulunmanın yasal dayanağının bulunmadığı, somut olayda talep mahkeme ilamının tesciline ilişkin olmayıp, şirketten çıkan ortağın hisselerinin kime devredileceği veya intikal ettirileceğine ilişkin karar istenildiği, mahkemenin hükme dayanak aldığı TTK 612. maddenin ise şirketin kendi paylarını iktisap etmesi hali için geçerli olduğu, Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün istemi üzerine şirketin kendi payını iktisap talebi varmışçasına %20 payın şirket adına tesciline karar verilmesinin yerinde olmadığı (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 08/06/2020 tarih, 2019/4301 E, 2020/2660 K.)
Ayrıca TTK’nun 33. Maddesine göre ; süresi içinde kaçınma sebepleri bildirildiği takdirde, sicilin bulunduğu yerde ticari davalara bakmakla görevli asliye ticaret mahkemesi, dosya üzerinde inceleme yaparak tescili gerekli olan bir hususun bulunduğu sonucuna varırsa, bunun tescilini sicil müdürüne emreder, aksi takdirde tescil istemini reddeder. Kanun burada şirketin kaçınma sebebini bildirmesini öngörürken, mevcut durumun şirket için neyi ifade ettiğinin tespit edilebilmesi ve mahkemeye talep ve kaçınma sebebi arasında değerlendirme yaparak bir karar verme olanağının sağlanmasını gözetmiştir. Yasanın açık hükmü uyarınca davacının dava konusu ettiği hususa ilişkin kaçınma sebebinin bildirilmiş olması mahkemenin karar vermesi için bir zorunluluktur. Davadan önce davalı tarafça sicil müdürlüğüne cevap verilmediği gibi eldeki davada da mahkememizce hüküm kurulmasını sağlayacak bir biçimde cevap veya kaçınma sebebi de davalı tarafça dosyaya bildirilmemiştir.
Yasa 33.maddede ticaret sicilin bildirimine rağmen bunun cevapsız bırakılmasını açık bir biçimde idari para cezası yaptırımına tabi tutmuştur. Kaçınma sebebini bildirilmesi halinde ise mahkemece talebin kabülü yada reddi yönünde karar verilmesini öngörmüştür.
Şirketler hukukunun temel prensibi olarak yetkili organlar aracılığıyla karar alınması esası geçerlidir. Karar alma ise bir iradenin dış dünyaya yansıma şeklidir. Karar alma süreci sonrası bu irade tescili gereken hususlardansa ticaret siciline tescil bildirimi şirket yetkili organı tarafından yapılır.
Yasa koyucu mahkemenin karar verebilmesi için kaçınma sebebinin bildirilmesini zorunlu kılarken şirketin iradesinin ne olduğunun belirlenmesini amaçlamıştır. Bu aşamadan sonra kaçınma sebebinin haklı olup olmamasına göre ilgili hususun tesciline yahut istemin reddine karar verilmesini düzenlemiştir.
Ortaya konulmuş bir irade yoksa bir irade beyanı varmışçasına varsayıma dayalı karar verilebilmesi mümkün değildir. Şirket yargılama konusu bu hususla ilgili olarak yasanın imkan tanıdığı ölçüde farklı şekillerde karar almış olabilir. Bu durum belirlenmeden ve kaçınma sebebi ileri sürülmeden mahkemenin şirket işleyişini etkileyecek ve hatta belki şirket için gerçek duruma uygun olmayan bir karar vermesi doğru olmayacaktır (örneğin somut olayda mahkeme gerekçesinde devralan olarak belirtilen Arif Vural hali hazırda hissedar olmayadabilir, Arif Vural hali hazırda hissedarsa hissedarlığının tespiti ve tescilini mahkemeden isteme konusunda hukuki yarar da bu şirkete aittir). Yasa bu durumun önüne geçmek için kaçınma sebebinin bildirilmesini zorunluluk olarak öngörmüştür.
Yasa 33.maddede cevap verilmemesi yahut kaçınma sebebinin ileri sürülmemesini idari para cezası yaptırımına tabi tutarken. Ayrıca kaçınma sebebinin bildirilmesi halinde mahkemece bir karar verilse dahi bu durumun idari para cezasının uygulanmasına engel olmadığını kabul etmiştir.
Buradan çıkan sonuç; cevap verilmemesi yahut kaçınma sebebinin ileri sürülmemesinin karşılığı yalnızca idari para cezası yaptırımı (şartlar varsa geçici 7.maddenin de uygulanması), kaçınma sebebi ileri sürülmüşse kaçınma sebebinin haklı olup olmamasına göre ihtilaflı hususta mahkemenin karar vermesi ve idari para cezası yaptırımıdır.
Zaten yukarıda açıklandığı üzere şirket ortaklar genel kurulunun münhasır yetkisini ihlal edecek bir biçimde mahkemece karar verilmesi de mümkün değildir.
TTK’nın 33.maddesi uyarınca davacının davalı şirkete yapmış olduğu bildirime cevap vermemesi nedeniyle sicil müdürünün teklifi üzerine mahallin en büyük mülki amiri tarafından idari para cezası uygulanabileceği gibi yasal şartlar oluştuğu takdirde geçici 7.madde uyarınca öngörülen yaptırımların uygulanması davacının değerlendirme ve yetkisi kapsamındadır. Bu sebeple davanın reddine karar verilmiştir.
Açıklanan gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle ;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasası gereğince alınması gerekli 80,70 TL peşin alındığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına
4-Kesinleşme süreci tamamlana kadar masraf avanslarının kullanılabileceği nazara alınarak kararın kesinleşmesinden sonra yazı işlerince yapılacak hesaba göre artan avansların yatıran tarafa iadesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Bursa Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.22/06/2022
Başkan …..
e-imzalıdır
Üye ………
e-imzalıdır
Üye …..
e-imzalıdır
Katip …..
e-imzalıdır