Emsal Mahkeme Kararı Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/356 E. 2021/528 K. 26.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
BURSA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/356
KARAR NO : 2021/528

BAŞKAN : ..
ÜYE :…
ÜYE : …
KATİP :..

DAVACI : ..
VEKİLİ : Av. …
DAVALI :…
DAVA : Sıra Cetveline İtiraz
(İflas Tasfiyesinde Düzenlenen Sıra Cetveline Yönelik Kayıt
Kabul ve Terkin Talebi-İİK 235)
DAVA TARİHİ : 12/04/2021
KARAR TARİHİ : 26/05/2021
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 05/06/2021

Mahkememizde görülmekte olan Sıra Cetveline İtiraz (İflas Tasfiyesinde Düzenlenen Sıra Cetveline Yönelik Kayıt Kabul Ve Terkin Talebi-İİK 235) davasının dosya üzerine yapılan incelemesi sonucunda;

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili beyanlarında ; müvekkili ile . . . . İnş. San. ve Tİc. A.Ş arasında 19/092017 tarihinde taşınmaz satış vaadi sözleşmesi imzalandığını, taraflar arasında imzalanan sözleşmeye göre müflis şirketin Türkiye Bursa Bölgesinde yer alan . . projesi kapsamında 1396/13 parselde yer alan arsa üzerine taşınmazı 24 ay içinde inşaa etmeyi ve devretmeyi taahhüt ettiğini, müvekkilinin tüm ödemeleri . . . . şirketine ödediğini, borçlu müflis şirketin üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmediğini, Bursa 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 19/12/2018 tarih 2017/.. Esas 2018/.. karar sayılı ilamı ile . . . . İnş. A.Ş’nin iflasına karar verildiğini, . . . . ile müflis şirketin temelde iki ayrı değil tek bir şirket olduğundan iflas masasına alacak kaydı talebinde bulunulduğunu, ancak bu taleplerinin de iflas idaresinin almış olduğu karar neticesinde reddedildiğini, fazlaya ilişkin talepleri saklı kalmak kaydı ile alacaklarının iflas masasına kaydına karar verilmesini talep etmiştir.

Davada, mahkemenin görevli olup olmadığının incelenmesi HMK.nun 114/c bendi gereğince dava şartlarından olup; mahkemece re’sen incelenmesi gerekir.
Ticaret Mahkemelerinin görevi TTK.nun 4. ve 5.maddelerinde gösterilmiş olup, bu maddelerde belirtilen dava ve işlere bakmaya görevlidir.
Davacı taraf sıra cetveline alacağının kayıt ve kabulünü talep etmiştir. Bir alacağın İİK’nın 235. maddesine dayalı kayıt kabul istemine konu olabilecek bir alacak olabilmesi için iflastan önce doğması gerekmektedir. Eğer alacak iflastan önce doğmamışsa bu durumda alacak, müflisin genel hükümlere göre sorumlu olduğu ve iflas masasının dağıttığı iflas (garame) hissesi oranında değil, tasfiyede bakiye kalırsa alacaklıya ödenecek olan bir alacak niteliğinde olacaktır.
Ticaret mahkemelerinin görevli olması için davanın İİK’nın 235. maddesine dayalı kayıt kabul istemine konu olabilecek bir alacak olması gerekmektedir. Şayet alacak iflastan önce doğmamışsa bu durumda alacak, müflisin genel hükümlere göre sorumlu olduğu bir alacak olacağından görevli mahkeme ticaret mahkemeleri olmayacaktır.
Dosyanın incelenmesinde davacının davaya konu ettiği alacak müflisin iflasından önce doğan bir alacak olmayıp, müflisin iflasından sonra doğmuştur.
Davacı taraf ile müflis arasında imzalanan sözleşme ön ödemeli konut satış sözleşmesi niteliğindedir.
Ön Ödemeli Konut Satışları Hakkında Yönetmeliğin şekil şartını düzenleyen 6. maddesine göre; Ön ödemeli konut satış sözleşmesi, kat irtifakı devrinin tüketici lehine tapu siciline tescil edilmesiyle birlikte yapılacak yazılı bir sözleşme şeklinde veya noterliklerde düzenleme şeklinde yapılan satış vaadi sözleşmesi ilekurulur. Aksi hâlde sözleşme geçersizdir. Satıcı, sonradan sözleşmenin geçersizliğini tüketicinin aleyhine olacak şekilde ileri süremez.
Taraflar arasındaki sözleşme adi yazılı şekilde düzenlenmiş Ön Ödemeli Konut Satışları Hakkında Yönetmeliğin öngördüğü şekil şartına uygun yapılmamıştır. Ancak maddede ki “satıcı, sonradan sözleşmenin geçersizliğini tüketicinin aleyhine olacak şekilde ileri süremez.” hükmü uyarınca sözleşme tüketici tarafından geçersiz adledilmedikçe onun aleyhine satıcı tarafından geçersizlik ileri sürülemeyecektir.
Davacı tarafın dava dilekçesinden sözleşmeyi ayakta tuttuğu ve onunla bağlı kalmak istediği net bir biçimde anlaşılmaktadır. O halde ön ödemeli konut satış sözleşmesi adi yazılı şekilde yapılmışsa da geçerlidir.
Kural olarak iflas açıldığı anda sıra cetveline kaydı yapılacak alacaklar para alacaklarıdır. Para dışındaki alacaklar ise kıymeti belirlenerek karşılığı olan tutar sıra cetveline kaydedilecektir.
Ancak davacı taraf sözleşmedeki taşınmaz devir borcu yükleyen edimi istememiş edimin ifasının imkansızlığı gerekçesiyle müflise ödenen bedelin sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre para alacağı olarak talep edilmiştir.
Dava dilekçesinde açıkça TBK’nun 136. Maddesi uyarınca satıcının iflası ile oluşan imkansızlıktan dolayı satıcı/müflisin borçtan kurtulduğunu davacı kabul ederek, satıcının/müflisin aldığı edimi sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre geri ödemesini talep etmiştir.
Bu durumda davacının iradesi uyarınca para alacağının doğduğu tarihin tespiti gerekmektedir.
Davacının açık iradesi ve talebi uyarınca edimin ifasının imkansızlığının oluştuğu an sebepsiz zenginleşmenin oluştuğu andır.
Sebepsiz zenginleşmeden doğan alacaklarda alacağın doğduğu an, sebepsiz zenginleşmenin oluştuğu andır. Alacağın doğumu ve muacceliyet için ayrıca bir ihtara gerek yoktur. Yerleşik yargıtay uygulaması da bu yöndedir. (“Öte yandan, sebepsiz zenginleşmede davacının geri alma hakkının, buna karşın davalının geri verme borcunun doğması, bunların malvarlıklarının birbirinin zararına ve yararına olmak üzere karşılıklı yoksullaşma ve zenginleşmelerine bağlıdır ve bunun doğal sonucu olarak da, kural olarak, bu geri alma hak ve borcunun doğum anı, sebepsiz yoksullaşma ve zenginleşme olgularının gerçekleştikleri andır. O halde geri isteme hakkının kapsamı da kural olarak, anılan hak ve borcun doğdukları tarihten daha önce belirlenemez. Zira, geri alma, bu yoksullaşma ve zenginleşmenin sonucudur ve bu olgular gerçekleşmeksizin geri alma söz konusu değildir.Şu durumda; sebepsiz zenginleşmede geri verme borcu, zenginleşmenin geçersiz bir nedene dayanması durumunda hemen; geleceğe yönelik bir neden bulunuyorsa onun oluşmadığı an; var olan bir neden bulunuyorsa da onun ortadan kalktığı zaman doğmuş olur. Edim yerine getirildiği sırada geçerli bir hukuksal nedenin bulunmasına karşın sonradan bu neden ortadan kalkmış olursa, bu durumda sebepsiz zenginleşme, nedenin ortadan kalktığı an meydana gelir.”Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.02.2008 tarih, 2008/3-40 E. 2008/102 K. sayılı ilamı. Aynı doğrultuda; Yargıtay HGK 03.11.2020 tarih, 2017/3-2788 E., 2020/825 K. ve Yargıtay HGK 26.02.2020 tarih, 2017/3-1015 E., 2020/222 K. sayılı ilamları)
Davacı taraf, TBK’nun 136. Maddesi uyarınca satıcının iflası ile oluşan imkansızlıktan dolayı satıcı/müflisin borçtan kurtulduğunu kabul ederek, satıcının/müflisin aldığı edimi sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre geri ödemesini talep ettiğine göre iflas kararından sonra imkansızlık doğduğundan sebepsiz zenginleşme de imkansızlığın meydana gelmesiyle (iflas kararından sonra) oluşmuştur. Alacağın doğduğu an da sebepsiz zenginleşmenin oluştuğu an olduğuna göre dava konusu alacak iflastan önce doğan bir alacak değildir.
İflas masasının safi (net) mevcudu (masaya giren mal, alacak ve haklar), “alacakların ödenmesine tahsis olunur” (İİK m.184,I,c.1). Buradaki “alacaklar” teriminden maksat, aslında yalnız “iflas alacaklarıdır.” İflas alacağı, iflas açıldığı anda müflise karşı hukuken mevcut olan alacaklar yani müflisin iflasın açıldığı andaki borçları olup, bunlar iflas masasından masaya yazdırılarak istenebilir.
Bu durumda alacak, iflastan önce doğmadığından, sırasına ve esasına itiraz edilebilecek, İİK’nın 235. maddesine dayalı kayıt kabul istemine konu olabilecek müflis borçlarından olmayıp, iflastan sonra doğan ve müflisin genel hükümlere göre sorumlu olduğu ve iflas masasının dağıttığı iflas (garame) hissesi oranında değil, tasfiyede bakiye kalırsa alacaklıya ödenecek olan bir alacak niteliğindedir. İİK’nda iflastan sonra doğan alacaklar için İİK’nın 235/2. maddesinin ilk cümlesindeki gibi kayıt kabul ve 154/3. maddesindeki gibi iflas davaları için Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu yolundaki açık bir düzenleme bulunmadığından, somut olayımızda davanın açıldığı tarih itibariyle yürürlükte olan 6100 sayılı HMK’nın 2/1. Maddesi ve 6502 sayılı TKHK uyarınca, dava konusunun değer miktarına bakılmaksızın görevli mahkemenin belirlenmesi gerekir. İflas tarihinden sonra doğan bir alacağın varlığı ve miktarı konusunda bir uyuşmazlık bulunmasa da, inceleme, şikayet yolu ile icra mahkemesine değil, alacağın dayandığı hukuksal ilişkiye göre genel hükümler doğrultusunda iflas masası aleyhine açılan davada genel mahkemelerce tespit edilecektir. Böyle bir davada, davacı, davalı müflisten alacaklı olduğunu iddia eden alacaklı olup, davalı ise iflas idaresidir. Bu hususlar ise görevli mahkemece nazara alınacak hususlardır. İflastan sonra oluşan alacağın masaya kaydı istenemez, tasfiyede bakiye kalırsa nazara alınır. Dava konusu alacak, sıra cetvelinde yer alamayacağından, bunlar için iflas masası aleyhine genel mahkemede açılması gereken davada İİK’nın 235. maddesindeki süreler uygulanmaz.
Davacı ile müflis arasındaki ilişki müflisin müteahhitliğini üstlendiği taşınmaz da konut satışına ilişkindir. Davacı ile müflis arasında ön ödemeli konut satış sözleşmesi imzalanmıştır. Davacı bu sözleşmede tüketici, müfliste satıcı konumundadır. 6502 sayılı TKHK hükümlerine yargılamada Tüketici mahkemeleri görevli olup mahkememiz ise görevsizdir. (İflas masrafları ve masa borçları sıra cetvelinde yer alamayacağından, iflas masası aleyhine genel mahkemede açılması gereken davada İİK’nın 235. maddesindeki süreler uygulanmaz. Kayıt kabul davaları, iflasından önce müflisten alacaklı olanların, bir diğer ifade ile iflas alacaklılarının alacaklarını iflas masasına kaydettirmek için açtıkları ve dayanağını İİK’nın 235. maddesinden alan davalardır. Somut olayda, davalı şirketin 12/10/2009 tarihinde iflasına karar verildiği, davacı tarafça İzmir 5. İş Mahkemesinin kesinleşen kararına dayalı olarak 03/07/2014 tarihinde yani iflastan sonra icra dosyasına ödeme yapıldığı anlaşılmış olup, BK’nın 147. maddesine dayalı olarak kullanılan rücu hakkına dayalı alacak iflastan sonra ödenerek doğmuştur. Buna göre uyuşmazlığın çözümünde asliye hukuk mahkemeleri görevli..”Yargıtay 5. Hukuk Dairesi 29/03/2021 Tarih, 2021/932 E., 2021/4345 K. )
Aynı hususta Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 4.Hukuk Dairesinin 2019/.. Esas 2019/.. Karar 06/03/2019 tarihli kararı da bulunmaktadır. 4 HD kararına göre; “Dava konusu rücuen tazminatın, davalı şirketin iflasına karar verildikten sonra doğduğu anlaşılmaktadır. Bu itibarla İİK m. 235 hükmü kapsamında, kayıt kabul davası olarak nitelendirilmesi doğru olmayacağından (Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 21.6.2013 gün ve 2895/4313 sayılı kararı) ve de davacının ve selefinin tacir olmamalarından dolayı dava TTK m. 4 kapsamında da ticari dava sayılmayacağından, davaya bakmakla Asliye Hukuk Mahkemesi görevlidir. Bu durumda davanın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiği anlaşılmakla, bu mahkemece verilen görevsizlik kararının yerinde olmadığı kabul edilmiş ve yargı yeri olarak belirlenmesi gerekmiştir.”
Eldeki davada davacı tüketici olduğundan asliye hukuk mahkemesi değil tüketici mahkemesi görevlidir.
Davacının MÖHK uyarınca teminat göstermesinin gerekip gerekmediği de görevli mahkemece nazara alınacaktır.
Davada, mahkemenin görevli olup olmadığının incelenmesi HMK.nun 114/c bendi gereğince dava şartlarından olup; mahkemece re’sen incelenmesi gerekir.
Ticaret Mahkemelerinin görevi TTK.nun 4. ve 5.maddelerinde gösterilmiş olup, bu maddelerde belirtilen dava ve işlere bakmaya görevlidir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan gerekçe ve nedenlerle;
1-Davada mahkememizin görevsizliğine ve Tüketici Mahkemesinin görevli bulunması nedeniyle ; davanın HMK’nun 114/1-c maddesi delaleti ile 115/2.maddesi gereğince usulden (görev yönünden) reddine,
2-Karar kesinleştiğinde ve HMK’nun 20. Maddesinde öngörülen iki haftalık kesin süre içerisinde müracaat edilmesi halinde dosyanın görevli Bursa Tüketici Mahkemesine gönderilmesine,
3-Yasal süresi içerisinde gönderme talebinde bulunulmadığında dosya üzerinden davanın açılmamış sayılacağına karar verileceğinin hatırlatılmasına,
4-Yargılama harç ve giderlerinin esas hakkında karar verecek mahkemece hüküm ve nazara alınmasına,
Dair davacı vekili ile davalının yokluğunda kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Bursa Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf Yargı Yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 26/05/2021
Başkan …
e-imza
Üye …
e-imza
Üye …
e-imza
Katip …
e-imza