Emsal Mahkeme Kararı Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/421 E. 2022/1045 K. 01.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

….
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
BURSA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/421 Esas
KARAR NO : 2022/1045

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … – … …
VEKİLİ : Av. …..
DAVALI : … – … …
VEKİLİ : Av. ….
DAVA : Sözleşmenin İptali
DAVA TARİHİ : 03/03/2016
KARAR TARİHİ : 01/11/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 08/11/2022
Mahkememizden verilen 27/11/2018 tarih ve 2016/312 Esas 2018/1546 sayılı kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi’nin 19/04/2021 tarih ve 2019/597 Esas 2021/484 Karar sayılı ilamıyla BOZULMAKLA, dava mahkememiz esas defterinin yukarıdaki esasına kaydı yapılmıştır. Bu yargılama esnasında;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVACI VEKİLİ BEYANLARINDA ÖZETLE: davacı ile davalı kardeş olup dava dışı … Plastik-Hurda İşleme ve Tekstil San. İth. İhr. Ltd Şti’nin hissedarları olduğunu, davacı bu şirketteki %25 hissesinin tamamını Bursa 5.Noterliğinin 28/05/2013 tarih … yevmiye nolu Limet Şirket Hisse Devir Sözleşmesi ile 25.000,00 TL karşılığında davalı …’a devretmiştir, buna ilişkin Genel Kurul Kararı da alınmıştır ve devir işlemi 28/06/2013 tarihli 8352 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde de yayınlanmıştır ancak davacı hisse devrini yaptıktan sonra şirketin öz sermayesinin hissesine ödenenin çok üzerinde olduğunu arada fahiş fark olduğunu yeni öğrendiğini, devrin yapıldığı tarihte %25 hisseye karşılık 25.000,00 TL almışken bunun 750.000,00 TL civarında olduğunu düşünmektedir, arada fahiş fark olup TBK 27/1maddesine göre Hisse Devir Sözleşmesinin hükümsüz olduğu tespitini talep etmiştir.
DAVALI VEKİLİ CEVAP DİLEKÇESİNDE ÖZETLE: Hisse Devir Sözleşmesi 28/06/2013 tarihinde yapılmış olup zamanaşımı itirazında bulunuyoruz dava süresinde açılmamıştır ayrıca dava tespit davası olarak açılmıştır davacı dava harcını maktu olarak yatırmıştır hisse değerinin ise 750.000,00 TL olduğunu iddia etmektedir bu nedenle harcın 750.000,00 TL olarak yatırılması gerekir, dava tespit davası değil Sözleşmenin İptali davasıdır. Esasa ilişkin olarak da davacı söz konusu şirkette 26/05/2008-28/05/2013 tarihleri arasında fiilen çalışmış olup şirketin öz sermayesini bilmemesi mümkün değildir kendisi de bu hisseleri 23/05/2011 tarihinde Bursa 11.Noterliğinin 103555 nolu Hisse Devir Sözleşmesi ile 25.000,00 TL’ye satın almıştır iki yılda hisselerin 725.000,00 TL kadar nasıl arttığını açıklaması gerekir bu nedenle davanın öncelikle usulden aksi halde de esastan reddini talep etmiştir.diyoruz dedi Beyanı okundu, imzası ile tasdik olundu.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava taraflar arasındaki hisse devir sözleşmesinin hukuka aykırı olduğundan bahisle hükümsüz olduğunun tespiti istemidir.
Mahkememizce yapılan yargılama sonunda verilen 27/11/2018 tarih 2016/312 Esas 2018/1546 Karar sayılı kararı Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5.HD’nin 19/04/2021 tarih ve 2019/597 Esas 2021/484 Karar sayılı kaldırılmış ve işbu dosyaya kaydedilmiştir.
Dosya incelemesinde; Taraflar arasında … Plastik-Hurda İşleme ve Tekstil Sanayi Ltd. Şti’nin davacıya ait hisselerinin davalıya devrine ilişkin sözleşme yapıldığı, sözleşmenin 28/05/2013 tarihinde noterde yapıldığı ve sonrasında şirket genel kurulunun 28/05/2013 tarih 2013/1 Karar sayılı kararı ile davacıya ait hissenin davalıya devredilmesi konusunda karar alındığı görülmektedir.
Davacı taraf hisse devir sözleşmesinin kanuna, ahlaka, kişilik haklarına aykırı olduğunu yine davacının sözleşmeyi kurarken esaslı olarak yanıldığı düşüncesizliği ve deneyimsizliğinden dolayı aşırı derecede yararlanıldığından bahisle hükümsüz olduğunun tespitini talep etmektedir.
Davacı taraf ileri sürdüğü sebeplerle esasında anılan sözleşmenin TBK 27.maddesine göre kesin hükümsüzlük haline girdiğini, yine dava dilekçesinde sözleşmeyi kurarken esaslı olarak yanıldığını yani TBK’nun 30 ve devamı maddelerindeki irade bozukluğu hallerine girdiğini, diğer bir sebep olarak da davacının tecrübesizliğinden ve deneyimsizliğinden yararlanılarak sözleşmenin imzalandığını ileri sürerek TBK madde 28’de düzenlenen aşırı yararlanma haline dayanmıştır.
Bilindiği üzere esasında taraflar arasında sözleşme özgürlüğü esası geçerlidir. Ancak TBK madde 26’da belirtildiği üzere bu özgürlük kanunun ön gördüğü sınırlar içerisinde kalacaktır. Bu sınırlamalardan bazıları da TBK’nın 27,28.maddeleri ile irade bozukluğuna düzenleyen 30 ve devamı maddelerindeki hükümlerdir.
Davacı taraf her ne kadar birden fazla hukuksal nedene dayanmışsa da somut olayın özellikleri ile iddia ve savunmalar çerçevesinde hangi hukuksal nedenin somut uyuşmazlığa uygulanacağına hakim tarafından karar verilecektir.
Dosya kapsamıyla toplanan delillerden taraflar arasındaki sözleşmenin TBK’nun 27.maddesindeki kesin hükümsüzlük halini ve 30 ve devamı maddelerindeki irade bozukluğu hallerine girmediği anlaşılmaktadır. Davacının içinde bulunduğu özel durum itibariyle sözleşmeyi TBK’nun 28.maddesinde düzenlenen aşırı yararlanma hukuksal müessesi kapsamında değerlendirmek gerekmektedir. Zira davacının gerek duruşmalardaki genel durumu itibariyle görünüşü ve gerekse dosyaya alınan raporlar ile sözleşmenin gerçekleştirildiği dönemde fiil ehliyetini ortadan kaldıracak bir rahatsızlığı bulunmayıp buna karşılık davacının yapmış olduğu işlemlerde kolay yanılgıya veya hataya düşebileceği tıbbi olarak tespit edilmesi karşısında uyuşmazlığın TBK 28.maddesi çerçevesinde değerlendirmek gerekecektir.
Davalı taraf her ne kadar davacının daha önce ehliyet aldığını, ehliyet alırken alınan raporda herhangi bir rahatsızlığının bildirilmediğini belirtmiş ise de dosya arasına alınan Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığının raporu dikkate alındığında davacının mevcut durumunun eylem ehliyeti ile ilgili olmadığı, kişide var olan ve sözleşmenin yapılması sırasında içinde bulunduğu durumu gösteren olgulara ilişkin olduğundan davalı tarafın ehliyet alımı sırasındaki rapora ilişkin savunmalarına itibar edilmemiştir.
Ayrıca, Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5.HD’nin kaldırma kararı doğrultusunda davacı ile ilgili olarak yeniden rapor aldırılmış olup, 16/09/2022 tarihli yeni raporun bir önceki rapor ile farklılık arz etmediği, raporda; …’ın sözleşmenin yapıldığı tarihte fiil ehliyetine sahip olduğu, yaptığı sözleşmenin anlam ve sonuçlarını kavrayabileceği fakat ruhsal hastalığı nedeniyle yapmış olduğu işlemlerde kolay yanılgıya düşebileceği kanaatine varıldığı belirtilmiştir.
Gabin İki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde, bu sözleşmenin kurulması anında mevcut olan ve taraflardan birinin zor durumda olmasından, düşüncesizliğinden yahut deneyimsizliğinden istifade edilerek karşılıklı edalar arasında meydana getirilen açık nispetsizliktir.
Gabin , bir sözleşme ilişkisinde çeşitli sebeplerden ötürü sömürülen zayıf tarafı sömüren güçlü tarafa karşı korumaya yönelik, sosyal amaç güden bir hukuki kurumdur denilebilir. Bu müessese ile hakime MK. nun 2. maddesinde yazılı iyiniyet esasına aykırılık teşkil eden haller karşısında kudretini kullanma yetkisi verilmektedir. Gabin bu açık suistimallere karşı koruma sağlamaktadır.
Gabinde davacı durumunda olan kişinin hukuksal iradesinde esas itibariyle bir bozukluk “fesat “ yoktur. Davacı iradesini, isteğine ve amacına uygun düşecek şekilde kendiliğinden açıklamıştır. Kaynak ve kökendeki irade ile onun açıklanan şekli arasında bir aykırılık ve kopukluk mevcut değildir. BK.nun 28. maddesinde düzenlenen gabinde davacı olan kişi yasada sayılan ve belirlenen – müzayaka, hiffet, tecrübesizlik varlığına davalının neden olmadığı bazı hallerden ötürü- sıkı bir pazarlık yaparak kendi çıkarını yeteri kadar koruyabilmek güç ve olanağından yoksundur. Bu gibi durumlarda sözleşme tarafların arzusuna uygun düşecek şekilde yapılmış, ancak davacının sözü edilen nedenlerin doğurduğu güçsüzlüğünden ötürü davalı aşırı yarar sağlamış, çıkarlar arasında denge olmayan bir sözleşme düzenlenmiştir.
Gabin halinde, sözleşmenin varlığını sağlayan iradelerde sakatlık mevcut olmamasına rağmen, sözleşme ekonomik hasıla açısından normal sayılmayan bir sonuç meydana getirmiştir. Gabinde önemli olan bu sonuçtur. Bu özelliği sebebiyle gabin, iradeyi sakatlayan hallerin (hata,hile, ikrah) dışında kalan özel bir durumdur.
TBK m.28’e göre; Bir sözleşmede karşılıklı edimler arasında açık bir oransızlık varsa, bu oransızlık, zarar görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirildiği takdirde, zarar gören, durumun özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı olmadığını diğer tarafa bildirerek ediminin geri verilmesini ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteyebilir.
Zarar gören bu hakkını, düşüncesizlik veya deneyimsizliğini öğrendiği; zor durumda kalmada ise, bu durumun ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde sözleşmenin kurulduğu tarihten başlayarak beş yıl içinde kullanabilir.
Kanuni tanımından gabinin şartları şu şekilde belirlenebilir;
Birinci şart; Karşılıklı edimler arasında açık bir oransızlığın bulunmasıdır. Buna objektif şart da denir.
İkinci şart; Sömürülenin zayıf durumda olmasıdır. BK. md. 28 bu konuda üç durumdan bahsetmektedir. Zor durumda kalma, düşüncesizlik, deneyimsizlik. Bu şart sömürülen açısından sübjektif şart olarak kabul edilir.
Üçüncü şart; Sömürenin, edimler arasındaki açık oransızlığı, karşı tarafın zayıf durumundan bilerek yararlanmak suretiyle gerçekleştirmiş bulunmasıdır ki , buna da sömüren açısından sübjektif şart denilmektedir.
Kanunumuzda belli bir miktar üzerinden nispet gösterilmemiş olmakla beraber, karşılıklı ivazlar arasındaki aşırı farkın tayinindeki ölçü, satılan mal için ödenen paranın normal olarak herkes tarafından kabul ve takdir edilen değerin ( piyasa değerinin ) çok altında olması ve açıkça göze çarpacak bir farklılık göstermesi, toplumdaki ekonomik değer ölçülerini aşan ve ticari ahlak kurallarına aykırı düşen fahiş ( aşırı) bir nispetsizliğin mevcudiyeti halidir.
Taraflar arasındaki sözleşme incelendiğinde davacıya ait 1000 adet payın 25 TL karşılığı 25.000,00 TL’ye davalıya devredildiği anlaşılmaktadır. Devir anında bedelin ödendiği görülmüştür. Mahkememizce inşaat mühendisi, makine mühendisi ve SMMM bilirkişiden oluşan heyetten dava dışı şirketin özvarlığı belirlenerek 28/05/2013 tarihi itibariyle her bir payın değeri tespit edilmiş buna göre davacının devrettiği hisselerin toplam değerinin 28/05/2013 tarihi itibariyle 251.373,33 TL olduğu anlaşılmıştır. Tarafların sözleşmede belirledikleri bedel ile tespiti bulunan değer arasında on katı tutarında bir fark bulunmakta olup aşırı yararlanmanın şartlarından biri olan edimler arasındaki açık nispetsizlik koşulu (objektif şart) gerçekleşmiştir.
Aşırı yararlanmanın subjektif şartını davacının içinde bulunduğu durum gözönünde bulundurarak değerlendirmek gerekmektedir. Her ne kadar tacirler ticari işletmeleri ile ilgili işlerde basiretli tacir gibi davranmakla yükümlü olduklarından istisnai haller dışında gabin sebebine dayanamazlar ise de somut uyuşmazlıkta davacının hali hazırdaki durumu nedeniyle istisnai bir hal bulunup gabin söz konusu olabilecektir. Gerçekten raporlarla da sabit olduğu üzere davacı gerek ait tarihi itibariyle gerekse hali hazırda kolay yanılgıya ve hataya düşebilecek bir kişilik durumuna sahiptir. Bu durumdan istifade edilerek sözleşme tarihinde aşırı yararlanmak suretiyle edimler arasında önemli ölçüde nispetsizlik meydana getirmiştir. Somut olayda aşırı yararlanmanın tüm koşulları oluşmuştur.
TBK’nun 28/2.maddesine göre; zarar gören bu hakkını, düşüncesizlik veya deneyimsizliğini öğrendiği; zor durumda kalmada ise, bu durumun ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde sözleşmenin kurulduğu tarihten başlayarak beş yıl içinde kullanabilir.
Burada bir yıllık sürenin ne zaman başlayacağı önem arzetmektedir. Davacının mevcut durumu dava tarihi itibariyle halen devam ettiğinden kanunda bahsedilen durumun ortadan kalkması tabiri ve bir yıllık süre sözleşme tarihine göre geçirilmediği kanaati oluşmuştur. Yani dava bir yıllık ve beş yıllık süre içerisinde açılmıştır. Sözleşme tarihi 28/05/2013 olup dava tarihi de 09/03/2016 ‘dır beş yıllık süre dolmamıştır.
Bu sebeplerle dosya arasına alınan bilirkişi raporlarından ve yapılan tüm değerlendirmelerden, davacı bakımından TBK 28.maddede düzenlenen “Aşırı Yararlanma”nın tüm şartlarının mevcut olduğu anlaşılmakla, davanın kabulüne ve taraflar arasındaki Bursa 5.Noterliğinin 28/05/2013 tarih … yevmiye numaralı hisse devrine ilişkin sözleşmenin iptaline dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ve nedenlerle;
1-Davanın KABULÜ ile taraflar arasındaki Bursa 5.Noterliğinin 28/05/2013 tarih … yevmiye numaralı hisse devrine ilişkin sözleşmenin iptaline,
2-Bu sözleşme ile devredilen … Plastik Hurda İşleme ve Tekstil Sanayi İth. İhr. Ltd. Şti’ne ait 1000 adet payın davacıya iadesine,
3-Sözleşme bedeli olarak belirlenen ve davacıya ödendiği anlaşılan 25.000,00 TL’nin 28/05/2013 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıya iadesine,
4-Harçlar Yasası gereğince alınması gerekli 1.707,75-TL harçtan başlangıçta alınan 29,20-TL peşin, 427,00-TL tamamlama harcının mahsubu ile bakiye 1.251,55-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
5-Davacı tarafça yapılan 489,70-TL harç, 2.409,80-TL yargılama giderinden oluşan toplam 2.899,50-TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
6-Davalı tarafından yapılan masrafın kendi üzerine bırakılmasına,
7-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 9.200,00-TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
8-Kesinleşme süreci tamamlana kadar masraf avanslarının kullanılabileceği nazara alınarak kararın kesinleşmesinden sonra yazı işlerince yapılacak hesaba göre artan avansların yatıran tarafa iadesine,
Dair tarafların yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal sürede Bursa Bölge Adliye Mahkemelerinde İstinaf yargı yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 01/11/2022

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır