Emsal Mahkeme Kararı Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/727 E. 2022/726 K. 15.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

….. ..
T.C.
BURSA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2020/727
KARAR NO : 2022/726

BAŞKAN :….. ..
ÜYE :….. ..
ÜYE : ………. ..
KATİP : ….. ..

DAVACI :….. ..
VEKİLİ : Av. ….. ..
DAVALI :….. ..
VEKİLİ : Av…… ..
DAVA : Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali)
DAVA TARİHİ : 06/11/2020
KARAR TARİHİ : 15/06/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 15/06/2022

Mahkememizde görülmekte olan Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle ; davalılar aleyhine Bursa 13. İcra Müdürlüğünün 2019/… sayılı takip dosyası ile icra takibi başlattıklarını, takip konusu alacağın dava dışı … Ltd. Şti. ile banka arasındaki banka kredi sözleşmesinden kaynaklandığını, davalının bu kredi sözleşmesinde müteselsil borçlu olduğunu, hesabın kat edilmesine rağmen borcu ödemediği gibi başlatılan takibe de haksız olarak itiraz edildiğini, itirazın da haksız olduğunu, bu sebeple davanın kabulü ile takibin devamına %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmişlerdir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde ; alacağın zamanaşımına uğradığını, arabuluculuğun gerçek manada uygulanmadığını, kefalet sözleşmesinin geçerli olmadığını, kredi garanti fonundan tahsil edilen tutar kadar borcun sonlanmış olduğunu beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir. dedi.
Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe :
Dava Bursa 13. İcra Müdürlüğünün 2019/… sayılı takip dosyasında davalı borçluların ödeme emrine itirazlarının iptali istemine ilişkindir.
Takip konusu alacağın dava dışı şirket şirket ile banka arasındaki kredi sözleşmesinden kaynaklandığı, diğer davalının bu kredi sözleşmesinde müteselsil kefil olduğu görülmektedir.
Dosya bankacı bilirkişiye tevdi edilerek davacı banka kayıtlarında inceleme yapılmıştır.
Takibe konu alacağın hesaplaması yapılırken Yargıtayın bu konuda koymuş olduğu kurallar çerçevesinde, alacağın kat tarihi itibariyle kayıtlardan tespit edilmesi, kat tarihinde bulunan alacağa temerrüt tarihine (kat ihtarının borçluya tebliği ile verilen sürenin sonu) kadar akti faiz ve ferîleri uygulanmalı, temerrüt tarihi itibariyle bulunan akti faiz ve ferîleri kapitalize edilerek temerrüt tarihinde borçlunun sorumlu olacağı asıl alacak tespit edilmelidir. Bu safhadan sonra temerrüt tarihinden icra takip tarihine kadar, daha önce belirlenen asıl alacağa temerrüt faizi ve ferîleri (Kaynak kullanım destekleme fonu hariç) uygulanmalı ve takip tarihinde talep edilebilecek asıl alacak ile birlikte temerrüt faizi miktarı ve ferîleri ayrı ayrı tespit edilmelidir. Bulunacak bu rakam alacaklı bankanın borçludan takip tarihi itibariyle talep edebileceği alacak miktarıdır. Şayet kat tarihi, temerrüt tarihi ve takip tarihi itibariyle hesaplanan bu miktarlar alacaklının taleplerinden fazla ise talep dikkate alınarak miktarlar belirlenmelidir.
Buna göre hazırlanan denetime ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişi raporuna göre davacı bankanın takipte davalı borçludan 1.166.072,72 TL asıl alacak, 11.660,73 TL işlemiş faiz, 583,04 TL BSMV, 1.740,96 masraflar olmak üzere toplam 1.180.057,45 TL tutarında alacaklıdır. Asıl alacaklara %22,50 oranında temerrüt faizi uygulanmalıdır.
Davalı taraf cevap dilekçesinde; kredi sözleşmelerindeki kefalete ilişkin yazıların kefilin elle yazılması gerektiğini, yine kefalette eş rızasının bulunmadığını bildirmiştir.
Davalı kefil kredi kullanan şirketin yetkilisidir. Kefalette eş rızası davalı bakımından aranmamaktadır. Davalı tarafın ileri sürdüğü bu iddia mahkememizce kabul edilmemiştir.
Davalı tarafın kefalet sözleşmesindeki yazıların kefile ait olmadığı savunması bakımından ise; davalı kredi kullanan şirketin yetkilisidir. Kredi sözleşmesini de şirketi temsilen imzalamış ve kredi şirket tarafından kullanılmıştır. Davalı yetkilisi olduğu şirket için kredi kullanıp kefalet sözleşmesine de imza koyduktan sonra yazıların kendisine ait olmadığı savunması tipik olarak hakkın kötüye kullanılması niteliğindedir.
Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 27.01.2020 tarih 2018/2163 E, 2020/72 K sayılı ilamında da belirtildiği üzere TBK’nın 583. maddesindeki geçerlilik şartına rağmen davalı kefilin el yazısına gerek görmeden kredi kullandıran davacı banka daha sonra şekil şartı eksikliğinin-kefaletteki davalı adına yazılmış tüm yazıların davalı eli ürün olmadığının- ileri sürülmesinin hakkın kötüye kullanılması olduğunu açıkça ortaya koymalıdır, şeklindeki kararıyla bu husus ortaya koymuştur.
TMK’nun 2. maddesi, bütün hakların kullanılmasında dürüstlük kuralı çerçevesinde hareket edileceğini ve bir kimsenin başkasını zararlandırmak ya da güç duruma sokmak amacıyla haklarını kötüye kullanmasını yasanın korumayacağını belirtmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasın da düzenlenen, hakkın kötüye kullanılması yasağı kuralının amacı, hakime özel ve istisnai hallerde (adalete uygun düşecek şekilde) hüküm verme olanağını sağlamaktadır.
Bir hakkın kullanılmasının açıkça adaletsizlik oluşturduğu, gerçek hakkın tanınması ve bireyin korunması için tüm hukuki yolların kapalı bulunduğu zorunluluk hallerinde, TMK.nun 2. maddesi uygulama alanı bulur ve olağanüstü bir imkan sağlar; haksızlığı düzeltici, yasadaki kuralları tamamlayıcı fonksiyonunu yerine getirir (25.1.1984 T. 1983/3 Esas, 1984/1 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı).
Dürüstlük kuralı, bir kimseden dürüst bir insan olarak beklenen davranışı ifade eder. Bir davranışın bu nitelikte olup olmadığı, toplumda geçerli ahlak ölçülerine gelenek ve göreneklere, karşılıklı uygulana gelen teamüllere ve hakları sağlayan ilişkilerin amacına göre tayin edilir.
Diğer yandan, hakkın kötüye kullanılıp kullanılmadığı belirlenirken; o kişinin hakkın kullanılmasında geçerli ve haklı bir yararının varlığı, hakkın kullanılmasının sağlayacağı yarar ile başkalarına vereceği zarar arasında aşırı oransızlığın olmaması, bir kimsenin kendi ahlaka aykırı davranışına dayanmaması ve uyandırılan güvene aykırı davranışta bulunmaması gibi ölçütler hakkın kötüye kullanılıp kullanılmadığını belirler.
Bir hakkın, objektif iyi niyet kurallarına aykırı olarak kullanılması suretiyle başkasına bir zarar vermesi, hakkın kötüye kullanımını oluşturur. Bu durum da hak sahibinin başkasını zarar verme amacıyla hareket etmiş olup olmadığını araştırmaya gerek yoktur. Önemli olan, başkasına zarar verme kastı değil, fakat hakkın objektif iyi niyet kurallarına aykırı olarak kullanılması sonucunda başkasının zarar görmüş olmasıdır.
Hakkın kötüye kullanımının genel yaptırımı, hukuk düzeninin her hangi bir hakkın objektif iyi niyet kurallarına aykırı olarak kullanılmasını korumamasıdır. Bu, bir kimsenin hakkını objektif iyi niyet kurallarına aykırı olarak kullanmakla gerçekleşmesini arzuladığı amacın ya da hukuki sonucun elde edilmesini sağlayacak imkanlardan yoksun bırakılması demektir.
Davalıların kefaletin şekli şartlarına yönelik itirazlarının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu kabul edilmiştir. Zira asıl kredi borçlusu firmanın yetkilisi olan davalı kredi sözleşmesini de şirketi temsilen imzalamış ve kredi şirket tarafından kullanılmıştır. Davalı yetkilisi olduğu şirket için kredi kullanıp kefalet sözleşmesine de imza koyduktan sonra yazıların kendisine ait olmadığı savunması MK. m.2’de tanımlandığı üzere tipik olarak hakkın kötüye kullanılması niteliğindedir.
Takibe konu alacak likit olduğundan asıl alacaklar toplamının %20’si tutarında icra inkar tazminatına hükmolunmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
DAVANIN KISMEN KABUL KISMEN REDDİ İLE;
1-Bursa 13. İcra Müdürlüğü 2019/… sayılı icra dosyasına davalı borçlunun ödeme emrine itirazının kısmen iptaline
2-Takibin 1.166.072,72 TL asıl alacak 11.660,73 TL faiz 583,04 TL Bsmv 1.740,96 TL masraf olmak üzere toplam 1.180.057,45 TL üzerinden asıl alacağı takip tarihinden itibaren yıllık %22,50 Temerrüt faizi ve faize %5 Bsmv uygulanmak suretiyle icra giderleri ve vekalet ücretinin devamına
3-1.166.072,72 TL’nin %20’si tutarında icra inkar tazminatının davalı borçludan tahsili ile davacıya ödenmesine.
4-Fazlaya ilişkin talebin reddine
5-Harçlar yasası gereğince alınması gerekli 54,40 TL başvurma harcı ve 80.609,72 TL karar ve ilam harcı olmak üzere 80.664,12 davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
6- Davacı tarafından yapılan 884,00 TL yargılama giderinin kabul-red oranına göre 797,84 TL’sinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına
7-Davalı tarafından yapılan bir yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
8-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden A.A.Ü.T.’ye göre hesap ve takdir edilen 74.102,01 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
9-Davalılar kendisini vekille temsil ettirdiğinden A.A.Ü.T.’ ye göre hesap ve takdir edilen 16.054,97 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
Dair; davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Bursa Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunu, usulen anlatıldı. 15/06/2022

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır