Emsal Mahkeme Kararı Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/203 E. 2022/33 K. 18.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

….
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
BURSA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/203 Esas
KARAR NO : 2022/33

HAKİM : … …
KATİP : … …

DAVACI : … … …
VEKİLİ : Av. … -….
DAVALI : 1- … – … …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVALI : 2- … – … …

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 25/02/2021
KARAR TARİHİ : 18/01/2022

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde ; Vekil eden aleyhine 90.000-TL bedelli bonoya istinaden Bursa 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/784 D. İş dosyasından ihtiyati haciz kararı alınarak, Bursa 9. İcra Müdürlüğü’nün 2020/… Esas sayılı dosyası ile takibe geçildiğini, Aşağıda ayrıntılı açıklanacağı üzere müvekkilinin esasen işbu bononun bedelsiz kalan bir teminat senedi vasfında olması nedeniyle davalılara borçlu olmadığının tespiti ve bononun iptali için iş bu menfi tespit davasını açtığını beyan etmiştir.
Mahkememizde dava açılmadan evvel Bursa 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/915 Esas sayılı dosyası kapsamında açılan menfi tespit davası, 2020/655 Karar ile arabuluculuk dava şartı yoluna başvurulmadığı için dava şartı yokluğundan usulden rededildiğini, Yargıtay kararları doğrultusunda Bursa 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin kararı doğru olmamasına karşın dosyanın istinaf incelemesinden arabuluculuk sürecine nazaran daha uzun sürede dönmeyeceği düşünülerek vekil eden adına Bursa Arabuluculuk Bürosu 2020/3182 Ticari, 2020/121961 Arabuluculuk numaralı dosyası ile arabuluculuğa başvurulduğunu, Arabuluculuk sürecine davalılar ile gerçekleştirilen görüşme anlaşamama ile sonuçlanmıştır. Davacı, davalılardan …’in kurucusu ve tek yetkilisi olduğu …Ltd. Şti.’den 17.08.2020 tarihinde bir araç kiralamıştır. Araç kiralama sözleşmesi sözleşmesinin alt kısmında, aynı kağıtta sözleşme ile bitişik olan bonoya da sadece ismini yazarak imza attığını, Vekil eden tarafından araç kiralama bedelinin ödendiğini, Kiralama bedelinin peşin olarak ödenmesine rağmen araç kiralama sözleşmesinin devamındaki boş bono vekil edene iade edilmediğinden noter kanalı ile senedin iadesi için 23.09.2020 tarihinde ihtarname gönderildiğini, Bono iade edilmediği gibi davalılardan … tarafından doldurulmak ve diğer davalı …’a ciro edilmek suretiyle senedin diğer kısımlarının da doldurularak ihtiyati haciz kararı alındığı ve icra takibi başlatıldığı beyan etmiştir. Vekil eden davacının, bononun lehdarı görünen davalı … ile arasında şahsi hiç bir alacak borç ilişkisi mevcut olmadığı gibi herhangi bir ticari ilişkiye dayanarak da kendisine bono vermiş değildir. Davalı …, kötüniyetle haksız kazanç elde etmek adına, sahibi olduğu araç kiralama şirketiden bir araç kiralamış müşterisinin sözleşme ekinde imzalamış olduğu boş bonoyu doldurmak şahsen doldurmak ve sırf şahsi defilerin kullanılmasını da engellemek maksadıyla yine kötüniyetli diğer davalı …’a ciro ederek bonoyu takibe koydurduğunu, Ciranta ve alacaklı görünen … ile … birlikte hareket ederek müvekkile haksız icra takibi yapılmasına sebebiyet verdiklerini, Davalılar hakkında iş bu bono hakkında açığa atılan imzanın kötüye kullanılması ve bedelsiz senet kullanmak suçlarından Bursa Cumhuriyet Başsavcılığına 13.10.2020 tarihinde şikayet dilekçesi verilmiş olup dosya 2020/86287 Sor.no ile soruşturması devam ettiğini, Dosya kapsamında şüphelilerin ifadeleri dava dilekçesinin ekinde yer almakta olup … söz konusu bonoya dayalı cirolanan borcun kaynağı olarak “Yaklaşık 3 yıl önce Bursa’da bir market açtım ve marketi açarken eşimin akrabası olan … isimli şahıstan hatırladığım kadarıyla 100.000 TL borç aldım, işlerimin iyi gitmemesinden dolayı bu borcu zamanında ödeyemedim, ek süreler aldım,… Son olarak elimdeki senedi cirolayarak … işyerine bıraktım…” aralarındaki elden verilen borç ilişkisinin varlığını öne sürmüş ancak buna dair beyandan başka bir kanıt sunamadığını, … söz konusu bonoya dayalı cirolanan borcun kaynağı olarak “… isimli şahsın eşi benim akrabam olur, kendisi uzun yıllardır tanırım, market açtığı için maddi sıkıntıları olduğunu söyleyerek benden 100.000 TL borç almıştı. Borcu ödeyemedi, aramızda gerginlik oldu. İki ay önce bu senedi son haliyle getirip bana verdi… Ben senet üzerinde herhangi bir oynama yapmadım…” aralarındaki elden verilen borç ilişkisinin varlığını öne sürmüş ancak buna dair beyandan başka bir kanıt sunamadığını, Uyuşmazlığa konu bono; kambiyo senedi sıfatını haiz olmayan, araç kiralama sözleşmesinin devamı niteliğinde bir teminat senedi olmaktan ibarettir. Dolayısıyla bir üçüncü kişiye devri halinde “alacağın temliki” hükümleri uygulanarak alacağı devreden kişiye karşı sürülebilecek itiraz ve def’ilerin, devralana karşı da yöneltilebilir. Kaldı ki -aksinin kabulü tarafımızca mümkün görünmese de- sayın mahkemenizce kambiyo senedi olduğu kabul edilmesi ihtimalinde dahi asıl borca ilişkin yapmış olduğumuz yukarıdaki itirazımız, lehdar …’a karşı da ileri sürebilecekleri bir husus olduğunu, verilen soruşturma dosyası içerisinde bulunan şüphelilerin (uyuşmazlıktaki lehtar ve ciranta) ifadelerinde belirttikleri üzere, ciranta … ve lehtar … arasında akrabalık ilişkisi bulunduğunu, Davalılar ifadelerinde …’ın …’in eşinin akrabası olduğunu ve uzun yıllardır süregelen bir yakınlıkları olduğunu ifade ettiklerini, Kambiyo senedi ciro edilmiş olsa bile, borçlunun senet lehtarına (veya cirantalara) karşı -hamille birlikte veya ayrı olarak- menfi tespit davası açmakta hukuki yararı da vardır. Zira yukarıda izah edilen olaylara göre; takip alacaklısı davalı …’un yanında diğer takip borçlusu Mehmet’e karşı menfi tespit davası açmakta; Mehmet’e de borçlu olunmadığının tespitini istemek açısından dava açmakta vekil edenin hukuki yararı vardır. Yargıtay’a göre, borçlu olmadığı bir parayı, sırf hamil iyiniyetli olduğu ve kişisel defilerini öne süremediği için hamile ödemek zorunda kalan keşideci (veya diğer bir kambiyo senedi borçlusu), doğrudan doğruya ilişki içinde bulunduğu (senedi keşide ettiği veya ciro ettiği) lehtar veya cirantaya karşı borçlu olmadığının tespiti için menfi tespit davası açmakta (ve temel ilişkiye dayanan defileri öne sürmekte) hukuki yarar sahibi olduğunu, Çünkü, bu tespit hükmünden sonra, aynı kişiye karşı rücuan dava (istirdat davası) açabileceğini, İcra takibinin dayanağı olan Bursa 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/784 D. İş sayılı İhtiyati Haciz kararının kaldırılması da ayrıca talep edildiğini, Vekil edeni iş bu menfi tespit davasını açmaya zorlayan icra takibinin haksız ve kötüniyetli olması, vekil edenin işletmesinde fiili haciz işlemi uygulanması, vekil edenin işletmesinin kullandığı banka hesaplarına ve pos cihazlarının hesaplarına haciz konulması, kül olarak vekil edenin takip ve dava sebebiyle uğranılan zararın tazmini bakımından ayrıca davalılar hakkında alacağın yüzde yirmisinden az olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesi taleplerinin olduğunu, açıklanan nedenlerle davanın kabulü ile vekil eden tarafından üçüncü kişi Core Falcon Group Ltd. Şti.’ye boş şekilde teminat amaçlı verilen bononun bedelsizliği sebebiyle vekil edenin davalılara borçlu olmadığının tespitine, vekil eden davacının icra takibi ve dava sebebiyle uğradığı zararlar için davalılar hakkında takip konusu alacağın yüzde yirmisinden az olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve ücreti vekâletin müşterek ve müteselsilen davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı … cevap dilekçesinde ; Öncelikle karşı tarafça açılan davayı, aleyhine olan hususlar ve iddiaları kül olarak redettiğini, dava konusu senedin teminat senedi olmadığını Yapılan sözleşme uyarınca, mal veya hizmetin eksiksiz tamamlanacağını, taahhüdün sorunsuz yerine getirileceğini; aksi takdirde belli bir bedel ödeme sorumluluğu ile karşı karşıya kalınacağını beyan eden tarafın imzaladığı senetler olduğunu, teminat senetleri Türk Ticaret Kanun’unda tanımlanan kıymetli evraklardan olmadığını, kıymetli evrakların Türk Ticaret Kanununda numerus clausus olarak sayılmıştır. Bu kıymetli evraklardan bazları ise kambiyo senetleri olduğunu, Kambiyo senetleri de poliçe, bono ve çek olmak üzere üçe ayrılmakla beraber kanuni rejim bu evrakları sıkı şekil şartlarına bağlamış ve bu özellikleri dolayısıyla da icra iflas kanunu uyarınca kambiyo senetleri ile yapılan takipler özel olarak düzenlenmiş ve farklı kurallar benimsediğini beyan etmiştir. Açıklandığı gibi teminat senetleri kıymetli evrak ve özelinde kambiyo senedi olarak kabul edilmediği için genel haciz yoluyla takibe konu olabildiğini, bu uyuşmazlıkta dikkat edilirse diğer davalı tarafından takibe konulan bono kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takibe koyulmuş olup. İcra iflas kanununun icra dairesi memurlarına yüklediği yükümlülüklerden biri de, kambiyo senetlerine özgü yolla yapılan takiplerde takibe konu senedin kambiyo senedi vasfına haiz olup olmadığını kontrol etmektir. Hal böyle iken diğer davalının, Bursa 9. İcra Müdürlüğü’nün 2020/… Esas sayılı dosyası ile başlattığı takip neticesinde görülmektedir ki yapılan kontroller sonucunda takibe koyulan senedin şekli açıdan kambiyo senedi vasfına haiz olduğu ve bu haizliğin resmi makamlarca da teyitlendiğini beyan etmiştir. Ayrıca yine davalı söz konusu takibi başlatmadan evvel, bu davaya konu bonoya istinaden Bursa 3. Asliye Ticaret Mahkemesinde — 2020/784 D. İş dosyasından ihtiyati haciz kararı almıştır. Dikkat edilirse ihtiyati haciz kararını da yine bir resmi merci olan Bursa 3. Asliye Ticaret Mahkemesi vermiş olup, bu karar verilirken de aynı zamanda söz konusu senedin, kambiyo senedi vasfına haiz bir kıymetli evrak olduğu da ikinci kez Bursa 3. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından açıkça ortaya konduğunu, Davaya konu olan senedin kambiyo vasfına haiz oluşu iki resmi merci tarafından teyit edilmiş olmasına rağmen anlaşılan davacı taraf tatmin olmamıştır ki iş bu davayı açma zorunluluğunu hissetmiş ve teminat senedi iddiasında bulunulduğunu, Mahkemece yapılan inceleme sonunda, davacı tarafın teminat senedi iddialarının haksız ve yersiz olduğu , senedin kanunun vazettiği şekil şartlarına ve diğer şartlara sahip bir kambiyo senedi vasfında olduğu üçüncü kez teyit olunacağını beyan etmiştir. kambiyo senetleri tedavül kabiliyetine kanunen haiz olup kambiyo senetlerinin tedavül kabiliyetine sahip oluşu da en önemli özelliklerinden olduğunu beyan etmiştir.
Açıklanan nedenlerle Davanın ve karşı tarafça kabulü istenen hususların REDDİNE, Davacının haksız ve kötüniyetli davası nedeniyle davacı aleyhine ve benim tehime, takip konusu alacağın yüzde yirmisinden az olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine davacıdan alınarak tarafına verilmesine, Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı … vekili Av. … cevap dilekçesinde ; Davacı tarafından açılan dava haksız ve yasal dayanaktan yoksun olup davacının davasının ve tüm taleplerinin reddine karar verilmesini talep ettiklerini beyanla; Karşı tarafın senedin teminat senedi olduğuna ilişkin ve kambiyo senedi vasfını taşımadığına yönelik iddiaları yerinde olmadığını, Çünkü senet kanunun aradığı tüm şekil şartlarını taşımakta olup kambiyo senedi niteliğini bozan herhangi bir husus da bulunmamaktadır. Kaldı ki davalı müvekkilim iyiniyetli üçüncü kişi olup davacıyı tanımadığını, davacı ile aralarında bu hususta hiçbir anlaşma da olmadığı gibi davacı ile diğer davalı arasındaki hukuki ilişki davalı müvekkilini banlamadığını, Ayrıca, davalı müvekkilinin diğer taraflar arasındaki hukuki ilişkiyi, senedin teminat senedi olup olmadığını bilmesi mümkün olmadığı gibi, söz konusu senet hiçbir şekilde teminat senedi özelliği de taşıdığını, Zira Yargıtay kararlarına göre de senedin teminat senedi olarak kabul edilebilmesi için bu senedin neyin teminatı olarak alınmış olduğu senet üzerine yazılmak suretiyle ya da yazılı bir belge ile ispatı gerektiğini, Yerleşik Yargıtay içtihatlarının da bu yönde olduğunu, Dolayısıyla davaya konu olan senedi ciro ile devralan müvekkilimin de söz konusu senedin teminat olarak verilebildiğini bilebilmesi mümkün olmadığı gibi, senet teminat senedi dahi olsa taraflar arasındaki ilişki ve anlaşma davalı üçüncü kişi olan müvekkilini bağlamayacağını, Davacı taraf, davalı müvekkili hakkında açığa atılan imzanın kötüye kullanılması ve bedelsiz senet kullanmak suçlarından Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2020/86287 Soruşturma numaralı dosyası ile şikayetçi olmuş ve yapılan soruşturma neticesinde ” Senedin anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu veya bedelsiz kaldığına ilişkin yazılı delil sunulmadığı, bu kapsamda şüphelilerin üzerine atılı suçu işlediğine dair somut delil elde edilemediği gibi suçun unsurları itibariyle de oluşmadığı” belirtilerek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini beyan etmiştir.
Davacı tarafın iddiaları tamamen haksız ve kötüniyetli olup, kesin delil olan senet karşısında yazılı hiçbir delili de olmadığını, Senede karşı senetle ispat zorunluluğu karşısında iddiaları da tamamen soyut, haksız ve borcu ödememek kastıyla yapılan kötüniyetli hareketlerden olduğunu, davacı tarafın tanık delilini de kabul etmediklerini beyan etmişlerdir. Açıklanan ve re’sen görülecek nedenlerle; Davacının haksız ve yasal dayanaktan yoksun davasının ve taleplerinin REDDİNE , Davalı müvekkili lehine, davacı aleyhine alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesine, davacıdan alınarak davalı müvekkiline ödenmesine, Yargılama gideri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
İncelenen dosya kapsamına göre;
Derdest davada, takibe konu ticari ilişkiye kiralanan araçların kira bedellerine ilişkindir. Taraflar arasında araç kiralama sözleşmesi mevcuttur.
“6100 sayılı HMK’nun “Sulh hukuk mahkemelerinin görevi” başlığı altındaki 4. maddesinde de “(1) Sulh hukuk mahkemeleri, dava konusunun değer veya tutarına bakılmaksızın; a) Kiralanan taşınmazların, 09.06.1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davaları…. görürler” hükmüne yer verilmiştir (1086 sayılı HUMK’nun 8/II-1 maddesinde de dava konusu şeyin değerine bakılmaksızın, kira sözleşmesine dayanan her türlü tahliye, akdin feshi yahut tespit davaları, bu davalarla birlikte açılmış kira alacağı ve tazminat davaları ve bunlara karşılık olarak açılan davaların Sulh Hukuk Mahkemelerinde görüleceği şeklinde benzer düzenlemeye yer verilmişti). Somut olayda; taraflar arasındaki temel hukuki ilişkinin kira sözleşmesi olduğu, davaya konu senedin kiralanan araca ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Açıklanan hukuki ve maddi vakıalar karşısında; görev kurallarının kamu düzenine ilişkin olduğu ve yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilmesi gerektiği, davada Sulh Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğu gözetilerek; HMK’nun 114/1-c maddesine göre, görevsizlik nedeniyle HMK’nun 115/2. maddesi gereğince dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle ;
1-Davanın HMK’nun 114/1-c maddesi delaleti ile 115/2. Maddesi gereğince davanın usulden (görev yönünden) REDDİNE, görevli Mahkemenin Sulh Hukuk Mahkemeleri olduğuna,
2-Karar kesinleştiğinde ve HMK’nun 20. Maddesinde öngörülen iki (2) haftalık kesin süre içerisinde müracaat edilmesi halinde dosyanın görevli Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, kesinleşmeye mütakip süresi içerisinde gönderme talebinde bulunulmadığında dosya üzerinden davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin hatırlatılmasına,
3-Yargılama giderlerinin esas hakkında karar verecek mahkemece değerlendirilmesine,
Dair Davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde Bursa Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Yargı Yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.18/01/2022

Katip …
E-İmzalıdır

Hakim …
E-İmzalıdır