Emsal Mahkeme Kararı Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/901 E. 2022/700 K. 08.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

…….
T.C.
BURSA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2020/901 Esas
KARAR NO : 2022/700

BAŞKAN : …….
ÜYE : …….
ÜYE :…….
KATİP : …….

DAVACI : …….
VEKİLLERİ : Av. …………
Av……
Av……..
DAVALILAR : 1- …….
2…….
VEKİLİ : Av……..
DAVA : Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali)
DAVA TARİHİ : 29/12/2020
KARAR TARİHİ : 08/06/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 24/06/2022

Mahkememizde görülmekte olan Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı taraf dava dilekçesinde özetle ; Davalılar aleyhine Bursa 10. İcra Müdürlüğünün 2018/… esas sayılı takip dosyasıyla icra takibi başlattıklarını, takip konusu alacağın dava dışı … … Ltd. Şti. İle davacı arasında akdedilen kredi sözleşmesinden kaynaklandığını, davalıların bu sözleşmede müteselsil borçlu ve kefil olduğunu, hesapların kat edilmesine rağmen borcun ödenmediğini, başlatılan takibe de haksız olarak itiraz edildiğini ileri sürerek davalı borçluların ödeme emrine itirazların iptali ile takibin devamına ve %20′ den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmişlerdir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde; sözleşmedeki imzaların davalılara ait olmadığını, talep edilen tutar kadar bir borcun bulunmadığını, alacağın muaccel olmadığını, faiz oranlarının sözleşmeye aykırı olduğunu, icra inkar tazminatının koşullarının oluşmadığını ileri sürerek davanın reddine ve %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.

Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe :
Dava Bursa 10. İcra Müdürlüğünün 2018/… sayılı takip dosyasında davalının ödeme emrine itirazının iptali istemine ilişkindir.
Takip konusu alacağın dava dışı şirket ile banka arasındaki kredi sözleşmesinden kaynaklandığı, diğer davalıların bu kredi sözleşmesinde müteselsil kefil olduğu görülmektedir.
Dosya bankacı bilirkişiye tevdi edilerek davacı banka kayıtlarında inceleme yapılmıştır.
Takibe konu alacağın hesaplaması yapılırken Yargıtayın bu konuda koymuş olduğu kurallar çerçevesinde, alacağın kat tarihi itibariyle kayıtlardan tespit edilmesi, kat tarihinde bulunan alacağa temerrüt tarihine (kat ihtarının borçluya tebliği ile verilen sürenin sonu) kadar akti faiz ve ferîleri uygulanmalı, temerrüt tarihi itibariyle bulunan akti faiz ve ferîleri kapitalize edilerek temerrüt tarihinde borçlunun sorumlu olacağı asıl alacak tespit edilmelidir. Bu safhadan sonra temerrüt tarihinden icra takip tarihine kadar, daha önce belirlenen asıl alacağa temerrüt faizi ve ferîleri (Kaynak kullanım destekleme fonu hariç) uygulanmalı ve takip tarihinde talep edilebilecek asıl alacak ile birlikte temerrüt faizi miktarı ve ferîleri ayrı ayrı tespit edilmelidir. Bulunacak bu rakam alacaklı bankanın borçludan takip tarihi itibariyle talep edebileceği alacak miktarıdır. Şayet kat tarihi, temerrüt tarihi ve takip tarihi itibariyle hesaplanan bu miktarlar alacaklının taleplerinden fazla ise talep dikkate alınarak miktarlar belirlenmelidir.
Davacının takipten sonra davadan önce yapmış olduğu ödemelerin takibe konu alacaktan mahsubu gerekmektedir. Zira dava tarihi itibariyle davacının takipte ne miktarda alacaklı olduğunun tespiti gerekir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu uzunca süredir takipten sonra davadan önce yapılan ödemeler için davacının dava açmakta hukuki yararı bulunmadığını kabul etmektedir. Hukuk Genel Kurulu 22.11.2018 tarih, 2017/19-822 Esas – 2018/1754 Karar sayılı ilamında; “Ödemelerin alacaktan mahsubunda ise; takip tarihinde belirlenen asıl alacak, temerrüt faizi ve ferîleri toplamından mahsubu öncelikle Borçlar Kanunu hükümleri dikkate alınarak temerrüt faizinden yapılacaktır. Bir başka deyişle, her bir ödeme tarihine kadar takip tarihinde belirlenen asıl alacağa temerrüt faizi ve ferîleri uygulanıp bulunan ve takip öncesi işleyen temerrüt faizi toplamından ödemenin düşülmesi, fazlası var ise asıl alacaktan mahsup edilerek belirlenecek olan asıl alacak miktarı bulunmalıdır. Bu uygulama her bir ödeme için ayrı ayrı yapılmak zorundadır. Bu şekilde yapılan hesaplamaya göre son ödemeden sonra dava tarihine kadar hesaplanacak temerrüt faizi ve ferîleri ile birlikte alacaklının dava tarihindeki alacağı tespit edilmelidir. Tüm bu tespitlerden sonra mahkemece itirazın iptali davasında, itiraz üzerine icra takibi durduğundan takibin devamına dava tarihi itibariyle belirlenen miktar üzerinden imkân sağlayacak şekilde hüküm kurmak ve icra inkâr tazminatının da bu miktar gözetilerek değerlendirilmesi gereklidir. Dosya içerisinde yer alan 21.03.2011 tarihli bilirkişi raporunda, davalının 01.10.2009 ve 06.11.2009 tarihinde yapması gereken ödemeleri vadesinden sonra yapması nedeniyle, vade tarihleri ile ödeme tarihleri arasında geçen süre yönünden faiz borcu yönünden hesaplama yapılmış, Özel Dairenin bozma kararı sonrasında alınan 30.05.2013 tarihli bilirkişi raporunda ise “Borç ikrarı ve ödeme taahhüdü” belgesinin imzalandığı 01.09.2009 tarihi itibariyle alacak miktarı belirlenmiş, takip tarihi itibariyle davacı bankanın alacağı tespit edilmemiştir. Hâl böyle olunca Yerel Mahkemece, hükmüne uyulan bozma ilamı doğrultusunda ve yukarıda açıklanan ilkeler gözetilerek takip tarihi itibariyle alacak miktarı belirlenip takipten sonra ancak dava açılmadan önce yapılmış kısmi ödemeler yönünden dava açılmasında, davacı tarafın hukuki yararının bulunmadığına işaret eden ve Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyularak karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçeyle önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.” görüşünde olduğunu ortaya koymuştur.
Davacı takip talebinde TBK ‘ nun 100. Maddesi hükümlerine göre yapılan ödemelerin öncelikle mahsubu temerrüt faizinden yapılacaktır. Bir başka deyişle, her bir ödeme tarihine kadar takip tarihinde belirlenen asıl alacağa temerrüt faizi ve ferîleri uygulanıp bulunan ve takip öncesi işleyen temerrüt faizi toplamından ödemenin düşülmesi gerekçektir. Arta kalan tutar var ise asıl alacaktan mahsup edilecek ve bu şekilde asıl alacak miktarı belirlenecektir. Bu uygulama her bir ödeme için ayrı ayrı yapılarak yapılan hesaplamaya göre son ödemeden sonra dava tarihine kadar hesaplanacak temerrüt faizi ve ferîleri ile birlikte alacaklının dava tarihindeki alacağı tespit edilmelidir. Çünkü davacının takipten sonra davadan önce yapılan ödemelerin takip talebinde gösterilen ferilerden düşümü yapılıp arta kalan asıl alacaktan düşülecek olur ise Hukuk Genel Kurulunun yeknesak içtihatlarında da belirlediği üzere davadan önce yapılan ödemelerde davacının hukuki yararı olmadığından takip tarihinden ödeme tarihine kadar işleyen faizlere mahsup yapılmadan asıl alacaktan mahsup yapıldığında alacaklının takip sonrası işleyen faizi dikkate alınmayacağı gibi mahkeme kararının infazı icra müdürlüğünce ilamda bildirilen tutarlar üzerinden yapılacağından takip sırasında işleyen faizlerden mahsup yapılmadığı için takip talebindeki asıl alacaktan daha fazla mahsup yapılması davacı alacaklının fazla mahsup yapılan tutar kadar asıl alacağının her bir ödeme tarihine kadar işleyen faiz ve bunun ferisi olan BSMV’lerin dikkate alınmayarak hak kaybına neden olması sonucunu doğuracaktır.
Bu sebeple; takipten sonra davadan önce yapılan her bir ödeme için ödeme tarihine kadar takipte işleyen faiz ve feriler bulunmalı bu faiz ve feriler takip talebinde gösterilen faiz ve ferilere eklenmeli, bunların toplamından ödeme tutarları mahsup edilerek şayet bundan sonra arta kalan bir ödeme tutarı varsa bu kalan tutarın asıl alacaktan mahsubu yapılarak bakiye kalan asıl alacak bulunmalı, son ödeme tarihinde bakiye kalan bu asıl alacağa son ödeme tarihinden dava tarihine kadar temerrüt faizi ve BSMV alacağı hesaplanarak dava tarihi itibariyle davacının bakiye kalan asıl alacak, temerrüt faizi alacağı ve BSMV alacağı bulunarak hüküm altına alınmalıdır.
Bu şekilde hesaplama sonucu oluşan asıl alacağa hangi tarihten itibaren temerrüt faizi ve BSMV uygulanması gerektiği de belirlenmelidir. Buna göre; dava tarihi itibariyle alacak belirlenirken son ödeme tarihinden kalan asıl alacağa bu tarihten dava tarihine kadar temerrüt faizi ve BSMV hesaplanarak hüküm buna göre kurulduğundan bakiye kalan asıl alacak için temerrüt faizi de mahkeme kararında dava tarihinden itibaren uygulanması şeklinde belirlenmelidir.
Takipten sonra davadan önce yapılan ödemeler bu şekilde dikkate alınıp bakiye kalan asıl alacak için de dava tarihinden itibaren temerrüt faizi ve BSMV uygulandığında eksik hesaplama söz konusu olmayacaktır.
Hazırlanan denetime ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişi raporuna göre; Dava (29.12.2020) tarihi itibariyle ; takipte alacak tutarının 1.717.875.76 TL olduğu, Son Ödeme tarihine (10.02.2020) kadar; asıl alacak 1.864.084.54 TL, temerrüt faizinin (%57,00) 1.030.293.24 TL, BSMV 51.514.66 TL olmak üzere toplam 2.945.892.44 TL olduğu, Son Ödeme tarihine (10.02.2020) kadar; asıl alacak 202.387.16 TL, temerrüt faizi (%24,00) 60.345.10 TL, BSMV 3.017.25 TL olmak üzere toplam 265.749.51 TL olarak belirlenmiştir.
Davacı taraf takip tarihi itibariyle yapılan hesaplamalara göre takibe konu tutar kadar alacaklıdır. Davacı eldeki davada 2.691.792,60 TL alacak için dava açmıştır. Takip çıkışı da bu miktardadır. Ancak dava tarihi itibariyle belirlenen alacak ise; son ödeme tarihindeki duruma göre dahi hem takip çıkışındaki tutarı hem de davadaki harca esas miktarı aşmaktadır. 1.864.084.54 TL alacağa son ödeme tarihinden itibaren %57 temerrüt faizi ve BSMV ‘si, 202.387.16 TL asıl alacağı yine bu alacak kalemine ödeme yapılmadığı için takip tarihinden itibaren %24 oranında faiz ve BSMV’si uygulanarak hüküm kurulsa bile son ödeme tarihinde 1.864.084,54 TL alacağa son ödeme tarihinde kadar işleyen temerrüt faizi tutarı 1.030.293.24 TL olduğu dikkate alındığında takipte toplamda son ödeme tarihi itibariyle de dava konusu edilen tutar aşılmış olmaktadır. Son ödeme tarihinden dava tarihine kadar 1.864.084,54 TL asıl alacağa temerrüt faizi ve BSMV uygulanıp hüküm kurarken 1.864.084,54 TL asıl alacağa dava tarihinden itibaren temerrüt faizi uygulanacak biçimde hüküm kurulup bu alacağa son ödeme tarihinden dava tarihine kadar temerrüt faizi eklenerek hüküm kurulsa dahi yine dava konusu edilen tutar aşılmaktadır.
O halde davacı takip tarihi itibariyle takip konusu ve dava edilen tutar kadar alacaklı olduğundan davacının ödeme emrine itirazının iptaline takibin devamına karar verilmiştir.
Alacak likit olduğundan ayrıca icra inkar tazminatına da hükmolunmuştur. İcra inkar tazminatına hükmolunurken de dava tarihi itibariyle ödenmemiş asıl alacak tutarı toplanarak bu tutara göre icra inkar tazminatına hükmolunmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın KABULÜ ile,
1-Bursa 10. İcra Müdürlüğünün 2018/… sayılı dosyasında davalının ödeme emrine itirazının İPTALİNE, takibin DEVAMINA,
-2.066.471,70 TL’nin %20’si tutarındaki icra inkar tazminatının davalılardan tahsili ile davacıya ÖDENMESİNE,
2-Harçlar yasası gereğince alınması gerekli 183.876,35 TL harçtan başlangıçta alınan 32.510,13 TL peşin harç, 13.458,96 TL icra veznesine giren harcın mahsubu ile bakiye 137.907,26 TL ‘ nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafça yapılmış olan 54,40 TL başvurma harcı, 32.510,13 TL peşin harç, 910,00 TL yargılama gideri olmak üzere toplam 33.474,53 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine,
4-Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.’ye göre hesap ve takdir edilen 112.277,27 TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine,
5-Dava şartı arabuluculuk kapsamında hazine tarafından ödenen 1.320,00 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye irat kaydına,
6-Kesinleşme süreci tamamlana kadar masraf avanslarının kullanılabileceği nazara alınarak kararın kesinleşmesinden sonra yazı işlerince yapılacak hesaba göre artan avansların yatıran tarafa iadesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Bursa Bölge Adliye Mahkemesi İstinaf Yargı Yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.08/06/2022

Başkan …….
e-imzalıdır
Üye …….
e-imzalıdır
Üye …….
e-imzalıdır
Katip …….
e-imzalıdır