Emsal Mahkeme Kararı Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/331 E. 2023/219 K. 16.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/331 Esas – 2023/219
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
BURSA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/331 Esas
KARAR NO : 2023/219

HAKİM : …..
KATİP :….

DAVACI : … – T.C.N…… – Bağlarbaşı Mah. 5.Hilal Sk. No:13 İç Kapı No:7 Osmangazi/ BURSA
VEKİLİ : Av. …. – [16667-66285-…..] UETS
DAVALI : 1- … SİGORTA ANONİM ŞİRKETİ – …….
VEKİLİ : Av. ……. – [16677-76382-……] UETS
DAVALILAR : 2- … – T.C.N… Kültür Mah. Gümüşdere Cad. No:33 İç Kapı No:9 Nilüfer/ BURSA
3- … – T.C.N…… – Kültür Mah. Gümüşdere Cad. No:33 İç Kapı No:9 Nilüfer/ BURSA
VEKİLİ : Av. …… – Yeni Mah. Mektep Cad. Demirören Apt. No:2/4 Bozüyük Bilecik 11300 Bozüyük/ BİLECİK

DAVA : Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 18/08/2017
KARAR TARİHİ : 16/02/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 22/02/2023

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA VE SAVUNMA:
Dava; 18/08/2017 tarihinde Bursa İnegöl 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılmış olup görülmekte iken, Hakimler Ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı gereğince ” Bursa Asliye Ticaret Mahkemesi yargı çevresinin Bursa ilinin mülki sınırları ” olarak belirlendiğinden bahisle gönderme kararı ile dosyanın mahkememize gönderildiği anlaşılmaktadır.
Genel anlamda bir mahkemenin görevi belirli bir davaya, dava konusunun niteliği veya değerine göre o yerdeki aynı yargı koluna ait ilk derece mahkemelerinden hangisi tarafından bakılabileceğini belirtir.
Bilindiği üzere, medeni yargılamada ilk derece mahkemeleri genel mahkemeler ve özel mahkemeler olarak ikiye ayrılmışlardır. Hangi davalara özel mahkemelerde, hangi davalara genel mahkemelerde bakılacağı ve genel mahkemelerde bakılacak davalardan hangilerine asliye hukuk mahkemesinde, hangilerine sulh hukuk mahkemesinde bakılacağı hususuna görev, bunu düzenleyen kurallara da görev kuralları denir. Genel mahkeme ile özel mahkeme arasındaki ilişkinin bir görev ilişkisi olduğu ve görevle ilgili kuralların kamu düzenine ilişkin bulunduğu konusunda öğretide ve uygulamada duraksama bulunmamaktadır.
Genel mahkemelerin bakacakları davalar belirli kişi ve iş gruplarına göre sınırlandırılmamış olup, aksi belirtilmedikçe medeni yargılama hukukuna giren her türlü işe bakmakla görevlidirler. Açık kanun hükmü ile özel mahkemelerde görüleceği belirtilmemiş olan bütün davalar genel mahkemelerin görevine girer (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, Cilt 1, s.164).
Buna karşılık özel mahkemeler, belirli kişiler arasında çıkan veya belirli uyuşmazlıklara bakmakla görevlidir. Diğer bir ifadeyle özel mahkemeler özel kanunlarla kurulmuş olup özel kanunlarda belirtilen davaları yürütür.
Genel mahkemelerin kuruluşunda olduğu gibi özel mahkemelerin (veya ihtisas mahkemelerinin) kuruluşu da mutlaka ayrı (özel) bir kanun hükmü ile düzenlenir. Özel mahkemelerin kuruluşunun tabii hâkim ilkesine aykırı düşmeyeceği 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 37’nci maddesinde belirtilmiştir.
Türk medeni yargılama hukukunda özel kanunlarla kurulmuş özel mahkemeler; ticaret mahkemeleri, kadastro mahkemeleri, icra mahkemeleri, tüketici mahkemeleri, aile mahkemeleri, fikri ve sınaî haklar hukuk mahkemeleri, denizcilik ihtisas mahkemesi ile iş mahkemeleridir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 136. ve 142’nci maddelerinde mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişleri ve yargılama usullerinin kanunla düzenleneceği hükme bağlanmıştır. Mahkemelerin görevi kıyas veya yorum ile genişletilemez ya da değiştirilemez. Kanunda açıklık bulunmayan durumlarda görev genel mahkemelere aittir ( 5.12.1977 tarihli, 1977/4 E., 1977/4 K. sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı).
Usul hukukumuzda mahkemelerin görevi ancak kanunla düzenlenir ve göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir (HMK m.1). Mahkemenin görevli olması aynı zamanda dava şartıdır (HMK m.11/1-c). Bu nedenle taraflarca yargılamanın her aşamasında görev itirazında bulunulabileceği gibi taraflarca ileri sürülmese dahi mahkemenin de yargılamanın her aşamasında görevli olup olmadığını resen gözetmesi ve görevsiz olduğu kanısına varırsa kendiliğinden görevsizlik kararı vermesi gerekir (HMK m.115). Davaya bakan hüküm mahkemesi gibi kanun yolu incelemesini yapan üst mahkemelerin de görev hususunu resen gözetip, hükmü veren mahkemenin görevli olup olmadığını incelemesi gerekir. Hatta bunun için tarafların hükme karşı görevsizlik nedeniyle kanun yoluna başvurmuş olmalarına dahi gerek yoktur.
Bu nedenle, dava açılırken dayanılan hukuki ve maddi olguların göreve etkili olduğu durumda öncelikle hukuki niteleme yapılmalı ve sonucuna göre mahkemenin görevsiz olduğu kanısına varılırsa dava dilekçesinin görev nedeniyle reddine karar verilmelidir. Davanın görev nedeniyle reddi kararında görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğu belirtilmeli ve dava dosyasının bu görevli mahkemeye gönderilmesine karar verilmelidir (HMK m.20).
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanunî hâkim güvencesi” başlığını taşıyan 37’nci maddesi; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” hükmünü öngörmektedir.
Bilimsel çevrelerde ve uygulamada, kanunî hâkim güvencesi, uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkemenin o uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olması olarak kabul edilmektedir. 1982 tarihli Anayasa’yı kabul eden Danışma Meclisi’nin Anayasa Komisyonu’nun gerekçesinde “…bu suretle davanın olaydan sonra çıkarılacak bir kanunla yaratılan bir mahkeme önüne getirilmesi yasaklanmakta, yani kişiye yahut olaya göre kişiyi yahut olayı göz önünde tutarak mahkeme kurma imkânı ortadan kaldırılmaktadır. Bu ise tarafsız yargı merciinin ilk gereğidir.” denilmektedir (Özbudun, E.: Türk Anayasa Hukuku, Ankara 2005, 8. Baskı, s: 118-119).
Dikkat edilecek olursa Anayasa’daki bu düzenleme hukuk ya da ceza davaları yönünden herhangi bir ayrım gözetmemiş ve uyuşmazlığın doğduğu tarihte bu uyuşmazlığı çözecek olan mahkemenin belli olması durumunda yargılama yapacak veya yargılamaya devam edecek mahkemeyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde davanın, mutlaka bu mahkeme tarafından çözüme kavuşturulması öngörülmüştür.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; uyuşmazlık konusunu teşkil eden her hukuki olay, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabidir ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözümlenmelidir.
O hâlde yeni bir mahkeme kurulurken o mahkemenin kuruluş yasasında zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı taktirde her uyuşmazlık, meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenecektir. Başka bir anlatımla her dava açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılacaktır.
Dava konusu edilen hukuki uyuşmazlığın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasalara göre kurulmuş bulunan mahkemelerin uyuşmazlığı çözmesi ana kural olmakla birlikte bazen yasal düzenlemelerle böyle bir uyuşmazlığın çözümü yeni kurulan mahkemelere de verilebilmektedir.
Hakimler Ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararında halihazırda açılmış davaların yeni kurulan mahkemeye devredileceğine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir.
O hâlde, yeni bir mahkemenin faaliyete geçirildiği tarihten önce derdest bulunan davaların, istek üzerine veya doğrudan doğruya görevsizlik ya da gönderme kararı ile yeni kurulan mahkemeye gönderilmesine olanak bulunmamaktadır.
Açıklanan bu hukuki ve maddi olgular karşısında somut olay irdelendiğinde; yukarıda da ifade edildiği üzere, taraflar arasındaki uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkeme, uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olan İnegöl 1. Asliye Hukuk Mahkemesi olup, mahkememizce davaya bakılması olanaklı değildir. (YARGITAY Hukuk Genel Kurulu ESAS NO: 2017/11-10, KARAR NO: 2019/401) Mahkemece gönderme kararı ile dosya mahkememize gönderilmiş ise de, dosyayı gönderen mahkeme ile mahkememiz arasındaki ayrım görev ayrımı olduğundan görevsizlik kararı olarak nitelendirilmiş ve dosyayı mahkememize gönderen mahkemenin teknik olarak gönderme kararı vermesi mümkün olmadığından mahkememizce aynı teknik hataya düşmek yerine kararımız gönderme değil, görevsizlik kararı olarak nitelendirilmiştir. Bu anlamda olumsuz görev uyuşmazlığı sebebiyle dosyanın görevli mahkemenin belirlenmesi amacıyla Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Mahkememiz kararının merci tayini için Bursa BAM 4. Hukuk Dairesi’nin 22/02/2022 tarih ve 2021/2395-2022/175 E/K sayılı karar ile; “Bursa Asliye Ticaret Mahkemesi yargı çevresinin Bursa ilinin mülki sınırları olarak belirlenmesine ilişkin Hakimler ve Savcılar Genel Kurulu kararında mevcut davaların açıldığı tarihte görevli olan mahkeme tarafından görülmeye devam edilmesi hususunda bir düzenleme bulunmadığına göre İnegöl 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin elinde mevcut derdest davada asliye ticaret mahkemesi sıfatını kullanarak davaya devam etmesinin mümkün olmadığı kabul edilmelidir.
Öte yandan davanın açıldığı tarihte ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan İnegöl 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin asliye hukuk mahkemesi sıfatıyla davada görevli olduğu, bu görevinin, Hakimler ve Savcılar Genel Kurulunun, Bursa Asliye Ticaret Mahkemesi yargı çevresinin Bursa ilinin mülki sınırları olarak belirlenmesine ilişkin kararı nedeniyle sona erdiği, bu durumda davanın açıldığı tarihte görevli olan ve sonradan görevi sona eren mahkemece verilen kararın, esasen devir kararı olduğu, kararda aktarma, devretme, görevsizlik gibi farklı isimlendirmelerin sonucu değiştirmeyeceği dairemizce değerlendirilmiştir.
Açıklanan tüm bu nedenlerle davanın Hakimler ve Savcılar Genel Kurulunun 07.07.2021 tarih ve 608 sayılı ve Bursa Asliye Ticaret Mahkemesi yargı çevresinin Bursa ilinin mülki sınırları olarak belirlenmesine ilişkin kararı uyarınca Bursa 1.Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmesi gerektiği anlaşılmakla, bu mahkemece verilen görevsizlik kararının yerinde olmadığı kabul edilmiş ve yargı yeri olarak belirlenmesi gerekmiştir.

K A R A R :Yukarıda açıklanan nedenlerle;6100 Sayılı HMK.’nun 21. ve 22. maddeleri gereğince Bursa 1 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE,” gerekçesi ile mahkememize gönderilmiştir.
Mahkememizce dosya yeniden esasa kaydedilerek, Bursa Bam 4. Hukuk Dairesinin ilamına uyulmasına karar verilmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkememiz işbu dosyası İnegöl 1. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından 2017/319 Esas ve 2021/348 Karar sayılı gönderme kararı ile dosya mahkememize devredilmiştir.
Taraflara usulüne uygun davetiye tebliğ edilerek, taraf teşkili sağlanmıştır.
İnegöl 1. Asliye Hukuk Mahkemesince; 1 trafik bilirkişisi eşliğinde keşif yapılarak rapor tanzimi talep edilmiştir.
Trafik bilirkişisinin sunmuş olduğu bilirkişi raporunda; Kazanın oluşumunda sürücünün alacağı başka bir önlem olmadığı için de zararlı sonucu önlemesinin mümkün olmadığı anlaşılmış olup bu kazanın oluşumunda herhangi bir kusur ve kabahatinin bulunmadığı, … plaka sayılı otomobil sürücüsü …’ın çarpma noktası ile durma mesafesi arasındaki mesafeye baktığımızda sürücünün hızla seyretmediği, bu durum haricinde aracın hızla seyir ettiğine dair kesin bir veri bulunmadığı, Kazanın oluşumunda sürücünün alacağı başka bir önlem olmadığı için de zararlı sonucu önlemesinin mümkün olmadığı anlaşılmış olup bu kazanın oluşumunda herhangi bir kusur ve kabahatinin bulunmadığı mütalaa edilmiştir.
İnegöl 1. Asliye Hukuk Mahkemesince dosya; Adli Tıp Kurum Trafik İhtisas dairesine gönderilmiş olup, dava konusu kazada taraflara izafe edilebilecek kusur varsa kusur oranlarının yüzdesel olarak tespiti için rapor düzenlenmesi talep edilmiştir.
Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi tarafından gönderilen 16/01/2019 tarihli ATK raporunda; Davalı sürücü …; sevk ve idaresindeki otomobil ile olay yerine gelmeden evvel; yolun sağından soluna geçmek adına kaplamaya giren ve seyir şeridine doğru yürüyen yayayı gördüğünde; yoldaki mevcudiyetini ikazla belirtmekle birlikte yayaya çarpmamak için zamanında etkin fren tedbiri alacağı yerde, mevcut hızı ile yayaya yaklaşarak çarpmış, o çarpma akabinde yayanın üzerinden geçmemek için kontrolsüzce sağa yönelerek sağ yanda seyreden davacı sürücü yönetimindeki kamyonete de çarpmış olmakla tali kusurlu olduğu, Dava dışı yaya …, sol taraftan gelen ve ilk geçiş hakkına sahip davalı sürücü yönetimindeki otomobile rağmen hız ve konumunu dikkate almadan kaplamaya girmiş, bu tavrı ile korunma tedbiri almadığı otomobilin kendisine çarpmasına ve akabinde de kendisine çarpan otomobilin sağa yönelerek sağ şeritten seyreden davacı sürücü yönetimindeki kamyonete de çarpmasına sebebiyet vererek meydana getirdiği kazada, dikkatsiz ve özensiz tavrı ile asli kusurlu görüldüğü, Davacı sürücü …, yönetimindeki vasıta ile nizami kurallar dahilinde sağ şeridi takiben seyretmekte iken, solunda seyreden ve geçiş yapmakta olan yayaya çarpıp önüne (seyir şeridine) kısa mesafede yönelerek idaresindeki vasıtaya çarpan davalı sürücü yönetimindeki vasıtaya çarpan davalı sürücü yönetimindeki vasıtaya karşı önlem alabilmesi mümkün görülmeyip kazada kusursuz olduğu, Davalı sürücü …’ın %35 (yüzde otuz beş) oranında kusurlu, Dava dışı yaya …’ın %65 (yüzde altmış beş) oranında kusurlu olduğu, Davacı sürücü …’ın kusursuz olduğu mütalaa edilmiştir.
İnegöl 1. Asliye Hukuk Mahkemesince dosya konusunda uzman makina mühendisi bilirkişiye tevdii ile hasar dosyası da incelenerek dava dilekçesi doğrultusunda zararın hesaplanması talep edilmiştir.
Makine Mühendisi bilirkişinin İnegöl 1. Asliye Hukuk Mahkemesine sunmuş olduğu bilirkişi raporunda özetle: Davaya konu … plaka sayılı 2012 Model DACIA LOGAN AMBIANCE 1.SDCI 75 EUROS Dizel aracın karıştığı kaza dosyası içinde yer alan bilgi ve belgeleri incelendiğinde; Raporun Değerlendirme/i.Maddesi ile Tespit Edilen Hususlar/10.Maddesinde açıklandığı üzere; aracın kaza sonrasında ki fiziki halini gösteren bilgi ve belgeler dosya münderecatında yer almadığından doğru bir hasar tespiti yapmak mümkün olmadığı, … Plaka Sayılı Dacıa marka araçta kaza sonrası oluşan Değer Kaybı hesabı için Raporun Değerlendirme 2.Maddesinde açıklandığı üzere; aracın kaza sırasındaki kilometre bilgisine ihtiyaç olduğu, hasar tespiti, Değer Kaybı, işten güçten kar kaybı alacağının hesaplanabilmesi için yukarıda açıklanan bilgi ve verilerin bulunması halinde ancak değerlendirme ve hesaplama yapılabileceği, aksi durumda düzenlenecek rapor, denetime açık bir rapor olmayacağı gibi hukuki olmaktan da uzak olacağı mütalaa edilmiştir.
Davacı tarafın rapora itirazları kapsamında dosya ek rapor aldırılmak üzere önceki makine mühendisi bilirkişiye tevdi edilmiştir.
Makine Mühendisi bilirkişinin sunmuş olduğu ek bilirkişi raporunda özetle: Davaya konu … plaka sayılı 2012 Model DA 75 EBUROS Dizel aracın karıştığı kaza dosyası iç incelendiğinde; Raporun Değerlendirme&Hesaplama 3.Maddesi açıklandığı üzere parça listesi verilmiş olup, işçilik ücretleri ile birlikte topla hasar tutarının (kaza tarihi itibariyle); toplam hasar miktarının toplam 18.797,00 TL olduğu, araçta oluşan Değer Kaybı’nın 2.594,00TL olduğu mütalaa edilmiştir.
Davacı tarafın rapora itirazları kapsamında dosya ek rapor aldırılmak üzere önceki makine mühendisi bilirkişiye tevdi edilmiştir.
Makine Mühendisi bilirkişinin sunmuş olduğu ek bilirkişi raporunda özetle: İşçilik ücretleri ile birlikte toplam hasar tutarının (Kaza Tarihi İtibariyle); TOPLAM HASAR MİKTARI-YEDEK PARÇAS*İŞÇİLİK-11.430 4 4.500 -15.930,00TL olduğu, Toplam HASAR MİKTARI 8.797,00 TL (*418 KDV DAHİL) olduğu, Dava dışı …’ın *65 kusurlu olduğu tespitinden dolayı; davaya konu araçta oluşan hasar miktarı kusur oranına göre paylaştırıldığında; TOPLAM HASAR MİKTARI-18.797,00*0,65-12.218,00 TL tutardan sorumlu olduğu, Davalı sürücü …’ın *635 kusurlu olduğu tespitinden dolayı; davaya konu araçta oluşan hasar miktarı kusuru oranına göre paylaştırıldığında; TOPLAM HASAR MİKTARI-18.797,00*0,35-6.579,00 TL tutardan araç maliki birlikte sorumlu olduğu, ARAÇ KİRALAMA BEDELİ:7 Gün X 90 — 560,00 TL4 KDV olduğu, dava dışı …’ın 9065 kusurlu olduğu tespitinden dolayı; araç kiralama bedeli, kusuru oranına göre paylaştırıldığında; ARAÇ KİRALAMA BEDELİ-560,00*0,65-364,00 TL*KDV tutardan sorumlu olduğu, Davalı sürücü …’ın 9635 kusurlu olduğu tespitinden dolayı; araç bedeli, kusuru oranına göre paylaştırıldığında; ARAÇ KİRALAMA BEDELİ -560,00*0,35-196,00 TL4#KDV tutardan araç maliki ile birlikte sorumlu olduğu, Dava konusu araçta YARGITAY İÇTİHATLARINA GÖRE; satılmak maksadı ile pazara götürüldüğünde emsallerine nazaran 4.000,00 TL (Dört Bin Lira) değer kaybı mevcut olduğu, Dava dışı …’ın *65 kusurlu olduğu tespitinden dolayı; davaya konu araçta oluşan değer kaybı miktarından kusuru oranına göre paylaştırıldığında; DEĞER KAYBI”4.000,00*0,65-2.600,00 TL tutardan sorumlu olduğu, araçta oluşan değer kaybı miktarından kusuru oranına göre paylaştırıldı; DEĞER KAYBI-4.000,00*0,35-1.400,00 TL tutardan araç maliki ile birlikte olduğu, Dava dışı …’ın *465 kusurlu olduğu tespitinden dolayı; davaya konu araçta oluşan değer kaybı göre paylaştırıldığında; 1.686,00 TL tutardan sorumlu olduğu, …’ın %35 kusurlu olduğu tespitinden dolayı; davaya konu araçta oluşan değer kaybı miktarından kusuru oranına göre paylaştırıldığında; DEĞER KAYBI 908,00 TL tutardan, 14 Mayıs 2015 Tarih ve 29355 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş bulunan; “Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları” Tebliği kapsamında davalı sigorta şirketinin sorumlu olduğu mütalaa edilmiştir.
18/08/2017 tarihinde Bursa İnegöl 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılmış olup görülmekte iken, Hakimler Ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı gereğince “Bursa Asliye Ticaret Mahkemesi yargı çevresinin Bursa ilinin mülki sınırları” olarak belirlendiğinden bahisle gönderme kararı ile dosyanın mahkememize gönderilmiştir.
Mahkememiz yargılaması sırasında davacı vekilinin duruşmadaki beyanında; sigorta şirketi tarafından bir kısım alacaklarının ödendiği beyan edilmiştir.
Diğer yandan Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2013/10-1350 Esas ve 2013/1740 Karar sayılı Kararı, yine 2013/10-1860 Esas ve 2015/1451 Karar sayılı Kararında “Dava açıldıktan sonra ortaya çıkan bir olay nedeniyle artık dava konusu edilen talep hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesine gerek ya da neden kalmıyorsa, burada davanın konusuz kalmasından söz edilebilir. Böyle bir durum söz konusu olduğunda mahkemenin yargılamaya devam etmesine gerek yoktur. Bu durumda mahkemenin bir tespit hükmü niteliğinde olmak üzere esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar vermesi gerekir. Dava konusu hakkın davacıya ödenmesi, verilmesi ya da müdahalenin kaldırılması, davacı ve davalı sıfatının birleşmesi, yeni çıkan bir kanun ya da Anayasa Mahkemesi kararı ile ya da kişiye sıkı sıkıya bağlı ve mirasçılara geçmeyen bir hakka ilişkin davalarda taraflardan birinin ölümü gibi nedenlerle dava konusuz kalabilir. ” konusuz kalma hallerinin sayıldığı ve dava konusu hakkın davacıya ödenmesi ile davanın konusuz kalabileceği vurgulanmıştır.
6100 sayılı HMK’ nın 331. Maddesine göre :Davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkim, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmeder.
O halde toplanan delillerden yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olayda, 22/08/2019 tarihli mutabat metni ile davacı ile davalı sigorta şirketin belirli bir meblağ üzerinde mutabakata vardığı, dolayısıyla dava konusu edilen alacağın iş bu mutabakat metni ile konusuz kaldığı anlaşıldığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davanın açılması sırasında davacının haklı olduğunun ve davalıların dava açmasına sebep olduklarının anlaşılması üzerine vekalet ücreti ve yargılama giderleri yönünden davalıların sorumlu tutulması suretiyle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlere,
1-Dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 179,90 TL nispi karar ve ilam harcının peşin alınan 505,84 ve tamamlama harcı 77,88 TL olmak üzere toplam 583,72 TL’den mahsubu ile bakiye 403,82 TL nispi karar ve ilam harcının davalılardan müşterek ve müteselsilen alınarak hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan; bilirkişi gideri 750,00 TL, ATK rapor masrafı 314,50 TL, posta, talimat ve tebligat gideri 470,55 TL olmak üzere toplam 1.535,05 TL yargılama gideri ve peşin alınan 505,84 ve tamamlama harcı 77,88 TL olmak üzere toplam 583,72 TL peşin harç olmak üzere toplam 2.118,77 TL yargılama giderinin davalılardan müşterek ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı vekil ile temsil edildiğinden AAÜT’ye göre belirlenen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalılardan müşterek ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
6-HMK’nın 333. Maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının hükmün kesinleşmesinden sonra ilgilisine iadesine,
Dair, davacı ve davalılar vekilinin yüzüne karşı, dava konusu uyuşmazlığın miktarı dikkate alınarak, HMKnun 341 maddesi gereğince kesinlik sınırının altında olduğundan kesin olmak üzere karar verildi,verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.Dosya incelendi, araştırmayı gerektirecek başka bir husus kalmadığından açık yargılamaya son verildi. 16/02/2023

Katip …….
¸e-imzalıdır.

Hakim …
¸e-imzalıdır.

Güvenli elektronik imza ile onaylanmıştır.
Aslının aynı olduğu tasdik olunur.
Katip ….
¸E-imzalıdır.