Emsal Mahkeme Kararı Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/1135 E. 2022/1175 K. 07.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

…..
TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
BURSA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
BAŞKANLIĞI GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/1135 Esas
KARAR NO : 2022/1175

BAŞKAN :…….
ÜYE :…..
ÜYE : …..
KATİP : …..

DAVACI :……..
VEKİLİ :Av……
DAVALI :1- ……..
VEKİLİ :Av…..
DAVA : Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan),
DAVA TARİHİ : 29/05/2020
BİRLEŞEN BURSA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2022/213 E.DAVA DOSYASI
DAVACI :… …..
VEKİLİ :Av…..
DAVALI :1- …….
VEKİLİ :Av. …..
İtirazın İptali (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 04/05/2018
KARAR TARİHİ : 07/12/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 06/01/2023
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan), İtirazın İptali (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde ;davacıya ait iş yerinin ” İş Yeri Paket Sigorta Poliçesi” ile davalı şirkete sigortalı olduğunu, iş yerinde 06/07/2017 tarihinde meydana gelen yangın neticesinde büyük hasar oluştuğunu, yangının sigorta şirketine ihbar edildiğini, ekspertiz şirketinden gelen eksperin gerekli incelemeleri yaptığını ve 17/01/2018 tarihinde bir hasar mutabakatı düzenlendiğini, Bursa 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/1701 D.İş sayılı dosyasından yapılan tespite göre hasar miktarı çok daha yüksek olmasına rağmen sigorta şirketinin tazminatın derhal ödeneceği yolunda yarattığı intibaya güvenerek tüm tenzilatlar dahil olmak ve sovtajlar davacıda kalmak kaydıyla 5.500.000,00 TL hasar üzerinden mutabık kaldıklarını ancak sigorta şirketinin 2.192.175,00 TL ödeme yaptığını, bu ödemenin gerçek zararı karşılamadığını, çekilen ihtarın da sonuçsuz kaldığını, davalı şirketin ödeme yapacağına dair izlenim oluşturmasının dürüstlük ve iyi niyete aykırı olduğunu, poliçelendirme aşamasında Bölge Müdürünün ve sigorta yetkilileri yahut acentenin iş yerini ziyaret ettiğini, yola cepheli binadaki tabelaların görülebilir olduğunu bu sebeple kiraya verme konusunda bilgi verilmediği iddiasının haksız olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin haklara saklı kalmak kaydıyla şimdilik 3.307.000,00 TL tazminatın temerrüt tarihi olan 22/08/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle ; davanın reddi gerektiğini, zamanaşımı süresinin geçtiğini, davalı ikametgahında açılması gereken davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, bahsedilen poliçenin doğru olduğunu, hasarın ihbar edilmesi üzerine eksper görevlendirildiğini, eksperin belirlemesine göre binanın sigorta değerinin 5.212,342,83 TL olduğunu, ancak sigortanın 4.500.000,00 TL üzerinden yapıldığını belirlediğini, bu durumda eksik sigorta halinin bulunduğunu, binanın bir bölümünün ofis mobilyası ve tekstil işi ile uğraşan iki firmaya kiraya verildiğini, yangının da ofis mobilyası işi ile uğraşan şirketten çıktığını, toplam zararın 5.499.916,00 TL tespit edildiğini ve eksperle mutabakat imzalandığını, eksperin Hazine Müsteşarlığına bağlı tarafsız görevli olduğunu, sigorta şirketinin temsilcisi olmadığını, ödeme yapılacağı izlemini yaratıldığı iddiasını kabul etmediklerini, kiraya verme konusunda beyan mükellefiyetini yerine getirmeyen sigortalının kusurlu olduğunu, bildirim yapılmış olsaydı poliçelerin yapılmayacak olduğunu, kiracılık haline göre primler arasında farklı oranlar uygulanacak olduğunu, tespit raporuyla belirlenen yapı değerinin fahiş olduğunu, emtia zararına ilişkin resmi kayıtların düzenli tutulmadığını, davacının haksız zenginleşme peşinde olduğunu, temerrüde düşmediklerini ve ancak yasal faiz uygulanabileceğini ileri sürmüştür.
Delillerin değerlendirilmesi ve gerekçe:
Dava sigorta sözleşmesi uyarınca 06/07/2017 tarihinde meydana gelen yangın nedeniyle alacak davasıdır, taraflar arasında 21/04/2017-21/04/2018 tarihlerini kapsayan sigorta sözleşmesi imzalandığı sözleşmenin işyeri paket sigortası niteliğinde olduğu, sigorta poliçesi incelendiğinde yangının teminat altına alınmış olduğu görülmüştür.
22545168/7 numaralı poliçeye göre bina yangınında teminat tutarı 4.500.000,00TL makine yangınında 5.000.000,00 TL demirbaş yangınında 30.000,00 TL, emtia yangınında 4.000.000,00 TL tutarında teminatın yangın teminatı kapsamında olduğu görülmektedir
Taraflar arasında yangının meydana geldiğinde ve hasar zararın oluştuğunda ihtilaf yoktur, nitekim dava açılmazdan evvel davacı taraf davalı sigorta şirketine müracaat etmiş sigorta şirketi tarafından ekspertiz çalışması yürütmüş ve taraflar arasında ekspertiz çalışması neticesinde 17/01/2018 tarihli hasar mutabakatı düzenlenmiştir. Bu mutabakata göre davalı tarafça davacıya ödenecek dava konusu hasar nedeniyle zarar bedeli 5.500.000,00 TL’dir. Davalı tarafça ödeme yapılmayınca davacı taraf eldeki davayı açmış ve davadan önce de mahkememizin 2017/1701 D.iş E/K sayılı dosyasıyla delil tespiti yaptırdığı görülmüştür.
5 kişilik bilirkişi heyetinden alınan rapor içeriğine göre mizan ve muavin defter kayıtları itibariyle yanan emtiaların 4.163.044,20 TL olarak belirlenmiştir. Bilirkişilerin sunulan listelere göre bilirkişiler yanan emtia miktarının 3.683.128,65 TL bulmuştur. Yangında hasar gören binaların bedeli ise fabrika binası için 3.423.180,00 TL, çelik konst.depo için 799.750,00 TL olmak üzere 4.222.630,00 TL olarak belirlenmiştir.
Mahkememiz dosyasında alınan bilirkişi raporuna göre; tespit raporuyla uyumlu olarak hasar gören binaların bedeli olarak 4.222.630,00 TL, makine demirbaş ve malzemeler için 1.900.800,00 TL, envanter tutarının ise 3.509.015,84 TL olduğu, buna göre toplam zararın 9.632.445,84 TL olduğu belirlenmiştir.
Bu tutarlar tarafların 17/01/2018 tarihli hasar mutabakatında belirledikleri 5.550.000,00 TL üzerindedir. Dava konusu edilen tutar ise 3.307.000,00 TL’dir. Yani eldeki davada davalıdan istenen tutar bilirkişilerin belirlediği miktarlardan da tarafların 17/01/2018 tarihli mutabakatından da daha az bir bedeldir. Bu sebeple dava konusu edilen miktar için ayrıca bir araştırma yapılmasına gerek yoktur. Davacı davasını davanın başlangıcında belirttiği rakamdan fazlasına arttırmamıştır. Bakiye için ayrıca bir icra takibi başlatıldığı sözlü olarak belirtilmiştir. Bakiye tutar kadar alacağın bulunup bulunmadığı bu aşamadan sonra ayrı bir uyuşmazlığın konusudur, bu sebeple başka bir bilirkişi incelemesi yapılmasına gerek bulunmamaktadır.
Davalı taraf mahkememizin yetkisine itiraz etmiştir, ancak HMK 15.maddesi uyarınca zarar sigortalarından doğan davalarda sigorta bir taşınmaza veya niteliği gereği bir yerde sabit bulunması gereken bir taşınıra ilişkinse ise rizikonun gerçekleştiği yerde dava açılabilir. Buna göre eldeki davada mahkememiz yetkilidir davalının yetki itirazı yerinde değildir.
Davacının dava dışı … Bankası A.Ş’nin 31/01/2019 tarihli yazı cevabından da anlaşılacağı üzere bankaya herhangi bir borcu kalmadığından dain-i murtehin kaydı da dava açılmasına engel değildir, yine hasar tarihine göre eldeki dava zamanaşımı süresi içerisinde açılmıştır.
Mahkememizin 16/10/2019 tarih ve 2018/634 Esas 2019/1093 sayılı kararı ile; davanın kabulüne karar verilmiş, davalının kararı istinaf etmesi üzerine dosya ilgili istinaf dairesine gönderilmiştir.
Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesinin 2020/711 esas – 2021/1325 karar sayılı kararı ile; “davacıya ait fabrikanın işyeri sigorta poliçesi ile 2017 yılında sigortalandığı, poliçede davacının faaliyet alanın boyahane (iplik-kumaş) şeklinde belirtildiği, davacının 2016 yılında işyerinin bir kısmını mobilya imalatı yapan firmaya kiraya verdiği, 06.07.2017 tarihinde kiracının bulunduğu yerden çıkan yangının davacının işyerine de sirayet ederek hasara neden olduğu, davacının işyerinin poliçe öncesinde kiraya verildiğini davalıya bildirdiğine yönelik delil sunmadığı, bu durumda mahkemece, içinde yangın, mobilya ve tekstil sektöründen kişilerin bulunduğu bilirkişi heyetinden rapor alınarak, davacının faaliyet alanın boyahane (kumaş-iplik) olması, kiracının faaliyet alanın mobilya imalatı olması nazara alınarak, bildirilmeyen kira ilişkisi ile yangın rizikosu arasında illiyet bağı olup olmadığının, yangın çıkma riskinin, mobilya imalatı ile kumaş-iplik boyama işinde değişiklik gösterip göstermediğinin, her iki faaliyet alanın kullandığı malzeme, hammaddeler, üretim elemanları da dikkate alınıp incelenerek, illiyet bağının bulunmadığı sonucuna varılırsa, davacının mutabakattan kalan bakiye kısmı talep etmesi, davalının da cevap dilekçesinde davacı ile mutabakat yapıldığını belirtmesi ve mutabık kılınan miktar üzerinden proporsiyon yapılıp davacıya tazminat ödenmesi nedeniyle, dava kabul edilerek, illiyet bağının bulunmadığı, mobilya nedeniyle riskin arttığı belirlenir ise davacının kira ilişkisini bildirmemesinin kasta mı yoksa ihmale mi dayandığı hususu üzerinde durularak, yukarıda açıklanan kanun hükümleri uyarınca değerlendirme yapılarak, neticesine göre bir karar vermek gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmadığından, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkemenin kararının kaldırılmasına” dair karar verilmiştir.
Dosya mahkememize kaldırma kararı sonrasında yeniden tevzi edildikten sonra Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/213 esas sayılı dosyasında dosyamızla birleştirme kararı verilmiş ve bu dosya dosyamız arasına gönderilmiştir.
Kaldırma kararı sonrası dosya 1 Yangın uzmanı , 1 Mobilya Uzmanı , 1 Tekstil Mühendisi ve 1 Sigorta Hukukçusu bilirkişiye tevdi edilmiş bilirkişilerden; bildirilmeyen kira ilişkisi ile yangın rizikosu arasında illiyet bağı olup olmadığının, yangın çıkma riskinin, mobilya imalatı ile kumaş-iplik boyama işinde değişiklik gösterip göstermediğinin, her iki faaliyet alanın kullandığı malzeme, hammaddeler, üretim elemanları da dikkate alınıp incelenerek, illiyet bağının bulunmadığı sonucuna varılırsa, davacının mutabakattan kalan bakiye kısmı talep etmesi, davalının da cevap dilekçesinde davacı ile mutabakat yapıldığını belirtmesi ve mutabık kılınan miktar üzerinden proporsiyon yapılıp davacıya tazminat ödenmesi nedeniyle, dava kabul edilerek, illiyet bağının bulunmadığı, mobilya nedeniyle riskin arttığı belirlenir ise davacının kira ilişkisini bildirmemesinin kasta mı yoksa ihmale mi dayandığı, davalı sigortacının sigorta poliçesi akdedilirken denetleme yükümlülüğüne akdedilirken denetleme yükümlülüğünde ihmalinin bulunup bulunmadığı, her iki tarafın sigorta poliçesi akdedilirken zararla ilgili olarak kusurlarının olup olmadığı ve oranları konusunda rapor düzenlenmesi istenilmiştir.
Düzenlenen denetime ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişi heyet raporuna göre; “Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı İtfaiye Dairesi Başkanlığı Müdahale Şube Müdürlüğü’nce tanzim edilen Yangın Raporu, ifadeler, olaydan sonra çekilen fotoğraf ve görüntüler, bilirkişi raporları, İtfaiye ekiplerinin tespitleriyle varılan kanaat elektrik kaynaklı yangının çıktığı yönünde elde edilen bulgu ve değerlendirmelerimiz ışığında; Yangının … Ofis Mobilyaları isimli işletmenin demir doğrama kaynak bölümünde bulunan kaynak makinesinin bağlı bulunduğu elektrik kablosunda meydana gelen ark neticesi başladığı ve stoklu ürünlerin alev alması sonucu yangının büyüdüğü yönündedir. Dosya üzerinden yapılan incelemede, … Mobilya Firması büro mobilyaları üretimi konusunda faaliyet göstermekte ve bu üretimin gerektirdiği makinaları üretimhanesinde bulundurmaktadır. Büro mobilyaları konusu, ahşabın, metalin, plastiğin, boyanın, kumaşın, süngerin ve bunların yardımcı elemanlarının bulundurulmasını ve işlenmesini gerektiren bir kol olduğuna, … firmasının duvarlarında kaplama olarak, sunta ve/veya MDF içerikli plakalar kullanıldığıdır. Bu uygulama da tekniğe aykırı bir uygulama olup, yangının büyütücü etki yapabiliceğine, … firması stokundaki kumaşların da ve kullanılmakta olan iç dolgu süngerlerinin de Poliüretan esaslı oldukları kolay yanıcı olacağı ağaç işleri Endüstri Müh. Tarafından da belirtilmiştir. İmitasyon/Suni deri olarak tanımlanan koltuk kaplama kumaşlarının zemini çoğunlukla Polyester veya Naylon esaslı olup üst kaplaması olarak tanımlanan ve deri görünümü olan bölümü de Poliüretan olmaktadır. Bu nedenle alev ile teması durumunda alev alacak ve sıcak eriyik kısımları yanmayı hızlandıracaktır. Dosya içeriğinde bulunan belgelerde ve raporlarda da kimyasallar ile ilgili bir kayıptan bahsedilmemektedir. Ancak Polyester boyanmasında kullanılan kimyasalların da yanması durumunda yanmayı hızlandırabileceğine, Davacının poliçe öncesi kiralanan … Mobilya Firması büro mobilyaları üretimi için kiralama yapıldığını bildirdiğine ilişkin bir belge söz konusu olmadığına bu nedenle ihmali söz konusu olduğuna, Davalı sigorta şirketinin, Binaların Yangından Korunması Yönetmeliğinin 6/6.maddesi kapsamında açıkça ifade edildiği üzere bu hükmü ihlal edecek şekilde sigortaladığı taşınmazda yönetmelikte öngörülen hükümlerin sağlanıp sağlanmadığını kontrol etmeksizin sigortalama işlemini gerçekleştiren davalının hasarın oluşumunda görev ihmali bulunduğuna, Davalı ile davacının 5.500.000,00TI. üzerinde mutabık kaldığı ve bu mutabakata göre PROPORSİYON HESABI YAPILARAK 2.192.175,00 TI. Ödendiği Proporsiyon hesabında belirlenecek sürprimin sigorta – şirketleri – tarafından belirleneceğinin bu nedenle dosyada yapılan incelemede bu konuda ödemenin Uygunluğunun taktirinin sayın mahkemeye ait olacağına” dair rapor düzenlenmiştir.
Taraflar arasında iş yeri yangın sigorta poliçesi akdedilmiş olup yangın poliçenin geçerli olduğu zaman dilimi içerisinde meydana gelmiştir. Hatta taraflar arasındaki sigortalılık ilişkisinde 2 poliçe 17 senelik yenileme yapılan gruba dahil olup 1 poliçe ise 2012 yılından beri yenilenmektedir.
Taraflar arasındaki ihtilaf yenilenen poliçedeki sözleşmeye konu taşınmazın davacı tarafından üçüncü bir kişiye kiraya verilmiş olması nedeniyle bunun davalı sigorta şirketine bildirilip bildirilmediği, bildirmemenin müeyyidesi sonucunda ana ve birleşen davaya konu alacak istemlerinin yerinde olup olmadığı noktasındadır.
Ana dosya bakımından;
5684 sayılı Sigortacılık Kanunun madde 22/17’ye göre; Maddî hasarla sonuçlanan trafik kazaları için yetkili sigorta eksperleri tarafından düzenlenmiş, örneği İçişleri Bakanlığınca tespit olunacak rapor, sigorta tazminatının ödenmesinde Karayolları Trafik Kanununun 99 uncu maddesindeki kaza ve zarara ilişkin tespit tutanağı hükmündedir. Eksperler tarafından düzenlenen raporlar delil niteliğindedir.
Yine sigorta eksperleri yönetmeliği madde 20/2’e göre; Eksper, ekspertiz sonunda, taraflarca kayıp veya hasarın miktarı üzerinde anlaşma sağlanmış ise imzalı mutabakatnameyi, anlaşma sağlanmamış ise anlaşmazlık zaptını raporuna ekler.
Davalı taraf her ne kadar 5.500.000,00 TL tutarında hasar bedeli ödemesi hususunda 17/01/2018 tarihli mutabakatnamede davalının imzası bulunmadığını, bu nedenle geçerli olmayacağını savunmuşsa da; yine davalının dayanmış olduğu 26/02/2018 tarihli 2.192.175,00 TL tutarlı mutabakatnamede de davalının imzası bulunmamaktadır. Zaten uygulamada sigorta eksperleri taraflar arasında mutabakat var ise yapmış olduğu iki taraflı görüşmeler sonucunda mutabakatname tanzim etmek suretiyle sigortalıya imza ettirmektedir. Yine sigorta eksperinin raporunda taraflar arasında mutabakatname düzenlendiği açık bir biçimde belirtilmiştir. Sigortacılık kanunu madde 22/17’de eksperler tarafından düzenlenen raporların delil niteliğinde olduğu kabul edilmiştir. Bu haliyle gerek eksperin raporunda her iki tarafın yapılan görüşmelerde 5.500.000,00 TL’nin ödenmesi hususunda mutabık olduklarını belirleyip buna ilişkin mutabakatname düzenlenmesi ve bunu raporunda ortaya koymuş olması tarafların mutabakatname imzalanmadan önce iradelerinin birleştiğini ortaya koymaktadır. Rapor delil niteliğinde olduğuna göre ve eksperde davalı sigorta şirketinin eksperi olduğuna göre 17/01/2018 tarihli mutabakatnamede davalının imzasının bulunmadığı iddiası mahkememize kabul görmemiştir. Ekspertiz faaliyetinde eksper hasara ilişkin araştırma yapar, olayın nasıl ve hangi sebeple meydana geldiğini belirler. Zarar miktarını tayin eder. Bu aşamalar tamamlandıktan sonra gerek kanun gerekse yönetmeliğin kendisine verdiği yetkiyle taraflara çıkan sonucu bildirir. Tarafların bu çıkan sonuç ve ödenecek bedel üzerinde anlaşması halinde mutabakatname düzenleyerek bu mutabakatnameyi raporuna ekler. Şayet anlaşma sağlanamamışsa da anlaşmazlık zaptını raporuna ekler. Sigortacılık kanununun 22/17. Maddesine göre eksperlerin düzenlemiş olduğu raporlar ve belgeler delil niteliğinde olacağına göre yukarıdaki açıklamalar ışığında tarafların 5.500.000,00 TL’nin ödenmesinde mutabık oldukları kabul edilmiştir. Ana dosya yönünden gerek mahkememizce kurulan ilk kararda da belirtildiği üzere ana davada talep edilen 5.500.000,00 TL’nin ödenmeyen kısmı olan 3.307.000,00 TL tutar kadar davacı davalıdan alacaklıdır.
Birleşen dosya yönünden değerlendirme yapılacak olursa; hasar bedelinin bilirkişilerce belirlenen tüm değerden davalının sorumlu olup olmadığı hususunda TTK’nun 1435-1439. Maddeleri dikkate alınmalıdır.
Ancak öncelikle taraflar arasındaki 17/01/2018 tarihli mutabakatnamede 5.500.000,00 TL belirlendiğinden davacının bunu aşan zararları talep edip edemeyeceği tartışılmalıdır. Ödenen meblağ ile gerçek zarar arasında önemli miktarda bir fark var ise; bu takdirde diğer şartların oluşması halinde davacı tüm zarar miktarını talep edebilecektir. Yerleşik Yargıtay uygulaması da bu yöndedir. (Bknz. 11.HD. 12.07.2005, E.2004/11391 K.2005/7570 Karar sayılı kararı; Öte yandan, bu yasa hükmünden yararlanmak için, ilgilisinin ibra belgesinin açıkça ve ayrıca iptalinin istenmesine gerek olmayıp, “dava sırasında” bu hususun ileri sürülmesi ve ibranın yapıldığı tarihten itibaren iki yıl içinde hükümlerinin kabul edilmediğine ilişkin bir irade açıklaması dahi yeterlidir. Öte yandan, açılmış bir davada, açıklanan gerekçeler çerçevesinde, “davalıyı ibra eder nitelikte davadan feragat edilmesinin geçersiz olduğu” da aynı davada ileri sürülebilecektir. O halde mahkemece, ibranamede davacıya “ödendiği belirtilen meblâğ” ile “belirlenen gerçek zararın”, 2918 sayılı KTK.’nun 111.maddesi hükmü ve tarafların içinde bulunduğu durumlar da göz önüne alınarak, “aradaki farkın fahiş olup olmadığının” tespiti ile sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın reddi doğru olmamış ve kararın bozulmasını gerektirmiştir.)
Davalı tarafça proporsyon uygulanması üzerine davacıya 2.192.175,00 TL ödenmesi hususunda 26/02/2018 tarihli ibraname düzenlenmiş ve buna göre; davacı ibranamede fazlaya ilişkin haklarını da saklı tutmuştur. Bu sebeple gerek yukarıda açıklanan yerleşik uygulama gerekse taraflar arasında düzenlenen bu ikinci ibraname dikkate alındığında davacının davalıdan yalnızca 5.500.000,00 TL ile sınırlı talepte bulunabileceğini kabul etmek doğru olmayacaktır.
Mahkememizce yapılan bilirkişi incelemesinde tüm zarar miktarı 9.632.445,84 TL olarak belirlenmiştir. Delil tespiti dosyasında ise; bu tutar 9.806.558,65 TL olarak hesaplanmıştır. İki tutar arasında bir miktar fark bulunsa da davacı eldeki dava dosyasındaki belirlenen zarar tutarının dikkate alınmasını talep ettiğinden zararla ilgili ayrıca iki rapor arasındaki yaklaşık 166.000,00 TL fark kadar daha bir alacak bulunup bulunmadığı hususunda araştırma yapılmasına gerek duyulmamıştır.
Yukarıda belirtildiği üzere davacının raporla belirlenen tüm zarar miktarını talep edip etmeyeceği, hem ana davada hem de birleşen davada talep edilen tutar kadar alacaklı olup olmayacakları TTK’nun 1435-1439. Maddeleri dikkate alınarak belirlenmelidir.
Beyan yükümlülüğü TTK’nun 1435 – 1439. Maddeleri arasında düzenlenmiştir. TTK’nun 1435. Maddesine göre; sigorta ettiren sözleşmenin yapılması sırasında bildiği veya bilmesi gerektiği tüm önemli hususları sigortacıya bildirmekle yükümlüdür. Bildirmeyen, eksik veya yanlış bildirilen hususlar sözleşmenin yapılmasına veya değişik şartlarda yapılmasını gerektirecek nitelikte ise önemli kabul edilir.
TTK’nun 1439. Maddesine göre; rizikonun gerçekleşmesinden sonra sigorta ettirenin ihmali ile beyan yükümlülüğü ihlal edildiği takdirde bu ihlal tazminatın veya bedelin miktarına yahut rizikonun gerçekleşmesine etki edecek nitelikte ise ihmalin derecesine göre tazminattan indirim yapılır. Sigorta ettirenin kusuru kast derecesinde ise beyan yükümlülüğünün ihlali ile gerçekleşen riziko arasında bağlantı varsa, sigortacının tazminat veya bedel ödeme borcu ortadan kalkar; bağlantı yoksa, sigortacı ödenen primle ödenmesi gereken prim arasındaki oranı dikkate alarak sigorta tazminatını veya bedelini öder.
TTK’nun 1437. Maddesine göre; tazminat ve bedel ödemelerinde bildirilmeyen veya yanlış bildirilen bir husus ile rizikonun gerçekleşmesi arasındaki bağlantı 1439. Maddede öngörülen kurallar uyarınca dikkate alınır.
Dolayısıyla bu maddelerin uygulanabilmesi için tazminat ödeme sorumluluğunun kalkması yahut indirim uygulanması halinin söz konusu olabilmesi için birinci koşul sigortalının kastı, indirim için ise ihmalinin bulunmasıdır. İhmalin derecesine göre de indirim yapılır. Ancak her iki halde de kasıt yahut ihmal hallerinde bildirilmeyen husus ile zararın oluşması ve riziko arasında illiyet bağı bulunması gerekir. Bildirilmeyen hususun zararlandırıcı olaya etkisi yok ise illiyet bağı bulunmamaktadır. İlliyet bağı bulunmayan hallerde bildirimde bulunmamanın sonucu olarak tazminatta indirim uygulanabilmesi mümkün değildir.
TTK’nun 1438. Maddesine göre; bildirilmeyen yahut yanlış bildirilen bir hususun esasında sigortacı tarafından bilinmesi halinde bu kurallar yine uygulanmaz. Sigortacının bildirilmeyen hususu bildiğini ispat yükü ise sigorta ettirene aittir.
Ana kurala dönülecek olursak davacının ihmalinin bulunup bulunmadığı, bildirim yapılmayan kiracılık ilişkisi ile zarar arasında illiyet bağı bulunup bulunmadığı, tazminatta indirim yapılıp yapılmayacağını belirleyecektir.
Davacı tekstil alanında faaliyet göstermektedir. Kiraya verilen … Ofis Mobilyaları isimli işletme ise mobilya alanında faaliyet göstermektedir. Bilirkişi raporunda da belirlendiği ve tablo halinde sunulduğu üzere tekstiller ve konfeksiyonlar (davacının iştigaline giren alanlar), kereste ve tahta işleri (dava dışı … ‘nin faaliyet alanına giren mobilya işleri) orta (3) tehlikesi sınıfına girmektedir. Yani her iki firmanın yangın rizikosu bakımından tehlikelilik düzeyi aynı olup orta düzeydedir.
Yine bilirkişi raporlarında belirlendiği üzere; … ‘nin kiracı olarak kullandığı davaya konu yerde bulunan döşemelik kumaş, dikiş iplikleri, plastik sandalyeler, koltuk süngeri, ofis oturma grupları gibi stok malzemelerin bir kısmı tekstil ürünü olması nedeniyle tekstil üretimi ve stoğunda da bulunabilecek bir başka deyişle davacının stoğunda da bulunabilecek malzemelerdir.
Tekstil işletmelerinde kullanılan polyester iplik ve polyester kumaşta yanıcı özelliği bakımından diğer firmanın işletmesinde kullandığı malzemelerden tehlikelilik bakımından farklı değildir. Bilirkişi heyetinin de tespit ettiği üzere; davacının ağırlıklı olarak polyester ürünleri üzerinde çalışmalar yaptığı belgeler üzerinde yapılan incelemeden belirlenmiştir. Tekstil ürünlerinin boyama işlemlerinde kullanılan maddelerin bir kısmı kolay yanıcı bir kısmı da yanmayı hızlandırıcı özelliğe sahiptir. Aleve maruz kaldığında kolayca eriyerek isli bir yanma oluşturur. Bu oluşan yanma bölgede bulunan diğer maddeleri tutuşturma eğilimindedir. Bu da alevlerin büyümesini ve yayılmasını arttırır. Polyester boyamasında kullanılan kimyasalların da yanması durumunda yanmayı hızlandırıcı etkisi bulunmaktadır. Kiracı … firmasının stoğunda bulunan iç dolgu süngerleri de poli üretan esaslı olduklarından kolay yanıcı niteliktedir. Koltuk kaplama kumaşlarının zemini de çoğunlukla polyester ve naylon esaslıdır. Her iki firmanın da iştigal alanlarında kullandıkları malzemelerin türleri kısmi yönden farklı bazıları ise ortak olmakla birlikte her iki tür malzemenin bulunması da yangının gerek çıkmasına gerekse hızlı bir şekilde yayılmasına aynı şekilde etki etmektedir. Zaten bu nedenle her iki alanda iştigal eden firmaların tehlikelilik sınıfı orta (3) olarak ele alınmıştır. Şu halde davacı burayı kiraya vermeseydi dahi yangın elektrik arkından kaynaklanmış olduğundan ister davacının işyerinde bulunan malzemeler ister dava dışı … ‘nin bulundurduğu malzemeler bulunsun yangının gerek çıkması gerekse yayılma hızı ve ortaya çıkan zarar bakımından bir farklılık olmayacaktır.
Davacının işletmeyi kiraya verdiğini bildirmemiş olması (yahut bunu ispatlayamaması) tek başına indirim nedeni olmayacaktır. İndirilmeyen bu husus ile zarar ve risk arasında illiyet bağı yoksa tazminatta indirim yapılmamalıdır.
Mahkememiz dosyasında alınan bilirkişi raporunda delil tespiti dosyasından bir miktar daha düşük zarar tutarı belirlenmiştir. Kural olarak raporlar arasında çelişkinin giderilmesi gerekirse de; davacı taraf daha düşük değer belirleyen mahkememiz dosyasından alınan bilirkişi raporunun hükme esas alınmasını talep etmiş olduğundan zarar tutarının delil tespiti dosyasındaki miktar kadar mı yoksa eldeki dosyada bilirkişilerce belirlenen tutar kadar mı olduğu hususunda ayrı bir araştırma yapılmasına gerek duyulmamıştır. Dosya kapsamında alınan zarar tutarı dikkate alınmıştır.
Bu nedenle ana davanın kabulüne birleşen dava yönünden ise mahkememiz dosyasında belirlenen zarar tutarı, ana dosyada kurulan tazminat miktarı ve davacıya ödenen ibranamesi düzenlenen 2.192.175,00 TL tutar toplam zarar miktarından mahsup edildiğinde birleşen dosya yönünden davacının bakiye zarar asıl alacak tutarı 4.132.887,19 TL’dir. Davacı takipten önce davalıyı temerrüde düşürdüğünden devamına karar verilen asıl alacak tutarı kadarlık kısma da temerrüt faizi uygulanmalıdır. Birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Alacak likit değildir. Zararın miktarının belirlenmesi konusunda delil toplanarak araştırma yapılmıştır. Bu nedenle icra inkar tazminatına hükmolunmamıştır.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle ;
1-Mahkememizin 2021/1135 sayılı ana davanın KABULÜ ile ; 3.307.000,00 TL alacağın 22/08/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
2-Birleşen Bursa 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/213 sayılı davanın KISMEN KABULÜ ile ; Bursa 5.İcra Müdürlüğünün 2019/8199 sayılı dosyasında davalının ödeme emrine itirazının KISMEN İPTALİNE,
3-Takibin 4.132.887,19 TL asıl alacak, 1.070.615,93 TL faiz olmak üzere toplam 5.203.503,12 TL üzerinden takip talebindeki kayıtlarla birlikte DEVAMINA,
4-Şartları oluşmadığından alacak yargılamayı gerektirdiğinden icra inkar tazminatı isteminin REDDİNE,
Fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
5-Mahkememizin 2021/1135 sayılı ana davası yönünden harçlar Yasası gereğince alınması gerekli 225.901,17 TL harçtan başlangıçta alınan 56.475,30 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 169.425,87 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
6-Davacı tarafça yapılan 56.475,30 TL peşin harç, 35,90 TL başvuru harcı, 59,10 TL ihtiyati haciz harcı, 59,10 TL tedbir talebi harcı ve 7.210,60 TL yargılama gideri olmak üzere toplam 63.840,00 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
7-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 250.210,00 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
8-Birleşen Bursa 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/213 sayılı dava yönünden harçlar Yasası gereğince alınması gerekli 282.317,52 TL harçtan başlangıçta alınan 65.492,90 TL peşin harç ile icra veznesine giren 27.113,60 TL ‘nin mahsubu ile bakiye 189.711,02‬ TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
9-Davacı tarafça yapılan 65.492,90 TL peşin harç, 54,40 TL başvuru harcı ve 30,00 TL yargılama gideri olmak üzere toplam 65.577,30 TL’nin kabul/red oranına göre 62.298,43 TL’sinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
10-Davalı tarafça bir masraf yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
11-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 290.035,03 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
12-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 33.690,29 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
Kesinleşme süreci tamamlana kadar masraf avanslarının kullanılabileceği nazara alınarak kararın kesinleşmesinden sonra yazı işlerince yapılacak hesaba göre artan avansların yatıran tarafa iadesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Bursa Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 07/12/2022

Başkan …..
e-imza
Üye …..
e-imza
(Muhalif)
Üye …..
e-imza

Katip …..
e-imza

MUHALEFET ŞERHİ : Birleşen davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne yönelik sayın çoğunluk görüşüne katılmıyorum.

MUHALEFET GEREKÇESİ :
Mahkememizin ana davasında, davacı, meydana gelen yangın nedeniyle ortaya çıkan hasar zararı için taraflar arasında yapılan ekspertiz çalışması neticesinde mutabık kalınan 5.500.000,00 TL’den kendisine ödenmeyen 3.307.000,00 TL alacağın davalıdan tahsilini taleple alacak davası açmış; mahkememizde birleşen Bursa 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/213 Esas sayılı dosyasında da, mahkememizin ana davasında zarar tespiti ile ilgili alınan bilirkişi raporunda tespit edilen tutardan (9.806.558,65 TL) mahkememizin ana davasında talep edilen tutarın mahsubu neticesinde ortaya çıkan farkın tahsili amaçlı başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptalini talep etmiştir.
Yani davacı mahkememizin ana davasında, taraflar arasında mutabık kalınan 5.500.000,00 TL’nin eksik kalan kısmını işbu mutabakatnameyi ileri sürerek istemiş, birleşen davada da mutabakatnameyi aşan fazlasını talep etmiştir.
Dosya arasında bulunan 17.01.2018 tarihli mutabakatname ile davacı taraf bahse konu yangın nedeniyle oluşan hasar için 5.500.000,00 TL tutarda mutabık kalmıştır ve bu mutabakatnameye taraflardan herhangi birisi herhangi bir şerh veya şart koymamıştır. Her iki tarafın tacir oldukları hususu da dikkate alındığında bu mutabakatın tarafları bağladığı hususunda tereddüt yoktur.
4701 sayılı Türk Medeni Kanunu, 2.maddesinde; “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” hükmünü havidir.
Buna göre, hem alacaklı tarafın hem borçlu tarafın, kendi anlaştıkları hükme aykırı olarak yasadaki hükümlere dayanmaya çalışması ve tarafların herhangi bir şart ve şerh koymaksızın imzaladıkları mutabakatnameye aykırı davranarak daha fazlasını talep etmesi MK 2.maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralına aykırılık teşkil etmektedir. Bu şekildeki bir davranışı yasa düzeni korumamaktadır.
Bu kapsamda, davacının hem ana dosyada mutabakatnameyi ileri sürerek kendisine ödenmeyen alacağının tahsilini istemesi, hem de birleşen dosyada mutabakatname yapılmamışcasına tüm zararın tahsilini (yani ana dosyada talep edilenin geriye kalanını) istemesi davacıyı çelişkili duruma düşürmüş olup, yukarıda zikrettiğim gerekçelerle davacının mutabakatname ile kabul ettiği tutarın kendisini bağladığı ve daha fazlasını isteyemeyeceği anlaşılmakla birleşen davanın Reddine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle birleşen dosya bakımından sayın çoğunluk görüşüne katılmıyorum.

Üye …..
e-imza