Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/1185 Esas – 2023/863
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
BURSA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2022/1185
KARAR NO : 2023/863
HAKİM :…
KATİP :…
DAVACI : … KUM,ÇAKIL,SANAYİİ VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ – ..
VEKİLİ : Av. …. – [16100-01762-……] UETS
DAVALI : … SİGORTA ANONİM ŞİRKETİ – ….. [25949-79677-..] UETS
VEKİLİ : Av. ….. – [16281-82546-..] UETS
DAVA : Sigorta (Kaza Sigortası Kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 19/10/2022
KARAR TARİHİ : 22/06/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 05/10/2023
Mahkememizde görülmekte olan Sigorta (Kaza Sigortası Kaynaklı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava dilekçesinde özetle; Bursa ili Geçit Mahallesi Bursa Beton cimento tesisinde 05/07/2021 tarihinde çalısmaktayken müvekkili şirkete ait liugong 856-IM lastikli loder seri no …. plaka no ….. is makinesinde ses gelmesi üzerine makine durdurularak gerekli inceleme yapıldığını, şaftın parçalanarak çevresindeki parça ve malzemelere zarar verdigi ve tüm hidroluk yağın yola boşaldığı belirlendiğini ve bu konuda yetkili servise bilgi verildiğini, arızanın meydana geldiği söz konusu iş makinesi davalı şirkete …. nolu … makine kırılması sigorta poliçesi ve …. nolu genisletilmis kasko poliçesi ile sigortalı olduğunu, bu hasarla ilgili açılan hasar dosyasının incelenmesi sonucunda müvekkili şirketin hasarının ödenmemesine karar verildiğini, aynı makinede oluşan başka bir hasardan dolayı 2019 yılında Anadolu Sigorta aracılığı ile 418083417-02 No lu hasar dosyası üzerinden kasko poliçesinden 10.04.2019 tarihinde 10.182,85 TL ve 10.05.2019 tarihinde 11,845,21 TL müvekkilim şirkete ödeme yapıldığını, müvekkili şirketin bu alacağı ile ilgili olarak Bursa 2. ASliye Ticaret Mahkemesi’ in 2022/107 Esas sayılı dosyası ile fazlaya ilişkin haklar saklı tutarak 5.000,00 TL üzerinden dava açıldığını, bu davada alınan bilirkişi raporunda ”poliçe kapsamında muafiyet oranı olarak asgari 1.000 Euro olarak belirlendiği dikkate alındığında davacının talebinin KDV hariç 81.570,20 TL olacağı, belirlenen bedele Yargıtay uygulamaları gereğince KDV ilave edilmesi gerektiği” belirtildiğini, KDV miktarı 14.682,64 TL olup toplam bedelin 96.252,84 TL olduğunu, bu bedelden ticaret mahkemesince hüküm altına alınan 5.000,00 TL düşüldüğünde kalan 91.252,84 TL bedelin tahsilini talep ettiklerini, yukarıda açıklanan nedenlerle KDV dahil 96.252,84 TL hasar bedelinden aynı mahkemece hüküm altına alınan 5.000,00 TL düşülerek kalan 91.252,84 TL’nin davalıya gönderilen ihtarnamenin tebliğ tarihinden geçerli avans faiziyle birlikte davalı şirketten tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Cevap dilekçesinde özetle; yetki ve görev itirazlarının olduğunu, operatöre ait sürücü kodunun, iş makinesini kullanmaya uygun olmaması nedeni ile ve müvekkili … Sigorta A.Ş. tarafından sigorta poliçesi gereğince tazminat ödeme yükümlülüğü bulunmadığını, açıklanan nedenle davanın öncelikle usulden reddine, aksi halde davanın esastan reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Deliller;
Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne yazılan müzekkereye cevap verildiği cevabi yazının dosya arasında olduğu anlaşılmaktadır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ, HUKUKİ KABUL VE GEREKÇE
Dava, sigorta bedelinin ödenmesine yönelik ek dava niteliğinde tazminat istemine ilişkindir.
Dava dilekçesinde özetle; Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2022/107 Esas ve 2022/1112 Karar sayılı dosyası ile tazminata hükmedildiği ve bilirkişi raporunda alacağın tamamının KDV dahil 96.252,84 TL olduğu, bu bağlamda bakiye tazminat bedelinin davalı sigorta şirketinden tahsili talep edilmiştir.
Cevap dilekçesinde özetle; davanın reddi talep edilmiştir.
Dosyanın esası ile ilgili açıklamalara yer vermeden önce ek davanın niteliği ile ilgili kısa açıklamalara değinmekte fayda vardır. Şöyle ki; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2013/7-1728 Esas ve 2015/1036 Karar sayılı ilamında ek dava ile ilgili aynen,
“Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; kısmi davada alınan rapor ve verilen kararın eldeki ek davaya etkisinin ne olacağı ve buna göre yeniden bilirkişi incelemesi yapılarak rapor alınması gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Hemen burada, kısmi dava ve ek davanın etkisi üzerinde durulmalıdır.
Her dava, kural olarak iki kısımdan; tespit ve eda kısımlarından oluşur. Davanın kısmi nitelikte olması halinde önceden açılan davada kesinleşen ilamın tespit kısmı, kalan kısım hakkında açılan ikinci davanın tespit kısmı için kesin hüküm oluşturur ve kuşkusuz bağlayıcıdır.
Öğreti ve yargısal uygulamada; kısmi davanın redle sonuçlanması halinde tüm alacak hakkında kesin hüküm oluşacağı kısmi dava kısmen kabul kısmen redle sonuçlanırsa her iki bölüm yönünden de kesin hüküm oluşacağı, kısmi dava tümüyle kabul edilirse de kararın tespit bölümünün açılan ek dava için kesin hüküm oluşturacağı kabul edilmiştir.
Eş söyleyişle; kısmi dava sonunda davalının borcu ödemeye mahkum edilmesi veya kısmi davanın tamamen veya kısmen reddine karar verilmiş olması halinde taraflar arasındaki borç ilişkisinin varlığı ya da yokluğu da tespit edilmiş olur ki bu tespit zorunlu olarak borç ilişkisinin tümünü kapsar. Bu nedenle kısmi dava sonunda verilen ve kesinleşen kararın tespite ilişkin bölümü sonradan açılan ek dava için kesin hüküm oluşturur.
Kısacası ikinci davaya bakan mahkeme, kısmi davanın davalının sorumluluğuna ilişkin bu tespit bölümüyle bağlıdır. Burada davalının haksızlığı olgusu artık tartışılamaz hale gelmiştir. Zira, kesin hüküm bulunan bir konuda mahkemenin bu yönün doğruluğunu yeniden araştırma ve inceleme konusu yapmasına hukuken olanak bulunmamaktadır. Bu yön kamu düzenine ilişkin olup mahkemeler ve Yargıtayca doğrudan doğruya (resen) göz önünde tutulmalıdır.
Kısmi dava sürerken ek davanın açılmış olması halinde davalı ilk itirazda bulunarak birleştirme istememişse kısmi dava ile ek dava birleştirilemez. Ancak, ek davaya bakan mahkeme kısmi davanın sonuçlanmasını bekletici sorun yapmalıdır. Çünkü, kısmi dava tamamen veya kısmen reddedilecek olursa bu karar ek dava için kesin hüküm teşkil edecek, kısmi dava tamamen kabul edilirse de kararın tespite ilişkin bölümü ek dava için kesin hüküm teşkil edecektir.
Açıklanan hususlar Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.02.1980 gün ve 1980/9-73 E. 1980/186 K., 02.06.1982 gün ve 1981/11-1130 Esas 1982/549 Karar ve 09.11.1988 gün ve 1988/15-572 Esas 1988/898 K. sayılı kararlarında da açıkça vurgulanmıştır.
Kısmi davada alınan ve kesinleşen hükmün dayanağını teşkil eden bilirkişi raporunun kısmi dava tutarını aşan bölümünün açılan ek davada mahkemeyi bağlayacak nitelikte bir kesin delil mahiyetinde olup olmadığı konusundaki uyuşmazlığa gelince;
Kural olarak, kısmi davada alınan bilirkişi raporlarının açılan ek dava yönünden kesin delil olmayacağı gerek öğretide gerek yargısal uygulamada kabul edilmiştir. Ne var ki, kısmi davada kesinleşen hükme esas alınan rapor tümüyle inceleme ve itiraz konusu yapılıp, tüm yargısal denetim yollarından geçerek toplam alacak miktarını ortaya koyacak şekilde kesinleşmiş ve taraflar yönünden yargısal denetim yolları tüketilerek usulü kazanılmış haklar gerçekleşmişse kesin delil olarak değerlendirilmesi gerekeceği de ortadadır. Bu nedenledir ki, bilirkişi raporlarının takdiri delil oldukları kural ise de somut olay özelliklerine göre kesin delil niteliği alabilecekleri de göz ardı edilmemelidir.
Nitekim, somut olayda da davacı tarafından davalı aleyhine açılmış bulunan ve yukarıda ayrıntıları ile safahatı açıklanan kısmi dava taleple bağlı kalınarak sonuçlanmış; böylece davaya dayanak alınan hukuki ilişkinin varlığı saptanarak, davalının sorumluluğu da kesinleşen bu hükümle tespit edilmiştir. Bu kararın tespite ilişkin bölümünün sonradan açılan eldeki ek dava için kesin hüküm oluşturacağında kuşku bulunmamaktadır.
Bu aşamada Mahkemece ilk davada taleple bağlı kalınarak hükmedilen kısımdan arta kalan kısım için açılan ek davada ilk dava aşamasında kesinleşen olgular kararın tespit bölümü yönünden kesin hüküm oluştururken, karara dayanak alınan bilirkişi raporunun da kesin delil haline gelip gelmeyeceği hususu açıklığa kavuşturulmalıdır.
Davalının sorumluluğunu tespit eden bu kesin hükmün içeriği, dosya safahati ve özellikle hükmüne uyulan bozma ilamları ile kısmi davada verilen hükmü onayan daire kararının kesinleşen olguların inceleme konusu yapılamayacağı gerekçesi karşısında, kısmi davada hükme dayanak alınan bilirkişi raporundaki tespitler de gerek davacı gerek davalı yönünden kesinleşerek bağlayıcı hal almıştır.
Özellikle, davalı tarafın kısmi davada verilen son kararı temyizinde bilirkişi raporuna yönelik temyiz itirazları, daha önce hükmüne uyulan bozma ilamları içeriğine göre kesinleştiği ifade edilerek reddedilmiş, karar onanmış; böylece kesinleşen kısmi davada hükme esas alınan rapor davalı yönünden kesinleşmiştir. Davacı ise raporlara itiraz etmemekle burada ortaya konan tazminat miktarı ile kendisini bağlamıştır. Taraflar açısından kesinleşen bu hususların yeniden inceleme konusu yapılması hukuken olanaklı değildir.
Zira kısmi davada alınan raporlar yargısal denetimler sırasında değerlendirilmiş; sonra açılacak davada halledilecek bir yön bırakılmadan raporlarla ilgili ayrıntılı değerlendirmelerle bozma nedenleri ortaya konulmuş; bozma ilamına uyularak ve gerekleri yerine getirilerek oluşturulan mahkeme kararı da bu kesinleşme olgusu da ifade edilerek onanmıştır. Kısmi davadaki raporlara davalı itiraz etmiş; bu itirazlarını temyiz isteklerine de konu etmişse de bunlar Özel Dairece incelenerek sonuçta hükmüne uyulan ilamlar çerçevesinde ve alacağın tamamının miktarını da ortaya koyan ancak taleple bağlı kalarak verilen mahkemenin kabul kararı onanarak kesin halini almıştır. Kısmi dava için açıklanan şekilde oluşturulan mahkeme hükmü ve gerekçesi birlikte değerlendirildiğinde toplam alacak miktarının da ortaya konulduğu ancak taleple bağlı kalınarak karar verildiği belirgindir.
Görülmektedir ki, somut olayda, kısmi davada alınan ve kesinleşen hükmün dayanağını teşkil eden bilirkişi raporunun kısmi dava tutarını aşan bölümü de açılan eldeki ek dava yönünden hem tarafları hem de mahkemeyi bağlayacak nitelikte kesin bir delil mahiyetini almış; kısmi davada kesinleşen bu rapor içeriği de dayanak alınarak hükme varılmıştır.” şeklinde ek davanın niteliğini ve şartlarını belirtmiştir.
Somut dosyamız yönünden; Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2022/107 Esas ve 2022/1112 Karar sayılı ilamı ile davacı lehine 5.000,00 TL hasa bedeline hükmedilmiş, bu hasar bedelinin tespiti ile ilgili mahkemece bilirkişi raporu alınmış ve raporda toplam hasar bedelinin KDV dahil 96.252,84 TL olduğu hesaplanmıştır. Davacı davasını kısmi dava olarak açmış ve fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasını talep etmiştir, mahkemece de davacının fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak 5.000,00 TL hasar bedeline hükmedilmiştir. İlk açılan kısmi dava tarafların kararı istinaf etmemesi üzerine karar kesinleşmiştir. Bu aşamadan sonra ek davada, ilk açılan davada alınan bilirkişi raporunun kesinleştiğinin kabulü gerekir. Bu açıklama ışığında davacının ödenmemiş 91.252,84 TL hasar bedeli olduğundan, aşağıdaki şekilde davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Ayrıntısı ve yasal gerekçesi izah edildiği üzere;
1-Davanın Kabulü ile; 91.252,84 TL’nin, temerrüt tarihi olan 17/12/2021 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
2-Hüküm tarihi itibariyle alınması gereken 6.233,48 TL karar ve ilam harcından; 1.558,38 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 4.675,10 TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak, hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan 1.558,38 TL peşin harç, 80,70 TL başvurma harcı, 46,00 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 1.685,08 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
4-Davalı tarafından herhangi bir yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT m.13 hükümlerine göre hesaplanan 14.600,45 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
6-HMK m.333 gereğince yatırılan avansın kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
7-Gerekçeli kararın talep halinde taraflara tebliği ile tebliğ giderinin eksik olması halinde giderin talepte bulunandan alınmasına,
Dair; kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Bursa Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere karar verildi. 22/06/2023
Katip ….
¸e-imzalıdır
Hakim ….
¸e-imzalıdır