Emsal Mahkeme Kararı Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/428 E. 2021/536 K. 26.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
BURSA
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/428
KARAR NO : 2021/536

BAŞKAN :…
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : …
DAVA : Tespit
DAVA TARİHİ : 30/07/2020
KARAR TARİHİ : 26/05/2021
G.KARAR
YAZMA TARİHİ : 26/05/2021
Mahkememizde görülen davanın açık yargılamasında,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı taraf dava dilekçesinde özetle ; davalı şirketin şube müdürü olarak görev yaptığını belirten … .’ün kuruma müracaat ederek görevinin sonlandığı halde şube müdürlüğü kaydının silinmesini talep ettiği, davalı şirkete TTK 33 ve 36.maddeleri uyarınca şube ünvan değişikliği ve şube müdürünün seçilerek tescilinin yaptırılması için bildirimde bulunulduğunu süresi içerisinde böyle bir bildirimde bulunulmadığını, mahkemece şube ünvan değişikliğinin ve şube müdürünün atanmasının ticaret sicilde tescil edilmesini talep etmişlerdir.
Davalı cevap dilekçesi sunmamıştır.
Delillerin değerlendirilmesi ve gerekçe:
Dava davalı şirketin şube ünvan değişikliğinin ve şube müdürünün atanmasının ticaret sicilde tescil ve ilanı istemine ilişkindir.
Davacı ticaret sicil müdürlüğünce davalı şirkete tebligat çıkartılarak şube ünvan değişikliğinin ve şube müdürünün atanmasının bildirilmesi istenmiş ancak davalı şirket bu bildirime herhangi bir cevap vermemiştir.
Davacı bunun üzerine eldeki davayı açmıştır.
Davalıya tebligat yapılmışsa da davalı taraf bir cevap vermemiş şube ait ünvan ve şube müdürü atanmasıyla ilgili hususlar açıklanmamıştır.
TTK’nın 33.maddesine göre; Tescili zorunlu olup da kanuni şekilde ve süresi içinde tescili istenmemiş olan veya 32 nci maddenin üçüncü fıkrasındaki şartlara uymayan bir hususu haber alan sicil müdürü, ilgilileri, belirleyeceği uygun bir süre içinde kanuni zorunluluklarını yerine getirmeye veya o hususun tescilini gerektiren sebeplerin bulunmadığını ispat etmeye çağırır.
Sicil müdürünce verilen süre içinde tescil isteminde bulunmayan ve kaçınma sebeplerini de bildirmeyen kişi, sicil müdürünün teklifi üzerine mahallin en büyük mülki amiri tarafından bin Türk Lirası idari para cezasıyla cezalandırılır.
Süresi içinde kaçınma sebepleri bildirildiği takdirde, sicilin bulunduğu yerde ticari davalara bakmakla görevli asliye ticaret mahkemesi, dosya üzerinde inceleme yaparak tescili gerekli olan bir hususun bulunduğu sonucuna varırsa, bunun tescilini sicil müdürüne emreder, aksi takdirde tescil istemini reddeder. Süresi içinde tescil isteminde bulunmayan veya kaçınma sebeplerini bildirmeyen kişinin ikinci fıkradaki cezayla cezalandırılması bu fıkra hükmünün uygulanmasına engel oluşturmaz.
TTK madde 625/1-b uyarınca kanun ve şirket sözleşmesi çerçevesinde şirket yönetim örgütünün belirlenmesi limited şirket yönetiminin devredilemez yetkilerindendir.
Benzer bir düzenleme anonim şirketlerde de mevcuttur. TTK’nın 375. maddesinde AŞ yönetim kurulunun devredilemez yetkileri düzenlenmiştir. Buna göre; şirket yönetim teşkilatının belirlenmesi, müdürlerin ve aynı işleve sahip kişiler ile imza yetkisini haiz bulunanların atanmaları ve görevden alınmaları AŞ yönetim kurulunun devredilemez yetkilerindendir.
Müdürlerin temsil yetkilerinin kapsamına, yetkinin sınırlandırılmasına, imzaya yetkili olanların belirlenmesine, imza şekli ile bunların tescil ve ilanına bu Kanunun anonim şirketlere ilişkin ilgili hükümleri kıyas yolu ile limited şirketlere de uygulanır.
Mahkemeler tarafından şirket orgonlarının devredilemez yetkileri ihlal edilecek biçimde hüküm kurulması mümkün değildir.
Bu yetki genel kurulun münhasır yetkisi olup, genel kurul bu yetkisini devir ve terk edemez.(Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 18.03.2010 tarih, 2010/2862 E, 2010/3003 K.)
TTK’nun 64/4.maddesine göre ticari defterlerden sayılan pay defteri ve yönetim kurulu karar defterinin tutulması anılan yasanın 375.maddesine göre yönetim kurulunun devredilemez görev ve yetkilerindendir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 15/01/2019 tarih, 2017/3487 E, 2019/355 K.)
Anonim şirket yönetim kurulu üyelerini azil ve yetkilerinin sınırlandırılması yetkisi münhasıran genel kurula aittir. Mahkemece, davanın tümden reddine karar vermek gerekirken, yönetim kurulunun yetkilerini sınırlandırır biçimde atanan kayyım ile yönetim kurulunun, aynı anda görev yapmalarını sağlayacak temelde hüküm kurulması yerinde olmamıştır.(Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 15/01/2019 tarih, 2017/3136 E, 2019/338 K.)
Şirket organlarının münhasır yetkisine giren hususlarda mahkemece karar verilebilmesi mümkün değildir.
Yine Yargıtay uygulamasına konu olmuş bir olayda da, yalnızca genel müdür tarafından şube müdürü atanmasının tescili işleminin tescili talebini reddeden mahkeme kararı onanmıştır, “Davacı vekili; müvekkili bankanın Genel Müdürlüğü’nün 22/05/2014 tarihli ve 2/207 sayılı kararı ile …..’ın Gebze OSB Şubesi Müdürü olarak atandığını, şube işleri ile sınırlı atamanın tescil edilmesi amacıyla davalıya başvurulduğunu, tescil talebinin davalı tarafından TTK 375/1.d. uyarınca haksız yere reddedildiğini ileri sürerek tescil talebinin reddine ilişkin kararının kaldırılmasını talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; TTK’nın 375. madde hükmüne aykırı olarak yönetim kurulu kararı olmadan müdür ataması ve görevden alma işlemi yapıldığını ve bu kararın tescilinin talep edildiğini, genel müdürün yaptığı atamanın davacı şirketin kendi iç yönetimi ile ilgili olduğunu ve tescil ve ilanının mümkün olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; TTK’nın 375. madde düzenlemesi doğrultusunda davacı şirket genel müdürü tarafından yapılan şube müdürü atanması işleminin tescili talebinin reddi usul ve yasaya uygun olduğundan davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.” (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 14.06.2017 tarih, 2016/1223 E, 2017/3709 K.)
TTK madde 625 ve 375 maddeleri uyarınca şirkete şube müdürü atanması yönetim organının münhasır yetkisinde olduğundan mahkemece şube müdürü atanması ve şubenin ünvan değişikliği ile ilgili tescile karar vermek mümkün değildir.
Ayrıca TTK’nun 33. Maddesine göre ; süresi içinde kaçınma sebepleri bildirildiği takdirde, sicilin bulunduğu yerde ticari davalara bakmakla görevli asliye ticaret mahkemesi, dosya üzerinde inceleme yaparak tescili gerekli olan bir hususun bulunduğu sonucuna varırsa, bunun tescilini sicil müdürüne emreder, aksi takdirde tescil istemini reddeder. Kanun burada şirketin kaçınma sebebini bildirmesini öngörürken, mevcut durumun şirket için neyi ifade ettiğinin tespit edilebilmesi ve mahkemeye talep ve kaçınma sebebi arasında değerlendirme yaparak bir karar verme olanağının sağlanmasını gözetmiştir. Yasanın açık hükmü uyarınca davacının dava konusu ettiği hususa ilişkin kaçınma sebebinin bildirilmiş olması mahkemenin karar vermesi için bir zorunluluktur. Davadan önce davalı tarafça sicil müdürlüğüne cevap verilmediği gibi eldeki davada da mahkememizce hüküm kurulmasını sağlayacak bir biçimde cevap veya kaçınma sebebi de davalı tarafça dosyaya bildirilmemiştir.
Yasa 33.maddede ticaret sicilin bildirimine rağmen bunun cevapsız bırakılmasını açık bir biçimde idari para cezası yaptırımına tabi tutmuştur. Kaçınma sebebini bildirilmesi halinde ise mahkemece talebin kabülü yada reddi yönünde karar verilmesini öngörmüştür.
Şirketler hukukunun temel prensibi olarak yetkili organlar aracılığıyla karar alınması esası geçerlidir. Karar alma ise bir iradenin dış dünyaya yansıma şeklidir. Karar alma süreci sonrası bu irade tescili gereken hususlardansa ticaret siciline tescil bildirimi şirket yetkili organı tarafından yapılır.
Yasa koyucu mahkemenin karar verebilmesi için kaçınma sebebinin bildirilmesini zorunlu kılarken şirketin iradesinin ne olduğunun belirlenmesini amaçlamıştır. Bu aşamadan sonra kaçınma sebebinin haklı olup olmamasına göre ilgili hususun tesciline yahut istemin reddine karar verilmesini düzenlemiştir.
Ortaya konulmuş bir irade yoksa bir irade beyanı varmışçasına varsayıma dayalı karar verilebilmesi mümkün değildir. Şirket yargılama konusu bu hususla ilgili olarak yasanın imkan tanıdığı ölçüde farklı şekillerde karar almış olabilir. Bu durum belirlenmeden ve kaçınma sebebi ileri sürülmeden mahkemenin şirket işleyişini etkileyecek ve hatta belki şirket için gerçek duruma uygun olmayan bir karar vermesi doğru olmayacaktır. Yasa bu durumun önüne geçmek için kaçınma sebebinin bildirilmesini zorunluluk olarak öngörmüştür.
Yasa 33.maddede cevap verilmemesi yahut kaçınma sebebinin ileri sürülmemesini idari para cezası yaptırımına tabi tutarken. Ayrıca kaçınma sebebinin bildirilmesi halinde mahkemece bir karar verilse dahi bu durumun idari para cezasının uygulanmasına engel olmadığını kabul etmiştir.
Buradan çıkan sonuç; cevap verilmemesi yahut kaçınma sebebinin ileri sürülmemesinin karşılığı yalnızca idari para cezası yaptırımı (şartlar varsa geçici 7.maddenin de uygulanması), kaçınma sebebi ileri sürülmüşse kaçınma sebebinin haklı olup olmamasına göre ihtilaflı hususta mahkemenin karar vermesi ve idari para cezası yaptırımıdır.
Zaten yukarıda açıklandığı üzere şirket ortaklar genel kurulunun münhasır yetkisini ihlal edecek bir biçimde mahkemece karar verilmesi de mümkün değildir.
TTK’nın 33.maddesi uyarınca davacının davalı şirkete yapmış olduğu bildirime cevap vermemesi nedeniyle sicil müdürünün teklifi üzerine mahallin en büyük mülki amiri tarafından idari para cezası uygulanabileceği gibi yasal şartlar oluştuğu takdirde geçici 7.madde uyarınca öngörülen yaptırımların uygulanması davacının değerlendirme ve yetkisi kapsamındadır. Bu sebeple davanın reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçe ve nedenlerle;
1-Davanın reddine,
2-Harçlar Yasası gereğince alınması gerekli 59,30 TL harçtan başlangıçta alınan 54,40 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 4,90 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
Kesinleşme süreci tamamlana kadar masraf avanslarının kullanılabileceği nazara alınarak kararın kesinleşmesinden sonra yazı işlerince yapılacak hesaba göre artan avansların yatıran tarafa iadesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süre içinde Bursa Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.26/05/2021

Başkan ..
e-imza
Üye ..
e-imza
Üye ..
e-imza
Katip .
e-imza