Emsal Mahkeme Kararı Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/1046 E. 2022/701 K. 08.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

….
T.C.
BURSA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/1046 Esas
KARAR NO : 2022/701

BAŞKAN : ….
ÜYE : ….
ÜYE : ….
KATİP ….

DAVACI :…….
VEKİLİ : Av. ….
DAVALI : ….
VEKİLİ : Av…..
DAVA : Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali)
DAVA TARİHİ : 10/11/2021
KARAR TARİHİ : 08/06/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 24/06/2022

Mahkememizde görülmekte olan Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı taraf dava dilekçesinde özetle; Davalı aleyhine 16. İcra Müdürlüğünün 2021/… Sayılı dosyasında İcra takibi başlatıldığını davalının haksız olarak takibe itiraz ettiğini , davacının davalıya 8 adet çeki temlik cirosu ile devredek teslim ettiğini , bu çeklerin davalı banka nezdinde kaybolduğunu davalı tarafından Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/95 Esas sayılı dosyasında kıymetli evrağın iptali davası açıldığını çeklerden dolayı tahsilat yapılacağı yerde kredi borcundan davacıdan tahsilat yapıldığı çeklerin kaybolması nedeniyle davacının bu şekilde zarara uğramış olduğu ileri sürerek itirazın iptaline takibin devamına ve %20’den aşağı olmamak üzere İcra İnkar Tazminatına hükmedilmesinin talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle ; Davacı tarafından davalıya temlik cirosuyla devredilen çeklerin kargo firması zilyetliğindeyken kaybolduğunu çeklerin kredilerin geri ödemesi amacıyla ciro edildiğini çeklerin kaybolması nedeniyle Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/95 Esas sayılı dosyasında kıymetli evrakların iptaline karar verildiğini , davacının çek bedellerinin tahsili için keşidecilere ve cirantalara başvuru hakkı olmasına rağmen eldeki takibin başlatılmasının hukuka aykırı olduğunu davalı bankanın çeklerin yetkili hamile olması sıfatı dışında şirket asıl borçlusu olmadığını davanın husumetten reddi gerektiğini taraflar arasındaki kredi sözleşmenin yetki şartında genel yetkili mahkemeler olarak İstanbul Mahkemelerinin taraflaştığını mahkemenin yetkili olmadığını bu sebeple davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe :
Dava Bursa 16. İcra Müdürlüğünün 2021/… Sayılı dosyasında davalının ödeme emrine itirazına ilişkindir.
Davacı taraf davacının davalıya 8 adet çeki temlik cirosu ile devredek teslim ettiğini , bu çeklerin davalı banka nezdinde kaybolduğunu davalı tarafından Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/95 Esas sayılı dosyasında kıymetli evrağın iptali davası açıldığını çeklerden dolayı tahsilat yapılacağı yerde kredi borcundan davacıdan tahsilat yapıldığı çeklerin kaybolması nedeniyle davacının bu şekilde zarara uğramış olduğu ileri sürmüştür.
Davalı taraf Davacı tarafından davalıya temlik cirosuyla devredilen çeklerin kargo firması zilyetliğindeyken kaybolduğunu çeklerin kredilerin geri ödemesi amacıyla ciro edildiğini çeklerin kaybolması nedeniyle Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/95 Esas sayılı dosyasında kıymetli evrakların iptaline karar verildiğini , davacının çek bedellerinin tahsili için keşidecilere ve cirantalara başvuru hakkı olmasına rağmen eldeki takibin başlatılmasının hukuka aykırı olduğunu davalı bankanın çeklerin yetkili hamile olması sıfatı dışında şirket asıl borçlusu olmadığını davanın husumetten reddi gerektiğini ileri sürmüştür.
Davaya konu çeklerin zayi olması nedeniyle davacının uğradığı bir zararın olup olmadığı, çeklerin her iki tarafın iddia ve savunmalarına göre temlik cirosuyla davalı bankaya devredildiği hususunda uyuşmazlık bulunmamakla birlikte davalı bankanın çekler dolayısıyla yahut kredi sözleşmesi dolayısıyla davacıdan alacak isteminde bulunma hakkının olup olmadığı, davacının zayi sonrası iptal kararı ile keşidecilere ve diğer çek borçlularına müracaat hakkı sona erip ermediği, iptal kararı çekin tehşis fonksiyonunu ve davacının çek borçlularına müracaat hakkını ortadan kaldırıp kaldırmayacağı, davacının oraya çıkan bir zararı bulunup bulunmadığının araştırılması gerekmektedir.
Davacı taraf davalının çekleri kaybetmesi nedeniyle davacının çeklerden dolayı kendisine sorumlu olan kişilere müracaat hakkının kalmadığını bu nedenle davacının zarara uğradığını ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.
Taraflar arasında kredi ilişkisi bulunmaktadır. Davacı taraf kredi borçları kapsamında davalıya aynı zamanda kambiyo senedi vermiştir. Kambiyo senedi tahsil cirosuyla devredilebileceği gibi temlik cirosuyla da devredilebilmektedir. Tahsil cirosuyla devredildiği takdirde bu yolla hamil senedi tahsil etme hakkına sahiptir. Senetteki paranın mülkiyet hakkı ise; tahsil cirosunu yapanda kalmaktadır. Temlik cirosunda ise çek tutarında hak sahibi ciro yoluyla devralan hamildir.
Davacı taraf Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin içtihadını sunarak iptal kararı sonrası kambiyo senedinin teşhis fonksiyonunun kalmadığından bahisle davacının kendisine karşı sorumlu olanlara müracaat edebilme hakkı kalmadığını ileri sürmüşse de; mahkememizce bu görüşe iştirak edilmemiştir. Çünkü kıymetli evrakın iptal edilmesiyle iptal kararı kıymetli evrağın yerine geçmektedir. Bu kıymetli evrağın yerine geçen karar ile kendisine başvurulan borçlu hak sahibine bir ödeme yaptığında kendisi de bu ödeme tutarında kendisinden önce gelen kambiyo senedi sorumlularına karşı müracaat edebilme hakkına sahiptir.
Örneğin; keşideci K kambiyo senedini keşide eder, lehtar L senet lehine keşide edilen, C1 1. Ciranta, C2 2. Ciranta ve H son hamil olsa son hamil H kambiyo senedini zayi edip kıymetli evrağın iptaline dair karar alsa bu karar kıymetli evrağın yerine geçeceğinden ki kıymetli evrağın iptali istemindeki amaç budur, bu durumda bu karar ile kendisine karşı kambiyo senedinden sorumlu olanlara müracaat edebilecektir. Bu durumda C2, H’ye mahkeme ilamıyla kendisine başvuru yapıldığında H’ye yaptığı ödeme kadar K’ye, L’ye, C1’e alacak isteminde de bulunabilecektir. Kıymetli evrağın iptali kararıyla C2’nin yapmış olduğu ödeme karşısında kendisine karşı sorumlu olanlara ödeme tutarında başvuru yapamayacağını kabul etmek kıymetli evrak hukukunun temel prensiplerine uygun değildir.
Dikkat edilirse 19. Hukuk Dairesinin kararı da senedin tahsil cirosu yoluyla devredilmesine ilişkindir. Tahsil cirosuyla devir halinde hamil senet bedelini tahsil etme hakkına sahip olacaktır. Temlik cirosunda ise; belirtildiği gibi senet bedelinde hak sahibi olacaktır. 19. Hukuk Dairesinin tahsil cirosuna ilişkin kararı eldeki davaya uygulanamayacaktır.
Taraflar arasında ihtilaflı olmayan bir konu senedin davalı tarafa temlik cirosuyla devredilmiş olduğudur. Davacı senedin davalıya tahsil cirosuyla devredildiğini ileri sürmemiş bilakis kıymetli evrakların temlik cirosuyla ciro edilmiş olduğunu beyan etmiştir. Davalı tarafta cevap dilekçesinde kıymetli evrakların temlik cirosuyla devralındığını bildirmiştir. Her iki tarafta cironun temlik cirosu olduğunda uyuşmazlık içerisinde değildir.
Davalı tarafta Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin içtihatlarını sunarak dava dışı borçluların borçlarını ödeyemeyeceği sabitse davalı bankanın salt bonoyu kaybetmesi nedeniyle sorumlu tutulmasının kabul edilemeyeceğini ileri sürmüşlerdir. Bu içtihada göre davacı davalıya yasal yollara müracaat etmeden önce kendisine karşı sorumlu olanlara başvuruda bulunmasının şart olduğu kabul edilmektedir. Eldeki davada böyle bir başvuru bulunmadığı gibi dikkat edilecek olursa Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 19. Hukuk Dairesinden ayrıldığı görüşündeki içtihatta çekin tahsil cirosuyla devrine yöneliktir.
Gerek 11. Hukuk Dairesinin gerek 19. Hukuk Dairesinin içtihatları da tahsil cirosuna ilişkin olduğundan somut uyuşmazlığa uygulanması mümkün değildir. Yine davalı taraf İstanbul BAM 13. Hukuk Dairesinin bir içtihadını sunmuş bu içtihat içeriğinde de Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin ilkesi doğrultusunda görüş bildirdiği görülmüştür. Ancak dikkat edilirse, Bölge Adliye Mahkemesi kararına konu çeklerde tahsil cirosuyla devredilen çeklerdir.
Tarafların sunmuş olduğu bu içtihatların eldeki davaya uygulanma imkanı bulunmamaktadır. Tahsil cirosu yapıldığında ciro yapan ve devralan hamil arasında vekalet ilişkisi doğar. Vekil, vekil edenin zararına eylemde bulunmuş ise ortaya bir zarar çıktığı takdirde eylemle bu zarar arasında illiyet bağı var ise vekil bu zarardan sorumludur.
Ancak; temlik cirosu yapıldığında ciro yapan ve devralan hamil arasında vekalet ilişkisi doğmaz. Alacak borç ilişkisi vardır. Bu borç ilişkisinin kambiyo senedinden kaynaklanan yönüyle temel ilişkiden kaynaklanan yönü bulunmaktadır. Alacaklı dilerse kambiyo senedine dayanarak talepte bulunabilir, dilerse temel ilişkiye dayanarak talepte bulunabilir. TBK’nun 133. Maddesine göre mevcut bir borç için kambiyo taahhüdünde bulunulması veya yeni bir alacak senedi ya da yeni bir kefalet senedi düzenlenmesi tarafların açık yenileme iradeleri olmadıkça yenileme sayılmaz. Dava konusu uyuşmazlıkta da davalı kredi veren banka ile davacı arasında krediye ilişkin temel ilişkide bulunmaktadır. Bu kapsamda aynı zamanda ifa uğruna edim amacıyla davalıya davaya konu kambiyo senetleri temlik cirosuyla devredilmiştir. Tarafların bunun yenileme olduğu noktasında bir açık iradesi bulunmadığından davacı dilerse temel ilişkiye dayanarak dilerse zayi olan kambiyo senedine ilişkin mahkeme ilamına dayanarak davacıdan talepte bulunabilir. Davacıda yapmış olduğu bu ödeme dolayısıyla yukarıda belirtildiği üzere mahkeme ilamı kambiyo senedi yerine geçeceğinden yapmış olduğu ödeme tutarı kadar kambiyo senedini kendisine devreden borçluya ve diğerlerine müracaat hakkına sahip olabilecektir.
Zira kendinden önceki kambiyo senedi borçluları davacının yapmış olduğu bu ödeme nedeniyle davacı aleyhine zenginleşmiş konumdadır. Davacının iptal kararı çerçevesinde yapılan çek tutarlarına ilişkin ödemeler tutarında diğer borçluya başvuramayacağını düşünmek kıymetli evrak hukukunun ve TBK’nun temel ilkelerine aykırıdır. Dolayısıyla davacının bir zararından söz etmek mümkün değildir.
Bu sebeple davanın reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Şartları oluşmadığından davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmolunmasına yer olmadığına,
3-Harçlar yasası gereğince alınması gerekli 80,70 TL harçtan 12.949,30 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 12.868,60 TL’nin karar kesinleştiğinde talep ve istek halinde davacıya iadesine,
4-Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.’ye göre hesap ve takdir edilen 70.326,44 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
6-Kesinleşme süreci tamamlana kadar masraf avanslarının kullanılabileceği nazara alınarak kararın kesinleşmesinden sonra yazı işlerince yapılacak hesaba göre artan avansların yatıran tarafa iadesine,
Dair davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Bursa Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf Yargı Yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 08/06/2022

Başkan ….
e-imzalıdır
Üye ….
e-imzalıdır
Üye ….
e-imzalıdır
Katip ….
e-imzalıdır